SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Marks'ta devrim anlayışı ve LENİN           (gösterim sayısı: 10.536)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 17.09.2013- 03:06


Bilimsel sosyalizmde devrim kavramı iki boyutludur   Bunlardan birincisi iktidarın işçi sınıfın öncüsü tarafından alındığı ve iktidarın sınıfsal niteliğini değiştiren siyasal devrim, ikincisi ise, siyasal devrimden sonra üretim ve mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesinden başlayarak tüm toplumsal ilişki biçimlerinin değiştirildiği toplumsal devrim. Sosyalist devrimde bu iki boyut birbirini bütünler. Sosyalist devrimin siyasal devrim boyutu toplumsal ilişkilerin bilinçli ve planlı biçimde değiştirilmesinin başlangıcını oluştururken toplumsal devrim süreci de işçi sınıfının kendisiyle birlikte tüm sınıfları ortadan kaldırmasıyla son bulur. Marks ve Engels'e göre sınıfsız topluma giden yol ancak işçi sınıfı öncülüğünde gerçekleştirilebilir ve işçi sınıfı da bu öncülüğü kapitalizmin üretim sürecindeki nesnel konumundan alır.

Tarihsel çıkarları kendisiyle birlikte tüm sınıfların ortadan kaldırılmasına bağlı olan proletaryanın bunu gerçekleştirebilmesi için yığınsal olarak sosyalist bir bilinç edinebilmesi gerekir. Marksist ustalarda bu konuda iki ayrı kategori vardır. "Kendinde sınıf" ve "kendisi için sınıf". Kendinde sınıf işçi sınıfının ekonomik bilincini temsil ederken, kendisi için sınıf kategorisi ise sınıfın siyasal ve devrimci bilinci temsil eder.

Marksist ustalar işçi sınıfının kendinde sınıf olmaktan çıkarak kendisi için sınıfa dönüşmesinin ancak mücadele içinde gerçekleşebileceğinin söyler. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte nicel bir çoğunluğa sahip olacak olan ve ara katmanları da kendisine çekecek olan proletarya, süreç içinde edineceği birikim ve mücadele deneyimiyle, burjuvazi ile karşı karşıya kalacak, sanayi proletaryasının öncülüğünde gerçekleştirilecek   bu mücadele siyasal devrimle sonuçlanacak, siyasal devrim sonrasında gerçekleştirilecek toplumsal devrimlerle de süreç, "insanın gerçek tarihi"nin başlayacağı   enternasyonal düzeydeki toplumsal formasyona -komünizme- evrilecektir. Marks ve Engels'teki devrim modeli ana hatlarıyla budur.

Bu modelde önemli bir "boşluk" bulunduğu açıktır. Bu boşluk,   siyasal iktidarı ele geçirecek işçi sınıfının, sosyalist bilincinin nesnel koşulların gelişimiyle birlikte kendiliğinden elde edebileceği öngörüsünden kaynaklanmaktadır. Bu konuda Marks ve Engels'in oldukça "iyimser" olduğu ve nesnel süreçlere yeterinden çok vurgu yaptığı ileri sürülebilir. Gerçekte bu öngörü, dönemin   eylemselliğindeki   yoğunluğun iç dinamikler yoluyla işçi sınıfına sosyalist bir bilinç kazandırabileceği izlenimi vermesi olarak da yorumlanabilir.   Marks ve Engels'ın o dönemde sosyalizmi bilimsel bir temele oturtma çabalarını herşeyden fazla önemsemek durumunda kalmaları, onları, bu konu üzerinde yeterince düşünmekten alıkoyduğu bir başka etken olarak ileri sürülebilir.Ayrıca dönemin bir burjuva devrimler çağı olduğunu da hatırlamak gerek. O koşullardan ve burjuva devrimleri deneyiminden bir proleter devriminin tüm koşullarını çıkarabilmek pek de mümkün değildir.

Sonuçta, Marks ve Engels'in devrim yaklaşımında bir boşluk olduğu açıktır ve bu boşluk sonradan Lenin'le doldurulmuştur.Lenin, Marksist ustaların yeterince çözüme kavuşturamadıkları bu temel konuyu,   işçi sınıfının verili durumdaki bilinç durumuyla tarihsel görevi arasındaki boşluğun kapatılmasını devreye öncülüğü koyarak çözmüştür. Lenin'in öncülük anlayışı işçi sınıfının kendiliğinden edinemediği sosyalist bilinci bir anlamda sınıf dışından sınıfa iletilmesi olarak yorumlanabilse de, Lenin'in öncülük ve parti teorisi bu çerçeveye sıkıştırılmayacak kadar da önemli ve kapsamlıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
che21
[ che-fidel ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 04.09.2013
İleti Sayısı: 174
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: che21
Cevap Tarihi: 17.09.2013- 20:43


Marks sosyalist ideolojinin kuramını hazırlayan, Lenin'se bunu pratikte gerçekleştiren kişidir.



Boyun eğme
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.09.2013- 20:56


[size=2]
Alıntı Çizelgesi: che21 yazmış

[size=2]Marks sosyalist ideolojinin kuramını hazırlayan, Lenin'se bunu pratikte gerçekleştiren kişidir.




Bu görüş çok yaygın bir kabuldür. Ama böyle değerlendirdiğimizde hem Marks'a ve hem de Lenin'e haksızlık etmiş oluruz. Bir kere her iki ustayı da içinde bulunduğu dönem ve koşullar içinde ele almak gerekir. Marks doğaldır ki, o dönemde kendi "özel iş"inin tarafındaydı ve kapitalizmin bilimsel çözümlemesini yaparak sosyalizmin bilimsel altyapısını kuruyordu. Bu anlamda siyasal mücadeleden bir ölçüde de olsa "uzaklığı" anlaşılabilir bir şey.

Lenin'i ise sadece bir eylem insanı olarak görmek çok büyük bir hata olur. Lenin ısrarla bu şekilde gösteriliyor ve Lenin'e de haksızlık yapılıyor. Yukardaki yazının son bölümünde değinildiği gibi, Lenin Marksizm'in çok önemli bir boşluğunu dolduran ve bu yüzden Marksizm-Leninizm'in bütünlüğünü sağlayan bir teorisyondir de.. Lenin'in bu özelliği nedense hep dışlanır. Sanki kendisinden önce   tamamlanmış bir kuram vardı da, Lenin bu kuramı pratiğe dökerek Rusya'da Ekim devrimini gerçekleştirdi gibi bir algı var ortalık yerde. Öyle değil. Lenin herşeyden önce kuramda bulunan açığı, kuramın özüyle hiç bir çelişkiye de düşmeden tamamlamış ve belli bir bütünlüğe kavuşturmuştur. Bunu yapamasaydı zaten, Rusya'da Ekim devrimi falan olmazdı. [/size][/size]




Bu ileti en son melnur tarafından 17.09.2013- 20:56 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
che21
[ che-fidel ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 04.09.2013
İleti Sayısı: 174
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: che21
Cevap Tarihi: 18.09.2013- 12:37


Lenin'i o dönemde diğer örgütlerden ayıran özelliği devrimci olması değil miydi, Bolşevikler bu özellikleri nedeniyle diğer örgütlerden ayrılmıyor muydu? Lenin bir devrimci bir eylem adamı olmasaydı Rusya'da ekim devrimi gerçekleşebilir miydi?



Boyun eğme
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.09.2013- 16:30


Lenin'in farklılığı Marksizm'i doğru kavraması ve devrimci öz'ünü bozmadan daha ileriye taşımasıdır. Doğru bir ideolojik konumlanma, doğru bir öncülük ve doğru bir parti teorisi. Lenin'in farkı buydu. Doğrudur, Lenin bir devrimciydi. Ama tek başına devrimcilik yetmiyor, yetmez. Devrimciliğin reformizmden farkı değişikliği radikal bir biçimde istemektir. Böyle bakıldığında o dönemde hemen hemen tüm anlayışlar devrimciydi. Öncesinde narodnikler, SR'lar, 1917 Şubat devrimine kadar Menşevikler ve hatta Kadetler ( liberaller) de devrimciydi. Hepsi çarın devrilmesini istiyorlardı. Çar da Şubat 1917'de devrildi. O zamana kadar Lenin'in önderliğindeki Bolşevikler toplumda hiç bir zaman "çoğunlukta" olmadılar. Hatta 1917 Temmuz'una kadar Petrograd ve Moskova Sovyetlerinin yönetiminde Menşevikler vardı. Lenin bütün bu süreci doğru okumuş, doğru bir zamanlama yapmış, ülkedeki halk yığınlarının büyük bir çoğunluğunun güvenini de kazandıktan sonra " bütün iktidar sovyetlere" sloganıyla ayaklanma çağrısı yapmıştır. Sonuçta Ekim devrimi Bolşeviklere hakim olan böyle bir perspektif nedeniyle gerçekleşmiştir.

Yoksa, Lenin ve partisinin silahlı bir müfreze kurup iktidarı alması diye bir olgu yaşanmamıştır.

Aslında Marks'ı determinist, Lenin'i ise salt voluntarist gösteren yaklaşımlar çok kaba değerlendirmelerdir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.09.2013- 23:39


Lenin'i Lenin yapan ve o dönem Rusya'sındaki diğer devrimci ve sosyalistlerden ayıran şey hemen her koşulda hiç vazgeçmediği siyasi devrim perspektifidir. Lenin hiç bir koşulda iktidarı almak ilkesinden asla vezgeçmemiş, hem partisini buna göre yapılandırmış ve hem de önünde akıp giden yaşamı bu ilke doğrultusunda okumuştur.

Lenin bir teorisyen olmasının yanında elbette bir eylem adamıydı. Toplumsal tarihin büyük dönemeçlerinin nesnel koşullar tarafından belirlendiğini ama bu değişimlerin ancak insan iradesiyle değişeceğinin de bilincindeydi. Lenin bu iradi çabayı gösterebilmiş ve Rus halkının   "eskisi gibi yönetilmeme" istemini de iyi okuyarak, ondan dersler çıkartarak "barış, ekmek, özgürlük" şiarıyla sosyalist devrime yöneltebilmiştir.

KIsaca Lenin'in voluntarist niteliğini belirleyen şey de yine o dönemin nesnel koşulları olmuştur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 27.01.2016- 21:39


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Bilimsel sosyalizmde devrim kavramı iki boyutludur   Bunlardan birincisi iktidarın işçi sınıfın öncüsü tarafından alındığı ve iktidarın sınıfsal niteliğini değiştiren siyasal devrim, ikincisi ise, siyasal devrimden sonra üretim ve mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesinden başlayarak tüm toplumsal ilişki biçimlerinin değiştirildiği toplumsal devrim. Sosyalist devrimde bu iki boyut birbirini bütünler. Sosyalist devrimin siyasal devrim boyutu toplumsal ilişkilerin bilinçli ve planlı biçimde değiştirilmesinin başlangıcını oluştururken toplumsal devrim süreci de işçi sınıfının kendisiyle birlikte tüm sınıfları ortadan kaldırmasıyla son bulur. Marks ve Engels'e göre sınıfsız topluma giden yol ancak işçi sınıfı öncülüğünde gerçekleştirilebilir ve işçi sınıfı da bu öncülüğü kapitalizmin üretim sürecindeki nesnel konumundan alır.

Tarihsel çıkarları kendisiyle birlikte tüm sınıfların ortadan kaldırılmasına bağlı olan proletaryanın bunu gerçekleştirebilmesi için yığınsal olarak sosyalist bir bilinç edinebilmesi gerekir. Marksist ustalarda bu konuda iki ayrı kategori vardır. "Kendinde sınıf" ve "kendisi için sınıf". Kendinde sınıf işçi sınıfının ekonomik bilincini temsil ederken, kendisi için sınıf kategorisi ise sınıfın siyasal ve devrimci bilinci temsil eder.

Marksist ustalar işçi sınıfının kendinde sınıf olmaktan çıkarak kendisi için sınıfa dönüşmesinin ancak mücadele içinde gerçekleşebileceğinin söyler. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte nicel bir çoğunluğa sahip olacak olan ve ara katmanları da kendisine çekecek olan proletarya, süreç içinde edineceği birikim ve mücadele deneyimiyle, burjuvazi ile karşı karşıya kalacak, sanayi proletaryasının öncülüğünde gerçekleştirilecek   bu mücadele siyasal devrimle sonuçlanacak, siyasal devrim sonrasında gerçekleştirilecek toplumsal devrimlerle de süreç, "insanın gerçek tarihi"nin başlayacağı   enternasyonal düzeydeki toplumsal formasyona -komünizme- evrilecektir. Marks ve Engels'teki devrim modeli ana hatlarıyla budur.

Bu modelde önemli bir "boşluk" bulunduğu açıktır. Bu boşluk,   siyasal iktidarı ele geçirecek işçi sınıfının, sosyalist bilincinin nesnel koşulların gelişimiyle birlikte kendiliğinden elde edebileceği öngörüsünden kaynaklanmaktadır. Bu konuda Marks ve Engels'in oldukça "iyimser" olduğu ve nesnel süreçlere yeterinden çok vurgu yaptığı ileri sürülebilir. Gerçekte bu öngörü, dönemin   eylemselliğindeki   yoğunluğun iç dinamikler yoluyla işçi sınıfına sosyalist bir bilinç kazandırabileceği izlenimi vermesi olarak da yorumlanabilir.   Marks ve Engels'ın o dönemde sosyalizmi bilimsel bir temele oturtma çabalarını herşeyden fazla önemsemek durumunda kalmaları, onları, bu konu üzerinde yeterince düşünmekten alıkoyduğu bir başka etken olarak ileri sürülebilir.Ayrıca dönemin bir burjuva devrimler çağı olduğunu da hatırlamak gerek. O koşullardan ve burjuva devrimleri deneyiminden bir proleter devriminin tüm koşullarını çıkarabilmek pek de mümkün değildir.

Sonuçta, Marks ve Engels'in devrim yaklaşımında bir boşluk olduğu açıktır ve bu boşluk sonradan Lenin'le doldurulmuştur.Lenin, Marksist ustaların yeterince çözüme kavuşturamadıkları bu temel konuyu,   işçi sınıfının verili durumdaki bilinç durumuyla tarihsel görevi arasındaki boşluğun kapatılmasını devreye öncülüğü koyarak çözmüştür. Lenin'in öncülük anlayışı işçi sınıfının kendiliğinden edinemediği sosyalist bilinci bir anlamda sınıf dışından sınıfa iletilmesi olarak yorumlanabilse de, Lenin'in öncülük ve parti teorisi bu çerçeveye sıkıştırılmayacak kadar da önemli ve kapsamlıdır.




Yazıda bir çelişki yok mu, sosyalist devrimin gerçekleşebilmesi için proleteryanın hem sosyalist bilinç elde etmesi lazım deniyor ve hem de kitlesel olarak sosyalist bilinç edinemeyeceği. Hangisi doğru, bana göre sosyalist bilinç edinemez. Marks'ın döneminden bugüne yüzelli yıl geçti, işçi sınıfının bilinci de hareketliliği de o dönemlere göre geriledi. Zincilerlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan işçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmasından olabilir mi?





Bu ileti en son melnur tarafından 28.01.2016- 19:06 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.01.2016- 19:06


Marks ve Lenin'de devrim anlayışının ne olduğu konusu gerçekten güncel bir konu. Sosyalistler bu konuyu önemsemeli. Devrim denildiğinde sadece ''silahlı militan'' ve ''omzunda tüfeng var'' retoriğinden öteye geçmeyen bir anlayış artık aşılmalıdır. Marks'ta da, Lenin'de de anlatılmak istendiği şekliyle böyle bir devrim anlayışı yok. Uygun bir zamanda bu konuyu açabiliriz.




Bu ileti en son melnur tarafından 28.01.2016- 19:07 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 29.01.2016- 10:40


Bilimsel sosyalizmde devrim kavramı iki boyutludur   Bunlardan birincisi iktidarın işçi sınıfın öncüsü tarafından alındığı ve iktidarın sınıfsal niteliğini değiştiren siyasal devrim, ikincisi ise, siyasal devrimden sonra üretim ve mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesinden başlayarak tüm toplumsal ilişki biçimlerinin değiştirildiği toplumsal devrim.

---------------------------------------------------------------------------

Bunlardan birincisi iktidarın işçi sınıfın öncüsü tarafından alındığı
Marks ta böyle bir görüş yok Lenin de var Marx komünistlere şöyle der işçilerin örgütlerinin dışında örgüt kurmayın onların çıkarları ile sizin çıkarlarının aynıdır der.

İkincisi doğru tanım ama bu tanımda marx ı tamamen anlatmaz .Çünkü üretim ilişkilerindeki değişim deki amaç işçiyi işçi (köle) olmaktan çıkarmaktır. Bu düşünüldüğünde üretici güçlerin sürekli ve planlı gelişmesi gerekir.
İşte dünya komünist hareketlerindeki tartışmalar yıllarca böyle oldu Bu birincideki anlatım hep Leninle Marks birbirine vurdurdu.

Aslında sovyet devriminden sonra Lenin bütün davranışları ile bu dedi kodulara son verecek şekilde davrandı ama Leninden sonra gelen Sovyet yöneticileri anti Leninistleri haklı çıkaracak bir çok şey yaptı.

Kısa bir hatırlata olsun diye yazdım. [/size]




Bu ileti en son hakkı tarafından 29.01.2016- 10:43 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Marksist Tarih Anlayışı melnur 0 3 05.02.2021- 01:50
Konu Klasör Devrimci örgüt anlayışı üzerine tartışma Köroğlu 1 2087 23.03.2020- 20:13
Konu Klasör HDP'den 29 Ekim açıklaması: İttihatçı aklın tekçi yönetim anlayışı... melnur 0 2171 29.10.2019- 22:35
Konu Klasör Devrim nedir, devrim teorileri için ne söylenebilir? melnur 43 23027 30.12.2022- 06:14
Konu Klasör Sürekli devrim mi, tek ülkede sosyalist devrim mi? spartakus 0 4144 14.07.2015- 00:07
Etiketler   Marksta,   devrim,   anlayışı,   LENİN
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS