SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sosyalist bir Türkiye’de Mustafa Kemal’e bakmak…           (gösterim sayısı: 4.789)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 10.11.2016- 08:44


Sosyalist bir Türkiye’de Mustafa Kemal’e bakmak…

Kemal Okuyan




Yedi ya da sekiz yaşında bir çocuk, avazı çıktığı kadar bağırıyor; “ateşe atarım kendimi…” Serdar Ortaç’ın bir şarkısını söylemiyor, nutuk atıyor okul bahçesinde mikrofon elinde. 10 Kasım töreninin provası ve belli ki Kurtuluş Savaşı’na gönderme yapan bir metinde işgalcilere direnme kararlılığını yansıtan sözler bunlar. Bütün mahalle inliyor, oradan sevimli bir adam yüksek sesle söyleniyor: “Atma evladım kendini ateşe.”

Bizim zamanımızda da böyleydi, öncesinde de… Atatürk’ü küçük çocuklara böyle anlatıyorlar, başka türlüsü ellerinden gelmediği için. Çocuk eğitiminde soyut varlıklara, dinsel dogmalara, ölüme ve canla bedel ödemeye öykünmeye yer yok oysa. Mustafa Kemal’in küçük yaşlarda bir fetişe dönüşmesinin tek sonucu yabancılaşma halidir.

Şimdi “Atatürk’ü unutturmaya çalışıyorlar” deniyor ya, unutturmanın yolu biraz da çocukları ateşle imtihana sokan zihniyetle açıldı.

Çocuklara güle oynaya, gençlere gerçek değeriyle anlatılacak bir Mustafa Kemal’in her durumda can sıkacağı açıktı. “Devrim” fikrine kendi elleriyle meşruiyet katmalarını herhalde bekleyemezdik. Dolayısıyla “düşman kovalayan” “asker” kişiye indirgendi Mustafa Kemal. AKP de şimdi onun üzerinde tepinirken, hiç umursamaksızın aynı ilkelliği sürdürüyor; sakınca görmüyor. “Cennet için ateşe atlayacak” nesillere ihtiyaç var nasılsa.

Doğa üstü, yalnız ve biricik bir “kurtarıcı” tarihte varsa, bugün de var olabilir pekala!

Uzun mesele bu, benim bu yazıdaki derdim ise Mustafa Kemal’i sosyalist bir Türkiye’de nasıl anlatacağımızdır. Çocuklara değil de yetişkinlere…

Başlayalım.

Büyük bir devrimcidir.

19. yüzyılda Osmanlı’da ortaya çıkan ve en güçlü ifadesini Jöntürklerde bulan burjuva devrimciliğinin sürdürücüsüdür.

İttihat Terakki’nin iktidar yıllarındaki yıpranmışlığının yol açtığı itibarsızlaşmayı ve bu itibarsızlaşmanın burjuva devrimci hareketinde yarattığı kadro zayıflamasını liderlik becerisiyle telafi etmiştir.

Bütün dünyadaki dengelerin altüst olduğu Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde uluslararası alanda “devrim cephesi”ni tercih etmiş, orada konumlanmış, bu cephenin lehine önemli başarılara imza atmıştır.

Halifelik ve saltanatın kaldırılması için kişisel otoritesini devreye sokmuş, kararlı durmuştur.

Çok zorlu ve geri bir toplumsal zeminde “birer” ilerleme olduğu açık üst yapısal dönüşümleri hayata geçirmiş, laiklik konusunda oldukça radikal bir tutum almıştır.

Pragmatist bir siyasetçidir. Emperyalist işgale karşı mücadele ederken bile büyük devletlerle anlaşma yolları aramış ve bunu büyük ölçüde başarmıştır. Fetih iddialarını terk eden ve küçülen bir Türkiye için zaman kazanmayı hedeflemiştir.

Zamanı Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi için kullanmıştır. Savunduğu “devletçi” ekonomi politikalar dahi sermaye sınıfının gelişmesini gözeten bir içeriktedir.

Marksizmden hemen hiç etkilenmediği gibi, bir burjuva devrimcisi olarak kendisine şekil verecek düşünce akımlarından uzak durmuş, dolayısıyla kendi adına yazılan Kemalizmin her yöne çekiştirilebilmesine olanak sağlamıştır.

Sosyalizmin Türkiye’de bir seçenek haline gelmesinin kendi projesi açısından her açıdan tehlikeli olduğunu sezerek bu seçeneği güçlendirecek aktörleri ortadan kaldırmak ya da etkisizleştirmek için uğraşmıştır.

Tarımda kapitalizmin gelişmesini hızlandıracak radikal adımlardan kaçınmış, geri ekonomik yapıların yarattığı siyasal ve ideolojik tehdidi onlarla uzlaşarak bertaraf etmeye yönelmiştir.

Kürt sorununu aşiret yapısını veri alarak kontrol etmeyi denemiş, kendi ittifak sistemine dahil olmayan unsurları elimine etmeye çalışmıştır.

Ortada çelişkili bir durum mu var?

Bence yok. Türkiye’de burjuva devriminin ufku bunun ötesine geçemezdi. Oraya kadar!

Şimdi…

Sosyalist bir Türkiye’de, bu “sicil”e dostça bakmamak, kendi mirasında özel bir yer vermemek bana göre olanaksızdır.

Kuşkusuz Türkiye’de devrimci mücadelenin bundan sonraki seyri, sosyalist kuruluşun ideolojik-siyasal koordinatları da belirleyici olacaktır ama bu coğrafyada, tarihsel ilerleme anlamına gelen dönüşümlere mesafeli bir devrimciliğin mümkün olamayacağı iyice ortaya çıktığına göre, Mustafa Kemal’e nasıl bir yer verileceğini bugünden kestirmek mümkündür.

Bunları konuşmak için çok mu erken?

Niye ki!

İleriye bakmak zorundayız. Gericilik ve geriye bakmak bu ülkeyi “ateşe attı” çünkü…



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.11.2016- 08:45



Mustafa Kemal

İlker Belek



Her önder kendi çağının, topraklarının içine doğar. O nesnellik tarafından belirlenir. Toplumsal-tarihsel gerçeklik üzerindeki etkisi bu belirlenim dolayımıyla gerçekleşir.

Mustafa Kemal’in içine doğduğu iktisadi/siyasal nesnellik hem dünya emperyalist sisteminin hem de Osmanlı’nın çözülüşüyle karakterizeydi.

Emperyalist sistemde 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren belirginleşmiş bir hegemonya krizi söz konusuydu. İngiltere, üzerinde güneş batmayan topraklarındaki hakimiyetini yitiriyordu. Rusya’daki sosyalist devrim hakimiyet yitiminin içine doğdu.

Benzeri bir durum Osmanlı İmparatorluğu için de söz konusuydu. Ama bir başka düzlemde. Feodal bir sosyoekonomik formasyona sahip Osmanlı, batı kapitalizmi karşısında dayanamıyor ve imparatorluk toprakları dağılıyordu. Kapitalistleşme süreci Balkanlar’da ulusçu kalkışmaları koşulluyor, yeni devletler ortaya çıkıyordu.

Osmanlı feodalitesinin bu gelişmelerle baş etme ihtimali yoktu. Koca imparatorluk yalnızca parçalanmakla kalmamış, aynı zamanda maliyesini ve devlet yönetimini de emperyalizme teslim etmişti. Ancak savaş durumlarında askere alınmak vesilesiyle hatırlanan köylünün sefaleti had safhadaydı.

Hal böyleyken Vahdettin’in 1918’de İstanbul’un anahtarını işgalci İngiliz kuvvetlerine teslim etmesi Anadolu’da yeni bir çağın açılması gereğinin işaretini veriyordu.

Emperyalist hegemonya krizi Rusya topraklarında Bolşevik kalkışmasına zemin hazırlıyor, Anadolu’da ise Osmanlı ordusu içindeki bir grup genç subay işgale karşı kurtuluş mücadelesini örgütlemek üzere bir araya geliyordu. Rus çarı ile son Osmanlı padişahlarının tarihsel sürecin seyrini okumaktan tamamen uzak siyasetleri emperyalizmin hegemonya alanını daraltacak gelişmelere yol veriyordu. Hegemonya krizi Sovyet sosyalizmi ve Anadolu devrimiyle sonuçlanıyordu.

Her nesnellik, belirlediği toplumsal, tarihsel gelişmelerin gerektirdiği sorumlulukları üstlenecek kadroları da yaratır. Mustafa Kemal böyle bir tarihselliğin ürünüdür.

Anadolu kurtuluş hareketinin örgütleyicisidir. Kendi çizgisinde çok önemli bir siyasi ve askeri kişiliktir. Kurtuluş hedefini Anadolu coğrafyası ve Trakya ile sınırlı tutmuş olmasıyla gerçekçidir. Samsun-Amasya-Erzurum-Sivas-Ankara hattındaki 1919 stratejisi Kürt feodalitesini Kurtuluş Savaşı’na ikna eden örgütçülüktür.

Ulus devletin inşasında, Ankara’da ikinci iktidar odağının yaratılışına kadar saltanat ve hilafet karşısındaki yumuşak tutumu, Meclis’in açılışıyla birlikte saltanatın hedefe yerleştirilmesi, hilafetin ilgasının Cumhuriyetin ilanından sonraya bırakılması, üstün taktisyen tutumun göstergeleridir.

Dönemin bağımsızlık ve laiklik anlayışı kurtuluş stratejisinin gereğidir. Zaten iflas etmiş Osmanlı’dan yeni bir devlet yaratılacak ise işgale ve dolayısıyla Osmanlı’ya karşı olmanın zarureti vardır. Osmanlı karşıtlığı ise ancak laiklik ile anlam bulabilir.

Laiklik yeni rejimin temelidir. Mustafa Kemal’in siyasi anlayışını belki de en iyi ifade eden cümle şudur: “Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”

Osmanlı feodalitesine karşı bu yönde bir kalkışmanın gerçekleştirilmiş olması tarihin diyalektik akışı gözetildiğinde devrimci bir gelişmedir. Mustafa Kemal bu gelişmenin cüretidir.

Osmanlı’nın yerine, burjuva nitelikli iktisadi-siyasi bir yapının tercih edilmiş olması ise bu cüretin sınırlılığını oluşturur. Anadolu’da işgale son verilmiş, ancak iktisadi ve siyasi düzlemlerde emperyalizme eklemlenmek tercih edilmiştir.

Sınırlılık nesneldir. O dönemde Anadolu’da Osmanlı’ya karşı bir siyasi kalkışma mutlaka batıdan esinlenmek zorundadır. Batıdan ise ya Marksizm ya da Rousseau’cu Aydınlanma düşüncesi alınacaktır. Her ikisi de olmuştur. Ancak Anadolu’daki işçi sınıfı birikiminin yetersizliği ilkinin kök salmasına olanak tanımamış, daha sonrasında ise Kemalist devrimin kendisi bütün sosyalist fikir ve örgütlenmelerin kökünü kazımıştır.

Her tarihsel kişiliğin bir sınıf kimliği vardır. Mustafa Kemal’in kimliği burjuvaziye aittir.

Laiklik ve bağımsızlık için yolun sonu da, ucu Demokrat Partiye açılacak gerici gelişmelerin başı da burasıdır.

Mustafa Kemal bir kurtuluş ve sondur. Laikliği ve bağımsızlığı geliştirebilmek için, O’nu diyalektik manada aşmak, bunun için de bu iki kavramı, yanlarına eşitliği ekleyerek Mustafa Kemal’den kurtarmak gerekir. Mustafa Kemal’i gericilerden, Lozan düşmanlarından, Osmanlı hayranlarından kurtarmanın tek yolu da budur.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye’de bu kadar çok faşist var mı? melnur 0 1253 28.08.2021- 10:47
Konu Klasör 2020 başında Türkiye’de sol... melnur 1 2202 16.03.2020- 05:11
Konu Klasör Türkiye’de Toprak Reformu Denemeleri... melnur 0 1329 12.01.2021- 11:07
Konu Klasör “Dünyada ve Türkiye’de Komünist Ufuk” üzerine... melnur 0 115 02.01.2024- 23:09
Konu Klasör Türkiye’de sosyalizmin yakın geleceğine dair bir kestirim... melnur 0 737 08.08.2022- 00:15
Etiketler   Sosyalist,   bir,   Türkiye’de,   Mustafa,   Kemal’e,   bakmak…
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS