SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.01.2020- 07:19


Okudum sayılmaz, şöyle bir göz gezdirdim ve bir iki konuya değinmek gereğini hissettim. Farkındayım, çok tekrarlıyorum ama gerçekten önemli. Bilimsel sosyalizmi savunmak her şeyden önce bilimsel sosyalist kavrayışı edinebilmekle mümkündür. Sosyalizmi bu bilimsel sosyalist kavrayıştan yani diyalektikten ya da   bilimsel bir akıl yürütme sürecinden soyutladığımızda geriye çoğu kez yanlış yorumlarda, hatalı kavrayışlara yol açabilen bir ezbercilikten öteye geçemeyiz. Elbette her konuya diyalektik bir kavrayışla yaklaşmak gereksiz bir zorlamadır ama en basitinden mantıklı bir çözümleme yapabilme yönteminden yoksunluk hemen her konuyu anlayabilmemizin ve dolayısıyla açıklayabilmemizin önünde bir engel oluşturacaktır. Bu başlıkta ve daha bir çok başlığımızdaki konu da böylesi bir kapsam içinde değerlendirilmelidir. Örnek verelim; tek ülkede sosyalizm olur mu olmaz mı sorusunun yanıtı ne olmalıdır? Çok sıradan bir yaklaşımla proleter diktatörlüğün bulunduğu ve aynı zamanda bir geçiş süreci olan döneme sosyalizm dendiğinde bunun yaratacağı fayda ve zararlar ne olabilir? Bu bir bakış açısı?

Bir de ezberci bir bakış açısıyla yaklaşalım; Marks şöyle dedi, Lenin böyle dedi. Her ikisi de sosyalizmi şöyle tanımladığı için biz de öyle tanımlayalım! Neden? Çünkü Marks öyle söyledi, Lenin böyle söyledi?

Çok net söylüyorum, doğrusu ikinci yöntem değil, birincisidir. Gerektiğinde diyalektik, gerektiğinnde bilimsel bir yaklaşım, gerektiğinde neden sonuç ilişkisi çerçevesinde bir mantıksal çözümleme... Sosyalisti sosyalist yapan şey öncelikle bu kavrayış ve çözümleme becerisini edinmiş olmakta yatıyor. Önemli olanın ezbercilikte yatmadığını anlamamız gerekiyor. Birincisi zor geliyorsa ikincisini bir yöntem olarak benimsemekten önce mutlaka bir samimiyet gerekiyor ve sonra itici bir üslup kullanmamak. Çünkü ezberci yöntem konuyu derinliğine anlamaktan uzak bir yüzeyselliktir ve doğru bir kavrayış da yoksa çoğunlukla yanlış sularda yol aşmaktan başka bir şeye yol açmaz.

Konuya dönersek, Marks sosyalizmi geçiş sürecinden sonraki komünist toplumun ilk evresi olarak tanımlamamıştır, Lenin'in ise her iki anlama gelecek yorumları bulunmaktadır.

Peki, nerede bizim sosyalist kavrayışımız; nerede ilgili bir konu hakkında neden sonuç bağlamlı çözümleme anlayışımız?

( Şu sorulabilir; neden ezberci yöntemde ısrar edilir? Yanıtı basit, kolaycılık. İnternette ara bul, sonra onu referans al, aynı şeyleri anlamadan tekrar et. Böyle, yanıtı bu, detaylandırılabilir, derinleştirilebilir ama, temel nedeni bu.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.07.2021- 03:49


Siyasal devrimden sonraki süreci sosyalist kuruculuk veya sosyalizm olarak nitelediğimizde, bilinmesi gereken şey, bu sürecin   nihayetinde komünizmi hedefleyen bir değişim dönüşüm süreci olduğunun bilincinde olmaktır. Sosyalizm bu tanımlama çerçevesinde   hem altyapı ve hem de üstyapısıyla değişmez bir formasyon değildir. Bilinen ve temel dönüşümlerle birlikte komünist toplum ve komünist insanı hedefleyen bir pratik sosyalizmin ertelenemez hedefidir. Ve dolayısıyla ''sosyalizm komünizmin birinci evresidir, çünkü Marks ve Lenin öyle söyledi'' ezberleriyle bu süreci kavrayabilmek mümkün değildir.

Bu başlıkta pek değinilmemiş, bence açıklığa kavuşturulması gereken bir konu ki, bence bu konuda epey bir yanlış yapılmakta. ''Burjuvazi ortadan kaldırıldığında artık baskı yapılacak bir sınıf olmadığı için devlet de ortadan kalkar, sönümlenir'' yaklaşımı doğru bir yorum değildir. Siyasal devrimden ve proleter devletin kurulmasından sonra devletin sönümlenmeye başlaması tezi, bana çok doğru gelmiyor. Bir kere, siyasal devrimle komünist formasyon arasındaki zaman aralığı çok uzundur. Gerçekçi olmak gerekirse bir ülkede siyasal devrimin gerçekleşmesi, sosyalist kuruculuğun başlaması, hem dünyadaki emperyalist kuşatmanın varlığı ve hem de tek ülkede burjuvaziyi ortaya çıkaran koşullar var olduğu sürece devletin sönümlenmesi söz konusu olamaz. Bu süreç sınıf mücadelesinin çok daha yoğun olarak yaşandığı bir süreçtir. Lenin'in deyimiyle tek bir ülkede sosyalist kuruculuk ve toplumsal dönüşümleri gerçekleştirmek o ülkede siyasal iktidarı elde etmekten çok daha zordur. ( Reel sosyalizmlerin birbiri ardına çözülmesinin nedeni de budur. Sınıf mücadelesi bu ülkelerde kaybedilmiştir. Ne iç ayaklanmalarla ve ne de emperyalist saldırılarla olmuştur. ) Siyasal devrimden sonraki süreci sosyalist kuruculuk veya sosyalizm olarak nitelediğimizde, bilinmesi gereken şey, bu sürecin   nihayetinde komünizmi hedefleyen bir değişim dönüşüm süreci olduğunun bilincinde olmaktır. Sosyalizm bu tanımlama çerçevesinde   hem altyapı ve hem de üstyapısıyla değişmez bir formasyon değildir. Bilinen ve temel dönüşümlerle birlikte komünist toplum ve komünist insanı hedefleyen bir pratik sosyalizmin ertelenemez hedefidir. Ve dolayısıyla ''sosyalizm komünizmin birinci evresidir, çünkü Marks ve Lenin öyle söyledi'' ezberleriyle bu süreci kavrayabilmek mümkün değildir.

Dolayısıyla proletaryanın bu süreçte devlete ihtiyacı olacaktır. Engels'in dediği gibi, proletaryanın ihtiyacı olduğu sürece de devlet hep var olacaktır. Sönümlenme, ortadan kalkma ancak burjuvaziyi ortaya çıkaran koşullar ortadan kalkmadıkça gündeme gelmeyeceği gibi, kent ve kır çelişkisinin ortadan kalkmaması ve yine yöneten yönetilen çelişkisinin de aynı şekilde varlığını koruması durumunda devlet yok olmayacaktır.




Bu ileti en son melnur tarafından 25.07.2021- 05:13 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.07.2021- 05:47


Devletin sönümlenme konusuna bu başlıkta biraz daha değinmekte yarar var. Sosyalist devletin, (proleter devletin) kurulduktan sonra sönümlenmeye başlaması gerektiği genellikle Engels'e dayandırılır. Doğrudur, Engels'in böyle bir saptaması da vardır ama yine Engels o cümleyi kurduktan iki sayfa sonra çok net bir şekilde işçi sınıfının ihtiyacı olduğu sürece proleter   devletin varlığını koruyacağından, koruması gerektiğinden de söz eder. Aslında doğru okuma yapıldığında iki cümle arasında bir çelişki olmadığı görülebilir. Birincisi devletin kalıcı olmadığını, tarihsel bir olgu olduğunu ve koşulların uygunluğuyla birlikte ortadan kalkacağı ve sönümleneceğini anlatır. Diğeri de nesnelliği göz önüne alarak devletin korunmasından söz eder. Siyasal devrimle hemen her şey çözümlenmiş olmayacaktır. Kuruculuk döneminde yapılacak hatalar parti içinde dahi geri dönüşü olanaklı hale getirebilecek, emperyalist saldırılar dahil, içerde iktidarı yeniden kazanmak isteyen burjuvaların açık ya da kapalı direnişleri söz konusu olabilecektir. Böyle bir durumda, özde bir baskı aracı olan proleter devletin sönümlenmesinin pek de mümkün olamayacağı çok açıktır.

Sadece bu da değil. Devlet aynı zamanda sosyalist kuruculuk sürecinin en önemli bir aracı bir enstrümanıdır. Sınıfsal niteliği sol-sosyalizm olsa da bu süreçte yöneten yönetilen ilişkisi halen varlığını korumaktadır ve daha uzunca bir dönem de korumaya devam edecektir. Bu durumda da devletin işlevsiz hale getirilme çabası, Engels'ten bilince çıkartılamamış alıntılar, ve sonuçta devlet karşıtlığı olarak tanımlayacağımız yaklaşımlar sosyalist kuruculuğu zaafa uğratmaktan baka bir anlama da gelmeyecektir. Bu yüzden sorunu/süreci bir bütün olarak görmek ve sınıfsız bir formasyona yürüme zorunluluğunu da akıldan çıkarmayarak devlet konusunda bir pozisyon almak gerekecek, ve bilince çıkartılamayan ezberlerle bir şey söylüyormuş gibi davranmak alışkanlıklarını terketmek gerekecektir. Sadece bu konuda da değil. Hemen her konuda ezberlerle bir şey söylenemeyeceğini, marksizmin bir ansiklopedi olmadığını ve diyalektiğin   marksist yorumunun aslında bir düşünme yöntemi olduğunu hatırlamak gerekecektir.

Bir de şu devlet ve demokrasi konusuna burada ve yeri de gelmişken bir iki laf etmekte yarar var. Demokrasinin Marksizme içkin bir hale getirilmesi gerektiğini söylerken aynı zamanda bu devlet yani yöneten yönetilen ilişkisinde çubuğun olabildiğince yönetilenler tarafına bükülmesi gerektiğini söylüyorum. Anlamı da bu zaten. Kuruculuk döneminin radikal dönüşümleri elbette partinin öncülüğünde ve devlet aracılığıyla gerçekleştirilir. Ama bu sürecin daha demokratik olabilmesini de mutlaka sürece katabilmeliyiz. Ne salt bir yukarıdanlık (yukarıdan aşağı bir yönetim tarzı) ve ne de urviyerist lafazanlık...Koşullara bağlı ve süreci zora düşürmeyecek bir demokratik katılım proleter devletin hem inşasında ve hem de sürecin iyleştirilmesinde bir gereklilik ve hatta bir zorunluluktur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.07.2021- 05:50


Laf lafı açıyor, biraz önce ''Leninist partilerde demokratik merkeziyetçilik'' başlıklı konuya (*) kısa bir yorumda bulunmuştum, aslında o konunun da bu başlıkla doğrudan bir ilgisi olduğunun altını çizmek gerekiyor.   Hatta bu konuda Kautsky'nin kaygılarına kulak kabartmak da gerekiyor. Partinin devrimden sonraki önderliği, öncülüğü ve yönlendirmesinin devam edeceğini varsaydığımızda, varsaymak ne söz, öyle olmak zorunda, partideki işleyişin aynı zamanda devrim sonrasındaki işleyişe de yansıyabileceği, etki edebileceği olasılığını göz ardı etmemek gerek. Bence dönüp dolaşıp şu demokrasi konusunun   Marksizme dışsal bir olgu olarak görüp görmemek konusundaki bocalayışlarla yüzleşme konusuna geliyoruz. Bana öyle geliyor ki, bu konuda halledilmesi gereken en önemli sorunumuz, belki de saray rejiminin önüne set çekmek kadar önemli, bu demokrasi konusunu bir şekilde halletmek, teorik bir netliğe kavuşturmak olmalı...

(*)http://www.solpaylasim.com/mesaj_yaz.php
fno=97&amp;mesaj_no=6815&amp;kip=cevapla&amp;fsayfa=0&amp;sayfa=16



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 05.08.2021- 04:53


Aşlında aşılmış ve netleşmiş bir konu, ama sadece altını bir kez daha çizmek için değinmek gereği hissediyorum. Bilindiği gibi Marks siyasal devrimden sonraki süreci proleter diktatörlüğün olduğu geçiş süreci ve ayrıca komünizmin birinci ve ikinci evreleri olarak kategorileştirir. Hiçbir şekilde de komünizmin birinci evresini   sosyalizm olarak nitelemez. Sosyalizmi ve komünizmi aynı anlamda kullanır. Lenin'e geldiğimizde bu büyük ihtilalci duruma göre sosyalizmi bazen komünizmin birinci şaması ama çoğunlukla devletli yapının bir karşılığı olarak kullanır. Sonrasında ise benimsenen söylem sosyalizmin proleter diktatörlüğü de içine alacak şekilde komünist topluma kadar süregiden bir süreç, bir geçiş toplumu ve kapitalizmin bütünüyle tasfiye edilmeye çalışıldığı bir toplumsal formasyon olarak tanımlamaktır.

Doğrusu da budur.

Sosyalizmi genellikle proleter diktatörlüğün egemen olduğu geçiş sürecinden sonraki komünizmin birinci aşaması olarak niteleyenler dahi, -örnekse Haluk Yurtsever- bir geçiş süreci olarak tanımlanacaksa proleter diktatörlüğü de içine alan bir devletli yapının adı olarak nitelemenin sakınca yaratmayacağını söylemektedirler ki, evet, bence de doğrusu budur ve bu şekilde siyasal devrimden sonraki sürecin kitlelere anlatılması ve benimsetilmesi konusunda da böyle bir sadeleştirmeye ihtiyaç vardır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.10.2022- 04:59


İlk sayfayı okuyup sonrasına şöyle bir göz gezdirdim. Devletin ne olduğu konusu sadece ''bir baskı aracı''na sıkıştırılmış. Sönümlenme konusunu sadece bu veriyle anlamaya çalışırsak anlaşılmaz. Devletin aynı zamanda yöneten bir organ olduğu, ve böylece kimi hak kesimlerinin yönetilmeye de ''ihtiyaç duyduğu'' gözden kaçırılmamalı. ''Sınıflar ortdan kalktığında devlet sönümlenir'' sözü bu yüzden yetersizdir. Anlamak için hemen her konuyu çok daha kapsamlı araştırmak ve yeterince bilgi sahibi olmayı da gerektirir. Yeterli bilgi edinmeden hemen her konuda sağda solda bulunan bir alıntıyı mantıksal düzeyde ele almakla doğru bir sonuca varılmaz. Bilginin eksik olduğu bir çözümlemede sadece mantık doğru sonuca da yol açmaz. Mantık kullanımı da doğru ve derinlikli bilgiye ihtiyaç duyar.

Evet devlet Marksizmde ''özde'' bir baskı aracıdır ve bir sınıfın bir başka sınıfa yönelttiği açık ya da kapalı bir zor aygıtıdır. Devletin özünde bir baskı aracı olması, burjuvazinin proletarya üzerinde bir baskı kurma ihtiyacı hissetmesi ( bu noktada yine tehlikeli sulara girmek zorundayım :) siyasal iktidarların yaptıkları için örnekse ''AKP değil burjuvazi yapıyor'' cümlesini doğru kılmaz. Daha açık bir ifadeyle istenildiği kadar internette cımbızcılık oynansın, böyle bir cümle   devletin ne olduğu konusu anlaşılmadığını gösterir ( Tabi trollük konusunu devre dışı bırakıyorum. AKP değil diye başlamak ve sonra aklınca sol bir yorumda bulunmak çabası belki de cehaletin dip yapmış halinin ötesinde doğrudan doğruya AKP'yi koruma altına alma   çabası nedenyledir; neyse geçelim.)

Marksist kurucular ve Lenin'de detaylı bir devlet kuramı olmadığı biliniyor. Devletin özde bir baskı aracı olduğu gerçeği biçimsel yanının önemsiz olduğu anlamına gelmez. Demokrasinin yani halkın olabildiğince sesini fazla duyurabilme, ekonomik, toplumsal ve siyasal taleplerini gerçekleştirme ve daha genel anlamda   kendini yönetme iradesine olanak tanıyan ve devletin biçimsel yanının da bu talepleri dikkate alan, dikkate almak zorunda kalan bir aygıt olduğu gerçeği...Bu durum ve bu süreç pratiğe na kadar yansıyorsa orada bir demokrasinin varlığından söz etmek mümkün hale gelir. Ve bu durum ne kadar gerçeklik kazanırsa kazansın yani demokrasi toplumda ne kadar yaygınlık kazanırsa kazansın bu durum devletin özünün bir baskı aracı olduğu gerçeğini değiştirmez. Dolayısıyla bir ülkede demokrasi yerine ''AKP devleti'' veya ''tek adam devleti'' dendiğinde apışıp kalmamak gerek. Bu benzetmelerle devletin biçimsel yanının demokratik olmadığı, otoriter bir yapıya büründüğü anlaşılmalıdır. Dolayısıyla ''AKP yapmadı, burjuvazi yaptı'' demek için -hep tekrarlayacağım- ya cehaletin dip yapmış hali ya da eni konu bir trollük söz konusu demektir.

Evet, devlet aynı zamanda bir bürokratlar topluluğu ve bir yönetim organıysa orada yönetilmek durumunda olanların da olduğunu anlamalıyız. Kapitalizmden sosyalizme geçmiş bir tolumda devletin sönümlenmesi için bu yönetilmek durumunda kalan toplum kesimlerinin de artık (dışarıdan) yönetilmeden kendi kendini yönetebilme ve kendi organizasyonlarını yapabilme bilgi ve becerisine de ulaşması lazımdır. Sönümlenme sadece sınıflar ortadan kalktı öyleyse artık devlet de ortadan kalkmalı mantığıyla savunulacak bir durum değildir.

Sönümlenme aynı zamanda kır ve kent arasındaki çelişkilerin de ortadan kalkmasıyla gerçekleşme yoluna girecektir. Hiç kuşku yok, dünyada emperyalist tehlikenin de ortadan kalkması sosyalizmin ( yani geçiş sürecinin) dünya çapında gerçeklik kazanması da sönümlenme konusunda bir bağlayıcılık taşır.

Butün bu söylenenlerin sonucunda sosyalistlerin amacının doğrudan devleti ortadan kaldırmak olmadığı da anlaşılır. Devletsiz bir toplum yapısına ulaşmak için doğrudan devleti değil devleti var eden koşulları ortadan kaldırma çaba ve amacı gözetilir. Devleti var eden koşullar sürüp gittikçe iradi bir çabayla devleti ortadan kaldırmaya çalışmak veya bu tür söylemlerin peşinde gitmek doğru değildir.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2022- 07:39


Sosyalizm tamamlanmamış ama bütünlük bir ideolojidir, işçi sınıfının ideolojisidir. Tek ülkede sosyalizm olur mu olmaz mı konusu artık aşılmış bir konudur. Gevezelik yapmak isteyenlerin, gevezelikten başka amaçları olmayanların ve bu tür konularla bir şekilde ego tatmininde bulunmak isteyenlerin gündeminden hiç düşmez. Sınıfsız ve devletsiz ve enternasyonal düzeyde gerçekleşecek bir komünizmin alt evresi olarak nitelendiğinde zaten bu sürecin tek bir ulus ölçeğinde olmayacağı açık. Konuyu ikide bir gereksiz alıntılarla buraya sıkıştırmanın bir anlamı da yok, bir yararı da yok.

Lenin dahil siyasal devrimden sonra özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve proleter diktatörlüğün kurulmasıyla birlikte gelişecek olan toplumsal dönüşümler dönemine sosyalizm adının verilmesinin bir ülkede gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusudur aslolan. Buna ''hayır'' diyebilmek mümkün mü? Ve üstelik devrimden sonra komünizm yani sınıfsız ve devletsiz formasyona kadar çok uzun bir zaman varken, bu sürece sadece geçiş toplumu olarak adlandırmak ve bu toplumsal formasyona, bu sürece, bu geçiş evresine sosyalizm dememek neden? Bu sürecin komünist topluma doğru işlediğini bilerek ve ona göre, ona uygun bir toplumsal dönüşümü de savunarak SOSYALİZM adını kullanmak neden yanlış olsun?

Bir açıklaması var mı bu sorunun?

Sosyalizm bir ansiklopedi değildir. Sosyalizmin ne olup ne olmadığı sağda solda bulunan birtakım alıntıların ezberlenmesi hiç değildir. Sosyalizm aynı zamanda ideolojinin gerektirdiği bütünlüklü bir düşünüş sistemidir. Sanırım, önceliklerimiz arasında ve hatta en önünde bu düşünce sistemini kavramaya çalışmalıyız gibi geliyor bana. Olmayınca ya ezberler üzerinde tepinen biri haline geliyoruz ve ya da birilerinin söylediklerini pek de anlamadan sürekli tekrarlayan kişilikler haline geliyoruz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 05.11.2022- 09:41


Tek ülkede sosyalizm olur mu, olmaz mı konusunun aşıldığını düşünüyorum. Çok yumuşatarak söylediğimin farkındayım.; ''aşıldı'' diyelim. Bir kere böyle bir konuda yorumda bulunmak isteyenler öncelikle bilimsel sosyalizmden söz ettiklerinin altını çizmeliler ve ayrıca proletarya diktatörlüğünün kurulmasından sonra özel mülkiyetin tamamen ortadan kaldırılmasına ve sürecin sınıfsız ve devletsiz formasyonu hedefleyecek şekilde sürdürülme sürecine neden sosyalizm denmeyeceği ve bu koşullarda denirse nasıl bir sakıncası olduğunu, olacağını açıklamalı ve konuyu da bu eksende tartışmaya çalışmalı. Bu konuda söyleyecek bir şeyi varsa tartışmayı başlatmalı. Yoksa...

Efendim Marks şöyle demişti, Lenin de böyle söyledi öyleyse ''söyleyin bakalım komünizm (veya komünizmin birinci evresi) tek ülkede olur muymuş, olmaz mıymış?''

İyi ama, Marks,   komünizmin birinci evresini somut bir şekilde sosyalizm olarak nitelemez, Lenin'de ise her iki anlama gelecek bir kullanım mevcutken, Sadece Lenin söyledi, Marks böyle kategorileşti diyerek   bu konuyu tartışmak mümkn olabilir mi?

( Olur tabi amaç bir konuya ilişkin anlaşılır ve akla yatkın bir şeyler söylemek yerine sadece gevezelk yapmak ve sadece ego tatminini amaçlamak ise olur, neden olmasın? Arkadaşımız sadece bu konuda değil ki, hemen her konuda böyleydi. Di'li geçmiş zaman kipi kullanıyorum, sonunda forumunu kapattı, ve bir ''yük''ten kurtulmayı başardı!)

Bir sömürü sistemi olarak kapitalizmden   ayrılan proleter diktatörlük kuran, özel mülkiyeti ortadan kaldırarak toplumsal dönüşümler süreciyle daha özgür ve eşit bir toplum ve daha özgür bir insanı amaçlayan sistemin adı   sosyalizmdir. Ve bu süreç yani sosyalizm tek ülkede gerçekleşir. Dahası bu toplumsal dönüşümler sürecinin gerçekleşebilmesi için de tek ülkede siyasal devrimin gerçekleşmesine bağlıdır. Bu nedenle...

Evet, bu nedenle enternasyonalist olabilmek ve gerçek kurtuluşun evrensel ölçekte olabileceği gerçeğini savunmak tek ülkede siyasal devrimin ve sosyalizmin gerçekleştirilmesiyle mümkün ve gerekli ve hatta zorunlu olduğunu kavramakla mümkün. Bir dönem yapıldığı gibi tek ülkede sosyalizm ve siyasal devrim perspektifini önemsizleştirmek açısından ikide bir ortaya atılan ''enternasyonal dünya devrimi'' gibi gevezeliklerin sadece bir gevezelik olduğunu anlamak gerek, diye düşünüyorum.

Bu bağlamda enternasyonalizm üzerinde de durmanın yararlı olacaktır.




Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör sosyalizm ile reel sosyalizm arasında ne fark var yura 5 14114 23.03.2014- 12:22
Konu Klasör Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm melnur 19 16410 30.08.2013- 00:25
Konu Klasör Sosyalizm melnur 2 4646 18.02.2020- 06:32
Konu Klasör sosyalizm hakkı 37 26256 30.01.2020- 08:50
Konu Klasör Sosyalizm ve din proleter 0 2879 21.01.2015- 22:26
Etiketler   SPden,   VEDAya,   göre,   sosyalizm.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS