SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
1905 DEVRİMİ           (gösterim sayısı: 5.239)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: spartakus
Konu Tarihi: 07.08.2015- 06:28


[size=2]1905 DEVRİMİ

Çarlık Rejimi, Rusya’da biriken ekonomik ve   politik sorunlardan dikkati başka yönlere saptırmak için,   Japonya ile aralarındaki çelişkiyi derinleştirmeye çalışıyordu. Ama Japonya, Çarlık hükümetinin   savaş ilan etmesine zaman bırakmadan savaşı başlattı. Ocak 1904 yılında Arthur Kalesi’ne saldırdı. Çar, Japonya’nın saldırısının Rus halkında milliyetçiliği yükselteceğini zannediyor ve milliyetçiliğin halkın yaşadığı sıkıntıları unutturacağını düşünüyordu.   Çarlık hükümetin başbakanı Plehwe şöyle diyordu: ‘Devrimin akışını durdurmak için, küçük bir   zafere ihtiyacımız var.’

Rus-Japon savaşı karşısında Lenin’in tutumunu bizim   ‘ulusal solcularımızın’ anlaması mümkün değildir. Çünkü Lenin, Rus-Japon savaşında, Çarlık Rusya’sının yenik düşmesinden yanaydı. Çarlık Rusya’sının yenilgisinin yararlı olacağı, Çarlığı zayıflatacağı ve devrimi güçlendireceği düşüncesindeydi.

1914 yılında Avrupa’daki işçi partilerinin çoğu her sosyalistin kendi vatanını savunmasını ileri sürüyorlardı. Lenin, ‘Vatan Savunması’ altında, emperyalist savaşı onaylayanlara karşı şunu diyordu: Ancak sosyalist devrimi gerçekleştiren bir ülkede ‘vatan savunulmasından’ bahsedilebilir. Ne var ki, Bolşevikler içinde de burjuva ideolojisinden tamamen kurtulamayan insanlar vardı. Bu tip Bolşevikler kendi hükümetlerinin yenilgisini içlerine sindiremiyorlardı.

Nihayet Rus-Japon savaşı (1904) Rusya’nın   yenilgisiyle sonuçlanır. Rusya’nın yenilgisi, bir tarafta Çarlık rejiminin iç ve dıştaki prestij ve otoritesini sarsarken, diğer tarafta işçilerin ve köylülerin ekonomik durumlarının kötüleşmesi sonucunu doğurur. Bu durum ise, özellikle işçilerin protestolarına zemin hazırlar. Lenin, ‘Port   Arthur kalesinin düşüşü, Çarlık rejiminin çöküşünün başlangıcıdır’ diyordu

Çar, savaşın yükselen devrimci hareketi gerileteceğini zannediyordu. Ama tersi oldu. Yenilgi devrimci hareketin yükselmesine neden oldu. Çar ordularının uğradığı yenilgi, geniş halk yığınlarının gözünde Çarlık rejiminin çürük olduğunu gösterdi. Savaş nedeniyle halkın durumu kötüleşti. Kötüleşen bu durum karşısında işçiler tepki göstermeye başladılar. Aralık 1904 yılında Petersburg   kentinde bir makine fabrikasında başlayan grev kıvılcım etkisi yaptı. Şehirdeki diğer fabrikalar greve destek verdiler. Öyle ki   Petersburg kentinde grev yapan işçilerin sayısı 80 bini buldu. İşçi dernekleri bir araya gelerek 22   Ocak 1905 yılında 200.000   işçiyi kapsayan bir gösteri yaptılar. İşçi derneklerini Çarlık yanlısı sendikal örgütlenme önderlerinden ve gizli polisin ajanı olan Papaz Gapon yönetti.   Gapon önderliğindeki barışçıl bir işçi gösterisi düzenleyen işçiler taleplerini Çara iletmek üzere Kışlık Saray önüne geldiler. İşçilerin sorunlarını ve şikayetlerini Çarın dinleyeceği ve halledeceğini ümit ettiler. Ne var ki, Çarın askerleri barışçıl gösteride bulunan işçilere ateş açtılar. 1000’e yakın işçi öldü. Gapon bile gelişen olaylardan sonra şaşkınlık yaşadı: ‘Artık Çarımız Yok’ diye bağıracaktı. Böylece Otokratik çarlık rejimi, ilk büyük çatlağını 1905 yılında yaşadı.

Kanlı Pazar olarak adlandırılacak bu olay çok geniş bir alanda yankılandı. Tüm Rusya’da Çarlık rejimine karşı eylemler ve grevler yapıldı. Kanlı Pazar Rusya’da başlayan devrimin başlangıcı oldu. Şehirlerde kapitalizmin, köylerde ise yarı-feodal üretim ilişkilerinin egemen olduğu Çarlık Rusya’sında topraktan yoksun olan köylüler ve sendikal ve   politik haklardan yoksun işçiler harekete geçtiler.

Kanlı Pazar olayından sonra, işçilerin mücadelesi ekonomik talepleri aşarak, politik bir nitelik almaya başladı. Devrimci hareketin yükselmesi ve işçilerin mücadelesi partinin önüne görevler koyuyordu. Örgütsel vb. gibi sorunların yanında, ivedi politik sorunlara cevap vermek için 1905 yılında   Nisan ayında III. Kongre Londra’da toplandı.   III Kongre, İttifaklar sorunu, Geçici Hükümet,   Silahlı Ayaklanma gibi konuları ele alır. Rusya’da devrim patlak verirken, Bolşevikler ve Menşevikler arasında yaşanan tartışmalar şunu gösterir: Ayrılık sadece örgütsel konularda değil,   devrimin karakteri, devrimdeki ittifaklar, vb. gibi politik konularda da   görüş farklılıkları ortaya çıkar. Bu durum ise Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki ayrılığı daha da derinleştiriyordu.

III. Kongre’ye katılmayı reddeden   Menşevikler bir Konferans düzenleyerek,   Rusya’daki burjuva-demokratik devrimde izlenmesi gereken politik taktikler, ittifaklar, geçici hükümet vb. konuları tartışarak karara bağlarlar.

Menşevikler şu görüşü ileri sürüyorlardı: Rusya’da devrimin karakteri, burjuva-demokratik devrimdir. Böylesi bir devrimin önderi -Marx’ın da belirttiği gibi- burjuvazidir. Proletarya, burjuvaziyi şu alternatif ile karşı karşıya bırakmalı: Burjuvazi, ya geriye ve yahut da ileri doğru gidecektir; yani çarlık monarşisinin baskısı altında kalacaktır, yada işçi sınıfı ile birlikte çarlık monarşisini yıkarak, ileri doğru gidecektir. Dolayısıyla proletaryaya düşen görev, liberal burjuvaziyi desteklemek ve sosyal dönüşümleri içerecek bir şekilde burjuva anayasasını genişletmektir. .Devrim bir burjuvaziyi iktidar getirecektir. İşçi sınıfı burjuvazi hükümetinde yer almamalı.

Burjuva devrimi burjuva toplumun tümünün çıkarına olan değişiklikleri amaçlar. Çarlık hükümetinin, burjuvazi ile proletaryayı bölememesi proletaryanın çıkarınadır. Dolayısıyla, proletarya liberal burjuvazi ile ittifak kurmalı. Ama liberal burjuvaziyi ürkütmemek gerekir. Çünkü eğer liberal burjuvazi ürkerek devrime sırt çevirirse, burjuva demokratik-devrim zayıflayabilir. Karakteri itibariyle burjuva-demokratik devrimine önderlik edecek olan burjuvazidir. Burjuvazi, kapitalizmi geliştirir, demokratik bir kapitalist gelişmeye yol açar. Gelişen kapitalizm koşulları altında işçi sınıfı da Batı’da olduğu sosyalizm uğruna mücadeleyi yürütmeli. Menşevikler, burjuva devriminde proletaryanın yalnız kalmamasını istiyorlardı. Bu nedenle burjuvazi ile ittifakı savunuyorlardı. Ama onlar Lenin’in dediği gibi ‘ama bir şeyi unutuyorlar... önemsiz bir şeyi... köylülüğü!’

Lenin ve Bolşevikler ise şu görüşü savunuyorlardı: Evet, Rusya’daki burjuva-demokratik devrim, diğer burjuva devrimleri gibi kapitalizmin çerçevesini aşmayan bir devrimdir. Ama Rusya’nın burjuvazisi hem zayıftır, hem de ürkektir. Burjuva Devrimi sonuna kadar götürme yeteneğinde değildir, ayrıca işçilere karşı Çarlık rejimine bir kamçı olarak ihtiyacı vardır. Burjuvazinin burjuva devriminin tam zaferinden çıkarı yoktur. Liberal burjuvazi, anayasal bir monarşi temelinde Çarlık rejimi ile uzlaşarak devrimi satmaya hazırdır. Dolayısıyla işçi sınıfı burjuvazi ile birlikte değil, köylülükle beraber devrimi yürütmeli. Devrimdeki işçi-köylü ittifakı,   ‘İşçi ve köylülerin Demokratik Diktatörlüğü’ne götürmeli.

Lenin önemli eserlerinden biri İki Taktik (Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği) adlı kitabıdır. III. Kongreden iki ay sonra yazılan bu kitap, Rusya”da yaklaşmakta olan demokratik devrim konusundaki Bolşevikler ile Menşevikler arasındaki görüş farklılıklarını içerir. Lenin bu eserinde demokratik devrimde ittifaklar konusunda alışılagelmiş ittifak anlayışlarından farklı bir anlayışı öne sürer. Lenin’in Rusya’daki   burjuva demokratik devrim   için önerdiği işçi-köylü ittifaklar politikası ve taktiği yeni bir düşünce idi. O zamana kadarki Marksizmin silah deposunda bulunan ittifak politikasından, taktik tezlerinden farklı bir tezdi. Daha önceleri   burjuva devrimlerinde öncülük rolü burjuvazideydi. Örneğin Batı’da daha önceki burjuva devrimlerinde   burjuvazi öncü güçtü. Proletarya ve köylülük   de burjuvazinin yedek gücü görevini görüyordu. Kendini şablonlarla sınırlamayan Lenin, yeni tarihsel koşulların oluştuğunu ileri sürerek,   burjuva devriminde proletaryanın öncü güç olmasını ve köylülükle birlikte eski düzeni yıkmasını savunur.

Lenin’e göre zafere ulaşan bir ayaklanma sonucu, işçiler ve köylüler feodal düzenin kökünü kazıyarak, tüm halkı temsil edecek bir   meclis toplayarak, geçici bir hükümet kurabilir.   İşçi sınıfı partisi de uygun koşullarda geçici hükümete katılmakta çekinmemeli. ‘Demokratik Diktatörlük’ Rusya’da Ortaçağ’a ve feodalizme ait olan her şeyi silip süpürmeli ve Amariken tipi bir   kapitalizmi geliştirmeli. Proletarya, bu koşullarda kendini örgütleyecek ve politik bakımdan bilinçlenebilecektir. Bu durum işçi sınıfının sosyalizm uğruna mücadele yeni olanaklar sunacaktır. Şöyle diyordu Lenin:

‘Demokratik devrim, niteliği bakımından burjuvadır.   (…) Ama biz Marksistler, proletarya ve köylülük için gerçek özgürlüğe giden yolun, burjuva özgürlüğü ve burjuva ilerlemesinin yolundan başka bir yol olmadığını ve olmayacağını bilmeliyiz.Unutmamalıyız ki, bugün sosyalizmi yakınlaştırmada, eksiksiz siyasal özgürlükten, demokratik bir cumhuriyetten, proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünden başka bir araç yoktur ve olamaz da.’

‘Proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik. Diktatörlüğü’ sloganına karşı itiraz ediliyordu. Bu itirazlardan biri şöyleydi: Bu diktatörlük, proletarya ve köylülük arasında tek bir iradeyi varsaymaktadır. Oysa proletarya ve küçük burjuvazinin tek bir iradesinden bahsedilemez.

Lenin’e göre bu itirazı yapanlar kafa karışıklığı içinde olanlardır. Çünkü bunlar demokratik devrim ile sosyalist devrimi birbirine karıştırıyorlar. Evet, sosyalist devrimde proletarya ve küçük burjuva arasında tek iradeden bahsedilmez, ama demokratik devrimde tek bir iradeden bahsetmek mümkündür. Lenin itiraza karşı şunları söyler:  

‘Bu itiraz "bir tek irade" teriminin soyut, "metafizik" bir yorumuna dayandığından ötürü temelsizdir. "Bir tek irade" bir konu üzerinde sağlanırken bir başka konu üzerinde sağlanamayabilir. Sosyalizm sorunlarında ve sosyalizm için savaşımda birliğin bulunmayışı, demokrasi sorunlarında ve cumhuriyet için savaşımda iradenin tekliğini engellemez. Bunu unutmak, demokratik devrimle sosyalist devrim arasındaki mantıksal ve tarihsel farklılığı unutmak demek olur. Bunu unutmak, demokratik devrimin tüm halkın devrimi olması özelliğini unutmak demek olur: eğer bu devrim "tüm halkın" ise, bu demektir ki, bu devrimde tüm halkın gereksinmelerini ye istemlerini karşıladığı kadarıyla, kesin bir "irade birliği" vardır. Demokratçılığın sınırlarının ötesinde, proletaryanın ve köylü burjuvazisinin bir tek iradesinden söz edilemez.’

Rusya’daki burjuva demokrat devrim konusunda Troçki ve Parvus’un savunduğu ‘Sürekli Devrim’ teorisine değinmek gerekir. Troçki şu görüşü savunuyordu: Demokratik Devrimin tam başarısı, ancak Proletarya Diktatörlüğü altında mümkündür. Proletarya Diktatörlüğünü kuran işçi sınıfı ise, yalnıza demokratik devrimin görevleriyle yetinemez, aynı zamanda sosyal dönüşümleri, bir başka deyişle sosyalist tedbirler de almak zorundadır. Troçki, proletarya diktatörlüğünden, proleter rejimden, proleter hükümetten   bahsediyordu. Lenin, köylülüğü ürküteceği ve onu liberal burjuvazinin kucağına iteceği kaygısıyla Troçki’nin İşçi Hükümeti önerisini doğru bulmaz. Çünkü Troçki’nın önerisi hem var olan gerçekliği dikkate almaz, hem de işçi-köylü ittifakının alacağı biçimi önceden saptamaya çalışır. Oysa Lenin, işçi-köylü ittifakının alacağı politik biçimi önceden saptamaktan ve bu politik biçimi sınırlamaktan kaçınır. Rusya gerçekliğinde işçi-köylü ittifakının çeşitli biçimler alabileceği düşüncesinden hareket eder.

Troçki yıllar sonra şunları yazacaktı:   “Rus devrimi, burjuva liberalizminin politikası tüm kapsamıyla hükümet etme yeteneğini sergileme fırsatı bulmadan önce, iktidarın proletaryaya geçebileceği (ve başarılı bir devrimde geçmesi gereken) koşulları yaratıyor.’ (...)             ‘Köylülüğün en temel devrimci çıkarlarının kaderi ... tüm devrimin kaderi ile, yani proletaryanın kaderi ile kenetlenmiştir. Proletarya bir kez iktidara geldiğinde köylülüğün önünde kurtarıcı sınıf olarak ortaya çıkacaktır.’ (...) “Proletarya hükümete, ulusun devrimci temsilcisi olarak, serflik barbarlığına ve mutlakiyete karşı mücadelede halkın onaylanmış önderi olarak giriyor.” (...)             “Proleter rejim, daha baştan, Rusya nüfusunun muazzam kitlelerinin yazgısı sorununun bağlı olduğu tarım sorununu üstlenmek zorunda kalacaktı.’

Troçki’nin 1905 devrimi sonrası Rus Devrimi’nin gelişimi konusunda öngörüsü 1917 yılında doğrulanmıştır. 1917 Nisan Tezleri’nde Lenin, daha önceki görüşünden farklı bir anlayışa ulaşır. 1917 Nisan Tezleri, Lenin ve Troçki arasındaki iktidarın işçi sınıfına geçmesi, proletarya Diktatörlüğü konusunda hemen hemen ortak bir anlayışı savunurlar. Bazı yazarlar, ‘Troçki’nin örgütlenme konusunda Leninst, Lenin’in de devrim konusunda Troçkist olduğunu’ ileri sürerler. Bu görüşün kısmı bir doğruluk payı vardır. Ama bu Troçki’nin 1905-1917 yılları arasında izlediği ittifaklar politikasının doğru olduğu anlamına gelmez. Troçki, 1905’li yıllardaki Rusya’nın gerçekliğini dikkate alarak bir politika izlemekten ziyade, belirli bir şemadan hareket eder.

Bu şemanın üç   temel unsuru şunlardı:1-) Tarihte, köylülük bağımsız bir rol oynayamamıştır. Köylülük ayaklanabilir, ama ayaklanmasına bilinçli bir ifade verme yeteneğinde değildir. Onun bir öndere ihtiyacı vardır; 2-) Burjuvazi, zayıf ve ürkek olduğundan, köylülüğün önderi proletarya olabilir. Rus Devrimi, zayıf ve ürkek burjuvaziyi iktidara getirme fırsatı bulmadan önce, proletaryayı iktidarı taşıyacaktır. Proletarya ise, kendi proleter rejimini, proletarya hükümeti kuracaktır; 3-) Ama iktidara gelen proletarya kendisini demokratik görevler ile sınırlandıramaz. Proletarya, kendi diktatörlüğünü kurar. Bu diktatörlük öncelikle demokratik devrimin görevlerini yerine getirir. Rus Devriminin diğer ülkelere yayılmasıyla eş anlı olarak sosyalist görevlerin gerçekleştirilmesine başlar.

1905 yılında Troçki’nin ittifaklar politikası, henüz ihanet etmeyen ve köylülüğü temsil eden S-D(Sosyalist Devrimciler) Partisinin varlığını görmezlikten gelen bir politikaya denk düşüyordu. Lenin, köylülüğün sosyal varlığını ve politik temsilcilerini dikkate alarak ‘İşçi ve Köylülerin Demokratik Diktatörlüğü’nden bahsediyordu.


[/size]




Bu ileti en son spartakus tarafından 07.08.2015- 06:29 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 06:30


1905 ve SOVYET DENEYİMİ[2]

1905 yılı Rusya’da devrimci mücadelenin yükseldiği bir yıldı. Rusya’da yaşanan devrim toplumun bütün sınıflarını harekete geçirir. Özellikle işçiler arasında grev hareketi yükselmeye ve politik biçimler almaya başlar. İşte 1905 yılında kurulan Sovyet   tipi örgütlenme işçi sınıfının kitlesel mücadelesinin araçları olarak ortaya çıktılar.   Sovyet, konsey veya şura tipi örgütlenme,   yükselen grev dalgasını yönetmek ve belirli amaçlara yönelik olarak   kuruldular. Sovyet örgütlenmesi bütün fabrikaların temsilcilerini bir araya getiren, işçi sınıfının o zamana dek tarihte görülmemiş politik yığın örgütleri olarak ortaya çıktılar. Sovyet tipi örgütlenme Ekim 1905 yılındaki kitlesel politik grevlerin sonucu olarak şekillenmeye başladı. Bir başka deyişle, Sovyet tipi örgütlenme o güne kadarki mevcut örgütsel araçların kitlelere yetmediği toplumsal altüst oluş dönemlerinde, sömürülen ve ezilen sınıfların yığın örgütleri olarak ortaya çıktılar. Politik grevler, yeni tür bir örgütlenme ihtiyacını, yani işçi temsilcileri konseyini ortaya çıkarmıştı.

İşçi Temsilcileri Konseyi’nin (Sovyetler) ilk toplantısı 10 Ekim 1905 günü yapıldı ve toplantıya 30-40 kişi katılmıştı. Bu toplantı Menşevikler tarafından örgütlenmişti.   İşçiler, ‘sekiz saatlik iş günü’, ‘basın ve toplanma özgürlüğü’, ‘kurucu meclis’ gibi politik istemleri dile getiriyorlardı.

Peki ama İşçi Temsilcileri Konseyi olarak Sovyet örgütlenmesi neydi? 1905 ve 1917 Devrimlerinde rol almış ve 1905 Devrimi sonrası ortaya çıkan   Sovyet Örgütlenmesine başkanlık yapan Troçki şöyle yazıyor.

‘ Sovyet, olayların seyrinden doğan nesnel bir gereksinmeye yanıt olarak ortaya çıktı. Otorite sahibi olan ama hiçbir geleneğe dayanmayan Sovyet, gerçekte hiçbir örgütsel mekanizmaya sahip değilken, dağınık durumdaki yüz binlerce insanı hemen içine alabilen; proletarya içindeki devrimci akımları birleştiren, inisiyatif ve kendiliğinden bir-öz denetim yeteneğine sahip olan; ve hepsinden önemlisi, yirmi dört saat içinde yeraltından çıkarılabilen bir örgütlenmeydi.’ (Troçki, 1905)



Sovyet tipi örgütlenmenin, proletarya içindeki devrimci akımları birleştirebildiği, inisiyatif ve kendiliğinden bir-öz denetim yeteneğine sahip olduğu doğrudur. Ama bunlar birden bir ortaya çıkan örgütlenmeler değildir. Sovyet tipi örgütlenmenin bir geçmişi var. 1890’lı yılların ikinci yarısından sonra hızlı sanayileşmenin doğurduğu kötü koşullar sonucu, işçileri yavaş yavaş hak aramaya başlarlar. Kendi örgütlenmelerini kurmak için çeşitli yollara başvururlar. Petersburg’da 1896-1898 yılları arasında Marksist aydınlar, işçi sınıfı saflarında propaganda ve ajitasyon yürütürler. Propagandaların da etkisiyle işçiler grev komiteleri oluştururlar. Daha uzun süreli grevleri finanse edebilmek için işçi yardımlaşma sandıkları oluştururlar. Bu sandıklar ise o zaman yasa-dışı örgütlenmelerdir. Bu tip örgütlenmeler, daha sonra ortaya çıkan Sovyet tipi örgütlenmelerin ilk öncülü oldu.

Öte yandan Çarlık rejimi de, işçileri denetim altında tutmak için,   İşçiler arasında Yardımlaşma Kurumları oluşturmuştu. Polis şefi Zubatov önderliğinde kurulan bu derneklere üye olan işçilerin sayısı özellikle Moskova’da 50 bin işçiyi kapsayacak kadar genişlemişti. Polis şefi Zubatov, işçilerin içinde bulunan ajanları aracılığıyla işçiler arasındaki gelişmeleri takip ediyor, işçilerin haberi olmadan patronlarla görüşüyor, yaşam koşullarında bazı iyileştirmelerin yapılmasını istiyordu. Amaç polis örgütlenmesi aracılığıyla işçilerin mücadelesini düzen içi kanallara akıtmaktı. Ne var ki, Zubatov tam denetlemeyi sağlayamayınca, görevden alınır. Yerine Papaz Gapon getirilir.

Her şey karşın işçi sınıfının mücadelesi sürekli yükselir. Rusya’da 1905 Devrimi çeşitli süreçlerden geçer. Grev mücadeleleri içinde olan işçi sınıfı kendiliğinden bir şekilde İşçi Temsilcileri Konseyi (Sovyet)’ni oluştururlar. Sovyet örgütlenmesinin politik alandaki yeri nedir? Sovyet tipi örgütlenme ile parti arasında nasıl bir ilişki var?  

Rusya’da 1905 yılında ‘aniden’   ortaya çıkan Sovyet tipi örgütlenme üzerine Rus Marksistleri uzun dönem tartıştılar. Hem Menşevikler, hem Bolşevikler bu sorulara cevap arıyorlardı.

‘Pek çok kişi, 1905’te hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu olguyu, işçi sınıfının devrimci iktidar organları olmaktan ziyade, ayaklanma komiteleri veya sendikal tipte yapılar olarak değerlendirdi. Fakat bütün bu tartışmalarda Paris Komünü deneyimi gözden kaçırılıyordu. Komün, işçi sınıfının devrimci iktidarıydı ve bir iktidar organı olarak Sovyetlerin öncülüydü. 1905’te Sovyetler, tüm yığınları bir araya toplayarak, onlara yön vererek, sendikalları kendine bağlayarak, Çarlık devletini felç eden politik grevleri örgütleyerek, kendine bağlı milis kuvvetleri oluşturarak, siyasal iktidarı hedef alarak ve bu yönde karalı davranarak ikili bir iktidarın temellerini atmıştı.’(Akın Erensoy, Sovetler ve Devrim, www.marksist.com)

Ortaya çıkan Sovyet örgütlenmesi önüne hedefler koymuştu: Grevin devamını veya sona erdirilmesini karar verebilecek şekilde grev hareketini yönetmek; İşçiler arasında, teknik eylemlere vb. karşı çıkacak bir şekilde disipini sağlamak.

Sovyet tipi örgütlenme konusunda   şöyle özetlenebilir: Sendikal mücadeleden farklı olarak Sovyet tipi örgütlenme, ekonomik mücadeleyi politik mücadele ile   birleştiren bir örgütlenme olarak ortaya çıktı. Sovyet tipi örgütlenmenin yarattığı iki önemli sonuç oldu: Birincisi, ekonomik ve politik mücadeleyi birbirinden ayıran ekonomizm eğiliminin geniş işçi sınıfı kitleleri içinde politik alanda mahkum edilmesi. Esasen bu yeni olgu, ekonomik mücadeleyi sendikalara, politik mücadeleyi de partiye dayandıran düalist anlayışın   aşılması demekti; İkincisi, işçi sınıfının kendiliğinden sınıf bilincine ulaşmayacağı ve politik örgütlenme kuramayacağı şeklindeki düşüncenin sorgulanması. Bu durumda Bolşevikler arasında işçi sınıfının kendiliğindenciliğini küçümseyen bakış açısının aşılması demekti.

Sovyet tipi mücadele örgütlerinin ortaya çıkışı, Lenin’in eski görüşlerinde bir takım değişiklikler yapmaya zorlar. Çünkü Lenin önceleri, işçi sınıfının kendiliğinden kurabileceği örgütlenmelerin sendikal örgütlenmeler olabileceğini, işçi sınıfının da kendiliğinden ancak sendikal bilince ulaşabileceğini savunuyordu. Lenin ve diğer Bolşevikler, işçilerin kendiliğinden politik amaçlara yönelik devrimci örgütler kurmayacağı veya kursa bile kararlı devrimci bir parti   olmadan bu hareketlerin başarıya ulaşamayacağı düşüncesindeydi. Oysa şimdi öngörülemeyen yeni bir gelişme ortaya çıkmıştı: Sovyet tipi örgütlenmeler kurulmuştu.   Bu yeni durum, işçilerin kendiliğindenciliği konusundaki Bolşevikler arasında yaygın   düşünceleri sorgulatır hale gelmişti. Çünkü daha önceki düşüncenin tersine, Rusya’da işçi sınıfının mücadelesi politik hedeflere de yönelmeye başlar. Yani işçi sınıfı, bir parti önderliği olmadan politik mücadele de yürütebilecek   kendi sınıf örgütlerini yaratırlar.

Ne var ki, Bolşeviklerin büyük çoğunluğu Sovyet tipi örgütlenmelere karşısında ilkin olumsuz bir tutum takındılar. İşçilerin kendiliğinden devrimci eyleme yönelemeyeceği şeklindeki önceleri savundukları görüş dolayısıyla Sovyet örgütlenmesine ilkin kuşkuyla yaklaştılar. Ayrıca Menşeviklerin Sovyet örgütlerinde çoğunluğu oluşturması nedeniyle Sovyet örgütlenmesine gereken önemi vermediler.

Bolşeviklerin Petersburg komitesi, Sovyet tipi örgütlenmesin ‘parti dışı’ ve ‘partiler üstü’ bir örgütlenme olarak öncü partiye zarar verebileceğini ileri sürdü. Sovyet tipi örgütlenme konusunda Bolşevik basında tartışma yürütüldü. Bu tartışma çeşitli eğilimleri ortaya çıkardı. Tartışmanın özü şuna yönelikti: Parti ile Sovyet tipi örgütlenme arasında nasıl bir ilişki olmalı. Bolşeviklerin çoğunluğu, Sovyet tipi örgütlenmenin parti-dışı ve parti-üstü bir örgütlenme olmasını eleştiriyordu. Örneğin bir eğilim, Sovyet tip örgütlenmenin sendikal örgütlenmeden farklı olmamasını ileri sürüyordu. Bir başka eğilim, Sovyetlere partinin programını dayatmaya çalışıyordu.   Petersburg’daki Bolşevikler arasında yaygın bir düşünce şuydu: Parti ve Sovyet tipi örgütlenme birbirine paralel olarak uzun sürede varlıklarını sürdüremezler. Örneğin partinin ajitasyon ve propaganda grubu adına P. Mendeleyev şöyle diyordu:

‘İşçi Temsilcileri Konseyi (Sovyet) politik bir örgütlenme olarak varlığını sürdüremez. Sovyet örgütlenmesinin varlığı, Sosyal-Demokrat (Marksist y.o) hareketin gelişimine zarar verdiğinden dolayı, Marksistler bu örgütten çıkmalıdır. İşçi Temsilcileri Konseyi yalnıza sendikal bir örgütlenme olarak var olabilir.’[3]

Örneğin ‘Sovyet mi Parti mi?’ başlıklı makalesinde B. Radin İşçi Temsilcileri Konseyi (Sovyet)   konusunda şu düşünceyi dile getiriyordu: ‘İşçi Temsilcileri Konseyi,   proleteryanın sadece belirli eylemlerini yönetebilir. (...) ama sınıf politikasını yürütemez.(...) İşçi Temsilcileri Konseyi, partinin programını ve parti   tarafında yönetilmeyi kabul etmelidir.’ [4] Radin, İşçi Temsilcileri Konseyinin (Sovyetin) parti yerine geçmemesini ve Sovyet örgütlenmesinin partiye bağlı olmasını savundu.

Bolşevikler içinde Sovyet örgütlenmesinin önemini ilk kavrayan yine Lenin olmuştur. Lenin, Bolşevik örgütlenmesi içinde partisiz sınıf örgütlenmesi olan Sovyet tipi örgütlenme karşısında olumsuz tavır takınan eğilime karşı mücadele yürütür.   O, işçi sınıfının kendiliğindenliğini göklere çıkaran eğilimlere karşı durduğu gibi, kendiliğindenciliği küçümseyen eğilimlere karşı durmuştur.

Bolşeviklerin çoğunluğu   Parti mi Sovyet mi diye bir ikircikli soru sorarken, Lenin, Parti mi Sovyet mi   şeklindeki soruyu yanlış bulur. Lenin, tartışmalara müdahale etmek için 1905 Kasım ayında Stockholm’den ‘Görevlerimiz ve İşçi Temsilcileri Konseyi’ başlıklı yazıyı gazetenin redaksiyonuna gönderir. Lenin, ‘dışardan’ yazan biri olarak Sovyet örgütlenmesi konusundaki görüşlerini dile getirir. Lenin yazının yayınlanmasını redaksiyona bırakır. Ama redaksiyon Lenin’in yazısını basmaz. Lenin’in makalesi ilk defa 1940 yılında yayınlanır. Lenin o yazıda şöyle yazıyordu:

            ’Yoldaş Radin’in sorunu İşçi Temsilcileri Sovyeti mi, yoksa Parti mi biçiminde koyması yanlıştır. Soru nasıl sorulursa sorulsun, cevabın şöyle olması gerekir:: Hem İşçi Temsilcileri Sovyeti, hem Parti.   İşçi Temsilcileri Sovyetinin görevleriyle, partinin görevlerini birbirinden ayırmak ve bu görevlerin birbiriyle ilişkisini kurmak en acil konudur. Sovyet’in herhangi bir partiye tümüyle bağlanmasını önermek amaca uygun ve doğru değildir.’[5]



            İşçi sınıfının parti olmadan   politik eylemler örgütleme yeteneğinde olduğunu bazı   Bolşeviklere göstermek için Lenin şunları yazar:

‘İşçi Temsilcileri Sovyeti genel grev sırasında, greve bağlı olarak ve onun amaçları içinde doğdu. Grevi yöneten ve zafere ulaştıran kimdi? Tüm (Italik Lenin) proletarya! Bunlar arasında sosyal-demokrat olmayan işçiler de vardı. İyi ki   bunlar azınlıktaydılar. Grevlerin amaçları nelerdi? Bunlar hem ekonomik, hem siyasal amaçlardı.   Ekonomik amaçlar tüm proletaryayı, tüm işçileri, yalnızca ücretli işçileri değil, hatta kısmen bütün emekçileri   ilgilendiriyordu. Siyasal amaçlar Rusya’nın tüm halkını, daha doğrusu tüm halklarını ilgilendiriyordu. (…) Proletarya ekonomik mücadeleyi sürdürmeli midir? Mutlaka. Bu konuda bir anlaşmazlık yoktur, olamaz da. Peki ama, bu   mücadele yalnızca Sosyal Demokratlar tarafından ve yalnızca sosyal demokrat bayrak altında mı yürütülmelidir? Öyle   olduğuna inanmıyorum‘ [6]

Lenin, parti örgütlenmesi ve işçi sınıfının kendiliğindenciliği konusunda ilk önceleri çubuğu oldukça sola bükmüştü. 1905 yılında yaşanan devrim deneylerinin ışığında iki konuda çubuğu düzeltecektir. Birincisi, partiyi geniş işçi yığınlarına açacaktır. Bu nedenle Lenin, gerçi ‘parti komite üyeleri’nin eleştiri oklarına hedef olacaktır. İkincisi, işçi sınıfının parti olmadan da siyasal amaçlar yönelik örgütler kurma yeteneğinde olduğunu teslim edecektir. Rusya’da yaşananlar şunu göstertiyor. Lenin, bir tarafta olguları bütünselliği içinde ele alarak tek-yanlı   yaklaşımlara karşı dururken; öte tarafta, dogmatik tutumdan uzak durması, şemalardan hareket etmemesi, gerçekliği dikkate alarak gerektiğinde eski düşüncelerini aşabilmesidir.

-devam edecek-


--------------------------------------------------------------------------------

[1]   Hem emAlmanca bazı   kitapları okumak zorunda kaldığımdan, hem bazı etkinliklerden hem de   özel nedenlerden dolayı bu yazım biraz geç kaldı. Gecikme nedeniyle özür dilerim.
[2]   Rusya’daki İşçi Temsilcileri Konseyleri (Sovyet)“nin ortaya çıkışı ve çeşitli partilerin Sovyetlere karşı tutumu   konusunda bkz. Oskar Anweiler, Die Rätebewegung in Russland 1905-1921.
[3] Mendeleev, aktaran Oskar Anweiler, Die Rätebewegung in Russland 1905-1921, s. 95
[4] B. Radin, aktaran Oskar Anweiler, Die Rätebewegung in Russland 1905-1921, s. 96
[5]   Lenin, Gesamt Werke X, s.4
[6]   Lenin, Gesamt Werke X, s.5


Yener Orkunoğlu



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 15:53


Batı’da daha önceki burjuva devrimlerinde   burjuvazi öncü güçtü. Proletarya ve köylülük   de burjuvazinin yedek gücü görevini görüyordu. Kendini şablonlarla sınırlamayan Lenin, yeni tarihsel koşulların oluştuğunu ileri sürerek,   burjuva devriminde proletaryanın öncü güç olmasını ve köylülükle birlikte eski düzeni yıkmasını savunur.

Yazar Lenin'in burjuva devriminde proleteryanın köylülükle birlikte öncü güç olmasını ve köylülükle birlikte eski düzeni yıkmasını savunduğunu söylüyor. Lenin bunu nerede söylemiş ya da söylemiş olabilir mi? Burjuva devrimi burjuvazinin iktidara gelmesi ve burjuvazinin çıkarına işleyen sistemin kurulması demektir. Bu yüzden zaten burjuva devrimlerinde burjuvazi öncü rolü oynuyor. Batıda da böyledir, doğuda da böyledir. Lenin'in burjuva devriminde proleteryanın öncü güç olmasını savunması doğru bir düşünce olamaz. Proleteryanın öncü güç olduğu devrim proleter sosyalist devrimdir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 08.08.2015- 08:49


feodalizme, monarşiye karşı yapılan devrimde proleterya devrimcileri öncü güç olabilecekse bence o devrimin adı burjuva devrimi veya burjuvasız burjuva devrimi olmaz. o devrim sosyalist devrim olur. burjuvasız burjuva devrimine örnek Atatürk'ün yaptığı devrimdir. rusyada 1905 ve 1917 şubat devrimleride burjuva devrimdir. çünkü öncü güç burjuvazidir ve amaç burjuva sistemini yerleştirmektir. proleteryanın öncü olacağı bir devrim sosyalist devrim olur, burjuva devrimi değil. örnek 1917 ekim devrimi sosyalist devrimdir, sosyalist düzeni yerleştirmek amacıyla yapılmıştır, öncüsüde proleteryadır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 08.08.2015- 16:09


1905 - Birinci Rus Devrimi - Çarlık rejimi çatırdıyor


XX. yy'ın başında, 1901'de meydana gelen kıtlık ve 1900-1903 sanayi krizi, topraksız köylülerle kent prole­taryasını daha da yoksullaştırırken, mutlakiyetçi çar yönetimi, liberal burjuvaziye ve imparatorluk toprak­larında yaşayan halklara her türlü ödünü reddediyordu.

Mançurya savaşının maliyeti ve olumsuz sonuçları halklar arasındaki hoşnutsuzluğu doruğa çıkardı. Liberaller bir kongre (zemstova) toplayarak parlamento temeline dayanan anayasal bir rejim talep ettiler. Popülistlerin mirasçısı devrimci-sosyalistlerle bolşevikler ve menşevikler olarak bölünen Marksist sosyalistler, ülkede yükselmekte olan halk hareketlerini örgütlemeye çalıştılar.

22 Ocak 1905'te Sen-Petersburg'da papaz Gapone'nin önderliğindeki bir işçi gösterisinde açılan ateş sonucu 1.000'e yakın işçi yaşamını yitirdi. "Kanlı Pazar" olarak anılan bu olayın ardından, ikin­ci zemstova kongresisini toplayan liberaller, Grandük Sergey'in öldürülmesi olayına karışan teröristler, Potemkin Zırhlısı İsyanı ile çalkalanan askerler, San Petersburg'daki grevler gibi eylemler yapan işçiler ve tarım kesimlerinde ve çeşitli uluslar (Finlandiya, Ukrayna, Gürcistan) içinde çalkalanmalar başladı.

30 Ekim 1905'te II. Nikolay, seçilmiş bir parlamento ve halka özgürlük vaat eden bir manifesto yayımladı. Finlandiya'ya özerklik ve genel oy hakkı verdi. Bu arada çalkantılar da devam etmekteydi. Ordu birliklerinin Mançurya'da dönüşü ve 1906 temel yasalarıyla birlikte düzen de sağlandı. Ekimciler çarın getirdiği anayasal rejimle yetindiler; bu rejim büyük toplumsal kategori­leri temsil eden seçim bölgelerinde eşitlik gözetmeyen bir sistemle seçilen Duma'yı temel alıyordu. Anayasal Demokrat Parti (KD) genel oy ve parlamenter rejim talep etti; Menşevikler, ülkede bir dönüşüm gerçekleştire­bilmek için bu burjuva partisiyle yakınlaşmayı düşündüler. Ancak devrimci sosyalistler ve bolşevikler, halk kitlelerini Çarlık Rusyası'nın siyasi ve sosyal rejimine karşı ayaklandırmak üzere eylemlere başladılar.

http://www.almanaktr.com/index.php/sovyet-devrimi/1013-1905-rusyada-devrim.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 09.08.2015- 13:45


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

feodalizme, monarşiye karşı yapılan devrimde proleterya devrimcileri öncü güç olabilecekse bence o devrimin adı burjuva devrimi veya burjuvasız burjuva devrimi olmaz. o devrim sosyalist devrim olur. burjuvasız burjuva devrimine örnek Atatürk'ün yaptığı devrimdir. rusyada 1905 ve 1917 şubat devrimleride burjuva devrimdir. çünkü öncü güç burjuvazidir ve amaç burjuva sistemini yerleştirmektir. proleteryanın öncü olacağı bir devrim sosyalist devrim olur, burjuva devrimi değil. örnek 1917 ekim devrimi sosyalist devrimdir, sosyalist düzeni yerleştirmek amacıyla yapılmıştır, öncüsüde proleteryadır.



Doğru söylüyorsun, burjuva devrimlerinde öncü güç burjuvazidir, sosyalist devrimlerde öncü güç ise proleteryadır. İki ayrı devrim türünün amacı da farklıdır, çünkü devrimlerde belirleyici olan sınıfsal özdür. Proleteryanın öncü olduğu bir devrim burjuva devrimi olamaz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.01.2018- 16:23


Kanlı Pazar, 103. yılında

Rusya tarihini değiştiren ve Ekim Devrimi'ne giden yolda öğretici bir nitelik taşıyan 'Kanlı Pazar'ın üzerinden 103 yıl geçti.

Kanlı Pazar, Rusya’nın tarihini değiştiren, 1905 Devrimi’ne giden yolu açan en önemli olaylardan biriydi.

Japon-Rus savaşında alınan büyük hezimetler, ekonomik kriz, art arda gelen grevler, halkın huzursuzluğunu artırdı. Bolşeviklerin önderliğinde Bakü’de gerçekleşen petrol işçilerinin grevi ve yükselen işçi hareketi ise Çar’ı korkuttu.

Eski Rus takvimine göre 9 Ocak’ta St. Petersburg’da toplanan ve Çar II. Nikolay’a taleplerini sunmak için Kışlık Saray’a barışçıl bir yürüyüş gerçekleştiren yüz bine yakın işçiye askerler tarafından ateş açıldı. İşgününün 8 saate indirilmesini, ücretlerin adil olmasını talep eden işçilere açılan ateşte, binden fazla işçi hayatını kaybederken iki binin üzerinde işçi de yaralandı.

Saldırı sonucunda tüm Rusya’da büyük tepkiler ortaya çıktı, düzenlenen grevlere 450 bin işçi katıldı. Bu tepkiler daha sonrasında büyüdü ve Ekim Devrimi için de büyük bir deneyim olacak 1905 Devrimi’ne ulaştı.

http://haber.sol.org.tr/dunya/sol-hd-kanli-pazar-103-yilinda-224340



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.02.2018- 16:21


Kanlı Pazar 1905 devrimine giden yolda önemli bir kilometre taşıydı ve öncülüğünü de Papaz Gapon yapıyordu. Gapon aslında polis ajanıydı. İşçileri kontrol altında tutmak amacıyla görevlendirilmiş ve işçilerin arasına sokulmuştu. Kanlı Pazar adıyla anılan gösteri gerçekte barışçıl bir gösteriydi ve Gapon Çar ile anlaşarak bu gösteriyi tertiplemişti. Amaç işçilerin bazı masum taleplerini çara götürmek, çarın kabul etmesini sağlamak ve o dönemde giderek kabaran sınıf hareketini bir yerde sönümlendirmekti. Çarın resimleriyle donanmış barışçıl yürüyüşe Çar'ın sözünde durmaması ve işçilerin üzerine ateş emri vermesi üzerine gösteri kanlı bir bilanço ile sonuçlandı. Ama bu olay işçilerin yığınsal olarak sokağa dökülmesinin yolunu açtı ve süreç de 1905 devrimi ile sonuçlandı.

Bu Papaz Gapon ilginç bir tarihsel kişiliktir. İşçilerin yığınsal bir şekilde sokağa döküldüğü ve bu hareketliliği önlemek için polis teşkilatının kilise ile birlikte devreye girdiği dönemin en önde kişisidir. Amacı işçilerin güvenini kazanmak, hareketliliğin önüne geçerek polis, kilise ve çar nezdinde işçi yükselişine bir yerde nokta koyabilmekti. Sonradan ''Kanlı Pazar'' olarak adlandırılacak yürüyüşün düzenlenme nedeni de buydu. Papaz Gapon'un önderliğindeki kitlenin amacı Çar ile görüşmek ve dertlerini dile getirmekten başka bir şey değildi. başka bir şey değildi.

Bu katliam ve sözünde durmayan Çar Papaz Gapon'da düş bozumuna yol açmıştır. Kaçtığı yurtdışından Çar'a mektup yazar. Artık saygı duymamaktadır. Çok ilginç ve sanki geleceği görüyormuşçasına ''işçilerin, karılarının ve çocuklarının masum kanları senin ve o'nların arasında geçilmez sular gibi duracaktır'' der. ''O'nlarla senin arandaki manevi bağlar artık olmayacaktır...İstediğince kan akıt! Onlar zaten akması gereken kanlar, senin ve yakın canlarının ve çocuklarının yakasındadır elleri!''

Not: Koyulaştırdığım cümleler, Bertram D. Wolfe'nin Devrim Yapan Üç Adam kitabından alınmıştır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 1905 Rus Devrimi spartakus 0 3257 08.03.2015- 19:09
Etiketler   1905,   DEVRİMİ
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS