SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
8 Haziran sabahı           (gösterim sayısı: 2.683)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: dayanışma
Konu Tarihi: 18.05.2015- 12:27


8 Haziran sabahı
ENVER AYSEVER



Bir toplumu ele geçirmenin en kolay yolu, tüm kanalları kullanıp, yazgısını değiştirmeye gücü yetmeyeceğine inandırmaktır onu. Reklam çağında; ‘algı yönetimi’ denen bir ölçünün(!) hakikatin yerini aldığı bu süreçte, kimse artık kavramlarla, değerlerle ilgili değil. Üstelik neler olup bittiğini anlamak için durup düşünen kimselere ahmak gözüyle bakılıyor. Siyasal hayatımız her zaman sığ ve ölçüsüzdü biliyoruz. Üstelik her seçim ölüm-kalım kavgası olarak verildi memlekette. Peki, durum sahiden öyle mi?

Etrafta yoğun kaygı üreten orta sınıf laikler görüyorum. Bunlara “Endişeli Modernler” adını taktı bilimciler. Aşağılayıcı bir tarif olarak sunuldu. Tıpkı “Beyaz Türk” gibi! Bu seçim, yine AKP gericiliği iktidar olursa sanki artık toptan yaşam alanı kalmayacak gibi bir duygu içindeler. Hepten haksız değiller. Kadın bedeninden, yeme içmeye dek hayatın tümüne saldırgan biçimde müdahil olan bir anlayış var karşımızda. Denetimden uzak, hukuksuz bir güç… Bütün varlığını kaba kuvvete dayandıran bir anlayış… Tamam da korkmak niye?

Anadolu gericiliğin her zaman güçlü olduğu, kurnazlığın zemin bulduğu, bencil bir nüfusu taşıdı üstünde. Onca bereketli toprak; yazık ki yobaz, incelikli düşünceden yoksun insanlar yetiştirdi. “Benden sonrası tufan” diyene hep rastgeldik. Ama aynı toprakta; yurdu için, halkı için, değerleri için savaş verenler de hep oldu. Parayı pulu, gücü, şöhreti eliyle iten insanlar da yaşadı aynı coğrafyada. Tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi…

Din sömürüsü her zaman iş yaptı, evet. Ama buna karşın insanlığı savunan ve vicdanını tanrı yapanlar da oldu her daim. Öyleyse korku niye? Bu durumla, bu anlayışla, bu ayrımcı zihinle olsa olsa mücadele edilir. Er ya da geç kazanılır. Faşizm karabasan gibi toplumun üstüne çöker, seçeneksiz, ölümcül bir hal olarak sunar varlığını ama öyle olmaz… Malum söz işte “Dünya sultan Süleyman’a bile kalmaz” Kasıtlı biçimde insanlar umutsuzluğa yönlendiriliyor. Umut içinde bulunduğumuz toprağın kendisidir. Bir zeytin ağacına bakmak yeter…

Darbelerden atlayıp, zindanlara tıkıldıktan ve işkencenin her türlüsüne tanık olduktan sonra, hâlâ insanlığın ortak değerleri ayakta duruyorsa, iyi düşünmek gerekir. Bir başka yerden bakmak gerek yaşanan güne. Artık zalimliğe, sevgisizliğe, içtenlikten yoksun sözlere, sömürüye, yalan kahramanlara, haysiyet düşmanlarına, pusu kültürüne, gösteriş budalalığına daha dayanıklıyız.

“Hayaldi Gerçek Oldu” dedikleri buydu işte. Komşunun komşuya kuşkuyla baktığı, ekmeğin giderek aslanın midesine gizlendiği, yoksullar ve cahiller toplumu yaratılsın isteniyordu. Bir de kurtarıcı kültü olunca işlem tamamlanacaktı. Sonuç; geldiğimiz noktada bilimden, sanattan, felsefeden kimse söz açmıyor. Oysa elektrik kesilince ya da deprem olunca bu din ve millet tacirliği bizi kurtarmayacak. Bütün bunları deneyimledik, acı biçimde gördük. Derin bir körleşme içinde kıvrandığımızı biliyorum.

Tüm bu sözü edilenler ideolojik gerekçelere dayanır, hesaplanmış yöntemlerdir. Bunu uygulayanların kendilerini bir fatih sanması gülünç elbet! Ancak küresel neoliberal siyaset üçüncü dünyayı böyle idare ediyor. Kutsallar, dokunulmazlar yaratıyor ve ardından sonuna dek sömürüyor halkları. Halk dediğin kim? Sen, ben, o… Yanılmaya, kanmaya, uyuşmaya, çıkarcı, bencil olmaya hazır yığın işte… Ne yapacağı önceden kestirilemeyen; garip, hem sevilesi, hem yadırganan insanlar… Biz yani…

Bugün işçiler hakları için yürüyor, toplum ses vermeye başladı. Ülkeyi savaşa sokmak için her tür çılgınlığı göze almasına karşın iktidar, ‘barış’ diye haykıranlar çoğunlukta. Peki neden? Çünkü eriyor AKP oyları. Artık maskeli balo sonlanıyor, sanal gündemler tutmuyor, mağduriyet sözlerine kimse kanmıyor. Bu tür fırsat partileri en güçlü oldukları an çözülür.

Umutluyum. Zor zamanlar, döner döner okurum bazı hayatları. Ne çilelerden, acılardan geçerek ilerliyor insanlık. Elbet “Haziran Çocukları” da artık okunası tarihin güzel parçası oldular. Umudum tamdır benim. Kıpır kıpır gençler, kızlı erkekli zalimliğe haksızlığa direniyorlar. Bir bakıyorsunuz tecavüze uğrayan çocuklar için kavga veriyorlar, bir bakıyorsunuz kimsesizlere çorba taşıyorlar…

Seçim sonuçları önemli, evet! Ama iyi insanlar ve kötüler hep var. Önemli olan bencil olmadan, taşın altına elini koyma cesareti gösterenlerin azalmaması ve sayılarının hiç sanıldığı kadar az olmadığını fark etmeleri…

Çiçek de nasıl açıyorsa inadına, hayata bağlanmak gerek umutla!



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Bir 10 Kasım sabahı... melnur 0 141 11.11.2023- 06:37
Konu Klasör Lice'de sabaha karşı polis-asker saldırısı dayanışma 1 3701 04.06.2014- 20:12
Konu Klasör 7 Haziran’da +1 olan, 8 Haziran’a -1 olarak girer umut 0 3377 04.06.2015- 11:21
Konu Klasör Haziran’dan sonra Haziran denizcan 2 3121 06.07.2015- 08:36
Konu Klasör İki Haziran umut 0 3778 24.05.2014- 22:13
Etiketler   Haziran,   sabahı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS