SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.01.2022- 04:47


Bilinç sorununun çözümü bilincin dışındadır yani. Bilincin dışı ise toplumun içidir ve buradaki etkinliğin türü ister istemez siyasal olmak durumundadır. demiş Can Soyer. Oldukça karışık mı geliyor; yanıtı bir üstte var aslında; döneriz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.01.2022- 07:15


Bir iki gün önce özellikle öne çıkarmaya çalışmıştım bu başlığı; öteden beri tartışmalı bir konu gibi görülür, itiraz edilir, proletaryanın sosyalist bilince, tarihsel çıkarlarını savunmaya yönelik bilince kendiliğinden ulaşılacağı savunulurdu. Eminim hala bu görüşte olanlar vardır. Siyaset alanında bu karşıtlık bir ölçüde reformizm temelinde yürüyor/yürütülüyor denilebilir. Somut bir örnek verilecekse tarihsel TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın bu görüşü savunduğu söylenebilir. Aybar bu tavrını Marks'a dayandırarak ve teorik düzeyde ele alır. Ama sanalda, sözde sol, sosyalist forumlarda konu ( bana göre) daha duygusal gerekçelerle savunuluyor. İşçi sınıfa bilinç dışarıdan -burjuva aydınlardan- verilebileceği, proletaryanın bu bilinci başkalarının çabası olmadan elde edemeyeceği düşüncesi çok da kabul edilebilir bir şey gibi gelmiyor sanırım. Alçaltıcı, işçi sınıfının onurunu kıracak bir nitelendirme gibi geliyor belki de. Bir arkadaşımız, yazıyazforum'daydı sanırım, ''o eskidendi'' diye karşı çıkmıştı. ''şimdilerde okuma yazma oranı çok arttı, işçi sınıfı araştırır öğrenir ve burjuva aydınlara ihtiyaç duymadan kendi tarihsel çıkarlarının ayırdına varabilir'' demişti, mealen.

Evet, proletarya kendi tarihsel çıkarlarının farkına kendiliğinden varabilir ve önce siyasal iktidarın fethi ve sonra sınıfsız ve devletsiz yapıya erişebilme konusunda gerekli olan taktik ve stratejileri yine kendiliğinden oluşturabilir mi?

Mümkün değil. Konu bu kadar basit olmamakla birlikte bu mümkün olmama durumunun nedeni hiçbir şekilde emekçi kesimlerin zeka ve akıl seviyesi ile bir ilgisinin bulunmadığını, öncelikle söylemek ve bu konudaki gereksiz tepkilerin önünün kesilmesi gerekir. Sadece böyle bir algı nedeniyle bu konuya karşı çıkanlar, uzak duranlar varsa bence gereksiz bir duygusal refleks gösteriyorlar. Nedeni çok basit bunun, sosyalist bilinç, sosyalizme yürüyüş, belli bir bilgi birikimi, bir sorgulama becerisi, ve büyük ölçüde bir deneyim gerektiriyorsa bu beceri ve donanımlar için zamana, eğitime ve maddi koşullara ihtiyaç var. Proletaryada (kitlesel olarak) ne böyle bir sürece ayıracak zaman, ne uygun maddi koşullar ve ne de gerekli bir eğitim vardır. Nedeni budur. Sosyalist bilinç, devrimci anlayış, siyasal iktidarın fethiyle başlayıp sınıfsızlığa doğru yönelecek olan süreç uygun bir taktik ve strateji gerekliliği bu yüzden kendiliğinden işçi sınıfı içinde gelişemez. Mutlaka bir ''yardım''a ihtiyaç vardır ve bu ''boşluk'' da burjuva aydınlar tarafından ve parti kanalıyla giderilir.

Böyle.
(Devam ederiz.)




Bu ileti en son melnur tarafından 13.01.2022- 07:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.09.2023- 20:25


''Devam ederiz'' demişiz devam etmemişiz :) Aslında böyle sürdürülmeyen pek çok konu başlığı da var. Rastlantı sonucu tekrar karşılaştığımda ve konu da günceliğini koruyorsa birşeyler yazmaya çalışıyorum. Bu konunun ise yani dışarıdan bilinç konusunun   ise önemli olduğunu düşünüyorum. Başlıkta yazılanlara şöyle bir göz gezdirdim ve baykuş-karga vb. arkadaş sanki alınmış gibi işçi sınıfına dışarıdan bilince gerek yok diye karşılık vermiş. O tartışmayı da hatırlıyorum, ''işçi sınıfı okuma yazmayı öğrenmiştir,'' diyerek kendi tarihsel-sınıfsal çıkarlarını savunabileceğini iddia etmişti. Kestirmeden söylenecekse ''doğru değil.'' Gerçeğn böyle olmadığı konusunda genel bir kabul var ama sorun çözümlenmiş de değil. Belli aralıklarla da olsa dışarıdan bilinçle kitlelere-sınıfa nasıl gidileceği konusunda tam bir mutabakat yok. Başlığı öne çıkartalım, uygun bir zamanda da yorumlamaya çalışırız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.09.2023- 07:02


Bu başlıkta 25. 08. 2021 tarihli bir yorumum var; şöyle yazmışım:

''İstanbul Belediye Seçimlerini hatırlıyorum, İmamoğlu toplumsal muhalefetin bir adayı olarak ortaya çıktığında neler söylenmişti; ''ANAPLI'' olması başta ''İmamın oğlu'' göndermesi, ''zengin'' vurgusu ve benzeri bir yığın sıfatla toplumsal muhalefetin adayına yönelecek olanları kendi sol-sosyalist saflara çekmek umulmuştu ama, sanırım pek de başarılı olmamıştı. Sosyalist siyasetin güncel konulara eğilimi ve yorumu böyle bir üslup ve yaklaşımla yürütülecekse, kitlelere bilinç taşıyacak olanlara da bir bilinç taşıma işi gerekli diye geçiriyor insan içinden.

Kuşkusuz bütün söylenmeye çalışılanların bir parti siyasetiyle güncel olana bakışla ilgisi var. Güncele bakışı sorunlu olan bir anlayışın günceli yorumlamayabilmesi de sorunlu oluyor. Sadece yazarın becerisiyle ilişkilendirmek pek doğru değil. Örnekse Fatih Yaşlı'nın bugün SOL'daki yazısı. Ben sonunu getiremedim, Önce MİTÇİ ve sonra MHP'li Enver ALTAYLI'nın hayat hikayesini anlattıktan sonra bir de ( yeğeni olan) İYİP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu için ''Dayısının yaptıkları şüphesiz ki yeğenini bağlamaz ama meselemiz zaten bu değil, meselemiz Kavuncu’nun da dayısıyla aynı çizgide yer alması ve onun görüşlerini savunması, yani “yüzü batıya dönük” bir ülkücü olması. '' demesi ve ardından bir başka ismi yazısında ''mercek altına alması'' ve sonra..işin doğrusu ben sonunu getiremedim. Belki benim ekskliğimdir, belki Fatih Yaşlı'nın yazısını okumaya kalkışanlar benden daha sabırlı, daha dikkatli ve daha bir bilinç edinme heyecanı yaşıyor olabr; kuşkusuz o zaman bu tür yazıları sonuna kadar okuyabilmek mümkün olabilir!

O tarihte söylenen ve yazılıp çizilenlerin ''bilinç taşıma'' işiyle nasıl bir ilgisi var, o dönemde nasıl bir bağ kurmuşum ayrı :) ama burada, böyle de bir yorumda bulunmuşken bilinç taşıma işiyle de bir ilgisinin bulunmadığının da altını çizerek bir konuya değinmek gerek. Hatırlıyorum, TKP o dönemde kulvar değiştirerek hem iktidara ve hem de muhalefete vurma kararı almış, karşıtlık konusunda iktidarı ve muhalefeti eşitlemişti. Garipsemiştim, o döneme kadar hemen her siyasi yavrını desteklediğim TKP'ye o süreçten sonra sürekli eleştirme gereği duymuştum. TKP ''bir üçüncü cephe''den söz etmeye başlamıştı. Yanlış buluyordum, koşullara uygun bir tavır olmadığını düşünüyordum, bu tavrın ülkeye de zarar vereceğini ve partiyi geriye taşıyacağını vb. söylüyordum.

Bu konuya burada farklı bir başlık altında değinmemin nedeni de şu: Doğru siyaset, sonuç alıcı siyaset bilimsel sosyalizmin doğru ve yeterli bir biçimde öğrenmek ve içselleştirmekle eş anlamlı değil. Yani kuramı bilmek otomatik olarak doğru bir siyaset oluşturabilmek anlamına gelmiyor. Doğru bir siyasetin karşılığı da (bence) halkta ne kadar karşılık bulduğu ve partiyi ne kadar ileri taşıdığıdır. ( Bu konuyu sanırım ''dışarıdan bilinç'' başlığında ayrıca ele almak gerekiyor. Emekçi halkta her karşılık gören siyasetlerin nasıl ki doğru olduğu anlamına geldiğ iddia edilemeyecekse, karşılık bulmayan siyasetlerin de doğru olduğu iddiası kesinlikle yapılamaz, yapılmamalı.) O zamanlar bu siyasetin yanlışlığına inanıyor ve TKP'li dostlar da dahil konuştuğum hemen herkese de söylüyordum. Israr edildiğinde ve TİP'in siyaseti de ortaya çıktığında o seçimlerde TİP'in TKP'den daha fazla oy alacağını, siyasetinin toplum tarafından destekleneceğini de iddia etmiştim. Hemen her sosyalist partinin siyasetleri, söyleyiş biimleri ve ekran yüzleri de netlik kazandığında o yorumumu daha ileri taşımış TİP'in diğer sosyalist partilerin toplamından daha fazla oy alacağını, yani toplumda karşılık bulacağını da söylemiştim.

(Başka bir başlık altında da olsa şunun için altını çizmek gereği hissediyorum.) Türkiye'de saray rejimi dediğimiz karşı devrimci yapılanma siyasal ve toplumsal alanı eline geçirmişken, hemen hemen eline geçirmişken ve devleti de bir parti devleti, bir tek adam egemenliğine dönüştürmüşken bu siyasi oluşum ve anlayışa doğrudan karşı çıkmayan, (kendince) karşı çıkanları ise kendinden uzaklaştıran ve dışlayan   ve hatta eşitleyen siyasetlerin toplumda bir karşılık bulmayacağı ve dahası tepki çekeceğini ön görmek gerekirdi. Ön görmemek, bu iktidar, bu saray rejimi egemenliğini sürdürdükçe de ön görüiemeyecek anlamına geldiğ gibi, bu bana göre yalın gerçek anlaşılmadıkça sadece ''daha çok çalışacağız'' açıklaması daha fazla yanlışlık yapılacağı ve ülkeye ve partiye daha fazla zarar verileceği anlamına gelecektir.

Şuraya gemek istiyorum, sosyalistler toplumsal alanda yoklar. (14 Mayıs seçimleriyle birlikte bir TİP gerçeği ortaya çıktı, o ayrı.) Toplumsal alanda hiçbir etkisi olmayan sosyalistlerin kalabalıklar tarafından fark edilmelerinin yolu da saray rejimine doğrudan karşı çıkmakta ve karşı çıkanlarla da bir şekilde ''birlikte'' olmak zorundalığında yatmaktadır. TİP bunu başardı, üstüne koyabilecek mi, ne kadar koyacak Mart 2024 seçimleriyle göreceğiz. Ama şurası çok açık ve çok net; üçüncü yol tanımlaması altında düzen muhalefetinden ayrı bir çözüm arayışına girmekle saray rejimini yenilgiye uğratmak konusunda adım atabilmek mümkün olmadığı gibi bu tür siyasetlerle toplumdan bir ''olur'' alabilmek ve partiyi ileri taşıyabilmek de mümkün değildir.

Siyaset sokağa çıkmaktır ve sokak da kirletici bir özellik taşımaktadır. Kirlenmemek adına kendi kulvarlarımızda kendi gündemlerimizle top çevirmeye çalışmanın ne ülkeye ve ne de partiye bir yararı olacaktır.

On yıllardır olmadığı gibi...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.10.2023- 07:05


Can Soyer bir önceki sayfadaki yazısının bir yerinde kesinlikle katıldığım şu saptamada bulunuyor: ''Bilinçlendirme, bilgilendirme, öğretme ve tersinden bakarsak, bilinçlenme, bilgilenme, öğrenme gibi pedagojik niteliklerin sosyalistler ile halk arasındaki ilişkide hiçbir yeri olmadığını, olmaması gerektiğini iddia ediyor değilim elbette. Sorun, bu niteliklerin sosyalistler ile halk arasındaki ilişkinin tek biçimi, özgül kipi, “raison d’étre”si haline gelmesidir.'' Dışarıdan bilinç konusunun daha da işlenmesi ve hatta gündemden hiç düşürülmemesi de gerekir, ve ayrıca bir ek de yapılacaksa   şöyle bir ekleme de yapılabilir ve yapılmalıdır.

Dışarıdan bilinç konusu -sınıfın eli, ayağı, tırnağı değil- aklı olan siyasi partinin öncelikli sorunlarından biridir ve bunun sınıfa ve emekçi halkımıza hem sınıf   ve hem de ekonomik hayatın dışından verilmeye çalışılırken pedagojik bir yöntemin pek de işlemediğ ve sonuç vermediğini söyleyebilmek mümkün. Ama bu pedagojik yöntem parti içi çalışmalarda mutlaka kullanılması gerektiğine de inanıyorum. Üyelik ve sempatizan olma hali   ''giderlere katıl, toplantılarımıza gel, broşür, dergi, bildiri dağıtımına yardımcı ol'' modundan çıkarılmalı ve buralara sıkıştırılmamalıdır. Üyeler ve sempatizanlar partinin kitleyle temas noktalarıdır. Olabildiğince yekinleştirilmelidirler. Sadece Marksizm Leninizm konusunda birtakım kuramsal bilgilerle de değil ve aynı zamanda ( 100üncü yıl haftasına girdiğimiz için söylüyorum) cumhuriyet, kurucu kadrolar, cumhuriyet kazanımlarının nasıl savunulup, insanlara nasıl anlatılacağı konularında da bilgilendirilmeliler diye düşünüyorum.

( Dışarıdan bilinç konusu gerçekten önemli, özellikle sosyalist solun toplumsal alanda hemen hemen hiç olmama halini düşündüğümüzde ise bu konunun önemi çok daha artıyor.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.10.2023- 08:26


Dışarıdan bilinç topluma-sınıfa pedagojik bir yöntemle yaklaşmak anlamına gelmez.. Dışarıdan bilinç   sınıfa ve emekçi kitlelere siyaset yoluyla yaklaşılmasının bir yöntemidir. Bu yöntemle amaçlanan şey emekçi kitleleri ekonomik alanın dışına taşıyabilmek ve onların gündemine o alanda dahil olabilmektir. Emekçi halkın gündemiyle ilişkilenmeyen ve salt kendi gündemiyle ve kendi   söylemleriyle ilgilenen bir sosyalist solun toplumda karşılık bulabilmesi pek de mümkün değildir. Bu süreç sadece yukardan aşağı sürdürülen bir süreç de değildir. Süreç yukarıdan aşağıya nasıl işliyorsa aşağıdan yukarı da o şekilde işletilmelidir. Parti bu konuda sadece öğreten değil ve aynı zamanda öğrenen durumundadır. Karşılıklı etkileşim hem bir yakınlaşmayı sağlayacaktır ve hem de sınıfın partiyle kucaklaşmasının önünü açacaktır. İhtiyacımız da bu değil mi?

İşçi sınıfı bilinci işçi sınıfının tarihsel çıkarlarının farkına varma ve bu yönde stratejiler ve taktikler geliştirerek amaçlanan hedeflere varma şeklinde özetlendiğinde bu durum işçi sınıfı tarafından kendiliğinden bir süreçle gerçekleştirilemez. Dışarıdan bilinç mutlaka bir eğitim, maddi olanaklar ve belki en önemlisi boş zaman gerektirir ki, böyle bir pozisyon işçi sınıfı içinden ve ekonomik alandan yaratılamaz. Burjuva aydınların bu sürece dahil olabilmesinin gerekliliği burada yatar ve burjuva aydın bilimsel sosyalizmi de (bence) parti içinde ve mücadele sürecinde   edinir. Bence burjuva aydın sosyalist bir örgütlenme içinde veya o örgütlenmeye dahil olmadan da sosyalist bir kimlik kazanabilir. Yoksa sınıfın ekonomik-kendiliğinden   bilinciyle birleşemeyen bir bilincin sosyalist bir bilinç olamayacağı iddiası bana çok doğru gelmiyor.

( Ender Helvacıoğlu böyle bir iddiada bulunuyor Uygarlıktan Kurtulmak adlı kitabının 240. sayfasında. Bir de feyz almanın gerekliliğine vurgu yapıyor ama ben öyle düşünmüyorum. Bilimsel sosylizmi savunan hemen her aydının sosyalist aydın olarak nitelenmesinde hiçbir sakınca olmaması gerek. Belki şu eklenebilir ki, belkisi de fazla, sosyalizmin toplumsal bir güç olabilmesinin yolu sınıfla-kitleyle buluşabilmesinden geçmektedir Sadece uzaktan ve kitleyle bağ kurmayan-kuramayan siyasetlerin ve o siyasetleri savunanların sosyalizme pek de katkı vermedikleri söylenebilir. Bu yüzden sosyalist aydınların ve kuşkusuz partinin önceliği sınıfla ve emekçi halkla buluşmak olmalıdır. Helvacığlu bunun atını haklı olarak çizmeye çalışmaktadır, katılıyorum ama beceremeyenlerin de sosyalist aydın nitelği kazanamayacağı iddiası benim pek aklıma yatmıyor.)

Bu konularda kimi sosyalist aydınlarımızın görüşleri de var. Örnekse Mehmet Yılmazer'in liberal solu eleştirirken iddia ettikleri de bana çok doğru gelmiyor. Bir sonraki yorum da bu konularda olsun.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.11.2023- 01:54


Mehmet Yılmazer de işçi sınıfına bilincn dışardan verilmesi gerektğinden yanadır ki, bu konuların tartışmalı bir durum olduğunu düşünmüyorum.   İşçi sınıfı çok tekrarladığım biçimiyle tarihsel çıkarlarının bilincine kendi başına-kendiliğinden varamaz. Sorun, bu dışardan bilinç konusunun nasıl gerçekleşeceği-gerçekleştirileceğidir. Mehmet Yılmazer bu konuda oldukça farklı bir çizgide dururken, sendikal bilincin siyasal bilince yükseltilebilmesinin yolunun devrimci öncünün radikal eylemlerine bağlı olduğunun altını çiziyor ve devamla   ''özgürlük hareketi''ni örnek göstererek ''Kürdistan'daki mücadelenin kavranaması''nın altını çiziyor.

Katılmadığım konu bu.

Mehmet Yılmazer Kürt ulusalcılığının şiddet yöntemli mücadelesini sınıf mücadelesiyle karıştırıyor. Kürt hareketinin bugün belli bir kitle kazanmasının   nedeni (bence) temelinde yatan ve öne çıkartılan   kimliksel sorunlarlardır ve mücadele de bu kimliksel sorunlar temelinde sürdürülmektedir.   Kürt hareketinin legal ve illegal yapılanmasını ve mücadele yöntemini bu yüzden sınıf mücadelesiyle karşılaştırmak bana doğru bir yaklaşım tarzı gelmiyor.

Dışarıdan bilinç, yani kendiliğinden bilincin -sendikal, ekonomik bilinç- siyasal bilince yükseltilmesi halk dışta bırakılarak gerçekleştirilemez. Halkın, sınıfın gündemiyle ilişki kurmadan, halkın dilini kullanmadan, halkla yakınlaşmadan, sınıfla arada var olan mesafeyi azaltmaya çalışmadan sınıfı ve emekçi halkı siyasi alana taşıyabilmek ve solla arada bir aidiyet duygusu kurabilmek pek de mümkün olamaz gibi geliyor bana. Bence ''öncü yapar, sınıf önce reddetse de   zamanla anlar ve kabul eder'' yaklaşımı artık aşılmalıdır. Böyle bir anlayışın fokocu anlayıştan farkı nedir ki?

Dışarıdan bilincin pedagojik bir yöntem olmadığı çok açık ve ayrıca kapitalizmin yol aldığı   ve nispi bir demokratikleşmenin sağlandığı ve böyle bir mücadele zemininin olduğu bir ülkede halka rağmen yapılacak eylemlerin halkta tepki göstermekten başka bir işe yaramayacağı da çok açık.   Bu yol bilinç değil, öfke getirmektedir ve kitlenin soldan daha da uzaklaşmasına yol açmaktadır.

Dışarıdan bilinç konusu öncü ile sınıfın karşılıklı etkileşimidir. Bu da zorunlu olarak (bence) bir popülerleşmeyi gerekli kılıyor, dayatıyor. Halka inmek, halkın dilini kullanmak, ve onun güncel sorunları temelinde sol bir mücadele alanı yaratmak sınıfı siyasete katabilmenin öncelikli bir yöntemi gibi geliyor bana.   Ve sanıyorum başka bir yol-yöntem de yok gibi.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ‘Dışarıdan bilinç’ meselesi - Ender Helvacıoğlu melnur 0 2 26.01.2022- 11:21
Konu Klasör CHP üzerine... melnur 5 4325 27.02.2019- 08:53
Konu Klasör Demokrasi üzerine... melnur 0 1141 16.03.2022- 07:46
Konu Klasör ''TİP'in hakkı'' ve TİP üzerine... melnur 9 561 26.03.2024- 05:46
Konu Klasör Engels üzerine... melnur 2 1512 16.01.2022- 03:28
Etiketler   Dışarıdan,   bilinç,   üzerine.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS