SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İlk Proletarya Diktatörlüğü: 1871 Paris Komünü           (gösterim sayısı: 3.843)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: spartakus
Konu Tarihi: 06.03.2015- 19:58


İlk Proletarya Diktatörlüğü: 1871 Paris Komünü
 
Paris Komünü devrimler tarihinde önemli bir yer tutar. Fransa- Prusya savaşından sonra 18 Mart-27 Mayıs 1871 arasında Paris’te kurulan devrim hükümetinin adı olan Paris Komünü, işçi sınıfının belediye sınırları içinde devlete gerek duymadan kamu işlerini yürütmek amacıyla yaptığı devrimci bir girişimdir.

Paris Komünü yaklaşık 70 gün sürmekle birlikte, gerek Enternasyonal’in kararlarının ilk uygulanmaya çalışılan yer olması, gerek tarihteki ilk işçi hükümeti olması ve sonuçları bakımından en büyük devrim hareketlerinin biri kabul edilir. Ayrıca, bu harekette yalnız bir kentte, Paris’te iki hafta içinde öldürülenlerin sayısı, Fransız devriminin en kanlı yılı olan 1793’de öldürülenlerin sayısından fazladır. Hareket ancak tam bir imha politikası uygulanarak bastırılmıştır.

1871 Paris Komünü, Marx’a göre, ikinci imparatorluğun antiteziydi Bardağı taşıran damla, Fransa-Prusya savaşı olmuştu ama komüne yol açan dolaylı neden, 2 Aralık 1851 darbesinden doğan imparatorluk rejiminin içine yuvarlandığı ağır toplumsal ve siyasal bunalımdı.

İmparatorluk rejimi görevini yerine getirmişti. Yani kapitalizmin ve özellikle de mali sermayenin siyasal çalkantılardan ve şiddete yönelmiş bir sınıf mücadelesinden korunmuş olarak gelişmesini ve gitgide daha emekçi düşmanı bir siyaset uygulayan burjuvazinin iktisadi yükselişini kolaylaştırmıştı. Ama daha sonra, geçici bir süre için siyasal önderliğini üstlendiği bu burjuvazinin gereksinmelerine artık yanıt veremez bir duruma geldi Bu rejimin tuttuğu son dal da elinde kaldı. Bonaparte hanedanının sürekliliğini sağlamak için 19 Temmuz 1870’de Prusya’ya ilan edilen savaş, 2 Eylül 1870’te Sedan bozgununa ve III. Napolyon’un tutsak düşmesine yol açtı.

Bu olay imparatorluğun sonu ve tekrar cumhuriyetin kuruluşuydu, Bozgun haberi duyulur duyulmaz Paris yine devrim günlerinin heyecanını yaşamaya başlıyordu. 1870’in Paris’inde yeni fikir akımları vardı

Fransa’da 1848 İşçi Devrimi önderlerinin yerini yeni bir devrimci kuşak almıştı. Büyük bir bölümü Enternasyonal üyesiydi. Bunlar Fransız sosyalizmine Marksist öğretiye bağlı devrimci bir karakter kazandırmaya çalışmışlar, örgütlenmişler ve 1869 yılında Fransa’da 245 bin üyeye sahip olmuşlardı.

Bozgun haberi üzerine Paris’te cumhuriyetçiler harekete geçiyor, halk kurucu meclisin toplandığı Bourbon Sarayı’nı işgal ediyor, Cumhuriyetçi liderlerden Gambetta imparatorluğun yıkıldığını haykırıyordu. Halk devrim geleneğine uyarak belediye sarayına gidiyor, 4 Eylül 1870’de cumhuriyet ilan ediliyordu. Cumhuriyetçi milletvekillerinden bir Ulusal Savunma Hükümeti kuruldu. Fakat bu hükümette devrimci sosyalistlerden kimse yoktu.

15 Eylül’de yeni hükümetin temsilcileri Bismarck’la görüştüler. Muzaffer Bismarck barış için çok ağır koşullar ileri sürdüğünden savaş devam etti. Üç gün sonra Alman ordusu Paris önlerine geldi ve kenti kuşatmaya başladı. Ulusal Savunma Hükümeti’nin bazı üyeleri Tours’a çekildiler. Daha sonra Gambetta da onlara katıldı. Diğer bölgelerde Almanlara karşı dayanacak ordular kurdu. Thiers Avrupa’dan boşuna yardım bekliyordu. Fransa’nın yenilgisinden memnun olan diğer komşuları, henüz bir Almanya tehlikesinden habersizdi.

Resim Ekleme

Blanqui’nin Başarısız İlk Denemesi

Bu sırada Paris Alman orduları tarafından iyice çevrilmişti. Dört ay sürecek bu kuşatma sırasında açlık, sefalet ve şiddetli kış durumu zorlaştırıyordu. Bu sırada Enternasyonal üyeleri harekete geçti. Bir komün kurulması önerisi tartışıldı. 31 Ekim’de kuşatılmış kentte ilk hareket patlak verdi. Louis Auguste Blanqui bu hareketin liderleri arasındaydı. Ne var ki Blanqui ve diğer devrimci önderlerin, Ulusal Savunma Hükümeti üyelerinin görevlerinden istifa edeceği ve yerlerini seçimle geleceklere bırakacakları sözüne güvenmeleri üzerine ayaklanma başarıya ulaşamadı. Blanqui bu ayaklanma denemesi nedeniyle daha sonra tutuklanacak ve Paris Komünü günlerinde görev alamayacaktı.

Fransız birliklerinin Almanlar karşısında çöküşü de sürüyordu. Metz’deki ikinci büyük Fransız ordusu 150 bine yakın askeriyle 27 Ekim 1870’de teslim olmuş, Paris’i kurtarmaya gelen birlikler de birbiri ardı sıra yenilerek çekilmişlerdi. Alman işgal bölgeleri büyüyordu. Paris bombalandı. 28 Ocak 1871’de çaresiz kalan Ulusal Savunma Hükümeti Bismarck’ın koşullarını kabul ederek mütareke imzaladı. İlk koşullar Paris’in teslim olması, 12.000 kişilik bir tümen dışında tüm Fransız ordusunun dağıtılması, Alman ordusunun kentte bir geçit resmi yapması ve başkentin Almanlara 200 milyonluk savaş tazminatı ödemesiydi. Bismarck, bir seçim yapılmasını ve bu seçim sonunda Fransa’nın başına geçerek hükümetin barış anlaşmasını imzalamasını istemekteydi.

Seçim 8 Şubat 1871’de yapıldı. Halkın huzur ve sağlam bir yönetim istemesinden faydalanan muhafazakârlar meclise egemen oldular. Adolphe Thiers geçici olarak hükümet başkanlığına getirildi. Fakat Paris halkı özellikle devrimciler mütarekeye karşıydı. Kentte 200 bin kişi silahlanmıştı. Ulusal muhafızlar denilen bu milis örgütünden kırk bin kişi Almanlarla dört ay savaşmıştı ve imzalanan mütareke hayal kırıklığı yaratmıştı. Özellikle Alman ordusunun Paris’te bir geçit resmi yapacağı öğrenilince Paris kaynaşmaya başladı. Ulusal Savunma Hükümeti’nin aksine Paris halkı savaşmaya kararlıydı.

Mart başında Alman ordusu Paris’te bir geçit resmi yapıyor, Paris’in kuzeyindeki ve doğusundaki kaleler bir bir Almanlara teslim ediliyordu. Fakat Alman birlikleri kentte kalmadı. Ulusal Savunma Hükümeti Paris’e gelmiş ve barış anlaşmasını görüşmeye başlamıştı. Kentte huzursuzluk sürdüğünden ve Enternasyonal üyeleri ulusal muhafızların kurduğu örgüte egemen olmaya başladığından hükümet 11 Mart’ta daha rahat çalışabileceği Versailles’e, Paris dışına yerleşti.

Hükümet Paris’ten ayrılınca Enternasyonal üyeleri, harekete geçmiş, ayrı bir hükümet kurma düşüncesi ortaya atılmıştı. Şehirde Enternasyonal’in 150 bine yakın üyesi vardı. Hükümetin Paris’i bırakıp Versailles’e gidişi Parislilerce bir çeşit güvensizlik gibi yorumlanmış ve aleyhte bir hava yaratmıştı. Bu hava içinde Varlin, Deleschluze gibi şeflerin öncülüğü ile devrimciler devrimi başlatacakları saati beklemekteydi.

Paris Komünü’nü Başlatan Kıvılcım

Hükümet sonunda Paris’e yeniden egemen olmaya karar verdi. Bu karara göre önce Paris’te Monmartre’da mütarekeden sonra toplu halde açıkta duran toplar toparlanıp kentin dışına çıkarılacak, sonra kent silahsızlandırılacaktı. Oysa bu toplar Paris halkından toplanan paralarla alınmış, 28 Ocak mütarekesinde resmen Ulusal Muhafızların malı olarak tanınmış ve hükümete ait silahların galiplere genel teslimi dışında bırakılmıştı. Bu toplara ne Almanlar ne de Thiers hükümeti el koyabilirdi

Ulusal Savunma Hükümeti’ne bağlı birlikler 18 Mart sabahı topları alıp götürmek için Monmartre’a gelmişti. Başlarında General Lacomte vardı. Bu hareket Paris’in savunmasız bırakılmasından başka bir anlam taşımadığından devrimciler harekete geçtiler. Birliklerdeki askerlerin çoğu da generali bırakıp devrimcilere katıldı. Gün doğduğunda Parisliler üzerine ateş emri verildiğinde askerler çoktan devrimcilerin safına geçmişti. General Lacomte ve Haziran 1848’de devrimcileri nasıl katlettiği Parisliler tarafından unutulmayan General Clement Thomas tutuklanarak getirildikleri Rosilers sokağında kurşuna dizildiler.

Ulusal savunma hükümeti, generallerin kurşuna dizilmesi üzerine Paris’te kendisine bağlı ne kadar birlik varsa hepsini Paris dışına çekti. Kent devrimcilerin eline geçmişti. Fakat devrimcilerin karşılarında iki kuvvet vardı: Bazı kaleleri elinde bulunduran Alman ordusu ve Paris dışında devrimi bastırmak için kuvvet toparlamaya çalışan ulusal savunma hükümeti.

Enternasyonal üyelerinin egemen olduğu ulusal muhafızların merkez komitesi, seçmenleri “Paris komününde” bir genel meclis seçmeye çağırdı. 26 Mart günü yapılan seçimlerde Enternasyonal üyelerinin istekleri gerçekleşti; Burjuva temsilcileri yenilgiye uğradı. 90 temsilciden 17’si Enternasyonal üyesiydi ve 25’i işçiydi. Komün meclisi “komünün bağımsızlığını, işçinin emeğinin karşılığını alması için garantiler verilmesi gerektiğini” ilan etti. Otoriter olmayan bir komünist toplumun kurulması için gerekli sosyal reformların yapılacağı, kadınların hukuki ve siyasi eşitliğe sahip olduğu açıklandı. Merkez komitesinde Louise Michel kadınların öncülüğünü yapıyor, onları devrim yolunda çalışmaya ve gerekirse savaşmaya çağırıyordu. İlk kez bir devrimde kadınlar ön saflarda yer alıyordu.

Komün yönetiminin kurulmasıyla beraber iç savaş da başladı. Thiers’in başkanlığındaki Ulusal Savunma Hükümeti, bu tehlikeli devrimin bastırılmasını isteyen Bismarck’la temaslara geçmişti. Hatta Bismarck, devrimin bastırılması için Alman birliklerinin de kullanılabileceğini söylemişti. Thiers bunun yerine Almanların tutsak Fransız askerlerini bırakmasını ve bunlarla kuracağı bir orduyu devrimciler üzerine yürütmeyi istiyordu. İsteği kabul edildi ve Almanlar Fransız savaş tutsaklarını bıraktılar. Thiers bunların da katılmasıyla 130 bin kişilik bir ordu kurdu ve bu orduyla Nisan ayında Paris’i kuşattı.

Paris’in kuşatılması üzerine devrimciler sosyal reform planlarını bırakmış, devrimi yaşatmanın çarelerini aramaya başlamışlardı. Devrimin önderlerinden Varlin, binbir güçlükle silah ve cephane ikmali yapmaya çalışıyor, Louise Michel, kadınları barikatlarda savaşmak üzere örgütlüyordu.

Nisan sonlarında komüncüler, General Mac Mahon’un yönetimindeki ulusal savunma kuvvetleriyle ilk büyük çarpışmayı yaptı. Versailleslılar diye adlandırılan ulusal savunma hükümetinin birlikleri, yakalanan devrimcilerin hepsini kurşuna dizdi.

Devrim Kanla Bastırılıyor

“Versailleslılar” ilk barikatları aşarak 21 Mayıs 1871’de Paris’e girmeye başladı. 21-25 Mayıs Paris tarihinin en dehşet verici günleriydi. Komün birlikleri barikatlarda çarpışarak umutsuz bir direnişte bulunuyordu. Monmartre barikatlarını yalnız kadınlar tutuyor, Blanche meydanında da kadınlar saatlerce dayanıyordu.

Versailles askerleri 24 Mayıs’ta Paris’in birçok bölgesine egemen oldu. Devrimciler pencerelerden ateş açarak onları durdurmaya çalışıyordu. Üniversite öğrencileri ve işçiler Soufflot sokağındaki barikatta bütün gün dayanıyor ve bir bir can veriyorlardı. Seine nehrinin sağ kıyısı şiddetli bir topçu ateşi altındaydı. İki taraf da yangınlar çıkarmakta, devrimciler Versailies kuvvetlerini durdurmak umuduyla rehineleri kurşuna dizmekteydi. Kurşuna dizilen ilk elli rehine arasında Paris başpiskoposu da vardı. Devrimciler daha önce, onu verip, Blanqui’yi kurtarmak istemişlerse de Thiers tarafından reddedilmişti.

24 Mayıs gecesi komün meclisinin on beş üyesi merkez binayı yakmaya karar verdi. Artık kurtuluş umudu kalmadığını kabul etmişlerdi. Bu binayı, adalet sarayının ve emniyet müdürlüğünün yakılması izledi. Daha sonra Tuilleries Sarayı da ateşe verildi. Ertesi gün dumanları tüten bir kentte son çarpışmalar oluyordu. Versailes askerleri ellerine geçen komüncüleri esir almıyor, hemen orada kurşuna diziyorlardı. St. Marcelle mahallesinde ve Luxembourg’da katliam oluyor, yüzlerce kişi öldürülüyordu. Devrim inanılmaz derecede kan dökülerek bastırılmıştı.

Bunu izleyen günlerde komüncüler bir bir arandı. Versailles birliklerine 399 bin 923 ihbar yapılmıştı. Varlin yakalandı, akıl almaz işkencelere uğradı, sonra Rossiers sokağında, devrimin başında iki generalin kurşuna dizildiği yerde kurşuna dizildi. Daha sonra Varlin’in generallerin kurşuna dizilmesine karşı olduğu ve bunu önlemek için çalıştığı ortaya çıkacaktı.

Bir hafta içinde ölenlerin sayısı korkunçtu. “Kanlı Hafta” diye adlandırılan bu haftada Versailleslılar’dan 873 subay ve asker ölmüş, 183 kişi kaybolmuştu. Komüncülerden dört günde ölenlerin sayısı dört bini aşıyordu. Beşinci gün üç bin kişi daha öldürülmüştü.

Thiers hükümeti hızla iş gördü. Savaş divanları kuruldu. Bazen bir divanda iki saatte 40 kişi idama çarptırıldı. 28 Mayıs günü Pere-Lachaise’de bir duvarın önünde kurşuna dizilen komüncülerin sayısı bini aştı. 29 Mayıs günü 1900 kişi daha kurşuna dizildi. Kurşuna dizilenlerin açıklanan sayısı 17.000’i aşıyordu. Bu sayı Fransız Devrimi’nin en kanlı yılı olan 1793’te bütün Fransa’da öldürülenlerin sayısından fazlaydı. İhtilalde otuz bine yakın Parisli işçi öldürülmüş, işçi sınıfı ağır bir darbe yemişti.

1871 Devrimi’nin davaları 1875 yılına kadar sürdü. Devrim gününden bu tarihe kadar kırk bin kadar insan tutuklandı, 7.469 mahkum Madame Adası’nın kalesine hapsedildi oradan Yeni Kaledonya’ya sürüldü. Kadın devrimcilerden Louise Michel, Noumea’ya sürgüne gönderildi. 28 Kasım’da komün şeflerinden ikisi daha (Rossel ve Ferre) idama mahkum oldu. Ferre son bir sözü olup olmadığını soran yargıçlara, “Alçaklık ederek yaşamımı kurtarmayı asla düşünmem. Özgür ölmek istiyorum” diyordu

Devrimi Üçüncü Fransız cumhuriyetinin kuruluşu izledi. Kralcı generallerden Mac Mahon bu cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı oldu. Fakat bu cumhuriyet de anarşiye doğru gidecek ve ortaya Boulanger gibi serüvenciler çıkacaktı.

Paris Komünü’nün rolü sonradan Enternasyonal ve Marx tarafından övüldü. Marx, komünü proletaryanın kapitalist burjuvaziye karşı isyanının sembolü haline getirdi. Lenin ve Bolşevik Partisi de komün hareketinden pratik bilgiler çıkardı. Lenin, Ekim Devriminin Komün’ün açtığı yoldan yürüdüğünü açıkça vurgular.

Serenti




Bu ileti en son spartakus tarafından 06.03.2015- 19:58 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 06.03.2015- 20:03


Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 06.03.2015- 20:08


Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Flaubert’in mektuplarında “1848 Devrimi, Paris Komünü ve Sınıflar” melnur 0 1886 17.08.2019- 09:11
Konu Klasör PROLETARYA nedir ? spartakus 0 3777 10.02.2015- 15:16
Konu Klasör Proletarya Diktatörlüğü melnur 2 4322 13.08.2013- 21:21
Konu Klasör Proletarya diktatörlüğü nasıl bir şey? spartakus 2 5173 06.02.2016- 21:16
Konu Klasör Proletarya diktatörlüğü nedir? spartakus 1 5339 20.07.2015- 13:08
Etiketler   İlk,   Proletarya,   Diktatörlüğü:,   1871,   Paris,   Komünü
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS