SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.09.2020- 03:15


Sn.Proleter Devrimci;

''Atatürkçü komutanlar'' tanımlamasıyla Kenan Evren ve şürekasını kast ediyorsanız, bence doğru bir tanım değil bu. Sanırım İlhan Selçuk kullanmıştı, ''Gardrop Atatürkçüsü'' sözünü; Nadir Nadi de ''bunlar Atatürkçü ise Ben Atatürkçü değilim'' demişti. Bu söz sonradan yazdığı bir kitabın adı oldu. Evren ve şürekasının 80 faşizmiyle gericiliğin önünü açtıkları doğrudur. 24 Nisan kararlarını uygulamaya sokmak için hem 61 Anayasası'nın yürürlükten kaldırılması, hem toplumsal muhalefetin baskıyla sindirilmesi ve hem de dinci gericiliğin topluma dayatılması gerekiyordu. Doğrudur. Ama bunu gerçekleştiren ''Atatürkçülerin'' bildiğimiz anlamda Atatürkçü olmadıkları da kesin. Eğer bunlar Atatürkçü ise İlhan Selçuklar, Uğur Mumcular, Attila İlhanlar ve daha yüzlercesi ve ayrıca bugüne gelirsek örnek, Erol Mütercimler'i nereye koyacağız, nasıl tanımlayacağız?


NOT: Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı ve belki onlarca (sol) Kemalist/sosyalist aydınımızın öldürülmesi de gericiliğin topluma dayatılmasının kolaylaştırılması amacını taşıyordu, diye düşünüyorum. Türkiye böyle bir acı süreci de yaşadı. Bütün bu sürece baktığımızda ve bir analize tabi tuttuğumuzda 12 Eylül faşizmini topluma dayatan aydınlanma ve laiklik düşmanı generallerin Atatürkçü olarak tanımlanması bence pek yerine oturmuyor.




Bu ileti en son melnur tarafından 07.09.2020- 03:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 06.01.2021- 23:31


2000'lerin başında esen Liberal havanın Sol'a sirayet etmesi ile birlikte Kemalizm eleştirisi yapmak sol içerisinde modaydı... Sanki ülkeyi İslamcılar değilde, Kemalistler yönetiyormuş gibi... Bu tabi ki hatalı ve anlamsız bir tutumdu ama aynı şekilde Kemalizme aşırı bir anlam yükleyip, onun savunusunu yapmakta aynı derecede yanlıştır. Yanlış anlaşılmasın ben burada Kemalizm eleştirisi yapmaktan ziyade, Türkiye tarihine ilişkin konu açılmışken genel bir tespit yaptım. Bugün siyasal iktidara sahip olan güç Kemalizm olmadığına göre( hatta ona cepheden karşıt olan bir güç olduğuna göre), 2000'li yılların başında Liberal ve Kürt milliyetçisi Sol'un yaptığı gibi Kemalizm karşıtlığı üzerine bir sol muhalefet üretmek anlamsızdır.. Fakat Kemalizme gereğinden fazla bir anlam yüklemekte sol açısından aynı derecede anlamsız ve hatalıdır. Adını verdiğiniz gazeteci ve düşünürler, dönemlerinin dürüst insanları, cesur gazetecileri olsalar bile ideolojik olarak geldikleri yer, milliyetçiliğin ve sınıf mücadelesinin reddinin dar kalıplarından ibaret kalmaktadır. Türkiye'de Kemalizmin yetiştirdiği en büyük aydın Doğan Avcıoğlu'dur... Onunda yazılarını okuduğumuzda aslında Kemalizmi çoktan aşmış, Kemalizmin dar kalıpları ile sınırlı kalmamış birisi olduğunu görürsünüz.

Kemalizm, en nihayetinde sınıf mücadelesini reddeden, ulusal bir burjuvazi yaratmayı amaçlayan, bir toprak devrimini bile gerçekleştirememiş bir ideolojidir. Kendi dönemi için ümmetten ulusal bir yapıya geçişi mümkün kılması bakımından ilericidir. Fakat günümüzde Türkiye halkının kurtuluşu Kemalizmde değil, Sosyalizmdedir. Bu sebeple sınıf mücadelesini bulandıracak ideolojileri yüceltmek bence doğru bir siyasal tutuma tekabül etmemektedir.







Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 06.01.2021- 23:32 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.

Teşekkür edenler:   melnur [07.01.2021- 00:29],

Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.01.2021- 19:55


Sn.Proleter-Devrimci,

Haklısınız, adını koyalım, özellikle AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte sağlı sollu liberaller, gerici tayfa ve Kürt ulusalcılığı hep birlikte Kemalizmi hedef haline getirmişti. Kemalizmi, ''askeri vesayeti'' gerileterek daha demokrat bir rejimin kurulabileceği hayalleri kuruyorlardı. Buna sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumların genel tutumlarını da katabilirsiniz. Hepsi, hep beraber   laik cumhuriyeti, Kemalizmi, jakobenizmi, Bolşevizmi ulusalcılık ve sosyal şoven olmak üzere yaftalama ve doğrudan liberalizmin ve AKP'nin değirmenine su taşımanın heyecanı içindeydiler.

İklim buydu, böyleydi. Hatırlayın o günleri sözde bilimsel sosyalizm ve enternasyonal komünistlik adına neler söylenir, neler şeytanlaştırılmaya ve düşmanlaştırılmaya çalışılırdı. Dönemin yükselen öznesi Kürt hareketinin arkasında Kürt ulusalcılığının söylem ve eylemlerine biat etmenin solculuk ve enternasyonallik adına gerekli bir şart olduğuna inanır ve inandırmaya çalışırlardı. Evet, söylediğiniz gibi, liberaller bu konuda işlevlerini yerine getirdiler. Garip bir solculuk peydahlandı. Ben buna kerameti kendinden menkul bir solculuk tanımlamasında bulunurdum. Bu siyasetin kerameti kendinden menkul olduğu kesin bir doğruydu da, solculuk olduğu epey tartışma götürür.

Şuraya gelmek istiyorum, ''Kemalizme aşırı bir anlam yüklemek'' veya ''gereğinden fazla bir anlam yükleme'' konusu aslında liberallerin sol içine soktukları bir kamadır. Çünkü böyle bir şey yok. Kemalizm bu coğrafyada zaten önemlidir. Ve hatta gereğinden fazla önemlidir. Gereği ne kadar, nereye kadarı normal ve nereden sonra aşırı değer yükleme olur, ayrı bir konu. Ama bir kuruluş felsefesi olarak Kemalizmi monarşiden cumhuriyete geçiş olarak gördüğümüzde, önemsiz olur mu hiç? Dahası siyasal iktidar cumhuriyet düşmanı neo-osmanlıcı bir siyasal tavır içindeyken, başta laiklik olmak üzere cumhuriyetim tüm kazanımlarını ortadan kaldırırken, cumhuriyet, laiklik ve eğitimin laik çizgiden uzaklaşması vb.gibi gerici bir eğilim içindeyken Kemalizmi gereğinden fazla önemsemek ne anlama gelir sorusunu yanıtlamak güç.

Somutlaştırmanın, tanımları netleştirmeni hem anlamak ve hem de anlatabilmek açısından yararlı olduğunu düşünüyorum. Kemalizm bir devrimdir. Kemalizm bir demokratik devrimdir. Kemalizm sınıfsallık açısından bakıldığında tamamlanmamış olsa da bir burjuva demokratik devrimdir. 500 yıldan fazla egemenlik kurmuş bir Osmanlı ailesinin ülke yönetimine son vererek cumhuriyeti getirmiştir. Sosyalistler bu cumhuriyeti sahiplenirler. Sosyalistler dünyada insanlığın mirası olan tüm yenilik ve devrimleri de sahiplenirler. Sosyalist olmamız, burjuva devrimlerine düşmanlık etme, küçümseme ve kazanımlar gerici bir saldırı altındayken omuz silkme hakkını ve böyle bir konumlanışı bize vermez ve vermemelidir. Cumhuriyeti sosyalizme taşıma mücadelesi de böyle bir tavrı içermez. Daha ileri gidiyor ve böyle bir tavrın gerici bir otoriterleşme süreci yaşadığımız koşullarda sol bir tavır olduğunu da düşünmüyorum.

Not. Sanırım toprak reformunun yapılamayışı konusunda Kemalizmi suçluyorsun ama, o süreçte bile Kemalistleri homojen bir yapı olarak görme eğiliminden kaynaklanıyor bu, Ya da orasından burasından bir eleştiri yaparak yazıyı bitireyim demek istemişsin. Daha önce de bu cümleleri kurmuştun ve size yanıt olarak bu konunun meclise üç kere getirildiğini ve meclisten geçirilemediğini söylemiştim.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 09.01.2021- 00:22


Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Not. Sanırım toprak reformunun yapılamayışı konusunda Kemalizmi suçluyorsun ama, o süreçte bile Kemalistleri homojen bir yapı olarak görme eğiliminden kaynaklanıyor bu, Ya da orasından burasından bir eleştiri yaparak yazıyı bitireyim demek istemişsin. Daha önce de bu cümleleri kurmuştun ve size yanıt olarak bu konunun meclise üç kere getirildiğini ve meclisten geçirilemediğini söylemiştim.



Aslında toprak devrimi konusunda, Atatürk'ten ziyade İsmet İnönü iktidarının son dönemlerinde (Şevket Süreyya Aydemir'in İkinci Adam adlı eserini okumanızı tavsiye ederim) önemli girişimler olmuş ama sizin de belirttiğiniz gibi tüm üyeleri CHP'li olan meclisten geçememiştir. Zira Kemalizmin sınıfsal yapısı ve temsil ettiği sınıfsal kesim, böyle radikal bir değişikliği gerçekleştirmeye elverişli değildir. O dönemde, tüm üyeleri Kemalist olan CHP'lilerden oluşan mecliste, Emin Sazak gibi önemli toprak ağaları bulunmaktaydı... Şunu anlamamız gerekiyor, bu tür devrimci atılımlar sınıfsal bağlamından kopuk bir şekilde, sadece iyi niyetle gerçekleştirilemez. Bu tür devrimci atılımlar, sınıfsal hareketin siyasi arenadaki temsilcileri tarafından gerçekleştirilebilir. CHP'nin 27 yıllık tek parti iktidarı bunu başaramamıştır, zira temsil ettikleri sınıfsal yapı, yoksul köylülüğe dayanmamaktadır.

Evet, Kemalizm bana göre de soldur ama sol, Marksizm/Leninizmden ibaret değildir. Kimi sol hareketlerin sınıfsal niteliği bağlamında ilericilikleri ve devrimcilikleri sınırlıdır.



Teşekkür edenler:   melnur [09.01.2021- 05:13],

Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.04.2021- 05:32



Tayyip Erdoğan ve Başkan yardımcıları ile İletişim Başkanından oluşan yakın çalışma ekibi, kararları Başkanın verdiğini düşünüyor olmalı.


 
KKTC’den öğreneceğimiz çok şey var - KADİR SEV


KKTC Anayasa Mahkemesinin 15 Nisan 2021 günlü Kur’an kurslarıyla ilişki kurulan iptal Kararı ve sonrasında yaşananlar, laiklikten, kamu yönetimine, güçler ayrılığı ilkesinin nasıl uygulanması gerektiğine değin bir çok alanda “yavru vatandan” öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu ortaya çıkardı.

Ama dersimize başlamadan önce Diyanet İşleri Başkanının KKTC Anayasa Mahkemesi kararına gösterdiği şiddetli tepkiden söz etmeliyiz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Halifelik Peşinde mi?

DİB Başkanı, 16 Nisan günü sosyal medya hesaplarından şöyle bir açıklama yaptı; “KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kurslarıyla ilgili almış olduğu karar kabul edilemez. Kıbrıs Türklerinin varlığını ve birliğini tehdit eden, din ve vicdan hürriyetine kasteden bu yanlış karardan bir an önce vazgeçilmeli ve Türkiye’nin bir asırlık tecrübesinden istifade edilmeli.”

Diyanet-Sen Genel Başkanı da çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarda şunları söyledi; “Kıbrıs Anayasa Mahkemesinin Kur’an kurslarını kapatma kararı tam bir hezeyandır… Kıbrıslı kardeşlerimize dinini öğrenmesine Anayasa Mahkemesi engel olamayacaktır… Din eğitimini yasaklamak en başta din özgürlüğünü savunan laiklik ilkesine aykırıdır. Bu ideolojik karardan derhal dönülmelidir.”

Dikkatinizi çekerim; Anayasa Mahkemesi kararını ilahiyatçılar eleştiriyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı, din işleri Anayasanın “laiklik ilkesi doğrultusunda” yürütülebilsin diye kuruldu. Yıllarca da öyle oldu. Yasası 2010 yılında değiştirilerek statüsü yükseltildi ve camiler-mezarlıklar dışında da yetki kullanabileceği görevler verildi. O günden bu güne çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle kapsam giderek genişletiliyor. Hastaneler, cezaevleri, okullar, üniversiteler ve yurtlarda hep onların görevlilerini görüyoruz.

Yurt dışındaki etkinlikleri de olağanüstü hızla artıyor. En çok da Maarif Vakfı okullarını kullanıyorlar.

DİB, bir süredir kendisinde “İslam Alemi” adına söz etme, fetvalar verme hakkı görmeye başladı. Halifelik rolü oynuyor. Oysa uluslararası alanda ne genel kabul görmüşlüğü ne meşruiyeti var. Yasal yetki ve görevi ise zaten olamaz. Bırakalım bunları, Dünyadaki “Müslüman” olarak tanımlanan bütün ülkeler emperyalizmin kıskacında ve onların çıkarları için birbirleriyle savaştırılıyor. Hiçbiri tek bir otoritenin gücünü kabul edecek durumda değil.

Diyanetin “hilafet sevdasını” önleyemezsek eğer, kendisine biçtiği görev ve yetkiyi zamanla içselleştirir, Suudi Arabistan; İran; Irak; Suriye; Katar gibi ülkelerde de kullanmaya kalkışabilir. Zaten mezhep, tarikat, cemaat kavgalarıyla başımız dertte; çok daha beter oluruz. Bedelini Ülkemizle-canımızla ödetirler.

Dersimize Laiklikten başlayalım:

Kararın açıklandığının hemen ertesinde KKTC Cumhurbaşkanı, Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak bir açıklama yaptı. Belki Türkiye’den gelen eleştirilerin etkisinde kaldığı için şunları söyledi; “laikliğin istismarına izin vermeyeceğiz, kararın derhal düzeltilmesi için girişimlerde bulunacağım…”

KKTC Başbakanı da; “Kıbrıs Müslüman bir ülkedir, kurslar yasaklanamaz…” diye bir cümle kurdu. Oysa uygulamakla yükümlü oldukları Anayasanın daha 1.maddesinde “laik bir cumhuriyettir” yazıyor.

Ülke çoğunluğunun Müslümanlardan oluşması laikliğe engel değil. Dahası laiklik, azınlığı çoğunluğa ezdirmemek için vazgeçilemez bir koşul.

Bu sözler üzerine, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Konseyi; şehir baroları; çok sayıda siyasetçi; sendika yöneticileri, ülkelerinde yargının bağımsız olduğunu; Anayasa Mahkemesi kararının arkasında durduklarını vurgulayan açıklamalar yaptılar. Eyleme KKTC 2.Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, bazı milletvekilleri ile çok sayıda vatandaş da destek verdi. Türkiye’den gelen eleştirilerin yoğunlaşması üzerine 19 Nisan günü daha geniş katılımlı yaptıkları eylemde; “insan hakları mücadelesi veren örgütler olarak demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkı sıkıya bağlı” olduklarını vurguladılar.

Birinci ders; demek ki Anayasada yazıyor diye bir ülke kendiliğinden laik olmuyormuş…

Laiklik Ne Demek?

Laiklik Türkiye’de “din özgürlüğü” diye yorumlanmaya başlandı. Anayasa Mahkemesi kararlarında çok sık rastlanıyor.

Kuzey Kıbrıs’ta laiklik denildiğinde şunlar anlaşılıyor. Uzun olacak ama en iyisi Karardan alıntılar yapmak.

“Laik bir Cumhuriyetin varlığı için, ülkede din hürriyeti bulunması ve ayrıca din ve devlet işlerinin birbirlerinden ayrı olması gerekir.”

“Din hürriyeti, inanç hürriyetini, yani kişinin istediği dini seçebilme hakkını içerir. İbadet hakkı kamu düzenine, genel ahlaka veya bu amaçla çıkarılmış yasalara aykırı olmadığı takdirde serbesttir.”

“Din ve Devlet işlerinin ayrılığı devletin resmi bir dini olmamasını, devletin bütün dinler karşısında tarafsız olmasını, devletin bütün din mensuplarına eşit davranmasını, din kurumları ile devlet kurumlarının birbirlerinden ayrı olmasını ve hukuk kurallarının din kurallarına uymak zorunda olmamasını içerir.”

“… laik bir devletin dini kurumları devlet fonksiyonları görmemelidir.”

Kur’an Kursları Yasaklandı mı?

Yasaklanmadı. Eğitim Bakanlığının gözetim ve denetiminden kaçırmak istemişlerdi, Anayasa Mahkemesi engel oldu. KKTC Eğitim Bakanlığının gözetimi ve denetiminin öngörüldüğü bir yasa çıkarılınca yeniden başlatılabilecek.

Yukarıdaki sözlerin açıklanması gerekiyor: Yasa değişikliğiyle şöyle bir kural getirilmişti; “Din Hizmetleri Eğitimi ve Halkla İlişkiler Birimi bünyesinde Eğitim İşleriyle Görevli Bakanlığın izni ile yapılan hafızlık eğitimi kurslarını düzenlemek, sınav yapmak ve başarılı olanlara hafızlık belgesi vermek” Bu kural KKTC Anayasasının 23/2 ile 59/2 maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal edildi.

Anayasanın 23/2 maddesinde; “Din eğitimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.” 59/2 maddesinde ise; “Her türlü eğitim etkinliği Devletin gözetimi altında serbesttir” kuralı yer alıyor.

Anayasa Mahkemesi iptal kararını, izin alınmasının yeterli olmadığı; Anayasanın Devletin gözetimi altında yürütülmesini öngördüğü gerekçesine dayandırdı.

Türkiye benzeri denetimsiz ortamlarda din eğitimi yaptıramayacakları için kızıyorlar.

Yasama İdareye ucu açık yetki verebilir mi?

Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru doğrudan laiklik ilkesiyle ilgili değildi. Yasaya yeni eklenen bir maddeyle “Din İşleri Komisyonu” adlı bir kurum kurulması öngörülmüştü. Ancak Maddede Komisyon üyelerinde aranacak nitelikler yasada belirtilmemiş, İdarenin yetkisine bırakılmıştı.

KKTC Anayasasına göre sendikalar, kendi varlık ve görevlerini ilgilendiren alanlarda Anayasa Mahkemesinde doğrudan iptal davası açabiliyor. Hizmet Sendikası, üyelerinin hakkını ilgilendirdiğini ve olumsuz etkileyeceğini öne sürerek Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

Mahkemenin, 15 Nisan 2021 günlü kararında; ilke ve ölçütler belirlenmeksizin idareye geniş yetkiler tanınmasını Anayasaya aykırı buldu.

Türkiye’de yıllardır uygulanmıyor. Bu dersimizi de iyi çalışmamız gerekiyor.

KKTC Bağımsız Bir Ülke mi?

Bağımsız bir ülke ama Türkiye’den başka tanıyanı yok. Aslına bakarsanız Türkiye’nin tanıdığı da kuşkulu.

Cumhurbaşkanı ve İletişim Başkanı dahil, bütün yakın çalışma ekibinin Anayasa Mahkemesi kararına gösterdiği tepkinin biçimi ve şiddeti, onların da bağımsız bir ülke gibi görmediklerini gösteriyor.

KKTC Anayasa Mahkemesinde Kararları Kim Verir?

Anayasalarına göre Anayasa Mahkemesi, biri Başkan 5 üyeden oluşuyor. Kararları Başkanın yazdığı anlaşılıyor ama sonuçta onun da bir oy hakkı var. Şu gerçek önemli; beğenilmeyen Karar, oybirliğiyle alındı.

Tayyip Erdoğan ve Başkan yardımcıları ile İletişim Başkanından oluşan yakın çalışma ekibi, kararları Başkanın verdiğini düşünüyor olmalı. Yoksa tehdit içeren şöyle cümleler kurmazlardı; “…Kuzey Kıbrıs, Türkiye'deki uygulamalar neyse bunları safhasına geçirmek durumundadır. Din düşmanı sendikaların attığı adımları kabul etmemiz mümkün değildir.   KKTC Anayasa Mahkemesi Başkanı süratle bu yanlışından dönmelidir, yoksa bizim atacağımız adımlar da farklı olacaktır."

https://sol.org.tr/yazar/kktcden-ogrenecegimiz-cok-sey-var-30442



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.05.2021- 20:02


Sol’da günün polemiği: Laiklik

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın Halk TV'deki 'laiklik' ile ilgili sözleri sosyal medyada gündem oldu...
 
Resim Ekleme
 
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan dün akşam (27 Mayıs) Halk TV'de Gökmen Karadağ'ın Açıkça programına konuk oldu.

Okuyan'ın programdaki 'laiklik' ile ilgili sözleri sosyal medyada tartışılmaya başlandı.

Avukat Eren Keskin, Kemal Okuyan'ın 'Laiklik temel mesele' sözlerine , "Halk Tv de, TKP genel sekreteri ‘Laiklik’ temel mesele diyor. Ahh, ‘ittihatçı solcular ‘.. Siz, Resmî İdeolojinin en temel ‘harcı’ oldunuz.. Ortaksınız, tüm suçlara.. Antidemokratik laiklik , gerçek Laisizmin daima önünü kapattı. ‘Resmî İdeoloji’nin en büyük destekçisi oldunuz." tepkisini gösterdi.

Resim Ekleme

Bu sözler sosyal medyada tepki çekerken, çok sayıda isim Keskin'e cevap verdi.

"VALLAHİ SİZ EĞİTİLMEZSİNİZ"

Akademisyen Fatih Yaşlı "Siyasal islam'ın 20 yıldır topluma kılıç salladığı bir ülkede

'laiklik temel mesele' deyince 'ittihatçı solcu' ilan ediliyorsun. vallahi sizler eğitilmezsiniz" ifadelerini kullandı.

Resim Ekleme

"BU İKTİDARA YETMEZ AMA EVET DEDİĞİNİZ UNUTTURAMAZSINIZ"

Cumhuriyet yazarı ise Mine Kırıkkanat, "Bilmediğiniz kelime oyunlarıyla, bu iktidara yetmez ama evet dediğinizi unutturamazsınız. Asıl işbirlikçi, sizsiniz. Utanın. Laisizmi öğren de gel. Senin istediğin yumuşak laikliğin tam tersi, sertidir hanım, serti" dedi.

Resim Ekleme

"DÜN AKP İLE İŞBİRLİĞİ YAPIP BUGÜNÜN YOLLARINI DÖŞEYENLERİN..."

Gazeteci Mehmet Ali Güller ise "'Resmi ideoloji' düşmanlığı üzerinden dün AKP'yle işbirliği yapıp bugünün yollarını döşeyenlerin nafile halleri... Unutulmamalı: Siyasal İslamcılar, ayrılıkçılar ve liberaller, 'resmi ideoloji' dedikleri 'laik Cumhuriyet' düşmanlığında 'her zaman' ortaktırlar!" ifadelerini kullandı.

Resim Ekleme

"BİZİM SAVUNDUĞUMUZ..."

Tepkiler üzerine Keskin, "İttihatçı solcular yine saldırıya geçmiş. Söylediğim şu, antidemokratik laiklik anlayışı uyguladığı baskılar nedeniyle bugünleri yaşıyoruz. Bizim savunduğumuz demokratik laisizm. Devletin dinden tamamen elini çekmesi." ifadelerini kullandı.

Resim Ekleme

Konuyla ilgili TKP veya Genel Sekreter Kemal Okuyan'dan henüz bir tepki gelmedi.

Keskin'e gelen tepkilerden bazıları şöyle:

Resim Ekleme
Resim Ekleme

Resim Ekleme
Resim Ekleme
Resim Ekleme
Resim Ekleme
Resim Ekleme

https://odatv5.com/solda-gunun-polemigi-laiklik-28052139.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 31.05.2021- 22:49


Eren Hanım ikinci mesajında gerekli açıklamayı yapmış aslında... Eren hanım, Laikliğe değil, bugünkü Siyasal İslam'ın ortaya çıkışına zemini hazırlayan sorunlu Laiklik anlayışına bir eleştiri getirmiş... 1980 darbesi ile Necmettin Erbakan'ı hapse atıp, getirdiği zorunlu din dersleri vasıtasıyla ondan daha koyu bir teokratik anlayışın önünü açan Kemalist Laiklik anlayışını eleştiriye tabi tutmuş... Ya da Laiklik adına türbanlı öğrencilerin üniversiteye girişine engel koyup, Gayrimüslimleri sırf farklı inanca mensup oldukları için ötekileştiren bir anlayışı eleştiriye tabi tutmuş...

Bu arada tabi ki Laiklik, Sol'un savunması gereken önemli bir değerdir. Fakat merak ediyorum, tweetlerinde Eren Hanım'ı eleştiren ve Avrasyacılığı savunan bazı kimseler, Laiklik teması taşıyan aynı eleştirileri, İran söz konusu olduğunda getirebilecek mi?




Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 31.05.2021- 22:49 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.06.2021- 11:41


İçine girdiğimiz karanlık tünel bu ''kullanışlı filanların'' akıllarını başlarını getirmiştir diye düşünüyordum. Yanılmışım, hala aynı yerdeler. Düzelecekleri yok demek ki. Zihin bir kez ters yüz olduğunda bir daha düzelebilmesi mümkün olmuyor, demek ki..

Kemal Okuyan'ın sözüne takılmışlar. Laikliğin temel mesele olduğunu göremiyorlar. Bakanlıklarda cemaatler, tarikatler cirit atıyor; açılan Ayasofya'da bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusuna hakaret, küfür sıradan bir rutine dönmüş, cumhuriyet ve kazanımlarını ayaklar altına almak sıradanlaşmış, normal/klasik bir lise kalmamış, her taraf imam hatip okullarıyla dolmuş, dindar ve kindar bir nesil yetiştirme gayreti dolu dizgin devam ediyor, toplumsal ve siyasal ortam dincileştirilmeye çalışılıyor ve bu yolda epey de yol alınmış, ama hala...evet hala bugünün iklimini yaratanlar üzerinde büyük emekleri olanlar, yani liberaller, yani solcu olduklarına bin şahit gerekenler ama nedense solcu-sosyalist olarak kendini tanımlamaya çalışanlar, evet, hala olup bitenlerin farkına değiller.

Laiklik temel meselemiz...
Bu anlaşılmadan demokrat bile olunmaz ama gel bunu bu zihniyete anlat!

Öyle böyle değil, laikçi laikliği değil, antidemokratı , Kemalist olanı değil, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, böyle bir laiklik tanımı da yok. Bir şey uydurmuşlar sonra kendileri inanmışlar. Laikliği sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlamışlar, ne kadar dinci varsa, dinciliklerini özgürlük, cemaat ve tarikatların her türlüsünü de sivil toplum kuruluşu olarak bellemişler...Bu yüzden bir dönemi türbanı simgeleştirmişler, bayrak haline getirmişlerdi. Sadece o mu; AKP de bu zihniyete göre ülkeyi vesayetten kurtaracak, özgürleştirecek, demokratlaştıracaktı!

Hadi onlar neyse de, bütün bunlara inanan, kol kanat geren ve hatta solculuklarının, enternasyonalist komünistliklerinin (!) gereği olarak, olmayan ideolojik ve zihinsel donanımlarıyla   sözde ideolojik ve siyasal destek veren solculara(!) ne demeli? Onlar da burjuva laikliği yıkacaklar ve yerine sosyalist laikliği ikame edeceklerdi, değil mi?!

Hep birlikte içiniz rahat olsun!
Yıkıldı...






Bu ileti en son melnur tarafından 02.06.2021- 12:20 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Özgür Şen'le laiklik üzerine: 'Laiklik ve piyasa umut 0 3398 11.12.2015- 10:00
Konu Klasör Komünist Manifesto Üzerine umut 1 6009 21.02.2020- 18:14
Konu Klasör Hegel’in Diyalektiği Üzerine Bir Derleme... melnur 0 1275 12.05.2020- 00:07
Konu Klasör Laiklik, kırmızı çizgimizdir! melnur 1 169 21.12.2023- 07:37
Konu Klasör Gericilik, laiklik ve bir not melnur 0 3482 03.01.2017- 21:02
Etiketler   Laiklik,   Üzerine.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS