SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   >   son» 
Haziran Seçimlerine 5 Kala 5 Soru           (gösterim sayısı: 26.594)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 24.02.2015- 10:35


Haziran Seçimlerine 5 Kala 5 Soru: Haluk Yurtsever



13 yıllık AKP iktidarının önümüzdeki süreçte nasıl bir siyasal toplumsal süreç öngördüğünü düşünüyorsunuz? Yeni Türkiye’yi nasıl tarif ediyorsunuz?


2015 yılının AKP iktidarı için de, Türkiye için de önemli bir dönemeç olacağını düşünüyorum. İsterseniz, soruyu, AKP iktidarının şimdilik ve hâlâ en önemli, hatta belirleyici aktörü olan Erdoğan’ın neyi öngördüğü, ne yapmak istediği üzerinden irdeleyelim.

Erdoğan’ın önceliği bence, AKP’yi denetiminde ve iktidarda tutmaktır. İkisinin de tehlikede olduğunu en iyi o biliyor. Kimi dış ve iç odakların, kendisini sarayda pasifize ve Gül tipi bir cumhurbaşkanlığına mahkum etmek istediklerini, Erdoğancı olmayan bir AKP ile yola devam etmeyi yeğleyeceklerini, bunun kendisi için yeterince güvenli bir durum olmayacağını seziyor.   İkincisi, dipten gelen, öfke ve enerji biriktirmiş yaygın toplumsal muhalefetin kendisi ve AKP iktidarı için yaratacağı tehlikeyi, düşürülme tehlikesini Gezi/Haziran isyanı deneyiminden çok iyi biliyor. Üçüncüsü, seçim dönemlerinde oyalama, seçimden sonra sırt dönme olarak özetlenecek Kürt siyasetinin, hem Ortadoğu’daki ve hem de Türkiye’deki son gelişmelerden, ama özellikle de Kürt siyasal hareketinin kararlılığı karşısında sürdürülemez olduğunu görüyor. Bu üç öngörüden üç hedef türüyor: Bir: 7 Haziran seçimlerini AKP’de ipler elindeyken başkanlık referandumuna dönüştürmek. “400 vekil” hedefi bunu anlatıyor.   Akla gelebilecek her türlü araç ve yöntemle, her türlü seçim hilesiyle bu hedefi gerçekleştirmeye çalışacaklar. “Yeni Türkiye” yolunda son adımı böylece atmayı amaçlıyorlar. İki: Gerekirse iç savaşı göze alarak, ama öncelikle toplumsal muhalefeti patlama noktasına gelmeden söndürmek üzere “İsyan bastırma” yasasıyla ve emrindeki polis/yargı aygıtıyla toplum çapında bir terör estirmek. Üç: Gülen cemaati ve liberallerin yerine Kürt düşmanı ulusalcılarla ittifak kurarak laik/seküler güçleri bölmek.

Bence, ortada “Yeni Türkiye”, yeni ya da ikinci cumhuriyet diye tanımlanacak bir durum yok.   Tek adam ve tek parti diktatörlüğü adım adım inşa ediliyor ve bu süreç devam ediyor. Diktatörlük 2015 dönemecinden kendi hedeflerini gerçekleştirerek çıkarsa, işte o zaman “Yeni Türkiye”nin inşası tamamlanmış olacak.

AKP iktidarının geriletilmesi ve durdurulmasının yolunun nereden geçtiğini düşünüyorsunuz? AKP diktatörlüğüne karşı geniş bir “direniş koalisyonu” nasıl oluşturulabilir?


AKP’nin gertiletilmesinin, emekçi, sol ve ilerici toplumsal muhalefet birikimlerinin, AKP’den sonrasının temel hedeflerini de içeren bir program çevresinde güçlerini birleştirmesinden, yaşamın her alanından, her yerinden itiraz ve isyanın yükseltilmesinden, meşruluğunu yitirmiş bir iktidar karşısında her tür direnişin meşru ve haklı olduğu bilincinin hakları aracısız ve izinsiz kullanarak yaygınlaştırılmasından,   can güvenliği ve öz savunma önlemleri alınmasından, kısaca haklı bir mücadelenin aynı zamanda güçlü olması için gerekli her şeyin yapılmasından geçtiğini düşünüyorum.

AKP’nin hem sokakta hem de Haziran seçimlerinde sandıkta nasıl geriletilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorsunuz?


“Sokak”ı dar anlamamak ve fetişleştirmemek, sandığı da, sol/sosyalist öznelerin bu “totaliter demokrasi”   meclisinde temsiline indirgememek koşuluyla AKP iktidarının hem sokakta, hem sandıkta geriletilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sokağı, bir önceki soruya verdiğim yanıtta özetlemeye çalıştığım gibi, aktif, doğrudan demokrasinin, doğrudan mücadelenin simgesi olarak anlıyorum.   Sokak, her yerden isyanın, mücadelenin yükseltilmesinin adıdır. “Sokak”, bence, devrimci duruma doğru ilerleyen kaotik süreçte devrimci seçeneği hazırlamak için yapılan her şeydir. Düzen dışı her şeydir. Mekan, tüm ülkedir.

Daha dar anlamıyla,   kapalı mekanlar ve kurumlar dışındaki alanlardaki eylemlilikler olarak aldığımız zaman da sokağı, son yıllarda çokça yaptığımız gibi, İstanbul’da İstiklal caddesi Taksim, Ankara’da   Yüksel caddesi Kızılay, İzmir’de Kıbrıs Şehitleri caddesi Gündoğan meydanında ya da benzeri yerlerde sık sık, kimi zaman enerji ve güç israfının ötesine geçmeyen, devletin de tam kontrol altında tuttuğu alanlara hapsetmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Haziran Hareketi’nin 13 Şubat boykotu, değişik ve yaratıcı eylem biçimlerinin etkili olabileceğini gösteriyor.   Toplumun bütün dokularında, gözeneklerinde, hoşnutsuzluk, öfke ve mücadele isteği birikmiş durumda. Bu birikimin 2013 Haziran’ında olduğu gibi, bulundukları yerlerde hareketlendiklerini, aynı anda binlerce ayrı noktada, binlerce yerellikte aynı amaçlar için aynı yöntemlerle, büyük bir bütünün parçaları bilinciyle mücadele eden topluluklar halinde ayağa kalktıklarını düşünelim.   AKP’yi geriletecek ve düşürecek olan işte bu anlamda “sokak”tır.

Çok önemli bir nokta, “sokak” taki mücadelenin başarısı, büyük emekçi kitlelerin, kent ve kır yoksullarının bu mücadeleye kazanılmasına bağlıdır. Bunun da yolu, emekçi halk taleplerinin öne çıkarıldığı bir propaganda ve mücadele tarzından geçiyor.

CHP-Haziran-HDP ittifakının bu seçimlerdeki önemi nedir?


CHP-Haziran-HDP’nin seçim işbirliği elbette çok iyi olurdu.   2011 seçimleri öncesinde, AKP’yi geriletmek üzere CHP ile BDP’nin bir seçim bloku oluşturmalarını önermiştim. Olmadı. Öyle görünüyor ki, bu kez de olmayacak.   Sevgili Alper Taş bu öneriyi ortaya attığında birçok yerden, en çok da emekçilerden destek geldiğini biliyoruz. Böyle bir seçim işbirliği, neredeyse tüm toplumsal muhalefet güçlerini sandıkta birleştirecek, yaratacağı umut ve sinerjiyle ikircimli birçok seçmeni sandığa çekecek, dolayısıyla AKP’yi sandıkta geriletecek en iyi seçenek olurdu.   Öte yandan, CHP ve HDP’nin pratik siyasal tutumlarındaki önemli farklılıklar, seçmen kitlelerindeki duyarlılıklar vb. bir dizi nedenle bu önerinin gerçekleşmeyeceği daha baştan belliydi.   Ne yazık ki, “biz” de CHP’yi, HDP’yi böyle bir seçenek için etkileyecek, zorlayacak güçte değiliz.

Bu koşullarda, AKP’yi seçimlerde geriletmenin etkili bir yolu olarak, HDP ile seçim işbirliği, ya da HDP’ye oy verilmesi çağrısı bana en doğru seçenek gibi görünüyor.

Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkacak Türkiye siyasi tablosunun ne tür bir şekil alacağını düşünüyorsunuz, olanaklar ve tehlikeleri değerlendirebilir misiniz?


Bu sorunun yanıtı, bir ölçüde seçim sonuçlarına bağlı. Diktatör, biraz önce özetlediğim hedeflerini gerçekleştirir, AKP seçimlerden güçlenmiş olarak çıkarsa olacaklar bellidir. “Yeni Türkiye”nin, İslamcı faşizan totaliter bir devlet ve toplum düzeninin artık kurulması değil, kurumlaşması yolundaki tamamlayıcı adımları atacaklar. Padişah dönemi başlayacak. Hayat ve mücadele ise devam edecek. AKP’nin Türkiye’yi eskisi gibi yönetmesi mümkün değil.   Sonuç olarak, faşizm tehlikesiyle birlikte devrimci mücadele olanakları da artacak. Toplumsal muhalefet yükselmeye devam edecek.

Bana göre, daha güçlü olasılık HDP’nin barajı geçmesi ve AKP’nin sandık zaferleri döneminin sona ermesidir.   Bu ise, AKP cephesinde çatlak ve giderek çözülme demektir. Buradaki tehlike, AKP’den kurtulma güçlü isteğinin, toplumsal muhalefet saflarında, AKP’den sonraki emperyalist ve sermayeci senaryolar konusunda kayıtsızlık ve körlük yaratmasıdır.

Bu olasılıktaki   olanakların ise burada sayılamayacak kadar çok olduğunu düşünüyorum. Yine de, birçok şey, AKP’nin uğurlanışında kimin, hangi güçlerin, emekçi halk hareketinin mi, iç ve dış sermaye güçlerinin mi ağır basacağına bağlı görünüyor.

Buradan bakıldığında, sorunuzu, “seçim sonuçların esas belirleyici değil” diye yanıtlayabilirim. Çünkü, hiçbir seçim sonucu, önümüzdeki dönemi “olağan”, “istikrarlı” ve “barışçıl” kılacak gibi görünmüyor.

Bizim, asıl, seçim sonuçları nasıl olursa olsun, devrimci olanaklara yoğunlaşmamız gerekiyor. Önerdiğim seçim tutumunun esas gerekçesi de devrimci olanakları artıracak en uygun seçenek olmasıdır.

Bu sabah, Türk Silahlı Kuvvetleri “Şah Fırat” operasyonuyla Suriye topraklarına girdi. Tek başına bu olay bile, AKP iktidarının Türkiye’yi Ortadoğu savaşına ve iç savaşa sürüklemeyi   bir “seçenek” olarak elde tuttuğunu gösteriyor.

Kaotik dönemlerin, yol açacağı insani yıkım ve dehşetle birlikte devrimci doğumlara da ebelik ettiği bilgisiyle zor döneme hazırlıklı girmek gerekiyor.




Bu ileti en son melnur tarafından 24.02.2015- 13:31 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 24.02.2015- 10:39



Seçimlerde ne yapmalı?-Haluk Yurtsever  

Nihai hedef ve varoluş ilkeleriyle, güncel siyasal çıkar ve amaçlar arasındaki, başka türlü söylersek, “stratejik” hedefler ile “taktik” adımlar arasındaki gerilim sosyalist hareket için hep sorun olageldi.

Bernstein’ın, yirminci yüzyılın başlarında ortaya attığı, “güncel amaç her şey, nihai hedef hiçbir şey!” formülü, zamanla “reel” ya da “oportünist” siyaset anlayışının özlü anlatımı, uygulama kılavuzu oldu. Avrupa’da önce sosyal demokratlar, sonra da komünistler bu yoldan yürüdüler. Bu uzun hikâyenin özeti şudur: Bu hareketler, zamana ve duruma göre değişen gerekçelerle, güncel siyasal hedefler için devrim ve sosyalizm programlarından vazgeçtiler. Sonuç ortadadır: Yok oldular! Nihai hedeflerinden, varlık nedeni olan temel ilkelerinden vazgeçen bir oluşumun bağımsız bir hareket olarak yaşaması olanaksızdır. Yok olmasa da, böyle bir hareket, etkisizleşmeye, kenarda kalmaya, Frenkçesiyle “marjinalleşmeye” yazgılıdır.

Marjinalliğin bir de bizde çok rastlanan daha “devrimci” bir çeşidi, onun da bir teorisi var. Verili bir tarih uğrağında, verili bir toplumda emekçilerin, yoksulların düzen tarafından karşılanamayan güncel gereksinmelerine bir mücadele ve eylem programıyla yanıt vermek yerine, zaman ve mekân bağlamından “özgür” doktriner bir edayla genel doğruları yineleyen, soyut sosyalizm propagandası ile yetinen bir hareket, ana mücadele kulvarının dışında, kenarında kalır. Marjinalcilik, düzen dışı olabilmeyi, kendinden menkul bir öncülük anlayışıyla ana mücadele eksenlerinin ve hatta emekçi kitlelerin de dışında durmaya bağlayan bir siyaset ve yaşam kültürüdür.

Bu kadim sorunu daha sonra açarız. Bu giriş notlarını şöyle bağlayalım: Devrimci, komünist bir siyaset için, doğru teori, doğru strateji ve ilkelerle birlikte, toplum gündemine müdahale etme, gündem belirleme, emekçilerin kulağını yakalama yetisi, bunlar için de yaratıcılık, taktik esneklik, risk alma cesareti ve özgüven gerekiyor.

***

Konumuz 7 Haziran seçimleri.

Tartışmaya, “kiminle ittifak?” sorusuyla başlamak, oy ve yüzde hesapları üzerinden seçim mühendisliği yapmak, önümüzdeki her bakımdan kritik dönemi sabah akşam seçim konuşarak tüketmek, seçme ve seçilme hakkına her türlü engelin konulduğu seçimleri her şeyin başı ve sonu saymak, parlamentoda temsili kutsamak elbette yanlıştır.

Burada sözü uzatmamak için bir not: Öncesiyle, sonrasıyla seçim döneminde izlenmesi gereken mücadele yol ve yöntemleriyle ilgili düşüncelerim şurada var: http://www.toplumsol.org/haziran-secimlerine-5-kala-5-soru-haluk-yurtsever-2/

Devam edelim.

Sosyalist ve devrimciler için seçimlerin, seçim günü yapılacaklarla sınırlı, seçim günü sonuç alınacak bir düzlem olmadığını biliyoruz. Bağımsız sosyalist siyasetin toplumsal destek ve temsil kapasitesinin sınırlı, seçme seçilme koşullarının bu ölçüde elverişsiz olduğu koşullarda yapılabileceklerin sınırları bellidir.

Bütün bunlar doğrudur. Dahası da vardır. Ancak, Lenin’in sözüyle siyaset, aritmetikten çok cebire benzediği için sınırlar görelidir ve devrimcilik, her zaman sınırda savaşmaktır. Sınırlar değişmez ve değiştirilemez değil. Örneğin şu günlerde, belki de yakın tarihimizde ilk kez, bir iç savaş yasası olan taslağa karşı parlamento içi ve dışı toplumsal muhalefet güçleri birlikte hareket edebiliyorlar.

Dolayısıyla, genel doğrular, hiç kimseyi, hiçbir siyasal özne ya da aktörü şu sorulara yanıt verme sorumluluğundan kurtarmıyor: Tüm çekince, kayıt ve çözümlemelerimiz saklı kalmak koşuluyla, seçim sürecinde, seçimin kendisiyle ilgili olarak ne diyeceğiz, ne yapacağız? Kulağı ve gözü sosyalistlerde olan emekçi seçmene, eşimize, dostumuza seçim günü ne yapmasını önereceğiz?

Bu sorulara genel doğru ve klişeleri tekrarlayarak yanıt vermek topu taca atmaktır. Tutumsuz kalan, ya da çok kez olduğu gibi, oy kullanacak yoldaş ve yurttaşlara o gün ne yapmamaları gerektiğini söyleyen bir siyasal özne devre dışı kalır.

Bunlar ve seçimlerin siyasal içeriği ve olası sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler bir yana (bu değerlendirmeleri daha yaparız) bu seçimlerde, net tutum belirlemeyi zorunlu hale getiren, kanımca çok önemli, bize özgü çok somut üç neden daha var.

Bir: Erdoğan’ın ve AKP’nin bugüne dek iktidarda kalmasını sağlayan, bundan sonra da sağlayacak olan biricik kaynak sandıktır. Dahası, askeri darbe olasılığının yok denecek ölçüde zayıfladığı bugünün Türkiye’sinde düzen içi iktidarı belirleyecek tek kaynak sandıktır. 30 Mart ve 10 Ağustos 2014 seçimlerinde, diktatörün sandık gücünü nasıl yaşama dönme öpücüğüne dönüştürdüğünü, iç ve dış sermaye güçlerini alternatifi olmadığına nasıl ikna ettiğini gördük. AKP’nin kurmakta olduğu “totaliter demokrasi” rejiminin meşruiyet peçesi de sandıktır. Bütün işaretler, bu seçimde AKP’yi sandıkta geriletmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Zorlamak gerekiyor.

İki: Türkiye, seçime katılma oranının yüksek olduğu bir ülkedir. Bu oran, örnek olsun, ABD (yıllardır yüzde 50 civarında) , AB (son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 42) , Yunanistan (son seçimde yüzde 60 civarında), Mısır (Mübarek’in devrilmesinden bu yana yapılan tüm seçim ve referandumlarda yüzde 30-50 civarında)   ortalamalarının çok üstündedir.   Bu, dünyadaki genel eğilimin tersine, ülkemizde emekçilerin seçeneksizliğin beslediği bir çaresizlikle seçimi ve sandığı hâlâ bir hak kullanma, durumları değiştirme aracı olarak gördüğünü gösterir. Aslolan devrimci bir seçenek üretmektir.   Ancak verili gerçeği de gözardı edemeyiz. AKP’den kurtulmak, AKP sonrasında inisiyatif sahibi olmak için bu seçimlerde AKP’yi geriletecek en optimum seçeneği bulmak ve gereğini yapmak durumundayız.

Üç: Bu seçim yüzde 10 barajının yıkılması için çok önemli bir fırsattır. HDP barajı geçse de geçmese de.

***

Daha somuta geliyoruz.

Haziran Hareketi’nin bu seçimlerde ne yapacağı, ne diyeceği önemlidir ve dışındakiler için olduğu kadar, içindekiler için de merak konusudur.   Haziran, kuruluş felsefesiyle ve iddialarıyla tutarlı davranarak seçimlere ilişkin tutumunu, açık ve işlevli bir siyasal tartışma örgütleyerek, anket ve eğilim yoklamaları yaparak, sonunda da Türkiye Meclisi’ni toplayarak kararlaştırmalıdır. Kuruluş hukukunun, dönemin ve ortamın isteği budur.

Herhangi bir nedenle bunların yapılmaması, seçim siyasetiyle ilgili söz ve karar özgürlüğünün meclislere ve örgütlü, bireysel bileşenlere iadesi anlamına gelecektir.

Her durumda tartışma yürüyecek, inanıyorum ki, ortak akılla doğru yol bulunacaktır.

Sorumlu, ama aynı zamanda hızlı, kararlı ve cesur davranma zamanıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.02.2015- 18:35


Haluk Yurtsever lafı uzattıkça uzatmış. Bu iki yazıda da aslında kendisine göre çözümü de bulmuş: ''Bu koşullarda, AKP’yi seçimlerde geriletmenin etkili bir yolu olarak, HDP ile seçim işbirliği, ya da HDP’ye oy verilmesi çağrısı bana en doğru seçenek gibi görünüyor.'' Peki neden? Onun yanıtı iki yazının içinde de yok. Sosyalistlerin çok daha büyük birliktelikle hem sokağı ve hem de seçimi önemsemeleri gerekiyor. Bu doğru. Burada üzerinden atlanılmaması gereken, bu birlikteliklerin bir kuyrukçuluğa dönüşmemesi ve özellikle Haziran hareketinin 13 Şubat boykotunda gösterdiği insiyatifin bu süreçte yitirilmemesi gerektiğidir. Böyle bakınca BHH'nin bu seçimde yapabileceği iki şey vardır:

1- CHP veya HDP'den seçilebilir yerlerde ve mecliste grup kurabilecek sayıda adaylık koşuluyla bir ittifak yapmak

2- Bu olmuyorsa ( olmaması büyük olasılık) seçimlerde ne yapılması yönünde bir bağlayıcılık içine girilmemesi, sadece ''AKP'ye oy yok'' sloganı ile seçimleri atlatmak. Ve kitlesini Yurtsever'in dediği gibi seçim sonrasına hazırlamak.

Haluk Yurtsever bunun yanlış olduğunu söylüyor. İttifak olmayacaksa ( bu ittifaktan ne anladığı da belli değil) kitleye HDP'nin işaret edilmesini söylüyor. Söylüyor da altı boş! Seçimlerde amaç AKP'nin geriletilmesi ise hangi eylemleriyle HDP'nin veya kürt hareketinin AKP'yi geriletme yönünde adımlar attığını, siyasetler ürettiğini düşünüyor? Belli değil. Hafızasını biraz yoklasa 12 Eylül referandumunda bile sosyalistlerin birliğine uymayanların ve dolaylı yoldan aKP'ye ''evet'' diyenlerin AKP'yi geriletebileceği konusunda hangi enstrümanlara sahip olduğu sorusunu sormakta haksız mıyız?

Haluk Yurtsever'in (bana göre) yanlışı bununla sınırlı değil. Yurtsever Haziran'ı da okuyamamış. Bu seçim ittifakları konuşulurken ve bu ittifak konusuna BHH bir şekilde dahil oluyorsa, Haziran kitlesinin de çözümlemesine ihtiyaç var. Bu kitlenin ağırlıklı olarak CHP kitlesi olduğu saptaması yapılmadan BHH'nin HDP'yi desteklemesi gerektiğini söylemek, bu konuda yapılabilecek ikinci büyük yanlıştır. BHH de alacağı kararda bunu düşünecektir, düşünmek zorundadır. Bu gerçek yok sayılarak alınacak bir karar BHH'yi seçim sürecinde ve sonrasında etkisiz hale getirir. Bu yüzden BHH'nin HDP veya CHP yönünde bir karar alabilmesinin hiç bir mantıklı yanı yoktur. Tek koşul bunu haklı çıkarabilir, iki üç milletvekili değil, seçim sonrasında mecliste grup kurabilecek sayıda milletvekili çıkarma koşulunda anlaşabilmek. Bu yoksa seçimlerde CHP'yle veya HDP'yle ittifak konusu gündemden düşürülmelidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 24.02.2015- 23:04


Alper Taş BHH kararını 13 Şubat'tan sonra açıklayacak demişti. Hala görüşüyorlarsa, hararetli tartışmalar yürütülüyor demektir. BHH'nin ittifaka gireceğini sanmıyorum, bu tartışmalardan boykot kararı çıkar mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.02.2015- 15:10


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alper Taş BHH kararını 13 Şubat'tan sonra açıklayacak demişti. Hala görüşüyorlarsa, hararetli tartışmalar yürütülüyor demektir. BHH'nin ittifaka gireceğini sanmıyorum, bu tartışmalardan boykot kararı çıkar mı?



BHH seçim konusunu bir takvime bağlamıştı. Haziran Meclisleri bu konuyu değerlendirecek ve sonuçları 1Mart'a kadar Haziran Yürütme Kurulu'na ulaştıracak. Yürütme Kurulu topladığı sonuçları değerlendirip bir karara varacak.

http://www.solpaylasim.com/k4247-haziran-dan-secimlere-dair-aciklama.html

Bu kararın boykot olacağını düşünmüyorum. Olmaması gerekir. AKP'nin faşizm sularında dolaştığı koşullarda her mevzi, buna parlamento dahil faşizmle mücadele alanı olmalıdır. BHH buna soğuk bakamaz. Ama sandığın sosyalistler için her şey olmadığı da çok açık. BHH bana göre temel ilkelerin bile söz konusu olmadığı ittifaklar çağrısına uymayacaktır. Seçimin özellikle AKP'nin geriletilmesi için de bir araç olduğuna da vurgu yaparak kendi işine bakacaktır. Kürt veya Türk ulusalcılığına bu konuda mesafe koyup siyaset zemininde kendisine sosyalist bir alan oluşturma işlevinde ısrar edecektir. Aksi bir karar BHH'nin parçalanması ve/veya işlevsiz hale gelmesine yol açacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 28.02.2015- 02:55


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Haluk Yurtsever lafı uzattıkça uzatmış. Bu iki yazıda da aslında kendisine göre çözümü de bulmuş: ''Bu koşullarda, AKP’yi seçimlerde geriletmenin etkili bir yolu olarak, HDP ile seçim işbirliği, ya da HDP’ye oy verilmesi çağrısı bana en doğru seçenek gibi görünüyor.'' Peki neden? Onun yanıtı iki yazının içinde de yok. Sosyalistlerin çok daha büyük birliktelikle hem sokağı ve hem de seçimi önemsemeleri gerekiyor. Bu doğru. Burada üzerinden atlanılmaması gereken, bu birlikteliklerin bir kuyrukçuluğa dönüşmemesi ve özellikle Haziran hareketinin 13 Şubat boykotunda gösterdiği insiyatifin bu süreçte yitirilmemesi gerektiğidir. Böyle bakınca BHH'nin bu seçimde yapabileceği iki şey vardır:

1- CHP veya HDP'den seçilebilir yerlerde ve mecliste grup kurabilecek sayıda adaylık koşuluyla bir ittifak yapmak

2- Bu olmuyorsa ( olmaması büyük olasılık) seçimlerde ne yapılması yönünde bir bağlayıcılık içine girilmemesi, sadece ''AKP'ye oy yok'' sloganı ile seçimleri atlatmak. Ve kitlesini Yurtsever'in dediği gibi seçim sonrasına hazırlamak.

Haluk Yurtsever bunun yanlış olduğunu söylüyor. İttifak olmayacaksa ( bu ittifaktan ne anladığı da belli değil) kitleye HDP'nin işaret edilmesini söylüyor. Söylüyor da altı boş! Seçimlerde amaç AKP'nin geriletilmesi ise hangi eylemleriyle HDP'nin veya kürt hareketinin AKP'yi geriletme yönünde adımlar attığını, siyasetler ürettiğini düşünüyor? Belli değil. Hafızasını biraz yoklasa 12 Eylül referandumunda bile sosyalistlerin birliğine uymayanların ve dolaylı yoldan aKP'ye ''evet'' diyenlerin AKP'yi geriletebileceği konusunda hangi enstrümanlara sahip olduğu sorusunu sormakta haksız mıyız?

Haluk Yurtsever'in (bana göre) yanlışı bununla sınırlı değil. Yurtsever Haziran'ı da okuyamamış. Bu seçim ittifakları konuşulurken ve bu ittifak konusuna BHH bir şekilde dahil oluyorsa, Haziran kitlesinin de çözümlemesine ihtiyaç var. Bu kitlenin ağırlıklı olarak CHP kitlesi olduğu saptaması yapılmadan BHH'nin HDP'yi desteklemesi gerektiğini söylemek, bu konuda yapılabilecek ikinci büyük yanlıştır. BHH de alacağı kararda bunu düşünecektir, düşünmek zorundadır. Bu gerçek yok sayılarak alınacak bir karar BHH'yi seçim sürecinde ve sonrasında etkisiz hale getirir. Bu yüzden BHH'nin HDP veya CHP yönünde bir karar alabilmesinin hiç bir mantıklı yanı yoktur. Tek koşul bunu haklı çıkarabilir, iki üç milletvekili değil, seçim sonrasında mecliste grup kurabilecek sayıda milletvekili çıkarma koşulunda anlaşabilmek. Bu yoksa seçimlerde CHP'yle veya HDP'yle ittifak konusu gündemden düşürülmelidir.



Haluk Yurtsever neden HDP'ye oy verilmesi çağrısı yaptığının altını gayet net bir biçimde dolduruyor. Yurtsever; AKP'nin şu ana kadar seçimler sayesinde güçlendiğini, seçimler sayesinde yeniden hayat bulduğunu ve toplumsal meşruiyetini arttırdığını, bu seçimler üzerinden de aynısını yapmayı planladığını hatta bunun da ötesine geçerek bu seçimleri İslami totaliterizmi inşa etme yolunda bir araç olarak gördüğünü aynı zamanda bu seçimler sayesinde hem parti içi dengeyi kontrol altında tutmak istediğini hem de yerel ve uluslararası sermaye gruplarına alternatifsiz olduğunu gösterme arayışında olduğunu söylüyor. Bu kadar önemli bir süreçte ise sosyalist solun ''katile ve hırsıza oy yok'' sloganında ifade edilen bir yönelim içine girmesinin siyasetsizlik olacağını söylüyor. Peki tespitlerinde ve bu tespitler paralelinde ne yapılması gerektiğine dair çözümlemelerinde haklı mı? Bence kesinlikle haklı.

Sosyalist sol Türkiye böylesine karanlık bir sürece ilerlerken çok daha net ve elini taşın altına koyan bir yapıda olmalı. Sosyalist solun ''katile ve hırsıza oy yok'' adı altında bir siyasetsizliğin içinde olması açıkçası tabanının ve etki altında bulundurduğu kitlelerin bir bölümünün CHP'ye oy vermesine neden olabilir. CHP'ye verilecek desteğin-oyların ise Türkiye siyasetinde çok fazla bir şeyi değiştirmeyeceğini anlamak için usta analizci olmak gerekmez. Ancak HDP'nin desteklendiğini ve HDP'nin bu sayede toplumsal meşruiyetinin ve kapsama kanallarının artışa geçeceğini düşünürsek ve bu nedenle meclise girebileceğini düşünürsek bu durum önemli kazanımlar getirebilir. Birincisi HDP baraj altı kalmazsa HDP'nin vekilleri AKP'ye geçmez ve böylece AKP başkanlık sistemini elde edecek çoğunluğu oluşturamaz. İkincisi yüzde on-on beş civarında bir HDP oy oranı ve bu oy oranının getireceği vekil sayısı AKP'nin tek başına iktidar olmasını da engelleyebilir ve bu durum AKP içinde büyük bir krize neden olabilir. AKP seçimden bundan önceleri olduğu gibi güçlenerek çıkmayı bırakın, meşruiyet krizine girerek çıkabilir. Üçüncüsü Kürt Özgürlük Hareketi, sosyalist sol ve Türkiye'nin aydınlanmacı birikiminin sokaklardaki yakınlaşmasının seçimlere yansıması bundan sonraki süreçte sokaktaki yakınlaşmayı daha da arttıracağı aradaki buzları daha da kıracağı için seçimler bu sayede gelecek için de önemli bir umut ışığı olmuş olur.

Bir yanlış da şu; ''Haziran'ın hedef aldığı kitle CHP kitlesi bu kitleyi kaybetmemek için HDP ile ittifak yapılmamalı.'' Yahu biz bu kitleyi mevcut halleriyle hedef olarak almıyoruz ki. Bizim amacımız bu kitleyi dönüştürmek. Yani radikalleştirmek ve ''proleterleştirmek''. E bu dönüşüm de havadan inmeyecek. Teorik çözümlemeler ve pratik faaliyetlerle kitleler dönüştürülecek. BHH Haziran İsyanı'na katılan kitleleri örgütleme ve sadece örgütleme değil aynı zamanda yukarıda söylediğim muhtevayı verme için oluşturulmuş bir örgüt. Biz bu kitleyi dönüştürmeyi hedeflemiyorsak, teorik ve pratik adımlarda dönüştürme yönünde korkak davranıp ''aman bizi PKK'li zannetmesinler'' diye kararlarımızı alıyorsak gidelim aydınlıkçılar gibi ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'' diyelim, Mustafa Kemal bayraklarıyla gezelim, sabah akşam 1.Cumhuriyet ve Kemalizm övgüsü yapalım. Açıkçası bu kafadaysak ''laik, bilimsel, anadilde eğitim'' boykotunun yapılması da yanlıştı. Anadil dedik ya belki CHP kitlesi bizi bölücü sanmıştır... Kaldı ki CHP kitlesi de eskisi gibi değil. Haziran İsyanı'nda Kürtlerle birlikte el ele savaşan mesela Gezi'nin girişinde BDP'lilerin olmasına, onların Öcalan'lı bayraklarına, Öcalan'ın sözlerinin olduğu pankartlarına hiç bir ses çıkarmayan tam tersi Kürt kardeşleriyle sabaha halaylar çekerek başlayan bir kitle. Dersim'e Dersim denmesine utanmayan, Dersim Katliamı ile yüzleşebilmeyi kabul eden, anadilde eğitim konusunda içinde çeşitli eğilimleri barındırabilen bir kitle. Biz CHP veya Haziran kitlesinin bu sol yönünü görüp daha da solculaştıralım diye uğraşacağımıza sağ yönlerini ön plana çıkarır ve bu yönler paralelinde kararlar alırsak hiç bir yere varamayız...

Türkiye'nin önündeki somut tehlike belli. AKP'nin getireceği başkanlık yasası ve bunla paralel oluşacak totaliter İslami düzen. Ya faşizme karşı birleşir bunun ittifak şeklinde, 3-4 vekil şeklinde yada sadece HDP'ye oy çağrısı şeklinde olması biçimsel tartışmalar önemli olan ya özde faşizme karşı birleşip beraber hareket ederiz yada güncelden kopuk soyut lafazanlıklar ve önyargılar içinde sıkışır kalır faşizmin önünü açarız...




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 28.02.2015- 03:00 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.02.2015- 05:17


Haluk Yurtsever neden HDP'ye oy verilmesi çağrısı yaptığının altını gayet net bir biçimde dolduruyor. Yurtsever; AKP'nin şu ana kadar seçimler sayesinde güçlendiğini, seçimler sayesinde yeniden hayat bulduğunu ve toplumsal meşruiyetini arttırdığını, bu seçimler üzerinden de aynısını yapmayı planladığını hatta bunun da ötesine geçerek bu seçimleri İslami totaliterizmi inşa etme yolunda bir araç olarak gördüğünü aynı zamanda bu seçimler sayesinde hem parti içi dengeyi kontrol altında tutmak istediğini hem de yerel ve uluslararası sermaye gruplarına alternatifsiz olduğunu gösterme arayışında olduğunu söylüyor. Bu kadar önemli bir süreçte ise sosyalist solun ''katile ve hırsıza oy yok'' sloganında ifade edilen bir yönelim içine girmesinin siyasetsizlik olacağını söylüyor. Peki tespitlerinde ve bu tespitler paralelinde ne yapılması gerektiğine dair çözümlemelerinde haklı mı? Bence kesinlikle haklı.

Bu yazdıklarınız AKP'nin geriletilmesi için gereken nedenler. Bunu sadece bu seçim döneminde söylemedik, bütün seçimlerde söyledik. Seçimin olmadığı dönemlerde de söyledik. AKP'nin gerici faşist bir zihniyete sahip olduğunu, özellikle Ergenekon davalarıyla askeri vesayetin yok edileceği algısı yaratarak devleti dönüştürmek, ele geçirmek ve parti devleti haline getirmek istediğini anlattık. 12 Eylül referandumu da bu amaca ulaşmak için atılması gereken önemli bir adımdı. O adım da atıldı, AKP bugünlere geldi. Soru şu; bu süreçte kürt hareketi AKP'yi durdurmak veya geriletmek için ne yaptı ki, AKP'yi geriletmenin merkezine HDP'yi oturtuyoruz? Yurtsever'in yazısında bunun yanıtı yok. Aslında bu sorunun ''şunu şunu yaptı'' dedirtecek olumlu bir yanıtı da yok! Ama bu süreçte AKP iktidarını daha da kalıcı hale getirecek çok şey yaptı da diyebiliriz. Bunun açıklamasını detaylı olarak başka bir başlıkta aptığım için girmiyorum.

Evet; HDP AKP'yi nasıl geriletecek? Hangi işaretlerden gerileteceğine ilişkin bir algıya sahip oluyoruz?

1- Ergenekon davalarında AKP'ye mutlak bir destek verdiği ive devletin ele geçirilmesine ve dolayısıyla AKP'ye bu konuda meşruiyet kazandırdığı için mi?

2-AKP'nin yargıyı denetim altına almak için gerçekleştirdi 12 Eylül referandumuna ''boykot'' diyerek dolaylı destek verdiği için mi?

3-4x4x4 konusunda gereken tepkiyi göstermediği mi?

4- Haziran direnişinde hem Öcalan ve hem de Demirtaş tarafından ''AKP'ye darbe yaptırmayız'' deyip destek vermediği ve ''çapulculara'' darbeci dediği için mi? Hangi neden, hangi gerekçe bizi HDP'nin AKP'yi gerileteceği konusunda düşüncelere sevk ediyor? AKP varlığını algı operasyonları ile sürdürüyor da, bir başka algı da HDP'nin AKP'yi geriletecek bir parti olduğu konusunda mı yoksa?

( Bir parantez açmak istiyorum; ''şu yukarda saydıklarım konusunda CHP'mi dik durmuştur, yoksa kürt hareketi mi?'' diye bir sorusunun yanıtı çok da zor olmasa gerek. Ergenekon, referandum ve Haziran ayaklanması, 3x4 konusunda AKP'ye karşı direnç CHP'den mi gelmiştir, kürt hareketinden mi? Ya da CHP sempatizanlarında mı AKP karşıtlığı var, kürt hareketi sempatizanlarında mı? Geçerken düşünmeye değer gibi geliyor bana.)

Daha önemli bir konu var:

BHH'yi anlamak gerek. BHH'nin temel amacı AKP'yi geriletmek değil.BHH AKP'yi geriletmenin parlamento artitmetiği ile ilgili olmadığını düşünüyor. BHH yıllardır kürt ve türk ulusalcılığı arasında sıkışmış toplumsal alana sol bir kama sokmak amacında. BHH'nin kuruluş amacı bu. Olay sadece AKP'nin geriletilmesine odaklı değil. AKP'nin geriletilmesi elbette önemli, yıllardır bunu söylüyoruz, ama bugün için çok daha önemli olan   Haziran'ın enerjisini kürt ve türk ulusalcılığının hakimiyet alanından çıkartıp onu anti-emperyalist ve dahi anti-kapitalist, özgürlükçü olmakla birlikte gericilik karşıtı bir çizgide bir anlamda üçüncü bir cephe olarak inşa etmektir. AKP'nin geriletilmesini sadece meclis olarak görmemek gerek bu yüzden. BHH'yi böyle değerlendirmek gerek.

BHH bir partiye destek kararı almamalı. BHH yeni bir oluşum. Hem meclis ve yürütme kurulunda ve hem de tabanda homojenlik sağlayamamış. Kısa sürede bunu başarması da mümkün değil. Zaman gerekiyor. CHP veya HDP yönünde bir karar alması demek, o karara muhalif kesimlerin alınan karardan bağımsız olarak hareket etmesi demektir. BHH bu riske giremez, girmemeli. Kesinlikle girmemeli. Tarihi bir hataya imza atmış olur. ''katile, yobaza, işbirlikçisine oy yok'' şeklinde bir sloganla konuya yaklaşabilir, bunu benzer açıklamalarla derinleştirebilir. Bu boykot değildir. Kitlenin verili durumundaki bilincine bu aşamada şerh koymamaktır. Böyle bir siyaset BHH'de hem yukarda ve hem de aşağıda ( tabanda) rahatsızlık yaratmayacak, BHH'nin işleyişini zora sokmayacaktır. İsteyen CHP'ye verir, isteyen HDP'ye verir. Bununla da kalmaz seçimler konusunun emekçi halka hiç bir şey vermediği, emekçi bir cumhuriyet kurulmadan bunun mümkün olmadığı ve bunun yolunun da sokaklar olduğu işaret edilmelidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 28.02.2015- 12:33


Ancak HDP'nin desteklendiğini ve HDP'nin bu sayede toplumsal meşruiyetinin ve kapsama kanallarının artışa geçeceğini düşünürsek ve bu nedenle meclise girebileceğini düşünürsek bu durum önemli kazanımlar getirebilir. Birincisi HDP baraj altı kalmazsa HDP'nin vekilleri AKP'ye geçmez ve böylece AKP başkanlık sistemini elde edecek çoğunluğu oluşturamaz. İkincisi yüzde on-on beş civarında bir HDP oy oranı ve bu oy oranının getireceği vekil sayısı AKP'nin tek başına iktidar olmasını da engelleyebilir ve bu durum AKP içinde büyük bir krize neden olabilir.

HDP barajı geçerse, meclis aritmetiği bir partiyi tek başına iktidar yapmazsa, sizce HDP hangi partiyle iktidar kurar? CHP ve MHP ile mi, yoksa AKP ile mi? Veya AKP çözüm süreci kapsamında başkanlık sistemi karşılığı kürt hareket liderine daha gevşek ev hapsi önerse Öcalan'ın tavrı ne olur? ''Gevşek ev hapsi''ni başka bir gerekçeyle değiştirebilirsiniz? Sizce mecliste AKP'ye karşı HDP mi yoksa CHP mi karşı çıkar?

BHH bu sonuçları bize düşündürtecek matematiksel oyunlara girmemeli ve bu tablo içinde yer almamalı, bunun zararını göreceği gibi, böyle bir karar, açıkladığı ilkelerle de uyumlu bir karar olmaz. Sistemin parlamenter odaklı tartışmaları sosyalizmi ilgilendirmemeli. Sosyalistler bu konuda çok daha geniş bir pencereden konuya bakabilmelidir. AKP meşruiyetini sokakta kaybetmiştir. AKP'nin korkusu sokaktır. Sol buraya yığınak yapmalı ve bu konuda kendisiyle çelişkiye düşmeyecek siyasi bir tavır sergilemelidir. Buna seçimi boykot etme kararı da dahil. Bu aşama sosyalistlerin düzenle her türlü ilişkisini kesme zamanıdır. Sosyalistlerin toplum nezdinde görünür hale gelmesinde böyle bir karar ve sonrasında sokağın tahkim edilmesine yönelik hamleler, Türkiye'de toplumsal bir güç oluşturması gereken sosyalistleri de halkın gözünde görünür kılacak ve toplumsal bir güç haline gelmesinde eşik atlatacaktır. Ben BHH'nin bu konuyu da ciddi ciddi ele alması gerektiğini düşünüyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 28.02.2015- 12:46


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Ancak HDP'nin desteklendiğini ve HDP'nin bu sayede toplumsal meşruiyetinin ve kapsama kanallarının artışa geçeceğini düşünürsek ve bu nedenle meclise girebileceğini düşünürsek bu durum önemli kazanımlar getirebilir. Birincisi HDP baraj altı kalmazsa HDP'nin vekilleri AKP'ye geçmez ve böylece AKP başkanlık sistemini elde edecek çoğunluğu oluşturamaz. İkincisi yüzde on-on beş civarında bir HDP oy oranı ve bu oy oranının getireceği vekil sayısı AKP'nin tek başına iktidar olmasını da engelleyebilir ve bu durum AKP içinde büyük bir krize neden olabilir.

HDP barajı geçerse, meclis aritmetiği bir partiyi tek başına iktidar yapmazsa, sizce HDP hangi partiyle iktidar kurar? CHP ve MHP ile mi, yoksa AKP ile mi? Veya AKP çözüm süreci kapsamında başkanlık sistemi karşılığı kürt hareket liderine daha gevşek ev hapsi önerse Öcalan'ın tavrı ne olur? ''Gevşek ev hapsi''ni başka bir gerekçeyle değiştirebilirsiniz? Sizce mecliste AKP'ye karşı HDP mi yoksa CHP mi karşı çıkar?

BHH bu sonuçları bize düşündürtecek matematiksel oyunlara girmemeli ve bu tablo içinde yer almamalı, bunun zararını göreceği gibi, böyle bir karar, açıkladığı ilkelerle de uyumlu bir karar olmaz. Sistemin parlamenter odaklı tartışmaları sosyalizmi ilgilendirmemeli. Sosyalistler bu konuda çok daha geniş bir pencereden konuya bakabilmelidir. AKP meşruiyetini sokakta kaybetmiştir. AKP'nin korkusu sokaktır. Sol buraya yığınak yapmalı ve bu konuda kendisiyle çelişkiye düşmeyecek siyasi bir tavır sergilemelidir. Buna seçimi boykot etme kararı da dahil. Bu aşama sosyalistlerin düzenle her türlü ilişkisini kesme zamanıdır. Sosyalistlerin toplum nezdinde görünür hale gelmesinde böyle bir karar ve sonrasında sokağın tahkim edilmesine yönelik hamleler, Türkiye'de toplumsal bir güç oluşturması gereken sosyalistleri de halkın gözünde görünür kılacak ve toplumsal bir güç haline gelmesinde eşik atlatacaktır. Ben BHH'nin bu konuyu da ciddi ciddi ele alması gerektiğini düşünüyorum.


Sen şimdi ciddi ciddi HDP'nin barajı aşarsa AKP ile koalisyon kurarak ikdidara ortak olacağınamı inanıyorsun?
Böyle bir iddia öküz altında buza aramaktan daha da vahimdir, hele hele siyasetle uğraşıyorum diyen, sosyalist olduğunu iddia eden birisi için vahimden daha da ötedir.




Bu ileti en son Alisan tarafından 28.02.2015- 12:47 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör TİP'ten14 ve 28 Mayıs seçimlerine dair değerlendirme. melnur 0 259 11.06.2023- 05:33
Konu Klasör 14 Mayıs seçimlerine giderken CHP, HDP-YSP ve TİP standlarından izlenimlerim... melnur 4 548 03.05.2023- 08:35
Konu Klasör Seçime iki kala HDP ve CHP'ye açık ihtar! umut 2 3787 01.11.2015- 15:16
Konu Klasör Kürtler, sosyalistler ve tıkalı gişeler... melnur 1 242 29.09.2023- 05:38
Konu Klasör Bir soru yura 15 8553 22.01.2015- 04:10
Etiketler   Haziran,   Seçimlerine,   Kala,   Soru
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS