SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.09.2013- 17:36


"Komünist" ismi insanları ürkütmüyor mu?

Türk Dili Kurumu'nun sözlüğüne göre "takiye" olduğundan farklı görünme, sakınma, çekinme, gizleme anlamlarına gelmektedir. Maalesef ülkemiz takiyecisi bol bir ülke olduğu için "komünist" ismi insanları ürkütür, isminizi gizleyin, olduğunuzdan farklı görünün" gibi telkinler gelebilmektedir.

Biz komünistiz. İnsanın insanı sömürmediği, kaynakların verimli bir şekilde kullanıldığı, zengin bir toplumun yaratılabileceğine inandığımız için komünistiz. Komünistler yurtseverdir, toplumcudur, kamucudur, ilericidir, laiktir, adaletten, eşitlikten ve özgürlükten yanadır. Bu niteliklerinden dolayı komünist olmak, bizim için bir onur kaynağıdır. Şeriatçısının, ırkçısının, kapitalistinin kendi kimliğinden utanmadığı bir ortamda, komünistlerin kendilerini gizlemek şöyle dursun daha fazla anlatmaları gerekir.

Meselenin bir boyutu daha vardır. Dün sosyalizmin Türkiye'de iktidara gelmesinden korkan güçler, komünistler için söylenmedik yalan ve iftira bırakmamıştı. Bugün aynı şey, örneğin laik ve ilerici olduğunu söyleyenler için de yapılmaktadır.

"Komünist" isminin halkı korkuttuğunu düşünen samimi dostlarımız, yarın insanları korkuttuğu iddia edilirse "laik ve ilerici" olmaktan vazgeçerler mi? O yüzden mesele doğru bildiğin yolda, boynunu eğmeden, korkmadan yürüyebilme, kendi doğrularını milyonların doğrusu yapma meselesidir.




Bu ileti en son melnur tarafından 26.09.2013- 17:38 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.09.2013- 17:39


TKP devlet düşmanı mı?

Bugünkü sömürü düzeninin devamından yana olanların komünistlerle ilgili olarak öne sürdüğü yalanlardan biri de komünistlerin anarşiden yana olduğu, ülkenin yönetilememesini sağlamaya çalıştığıdır. Sabah akşam devletin kendilerini nasıl engellediğini, devletin küçülmesi hatta önemli hiçbir alanla ilgilenmemesi gerektiğini savunanların TKP'yi ve komünistleri devlet düşmanı olarak göstermeye çalışması da başlı başına gülünçtür.

TKP, devletin okulları olmasın, eğitim yapılmasın, ordu olmasın, Devlet Su İşleri olmasın, baraj yapılmasın demiyor. Aslında bunu söyleyen bugün "devleti yönetenler". TKP eğitim ve sağlık hizmetlerinin devlet eliyle, eşit ve parasız olarak sağlanması gerektiğini söylüyor. TKP, kamu kaynaklarının planlı bir şekilde seferber edilmesini, devletin herkesin iş sahibi olmasını ve insanca koşullarda barınabilmesini sağlamasını savunuyor.
Komünistler, devleti, iktidarı elinde tutan sınıfın aracı olarak görürler. O nedenle, biz devlete değil, o devleti kullanan sınıfa ve yaratılan düzene karşıyız. İnsanın insanı sömürdüğü bu düzende sermaye sınıfı iktidardadır. Devlet, bugün onların elinde bu düzenin devamını sağlamak için bir araç konumundadır. Emekçilerin, halkın iktidarında ise devlet, tüm halkın çıkarları için kullanılacaktır.

Sınıfların ortadan kalktığı geleceğin dünyasında, toplumsal işbölümünün nasıl yürütüleceği, bunun için gerekli araç veya araçların nasıl oluşturulacağı, o zaman devlete nasıl rol düşeceği bambaşka bir tartışma olup, bugünün sorunlarıyla pek bir ilgisi bulunmamaktadır.




Bu ileti en son melnur tarafından 26.09.2013- 17:40 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.09.2013- 17:42


TKP, Türkiye'de yaşanan pek çok olumsuzluğun sebebi olarak emperyalizmden söz ediyor. Emperyalizm bu kadar kötü bir şey mi?

Emperyalizm, kapitalist sistemin geldiği bir aşamadır. Kapitalist ülkeler, kendi hammadde, pazar ve emek gücü ihtiyaçlarını karşılamak için kendi ülkeleri dışında yeni yağma ve sömürü alanlarına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden tekelci kapitalizm yeni bir aşamaya geçerek uluslararası bir nitelik kazandı.

Emperyalizm başka ülkelerin sömürülmesi, işgal edilmesi, bağımlı kılınmasıdır.

Bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koyma, pazarı ele geçirme, ucuz işgücü ve bağımlı devletler anlamına gelir.

Emperyalist ülkeler, başka bir ülkeye kendi çıkarları doğrultusunda müdahale eder. Her ülkenin böyle bir müdahale gücü olamayacağı açık. Askeri ve ekonomik güce sahip, halkının tamamının değil, sermaye sahiplerinin çıkarlarının peşinde koşan ülkeler, emperyalist ülkelerdir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri. ABD, dünyanın dört bir yanında açık işgal de dâhil olmak üzere ekonomik, askeri ya da siyasi yöntemlerle kendi çıkarlarına uygun pek çok müdahalede bulunmaktadır. Kendi çıkarlarına ters düşen ülke yönetimlerini askeri ya da sivil darbeler yoluyla düşürmek de bu müdahalelerin içinde yer almaktadır. Hatta Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da olduğu gibi bir dönem desteklediği siyasi iktidarları, bir süre sonra artık ihtiyaçlarına denk düşmediği için alaşağı edebilmektedir.

Günümüzde emperyalizmi, kapitalizmden ayrı düşünmek mümkün değildir.

Emperyalizmi mümkün kılan insanın insanı sömürmesine izin veren bir düzenin varlığıdır. Patronların kâr hırsı, başka ülkelerdeki zenginliklere el konulmasını, doğal kaynakların ve insan gücünün sömürülmesini de kapsamaktadır.

Emperyalist ülkelerin Türkiye ve benzeri ülkelere bakışı son derece nettir: Ucuz emek gücü ve ucuz asker kaynakları. Yok pahasına satılan kamu işletmeleriyle ilgilenirler. Kendi aralarında ortaklık kurarak, bu ülkeleri açık pazar haline getirirler. "Yardım" adı altında verdikleri borçlardan çok daha fazlasını faiz olarak geri alırlar.

Ancak emperyalizmi dışarıdan yapılan müdahalelerin toplamından ibaret görmek doğru değildir. "Dış güçler" eğer içerideki işbirlikçileri yani patronlar olmasa bir hiç olacaktır. Emperyalizmi "pek çok kötülüğün anası" yapan ve bir "iç" mesele haline getiren de bu işbirliğidir. Patronlar, emekçilerin uyanışından korkmaktadır ve bu korku ipleri emperyalist merkezlere daha fazla teslim etmelerine neden olmaktadır.




Bu ileti en son melnur tarafından 26.09.2013- 17:44 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.09.2013- 17:45


Sağ ve sol kavramları artık eskimedi mi? Bu kavramlarla ilgili yeni tanımların yapılması gerekmiyor mu?


Siyasette sağ ve sol gibi kavramların öldüğünü iddia edenlere dikkat edin! Bu kişiler aynı zamanda solun tanımını değiştirmek için de ellerinden geleni yapanlardır. Sovyetler Birliği çözüldükten sonra "ideolojilerin sonu" diye bir yaygara kopardılar. Sosyalizm geçici bir yenilgi yaşamış, kapitalizm iktidara yerleşmişken, "ideolojiler öldü" demek, "iktidardaki ideolojiye artık kimse dokunmasın, bir daha kapitalizm sorgulanmasın" demek değil midir?

Solculuk eşitlikten ve özgürlükten yana olmak, emekçilerin çıkarlarını savunmaktır. Bu tanımın yerine solculuk diye herkesin istediğini yapmasını, etnikçilik, kimlikçilik gibi kavramları yerleştirmeye çalışanlar büyük bir yalan söylüyorlar. Eşitliğin olmadığı yerde özgürlük nasıl savunulabilir? Güçlü ve güçsüzün olduğu bir ortamda, "istediğinizi yapmakta özgürsünüz"   dendiğinde; ortaya güçlünün her istediğini yaparak güçsüzü ezdiği, kendi iktidarını sağlamlaştırdığı bir düzen çıkar. Para babalarının düzeninde emekçi halkın başına gelen işte budur.

Öte yandan, bugün "insanlar dinlerine, etnik kimliklerine göre tanımlansın"   diyenler her şey olabilir ancak solcu olamaz. Yıllardır din ve millet uğruna milyonlarca kişinin kanını dökenler aynı şeyleri söylemediler mi? Solun mücadelesi aydınlanma, emeğin özgürleşmesi, insanlığın her türlü prangadan koparılması, insanın dini ve milleti için değil, insan olduğu için değer kazanması mücadelesidir.

Emek sömürüsü, eşitsizlik, inanç sömürüsü ve gericilik var oldukça, onlara karşı mücadele eden sol da var olacaktır. Ta ki, eşit ve özgür bir toplum kuruluncaya kadar...




Bu ileti en son melnur tarafından 26.09.2013- 17:46 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.09.2013- 17:48


Dini inançları olanlar TKP'ye üye olabilir mi?


TKP üyeliğinin önkoşulu, TKP'nin siyasi programını ve ilkelerini kabul etmektir.

TKP sermaye düzenine, ABD'ye ve emperyalizme, din istismarcılığına karşı mücadele eder. Bu mücadelede yer almak isteyenlerin yeri, TKP'dir.

Sermayeden yana olanlara, emperyalizm yardakçılarına ve din istismarcılarına ise kapımız sonuna kadar kapalıdır.

Biz, dini inançların insanların kişisel dünyalarıyla ilgili bir karar olduğunu düşünüyoruz ve her inanca saygılıyız.

Önemli olan, her inançtan ya da inançsız tüm emekçilerin kendi kaderlerini ellerine alma mücadelesidir. TKP bu mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak din tacirlerine ve tarikatlara karşı da mücadele eder; bütün emekçilerin de bu mücadelede yer alması gerektiğini düşünür.

Bugün Türkiye'de din, ne yazık ki, siyasetin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Din bezirgânlığı almış yürümüştür. İnsanların dini inançları, her türden düzen partisi tarafından halkı uyutmak için, ülkeyi para babalarının ve amerikancıların güdümüne sokmak için kullanılmaktadır. Bu duruma son vermek, dini siyasetin alanından çıkarmak, halkçı ve yurtsever tüm insanların görevidir.

TKP, inançlı ya da inançsız bütün emekçileri bağımsızlık, eşitlik ve aydınlanma mücadelesi için TKP saflarında mücadeleye davet eder.

TKP'nin üyelik başvuru formunda "dini inancınız" diye bir bölüm yoktur. İnsanların emek ve sermaye karşısında aldığı pozisyon ve mücadele kararlılığı önemlidir. Ancak parti içinde kimsenin dini görüşlerinin bir siyasal kimlik haline gelmesini de uygun bulmaz.

TKP, din eksenli değil, emek eksenli bir mücadelenin partisidir.




Bu ileti en son melnur tarafından 26.09.2013- 17:49 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.09.2013- 18:57


TKP’liler bütün sorunların çözümünü sosyalizme havale edip işin kolayına mı kaçıyorlar? Bu düzende çözülebilecek hiçbir sorun yok mu?


TKP’nin kuruluş amacı, sömürüye dayalı kapitalist düzenin yıkılıp yerine halka eşitlik ve özgürlük getirecek bir düzenin, yani sosyalizmin, kurulmasıdır. Her parti belli bir amaçla kurulur, bütün politikalarını o amaç çerçevesinde şekillendirir. Bu nedenle, TKP’nin sosyalizme olan inanç ve isteğini sorgulamak doğru olmaz.

Öte yandan, TKP’liler sosyalizme ulaşabilmek için bugünkü düzende yaşanan haksızlıklarla mücadele etmek gerektiğini düşünürler. Haksızlıklarla mücadele etmeden, tek başına isteyerek ve inanarak bir dileğimizin yerine gelebileceğini düşünmek, bizim dünya görüşümüzle taban tabana zıttır. Örneğin, TKP eğitim sisteminin ve öğretmenlerin hayat şartlarının kökten değişmesi için sosyalizme inanır ve bunun için mücadele eder. Ancak yine TKP’liler, bu düzende okula kışın kar kıyamette yürüyerek gitmek zorunda olduğu için donarak ölen öğretmenlerin acısını hisseder ve bu koşulların en hızlı şekilde değiştirilmesi için, yani haksızlıkların yarından tezi yok giderilmesi için de mücadele ederler.

Bildiğimiz tek bir şey var; bu sömürü düzeninde insanlığın hiçbir temel sorunu köklü bir şekilde değiştirilemez. Örnek mi arıyoruz? Bu ülkede haklı olarak ayrımcılığa uğradığını düşünenler var ve bir kısmı Avrupa’yı örnek alırsak bu sorunun çözülebileceğini söylüyor. Onlara tavsiyemiz, Avrupa’nın büyük ülkelerinde yaşayan göçmenlerden biriyle on dakika sohbet etmeleridir. Sermayenin egemen olduğu tüm ülkelerde, Avrupa da dâhil, ayrımcılığın, ezilmenin ve dışlanmanın biri biter, biri başlar. Dün Afrikalıların yaşadığı eziyeti bugün Moldovalıların veya Rumenlerin yaşamayacağının hiçbir garantisi yoktur. Çünkü sömürü düzeni insanları ezmek, bölmek ve birbirlerine düşürmek üzere kurulmuş bir düzendir. İşte bu yüzden bugün karşılaştığımız her türlü haksızlığın ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması için var gücümüzle mücadele edeceğiz, ancak bu sorunlarının köklüce çözümünün sosyalizmde olduğunu bilerek...





Bu ileti en son melnur tarafından 29.09.2013- 18:57 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.09.2013- 18:58


Cumhuriyet bitti mi?

Cumhuriyet, resmi bayramlarda törenler düzenlemek, konuşmalar yapmak değildir. Cumhuriyet, meclis, ordu, bakanlıklar gibi kurumların varlığı da değildir. Cumhuriyetçilik, bu topraklarda bağımsız, aydınlanmacı ve kamucu bir düzen kurma iddialarına sahip olmaktır.

Bağımsızlık, egemenlik haklarının kendi elinde olması, emperyalistlere kafa tutmak, işbirlikçilerin üzerine gitmektir. Aydınlanma, yalnızca kanunları değil, günlük yaşamı da dini dogmalardan kurtarmaktır. Aydınlanma, bilimsel düşüncenin bütün toplumda yayılmasıdır; bütün halka eşit, parasız bilimsel eğitim hizmeti verilmesidir. Cumhuriyet, kaynaklar ne kadar olursa olsun, yurttaşlara insanca yaşam standartları sağlamaya dönük bir iradedir. Cumhuriyet geri kalmış, teba kültürüne dayalı bir toplumdan, eşit yurttaşlık haklarına sahip bir toplum yaratma hedefidir.

Türkiye Cumhuriyeti bu iddialarla kuruldu. Bu nedenle Cumhuriyet bir tarihsel ilerlemeydi. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, bu sayılanlardan hiçbirini başaramadı. Cumhuriyetle birlikte egemenliğini pekiştiren burjuva sınıfı, emekçilere kazanımlar sağlayacak cumhuriyetçilikten hep rahatsız oldu. Emperyalist ülkeler ise bu topraklarda cumhuriyetçiliği hiçbir zaman içine sindiremedi. Kapitalistler ve emperyalistler, on yıllar boyunca, Cumhuriyeti kemirip durdular. Türkiye’de egemen güçler zamanla, gerçekleştirilmeyen bu iddialardan bütünüyle vazgeçmeye karar verdiler. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu bitiş süreci 12 Eylül ile birlikte başladı. Darbeden sonra gelen bütün hükümetler de, Türkiye’de halk düşmanı, gerici, işbirlikçi, özelleştirmeci politikaları sürdürdü. Bu sürecin son aşamasında hükümet olan AKP ise, Türkiye’de Cumhuriyet’e son noktayı koydu.

Bugün Türkiye’de cumhuriyet bitmiştir. Ülkemizde artık bağımsızlık düşüncesi mahkûm edilmektedir. Eşit yurttaşlık artık bir hak olmaktan çıkmış, insanlar dini, mezhepsel ve etnik kimliklerine göre tasnif edilmeye başlanmıştır. Temel kamu hizmetlerinin parasız olarak sunulması söz konusu bile edilmemekte, “piyasa” her şeyin üzerinde tutulmaktadır.

Türkiye’de cumhuriyet bitmiştir. Ülkemizde kanunlar ve toplumsal yaşamda yurttaşlık hakları değil, dini kaynaklar esas alınmaktadır. Tarikat şefleri, dini liderlerin düşünceleri esas alınmaktadır. Türkiye, bütün önemli konularda egemenliği emperyalist kurumlara devretmiştir. Türkiye’nin ekonomisini emperyalist tekeller yönetir hale gelmiştir. Tarım politikaları Avrupa Birliği’ne emanet edilmiş, ulusal güvenlik politikası ise NATO’ya teslim edilmiştir. Türkiye’de hiçbir zaman yerine getirilmeyen cumhuriyetçi politikalar, son dönemde büsbütün ortadan kaldırılmıştır.

Cumhuriyeti ortadan kaldıran bütün bu sürece bakıldığında, cumhuriyetçiliğin bu topraklarda tekrar nasıl yükseleceği de görülmektedir. Cumhuriyetçi değerler, düzen partileri tarafından taşınamaz hale gelmiştir. Cumhuriyetçilik artık yalnızca emekçilerin ellerinde yükselebilecektir. Cumhuriyetçilik, yalnızca sosyalizm mücadelesiyle birlikte güç kazanabilecektir. Aydınlanma, bağımsızlık ve kamuculuk, yeni bir cumhuriyetle, sosyalist cumhuriyetle hayat bulacaktır.




Bu ileti en son melnur tarafından 29.09.2013- 18:59 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.005
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.09.2013- 19:00


Aleviler mücadelelerinde haklı mı? TKP Alevilerin taleplerini nasıl değerlendiriyor?


Alevilerin maruz kaldığı hakaretler ve ayrımcı politikalar, gerici ikiyüzlülüğün en büyük kanıtıdır. Sözüm ona “inanç özgürlüğünü” savunan gericiler, sıra kendi inançlarından olmayanlara gelince her türlü baskıyı mubah görür.

TKP, Alevilerin inanç ve ibadet özgürlüğünü yok sayan bu gerici zihniyete karşı çıkar. Aleviliğin “sapık bir inanç” olduğu şeklindeki tüm iddia ve aşağılamaları son derece tehlikeli bulur.

AKP ve yandaşlarının Alevilere neden düşman oldukları ortadadır. Her şeyden önce, AKP gerici bir partidir ve bütün gericiler gibi, başka inanışlara düşmanca yaklaşırlar. Aleviler arasında eşitlikçi, aydınlanmacı ve anti-emperyalist duyarlılıklar güçlüdür. Bu nedenle, Alevilerin büyük çoğunluğu, dinin siyasete ve maddi çıkarları alet edilmesine de karşı çıkar.

AKP, Alevilerden dertlidir; çünkü Alevileri bir türlü kendine benzetememektedir!

Çalıştaylar ve benzeri oyunlarına rağmen, Aleviler arasındaki yaygın AKP karşıtlığı yok edilememektedir.

Elbette Aleviler içinde de gericiler, patron yandaşları vardır. Ve zaten bunların hepsi ya AKP milletvekili ya da yardakçısıdır!

Alevilerin taleplerinin birçoğu, TKP’nin de siyasal ilke ve hedefleri arasındadır:

TKP, zorunlu din derslerinin ve kimliklerdeki din hanesinin kaldırılması konusunda hemfikirdir. İnsanların inanç ve ibadet özgürlüğünü savunur.

Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden devletin belli bir dini inancı dayatmasına karşı çıkar. Sünni bir temelde örgütlenen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunur. 93 yılında yakılarak katledilen 35 insanımıza mezar olan Madımak Oteli’nin müze olmasını ve cem evlerinin ibadet yeri sayılmasını talep eder. En önemlisi, TKP de Alevilerin çoğu gibi ülkemizi AKP’den kurtarmak derdindedir!




Bu ileti en son melnur tarafından 29.09.2013- 19:01 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   Sorularla,   TKP
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS