SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Komünizm öldü mü?           (gösterim sayısı: 2.757)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 20.03.2015- 10:58


'Siz hâlâ annenizin margarini mi kullanıyorsunuz?'
Serpil Güvenç



1989’da Sovyet Blokunun dağılması sermaye sınıflarına yetmedi.   Yetemezdi de.   Kapitalizmin ilk dönemlerindeki koşulların günümüze taşındığı, emeğin kazanımlarının teker teker ortadan kaldırıldığı yeni liberal düzenlemede, yapmaları gereken, tek kurtuluş seçeneği olan komünist toplum idealinin zihinlerde “inandırıcı” gerekçelerle mahkȗm edilmesi ve mümkünse silinmesiydi.

Marksizmi “büyük öğreti” nitelemesiyle aşağılanmaya çalışanlar, onun toplumsal çözümleme yöntemlerini, tarih anlayışını ise “çağ dışı”, “indirgemeci”, “doğrusal”   olarak tanımlayanlar “ideolojilerin sonu” söylemiyle yola çıktılar. Dünya değişmişti. Bu bağlamda, sadece toplumsal ilişkiler değil,   kavramlar da değişime uğramıştı.   Artık “nesnel çıkar” lar yoktu, diğer bir deyişle, politik çıkarlarla toplumsal koşulların bir ilgisi kalmamıştı.   “Ortak” bir emekçi kimliği yerine, birbirine eşdeğer, birçok kimlikten söz edilebilirdi ancak. Bu durumda, insanlığın gücü oranında üretim sürecine katkı koyabileceği ve üretilenden de ihtiyacına göre pay alabileceği bir düzen için verilecek mücadele ve bu düzenin taşlarını döşeyecek bir emekçi iktidarının kurulması gibi konular zaten devre dışıydı.   Düzen içinde kalarak bir takım iyileştirmelerle yetinmeliydik. Devrim yok, diyalog vardı. “İktidarın ele geçirilmesi”, devletin sönümlenmesinin yolunu açacak bir “işçi iktidarı” hedefi geçerliliğini yitirmişti. “İktidar olmadan” iktidar olmaya çalışmalıydık.   Özetle, sınıf gözlüğü çöpe atılmıştı.

Bilimsel sosyalist öğretiye yöneltilen bu salvoyu dilimizin değiştirilmesi talebi izledi.   Emperyalizm yerini emperyal heveslere ya da kapitalizmden bağımsız bir “küreselleşme” kavramına,   emperyalist devletler yerini uluslararası topluluğa, işçi yerini çokluğa, dünya emekçi kadın günü yerini dünya kadınlar gününe, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele yerini diyalog ve müzakereye bıraktı.

Kuşkusuz birçok şey değişiyor, değişmeye de devam edecek. Devrimcinin görevi de yeni koşullara göre yeni mücadele biçimlerini yaşama geçirmek.   Ama son sömürü sisteminin özünde fark eden bir şey yok.   68’in 40. Yılıyla ilgili değerlendirmesinde, bu gerçeği kendi tarzında şöyle ifade ediyor Fransız düşünür Alain Badieu.


“…   dilimizin sözcüklerine sahip çıkmaya gayret etmeliyiz… Şimdi bize ‘dünya değişti, dolayısıyla artık bunları kullanamazsınız ve biliyorsunuz ki, onlar yanılsamaların ve terörün diliydi’ diyorlar. Ama hayır! Kullanabiliriz! Kullanmalıyız! Sorun hâlâ aynı yerde duruyor, o halde o sözcükleri telâffuz etmek zorundayız… Kendimizi demode hissetmeksizin hâl⠑halk’, ‘işçi’, ‘özel mülkiyetin kaldırılması’, vs. diyebilmeliyiz… Bizi düşmanlarımızın eline teslim eden, dildeki bu terörizme son vermeliyiz. Bu dilden el etek çekmek, hâkim duyarlığı inciten bu sözcükleri bize sıkı sıkıya yasaklayan teröre razı olmak dayanılmaz bir cefadır” demekte.

Badieu’ ye göre, düşüncelerimizi, ilkelerimizi ve sözlerimizi savunmak, ne düşündüğümüzü, ne istediğimizi yüksek sesle söylemek, en az polis önünde gösterilen cesaret kadar önemlidir. Büyük bir idealimizin olması gerekir ve bu fikir de “komünist” fikirden başkası olamaz.

Biz dilimizi değiştirmeye zorlanırken, gelir dağılımının görülmedik ölçüde bozulduğu dünyamızın her köşesinde, emperyalist devletlerin çıkardıkları yerel, bölgesel savaşlar, uyguladıkları ambargolar sonucunda milyonlarca kadın, erkek ve çocuk katlediliyor.   Üzerimizi karanlık bir bulut gibi kaplayan geçmiş yüzyılların gerici ideolojileri vahşet saçıyor. Yeşermekte olan sol damarın kökünü kazımak için, geçmiş dönemlerde kaldığı iddia edilen askeri darbelere başvurulmaya başlandı Latin Amerika’da ve dünyanın başka bölgelerinde. Bütün bunlar yetmezmiş gibi,   sermaye iktidarları,   yüzlerindeki demokrasi maskesini sıyırıyor ve çıkardıkları yasalarla sürekli bir “olağanüstü” ya da “sıkıyönetim” düzenini hemen hemen her ülkede devreye sokuyorlar.

Benzer gelişmeler bölgemizde de yaşanmakta. Eski Sovyet cumhuriyetlerini NATO ve AB üyesi yaparak Rusya’yı dört bir yanından kuşatan ABD yeni bir savaşın kapısını hızla aralamakta. Kuzey Kore üzerinden yapılan savaş kışkırtıcılığı ise,   ABD’nin bu saldırgan siyasetinin Uzak Doğu’daki yansımasından başka bir şey değil. Emperyalist ülke, Orta Doğu siyasetiyle yeşerttiği İŞİD’e karşı savaş bahanesiyle, bölgeye daha kalıcı müdahalelerin peşinde. Anlaşılan o ki, ikili anlaşmalara eklenen yeni anlaşma yani “Eğit Donat” kapsamında ülkemizdeki askeri üsler ABD/AKP çıkarları doğrultusunda bir kez daha yoğun olarak kullanılacak.

Ne dersiniz? Dilimizi değiştirmemiz gerekiyor mu gerçekten? O eski reklamdaki gibi, annemizin margarinini çöpe mi atmamız gerekiyor? Eğer eski bu kadar kötüyse, Paris ‘in 68 gençlerinin “Bu daha başlangıç! Mücadeleye devam!” sloganını Gezi’de neden kullandık? Aynı sloganı neden dilimizden hiç eksik etmiyor ve her fırsatta kullanmaya devam ediyoruz? Yaklaşık yarım yüzyıl önceki bir çığlık neden hâlâ tazeliğinden bir şey kaybetmedi?

Bence, bu değişim önerilerine kulak asmayalım. Türkiye 68’ inin “NATO’ya hayır!”, “Askeri Üslere hayır!”, “İkili Anlaşmalara hayır!” sloganlarını, Türkiye sosyalist ve komünistlerinin sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için emekçilerin iktidar olmasına dair hedeflerini haykırmaya devam edelim. Hem de sesimizi olabildiğince yükselterek.

O en güzel dünyayı kurana dek.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Komünizm ve din melnur 0 1698 25.02.2019- 17:11
Konu Klasör Sol komünizm: Zor günler, zor satırlar... melnur 0 1586 07.07.2020- 08:01
Konu Klasör ‘Komünizm için Mücadele: Yüz yıllık Politik Miras' toplantısı başladı melnur 1 2737 17.02.2019- 03:06
Etiketler   Komünizm,   öldü
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS