SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Marksistlerin Mustafa Kemal'e bakışı...           (gösterim sayısı: 6.490)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 19.09.2013- 02:55


Marksistlerin Mustafa Kemal'e bakışı...

Marksist aydınlar, 72. ölüm yıldönümünde Mustafa Kemal'in tarihsel rolüne ve bugün Mustafa Kemal'e nasıl bakmak gerektiğine ilişkin düşüncelerini paylaştılar.

***

Hayri Kozanoğlu: "Tarihin o dönemini değerlendirirken eleştirel bir bakış açısının yanında, sevgi ve anlayışla o döneme yaklaşmak gerekiyor."

Ben öncelikle bir Marksist, bir sosyalist olarak Mustafa Kemal'i bugün hayırla yad edilecek bir burjuva devrimcisi olarak değerlendiriyorum. Tarihin o dönemini değerlendirirken eleştirel bir bakış açısının yanında, sevgi ve anlayışla o döneme yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Bugün bir sosyalist açısından gerek ideoloji olarak Kemalizme sarılmanın, gerekse bugünün sorunların çözümünü "anti-Kemalizm'de aramanın birbirine eşit ölçüde ciddi tehlikeler içerdiğini düşünüyorum. Bir taraftan Kemalizm'in modernleşmeci, aydınlanmacı, bilime ve araştırmaya önem veren, kadına toplumsal alanda bir rol biçen ilerlemeci anlayışına sahip çıkarken; Kemalistlerin İttihatçı gelenekten gelen tepeden inmeci, halka güvenmeyen, sınıf çelişkilerini görmezden gelen anlayışına takılıp kalmanın bugünün sorunlarına cevap vermeyeceği düşüncesindeyim.

Tarihsel materyalist bakış açısıyla, genç Cumhuriyet'in özgürlüklerin, insan haklarının yerleştiği bir zemin üzerinde yükselmediği, bu nedenle o dönemi aşmak iradesi gösterirken demin vurguladığım gibi sevgiyi, anlayışı elden bırakmamak gerektiği kanaatindeyim. Zaten Kemalist devrim o dönem Sovyet devrimi ile kurduğu dostane ilişkileriyle, Çin ulusal devrimine ışık tutmasıyla tarihteki burjuva devrimleri arasında yerini almış, daha sonra birçok ezilen ulusa ciddi anlamda örnek olmuştur.

Diğer taraftan bugünün sorunlarını tamamen tarihten kopuk bir şekilde Kemalizm eleştirisi, 'anti-Kemalizm' üzerinden sürdürmeye çalışan kesimin, özellikle bunu sol bir etiket üzerinden yapmaya çalışan kesimin de o dönemki Hürriyet İtilafçı kesimler gibi dinci, gerici ve emperyalist çevrelerle kol kola girdiğini, tarihin bir anlamda tekerrür ettiğini görüyorum. Bunu da Türkiye sosyalist hareketi açısından çok vahim bir hata olarak görüyorum.

Kemalist devrimi çok küçümsememek gerekir. Ümmetten, tebaa anlayışından yurttaş kavramına geçilmesini önemsiyorum. Ama o dönemki yurttaş kavramının, bugün karar sürecine doğrudan katılan, sistemi eleştirme hakkına sahip olan, kamudan sosyal hizmetleri aktif bir şekilde örgütlenerek bekleyen modern yurttaş kavramının içini dolduramadığını, o anlamda bunun aşılması gerektiğini görmek gerekir.

Aynı şekilde Cumhuriyet'in yetmiş iki buçuk millet denen, Balkanlardan Kafkaslara ve Ortadoğu'ya kadar farklı coğrafi ve etnik kökenlerden gelen insanları bir gelecek umudunda, bir ortak yaşam sürme iradesinde birleştirmek konusunda tarihsel olarak başarısız sayılamayacağını düşünüyorum. Bugün bizi bir arada tutan, sorunlara rağmen bize bir arada yaşama gücü veren de bu anlayıştır. Diğer taraftan bugünün insan hakları, özgürlükler anlayışı çerçevesinde bu yetmiş iki buçuk milletin tümünün taleplerini karşılamaktan Cumhuriyet'in uzak olduğunu görmek gerekir. Özellikle Mustafa Kemal'in kendi ifade ettiği "Kürtlerin kendi iradelerini özerk biçimde sağlamaları gerektiği anlayışını" bugün hatırlamak Kürt sorunun çözümü için çok önemli olacaktır. Aynı şekilde tek tip yurttaş kavramının bugün farklı kimliklerini, farklı kültürlerini öne çıkartmak isteyen tüm yurttaşların taleplerini karşılayamadığının da farkında olmak gerekir. O anlamda yurttaşlık anlayışını daha demokratik, daha özgürlükçü bir tarzda genişletmek gerekir diye düşünüyorum.

Mustafa Kemal'den akademik bir kimliği ya da tam oturmuş ideolojik formasyonu olmamasına rağmen tarihten öğrenme, farklı kültürlerden öğrenme, dünyaya geniş bir ufukla bakabilme anlayışının bugün için ciddi bir anlam ifade ettiğini düşünüyorum. Diğer taraftan yaşama sevincinin, estetik kaygılarının, belagata önem vermesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan bütün ulus devlet yaratma süreçlerinin böyle köşeli, mitlere, sembollere fazla ağırlık veren, bugün için gülünç gelebilecek yönlerini de eleştiri süzgecinden geçirmek gerekir. Onu bir tapınma aracı olarak görmenin ne daha demokratik Türkiye'yi özleyen sade yurttaşlar için ne de sosyalistler için anlamlı olmadığına inanıyorum.

Aydın Çubukçu: "O, sınıf çıkarlarının gerektirdiği gibi davranmıştır. Önemli olan ona karşı mücadele etmekle yükümlü olanların neler yaptığı, neden gerekenleri yapmadıklardı ya da yapamadıklarıdır."

Mustafa Kemal, hiç kuşkusuz dönemin en önemli askeri ve siyasi dehalarından biridir. Kültürü ve bilgisi kendisine verilen eğitimin çok üstünde, kişisel ilgisinin genişliğine ve zekâsının büyüklüğüne bağlı olarak çok yönlü ve işlevseldir. Osmanlı İmparatorluğu içinde gelişen bütün ilerici düşüncelerin mirasını eleştirel tarzda benimsemiş ve geliştirmiş, pek çok noktada eksikliklerini tamamlamış ve aşmıştır. Özellikle Fransız Devrimi'nin sadık bir okuyucusu, oradan akmaya devam eden aydınlanma ışığının da izleyicisi olmayı isteyen bir aydın olarak tanımlamak doğru olur.

Bu kişisel birikim, onun cumhuriyetçilik, Batıcılık, laiklik, gibi kavramlara önem veren düşünce dünyasını açıklar. Bütün bu kavramlar hakkında pek çok eleştirel söz söylenebilir, söylenmiştir de. Bunları herhangi bir olumluluk yüklemek ve onu övmek için tekrar etmiyorum; nesnel olarak Mustafa Kemal'i değerlendirirken üstünden atlanmaması gereken özellikler olduğu için hatırlatıyorum.

1930'lu yılların ikinci yarısından itibaren Avrupa'ya hâkim olan totaliter milliyetçi akımlara da sempatiyle bakmasının bir yanında bu modernizm tutkusunun bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. 12 Mayıs 1937'de Meclis'te yaptığı konuşmada, İspanya İç Savaşı'nı değerlendirirken söyledikleri, aslında kendi ülkesi için düşündüklerinin bir ifadesidir: "Dünya Endülüs'te muazzam bir ihtilâle şahitlik etmektedir. General Franco'nun milletperverlerden müteşekkil ordusu, İspanyol halkının desteğini de ardına alarak, halkı sınıf tabanında parçalamak gibi bir felakete girişmiş olan hükümete karşı haklı bir mukavemet göstermekte ve yirmi beş milyonluk büyük İspanyol milletini tek bayrak ve mukaddes bir milli ülkü etrafında birleştirerek zafere yürümektedir" *

Bu bir iç politika konuşmasıdır ve özellikle kendi devlet ve toplum anlayışının açıklanması için İspanya'daki durum vesile olarak kullanılmıştır. İmtiyazsız sınıfsız bir millet yaratmak ve onu tek bayrak ve mukaddes bir ülkü etrafında birleştirmek...Atatürk'ün Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren düşüncesinde köklü bir yer bulan hedefi aslında tam da budur. Bu yüzden, onun yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti, Batı'daki örneklerinden fazlasıyla feyiz almış, fakat eksik sermaye gücü dolayısıyla asla onlarla yarışamayacak olan özenti bir faşist diktatörlüktü.

Özellikle işçi ve emekçi kitlelerin derin yoksulluk içinde süründüğü, Kürt sorununun kendisini isyanlarla ifade ettiği, "Komünizm tehlikesini" hemen yanı başında sınırdan gelebilecek bir hayalet gibi gördüğü koşullarda, siyasal rejim olarak tercihini faşizmden yana yapması, sınıf eğilimleri, dünya koşulları ve öteden beri taşıdığı ve geliştirdiği ideolojik formasyon bakımından normaldir. Onu bu yüzden suçlamak, kimsenin aklından bile geçmemeli. O, sınıf çıkarlarının gerektirdiği gibi davranmıştır. Önemli olan ona karşı mücadele etmekle yükümlü olanların neler yaptığı, neden gerekenleri yapmadıklardı ya da yapamadıklarıdır.

Yaklaşık 70 yıldır Türkiye Cumhuriyeti onun çizdiği yoldan ilerleyememek (bu zaten mümkün değildi) ama yerine de başka bir şey koyamamak sıkıntısını aşamamıştır.




Bu ileti en son melnur tarafından 19.09.2013- 03:00 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.09.2013- 03:02


Metin Çulhaoğlu: "Bir burjuva devrimcisine "madem burjuva devrimcisisin, neden benim gelişmem için elverişli zemin yaratmadın?" diye bakmak tam tamına zavallılıktır."

Mustafa Kemal, 20. yüzyılın en büyük burjuva devrimcisidir.

İsteyen, 20. yüzyıla şöyle bir bakıp "daha büyük" bir başka burjuva devrimcisi olup olmadığını araştırabilir. Akla gelebilecek olan Sun Yat-Sen'dir; ama Kemal kadarını şu veya bu nedenle yapamamış, gerisini "başkaları" getirmiştir.

"En büyük" olması, soluğu daha 19. yüzyılın ilk yarısında kesilen bir devrim dalgasını 20. yüzyıla ve Türkiye gibi çorak bir toprağa sarkıtabilmesinden, "burjuvalığı" bu sınıfın ufkunu hiç aşamamasından, "devrimciliği" de aynı sınıfın ufkundan bakıldığında yapılabileceklerin azamisini yapmış olmasından kaynaklanır.

Bir burjuva devrimcisi olarak Mustafa Kemal sonrasında gelmesi gereken devrimci dalganın kaynaklarını mı kurutmuştur, yoksa bu dalga için az çok (Türkiye'de olabilecek kadarıyla) elverişli bir zemin mi bırakmıştır?

Asıl soru budur ve özellikle bugün pek çok solcuya göre bunlardan birincisi doğrudur.

Kişisel olarak, birincisini "doğru" bulanları yanlış buluyorum.

"Yanlış" bulmanın ötesinde, tarihsel bakış olarak aciz ve zavallı bulduğumu da söyleyebilirim. Bir burjuva devrimcisine "madem burjuva devrimcisisin, neden benim gelişmem için elverişli zemin yaratmadın?" diye bakmak tam tamına zavallılıktır. Tarihteki bütün burjuva devrimler ve devrimciler sahnedeki yerlerini "burası işin sonudur" diye almışlardır; "ben buraya kadar getirdim, gerisi başkalarına düşer" türü "aşkın" bir tarihselciliği burjuva devrimlerinden ve devrimcilerinden beklemek safdilliktir.

Pazartesi günü oynanan Beşiktaş-Kasımpaşa maçından sonra Schuster ve Guti "ama hakemler de bize hiç yardımcı olmuyor" diye yakınmışlar. Tutup biz de "ama Mustafa Kemal ve onun burjuva devrimi de bize hiç yardımcı olmadı" mı diyeceğiz? Bugünün ağzıyla söylersek, "var mı böyle bir burjuva devrimi?"

Mustafa Kemal'i, Cumhuriyet'i ve devrimlerini tarihsel yerine koyalım ve sürece salim kafayla bakıp "niye bizi gerdeğe sokmadılar"   türü aptalca yakınmalardan vazgeçelim.

* Aydın Çubukçu'dan açıklama: " 'Marksistlerin Mustafa Kemal'e Bakışı' başlıklı bölümde yer alan yazımda İspanya İç Savaşı'na işaret eden sözlerin Mustafa Kemal'e ait olmadığını öğrenmiş bulunuyorum. Yeterince araştırmadan, güvenilirliği konusunda peşin bir kuşku duyulması gereken bir kaynaktan alarak kullandığım bu paragraf dolayısıyla özür diliyorum.

Bununla birlikte, alıntının işaret ettiği sözlerin Mustafa Kemal'e ait olmaması, Atatürk dönemi siyasal rejimi hakkındaki değerlendirmelerimi dayanaksız bırakmamaktadır. Çünkü değerlendirmelerimin tek dayanağı bu sözler değildir ve o çekilince yapı çökmemektedir. Atatürk'ün devlet ve toplum anlayışının "imtiyazsız sınıfsız bir millet yaratmak ve onu tek bayrak ve mukaddes bir ülkü etrafında birleştirmek" olduğunu söylemek için aslında o uydurma alıntıya hiç gerek yoktu. Dönemin iç siyasete ait özellikleri ve uluslararası ilişkilerin genel çizgileri itibariyle siyasal rejimin esas mahiyeti özenti bir faşist diktatörlük olarak adlandırılabilir.

Özellikle yorumcuların söylediklerine bakıldığında, sözlerimin içeriği bakımından değil ama bu alıntının gerçek olup olmadığı üzerinden eleştirildiğini üzülerek görüyorum.

Değerlendirmelerimin tümü sabit kalmak kaydıyla, alıntıyla ilgili bölümü için tekrar özür diliyorum."

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-si...i-haberi-35639




Bu ileti en son melnur tarafından 19.09.2013- 03:06 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.09.2013- 03:09


Kendisine "sosyalistim" diyen bir kişi kastettiği bilimsel sosyalizm ise, yani uyduruk ve kulaktan dolma bir karmaşık düşünceler silsilesi değilse, M.Kemal ve Kemalizm'e bakışı da genellikle budur. Mustafa Kemal yirminci yüzyılın en önemli burjuva devrimcisidir. Devrimci olması onu ne kadar yüceltirse, burjuva olması da onun aşağılanmasına yol açmaz.

M.Kemal'i değerlendirmek onun o döneme özgü pragmatik söylemlerinden yola çıkılarak yapılmamalı. Aydınlanmadan, bilimden, laiklikten yana olduğu tartışmasız bir gerçekse, Cumhuriyet'le birlikte kapitalizmin de ülkede kurulmaya-geliştirilmeye çalışıldığı gerçektir. Bütün bunlar onun sınıfsal niteliğinin burjuva devrimcisi olduğunu ortaya koymaktadır. Burada tartışılacak bir durum da yoktur. Kemalizm bir anlamda Cunhuriyet'in kuruluş felsefesidir ve özünde anti-emperyalizm de yatar. Bu çerçevede dünyada ilk kez gerçekleştirilen anti-emperyalist bir karşı koyuş hareketi, bir ulusal kurtuluş hareketidir. Bütün bunlar doğrudur; tarihsel gerçeklerdir. Ama süreç kapitalizmle birlikte gelişmeye başladığında oluşum sırasındaki devrimci iradenin yerini kapitalizmin nesnel gelişimi almıştır.

"Kızıldere" başlığında genişçe anlatılmaya çalışıldı. 61 Anayasası ile birlikte oluşan nispi özgürlük ortamında gençliğin, anti-emperyalist nitelikte gördüğü Kemalizm'in yanında durması, onu esas alması ve sosyalizme geçişi bu temel üzerinden yapması anlaşılması zor olan bir denklem değildir. Sol-sosyalizmin bu coğrafyada farklı bir gelişim göstermesi de beklenemezdi. O süreç o günün koşullarında değerlendirilmelidir. Gençliğin Kemalizmle olan ilişkisi de bu bağlam içinde değerlendirilmelidir. Ama aradan nerdeyse 40-50 yıl geçmiştir. O günün koşulları bugün yoktur. Ülke iyi-kötü ama yoğun bie sosyalist mücadelenin ve yenilgilerin içinden geçmiştir. Bugün sosyalist hareketin binbir parçaya bölünmüş olması ve toplum üzerinde etkinliğinin pek de bulunmaması ayrı bir konu ama, özellikle AKP döneminde bir yandan ulusalcılığa öte yandan liberalizme savrulan unsurları dışında ideolojik bağımsızlığını koruyabilmiştir. Başta TKP, ÖDP, EMEP olmak üzere irili ufaklı herhangi bir sosyalist siyasi yapı Kemalizmle ideolojik bir ilişki içerisinde değildir. Bu bağlantı kopmuştur. Aksi de düşünülemez. Türkiye görece gelişmiş bir kapitalist ekonomiye sahip bir ülkedir. Temel sınıflar ortaya çıkmıştır. Bir sosyalist için sosyalist mücadele, sınıfsal mücadele temel mücadele biçimidir. M.Kemal önemli ve saygı duyulacak bir devrimci liderdir. Bunun tartışılması bile anlamsızdır. Ama M.Kemal'i sosyalist olarak göstermek, Kemalizmden hala sosyalizm pratiği çıkarmaya çalışmak -eğer bilerek yapılmıyorsa- herşeyden önce sosyalizmi hiç anlayamamak demektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
VforVendetta
[ VforVendetta ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 10.11.2013
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: VforVendetta
Cevap Tarihi: 14.10.2014- 02:10


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Kendisine "sosyalistim" diyen bir kişi kastettiği bilimsel sosyalizm ise, yani uyduruk ve kulaktan dolma bir karmaşık düşünceler silsilesi değilse, M.Kemal ve Kemalizm'e bakışı da genellikle budur. Mustafa Kemal yirminci yüzyılın en önemli burjuva devrimcisidir. Devrimci olması onu ne kadar yüceltirse, burjuva olması da onun aşağılanmasına yol açmaz.

 




Burjuva kelimesine bir açıklık getirmek istiyorum. M.Kemal Atatürk,   sermayedar(kapitalist) anlamında bir burjuva değildi. Askeri bir bürokrat,halkı kucaklayan önder ve entelektüel bir dehaydı ve Türkiyenin o dönemdeki çıkarları kapitalist sistemin çıkarlarına ters düşüyordu.SSCB ve Türkiyeyi yakınlaştıran da bu karşıt cephede yer alma durumudur. M.Kemal'in bu açıdan bakıldığında anti-emperyalist, sömürge karşıtı bir tavrı olduğu söylenebilir ve bu tanım batıcı anlamda sömüren,yakan,yıkan burjuvazi ile taban tabana zıttır..Kavramları kullanırken batının dilinden konutuğumuzda sanırım kendi dilimize ve toprağımıza yabancılaşıyoruz, sömürüye ve sömrügeciliğe karşı çıkarken kültür emperyalizminin tuzağına düşüyoruz. Entellektüellik ve batının ilerici yönlerini, bilimi, laikliği ve aydınlanmayı örnek alan aydın ve ilerici bir lider anlamında 'burjuva' kelimesini tanımlıyorsak kabul ederim. Evet M.Kemal burjuvadır.O anlamda Marx, Engels ve Lenin de burjuvadır. Hatta Engelsin Bremenli bir fabrikatörün oğlu olduğunu hatırlatmak isterim.Ancak Türkiyenin o dönemki geri kalmış koşullarında sosyalizm tatbiki de oldukça zor olurdu, bunu da kabul etmek zorundayız. Türkiyenin nato ittifakına kaymasında Stalinist SSCBnin boğazlarda üs, doğuda da Kars, Ardahan ve Batum'u isteyerek yayılmacı ve tehditkar bir çizgiye gelmesinin önemli rolü olduğunu tarihsel gerçeklik olarak not almamız gerekir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 14.10.2014- 10:27


Mustafa Kemal'e burjuva devrimcisidir. Gerçekleştirdiği devrimin Türkiye, bana göre ise bölge için de çok önemliydi. İlerici bir hamleydi. Burjuva denilerek onun fabrikatör olduğu söylenmek istenmiyor, yaptıklarının sınıfsal özü kastediliyor. Burjuva devrimcisi kavramı M.Kemal'i sosyalist de yapmaz, yaptıklarının öneminin üstünü de örtmez.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 15.10.2014- 12:07


Mustafa Kemal Atatürk bir devrimciydi, tarihin gördüğü en büyük devrimcilerden biridir bu konuda Lenin ile birlikte anılmalıdır.UNESCO bile hakkını vermiş 1991 yılını Atatürk'ün 100.yılı olarak kutlanması kararını almış. UNESCO Atatürk için sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan savaşların ilk lideri ve olağanüstü bir devrimci olarak değerlendirmiş, kabul etmiş ve bu konuda Paris'te uluslarası bilimsel bir toplantı kararı almıştır. Dünya böyle değerlendirirken, bizde özellikle bir kısım solcu geçinenlerin Atatürk düşmanlığı yapmayı sözde mücadelelerinin en başına koymaları ibret alınacak bir   durumdur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 15.10.2014- 13:03


Alıntı Çizelgesi: abbas yazmış

Mustafa Kemal Atatürk bir devrimciydi, tarihin gördüğü en büyük devrimcilerden biridir bu konuda Lenin ile birlikte anılmalıdır.UNESCO bile hakkını vermiş 1991 yılını Atatürk'ün 100.yılı olarak kutlanması kararını almış. UNESCO Atatürk için sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan savaşların ilk lideri ve olağanüstü bir devrimci olarak değerlendirmiş, kabul etmiş ve bu konuda Paris'te uluslarası bilimsel bir toplantı kararı almıştır. Dünya böyle değerlendirirken, bizde özellikle bir kısım solcu geçinenlerin Atatürk düşmanlığı yapmayı sözde mücadelelerinin en başına koymaları ibret alınacak bir   durumdur.



Abbas arkadaş, söylediklerine katılmamak mümkün değil ama, solculuğu, sosyalist mücadeleyi hep M.Kemal etrafında örmeye çalışmak ne kadar doğru? Koşullar artık değişmiştir, kapitalizm gelişmiş ve dünyaya entegre olmuştur. Burjuvazinin bu özelliğini bile bile sol mücadeleyi Kemalizm etrafında şekillendirmeye çalışmak ve bu uğurda milliyetçiliği bir ideoloji olarak benimsemek günümüz Türkiye'sine hiç uygun değil. Zarar da veriyor. Milliyetçi duygularından arındırılması gereken kitlelere milliyetçiliği şırınga ediyorsunuz. Milliyetçiliğin kapitalist bir ideoloji olduğunu bile bile milliyetçiliği savunmanızı solculuğunuzla nasıl bağdaştırıyorsunuz, hayret ediyorum. Zarar veriyorsunuz çünkü, fabrikatör Mehmet Bey'le, işi gücü olmayan Mehmet efendiyi bu siyaset yapma biçiminizle beraber kucaklıyorsunuz. M.Kemal'i
tarihsel bir kişilik olarak değerlendirmekle, M.Kemal'in içinde bulunduğu koşulların yaşanmadığı bir ülkede M.Kemal'i değerlendirmek farklı olmalıdır. O zamanın koşullarında ilerici olanla, bu zamanın ilericiliğinin farklı oması gerekmiyor mu?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.07.2020- 12:01


Biraz önce face'te rastladım; SOLportal yazarı   Orhan Gökdemir söylemiş; ''Mustafa Kemal'e hain diyenin kendisi hain ve alçaktır''. Marksistler böyle bir kavram kullanmazlar sanıyorum ama, Marksizm ve Leninizm bağlamında Atatürk'ü şeytanlaştıran ve düşmanlaştıran sözde solcu, sosyalist ve dahi enternasyonalistlerin Mustafa Kemal'e hain diyen gericilerden hiçbir farkı olmadığını söyleyebilirim. Kısaca bu coğrafyada gerici damarın birer ferdi olduklarından hiç kuşku yok. İnternette bulunan bir iki sol alıntının çoğu kez de anlaşılmadan yazılıp çizilmesi onları bu gericilikten kurtulamazlar. Çünkü tarih okuması olmayan birinin solcu olma olasılığı yoktur. Yaşananı anlamayan birinin ise bugünü doğru okuyabilmesi ve geleceği kurma konusunda sol bir irade gösterebilmesi mümkün olabilir mi?

Dün, bir Ayasofya fotoğraflarına bakın bir de Anıtkabir'in yurttaşlara yasaklanması görüntülerine...

Bir anlam çıkarmak gerek ve nerelerden gelip nerelere saplandığımızı kavramak gerek.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.01.2021- 02:44


Mustafa Kemal bir tarihsel kişiliktir; ve yüzyılın tartışmasız en önemli devrimcilerinden de biridir. Yaptıkları öyle az buz şeyler de değildir. Kendisi gibi bir avuç Osmanlı paşasıyla birlikte memleketi emperyalist kuşatmadan kurtarma amacıyla Bandırma vapuruna binmek, kararlılık içinde Anadolu'ya çıkmak, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak, kazanmak ve sonra köhnemiş bir imparatorluk kalıntılarından çağdaş bir ülke yaratıp, cumhuriyeti kurmak... İmparatorluktan ulus yaratmak, kulluktan yurttaşlığa geçmek ve laik bir toplum kurmak yanında hukuktan eğitime, kadın erkek eşitliğinden, laikliğin hayata geçirilmesine kadar bir yığın kazanımı bu coğrafyanın insanlarına kazandırmak gerçekten çok önemli bir tarihsel sıçramadır. Bu topraklarda Mustafa Kemal, cumhuriyet   ve kazanımlarına sürekli düşmanlık içinde olan bir tarihsel damarın varlığı fotoğrafın bütününden çıkarılabilir. Gericisi, din istismarcısı, yobazı ve hayatı yüzlerce yıl öncesinin dogmalarıyla yaşamak ve yaşatmak isteyenlerin Mustafa Kemal, ''kemalizm'', Cumhuriyet ve laiklik başta olmak olmak üzere cumhuriyet kazanımlarına düşmanlık, evet, anlaşılabilir bir tavırdır. Ama ya sosyalistlerin, kendini solcu olarak tanımlayanların böyle bir hakkı olabilir mi? Böyle bir tavrı sol bir tavır olarak tanımlayabilmek mümkün olabilir mi?

Olamaz, mümkün değil.

Çok açık, çok net, kısaca Mustafa Kemal düşmanlığını içinde taşıyan ve siyasetinin merkezinde veya kıyısında köşesinde yaşatan biri solcu olamaz. Evet, mümkün değil. Kemalizm, nedir, soldur, değildir, ''küçük burjuvazinin en sol kanadıdır', hepsi ayrı bir konu. Mustafa Kemal bir büyük devrimcidir ve devrimlerinin sınıfsal karakteri ne olursa olsun bu coğrafyanın siyasal tarihinde de hep böyle anılacaktır. Mustafa Kemal'i küçültmek e onu nefret edilecek bir obje haline getirmek için ''feodalizmden kapitalizme geçmeye ve bir burjuva sınıf yaratmaya çalıştı'' şeklindeki yorumlara sarılmak ve benzer yorumlarla bu büyük devrimciyi düşmanlaştıran bir zihniyetin yaşanan süreci anladığı da asla iddia edilemez. Ya cahilliğin en dip yapmış halidir ya da tarihsel gericiliğin sol saflardaki uzantılardır.

Türkiye tarihinde Kemalizm bir kuruluş felsefesidir. Cumhuriyettir, çağdaşlıktır ve kuruluş döneminin devrimleridir. Bu kadar da değil, Kemalizm özellikle 61 Anayasası'nın getirdiği kısmi özgürlük ortamında tamamlanması ve sosyalizme dönüştürülmesi gereken bir süreç olarak da tanımlandı. Kemalizm ya da solKemalizm yakın tarihimizin ilerici, devrimci bir sürecidir. Bir solcunun bu süreçlere düşmanlık beslemesi, karşı devrim sürecinin bir parçası olmaktan başka bir anlama gelebilir mi?

Ezberlerle tarih okuması yapılamaz. Ezberlerle süreçleri anlayabilmek de mümkün değildir. Sosyalistler insanlık tarihinin bütün atılımlarını, ve devrimci dönüşümlerini sahiplenirler. Sadece siyasette de değil, her konuda böyle. Türkiye'nin doğusundaki ülkelerle bir farklılığı varsa, ki var, bu Kemalizm sayesindedir. Monarşiden cumhuriyete, kulluk anlayışından yurttaşlığa geçmek ve anlama referansını göklerden yeryüzüne yöneltmek, daha bir yığın devrimci dönüşümlerle birlikte solun ayağını basmak zorunda olduğu zemindir. Önemi buradadır. Bu zeminin gericilik tarafından ortadan kaldırılma çabaları sürerken Kemalizmi hedef haline getirmek, Kemalizmi ve Mustafa Kemal'i tartışmaya açmak, şeytanlaştırmak solculuk değildir, bu tavırdan, bu zihinden solculuk falan da çıkmaz.

Yinelemekte yarar var; Mustafa Kemal düşmanlığı bir solcu için cehaletin en dibe vurmuş hali değilse, hiç kuşkunuz olmasın karşınızda gericiliğin sol saflara sızmış bir prototipi var demektir. Birincisini çok ciddiye almamak, ikincisini ise sürekli deşifre etmek gerekiyor.






Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kamuoyu anketlerine soldan bakış ve TİP konusu... melnur 0 990 14.10.2021- 08:15
Konu Klasör Orhan Kemal'in evi bakımsızlıktan yıkılmak üzere... melnur 1 2402 27.01.2020- 08:12
Konu Klasör Frankfurt Okulu’na ve Temel Önermelerine Eleştirel Bir Bakış... melnur 0 770 10.01.2022- 02:48
Konu Klasör Mustafa Suphi ve 15’ler… proleter 2 4996 28.01.2015- 19:51
Konu Klasör Mustafa Suphi'yi kim öldürdü abbas 17 10885 29.01.2024- 02:56
Etiketler   Marksistlerin,   Mustafa,   Kemale,   bakışı.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS