SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 20.02.2016- 16:37


Apo Kandil'i nasıl eleştirdi, Genelkurmay Başkanı'nın kahvesine zehir koymayı kimler teklif etti, Apo ile Salih Müslim akraba mı, Türk düşmanlığını ne zaman bıraktı, Doğu Perinçek ile ilgili neler söyledi...

Resim Ekleme

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntılar çıkıyor. Odatv o notları yayınlamaya devam ediyor:

A. Öcalan ( S. 395): Bu masayı önemsiyorum. Devlet masasıdır, görüşme masasıdır. Ciddiye almak zorundayız. Kandil'in savaş çizgisini eleştireceğim. Suriye'deki Cizre'deki savaş çizgisi provokasyona açıktır. Kobani'de neler olduğunu gördünüz. Buradaki görüşmelerimiz olmasa IŞİD her tarafı cayır cayır yakacaktı. Şengal'le ilgili yedi yıldır uyarmama rağmen tedbir almadıkları için ne olduğunu gördünüz. Bu konuda Selahattin'i de eleştirmiştim. Ezidiler geldiğinde yoktu. Aslında katledilen, tecavüze uğrayan hepimizdik. Kıyameti koparması gerekiyordu. Benim size, Karayılan'a, Bayık'a saygım var, ama bu kurtarmıyor. Önderlik farklı bir şeydir.

Ben daha önce de söylemiştim. Bunu 24 saat yapabilen varsa, benim yerime lider de olabilir. Tüm yetkilerimi vermeye hazırım. İşte siz yirmi yılınızı vermişsiniz. Büyük bir çaba sarf ediyorsunuz, fakat bu durumu kurtarmıyor. Bunları topluma anlatmanız lazım. Karayılan'a, Karasular'a minnettarım, ama yetmiyor. Liderlik başka bir şey. Hükümetin durumu sizinkinden farklı değil. Mevcut pozisyonu ölüm döşeğinde bir hastayı da kurtarmaya yetmiyor.

A. Öcalan:
( S. 416) 12 Eylül darbesi bizimle alakalı yapıldı. Bugün bizim çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor. Türkiye toplumu tekrar bu felaketleri yaşamsın diye on üç yıldır bir şeyler geliştirmeye çalışıyoruz. Biraz saygılı olsunlar. Hala idamımı tartışıyorlar. Ben Kandil'in savaş tarzını da benimsemiyorum. Zamanında iki yüz bin insani da AKP'ye kattınız. İşaret geldi Karayılan'dan. Cizre ayakta. İşte H... Cizre'ye gitti, açıklama yaptı, çocuklar öldürülmeye çalışıldı. Hiçbirinin hesabını soramadık. AKP Kobane için silah götürdü. Kobani'yi iki gün direnmeden alacaklardı. Öcalan'ı da, kendinizi de kandırıyorsunuz deyin. Otuz yıllık savaş benim irademle olmadı. İlk günden itibaren Özel Harp, Hogir, Semdin vb. Ceteleri yönlendirdiler. Sonuç felaket oldu. Devlet de, biz de sonuna kadar bulaştık.

Ben özgürlük savaşçısıyım. Savaş bu biçimde olmaz. Ben yıllardır tedbir alin dedim. Orada bir koridor açın dedim. Yok, Barzani izin vermemiş. Sen Barzani'den izin alarak gerillacılık yapamazsın. Barzani'ye bakarsan bittin sen. Böyle bazı durumlar oldu. İşte anlatmıştım, Karayılan bir haber gönderdi. İki asker varmış. Bunların Orgeneral Güreş'in kahvesine zehir katma durumu var. Buraya bir binbaşı geldi ve bu örgütün yapmak istediği şey nedir diye sordu. Ben de bu bizim işimiz değil dedim. Karayılan bana haber gönderdi. Ben ne yapın ne de yapmayın derim, izleyin dedim. Karayılan sorumluluğu üzerime atıyor. Bu vahim bir hata, üzerime yıkacaklar. AKP hükümeti de üzerime yük bindiriyor.

Heyet: Başkanım, IŞID türbeyi anlaşarak komutanların karargahı gibi kullanıyordu. Bunun sebebi oranın rejim tarafından dokunulmaz oluşuydu. Bildiğimiz kadarıyla IŞİD karşıtı koalisyona dahil oluyor hükümet. Amerikalılardan da izin almışlar. Bence IŞİD'le de zımni bir anlaşma yapmışlar. Tüm bu isleri yapabilmek için de PYD'den yardim istemişler. Genel hatlarıyla budur.

A. Öcalan: O önemli, bu devletin politika değişikliğini gösterir. Kim aktarmış? Koalisyona girecekler yani. Yani zımni uzlaşma ortadan kalkacak.

(S. Arkadaş burada bu anlaşmanın kalkacağına güvenmemek gerektiğini, Tayyip Bey ile yaptığı eski görüşmeye dayanarak ve Tayyip Beyin 'Her şeyi yapacağım ama Rojava benim kırmızı çizgimdir' söylemini referans göstererek aktardı.. Tayyip Beyin bu tutumunda hiçbir değişiklik göstermediğini belirtti.)

A. Öcalan ( S. 418) Türk sistematiğinde devlet kararını belirtiyorsunuz. Otuz yıllık savaş hesapları diyorum, bilmek zorundayım. Karayılan koridorun açılacağına inandığı an bitti dedim ve gülünç buldum. Aynı şeyi HDP'ye de söyledim. Hakan Fidan yerine yeni seçilen müsteşar var. Yalçın Akdoğan bu olayların gelişmesini benim açıklamalarıma dayandırmak istedi. Bizimki bir emrivakiiydi. Ama tereddüt etmedim ve yazdım. Bu olaylar bir tuzaktı.

Kamu Görevlisi Müsteşarı: Salih Müslim ile görüşüldü. İstedikleri önemli hususlar oldu. Cezire ile Afrin arasında bir koridor açılmasına katkıda bulunmamız ve kolaylaştırmamız istendi ve lojistik ihtiyaçların giderilmesine dair talepler görüşüldü. En önemlisi, irtibat noktası tesisi, yani temsilcilik. Kobane ile Cezire arası koridor, Şenyurt-Dirbesiyle kapısının açılması, STK'lara kolaylık göstermek, yüz jeneratör ve şartları değiştirecek geniş boyutlu ihtiyaçlar konuşuldu.

A. Öcalan: Ben ilk günden beri söyledim. Suriye meselesi AKP hükümetinin kaderini belirleyecek. Üç şey var. Biri Suriye meselesi. Ben 20 yıl orada kaldım.

KGM: Biliyor musunuz, oradaki evlerde gördüm. Sizin resimleriniz hala duvarlarında asiliydi.

"İSMİM ALİ'YDİ BU DA BİR DEVLET İLİŞKİSİYDİ"

A. Öcalan: Yıl 1982. Tabii ismim Ali'ydi. Ali ismi ile geçtim. Ne Suriye ne de Filistin yönetimi biliyor, beni tanımıyorlardı. İki bucuk yıl kaldım, Ali ismiyle kaldım.

KGM: Primkov o zaman KGB sorumlusuydu.

A. Öcalan: Asil silahsızlanma kararını Andropoz verdi. Asil bizimle görüşen RIFAT'tır. 82'de kardeşi Esad'ı devirmek istedi. O zaman Hafız hasta miydi neydi, hastaneye yatırmışlardı. Tıpkı Erdoğan hastanedeyken Cemaat'in 7 Şubat darbesiyle Hakan Fidan'ı alma girişimleri gibi. Rıfat iktidarı ele alacak, ama Kürtler ne olacak? Rıfat alelacele 'Gidin Ali'yi bana getirin' demiş. Helikopterler falan. Kürtlere kimlik verilmemesine rağmen bana Suriye kimliği verdiler. O zaman kadar Filistinli lider Naif Havatme'nin bana verdiği kimliği kullanıyordum. Hafız geldi ve Rıfat'ı alaşağı edip sürgüne gönderdi. O zamandan beridir de sürgünde. Darbeye karsı darbe oldu. Birlikte Lazkiye'ye gittik. Lazkiye'ye giderken yolda balık yiyelim dediler. Hiç aklımdan çıkmaz. Evlerine gittik, gece keçe üzerinde oturduk. Onların giydiği elbiseler var. Cemil Suudi ailesinden bir es almış. O zaman bir Kurtle bile ilişkimiz yoktu, ben giderek ilişki geliştirdim. Resim dediniz ya, sabaha kadar anlatsam bitmez. Bu da bir devlet ilişkisiydi.

"TANER AKÇAM TÜRKİYELİ BİR KADIN BULDU, ÖRGÜTÜ BİTİRDİ"

Evlilik, asklar... İste bir kadınla evlendiriyorlar, aile oluyorlardı ve liderleri bu yöntemle kontrol altına tutuyorlardı. Rahmi var iste. Taner Akçam Türkiyeli bir kadın buldu ve örgütü bitirdi. Nasuh sevdiğim bir adamdı. Taner'in yaptıklarına dayanamadı ve kanserden öldü. Onun adına bir şeyler yapılmalı. Bu ittifak o yüzden önemlidir.

SURİYE'DE KALDIĞIM EV İSTİHBARATIN EVİYDİ

Öcalan:
S. 420: Suriye'de kaldığım ev istihbaratın eviydi. Cemil 'O ev benim ev olacak' demiş. Ben de her gittiğimde o evde kalıyordum. Bir gün bir kadın evin bahçesinde ata binmiş, gülerek bir oraya bir buraya gidiyor. Apo, dikkat et dedim. Miraç Ural'ın çocuğu oldu. General olmuş. Bu ilişkileri anlatıyorum. Kadın yoluyla tuttular, general oldu, mareşal oldu. Taner'in derdinden Nasuh da kanser oldu, öldü. Tek devrimci kaldı mi o dönemden? Nasuh kahroldu. Miraç da öyle gitti. Suriye'ye nasıl girdiğimi anlattım. Bana da ayni yolları denediler. Ama ben kendimi korudum. Beni Kesire ile olan evliliğim kurtardı. Evliyim dedim, aile var dedim. O kadın ilişkilerine net sinir koydum. Onlar da öyle vazgeçtiler. Kesire de 'Asil devrimci benim demiş' Cemil`e. Benim için 'O Sünni, ben Aleviyim demiş'. 'Apo'yu ikinci plana atin' demiş. Cemil 'Biz sana inanıyoruz, o kadına inanmıyoruz' dedi. Cemil'in böyle doğru yönleri vardı. O dönem Demirel beni Suriye`den istiyor. Hafız beni uzaklaştırmak isteyince Cemil tepki göstermiş. 'Apo giderse kalpten ölürüm demiş'. O günden doğruyu görmüş. Ben cıktım Suriye çöktü.

Türk sol geleneği acayip bir sorumsuzluk içinde. Devlete karşı en büyük mücadeleyi ben geliştirdim.

KGM: KCK operasyonlarını da cemaat yaptı.

A. Öcalan: Bunlar şimdi KCK'yı MİT kurdu diyorlar. C.Ö'ye tüzüğü hazırlayan adam, Efkan Bey'e de programı hazırlamış diyorlar. Burada biz E... Beylerle tartıştık. Onlara yeni bir örgüt gerekiyor dedim. PKK illegal kalıyor. Legal örgütü KCK olarak kuracaktım. Cemaat bunun kokusunu alır almaz yöneldi. MİT'i suçlamaları da buradan geliyor.

A. Öcalan: Darbeyi buradan önledim. O dönem Taraf gazetesinin yayınlarına, Kandil“in korkunç hazırlıklarına ve karakol baskınlarına bakarsanız, nasıl büyük bir tehlikenin atlatıldığını görürsünüz. Bese de "2013 yılını savaş yılı ilan etmiştik" dedi. Karayılan'a 2013 yılı savaş çizgisi devam etmeli demişlerdi.

"TÜRKİYE'NİN SİLAHLI KÜRTLERE İHTİYACI VAR"

A. Öcalan
( 422): Hükümete anlatın. Apo silahlı güçlerin darbe tehlikesine karşı güvencedir deyin. Darbe tehlikesi kalktığı anda silahlı güçler de devreden çıkacak deyin. Yalcın Doğan'a da anlatın. Davutoğlu'na da... İran, Esad, IŞİD darbe tehlikesi oldukça benden çok Türkiye'nin silahlı Kürtlere ihtiyacı var. Biz bu güçleri nerede konumlandıracağımıza karar vereceğiz. Suriye'de mi, Şengal'de mi, Kandil`de mi yoksa Cudi-Gabar'da mi konumlandıracağız? Devlet de bunu anlasın.

"AKP İLE DEMOKRATİK İTTİFAKIN SINIRLARINI ÇİZİYORUM"

A. Öcalan
( S. 424): Ben AKP ile demokratik ittifakın sınırlarını çiziyorum. Demokratik vatan, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet için savaşıyorum. Karşı taraf bunu bir darbe olarak değerlendiriyor.

İlk kez Doğu'yu çözümleyeceğim. Babası Sadık Perinçek'ti. Tüm verilen Doğu'nun dizayn edilmiş sahte bir Amerikancı olduğunu gösteriyor. Tıpkı Tahim, yani Taner Akçam gibi. İbrahim Kaypakkaya bunu biliyor. O dönem Doğu yakalanınca hemen teslim oluyor. 1971'de ajanlaşmıştır. Özel Harp Dairesi'ne girdiği kesin. Daha öncesi de olabilir. Hatta babasında da olabilir. Bunu araştırabilirsiniz. (Devlet yetkilisine dönerek) Aslında komuta da Doğu'da değildir. Doğu sadece önde görünüyor. Komuta İsmail Hakkı Pekin'dedir. Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı'ydı. AKP'ye söyleyin. Doğu ile ittifak yapıyorsanız kutlu olsun. İran ile ilişkisi önemlidir. İdamlarla İran IŞİD'den daha beter şeyler yapabileceğini gösterdi. Iran bunlarla ilişkiye girmişse bu İran'i da götürür. İran'da şu anda müthiş bir iktidar mücadelesi var. Ruhani, Ahmedinejat diğer kanatlar iktidar mücadelesi yapıyorlar. Bu ittifak İran'ı yıkımını hazırlar.

KARAYILAN'LA DA SALİH MÜSLİM'LE DE AYNI AŞİRETTENİZ

A. Öcalan: Karayılan da, ben de, Salih Müslim de ayni aşiretteniz. Meşhur bir aşirettir. Ben aşiretçilik yapmasını bilmem. Bundan pek memnun da değilim. Ama Urfa'nın kurtuluşu işgale giden 300 kişilik Fransız askerinin Suruç önlerinde pusuda öldürülmeleriyle oluyor. Antep'te Karayılan vardır, meşhurdur. Onların direnişi önemlidir. Yani iyi kötü bir şeyler yaptık. Simdi o tarihe dayanarak yeni bir ittifak yapmak istiyoruz. Ancak koalisyon elimizden alındı. Kürtler bir anda kıymete bindi.

TÜRK DÜŞMANLIĞIM BİTTİ

Ben Buraya geldiğimden beri Türk düşmanlığım bitti. Korktuğum ya da burada olduğum için değil, sorguladığım için bu sonuca ulaştım. Teorim doğru, tüm liderlerden daha fazla çalışıyordum, ama basari neden yeterli değil hep düşünürdüm. Bunu sorgulayınca sömürgeciliğin tarihini inceledim. Pek çok sonuca öyle ulaştım. Vadettin İnce, Muhsin ve benzerleri bizim teorimizi satmaya çalışıyorlar. Ben iğne ile kuyu kazar gibi teori ile uğraştım.

Süheyla Kaplan / Almanya

Odatv.com




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 20.02.2016- 16:44


Öcalan Hz. Muhammed hakkında bakın neler söylüyor...

Resim Ekleme

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntılar çıkmaya devam ediyor:

Öcalan: ( S. 50) : Biz bu süreci solun da önünü açmak için yürütüyoruz. Sol dirilecek, bastırılan solun önünü açıyoruz. Onların da legalleşmesi gerekiyor. Burjuvazi zor ile bastırdığı için biz illegaliteyi seçmek zorunda kaldık. Yoksa normal olan legalitedir. AKP muhafazakardır. Diğerleri milliyetçi. Ulusalcı. Arada muazzam bir boşluk var. Sol bunu doldurabilir. Mustafa Suphiler’den bu yana sola yapılanların hesabını soracağız. Ben sol gelenekten geliyorum. Ama sosyalizmi bilimsel ele alıyorum.

S. Demirtaş: Nevruz’da okunan mesajınız güçlü etkiler yarattı. Tartışmaları izlemişsiniz. Özellike İslam bayrağı adı altında yaşama dair yaptığınız tespitleri bir gelecek vizyonu olarak dar yorumlayanlar konuyu başka şekilde ele aldılar.

Öcalan: Evet, bunu istismar edenler oluyor tabii.

S. S. Önder: Siz Alevileri bir kültür olarak tanımladınız, ama bu çok iyi anlaşılmadı.

ALEVİLERE SÜNNİLERDEN DAHA FAZLA SAYGIMIZ VAR

Öcalan:
Ben İslamı bir kültür, mezhepleri de bu külltürün bir parçası olarak alıyorum. Bilimsel olarak yaklaşıyorum. İslam’ı yaşayan biri değilim ama kaba anti- dinci de değilim. Son dokuz yüzyıldır mezhep farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşıyoruz. Kapitalist modernite son dönemlerde korkunç bir düşmanlık yarattı bu çevreler arasında. Cumhuriyet kadroları da bunu yaptı. Elbette Alevileri anlıyorum. Korkmuşlar, yeri gelmiş dağlara sığınmışlar. Alevilere sünnilerden daha fazla saygımız var. Ama biz Alevicilik yapamayız. Kürtçülük de yapamayız, Türkçülük de. Hepsi sonuçta faşizmi besler, yoksa ırkçı oluruz.

MAHÇUPYAN’I BEN ÖNERDİM

Ben biraz buradaki tarihsel gerçeğe dikkat çekiyorum. Ermenilere soykırıma kadar giden uygulamaların zeminini oluşturan işte biraz da bu Taşnak milliyetçiliktir. Bunlar İttihat Terakki’nin kuruluşunda bile yer aldılar, biliyorsunuz. Ben bu konularda kitap yazacağım zaten. Bu süreçte Ermenilere de yol açıyoruz. Akıllı bir Ermeni olsaydı bunlar olmazdı. Yaralarını kendilerinin deşifre etmesi gerekir. Mahçupyanı’da ben önerdim. Ermeni karşıtı değilim. Milliyetçilikle Ortadoğu’da ne devlet kurulur ne başka bir şey yapılır. Buna izin vermezler. Alevilerin durumu acıdır. Dağılmışlar, sol etrafında onlar da parçalanmışlar. Avrupa’ya oradan oraya gitmişler. Biz Aleviliğin de halkımızın bir kültürü olduğunu biliyoruz, bunun farkındayız.

Yetkili: Alevilerin çok fazla bir tepkisi olmadı sanki. Sadece Tunceli İl Başkanımızın bir tavrı oldu.

S. S. Önder: İşin ilginç tarafı, bu itiraz eden Ermeniler de Aleviler de bize bugüne kadar bir tek oy vermediler. Ermeniler AKP’ye, Aleviler ise CHP’ye oy verdiler. Bir tür Stockolm sendromu gibi.

Öcalan: Önümüzdeki günlerde Suriye’deki duruma dair heyetle konuşacağız. Bazı kararlar alacağız herhalde. Yeni oluşacak Suriye’de bizimkiler başat rol oynayacaklar. Orada özerk bçlgeler olur. Kürtler, Aleviler, hatta Araplar için de özerk bölgeler olacak gibi. İsviçre’deki gibi özerk bölgeler.

HZ. MUHAMMED ORTADA KALMIŞ KADINLARI ALMIŞ YANINA

S. S. Önder:
( S. 54) Sayın Başkanım, İslam öncesi Mekke dokuz ailenin tekelindedir. Kuran onlardan ‘bahçe sahipleri’ diye bahseder. Bunların izni olmadan kimse bir iş kuramaz ve hep bunlara borçlandırılır. Borcunu ödemeyenlerin kızları Mekke kerhanesinde sermaye yapılır. Kız çocuklarının öldürülmesi bundandır. Muhammed buna itiraz eder.

Öcalan:
Hz. Muhammed enteresan bir devrimcidir. Çok evlilik yapmış diyorlar ya, aslında çok evlilik değil, ortada kalmış olan kadınları alıyor yanına. Belki bir tür kendi örgütü gibi yaklaşıyor bu kadınlara. Yoksa sırf cinsellik olarak değerlendirmek yanlış olur.

....

S. Demirtaş: ( S. 56) Adalet Bakanı ile bu konuyu konuştuk. Sizin için daha geniş bir çalışma mekanı hazırlığı yapıyorlarmış. Size yardımcı olacak birkaç mahkumu daha ilk edapta buraya almayı düşünüyorlarmış.

Öcalan: Tamam, kendisine selam söyleyin, açıklamalarını ve çalışmalarını beğeniyorum. Ben üst solunum yollarından rahatsız olan biriyim. Daracık hücrede yoğun çalışma temposu içinde çat diye düştüm diyelim. Sağlık ekibi chek-up yapabilecek donanımda olursa iyi olur. Güvenlik için bir şey demiyorum. Ben bazı arkadaşları buraya isteyebilirim. Dört kadın dört erkek ismi hazırlasınlar, kimler olabilir diye bana getirirsiniz. Yaratıcı, çalışkan, biraz bana yardımcı olabilecek kişiler olabilir.

...

S. Demirtaş: ( S. 80) Sebahat Tuncel’in selamları vardı. Seçimlere Batıda HDP ile girmek iyi olur mu diye bir tartışma yürütmek istiyor.

Öcalan: Yok, Doğusu Batısı yok. Birleşik olmalı. Şimdi bakın, Türkiye’de siyasette bir kırılma yaşanıyor. Ulusalcılar da kendilerine çekmek istiyorlar. Kürtler yıllarca yeterince uyandılar. Şimdi Türkler de Batıda uyanıyor. HDP’yi tam da bu dönemde aktifleştirmek gerekmekz mi acaba? Sadece Doğu’nun partisi olarak seçimlere girmek BDP’de sıkıntı yaratabilir.

S. Demirtaş: Açıkçası biz HDP yeterince hazır ve örgütlü olmadığı, bir parti haline gelmediği için biraz riskli gördük. Bu nedenle BDP ile girelim dedik.

Öcalan: Yıllarca neden örgütleyemediniz? Sabahat, Sırrı, Ertuğrul neden örgütleyemediler? Emekçiler, Alevileri örgütlemek gerekirdi. Kürt kitlesini kazanabileceğimiz kadar kazandık. Biraz da Türk kitlesi kazanılırsa politik öngörüme göre yüzde 15’i geçebilir. Sırrı gelseydi kendisini eleştirecektim. Geçenlerde Fatih Altaylı’ya siyaseten emekli olacağını söylüyor. Olmaz öyle, olacağı varsa da insan politik davranır, söylemez açıkça.

...

ESAD İLE DE ANLAŞIRIM

Öcalan:
( S. 84) Kandil için üzülüyorum. Sayın Başbakan ‘Fikir savaşı yapalım’ dedi. Tamam, yapalım. Nevruz bildirisinde var işte, ben de uygun gördüm, yazdım. Şiddet olmasın diyor. Olmasın, tamam. Yerine demokratik siyaseti ikame edelim diyor. Edildi mi? Hayır. Yasalar halen engel. Örgüt olarak siz de hazırlıklı değilsiniz. Daha çok hazırlanmalısınız.

Yarın Suriye’de Kürtler kendilerini nasıl savunacaklar? Gücün olmazsa katliam yaparlar. Erdoğan’a söyledim. Esad etrafını sarar, sen de kapıları açıp devlet olarak yardım etmezsen, geçici bir ittifak ile Esad’la da anlaşırım. Kendimi nasıl koruyacaksam öyle korurum tabii.

Öyle karakol, yeni korucu alımı falan olursa biter. ( Yetkiliye) hükümete söyleyin bunu. Türk ordusu bünyesinde bir Kürt birimi niye olmasın? Geçmişte vardı, bazı kolordular Kürtlerden oluşuyordu. 19. yüzyıla kadar Kürtler kendilerini böyle koruyorlar. Devletle bütün bunları tartışacağım. Evet, çatışmazlık devam edecek. Ama AKP öyle mal bulmuş mağribi gibi davranmamalı.

...

S. Demirtaş: ( S. 98) Kürt basının selamları vardı. Röportajı Özgür Gündem’le yaptık. Televizyondakilerin, gazetedekilerin selamları vardı.

Öcalan: Siz de basındakilere selam söyleyin. Özgür Gündem, Gün TV başta olmak üzere daha güçlü bir hazırlıkla sürece girsinler.

HAKAN FİDAN SAMİMİ GELİYOR BANA

Hakan Bey ( Fidan) samimi geliyor bana. Ne diyorsunuz? Öyle mi?

S. Demirtaş
: Evet, Hakan Bey devlet memuru gibi yaklaşmıyor, güven veriyor, bu sorunu içten bir yaklaşımla çözmek için gayret ediyor. Ancak hükümette aynı ağırlık ve ciddiyet yok. Sorun da budur zaten.

...

ÖZAL, ECEVİT, ERBAKAN BENİMLE İLŞKİDE OLANLARDI

S. Demirtaş:
Başkanım, yeriniz değişti mi? Biraz da sağlık sorunlarınızla direkt ilişkilidir çünkü.

Öcalan: ( S. 105) Hayır, değişmedi henüz, bayramda olabilir. İnşaat bitmiş diyorlar. Evet, sağlık meselesini biraz açalım. Özal, Ecevit, Erbakan sağlık sorunları nedeniyle süreçlerden tasfiye oldular. Bunlar benimle ilişkide olanlardı. Şu anda gördüğünüz gibi ayaktayım. Ama bu benim sağlık sorunum yok anlamına gelmez. Uzman hekimler geldiler, yine olabilir tabii bunlar. Ama asıl önemli olan benim burda güvenliğimdir. Gladio bile bana yönelebilir. Ben İmralı’da ölmem, öldürülürüm. Burada geçen on yıldan sonra bu artık bir öldürüm olur. Aniden nefesim durdu diyelim, işte bu öldürümdür. Doktorlar gelip gidiyor. Üst solunum yolları sorunları var tabii. Yaşlanmaya bağlı doğal sorunlar bunlar. Açıkçası bir Özal, Ecevit , Erbakan hadisesi olmamalı. Bunu Beşir Bey ile de konuşun, bir çözüm bulunsun. On beş yıl rehine mi olur? Bu devlet için de bir sorundur.

ABD’nin beni teslim etmedeki amacı provokasyondu. Ecevit bile söyledi. ‘Niye teslim ettiklerini anlamadım’ dedi. Apo çıkarsa Türkler karşı çıkar deniyor. Oysa doğru anlatılırsa Türk halkının da çıkarlarını en iyi benim savunduğum görülür. Beşir Bey ‘Apo çıkarsa oy oranımız düşer’ diyormuş. Beşir Bey bu durumu neden anlamıyor?

...

TAYYİP BEY’E YARDIMCI OLMAYA ÇALIŞTIM

Öcalan:
( S. 107) Bu paralel devlet denen şeyi biraz açayım. Türkiye’nin NATO’ya alınmasından bu yana üç lobi üzerinden politikalarını oluşturup hayata geçiriyorlar. Menderes’ten beri öyledir. Sürekli komplo imal ediyorlar. Türkeş bile gitti, eğitimini aldı. 90’lı yılların başında Doğan Güreş Londra’ya gitti. Dönünce ‘Bize yeşil ışık yaktılar’ dedi. Kürt tasfiyesi ondan sonra başladı. Bunlar hep lobilerin kararıdır. Tayyip Beyi de bu Londra politikaları üzerinden etkiliyorlar. Ben biraz Tayyip Bey’e yardımcı olmaya, demokratik bir parti olmalarını sağlamaya çalışıyorum. Çatışmaları bitirdik diye öyle bittik, çaresizdik anlamına gelmez. Ama bu geçmişte çok anlaşılmadı. Bunu heyetle de tartıştık. 156 sayfalık yol haritası hazırladım, ama kabul görmedi. Yeniden çatışmalar başladı, savaş lobileri devreye girdi. Ordunun bizimle çözüme gitmek isteyen kesimi de Ergenekonla birlikte tasfiye edildi. ABD yaptı bunları, yoksa Tayyip Bey bir onbaşıyı bile tasfiye edemez. Cemaatin savcıları eliyle yaptılar. Sonra KCK operasyonlarını da aynen yaptılar. Zaman gazetesi eliyle cemaat PKK’nin tasfiye olabileceğini işliyor. Bunu Beşir Bey ile konuşun. Bunların amacı savaşmak. Bir kediyle bir köpeği aynı torbaya koyup ağzını bağlamak istiyorlar.

...

Öcalan: ( S. 109) Ben çatışmasızlık ortamını 1 Eylül’e kadar devam ettirmekten yanayım. 1 Eylül Dünya Barış Günüdür. Sonrasında Kandil ve siz ne yapacağınıza karar verirsiniz. AKP seçim diyor. Olur mu, yüz yıllık sorun seçime kurban edilir mi?

Gidiş ( çekiliş) kanunsuz ve gizli oldu, ama dönüş kanunsuz olamaz. Gidiş kanunsuz ve silahlı oldu, gizli oldu. Çözüm olmazsa dönüş de bçyle olur. Ben bir tek gerillayı bile tutamam.

Beşir Bey’e söyleyin. Tam beş proje oldu, hepsi boşa çıktı. Sırf seçim hesabına bunlar feda edilemez. Emre Bey bile ‘Kanun çıkmazsa ben de dağa çıkarım’ diyordu. Düzenleme yapmak vatana ihanettir diyorlar. Özal da, askerler de kanun çıkaracağız diyorlardı. Lobiler bunları cesaretlendirip tasfiyeye heveslendiriyorlar. Bir hez daha uyarıyorum. BU bir oyundur, ama bu oyun 1 Eylül’e kadar bitecek.

Adamlar ‘AKP Kürtü’ yaratıyorlar. Şimdi de ‘Cemaat Kürtü’ oluşturuyorlar. Kozmik odalarda bunları planlayıp hayata geçiriyorlar. Ramak kalmış ki boğaz boğaza birbirimize gireceğiz.

...

Öcalan ( S. 126) Özal’dan beri sekiz, dokuz ateşkes geliştirdim, savaşın hızını düşürdük. En son sekiz, dokuz aydır da bu defaki iyi gitti, en kapsamlısı oldu. Ama AKP halen şunu düşünüyor. Paralel devletin tesfiye önerilerine kanıyor, çaresiz kaldığımıza inanıyor. Oysa askeri olarak en güçlü olduğumuz dönemdir.

Sayın Beşir Bey’in bilmesi lazım, kendimizi asla tasfiyte etmeyeceğimizi. Her çatışmanın bir barışı vardır. İstiklal Savaşı iki yıl sürdü, şahadetleri bundan azdır. Aşiret kavgası değil bu. Mesele PKK meselesi değil, yüğzyıllık çatışmayı sonlandırıyoruz. Tek çatı altında çözüm bulup, bitiriyoruz. ‘Apo-PKK meşrulaşacak’ diye bundan kaçarsanız, devlete de en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Özal, Erbakan, Eceviz bunları benden istedi. Paralel devlet devreye girip bozuyor.

PKK içerde ve dışarda tarihin en büyük savaş potansiyeline sahip. İran ve İsrail PKK’yı silahlandırır. Hatta paralel devlet bile yapar. İçerde de genç potansiyeli daha fazladır. Bu bir tehdit değil, işin doğası gereğidir. Anlamlı barış yasal ve anayasal değişimleolur. Ama basit bir seçim barajına, eğitim meselesine bile kapı aranmıyorsa tasfiye peşindedir.

....

Öcalan: ( S. 129) Devlet beni on beş yıldır sınıyor. Artık diyoruz ki, en Kürtleri böyle güdemezsin, biz de devleti böyle taşıyamayız. Barışmak, normalleşmek. Son üç yüzyıllık hikayedir. Ben nasıl bu işe girdim? Önderlik iddianız varsa, ki isteğiniz ve hevesiniz var, o halde donanımlı olmalısınız. Çok ilginçti, o spiker size sorular soruyor. Şirin Payzın hanım, Öcalan da sizi takip ediyor dersiniz. Bazı şeyleri merak ediyorlar benimle ilgili olarak. Sizi ölçüp biçmeye, sizi sahneye çıkarmaya çalışıyorlar. Sizin de buna hazırlıklı olmanız lazım, donanımlı olmanız lazım.

S. Demirtaş: Birkaç gündür aydınlar ve gazetecilerle toplantılar yaptık. Sizlere selamları vardı. Sürecin güçlü pratik adımlarla ilerlemeleri gerektiğini onlar da söylüyor. Mithat Sancar, Cengiz Çandar, Filiz Koçali kendisi aynı zamanda eşbaşkan yardımcımızdır. Oral Çalışlar, Nuray Mert, Osmana Kavala ile görüştük. Selamları vardı. Ayrıca Mithat Sancar uluslararası müzakere deneyimleri konusunda uzmandır, o da bazı mekanizmalar öneriyor. Barzani’nin ve Güney hükümetinin arabulucu olarak devresye girmesi iyi olur diye onlarla da konuşmuş. Mesut beyin sizi burada ziyaret etmesi önemli olabilir diyor.

Öcalan: Aydınlar İzleme Kuruluna dönüşebilirler aslında, gelip burada benimle de görüşebilirler, isterim. Mithat Sancarla da görüşmek isterim. Nazan Hoca da olabilir. Beşir beye bunu önerin, tartışın. Mesut beye de işte eşbaşkanlık önerdim, Leyla ciddi olursa olabilir bunlar.

Öcalan : ( S. 237) Söyle Altan’a bu demokratik vurgusunu anlat. Babasının hatırasını unutmaması gerekiyor. Ajanlarla yan yana durmamalı. İslam ile ikiyüzlülerini birbirinden ayırmak için roy oynayacaktı. Halen de bunu yapabilir. Ben de Müslümanım, sağduyulu bir Müslümanım. Bizim ki kültürel bir İslam’dır. Bu El Kaide ABD’de kuruldu. Cemaat ABD’de kuruldu. Bush Hristiyanlarca en büyük savaşını yapmak için Irak’a gitti. Bunlar iyice açığa çıkmalı. İhsan Eliaçık ve antikapitalistler doğru okuyorlar. Yapay İslam oluşturulmamalı. İslam’ı bunlardan kurtaracağız? Altan’a söyle, ben İslami renge karşı değilim. Altan Tan’ın tedbiri nedir? Onların hepsi ajan güçlerdir. Öcalan babanın anısı için bu ajanları teşhir etmeni bekliyor. Rantı, zalimi vb. teşhir et deyin.

...

Öcalan: ( S. 238) Devlet heyeti kendi tedbirini kendisi alsın. Erdoğan her şeyi yapabilir. Bombalarla katliam yapabilir. Paralel devletle Sakineler gibi elli kişiyi katledebilir. Ben bunlara, beni ‘teröristbaşını’ hangi merkezlerde tartıştılar, hepsini anlatacağım. Tüm bunları korkudan yapmadım, Türkiye’nin iyiliği Çin yaptım. Ama artık köşe taşını çekeceğim. Tehdit olarak algılıyorlarsa da öyle algılasınlar. O kasetin çıktığı adama da o zaman sen beni zırdeli olarak da göstersen PKK da, Kürt halkı da bunu yutmaz demiştim. Doğu Perinçek CIA’nın Neocon’un darbesine en çok hizmet eder, ama anti-Amerikancı görünür. ABD’nin en gerici darbe tezgahlarının teorisyenidir. Beraberindeki generaller de öyledir. Bunlar kullanılıp köşeye atılan adamlardır.

Erdoğan’ı da değiştirmek istiyorlar, Erdoğan direniyor. Kasımpaşalı ya! Ama ne olacağı belli değildir. Türkiye’yi herkes kendine göre yönetiyor. Mustafa Kemal’in de kendine has bir yönetimi vardı, kişiseşl yönetimdi. Mekanizmaları yoktu. Erdopan da mekanizmaları, devletin güç merkezlerini dengeleyemeyediği için diktaya gidiyor. Ama Atatürk’ün şahsi otoritesi yetiyordu. Ben PKK’da bu mekanizmaları oluşturdum. PKK’nın içindeki sistematiği ben kurdum. O nedenle kimse başına buyruk davranamıyor, kişisel birşey yapamıyor.

Bu üretimden Erdoğan sağ çıkmaz. O yüzden denge mekanizmalarını kurmalı. Bu mekanizmaya şimdi tarikatlar da dahil oldu. Erdoğan bu haliyle gider. Darbe mekanizmalarını kırmak için demokrasi ve denge sistemini hemen oluşturmalı. Oysa o ne yapıypor? Hüdapar’la görüşüyor.

KÜRTÇÜLÜĞÜ BDP’NİN TEKELİNE BIRAKMAYACAĞIM

A. Öcalan:
Boşuna uğraşıyorlar. Ben Kürtçülüğü de BDP’nin eline bırakmayacağım. Kürtçülüğü Barzani’ye de, Leyla’ya da bağlamaya çalışmasınlar, tehlikelidir. Leyla kaldıramaz bu Kürtçülüğü. Birkaç daha toplantı daha yapmam lazım ona Erdoğan’la bunların film çekmesine ne gerek vardı. O bayraklar, düğün, fotoğraflar, Şivan, hepsi tiyatro gibiydi.


Süheyla Kaplan

Odatv.com



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 22.02.2016- 10:17


Öcalan: IŞİD, Süleyman Şah'ta askerleri kesecekti

Süleyman Şah'ta IŞİD askerleri kesecekti, YPG ile gizli ittifak yapıldı, Barzani'yi ciddi uyarmaları gerekir

Resim Ekleme

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntılar çıkıyor. Odatv o notları yayınlamaya devam ediyor:

Öcalan: (s. 447) Barış, demokrasi, kardeşlik temelinde güçlerimizi bütünleştirmeye, entegrasyona davet ediyorum. Buna ancak komplocular, ajanlar, darbeciler karşı çıkar. Kobani halkının zaferini de bu üç kategori kapsamında selamlıyorum. Kobani bu bütünlük içerisinde bir kardeşlik unsuru olarak rol oynayacaktır. Burada Aşme olayına da değineyim. Süleyman Şah'ta IŞİD, yani John'un elemanları askeri kesmeye hazırlanıyorlardı. IŞİD tarihi yeri tehdit etti mi, etti. Nereye geldi? Bunlar en sonunda YPG ile gizli ittifak yapmak zorunda kaldılar. Süleyman Şah türbesi oradan alınıp Aşme'ye taşındı. Süleyman Şah mezarında artık rahat uyuyacak. Süleyman Şah canlandı.

Pervin Buldan: Mürşitpınar Kapısı şu anda kapalı. Aşme'de PYD bayrakları olduğu için kapıyı kapatmışlar. Bayrağın indirilmesini istiyorlar.


Devlet Yetkilisi: Bir istihbarat var, eylem tehdidi var, o yüzden.

KGM (Kamu Görevli Müsteşarı): Kobani ile hiçbir ilgisi yok. Sadece orası değil, şu anda bütün kapılar kapalı. Ama en azından Kobani'yle alakası olmadığını söyleyebilirim. Rejimin Türkiye'de büyük eylemler yapacağı istihbaratı için kapatıldı.

Öcalan: Mesajı Kandil'le de tartışın. Kobani ile ilgili söylediklerime Şengal'i, Mahmur'u, Kerkük'ü de dahil edebilirsiniz. Esad'ın toparlanma hareketi devrededir. Yeni bir IŞİD çıkar. Ben Reyhanlı patlaması olduğunda da bu tipik bir Muhaberat işidir demiştim.

Devlet yetkilisi: Söyledikleriniz doğrulandı. Reyhanlı patlaması Suriye muhaberatının işidir. Siz ilk günden söylemiştiniz.

Demirtaş: (119) Salih Müslim'in Türkiye ve İran ziyaretleri oldu.

Öcalan: Ne diyorlarmış PYD'ye?

Demirtaş:
Türkiye PYD'nin Suriye muhalefetiyle birlikte hareket etmesini istiyor. Muhalefetin bayrağını kullanmasını istemişler. Üçüncü çizgiyi sonlandırmak istiyorlar. Buna karşılık da sınır kapıları açılacak, Türkiye de oradaki yapıyla ilişki geliştirecek. İleride muhalefetle birlikte çözüm olunca Türkiye itiraz etmeyecek.

Öcalan: Şimdi tabii devlet kendini çatışmaya zorlayan durumların farkında değil. Reyhanlı gibi Kamışlı ve Resulayn'a doğru aynı şeyleri kaydırmak istiyorlar. Bunu kararlaştırmışlar.

Barzani de Türkiye ve Suriye üzerinden hamle yaparak, El Parti'yi hakim kılmak istiyor. Suriye rejiminin de hesabına gelir bu. Semelka hududunun kapatılması, pesmergenin yığılması falan.... Barzani'yi ciddi uyarmaları gerekir. Misliyle karşılık veririz denmeli.

Rojava'dakiler ilkeli yaklaşmalı. İsveç gibi kantonlar, demokratik özerk bölgeler olur. Hangi rejim olursa olsun, özerk yönetimler olacak artık. Başka çözüm yok. Suriye'de öyle homojen bir yapı ve yaşam mümkün değil artık.

Süheyla Kaplan

Odatv.com




Bu ileti en son ayhan tarafından 22.02.2016- 10:17 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 24.02.2016- 12:00


Öcalan: Tayyip'i Cemaat'ten uzaklaştıramadık

Öcalan: Bütün çabalarıma rağmen Sayın Tayyip’i Cemaat'ten uzaklaştıramadık. Darbe dinamiği var, önlemi al, burada büyük oyun var dedim. Tarih beni doğruladı.

Resim Ekleme  
 
HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntılar çıkıyor. Odatv o notları yayınlamaya devam ediyor:

Öcalan: (S. 264) Kandil’e 12 sayfalık mektup yazdım. (Sırrı’ya dönerek) Bu mektuba bir sayfa daha ekleyeceğim. Nevruz mesajını bu mektubun ruhuna göre yazarsınız, yine sen ve Pervin okursunuz. Yaresan ve Ezidi halkına mesajımı ilettiniz mi? Ermenilere dönük bir değerlendirmem olacak. Dünkü toplantımızı heyetle gerçekleştirdik. Daha çok darbeyle ilgiliydi. Bırakın bu sorunları çözmeyi, AKP sorunları büyüten bir konumda. Ben Emre Taner hem de Hakan Fidan’ın durumunu gördüm. MİT’in yeniden yapılanmasını gördüm ve bu süreci başlattım. 2009 tarihinden bu süreç benim üstüme kaldı. Süreci Sabri onlarla görüşüp bana ilettiler, süreç benim üstüme kaldı.

Öcalan: Bütün çabalarıma rağmen Sayın Tayyip’i Cemaat'ten uzaklaştıramadık. Darbe dinamiği var, önlemi al, burada büyük oyun var dedim. Tarih beni doğruladı. O darbeyi bu masa önledi. Başbakan'ı tümüyle kendilerine bağladılar. Bunlar en son MİT Müsteşarlığını ve Kürdistan bürolarını istiyorlardı. Yargıyı, polisi, spor kulüplerini de ele geçirmişlerdi. Peki niye böyle oldu? Çünkü MİT beş yıldır bizimle süreci götüren ekipti. Bunlar amacına ulaşsaydı, Hoca da Humenyi gibi Ankara’ya inseydi, İran'daki gibi bütün muhalefeti bitiren koyu bir faşizm gelecekti.

P. Buldan: Kendilerine Hakan Bey ile (Fidan) yaptığımız görüşmeyi aktardık. Hakan Bey giderken Kandil’e bir eylem planı önerisi yapmıştı. Onlar da bu öneriyi yanlış bulduklarını söylediler. Önderlik zaten oradadır, her toplantısı, mektubu bir plandır, projedir, yol haritasıdır dediler.

S. S. Önder: Bu karakol mevzularını bakanlarla da görüştük. İlk defa Efkan Bey’den bu durumda olumlu bir yaklaşım gördük. Efkan Bey Lice’deki karakolun yapımının tamamen durdurulacağını, diğer yerler için de ortak bir komisyonla hangisi gereklidir hangisi gereksizdir, birlikte tespit edebileceğimizi söyledi.

Öcalan: Bu öneriyi dikkate alın. Hakan Beyler (Fidan) bazen zorlanıyorlar. Bu konularda onlara yardımcı olmak lazım. Şimdi de alıkonanlar varsa onlara yardımcı olun. Hükümetle görüşün, onlar da hasta tutsaklar için duyarlı olsunlar. Kaçırmalar, hendek kazmalar ve yolu kapatmalar doğru değildir. Ama siz de Efkan'la konuşun. On bin nüfuslu Lice’nin dört bir tarafına kırk bin asker yığmak kabul edilemez. Tahriktir. Silvan olayında olduğu gibi tahrik yapılıyor. AKP de bu durumları artık istismar etmesin. Tüm karakollara değil ama stratejik olanlara izin vermeyiz.

Öcalan: (S. 20) Her KCK’linin içeri alınması bir ayaklanma sebebidir. İsyan çıkarmıyoruz. On bin kişi alındı. Bu da bir nevi darbedir. En son siz alınacaktınız, biz karşı hamle geliştirdik. En son parlamento grubu kalmıştı. Darbe şekil değiştirdi, ama hala devam ediyor. Yeni darbe Brüksel ve ABD’de planlanıyor. Türk-Kürt ilişkilerini yeniden tanımlamam işlerine gelmiyor. Benim üzerimde planları var. Doğan Güreş Londra’dan döndü, "Bana yeşil ışık yakıldı" dedi, dört bin köy yakıldı. İşadamlarını götürdüler.

ABD-İsrail-İngiltere’nin talepleri vardı. O zaman da MİT bu işe yatmadı. Tansu Çiller’in ikinci Atatürk olma sevdası vardı. Beni de bomba ile öldürmek istediler. Doğan Güreş- Tansu Çiller işbirliği de oradan (İngiltere’den) icazet almıştı. Sonuç olarak böyle bir durum yaşadık.

Cemaat'in merkezi ABD’dir. Bana göre Fethullah bir zavallıdır. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı. Bir yazar "Fethullah Gülen, Nur Hareketine sızdı" diyor, "Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması" diyor. Nur hareketini inceleyin, Said-i Nursi eski Nurs köyündendir. Nurs eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. Yüz yirmi devlette okul açmış. Bu para nereden geliyor? Florida kontrgerillanın eski merkezidir. Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla orada yerleştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vb. orada eğitildiler. Kontrgerilla sağda ve solda örgütleri ele geçirdi. (Altan Tan’a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontregrilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı. Savcı çağırdı, gitmediler. Bana göre bu direniştir.

PKK’NIN DEVLETLE DİYALOĞU BARIŞI AMAÇLIYOR

Öcalan
: (S. 152) PKK’nın devletle diyalogu (Yani benim PKK adına devletle girdiğim diyalog) barışı amaçlıyor. Devletle barış siyasi partilerle ya da hükümetle yapılandan ayrıdır. Benim sorunum devletle barışmaktır. Kırk yıldır PKK vardı, AKP yoktu. Ecevit, Çiller hatta Özal yoktu ama devlet vardı. PKK’nın barışı devletle olur, çabamız budur. Devlet isterse müzakereye geçer. İsterlerse olur, istemezlerse olmaz. Siyasi partilerin hükümetle sorunu var. Sizin devletle bir barışa ihtiyacınız yok. Demokratik çözüm diyorlar, siz de geliştirin. Ben barışı devletle yaparım. İsterlerse AKP’den birileri gelir. Dilenci pozisyona girmeyin. AKP devlet değildir. Selahattin Bey’in gelmemesi AKP’nin müzakere istemediğini gösteriyor.

CEZAEVİNİN DİĞER KISIMLARINDAKİ KONUŞMALARIMIZI DİNLEMİŞLER

Devlet Yetkilisi: (S. 274) Efendim, cezaevinin diğer kısımlarında yaptığımız konuşmaları dinlemişler.

Öcalan: Kimdir peki bunlar ? Cemaat midir? Diğer derin devlet midir? Anlamadım gitti.

Yetkili: Bizim alanımızda olmadığı için bir şey diyemiyorum.

Öcalan: Gerçeği Hakan Bey de, Başbakan da kendini koruyamıyor, onları da dinliyorlar. Onları dinleyen burayı da dinleyebilir. Doğal karşılamak lazım.

P. Buldan: 10 Nisan tarihinde İdris Bey ile Kandil’e gittik. Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Zaxo, Ali Haydar ve Rewar arkadaşlar toplantıya katıldılar. Hepsinin selam, saygıları var. Görüşmede daha çok seçim ve sonuçları değerlendirildi. Genel görüş seçimlerden hedeflere göre sonuç alamadık. Yakalanan düzeyde önderliğin ve hareketin çabaları doğrultusunda oldu diye ifade ettiler. Örgütün zayıflığı ve zaafları da etkili oldu dediler. Devlet bunu gördü ve bundan yararlandı.

P. Buldan: Devletin AKP’yi desteklediğini, oyların çalındığını ve kazandığımız belediyelerin elimizden alındığını ifade ettiler. "Sonuç daha iyi olabilirdi, yani bu atmosferde her yerde ilerleme kaydetmek gerekirdi" dediler. Bir de Başbakan'ın "yasal düzenleme yanlış olur" açıklamasına öfkelendiklerini söylediler. 12 Nisan tarihinde heyet olarak Adalet Bakanı ile de görüşme yaptık. Adalet Bakanı bir yasa hazırlığı olduğunu söyledi.

Öcalan: (S. 353) Dağdaki kadınlar, Rojava’daki kadınlar hepsi şunu bilmeliler ki, ben bir kadın devrimi için uğraşıyorum. Bizim kültürümüzde kadına "Mutlak mülk olacaksın" anlayışıyla yaklaşılıyor. Buna direndiğinde de öldürülüyorsun. İşte PJAK bütün bu sorunlara cevap ve çözüm olmak zorundadır. "Kadın mutlak birinin olmalıdır" diyorlar. Ben bu tutumdan nefret ediyorum. Mesela sen kaç yaşında evlendin?

P. Buldan: 19

Öcalan: İşte aşiret kızı olduğun için belki de zorla evlendirildin.

P. Buldan: Ben aşiret kızı değildim, aşiret gelini oldum.

AĞAR'I ÖLDÜREBİLİRİZ, AMA...

Öcalan:
Bu aşiret kültürünü aşmak zorundasın. Daha önce de belirtmiştim. Senin bu potansiyelin var, fedakarsın. Ama bazı şeyleri hala aşamıyorsun. Bu Mehmet Ağarlar’ın olduğu davaya geçenlerde yine katılmışsın, gazetede fotoğraflarını gördüm. Dik durmuşsun, mosmor olmuşsun. Şunu unutuyorsun. Orası Ankara’dır. Her şey onlarındır, mahkeme onlarındır. Her şeyi yapabilirler. Ama dikkat etmelisin. Bu sorunların çözümü kin ile olmaz. Bizim kırk bin şehidimiz var. Biz de Mehmet Ağar’ı ve diğerlerini öldürebiliriz, ama bu çözüm getirmez. Dediğim gibi, tüm şehitlerimizin mücadelesine uygun bir çözüm geliştirmek zorundayız. O mahkemeye katılanların hepsi alçaktır. İçlerinde Ayhan Çarkın var, çok cesur ve yiğit bir insandır, çok ciddi şeyler söylüyor. Savaşı öldürenler aynı şeyi sana da yapabilirler.

S. S. Önder: (S. 183) Yeni bir hat oluşturulmaya çalışıyor. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Fethullah Gülen ekseninde büyük sistem bunu yapmaya çalışıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ? Anlattıklarınız bununla da bağlantılı mı ?

Öcalan: Tam da onu söylüyorum. Aynı kapıya çıkar. Sarıgül de bu oyunun bir parçası. Bunu görmezse Erdoğan’ın ömrü az kaldı. Ben de bir şey yapamam. Aynısı şu anda da var. Benim sadece dört aylık bir marjım var. Bu aynı zamanda bir İran belasıdır. Hizbullah’ı da İran kurdu. Şimdi Suriye’de Hizbullah Şam’ı, Halep’in bir kısmını aldı. İran işte bu anlayışta. Türkiye ise hala bununla uğraşıyor. PKK’nın gücü Erdoğan’ın yaşamasını sağladı. Biz önlemesek çoktan gitmişti. Türkiye’de de Hizbullah’ın gelişmesini biz önledik. Beyrut’ta, Ortadoğu’da nasıl geliştiyse Türkiye’de de aynısı olacaktı. Biz önledik. Türkiye’yi Gladio’ya, Özel Harp Dairesine, Ergenekon’a teslim etmeyeceğiz. Bunun siyaseti burada yapılıyor. Türkiye’nin asıl siyaseti burada yapılıyor. AKP bunu yapamaz. Erdoğan bana başka tavır aldırmasın. PYD gücünü koruyacak.

Süheyla Kaplan
Odatv.com




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.02.2016- 02:29


Sırrı, Sayın Devlet ve Sayın Öcalan
Mehmet Kuzulugil


İmralı Tutanakları konusunda soldaki derin sessizlik sürüyor.

"Başkanım şunlar iyi de işte bunlar sürece ayak diriyor" cümleleri güzelce yerini bulmuş tutanaklarda.

Cümlelerde adı geçenlerde, adı geçmese de "kıza söylenen sözün gelini" olanlarda tık yok.

Tepkiler var.

Sırrı Süreyya'nın Öcalan'la birlikte Türkiye solunu çekiştirebilmelerine, bu çekiştirmelerde söylenenlere tepki gösteren insanlar. Twitter, Facebook gibi mecralarda açık ya da yarı açık biçimlerde bakan herkesin ya da sadece dostlarının görebileceği şekilde söylenen insanlar.

Asıl can alıcı konuyaysa henüz gördüğüm kadarıyla kimse dikkat çekmedi.

Hatırlatayım Nisan 2013 tarihli tutanakta şu konuşmalar geçiyor (Sırrı ve Sayın Öcalan adları bana ait. Tutanaklarda S.S.Önder ve A. Öcalan olarak geçiyor.:

Sırrı: Soldaki durumu ikiye bölmek gerekiyor. Yarattığı şok etkisiyle sarsıldı herkes. Bir kısmı temkinli yaklaştı. Bir kısmı hayal kırıklığı ile içindeki Kemalist'i açığa çıkardı. Biz birinci elden bilgilendirmeler yapıyoruz.

Sayın Öcalan: Temkinli yaklaşanlar kimlerdir?

Sırrı: Oğuzhan Müftüoğlu, Melih Pekdemir vb. ÖDP çevreleri. TKP vb. çevreler daha vahim yaklaştılar.

Sayın Öcalan: Nasuh Mitap ne yapıyor?

Sırrı: O benim Mamak'tan cezaevi arkadaşım. Diğerlerinden daha onurlu ve direngen bir cezaevi çizgisi vardı, ama şimdi münzevi bir hayat yaşıyor.

Sayın Öcalan: Biz bu süreci Solun da önünü açmak için yürütüyoruz. Sol dirilecek, bastırılan solun önünü açıyoruz. Onların da legalleşmesi gerekiyor. Burjuvazi zor ile bastırdığı için biz illegaliteyi seçmek zorunda kaldık. Yoksa normal olan legalitedir. Parlamentonun ileride yapacağı çağrıyla sol da legalleşecek. AKP muhafazakardır, diğerleri milliyetçi - ulusalcı. Arada muazzam bir boşluk var. Sol bunu doldurabilir.

(İmralı tutanakları, Weşanen Mezopotamya, Neuss - Almanya, Kasım 2015, sayfa 50)

Görüşler üzerine bir şey söylemeyeceğim. Öcalan'ın sola biçtiği rolün (önü açılmış olanının bu arada!) muhafazakarlıkla milliyetçilik arasındaki "muazzam boşluğa" dair olması mesela, gerçekten çok hoş. "İkibuçuk metre karelik" bir boşluğu mu kastediyor acaba?

Ama asıl üzerinde durulması gereken nokta başka. Tutanaklar kitabında "Bastırılan solun önünü açıyoruz" başlığıyla aktarılan 3 Nisan tarihli görüşme esasen Öcalan'ın "islam bayrağı altında yaşam" açıklamasını yaptığı Newroz mesajı ve hızlanan sürece ilişkin farklı tepkilerin değerlendirildiği bir görüşme.

Görüşmenin bir yerindeyse sürece yönelik soldaki yaklaşımlar konuşuluyor.

Bir bakıma solun "sürece" uyumu masaya konulmuş oluyor.

Pekdemir ve Müftüoğlu'nun belirlediği ÖDP çizgisinden şikayetçiler. TKP ise vahim.

Öcalan "Nasuh Mitap bize yakın durmaz mı" mealindeki sorusunu soruyor.

Sayın Öcalan ve Sırrı, süreci, sürecin önündeki engelleri, sürece dönük toplumsal tepkileri, solun konumlanışını konuşuyorlar.

Buna dönük gözlediğim iki tür tepki var.

“TKP vahim” gibi ifadeler nedeniyle oluşanlar.

Ve bu yaklaşımın Öcalan ve Sırrı'nın "solu nasıl etsek de sürece yedeklesek" gibi bir gündemi olduğunu çıkarsayarak verilen tepkiler.

Ben bu arada kaynayan bir noktaya işaret edeceğim sadece.

Bu konuşmalar yapılırken odada "sayın yetkili" de vardı.

Sayın Devlet...

Acaba sola verilmesi gereken süreç ayarı konusunu, buradaki operasyonel ihtiyaçları Sayın Öcalan'la Sayın Devlet başbaşayken de görüşmüşler midir?

Yok canım daha neler!




Bu ileti en son melnur tarafından 26.02.2016- 02:31 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 30.03.2016- 14:14


Öcalan hangi AKP'li Bakan’a "ahmak" dedi

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı kitaptan önemli ayrıntıları yayınlamaya devam ediyoruz. Fethi Yılmaz yazdı.

Resim Ekleme
 
HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntıları yayınlamaya devam ediyoruz.

ÖCALAN HANGİ AKP'Lİ BAKANA "AHMAK" DEDİ

Abdullah Öcalan 24 Haziran 2013 tarihindeki görüşmede o dönem sadece milletvekili olan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal'ı kastederek çok sert ifadeler kullanıyor. Ünal, PKK'nın geri geçilme politikasını eleştirince, Öcalan şöyle konuşuyor:

"A. Öcalan: Dün bir AKP'li söylemiş, Mahir midir nedir işte. "Tek kişi kalmayana kadar çekilme sürecek, ondan sonra bu adımlar atı­labilir" falan demiş. İşte bu yaklaşım felaket getirir. Ahmak mıdır nedir! Bizim milyonlarca sempatizanımız var sınırların içinde. Çe­kilme son kişi kalıncaya kadar devam eder dersen kendini kandırırsın sadece. İstesek gerilla halkın içine bile karışır. Bunları nasıl tespit edeceksin? Söylediğinin karşılığı yok, bunun farkında değil. Ne söy­lediğini bilmiyor. Önemli olan kalıcı çatışmasızlıktır. Bunu da sağ­ladık işte. Çekilme dediğin zaten devam ediyor, etmeli. Ama önemli olan ölümlerin durmuş olmasıdır" (s.87)

ÖCALAN, SAKİNE CANSIZ'IN ÖLDÜRÜLMESİNDEN CEMAAT'İ SORUMLU TUTTU

24 Haziran 2013 tarihli görüşmede Abdullah Öcalan, Paris'te öldürülen PKK'lı Sakine Cansız'ın öldürülmesinden Cemaat'in parmağı olduğunu öne sürüyor. Cemaatçi Mehmet Baransu ve Emrullah (Emre) Uslu'nun yazılarına atıf yapan Öcalan'ın sözleri şöyle:

"Baransu, Emre falan 'yirmi iki PKK kadrosu öldürülürse' diye yaz­dılar işte. Sakine ile başladılar. Bu listeyi Başbakana götürüp başla­mışlar. AKP'nin içi, Başbakanın etrafı bunlarla doludur. Hepsi gidip Washington'daki şeye dayanıyor. Heyetin gücü sınırlıdır, gerçi biraz güçlendiler şimdi. 90'lardaki yıkım bunlara benzer bir furyaydı. Kürt- süz bir Kürdistan yaratmak istediler. Bunlar Türklerin de barış yapma­sına izin vermiyorlar. Sahte barış yapmak, bizi çatışmaya götürecek barışı yapmak istiyorlar. AKP ile BDP arasındaki sorunların kayna­ğında da bu yatıyor. Bizim gücümüz heyetle yaptığımız görüşmelerdir.

S. Demirtaş: Bunları Cemaat'le işbirliği içinde mi yapıyorlar di­yorsunuz?"(s.90)

"SALİH MÜSLİM TOYLUK YAPMASIN"

Abdullah Öcalan HDP heyetiyle yaptığı görüşmelerde PKK'nın yönetimdeki değişikliklerin nasıl olması gerektiğine dair talimatlar verirken, benzer talimatları Suriye'nin kuzeyindeki PYD/YPG için de veriyor. Bugün Suriye'nin kuzeyindeki PYD/YPG'nin PKK ile ilişkisi tartışırken, Öcalan'ın 17 Ağustos 2013 tarihinde HDP ile yaptığı görüşmede Suriye'deki PYD/YPG'nin nasıl örgütleneceğine dair talimatlar vermesi dikkat çekiyor. PYD/YPG'nin Türkiye ile sınır bölgesine kendi bayrağını asması o dönemde tartışmalara neden olmuştu. Bunun üzerine PYD bayrağını indirmişti. Öcalan, Salih Müslim'in Türkiye Suriye sınırındaki PYD bayrağını indirmesini ve "Özerklik niyetimiz yok" sözlerini eleştirerek şöyle diyor: " Salih Müslim'e selam söyleyin, o da toyluk yapmasın. Bayrağı indirdik, özerklik niyetimiz yok falan demesine ne gerek var? Ya bayrağı asmayacaksın ya da böyle yapmayacaksın! Özerkliği niye istemesin? İsteyecek tabii."

Öcalan'ın Suriye'deki PYD/YPG'ye ilişkin ayrıntılı talimatları kitaptaki ilgili bölümde şöyle yer alıyor:

"A.Öcalan: Biz de Suriye için ortak proje açısından heyetle çalışıyoruz. Kapı da insani yardım için açık olacak. Olmazsa teslim olmak yok, sayı elli bine çıkar, her köyün savunmasını yapar, savaşırlar. El Kaide falan vahşidir, çoluk çocuk, kadın dinlemez. Üçüncü yolun temsilcisi ola­rak Suriye Demokratik Birliğini oluştururlar, ÖSO'yla da görüşürler, Cenevre Konferansına da giderler. Biz de heyetle görüşürüz. Demokratik Suriye çözümüne böyle gidilir. Rusya ve İran ile de görüşülür.

Ama temel stratejik ittifak Türkiye iledir. Bunu Türkiye'ye öneriyoruz. Sayın Yetkili de bilsin, artık onlar karar verirler. Barzani'nin kin- den daha ilkeli bir ilişki olabilir. Zaten 900 kilometrelik sınır var; ekonomik, sosyal ilişkiler çok iyi gelişir. 900 kilometrelik sınır dost­luk sınırı olur. Salih Müslim'e selam söyleyin, o da toyluk yapmasın. Bayrağı indirdik, özerklik niyetimiz yok falan demesine ne gerek var? Ya bayrağı asmayacaksın ya da böyle yapmayacaksın! Özerkliği niye istemesin? İsteyecek tabii.

Pratik deneyimlerinizi biraz Salih Müslim'le paylaşın. Türkiye'ye gelip gidebilir. Kapılarda açılır. Eski Suriye'yi kimse kuramaz artık, biz de böyle bir Suriye'de yaşamayız. Abdülhalim Haddam vardı, ya­nılmıyorsam Paris'te yaşıyor, onunla da görüşülebilir. Oğlu Mustafa Atlas vardı. Eğer bir çizgileri, partileri varsa dikkate alınabilirler.

Hewler Konferansını aktardım. Leyla nasıl olur diyorsunuz?

S. Demirtaş:
Biz de, kadın hareketi de, kendisiyle konuştuk, çalışmasını istedik. Kendisi de çalışacağını söyledi. Ama henüz bir pratik görmedik. Sanırım yaptığı çıkış sonrası aldığı eleştirilerden dolayı kenara çekildi.

A. Öcalan: Leyla özeleştirisel yaklaşmalı. Rolünü inkar etmiyo­ruz. Eşbaşkan olarak Barzani de, Başbakan da saygı duyar. Yapmazsa kendisi bilir, gitsin yerine otursun, isterse Barzani'nin adamı olsun. Kendisi bilir. Tümüyle silmiyoruz, ama saygılı yaklaşıp rol veriyo­ruz.

Rojava'daki siyasi merkez meclis gibi, başbakanlık gibi korunacak. Yüksek Konsey, YPG vb. oraya gelip yerleşip çalışacak, ana karargah üslenmesi olacak. Qamişlo'da bir tür devlet merkezi gibi üslenecek. Müslim' in Türkiye'ye gelmesi stratejiktir, hatta PKK ile görüşülmesi kadar önemlidir dendi.

Yetkili: Yakında on beş kamyon yardımda gidecek. Evet, strate­jiktir.

A. Öcalan:
İsterlerse Ulusal Kongrenin bir üyesi sıfatıyla Qamişlo'ya gidebilirler. Kendileri tartışsınlar. Kongreyi de daha fazla erte­lemeye gerek yok. Dört parçada demokratik çözümü tartışır, karar alırlar. Yürütme Konseyi, eşbaşkanlık, komiteler iki, üç, dört yıl içte, dışta, Kürtlerin kendi arasında ve diğer halklarla ilişkilerini gelişti­rirler. Benim adıma bir mektup olarak derleyip bizzat sunarsınız."(s.130,131)

LEYLA ZANA, ÖCALAN'A KARŞI ÖRGÜT MÜ KURDU

17 Ağustos 2013 tarihinde görüşmede Abdullah Öcalan'ın Leyla Zana'yı ima ederek kullandığı ifadeler dikkat çekiyor. Leyla Zana Kürt hareketi içinde Kuzey Irak'taki Barzani yönetimine yakınlığıyla biliniyor. Öcalan konuşmasında Nejdet Buldan'a ilişkin bir yazı okuduğunu ve "ilginç" geldiğini ifade ediyor. Nejdet Buldan, 1989-1994 yılları arasında SHP'den Hakkari Yüksekova Belediye başkanlığını yaptı. Nejdet Buldan, kardeşi Savaş Buldan'ın 1995 yılında kimliği belirsiz kişilerce öldürülmesi ve kendisinin de ölümle tehdit edilmesi üzerine Avrupa'ya kaçmıştı. Öcalan'ın, öldürülen Savaş Buldan'ın eşi HDP'li Pervin Buldan'la dikkat çeken o diyalogu şöyle:

"A.Öcalan: Nejdet Buldan'la ilgili bir şey okudum geçenlerde. İlginç geldi. Botan'la ilişki mi kurmuş?

P. Buldan: Konuştum Başkanım, Nejdet hatasını kabul ediyor.

A. Öcalan: Hayır hayır, çok önemli değil, Leyla gibi bana karşı örgüt bile kurabillir, sorun değil. Büyütmeye gerek yok.

A. Öcalan: Size de toy demiştim, kusura bakmayın lütfen.

S. Demirtaş: Estağfurullah Başkanım, eleştirileriniz değerlidir."(s.135)

ÖCALAN AKP'Yİ YALANLIYOR

HDP heyetinin 15 Eylül 2013'te Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmede hükümete yönelik yalanlamalar yapması dikkat çekiyor. Görüşmeler sırasında AKP hükümeti sürekli Öcalan ile PKK arasında görüş farkı olduğunu belirterek, Öcalan'dan övgü dolu sözlerle bahsediyorlardı. Öcalan'ın HDP heyetine söyledikleri ise AKP'nin söylediklerinin tam aksini ortaya çıkarırken, Öcalan'ın Kandil'e hak verdiğini ortaya koyuyor. 2013 yılının sonlarında PKK'nın geri çekilmeyi durdurması üzerine, AKP'lilerin "Örgüt Apo'yu dinlemiyor" şeklindeki sözleri eleştiren Öcalan, "Bana TV'lerde "Örgüt Apo'yu dinlemedi" diyorlar.

Kandil, BDP, hepiniz dürüst davrandınız. Ama hükümet yasa çı­karmadı. Kandil şimdi kararında haklıdır." dedi.

Görüşmenin o bölümü şöyle:

"A.Öcalan:
İşte Kandil de "Geri çekilme durdu" dedi. Zaten siz de, onlar da başta anlamadınız. Nisan'da bir mektup yazdım, size vermediler. Orada kaygılarımı belirtmiştim aslında. Sizler de "Bir daha silahlar konuş­maz" dediniz. Saflıktı, yanlıştı. Savunma için gerektiğinde biz de anında silaha sarılırız. "Cehenneme yollarız" lalan dediler. Biz de gerekirse onları cehenneme yollarız. "Bunlar politikacı ağızlarıdır" diyor heyet. Olmaz, dikkat edecekler.

Bana göre Kandil'in neyi varsa 1 Haziran'a kadar bitecekti. Ön­derlik olarak ben böyle öngörmüştüm. Perspektifim buydu. Ama Kandil'in de haklı gerekçeleri var. Pusulama yaptılar, karakol yaptı­lar, barajlar yaptılar, köylü katliamları yaptılar, geri çekilme için yasa çıkarmadılar. Kandil de haklı olarak tedbir aldı tabii. Sayın yetkili, ben 1 Haziran derken yasa çıkarılır, kamyonlarla bir aylık yolu 12 sa­atte giderler diye düşündüm. TV'lere çıkıp "Yok, Apo 1 Haziran de­mişti, örgüt dinlemedi" diyorlar. Bunlar kanat takıp mı gidecekti? Nasıl gidecekler? Sayın yetkili, Hükümet akıllı olsaydı 1 Haziran'da biterdi.Günün teknolojisini göz önüne alarak bu tarihi vermiştim. Teknik var ama yapmadı. Herkes benim gibi dürüsttür sandım. Karda, kışta, karanlıkta nasıl yol alacaklar? Mesela Dersim'den kamyonla giderlerdi. Bana TV'lerde "Örgüt Apo'yu dinlemedi" diyorlar.

Kandil, BDP, hepiniz dürüst davrandınız. Ama hükümet yasa çıkarmadı. Kandil şimdi kararında haklıdır. Çok fedakarlık yaptılar, hepsine çok teşekkürlerimi sunuyorum. Geri çekilenlere minnetle te­şekkürlerimi iletiyorum. Hepsine selamlarımı iletin. Öyle hasta olan­lar falan diyorlar ama değerli yoldaşlardır. Ben de bu yaklaşımı görünce geri çekilmeyi anlamlı bulmadım artık. Kullanma, istismar etme gibi yaklaşımları rüyamda görsem inanmazdım. AKP kaybetti, kaybetti demeyelim de...

S. Demirtaş: Fırsatı kaçırdı

A. Öcalan
: Evet, fırsatı kaçırdı. Heyet fark etti, ama hükümet an­layamadı. Kandil haklıdır tabii. Tekrar selamlar hepsine. Ancak şimdi ateşkes karşılıklı olarak sürmeli. Cemil Bayık'ın açıklamasına katılıyorum. Saldırı olursa beş kat misliyle cevap verirler. Ama saldırı olmazsa öyle asker, polis vurma gibi şeyler olmamalı. Genelkurmay da bunu biliyor. Misilleme hakkımız vardır. Cemil Bayık da bunu söylüyor zaten, katılıyorum. Sayın yetkili de hükümete söyler.

Olumlu olumsuz yönleriyle bu diyalog dönemi, birbirini test etme dönemi bitti. Kitlenin desteğini kazandık, Batı'da da destek oluştu. Artık önümüzü daha iyi görüyoruz. Bir yılın kazammları iyiydi. Ama sonuca da gidemedik, Normaldir."(s.140,141)

KÜRTÇE EĞİTİM ÖCALAN'IN TALİMATIYLA BAŞLAMIŞ


HDP'nin okul boykotlarına ara vererek, Kürtçe eğitim veren okullar açması tartışmalara neden olmuş, bu okulların bazıları valilik kararı ile mühürlenmişti. 15 Eylül 2013 tarihindeki Öcalan-HDP heyeti görüşmesi, bu okulların doğrudan Abdullah Öcalan'ın talimatıyla açıldığını ortaya koyuyor.

O görüşmenin ilgili bölümü şöyle:

"A.Öcalan: Hükümetten talep etmek yerine ken­din harekete geçip örgütleyeceksin. Anadil konusunda talep edeceği­nize, anadilde eğitime başlayacaktınız. Dil Akademisi, ders kitapları, anaokulları kurulabilirdi. Devletten istemek hatadır. Bu devletin değil toplumun görevidir. Sen anadiline sahip çıkıp çocuğuna öğretemiyor- san devletten nasıl istersin? Şimdilik kitap, alfabe benzeri olur, önce ilkokul olur, sonra belki bütün okullarda yaparsın.

Dil için Diyarbakır'da numune bazı okullar açarsınız. Devlet buna karışamaz, yasaklayamaz. Anayasada eşitlik ilkesi vardır. Bunlar talep konusu olamaz. Boykot vb. sorunları alevlendirir sadece, çöz­mez. Yapmayın demiyorum, karar almışsınız, ama çözmez. Açaca­ğınız okula polis saldırırsa ölümüne savunursunuz. (s.143,144)

Fethi Yılmaz

Odatv.com



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 30.03.2016- 14:18


Öcalan, Gülen Cemaati'ne nasıl ittifak önerdi

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı kitaptan önemli ayrıntıları yayınlamaya devam ediyoruz. Fethi Yılmaz yazdı.

Resim Ekleme

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntıları yayınlamaya devam ediyoruz.

ÖCALAN: GÜLEN'İ EN İYİ ANLAYACAK OLAN YİNE BENİM

18 Mart 2013 tarihindeki görüşme tutanaklarında HDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder Cemaat yetkilileri ve o dönemde Cemaat'in yayın organı olan Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ile yaptığı görüşmeden söz ediyor. Bunun üzerine Abdullah Öcalan PKK'nın Cemaat konusundaki açıklamalarında dikkatli olması gerektiğini ve Fethullah Gülen'in sözlerine hak verdiğini belirtiyor.

O görüşmenin ilgili bölümü şöyle:

"S. Demirtaş
: Önceki görüşmede aktarımlarınız yanlış anlaşıldı; Cemaat'e düşmanlık ve karşıtlık gibi yorumlandı. Gelmeden önce Sırrı Süreyya bazı temsilcileriyle görüştü. Onlar da bunu tam anla­yamadıklarını, tedirgin olduklarını söylemişler.

S. S. Önder:
Evet, Ekrem Dumanlı'yla görüştüm. Bunun nedenini anlayamadıklarını, Bahoz Erdal'ın Cemaat'e yönelik sert açıklama­larıyla da birleşince kaygılandıklarını, AKP ile anlaşıp kendilerine yönelmek gibi bir niyetlerinin olduğunu düşündüklerini aktardı.

A. Öcalan: Bahoz Erdal'ın açıklamaları mı olmuş? Dikkat edil­mesi lazım. Aslında bu dönemde herkesin birbirine karşı kullanacağı dil ve üsluba dikkat etmesi gerekir. Cemaat'le ilgili şeye gelince, o dedikleri gibi değildir. Biz kendilerine Ortadoğu'da demokratik itti­fak bile teklif ettik, değil mi? Öyle düşmanlığımız falan olmaz. Söy­leyin, Gülen'i en iyi anlayacak olan yine benim. Hatta kendisi "Sulhta hayır vardır" demişti. Ben de aynen katılıyorum. O da barışı destek­liyor. Ortadoğu'da demokratik bir uzlaşı sağlayabiliriz." (s.42)

"MANDELA EMPERYALİZMDEN İCAZETLİYDİ"

Güney Afrika'nın eski lideri Mandela'nın hayatı Kürt hareketi tarafından Abdullah Öcalan'la benzeştirilirdi. Öcalan'ın da Mandela gibi yıllarca cezaevinde yattıktan sonra ev hapsine çıkması, Kürt siyasi hareketi tarafından Türkiye'ye örnek olması gerektiği belirtildi. Ancak 3 Nisan 2013 yılındaki görüşmelerde Öcalan, Mandela için dikkat çeken bir yorumda bulunuyor.

Tutanaklarda o bölüm şöyle geçiyor:

"Kendimle ilgili, özgürlüğüm meselesi de Türkiye'nin demokratik­leşmesi ve Kürtlerin özgürlüğü ile bağlantılıdır. Halkımızın özgür­lüğü garanti altına alınırsa cezaevinin anlamı kalmaz.

Beni Mandela'ya benzetmek de tam uymuyor. Mandela emperya­lizmden icazetliydi. Paralel devlet beni giderek emperyalizmden ica­zetli gibi göstermek istiyor." (S.57)

AKP KANDİL'DEN GELECEK PKK'LILARIN ÖCALAN'LA GÖRÜŞMESİNİ KABUL ETTİ Mİ

3 Nisan 2013 tarihinde sonra yer alan, kitapta "Ekonomik Sosyal ve estetik yaşamı inşa edeceksiniz" başlıklı bölümde çarpıcı bir diyalog dikkat çekiyor. Kandil'e Öcalan'ın mektubunu vermek üzere giden Sırrı Süreyya Önder, PKK'nın Öcalan'la görüşme istediğini belirtiyor. Konuyu dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le görüştüğünü belirten Sırrı Süreyya Önder, "Sadullah bey Kandil'den bir heyetin görüştürülmesinin görüntüden daha kolay olacağını ve daha az risk içerdiğini söyledi" dedi.

İlgili bölüm şöyle:

"S. S. Önder: Talimatınız üzerine hem mektubu verdik. Hem ak­tarımlarımızı yaptık, hem de herkesi ayrı ayrı izledim ve imkanlar el­verdiğince tek tek de konuştum. Öncelikle mektupta da okumuşsunuzdur. Kandil'den bir heyetin sizinle doğrudan görüşme­sini önemli buluyorlar. Bunu iki açıdan istiyorlar: Birincisi size olan özlemleri, ikincisi gerilla üzerinde olumlu etki yaratacağı düşüncesi. Ben de döner dönmez bu durumu Sadullah beyle görüştüm. Bu hemen yapılamayacaksa, gerillaya doğrudan hitap eden bir görüntülü ses kaydının da şimdilik kaydıyla olabileceğini aktardım. Sadullah bey Kandil'den bir heyetin görüştürülmesinin görüntüden daha kolay olacağını ve daha az risk içerdiğini söyledi,

A. Öcalan: Peki, orada duralım. Bunu heyetle görüştüm. Zaten biliyorsunuz, benim de bu yönde bir talebim ve mutabakatım vardı." (s.60)

Aynı bölümde yer alan görüşmenin devamında Öcalan İmralı'ya gelecek heyetleri şöyle sıralıyor:

"A. Öcalan: Buraya gelecek olan heyetleri yazdırayım. 1- Kandil heyeti. 2- Akademisyenlerin de aralarında bulunduğu bir danışma kurulu oluşturacağım, onlar gelip gidecek. 3- Akil İnsanlar gelecek. Yalnız bu kurulun bir Başkanının olması gerekir, Bölgelerin Başkan­ları var, ama hepsinin bir Başkanı olmalı. Bu kurulun ayrıca bir Baş­kanı olmalı. Başkansız olması gülünç, bunu kendisine de söyledim. 4- Parlamentoda yeni kurulan komisyonun üyeleri. 5- Sivil toplum. 6- Medya. 7- AB bünyesinden birileri. 8-Geniş aile ve dostlar. 9- Bu dörtlü konferansın temsilcileri. 10- Güney heyeti." (s.65)

ÖCALAN'DAN SIRRI'YA: BENİMLE ÇALIŞIRSAN OSCAR'I ALIRSIN

Görüşme tutanak tarihinin yer almadığı "Ekonomik Sosyal ve estetik yaşamı inşa edeceksiniz" başlıklı bölümde Abdullah Öcalan'ın Sırrı Süreyya Önder'e film çalışmalarında yardım etmek istediğini söylemesi ve Oscar göndermesi dikkat çekiyor. Öcalan, İbrahim Tatlıses'e ilişkin de sert eleştiriler de bulunuyor.

Görüşmenin o bölümü şöyle:

"(Sırrı'ya dönerek) Daha önce sanatla ilgili konuşmuştuk. Sen Baba İshak'tan başlayarak Urfa-Antep-Halep üçgenindeki -ki Maraş ve Adıyaman da bunun içine girer. Araplar ve Kürtlerin harmanlandığı yerdir- Türkmen hareketliliğini araştır. Baba İshak direnişçidir. Al­evilik esas derinliğini buralarda almıştır. Bu bir kültürdür, bu kültürü özümseyebilirsiniz. Bununla ilgili de bir roman çalışman varmış, bu roman da olabilir. Ama film olursa benimle de çalışabilirsin, ben yar­dımcı olabilirim. O zaman Holywood'la yarışırsın, Oscar ödülünü alırsın.

S. S. Önder: Başkanım, sizin güveniniz her türlü ödülden daha önemlidir benim için.

A. Öcalan: Hep söyledim: Yılmaz Güney, İbrahim Tatlıses için "Bizim köklerimizi yozlaştırma projesidir" derdi. O başaramadan gitti. Sen bu alandaki ürünlerinle -Ki o da roman yazardı- buna izin vermemelisin. Ama sakın ha, siyaset şart. Daha önce de söylemiştim, bunları rahat yapabilmen için sana gereken korumayı sağlayacaktır." (s.71)

AKP, İMRALI'YA BASIN SÖZCÜSÜ VERECEKTİ

Tutanak tarihinin yer almadığı, "Ekonomik Sosyal ve estetik yaşamı inşa edeceksiniz" başlıklı bölümdeki görüşmede İmralı'ya basın sözcülüğü atanması dikkat çekiyor. 2013 Nisan sonrasında yapıldığı tahmin edilen görüşmede HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in Öcalan'a "Basın açıklaması için bir öneriniz var mı?" diye sorması üzerine Öcalan, "Basın sözcülüğümün oluşmasından sonra daha sık bilgilendireceğiz." yanıtını veriyor. Bunun üzerine görüşmede bulunan devlet yetkilisi Öcalan'ı uyararak "Efendim, bu basın sözcülüğü meselesini tartışma ortamına sunmasak daha iyi olmaz mı?" diyor.

İlgili bölüm şöyle:

S. S. Önder: Basın açıklaması için bir öneriniz var mı? Bir açık­lama yapmamızı ister misiniz?

A. Öcalan: Evet, bunu yapın, ama vaktimiz kalmadı. Sen benim adıma teşekkürlerimi de içeren bir açıklama kaleme al. Daha umutlu bir noktada olduğumuzu vurgula. Basın sözcülüğümün oluşmasından sonra daha sık bilgilendireceğiz. Biz kamuoyundan hiçbir şey sakla­mayacağız.

Yetkili: (Başkan'a dönerek) Efendim, bu basın sözcülüğü mese­lesini tartışma ortamına sunmasak daha iyi olmaz mı?" (s.73)

Fethi Yılmaz

Odatv.com




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 18.04.2016- 23:28


Apo, Erdoğan ve Fidan'a neden teşekkür etti

Devlet Sırrı Süreyya'yı hangi alete benzetti... Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal AKP'nin elini nasıl bağladı... Apo, Erdoğan ve Fidan'a neden teşekkür etti... Sarıgül'ün adı notlarda nasıl geçiyor

Resim Ekleme

HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 ve 2014 yıllarında İmralı’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" kitabından önemli ayrıntıları yayınlamaya devam ediyoruz.

ERGENEKON'DAN TUTUKLU VEKİLLER İMRALI VE AKP'NİN ELİNİ NASIL BAĞLADI

9 Kasım 2013 yılındaki görüşmede tutuklu olan BDP'li (O dönem BDP'den seçilmişlerdi) vekillerin durumu masaya yatırılıyor. HDP'li vekil İdris Baluken, hükümet yetkilileri ile görüştüklerini, ancak hükümetin Ergenekon'dan tutuklu olan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal gibi vekiller olduğu için BDP'li vekillerin dışarı çıkarılması yönünde adım atamadıklarını kendilerine söylediklerini Öcalan'a iletiyor.

O görüşme tutanaklara şöyle yansıyor:

"İ. Baluken:
Dün Diyarbakır Cezaevinde tutuklu vekil arkadaşlar Hatip Dicle, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş ve İbrahim Ayhan'la görüştüm. Size selam ve saygılarını ilettiler. Tutuklu vekillerle ilgili herhangi bir gelişme yok. Daha önce hükümet yetkilileri ile yaptığımız görüşmede bu konuda Ergenekon Davasından tutuklu olan vekiller nedeni ile adım atamadıklarını söylüyorlardı. Ama bu sürede Mehmet Haberal'ı tahliye ettiler. Arkadaşlarımız ise hala tutuklu. Bu konuyu Adalet Bakam ile görüşmeyi düşünüyoruz.

A. Öcalan: Zaten bu hasta arkadaşlar ve vekillerin bırakılmaması tam bir provokasyondur. Adalet Bakanı'na da söyleyin, biz ölüm oruçları sırasında da konuşmuştuk. Bu provokasyondur, yani bunları bırakmayanlar size ve bize provokasyon yapıyorlar.(s,175)"

ÖCALAN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ

9 Kasım 2013 yılındaki İmralı görüşmesinde HDP'li Sırrı Süreyya Önder Kandil'e gittikten sonra dönemin Başbakan'ı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la görüştüğünü Abdullah Öcalan'a aktarıyor. Öcalan ise bu görüşmenin olmasında kendisinin de rolü olduğunu ifade ederek, Sırrı Süreyya Önder'in bir daha ki görüşmesinde Erdoğan'a kendi adına teşekkür etmesini istiyor.

Tutanaklardaki o ifadeler şöyle:

"S. S. Önder: Sayın Başkanım, son heyetten bir önceki heyetle Kandil'e gitmiştim. Cuma, Bese, Fuat, Sozdar ve Elif vardı. O görüşmede. Gezi Direnişini değerlendirdik. Cuma arkadaş benim heyetten kesilmemle ilgili eleştirilerini yöneltti ve yeniden heyete dahil olmam yolunda çaba içinde olmamı istedi. Dönüşte Pervin Hanımla beraber Sadullah Beyi ziyaret ettik ve o görüşmede heyet meselesini Başbakanla görüşmek isteğimizi ilettik. Sayın Başbakan beni davet etti ve yaklaşık üç saat görüştük. Yanımızda bir tek Yalçın Akdoğan vardı.

A. Öcalan:
Haberim ve bilgim var. Sadece Başbakanın isteği ile olmadı. Bunda heyetin ve benim de ısrarım oldu. Doğrusu buydu ve çok önemliydi. Neredeyse tarihseldir. HDP'yi sizin şahsınızda muhatap almış olması bakımından da önemlidir. Bu görüşmeleri sürdüreceksin. Sürdürmelisin. Tekrar görüştüğünde benim teşekkür ettiğimi söyle. HDP'ye yaklaşım böyle olmalıdır. HDP de çalışmalarında bu açılım imkanlarını zorlamalıdır. Heyete sizi ve HDP'yi korumaları gerektiğini hep anlatıyorum. Hakan Beyle de görüşürsen teşekkür etmelisin. Bu sorunu çözeceğiz demiştim ve çözmüş olduk. Bu yaklaşımı önemsemeliyiz." (s, 177)

ERDOĞAN, CEMİL BAYIK'A MESAJ YOLLADI VE 'APO İLE DE ANLAŞMIŞIM' DEDİ

HDP'nin İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, 9 Kasım 2013 tarihindeki görüşmesi sırasında dönemin başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin çarpıcı bir ifade kullanıyor. Önder, Erdoğan ile yaptığı görüşmenin detaylarını Öcalan'a anlatırken, Erdoğan'ın kendisine 'Cemil'e (PKK lideri Cemil Bayık'ı kastediyor) söyle, bana meydan okuyup durmasın' dediğini aktarıyor. Öcalan'da Erdoğan bu ifadelerine gülerek, " Türk işi kabadayılık! Cemil'i ben uyaracağım, Başbakanı da siz uyarın." diyor.

Önder, konuşmasının devamında Erdoğan'ın kendisine 'Apo ile de anlaşmışım' dediğini aktarıyor.

Tutanaklardaki dikkat çeken o ifadeler şöyle:

"S. S. Önder: Ben Başbakana dedim ki, bunun dışında heyette yer almamı güçleştiren bir başka olgu daha var ve bu aslında yaşadığımız tıkanmanın da sebebi. O da hükümetin isteksiz ve çok tutumlu davranması. Biz şimdiye kadar halka "Gözlerimize bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız" dan başka somut bir şey sunamadık. Şimdi ben heyete girersem Kandil'e de gideceğim. Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz, neleri yapmayı planlıyorsunuz diye sordum. O da bana "Cemil'e söyle, bana meydan okuyup durmasın" dedi.

"A. Öcalan: (Gülerek) Türk işi kabadayılık! Cemil'i ben uyaracağım, Başbakanı da siz uyarın. Bu işler bu üslupla olmaz.

S. S. Önder: Başbakan devam etti. "Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızıçizgim var, o da Suriye'dir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim" dedi.

A. Öcalan: (Sinirlenerek) Sen de ona söyle: Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızıçizgi mizdir!" (s, 179)

DEVLET YETKİLİSİ SIRRI SÜREYYA ÖNDER'İ NEDEN JENERATÖRE BENZETTİ

Öcalan 9 Kasım 2013 tarihindeki görüşmesinde Sırrı Süreyya Önder'den sinemayı bırakıp siyasete ağırlık vermesini rica ediyor. Bunun için de Türkiye sol hareketinin önderlerinden, THKP-C'nin kurucusu Mahir Çayan adını kullanıyor. Öcalan'ın bu sözleri üzerine görüşmedeki devlet yetkilisi, Önder için "Hiç durmayan bir jeneratör gibi." yorumunu yapıyor. Önder ise bunun üzerine Öcalan'a, "Başkanım, sizin için yapamayacağım şey yoktur." diye yanıt veriyor.

O görüşmenin tutanaklara yansıyan bölümü şöyle:

"Şimdi sizden bir şey isteyeceğim. Özlem ve sevgi meselesini daha sonra sanat ve edebiyatla birlikte seninle uzun uzun konuşmak istiyorum. Ama benim ve Mahir'in hatırına siz gerekirse sinemayı bile bırakıp bu mücadeleyi verebilir misiniz?

Heyet: Sırrı beyde Allah vergisi bir müsbet enerji var ki, hiç durmayan bir jeneratör gibi. Onunla aşamayacağı bir engel ve açamayacağı bir kapı yoktur.

A. Öcalan: Ne diyorsunuz Sırrı bey, bakın, benim ve Mahir' in hatırına dedim.

S. S. Önder:
Başkanım, sizin için yapamayacağım şey yoktur. (s, 187,188)

ÖCALAN: MUSTAFA SARIGÜL AMERİKAN VE İSRAİL'İN ADAMIDIR


Öcalan 7 Aralık 2013 tarihindeki görüşmede Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli hakkında çarpıcı iddialarda bulunarak, "İşte bunlar bütün dağı taşı satıyorlar. Antalya'yı bile ne hale getirdiler. HES'ler ve benzeri şeylerle yaşadıkları doğayı tahrip ediyorlar. Halka ait yerleri bu zengin takımına veriyorlar. Devlet Bahçeli de, Deniz Baykal da bundan komisyon alıyorlar" dedi. Öcalan sözlerinin devamında o dönem CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Mustafa Sarıgül için ise, "Sarıgül Amerikan ve İsrail'in adamıdır." diyor.

Tutanaklardaki o ifadeler şöyle:

"A.Öcalan
: Bana göre bin yıl önce Adıyaman'da Baba İshak ne ise sen de osun. Tıpkı reankarnasyon gibi, O ne yaptıysa sen de onu yapacaksın. Çünkü baban da böyle bir insandı, mertti. Yaşam da budur.Yaşamı her an özgürleştirebilirsiniz. Bunu Pervin arkadaşa da söyleyeceğim. Bu onun için de geçerlidir, Yaşamı her an yeniden selamlayabilirsiniz. Ben öyle yapıyorum, Bunu Türkmenlere de anlatın. İşte bunlar bütün dağı taşı satıyorlar. Antalya'yı bile ne hale getirdiler. HES'ler ve benzeri şeylerle yaşadıkları doğayı tahrip ediyorlar. Halka ait yerleri bu zengin takımına veriyorlar. Devlet Bahçeli de, Deniz Baykal da bundan komisyon alıyorlar, Şimdi bunlar Öcalan bilmem nedir, teröristtir diyorlar. Beni kızdırmasınlar. Hepsinin ipliğini pazara çıkarabilirim. Siz de bunlan Türkmenlere iyi anlatın.

S. S. Önder:
Sayın Başkanım, Deniz Baykal bugünlerde beni sık sık arıyor. Sarıgül'le yaşadıkları çekişmeden dolayı aklınca bana gaz veriyor. Halkın Sarıgül'den nefret ettiğini ve kendisine gelerek "Biz Sırrı beye oyumuzu vereceğiz" dediklerini anlatıyor.

A. Öcalan: Daha önce de söylemiştim. Bu Sarıgül Amerikan ve İsrail'in adamıdır."(s,199)

Fethi Yılmaz

Odatv.com




Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Troçkist Yayınlar melnur 0 8 19.03.2017- 10:49
Konu Klasör TKP Heyeti EHP Yöneticileriyle Görüştü umut 0 3620 14.02.2014- 17:51
Konu Klasör BDP heyeti Öcalan'ın mesajını açıkladı melnur 0 4575 17.08.2013- 22:17
Konu Klasör Suriye Heyeti: Esad kırmızı çizgimiz abbas 0 2988 24.01.2014- 13:23
Konu Klasör Gezi heyeti ile görüşmenin perde arkası: dayanışma 1 4288 14.06.2015- 13:32
Etiketler   HDP,   Heyeti,   ile,   Öcalanın,   görüşmesi,   yayınlandı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS