SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
AKP, Faşizm ve nasıl bir mücadele           (gösterim sayısı: 4.151)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 02.11.2016- 10:06


Özgür Şen'in SOLportal'daki yazısı çok önemli. Mutlaka okunması ve üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve tartışılmasını gerektiriyor. AKP ile nasıl mücadele edilmeli; ne yapılmalı; tüm ''muhalefet'' birleşebilmeli mi; nasıl?

''AKP, Türkiye'nin başında bir büyük bela, evet. Ama Türkiye'yi çaresizleştiren tek başına AKP değil. Türkiye'yi bu kadar çaresiz ve umutsuz bir yer gibi gösteren asıl neden AKP karşıtı muhalefetin patronlardan ve Batıdan ilham alıyor, onlardan yardım ve yönlendirme bekliyor olması...

AKP'den kurtulmak mı istiyoruz? O halde yalnızca AKP ile değil bu çaresizlikle de mücadele etmek ve bu çaresizliği aşmak zorundayız.''







Bu ileti en son melnur tarafından 02.11.2016- 10:06 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.11.2016- 10:07


AKP'nin karşıtlarıyla da mücadele etmeden AKP yenilemeyecek

Özgür Şen



Ne yapacaktı AKP? 15 Temmuz'dan sonra, bir darbe girişimini kıl payı atlattıktan sonra nedamet getirip duracak mıydı?

15 Temmuz'dan sonra AKP'nin normalleşme çabası ve mutabakat arayışının, Yenikapı ruhunun AKP Türkiyesi'nin meşrulaştırmaktan başka bir amacı yoktu. AKP Türkiyesi ile AKP'nin arasındaki ilişki bir türlü kavranamıyor. Bir ülkede gericilik at koşturmaya devam edecek, patronların her istediği olacak, kimse hak hukuk tanımayacak, çürüme toplumun her bir hücresini teslim alacak ama o ülkeyi AKP yönetmeyecek... AKP yönetmesin veya Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, isterse bu işler böyle devam etsin saçmalığını bir an olsun geçelim ama hakikaten niye böyle olsun? Böyle bir ülkeyi en iyi yönetecek parti orada bütün gövdesiyle dururken bu memleketi neden başkası yönetsin?

Bu şekilde sorunca kulağa biraz garip, biraz da saçma geliyor olabilir. Peki ama AKP'nin kurmaya çalıştığı ülkenin karakteristik özelliklerine karşı çıkmadan AKP'ye muhalefet etmeye çalışmak saçma değil mi?

Aslında ikisi de aynı soru bunların. Türkiye'de düzen muhalefetinin kaçtığı soru bu... Ama yalnızca dar anlamıyla düzen muhalefetinin değil kendisini solda gören, öyle ifade edenlerin de söz konusu AKP veya Erdoğan olunca görmezden geldiği soru da bu.

AKP doğal olarak durmuyor. AKP durmadıkça bu sorudan kaçan muhalefet daha da çaresizleşiyor. Çaresizlik kendisini ya bir tür birlik edebiyatıyla ya da dış güçleri yardıma çağırma seanslarıyla dışa vuruyor. Üstelik bu ikisi hiçbir zaman ayrı kulvarlarda devam etmiyor, hep birbirini besliyor.

Oysa, AKP'nin attığı her adım, AKP Türkiyesi'ni sorgulatan bir mücadeleyi örmek için bir fırsata dönüşebilir. Ama hayır böyle olmuyor. Böyle olmayınca da AKP'nin attığı her adımın ardından, bir sonraki darbenin ne olacağı merak ediliyor. Bu öyle garip bir ruh hali ki, laikliğin esamesinin okunmadığı bir ülkede Türkiye'nin ne zaman İslam devletine dönüşeceği, en basit hukuk ilkelerinin rafa kaldırıldığı bir dönemde AKP'nin daha ne kadar otoriterleşeceği tartışılıyor.

İnsanlar kıyamet senaryolarına o kadar meraklı ki, hep daha kötüsü bekleniyor.

Cumhuriyet gazetesinin aynı anda hem cemaatle hem PKK ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, Diyarbakır'a AKP tarafından el konulduğu bir memlekette daha ne olabilir oysa?

Meselemiz bundan sonra ne olacağı, AKP'nin daha ne kadar ileri gideceği değil bu ülkede. Meselemiz bu başlıklarda AKP'yle nasıl mücadele edileceği...

Çünkü, AKP'nin attığı her adım Türkiye'de en genel anlamıyla AKP karşıtlığının yeniden biçimlenmesine de hizmet ediyor. Ne Cumhuriyet vakası, ne de Diyarbakır'da olan bitenler bunun istisnası oldu.

Cumhuriyet'e yapılanlara itiraz etmemek mümkün mü? Diyarbakır belediyesine yönelik AKP darbesine elbette her durumda karşı çıkmak gerekiyor.

Hatta daha ötesini de söylemek mümkün. AKP'nin Türkiye'de yaptığı her iş yanlış ve bunlarla mücadele etmek bir insanlık görevi. AKP'nin uzun hükümet pratiği bu önermenin defalarca kanıtlanmasından başka bir şey değil aslında.

Ancak asıl sorudan kaçıldığı, AKP Türkiyesi'nin özellikleri görmezden gelindiği için, her mücadele başlığı kaçınılmaz olarak bir tür bozucu etki yaratıyor.

Hem Cumhuriyet hem de Diyarbakır vakalarında bir kampanya halinde Batı'nın göreve çağrılması, bu iş için toplumun en geniş kesimleri formülleriyle patronlardan yardım istenmesi bir rastlantı olabilir mi?

Siyasette işçi sınıfının örgütlü ve bağımsız gücü olmaya soyunan bir hareket AKP'ye muhalefet edeceğim diye Batı ile pazarlık yapmaz, patronların arasından kendisine müttefik aramaz zaten. Ancak sol, “solculuk” adına bunları yapana göz yumanı veya hoş göreni de ne haliniz varsa görün diyerek izleyemez. AKP'ye karşı biriken enerjinin her defasında düzenin içine doğru akmasına müsaade eden, bununla mücadele etmeyen bir solculuğun Türkiye'de şansı yok çünkü.

Patronların ya da Batı'nın Erdoğan'ı yollama ihtimalinin gerçekliği bu ülkede hiç bir şekilde tartışılamaz. Ancak bunlarla ilişkiye geçmiş bir siyasi anlayış ya da hareketin, AKP Türkiyesi'nin temel özelliklerini değiştirme olasılığı yoktur. Sol, AKP Türkiyesi'nin temel belirleyenleri olarak patronlarla ve gericilikle toplu halde hesaplaşmanın önüne geçen, bunu sulandıran, buradan enerji çalan her hareketle mücadele etmelidir.

AKP, Türkiye'nin başında bir büyük bela, evet. Ama Türkiye'yi çaresizleştiren tek başına AKP değil. Türkiye'yi bu kadar çaresiz ve umutsuz bir yer gibi gösteren asıl neden AKP karşıtı muhalefetin patronlardan ve Batıdan ilham alıyor, onlardan yardım ve yönlendirme bekliyor olması...

AKP'den kurtulmak mı istiyoruz? O halde yalnızca AKP ile değil bu çaresizlikle de mücadele etmek ve bu çaresizliği aşmak zorundayız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Silgikafa
[ Silgikafa ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2019
İleti Sayısı: 4
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Silgikafa
Cevap Tarihi: 22.10.2019- 22:31


15 TEMMUZDA GERÇEKTE NE OLDU ?

Yakın zamana kadar Türkiye'nin hemen üstünde SSCB diye rus aydınlanmacılarının siyasi bir darbesi ile kurulmuş ve gittikçe baskıcı bir hale gelmiş koca ve kaba bir ülke vardı. Hala bu ülke var ama eskisi kadar büyük değil. bilmem kaça bölündü... Bu ülke tüm dünya için bir tehlike olarak algılanıyordu. Kimisi bunu komünist tehdit kimisi dinsizlik tehtidi kimisi türklüğe karşı tehdit olarak görüyordu. Dolayısıyla kim hangisini tehdit olarak görüyorsa o gruba ona göre araç tanzim edilecekti. Aslolan; bu ülkenin dışa kapalı kendi üzerine çökmüş gureba bir sistemi vardı ve bu garip sistem işçi devleti iddiası ile önemli bir nüfusu etsiki altında tutmuş azımsanamayacak bir bölge ve çevresini de kendi gibi kapatıp açık topluma yada kendince haklı ve meşru kapitalizme kapatmıştı. Türkiye sonraki zamanda bir daha hiç bu kadar öneme sahip olamayacak bir konuma gelmişti. Bu kapalı toplum yapısının ''sıcak denizlere'' inmesi ve hatta mücadele hattının örülmesi için Türkiye önemli bir paya sahip olacaktı. Türkiye kendisine Osmanlıdan miras denge taktiği ile hem devletli kapitalist Rusya hemde liberal batı dünyası ile birbirlerini dengeleyerek yolunu buluyordu. İşte böyle bir zamanda ''komünist'' Rusyayı dine ve ahlağa karşı tehdit görenlere, komünizmle mücadele dernekleri, milli türk talebe birliği gibi şuan da cemaat ve iktidar bloğunu yaratan örgütler kurduruldu. Türklüğe tehdit olarak görenlere ise milliyetçi dernekler ocaklar kurduruldu. Devletli kapitalist Rusya çökünce milliyetçi örgütlerde işsiz kalanlar derin devletin operasyon tarafında çokça kullanıldı. Zaten en tecrübeli ekip bu ekipti. 90 lardaki faili meçhullerin çoğu bu ekip tarafında yapıldı. Bu ekip bize anlatıldığı gibi başına buyruk değildi verilen emri sorgulamaksızın kesin itaatle yerine getirdi. Girdikleri bazı dolambaçlı işleri bu işin doğası gereğidir.

Cumhurbaşkanı A. GÜL, Devlet bakanı B.ARINÇ,Cumhurbaşkanı R.T.ERDOĞAN, Devlet bakanı N.KURTULMUŞ, Devlet bakanı ve Meclis başkanı İ.KAHRAMAN, Devlet bakanı M.A.KILIÇ vs...gibi AKP nin önemli kadroları MTTB den yetişmiştir. Filoyu namaz kılarak savunmaya giden meşhur grup bunlardır. Bu ekibi konumuz ile doğrudan alakalı olsada çok ayrıntıya girmeden şimdilik burada bırakalım.

Bir grup daha var ki ''komünizmle mücadele dernekleri'' yeşil kuşak projesinin bir ürünüydü. Kuruldu, geliştirildi, büyütüldü... bunların hepsini biliyorduk zaten ancak gözden kaçırdığımız şuydu; nasıl milliyetçiler ''milliyetsiz rusya'' çökünce 90 larda kullanıldıysa bu ekibinde boşta kalmaması için çok ince planlar ile en kritik yerlere yerleştirilip yıllarca saklanması ve ihtiyaç anında çıkartılması. Evet tam 50 yıl sonra ihtiyaç anında kullanılmak üzere... AKP li komplocular işi biraz abarttıkları için Fettullahçı grubun arı misali ilmik ilmik dokuduğu dışa kapalı ve mükemmel bürokratik yapısı tukaka yapılmamalı. Fettulahçıları, solcular uzun zamandır zaten biliyordu ancak solcularda bu kadar örgütlü olduğunu özellikle asker içinde bu kadar örgütlü olduklarını bilmiyordu. Hatta kimi solcularımız özellikle bazı leninist gruplar askerlere epey bir zaman yanaşmaya çalışmıştı. Bu yanaşmalar hep cehaletten diyelim...

2000 li yılların başında burjuvazi tüm güçlerini bir çatı altında birleştirdi. AKP adlı bir parti kuruldu. genç, dinamik, muhafazar, demokrat ve liberal... bu çatı altında menzilciler, nurcular, ismailağacılar, liberaller, demokratlar, eski anaplılar, eski demokrat partililer bir kısım milliyetçiler, eski leninistler, bir kaç maocu, bir kaç chp li ve en başta kısmi sonra tamamen fettullahçılar vardı.

İttifakın gereği rant bu gruplarda paylaşılıyordu. Ancak bürokrasi içinde örgütlenmesi ile öne çıkan bir grup vardı, o da fettulahçılardı. Fettullahçılar da bu örgütlenmeyi hemen her alanda kullandılar. Bankalardan altın madenlerine, basım yayından finans sektörüne, futboldan magazine, akademiden sendikalara, üniversitelerden dersanelere, kreşlerden yaşlı bakım evlerine kadar heryerde örgütlendiler. özel sektörde devasa cirolu şirketler kurdular.   Ayrıca sacayağı 4 devlet yapısının en kritik yerlerine adamlarını yerleştirdiler. Örneğin 2015 yılında içişleri bakanı eminiyerin 81 ilinde yüzde 70 inin fettulahçı emniyet amirleri tarafından yönetildiğini söylüyor yada şöyle örnek verelim şuan tutuklu general sayısı 100 ün üzerinde peki kaç general vardı: 300. Yerleştirilmesi bayağı ince işçilik isteyen general seviyesinde oran buysa görece daha kolay subay, astsubay ve uzman seviyesinde acaba oranlar ne kadardır. Bazı uzmanlara göre yüzde 70 seviyesinde... bir darbeyle kapitalizmi alaşağı edecek leninistlerimiz askerleri örgütleyeceklerdi sözde... Atı alan fettulahçılar üsküdarı geçmiş.

Fettullahçılar mükemmel bürokratik yapısı ve örgütsel disiplini ile kısa sürede devlete hakim oldu. Zaten devlet herşeyden bağımsız bir şey değildir. Devlet, insana aykırı ilişkilerin bir tezahürüdür. Devlet insan icadı ama nihayetinde kendine hakim kıldığı bir aygıttır. Genel kanı itibari ile salt baskı aracı değildir. Hakikati düzenin sonucudur yani düzenin nedeni değildir. Bu aygıtı ele geçirenin iltimas elde edeceği tabiatı gereği doğrudur. Mülkiye, harbiye, adliye ve tıbbiyeden oluşur. Fettulahçılar bu dört sacayağında Akp 'nin de katkıları ile rahat rahat örgütlendi.

Mükemmel örgütlenmesi sonucu epey güçlendi. Bu gücünü balyoz, ergenekon, izmir casusluk ve şike davalarında sınadı. Ve başarılı oldu. Örneğin şizofreni hastalığı ile alakalı dünya çapında ilaçlar geliştiren GATA da bir askeri doktoru beyaz kadın ticaretinden içeri aldı. Fettullahçılara karşı ilk davayı açan askeri bir hakimi uyuşturucu ticareti ve fuhuştan tutukladı. Kendisini soruşturan bir cumhuriyet savcınısı makamından aldı. bir doğu ilinde Mit'i bastı, Mitçileri tutukladı. İbrahim Tatlıses davasında kürt düşmanı bir faşisti PKK üyeliğinden, Abdullah Öcalan'ı sorgulayan albayı PKK terör örgütü üyeliğinden yardıladı ve suçlu buldu. Genelkurmay başkanını çocukluğundan beri ordu içine yerleştirilmiş, terör örgütü için Genelkurmay başkanı yapılmış ve yıllarca bunun için sabırla eğitilmiş bir mensup olarak sorguladı, tutukladı ve yargıladı. Nihayetinde her yeri sallayıp geçen fettulahçılar en son iktidarı istediler.

İktidara karşı ilk olarak MİT operasyonu sonra 17/25 aralık ve daha sonra aslında en önemli hamlesi olan MİT tırları operasyonunu düzenlediler.

Nihayetinde siyasi iktidarda karşı hamlelerde bulundu ve Türkiye tarihinin en büyük çaplı iktidar kapışması başladı.

Bir kaç hatırlatma yapıp 15 temmuza gidelim, 17/25 aralıkta Başbakanın oğluna oradan başbakanı tutuklamaya belki yüce divana oradanda hapse atmak istediler. Başbakanın oğlu hakkında tutuklama kararı çıkardılar. bir kaç gün kaçak yaşadı. Ayni tarihlerde konyada bir hakim adli bilişim portalına '' Fettullah Gülen mehdidir'' kararını yükledi. Bu karar 5 / 6 saat portalda kaldı. Yani adliye kararı ile Fettullah mehdi ilan edildi. Mit operasyonunda mitin kapısında adli kolluk güçleri ile mitçiler birbirine silah çekti. Mit başkanını pöh kurtardı.

Başbakanı işid ile iltisaplı göstermek için Kudüs kurtuluş örgütü diye bir örgüt uyduruldu. Aylar öncesinden Fettullahçıların İsrail imamı kudüs ile alakalı Başbakanın demeçlerini topladı. Propaganda başladı ve hemen arkasından MİT tırları durdurulup başbakan KKÖ lideri ilan edilip Işid ile bağlantırılarak LAHEY'e göndermek istediler. Yani TC Başbakanı KKÖ liderliği ile suçlanmak istendi.

Mit tırları operasyonuda başarısız olunca devreye son hamle alındı. Askeri seçenek...

Yukarıda gerçekleşen olaylar devlet aşıklarını çok şaşırtabilir. Ancak yapısı gereği kapitalizmde bir kurum olarak devleti tanıyan komünistler şaşırmazlar.

15 temmuzda gerçekte ne oldu yazısına böyle hatırlatma mahiyetli bir girişten sonra başlayalım. Kısa sürede 15 temmuz ile alakalı yazımız gelsin.

saygılar
silgikafa




Bu ileti en son melnur tarafından 22.10.2019- 23:56 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Silgikafa
[ Silgikafa ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 22.10.2019
İleti Sayısı: 4
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Silgikafa
Cevap Tarihi: 22.10.2019- 22:32


      Leninistler aydınlanmacı gelenekten gelirler. Asla marksist değillerdir. Leninistler daha çok kendilerine zaten ML (marksist-leninist) derler. Bu tanımlamada ki M harfini eşitlik L harfini ise profesyonel devrimci olarak bilinçaltlarında var ederler. Böyle düşünür böyle bilirler. Profesyonel devrimcilik gereği de leninistler için her yol mubahtır. Hayatın merkezinde kendi devrimleri, devrimcilikleri, bürokratik partileri gibi kavramlar vardır. Halbuki Marksizm tüm insanlık tarihinin ortak ‘’hayatın merkezine yine hayatın konma’’ faaliyetinin arayışıdır. Leninistler kendi küçük zaferleri için her yolu mubah gördüklerinden asker içinde de ansızın bir darbe ile iktidara gelme arzusu ile örgütlenmek istemişler. Askere hep ilerici bir sıfat biçip biraz sola boyamışlardır. İçten içe Leninistler asker üniformasına bakıp bakıp iç geçirmiştir. Üstü kapalı asker içinde örgütlenmeden devrim olmaz bile demiştir. Yıkılan despotik sevyetlerde son umutları; darbe yapması beklenen ve başarısız olunca kahrolunan kızılordudur. Asker içinde bu denli örgütlenmiş fettullahçılar, en çok Leninistleri üzmüştür. Üzgün Leninistleri bir kenara bırakıp konumuza dönelim.

15/16 TEMMUZ FETTULAHÇI DARBESİ MARMARİS OLAYI

Leninistleri bu denli üzen örgütlülüğün en belirgini Marmaris’e giden ekipte gizlidir; Muharebe Arama Kurtarma (MAK), Sualtı Taarruz (SAT), Özel Harekat… toplam 23 kişi ve istisnasız hepsi fettullahçı… belirli bir alan içerisinde birini yada bir şeyi askeri olarak arayıp bulmak istiyorsanız aradığınız tim MAK timidir. Bu işin bilimsel olarak olay anında ve yerinde ama coğrafi ama teknik ama askeri olarak uzmanı MAK ’tır. Ayrıca bu ekip bir helikopter kazası ile ölen BBP başkanını da aramaya giden ekiptir.

Bulunduğunuz bölge denize sıfır bir yer, aradığınız kişi deniz yolu ile kaçabilir; o halde ihtiyacınız SAT timidir. Fettulahçı SAT timi de orada… peki ya belirli bir bölgeye nokta operasyonu en iyi kim yapar özel harekat değil mi? Fettulahçı özel harekatta orada… Ben birini ama ölü ama diri almaya gitsem özel harekat bana yeter diye düşünürüm ama işin uzmanı olunca ve ince bir plan yapmam lazımsa özel harekatın yanına arama bulma için MAK, deniz yoluyla kaçma yahut denizden gelebilecek bir karşı çıkış ihtimaline karşı bir de SAT koymak lazım gelir. İzmir Çiğli ilçesinden Marmaris’e hava yoluyla giden bu ekibin başında da hava kıymetlendirme komutanı Gökhan Şahin Sönmezateş. Yani yolculukta riske atılmamış. Uçuş ile nakil vasıtası konusunda konuya en hakim kişi işin başında. Bir operasyon yapılacak fettulahçı darbenin en kritik bölümü Cumhurbaşkanının yakalanması hatta infaz edilmesi. Görevlendirilen ekip işin en uzman ekibi. Nihayetinde bu ekip başarısız oldu, başarısız olmalarının en önemli sebebi bir önceki yazımda bahsettiğim üzere darbenin ilk önce bir hafta daha sonra 6 saat öne alınması ile darbenin koordinasyonunun bozulması. Aksi halde özellikle bu konuda bu ekibin başarısız olma ihtimali yoktu. Zaten bu ekibin tek tek CV si incelendiğinde hayatları boyunca ama öyle ama böyle hiç başarısız olmamışlar. Hatta bu ekipten bir kişi hala kayıp yani kaçmayı başardı.

Helikopterler ile Marmaris’e gidilecek fakat 2000 odalık çok geniş bir alanda ki otelde Cumhurbaşkanının hangi odada kaldığını belirlemeye çalışıyorlar. O arada operasyon komutanı da askerlere brifing veriyor. Pilotlardan bir tanesi kuşkulanıyor, eşzamanlı ailesinden aldığı telefonlarda üstüne gelince motorlara aşırı yüklenip bir helikopteri arıza durumuna alıyor ve uçuşa gitmeyeceğini belirtiyor. Operasyona katılacak helikopterler 1 adet azalınca diğer helikopterlerde ki yük artıyor ve buna mukabil helikopterlerin yakıt sarfiyatı da artıyor. Yani artık operasyona gidip gelecek helikopterlerin ekstradan bir ikmal daha alması plana ekleniyor. İlerleyen saatlerde ekstra bir ikmal daha alamayan helikopterler geri gelemiyor, yakıtı yetmiyor. İlerde anlatacağım çok önemli bir olayda bu konuyu aklınıza getiriniz.

Marmaris’e varan helikopterler otele gerçekleştirilecek operasyon için inilebilecek en iyi yere iniyorlar. İki ekibe ayrılıyorlar bir ekip sahilden bağıra çağıra insanları tehdit ede ede ilerleyip otelin kapısından içeri giriyorlar. Diğer ekiple yine kapıda buluşuyorlar. Bu sırada söylendiğinin aksine kimseye yol falan sormuyorlar. Ve diğer helikopterler yakıt ikmaline bir helikopter ise havadan destek için Marmaris semalarında uçuyor. Kimseye yol tarifi sormadıkları gibi bilakis otelin içinde 2000 odalık koca otelde Cumhurbaşkanının kaldığı odayı elleriyle koymuş gibi buluyorlar. Ve hatta cumhurbaşkanının ardında bıraktığı korumaların odasını da elleriyle koymuş gibi buluyorlar. Otele girdikleri kapı ile cumhurbaşkanının odasına giden 5 adet yol ayrımının tamamında doğru yol ayrımını tercih ediyorlar. Ancak burada bir nüans var. Cumhurbaşkanının kaldığı 2 oda var. Birinde misafirlerini ağırladığı oda diğerinde ailesiyle kaldığı oda… fettullahçı askerlerin bastığı oda misafirlerini ağırladığı oda. Yani akşam çiğli de yer tespiti aşamasında cumhurbaşkanının yanına bir adet misafir göndermiş olabilirler. Yahut röportaj verdiği bir gazeteci yahut telefon sinyali…

Otelin girişinden Cumhurbaşkanının odasına gidene kadar 5 adet yol ayrımında doğru tercih yapan ekip resepsiyona da uğramıyor. Yani bilgileri resepsiyondan almıyorlar zaten biliyorlar. En başta operasyona dahil ettikleri bilim-teknik ekip yani MAK ekibi hünerlerini işte burada gösteriyor zannediyorum. Belirledikleri odaları birer birer basan fettullahçı ekip korumalar ile kısmi çatışmalara giriyor, bir korumayı öldürüyor, bir otel stajyerini hırpalıyor ve darp ediyor. Cumhurbaşkanının odasında 2 adet oda daha var. Kimse olmamasına rağmen en çok kurşun harcadıkları oda bu odalar oluyor. Açamadıkları kapıları tarayarak içeri giriyorlar. Artık arama kurtarma yakalama durumundan çıkıp direk özel harekat ile infaz etme peşindeler.

Cumhurbaşkanının orada olmadığını yada ordaysa da bulamayacağını anlayan fettulahçı ekip geri dönme kararı alıyor. Çekilen birkaç fotoğrafa bakılınca buraya gelirken zımba gibi gelen bu ekip çökmüş ve bitkin halde… darbe faaliyetinin kritik eşiğinde başarısız olmuş bu ekip moral bozukluğuna düşmüş olabilir. İlerleyen saatlerde ekstra bir ikmal daha alamayan helikopterler geri gelemiyor, yakıtı yetmiyor. Bu sebeple tüm bu ekibin havada ki tek helikopter ile oradan ayrılması lazım geliyor. Ne var ki bu helikopterde havanın aydınlanması ile dışarı çıkan polislerin ve yine korumaların atış yapmaları sebebi ile geri sevkiyat için iniş yapamıyor. Bu sırada yerdeki fettullahçılar kapana kısıldığını anlayınca sinirleniyor inmeyen ya da onlarca inmek istemeyen helikoptere ateş açıyor. Yani bir anda havadaki fettullahçılar ile yerde kapana kısılmış fettullahçılar da çatışıyor. Bu sırada profesyonelce bir karar alıyorlar ‘’ geldiğimiz yerden dağlara geri dönelim’’ çünkü ilerledikçe önlerine ne çıkacağını bilmiyorlar fakat geldikleri yere daha hakimler. Bu sırada bir otele giriyorlar birkaç yiyecek çalıp işte tamda o sırada cumhurbaşkanının kaldığı otelin ne tarafta kaldığını soruyorlar. Çünkü ara sokaklarda çatışa çatışa kayboldular. Yani bu ekip ilk operasyon anında değil operayon başarısız olup Marmaris sokaklarında kaybolunca otelin yerini soruyorlar.

Operasyon ekibinin yanı sıra bu faaliyetlere paralel olarak İstanbul’a uçak ile inme çabasında olan Cumhurbaşkanın uçak rotası merkezce değiştirilip gizlenmesine rağmen ABD ‘de bir düşünce kuruluşu twitter dan servis ediyor. Çiğli hava jet üssünden helikopterler tam kalkacakken pilotlardan birinin helikopter arızası verdirmesinin yanında sanırım akıncı dan gelen bir emirler yarım saat 1 saat arası bir gecikme daha yaşanıyor. Bu gecikmenin yaşanmasının sebebi Darbe Özel Kuvvetler komutanı Semih Terzinin öldürülmesi olarak gözüküyor. Tüm bunların yanında helikopterlere yakıt vermeyen, helikopterlere arıza verdiren, kendince fettullahçılara daha çok bireysel olarak direnen askerlerde bu operasyonu engellemiş oluyor. Tekrar etmekte fayda var fettulahçı cia ortak darbesi olarak bu faaliyet 6 saat öne alınmasa darbe gibi bu operayonda başarılı olurdu. Direnen tüm askerler ve halk yataklarında mışıl mışıl uyuyor olurdu. Tabi bir de söylendiğinin aksine TSK’nin başarılı olduğu kadar başarısız olduğu darbelerde çoktur. Mesela Talat Aydemir gibi, Madanoğlu gibi… mahiyet olarak belki daha farklı ama sonuç aynı.

Nihayetinde dağlara kaçan bu askerler bir tanesi hariç yakalandılar. Aralarında geçen bir diyaloğu buraya yazıp yazımızı bitirelim. Kaçarken askerlerden biri diğerlerine soruyor ; ‘’aramızda hizmetten olmayan var mı?’’ cevap ‘’ yok ‘’

Not : Eksik gedik bir taraf oldukça tamamlamaya devam ederim sanıyorum.


saygılarımla,




Bu ileti en son melnur tarafından 22.10.2019- 23:55 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.10.2019- 11:08


Leninistler aydınlanmacı gelenekten gelirler. Asla marksist değillerdir. Leninistler daha çok kendilerine zaten ML (marksist-leninist) derler. Bu tanımlamada ki M harfini eşitlik L harfini ise profesyonel devrimci olarak bilinçaltlarında var ederler. Böyle düşünür böyle bilirler. Profesyonel devrimcilik gereği de leninistler için her yol mubahtır. Hayatın merkezinde kendi devrimleri, devrimcilikleri, bürokratik partileri gibi kavramlar vardır. Halbuki Marksizm tüm insanlık tarihinin ortak ‘’hayatın merkezine yine hayatın konma’’ faaliyetinin arayışıdır. Leninistler kendi küçük zaferleri için her yolu mubah gördüklerinden asker içinde de ansızın bir darbe ile iktidara gelme arzusu ile örgütlenmek istemişler. Askere hep ilerici bir sıfat biçip biraz sola boyamışlardır. İçten içe Leninistler asker üniformasına bakıp bakıp iç geçirmiştir. Üstü kapalı asker içinde örgütlenmeden devrim olmaz bile demiştir. Yıkılan despotik sevyetlerde son umutları; darbe yapması beklenen ve başarısız olunca kahrolunan kızılordudur. Asker içinde bu denli örgütlenmiş fettullahçılar, en çok Leninistleri üzmüştür. Üzgün Leninistleri bir kenara bırakıp konumuza dönelim.

Bu yorumu yeni farkettim. Dün yazının karakter   sorununu düzeltirken yazının bu kısmını da görmemiştim. Yani biraz olsun Marksizm ve Leninizm konusunda bilgisi olan birinin gülümseyerek ve çok da önemsemeyerek geçtiği bir yorum olmuş burası. Bence ayrı bir başlık açmalı ve konu başlığını da vereyim, '' Marksizm ne Leninizm ne''? Umarım kaynak da vererek ve olabilfdiğince üsluba da özen göstererek, ( çünkü bu tür yorumların kısa bir zaman sonra rahatsız edici bir sosyalizm karşıtlığına döndüğünü biliyorum.) okurları bilgilendirmelisiniz.



Eminim katılım da olacaktır.




Bu ileti en son melnur tarafından 24.10.2019- 11:10 tarihinde, toplamda 4 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Biz bu hale nasıl geldik, nasıl kurtulacağız? melnur 3 2544 18.01.2020- 09:43
Konu Klasör Bu nasıl bir zihin yapısı, nasıl bir ruh halidir böyle... melnur 1 2445 13.05.2020- 13:17
Konu Klasör Yılmaz Güney: Sorumluluk, mücadele ve Umut melnur 8 3267 10.09.2023- 20:24
Konu Klasör "Hileli seçim sistemine karşı ortak mücadele!" melnur 1 1125 01.04.2022- 01:13
Konu Klasör Kadın Düşmanlığı ve coğrafyamızın devrimci mücadele tarihi... melnur 0 2085 15.12.2019- 07:43
Etiketler   AKP,   Faşizm,   nasıl,   bir,   mücadele
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS