SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bavuldan cezaevine: Mehmet Baransu...           (gösterim sayısı: 4.351)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: yura
Konu Tarihi: 02.03.2015- 21:56


Bavuldan cezaevine: Mehmet Baransu...

20 Ocak 2010'da yayımlanan "Fatih Camii Bombalanacaktı" manşetinden 10 gün sonra bir bavul içerisinde darbe planı iddiası içeren belgeleri Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne teslim eden Mehmet Baransu, o gün AKP tarafından baş tacı edilen belgeler gerekçe gösterilerek tutuklandı.

Resim Ekleme

Kamuoyunda "bavulcu gazeteci" olarak bilinen Mehmet Baransu, Balyoz Davası'nın başlamasının mimarı olmuştu. Kendisine servis edilen "belgelerle" davayı başlatan Baransu, o dönem AKP'den büyük destek almıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hukuk dışı girişimlere izin vermeyeceğiz. Siz zannediyor musunuz ki biz bunları hiç duymuyoruz. Ama biz işimize baktık. Ne yazık ki onlar da işlerine baktılar. Kirli planlara asla prim vermeyeceğiz. Son zamanlarda bazı gazetelerde görüyorsunuz. Bu iş artık gizli kapılar ardında kalmıyor. Artık yok öyle. Her şey ortaya çıkıyor. Bundan sonra kimbilir neler çıkacak?" sözleriyle destek vermişti Balyoz iddialarına...

Bavul belgeleri sonrası yargıya "bu işin peşini bırakmayın, sonuna kadar gidin" talimatları veren AKP, Cemaat kavgasıyla birlikte "milli orduya kumpas" demeye başlarken, bugün tutuklanan eski kahramanları Mehmet Baransu'yu da "kumpasın lideri" ilan etti.

2010'DA BAŞLAMIŞTI

20 Ocak 2010 tarihli Taraf gazetesi, "Fatih Camii Bombalanacaktı" manşetiyle çıktı. Buna göre, 2003 tarihli "Çarşaf" ve "Sakal" kodlu eylem planlarında "darbe ortamı yaratmak" amacıyla Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması hedeflenmişti. Bu planın arkasında, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan vardı. İddiaya göre planın ana fikri, "kaos ortamı yaratarak" AKP'yi devirmekti.

Bundan bir gün sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mehmet Berk, Bilal Bayraktar ve Ali Haydar'ı görevlendirerek konu hakkında inceleme başlattı. 30 Ocak'ta ise, Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, darbe planı iddialarına ilişkin belgeleri bir bavul içerisinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne teslim etti.

Baransu'nun teslim ettiği "belgelerin" sahte olduğu gün gün ortaya çıkarken bu belgeler üzerinden onlarca kişi tutuklanıp cezaevlerine dolduruldu. O dönem iktidar partisi yetkilileri Baransu'ya büyük destek verirken belgelerin de doğru olduğunu savunuyordu.

BUGÜN İNKAR ETTİ AMA...

Bugün savcılıkta verdiği ifadesinde Balyoz belgelerini imha etmediğini savcılığa teslim ettiğini belirten Mehmet Baransu, 2010 yılında yaptığı açıklamada ise aksini söylemişti.
Kendisine ulaştırılan belgeleri Taraf gazetesinde yayınlayarak "Balyoz darbe planı" davasının açılmasını sağlayan Mehmet Baransu, o dönem savcıya verdiği ifade de sorumluluk doğuracağı için bazı belgeleri imha ettiklerini söylemişti.

HAVUZ ŞİMDİ 'BAVULCU' DİYOR AMA

Baransu'nun tutuklanma kararı sonrası bazı havuz gazeteleri "Cemaat'in bavulcusu tutuklandı" manşetleri atmaya başlarken yıllarca sahte belgeler bu gazeteler tarafından manşetlere taşınmış ve AKP'ye destek verilmişti.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 02.03.2015- 21:58


'Balyoz'un başı ve sonu: Sonucu önceden bilinen bir dava

Balyoz davasında, yargılananların bir bölümünün "darbeye eksik teşebbüs"te bulundukları belirtilerek karar açıklandı. Dava, başından beri uydurma delillerin çokluğu ile dikkat çekerken, siyasi olarak da AKP'nin karşısındaki muhalefeti birbirine kırdırma operasyonu olarak devam etti.

Resim Ekleme

Balyoz davasında dün açıklanan kararlarda, "Türkiye Cumhuriyeti İcra vekili heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs" suçlamasıyla Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanlarından emekli Orgeneral Çetin Doğan'a 20'şer yıl hapis cezası verildi. Aralarında MHP Milletvekili Engin Alan'ın da bulunduğu sanıklar ise 16 yıl hapis ile cezalandırıldı.

Balyoz davası, AKP dönemindeki Ergenekon, Oda Tv, KCK, Devrimci Karargah benzeri davalardan bir tanesi olarak, siyasi iktidarın yaratmak istediği "yeni Türkiye" açısından önemli dönemeçlerden bir tanesiydi. Ancak yine Balyoz, adı geçen davalar arasında, belki de sahte delillerin en çok kullanıldığı dava olarak tarihe geçti.

Dava nasıl başlamıştı?
20 Ocak 2010 tarihli Taraf gazetesi, "Fatih Camii Bombalanacaktı" manşetiyle çıktı. Buna göre, 2003 tarihli "Çarşaf" ve "Sakal" kodlu eylem planlarında "darbe ortamı yaratmak" amacıyla Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması hedeflenmişti. Bu planın arkasında, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan vardı. İddiaya göre planın ana fikri, "kaos ortamı yaratarak" AKP'yi devirmekti.

Bundan bir gün sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mehmet Berk, Bilal Bayraktar ve Ali Haydar'ı görevlendirerek konu hakkında inceleme başlattı. 30 Ocak'ta ise, Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, darbe planı iddialarına ilişkin belgeleri bir bavul içerisinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne teslim etti.

Savcıların bir aylık incelemesinden sonra 22 Şubat 2010’daki ilk dalgada, aralarında emekli generaller ve muvazzaf subayların da bulunduğu 49 asker gözaltına alındı. Savcılar Mehmet Ergül, Murat Yönder, Süleyman Pehlivan ve Ali Haydar’ın darbe planıyla ilgili hazırladığı iddianameyi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Temmuz 2010’da kabul etti. Tamamı asker 196 sanık hakkında böylece dava açılmış oldu.

'Modern' dava: Dijital deliller, sahte deliller...
Dava iddianamesindeki tutarsızlıklar küçük bir araştırmayla fark edilebilecek durumda.

Savcının iddiasına göre, davanın temel aldığı delil, 12 Aralık 2002 tarihinde oluşturulmuş ve "BALYOZHAREKATPLANI.DOC" ismindeki imzasız bir Word dökümanı. Bu dökümanda, görünürde tek seferde oluşturulmuş bir CD'nin içerisinde yer alıyordu. İddiaya göre CD, 5 Mart 2003'te Çetin Doğan için oluşturulmuştu.

Ancak bu noktada çok mühim bir sahtecilik yapıldı. Balyoz davasına adını veren Balyoz Harekat Planı isimli Word belgesi dahil, cami bombalama planları, çeşitli kişi ve sivil toplum örgütlerini hedef alan planlar, tutuklanacak ve yararlanılacak medya mensupları listeleri, tutuklanacak AKP üyeleri listesi ve diğer Balyoz belgelerinin, ilk defa Microsoft Office 2007 ile kullanılmaya başlanan Calibri ve Cambria yazı karakterlerine ve XML şemalarına referans taşıdığı, Arsenal Consulting ve Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından tespit edildi.

Ayrıca 2002 yılında kaydedildiği söylenen ilgili belgede, 2009 yılına kadar uzanan bilgiler yer alıyordu. Örneğin 2008 yılında bir İtalyan şirketi tarafından satın alınan bir ilaç şirketinin yeni adı, balyoz belgesinde geçiyordu. Yine 2003 yılında mevcut olmayan bir hastane, "mevcut hastaneler listesi"nde yer alıyordu. Bu tip örnekler bol miktarda bulunuyor.

Emniyetin ve savcıların 'çabaları'
Emniyetin hazırladığı bilirkişi raporlarında da, ilgili sahtecilikleri örtbas etmek için çaba harcandı. 2006 yılında kurulan Türkiye Gençlik Birliği'nin aslında 2003 yılında kurulduğunu kanıtlamaya çalışan emniyet bilirkişileri, 11, 16 ve 17 numaralı CD'lerin diğer CD'lerle farklı programlarda yazılmalarına rağmen, "aynı programda yazıldıklarına" dair rapor verdi.

Savcılar da, iddianamedeki tutarsızlıkları fark ederek, bazı delilleri sanıklara ve avukatlara göstermediler. Aselsan'daki işlerine 2007'de başlamalarına rağmen, Aselsan çalışanı olarak belgelerde adı geçen kişilerle ilgili yazışmalar, savcılar tarafından adli emanete saklandı. Defalarca talep edilmesine rağmen bu belgeler uzunca bir süre boyunca savunmaya verilmedi.

Yine soruşturmanın başında 1. Ordu Askeri Savcılığı tarafından Beşiktaş Adliyesi'ne teslim edilen ve soruşturmaya konu edilen belgelerin 1. Ordu bilgisayarlarında bulunmadığına dair bilirkişi raporu kayıplara karıştı.

Gölcük'te çıkan 'deliller'
İsimsiz bir ihbar mektubunun ardından Gölcük Donanma Komutanlığı'nda 6 Aralık 2010 tarihinde arama yapıldı. Arama neticesinde, Balyoz davasına kanıt oluşturacak nitelikte yalnızca 2 tane CD, 1 adet hard disk ve 12 Eylül 2002 tarihli, Bursa İli ve İlçelerinde Görevli Mülki Amir ve Bld. Başkanlarının durumu” başlıklı Yüksel Gürcan imzalı 3 sayfalık bir evrak çıktı.

Gölcük’ten çıkan ve Balyoz planına yeni kanıt olarak gösterilen “CANER BEN_1.doc” isimli Word dosyasının en son 20 Ocak 2003 tarihinde kaydedildiği iddia ediliyordu. Ancak bu belgede bir subay, henüz o tarihte var olmayan ve Temmuz 2004’de kurulan CC MAR NAPLES’da görevli olarak listeleniyordu. Bu belge gibi daha pek çok belgeyi son kaydeden olarak görünen Cem Gürdeniz’in, o dönem 3. Muhrip Filotilla Komodoru ve belgelerin son kaydedildiği tarihte (15 Eylül 2002-11 Kasım 2002 tarihleri ve 27 Aralık 2002-5 Şubat 2003 tarihleri arasında) “Karadeniz Özel Görevi” ile denizde olması da dikkat çekiyordu. O dönemde gemilerde internet/intranet bağlantısı olmadığı da bilindiğinden, Gürdeniz’in denizdeyken bu 46 tane Suga belgesini son olarak kaydetmiş olması mümkün değil.

Örneğin, 2003 tarihli bir belgede bir personel TCG Alanya gemisinde çalışıyor gibi listelenmişti. Oysa, 2003’de Türk Donanması’nda böyle bir gemi olmadığı biliniyor. TCG Alanya gemisi, Almanya’da inşası tamamlandıktan sonra Türkiye’ye 2005 yılında getiriliyor. Bunun gibi çok sayıda sahtecilik örneği yer alıyor.

Davanın dayanağı çökerse...
Diğer birçok dava gibi, Balyoz'un da temel delil kaynağı dijital verilerdi. Bu dava da dahil olmak üzere, neredeyse bütün davalarda birçok uzman ve kurum dijital verilerin "delil" olarak kullanılmasındaki sakıncalara dikkat çekmesine rağmen, Balyoz hakimleri dünkü kararı verdiler. Balyoz davası ile ilgili iki TÜBİTAK raporunun ikincisinde, "herhangi bir dokümanın üstveri bilgileri uygun bir ortam oluşturularak yeniden düzenlenebilir, yeniden oluşturulabilir" deniliyordu.

Hukukun çöküşü
Balyoz davasında çıkan kararlar, bu davanın "küçük kardeşi" Oda Tv'deki kararlar düşünüldüğünde çok da şaşırtıcı değil. Yine önceden hazırlanmış nokta atışı dijital belgeler sonucunda tutuklanan gazeteciler, savunmalarında bu verilerin virüsle geldiğini kanıtlamışlar, sürekli talep edilen TÜBİTAK raporu ise ancak aylar sonra gelmiş ve sanıkların lehine olmasına rağmen kimi muğlak ifadelerle sulandırılmıştı. Bu noktaya mahkemenin hakimi de dikkat çekmişti.

Ancak tuhaflıklar bunlardan ibaret değil. Tutuklu gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan tahliye edilirken, Soner Yalçın ve Yalçın Küçük'ün neden tutuklu kaldıkları bilinmiyor. Dahası, Ergenekon davasında, Ergenekon'un yöneticisi olmaktan tutuksuz yargılanan Yalçın Küçük'ün, Oda Tv'de ise "üyelik"ten tutuklu yargılanması açıklanmadan ortada duruyor.

Bütün bu tuhaflıklar, hukukun işletilmesinden çok, sonucu önceden belli ya da sürekli sona ermesi ertelenen davalarla kamuoyuna şekil verilmeye çalışıldığını gösteriyor.

AKP'nin başarısı
Balyoz dahil, AKP iktidarındaki davaların bir "hukuk" aracı olduğunu, davaları destekleyenler de düşünmüyor. Siyasi bir manipülasyon aracı olarak kullanılan davalar, Türkiye'de 1. Cumhuriyet'ten 2. Cumhuriyet'e geçişin en önemli dayanak noktaları olarak görünüyor.

Devletin içindeki eski kontrgerilla unsurları ile siyasetçileri, aydınları ve gazetecileri aynı torbaya doldurarak kamuoyu önüne çıkartan AKP ve yargı, yandaş medyanın da büyük desteğiyle bütün davaları ve bu davaların temsil ettiği toplumsal kesimleri birbirlerine karşı kullanmayı başardı. Örneğin, Devrimci Karargah ve Oda Tv davasında yargılanan eski polis şefi Hanefi Avcı'nın işkenceciliği ortaya atılırken, Balyoz'cuların darbeciliği, Ergenekon'cuların ulusalcılığı ve Kürt düşmanlığı, KCK'lilerin "bölücülüğü"gündeme getirildi. Örneğin Yalçın Küçük, bir tarafa ulusalcı, Kürt düşmanı görünürken, öbür tarafa ise PKK'li, Abdullah Öcalan'ın danışmanı sıfatıyla tanıtılıyordu.

AKP, eski rejimin pisliklerini, "kendisine karşı darbe teşebbüsü" ile damgalarken, AKP'ye karşı gösterilen muhalefetin her türlüsünün kriminalize edilmesinin yolu açılıyordu. Bütün bu davaların hedefinde yer alan toplumsal kesimlerse, hem tekil davalarda, hem de genel olarak bu davalar sürecine direnç oluşturmada birleşik bir görüntü çizemediler. Dünkü Balyoz davasının sonuçlarına, bir de bu nedenle şaşırmamak gerekiyor.

(soL - Haber Merkezi)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 02.03.2015- 22:00


İşte Mehmet Baransu'nun ifadesi


Balyoz davasında kumpas kurduğu iddiasıyla tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Mehmet Baransu'nun ifadesi ortaya çıktı.

Resim Ekleme

"Balyoz" planı davasında yargılanan bazı sanıklara "kumpas" kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan Mehmet Baransu, savcılıktaki ifadesinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Baransu'nun ifadesine ilişkin Taraf'ta yer alan haber şöyle:

Baransu Emniyette 17 sayfa ifade verdi. Baransu ifadesinde, belgelerin kendisine nasıl geldiğini detaylı bir şekilde savcıya anlattığını belirterek, “Turan Çolakkadı’ya belgelerin bana nasıl geldiğini anlattım, o da tutanağa kısaca bunu yazdı. Bu tutanakta yanlış anlaşılmalarına konu olabilecek bir detayı da açıklayayım. ‘Bir kısmını orijinal CD’lerden aktarma yaptım, tarayarak aldım’ bölümü sanki ‘Belgeleri aldığım anda’ gibi bir anlam çıkartıyor. Ben Taraf Gazetesi’ne gelirken, yolda gördüğüm bir kişinin benimle bir haber için konuşacağını söylemesi üzerine, kendisiyle görüştüm. Bana, çeşitli CD’ler, çeşitli belgeler, fotoğraflar, yazışmalar gösterdi. Bunların bir kısmı askeri yazışmalar bir kısmı el yazıları bir askerin tuttuğu notlardı. Kendisi 3 DVD bir CD halinde, bunları toparlamıştı. Bazı orijinal belgeler de bunların yanında idi. Onların bazılarına da bakma fırsatım oldu. Orijinal resmi yazışmalardı. Bunları da taradım. DVD ve CD içerisindeki belgelerle karşılaştırdım. Bazı belgelerin fotoğraflarını ve görüntülerini aldım. Gazeteye bu CD’leri götürdüğümüzde CD’nin içerisinde binlerce belge olduğu için, 6 kişi bu belgeleri taramaya başladık. Bilgi işlem sorumlumuz CD’lerle ilgili kopyalar çıkarttı. Her kişi bu belgeleri incelemeye başladı. Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur, Kurtuluş Tayiz ve ben diğerlerini hatırlamıyorum. Bu belgeleri inceledik. Ses kayıtlarına baktık, el yazılı notlara baktık. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül dahil olmak üzere, AK Partinin üst düzey yetkilileri, belediye başkanları dahil, bir çok insanın tutuklanmasına yönelik bir darbe planı hazırlandığını gördük. Ardından da bunu haberleştirdik. Turan Çolakkadı bu CD’leri bizden talep edince gazetedeki CD’lerden aktarma yapıp bize geldiği şekliyle 3 DVD ve 1 CD’yi kendilerine teslim ettim” ifadelerini kullandı.

Bransu’ya “Fatih Cami Bombalanacaktı” manşetiyle iligli, “Belgeleri siz mi elde ettiniz” diye soruldu. Baransu, “ Ben dijital verileri elde etmedim” dedi. Baransu, Balyoz haberinden sonRa savclılığın talimatıyla orijinal belgeleri teslim ettiğini söyledi.

Emniyette Barasu’ya, “Tutanağa konu 4 adet DVD sizin tarafınızdan mı hazırlandı” sorusu da yöneltildi. Baransu, “Bu çelişkiye neden olan olay sayın Turan Çolakkadı’nın tuttuğu kısa tutanaktan kaynaklıdır. Ben hatırladığım kadarıyla haberden 8-9 gün sonra orijinal belgeleri aynı şahıstan aldım. Orijinal belgeleri devlete, savcılığa teslim ettim. Belgeler binlerceydi, onbinlerce sicil numarası vardı, onbinlerce isim ve rütbe vardı. Bunları bir gazetecinin bilmesi imkansız. CD’leri benim hazırlamış olma ihtimalim hayatın doğasına aykırıdır…. İddia edildiği gibi, sahte dijital verileri ben ürettiysem orijinal hallerini, kopyalarını neden hem cumhuriyet savcılığına hem askeri savcılığa vereyim” dedi.

İfade de, Baransu’nun haber kaynaklarını da sorgulandı. Baransu’ya, “Kaynak kişi olarak belirttiğiniz şahıs ile toplamda kaç defa hangi tarihlerde ve nerelerde görüştünüz”, “Hangi tarihlerde, hangi dijital verileri teslim aldınız”, “Kaynak olarak belirttiğiniz, şahıs ile nasıl irtibat kurarak buluşma gerçekleştirdiniz” diye soruldu. Baransu, da kaynağıyla iki kez görüştüğünü söyledi. Baransu, “İlk görüşmemiz de 3 DVD aldım, ikinci görüşmemizde Bavul içerisinde Balyoz davasına konu olan bavul içerisindeki belgeleri aldım” dedi.

Baransu’ya ayrıca, “Devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken ifşasıo halinde devletin savaş hazırlıklarına veya savaş etkinliğine veya, askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek nitelikteki çok gizli belgeleri gazete içinde kimlerle birlike incelediniz” diye soruldu. Baransu bu soruya, o dönem oğlunun hayati riski olan bir ameliyat geçirdiğini ve oğluyla ilgilendiği için belgelerin bir kısmını kendisinin incelediğini belirterek, “Habere bakıldığında da haberde 3 ismin olduğu görülecektir. Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur ve ben” dedi. Baransu "Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek hiçbir belgenin çıktısını almadık, haber yapmadık, bavul içerisinde bana teslim edilen belgeler arasında, belge ve savaş planları vardı. Belgeleri 2010 ocak ayında içerisinde devlete teslim ettiğimiz günden bu güne kadar askeri harekatımızı tehlikeye sokabilecek herhangi bir belgenin kamuoyuna yansımaması da, bu işi ne kadar ciddi ve duyarlı yaptığımızın bir göstergesidir” dedi.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 04.03.2015- 13:23


Baransu'yu, savcı öz'ü yargılayan ve gözden düşürmeye çalışanlar, bu adamları daha önce koruyup kolluyorlardı. Bu adamların yaptıkları nedeniyle iktidarlarını sağlamlaştıranların da yargılanmaları gerekiyor. Şimdi yargılanmıyorlarsa zamanı geldiğinde yargılanacaklar. Çünkü hepsi oradaydılar!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 04.03.2015- 13:27


Hepsi oradaydılar da hala geçmişi savunmaya devam ediyorlar. Ahmet Altan Mehmet Baransu'yu savunmuş. Yetmez ama evetçiliğin pis kokusu hala yayılmaya devam ediyor.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Bavulcu Mehmet Baransu özür diledi denizcan 1 4142 23.04.2015- 19:13
Konu Klasör Devrimden Sonra filmini cezaevine sokmadılar! umut 0 3089 05.04.2015- 10:20
Konu Klasör Baransu elindeki belgeleri açıklarsa... solcu 2 3782 09.08.2014- 20:37
Konu Klasör Baransu: Evimde gizli kamera buldum che21 0 3829 07.12.2013- 20:05
Konu Klasör Baransu'ya: Kahramanlık 4-5 yılı göze almaktır melnur 1 4774 12.12.2013- 13:18
Etiketler   Bavuldan,   cezaevine:,   Mehmet,   Baransu.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS