SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
HDP-PKK konusu...           (gösterim sayısı: 5.988)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 28.03.2019- 03:28


İlk kez oluyor; dört gün sonra bir belediye seçimine gideceğiz ve iktidar   sanki bir genel seçim varmış gibi gündemi sürekli olarak beka tartışmalarına ve terör sorununda tutmak istiyor. Kendince haklı yanı var; ülkede savunulacak tek bir şey kalmadı. Ekonomik kriz giderek büyüyor, işsizlik almış başını gidiyor, döviz durdurulamıyor. İktidar da milliyetçiliği sürekli canlı tutarak, hatta kaşıyarak kitlesini kaybetmemeye çalışıyor. HDP'yi sürekli gündemde tutmaya çalışması, PKK'lileştirmesi, yani düşmanlaştırmasının nedeni bu. Doğru değil kuşkusuz. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan yerelde de olsa iktidarı kaybetmemek uğruna her türlü tehlikeli söylemleri topluma dayatmaya hazır.

(Ayrı bir konu ama, sadece bu ürkütücü yaklaşım için bile 31 Mart'ta AKP karşıtlığı için sandığa gitmek yeterli bir nedendir.)


HDP'nin PKK'lileştirilmesi kadar yanlış ve tehlikeli bir söylem olamaz. HDP ne olursa olsun legal bir siyasi partidir ve üstelik 6 milyonluk bir seçmen kitlesine de sahiptir. HDP ( bana göre) PKK ile bağlarını tamamen kesmemiş olsa da, kamuoyunu tatmin edecek şekilde   ve çoğu kez, PKK'nin silahlı eylemlerine doğrudan karşı çıkmasa da PKK suçlamasına tabi tutulamaz ve tutulmamalıdır. HDP üyelerinin veya sempatizanlarının içinde PKK'ye gönül vermiş birileri olsa da HDP üye ve sempatizanlarına yönelik bu tür suçlamaların ve ötekileştirici hatta düşmanlaştırıcı suçlamaların   savunulacak bir yanı olamaz. Bu ülke topraklarında iki etnik kökenli halkın birlikte yaşamasını savunuyorsak, en az silahlı eylemler kadar tehlikeli olan bu dilin ve bu üslubun da   karşısına dikilebilmeliyiz.



HDP'ye de bu konuda bir sorumluluk düşmüyor değil. Daha önce de yazmıştım; bir önceki seçimlerde kazandıkları belediyelerin yüz küsurunun iktidar tarafından kayyuma dönüştürülmesinin Türkiye'de neden gerekli tepkiyi görmediği konusunu da kendi içlerinde tartışmalılar. Türkiye kamuoyunun bu belediye başkanlarının görevden alınması konusundaki tepkisizliğini sadece geleneksel tepkisiz bir toplum oluşumuzla açıklamak ne kadar doğrudur, bilemiyorum. Ama bence bu AKP uygulaması toplumun çok geniş bir kesimi tarafından ''haklı'' bulunmaktadır. Toplumun zihinsel kodlarında HDP'nin PKK'den çok da farklı olmadığı konusunda bir algı oluşmakta. Bu durumun tehlikeli sonuçlar doğurmayacağı iddia edilebilir mi?

Kürt sorunun bölgesel bir sorun olduğu gerçeği var. Hiç kuşku yok, romantik yaklaşımlarla, polyannacılıkla bu sorunu çözmek mümkün değildir. Kürt hareketinin hem içeride ve hem de dışarıda doğru bir strateji tutturduğunu da sanmıyorum. Bölgede (dışarıda) Kürt halkına özgürlük ve demokrasi getirmek Amerikan emperyalizmiyle kol kola girmekten geçmiyor. Kürt hareketi önce bunu kabullenmeli. İçeride ise ayrı bir yapılanmada ısrarcı olunduğu ve bu konuda PKK'nin şiddet sarmalıyla ilişkiler söylem düzeyinde bile olsa sürdürüldüğü takdirde hem AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın yaptığı gibi ötekileştirilecek ve hem de bu ülke insanın derdine ve bıkkınlığına bir çare üretilemeyecektir.


(Devam ederiz.)






Bu ileti en son melnur tarafından 28.03.2019- 03:29 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 03.04.2019- 03:38


HDP yönetiminin seçim öncesi aldığı ''batıda AKP'nin geriletilmesi'' kararının ülkemiz açısından çok önemli olduğunu birkaç kez vurgulamıştık. Öylesine önemli ve gerekli bir açıklamaydı ki, Demirtaş bile son dakikaya kadar bu karara uyulması gerektiğinin altını çizmek zorunda kaldı. Sonunda da HDP kitlesi bu karara büyük çoğunlukla uydu. Zaten tersi olsaydı, bu konuda bir isteksizlik ortaya çıksaydı İstanbul dahil güneydeki bazı illerin AKP-MHP ittifakından alınması söz konusu olmazdı, diye düşünüyorum.

Aslında söylemek istediğim, HDP yönetiminde ağırlıklı olarak CHP veya kuyrukçu olmayan sol konusunda bir önyargının bulunmadığıdır. HDP CHP'nin kendisine yönelik haklı veya haksız, bazı tavırlarını yeri geldiğinde veya gerekli gördüğünde tolere edebilecek bir siyasal olgunluğa da sahip. Genellikle eleştirilen yanı, hem PKK'nin şiddet yöntemli siyasetine doğrudan karşı çıkmaması veya çıkamaması ve hem de Türkiye'nin bütünlüğü konusunda kamuoyuna güven telkin edecek bir siyaseti savunmadaki yetersizliğidir. Ama benim   değinmek istediğim konu bu değil.

İnternetin sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarında keskin solculuğun Kürt hareketinin legal veya illegal yapılanmalarına mutlak destekten geçtiği yolunda bir iklimin yaratıldığını biliyoruz. Hatta buralara girip çıkanların çoğunun kuyrukçuluktan öte biat yolunu seçtiği de bir gerçek. PKK ne yaparsa doğrudur, HDP ne söylerse başımız üstüne, hep destek, tam destek buralarda yaratılan iklimin zihinlerdeki yansısıdır. Nedir bu yansma; buraya sonra geliriz!

Evet, merak ettiğim şey şu;HDP'nin aldığı bu kararı, karar verici eğer bu sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist olan forumlar olsaydı, alabilir miydi? Kuyrukçusuyla, biat edeniyle, Kürt milliyetçiliğini solculuk sananı ile böyle bir yaklaşım gösterebilirler miydi? AKP'nin geriletilmesi   ve batıda öne çıkan muhalefet partisine   destek verilmesi dillendirilebilir miydi?

Yanıtı ''hayır'' bu sorunun; kesinlikle ''hayır''; bu forumları bir an için karar verici olarak düşündüğümüzde ne AKP'nin geriletilmesi gerektiğine ilişkin bir düşünce geliştirebilir ve ne de batıda en güçlü muhalefet partisi olan CHP'ye destek konusu akla gelirdi! Peki ama neden?   Frekansları bu kadar uygun olan bu biatçı ve kuyrukçu kesim, konu AKP ve CHP'ye geldiğinde neden HDP'nin seçim öncesi gösterdiği siyasal tavırla uyumlu bir tavır içine girmez?

İlginç değil mi :)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.04.2019- 15:06


''... merak ettiğim şey şu;HDP'nin aldığı bu kararı, karar verici eğer bu sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist olan forumlar olsaydı, alabilir miydi? Kuyrukçusuyla, biat edeniyle, Kürt milliyetçiliğini solculuk sananı ile böyle bir yaklaşım gösterebilirler miydi? AKP'nin geriletilmesi   ve batıda öne çıkan muhalefet partisine   destek verilmesi dillendirilebilir miydi?

Yanıtı ''hayır'' bu sorunun; kesinlikle ''hayır''; bu forumları bir an için karar verici olarak düşündüğümüzde ne AKP'nin geriletilmesi gerektiğine ilişkin bir düşünce geliştirebilir ve ne de batıda en güçlü muhalefet partisi olan CHP'ye destek konusu akla gelirdi! Peki ama neden?   Frekansları bu kadar uygun olan bu biatçı ve kuyrukçu kesim, konu AKP ve CHP'ye geldiğinde neden HDP'nin seçim öncesi gösterdiği siyasal tavırla uyumlu bir tavır içine girmez? ''


Evet; gerçekten ilginç, biat edeniyle, kuyrukçusuyla ve Kürt milliyetçiliğini solculuk sananıyla, hepsi birlikte siyasi   konumunu Kürt hareketinin aldığı siyasi tavra göre belirleyenlerin HDP'nin seçim öncesi ''batıda AKP'nin karşısındaki muhalefeti destekleyeceğiz'' kararına   karşı neden mızıkçılık yaparlar?

Mızıkçılık yaparlar çünkü bu sözünü ettiğimiz kesimlerin HDPliliği kendi zihin dünyalarında saklı olan düşmanlıklarla ilgilidir. Peki nedir bu düşmanlıklar; yıllar yılı sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda keskin solculuk, sosyalistlik ve burjuva kozkopolitizmini enternasyonalizm olarak savunan bu güruhun zihnindeki düşmanlık ne; neye düşman bu insanlar?

Birincisi Türk, Türkiye ve Atatürk kavramlarına! Adamlarda çeşitli nedenlerle bir düşmanlık var. Kürt siyasetini bu düşmanlığının bir panzehiri olarak gördükleri için destekliyorlar. PKK ve HDP doğrudan veya dolaylı olarak ne kadar ayrıştırıcı bir dil kullanırsa o oranda HDPlidir bu zevat.

İkincisi Türk, Türkiye ve Atatürk kavramlarıyla ilintili ne kadar olgu ve yapı varsa onlara da düşmandırlar. Nedir, kimdir bu olgu ve yapılar? Başta CHP ve Anadolu aydınlanması, sonra 1923 cumhuriyeti ve hatta laiklik.

Üçüncüsü, kendi kafalarında yarattıkları düşmanlıkların safında görmedikleri bütün siyasi yapı ve anlayışlara da düşmandır bu sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumların biatçı ve kuyrukçu tipleri. HDP ve PKK'yı destekliyor bu tipler çünkü bu yapıları kendi düşmanlıklarının bir temsilcisi görüyorlar, görmek istiyorlar. Solculukları, sosyalistlikleri öyle gerektirdiği için değil. PKK'yi ve/veya HDP'yi doğrudan veya dolaylı yoldan desteklemeleri kendi solculukları nedeniyle değil bu zihinlerindeki düşmanlıklar nedeniyledir. Yeri geldiğinde sıraladıkları gerekçeler bu düşmanlıklarına bir kılıf uydurma çabasından başka bir şey değildir.

Düşmanlık duyuyorlar, zihinlerinde bu tür kodlamalar egemenlik kurmuş ve bu kodlamaların tutsağı durumunda kalmışlar; ve bir türlü kurtulamıyorlar. Bu kesimlerin baştan beri AKP'ye sıcak bakmalarının nedeni bu partinin başlangıçta demokrasi ve özgürlük söylemleriyle ortaya çıkmış olması değil, sadece bu değil, bu partinin ve temsil ettiği kitlenin kodlarında da tıpkı kendilerinde olduğu gibi 23 Aydınlanması ve cumhuriyet karşıtlığının bulunuyor olmasındandır. Benzer kodlara sahipler, benzer düşmanlıklar içindeler. Bu yüzden AKP'nin cumhuriyeti bir parantez olarak gören yaklaşımına hiçbir zaman karşı çıkmadılar, tepki göstermediler. Baştaki soruya dönersek, HDP'nin ''AKP'ye karşı muhalefet'' söylemine şiddetle karşı çıkmalarının nedeni de budur. Ne yani, batıda AKP'ye karşı CHP mi desteklenecek?

Kürt hareketinin silahlı kanadının ayrı bir devlet, federasyon, özerklik, vb,   dönmesi mümkün değil. Bulundukları konum ve bugüne kadar yürüttüğü şiddet eksenli siyaset buna engeldir. Ama HDP için aynı netlikte bir değerlendirme yapılamaz. HDP bu anlamda iki arada bir derededir. PKK'nin hedeflerini savunanlar da olduğu gibi Türkiye'nin bütününün demokratikleşmesini isteyenler ve Kürt halkının kaderini Türk halkının kaderiyle ortaklaştıranların da bulunduğu bir yapı olarak değerlendirmek mümkündür. Üstte sözünü ettiğimiz tipoloji HDP'yi PKK ile aynı hedefte ortaklaştırmak isteyenlerdir. Böyledirler, çünkü zihinlerindeki düşmanlıkların siyasetteki karşılıklarının böyle olduğu algısına sahipler. Koşullar ne olursa olsun, bu tipolojinin zihninde benzer kodlamalar sahip olduklarını düşündükleri AKP kendilerine CHP'den daha yakındır. Ayrıntılarına gireriz elbette ama, bu zihinsel yapılarıyla hemen her dönemeçte Kürt hareketinin   takındığı siyasal tavrı kendi destekleyen ve alınan kararlara uyan bu tipolojinin 31 Mart seçimleri için ''batıda AKP'ye karşı CHP'' kararını desteklemesi mümkün mü?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.04.2019- 22:00


CHP, Atatürk, cumhuriyet ve sonrasında TKP, ÖDP ve Halk Cephesine düşmanlığın nedenleri olarak pek çok parametreyi ileri sürebiliriz. Örnekse, solculuğu Kürt milliyetçiliği üzerinden tanımlayanların müzmin CHP, Tür, Türkiye, Atatürk vb. düşmanlığının tarihsel nedenleri var. Başta Dersim olmak üzere Anadolu'daki Kürt isyanlarının bastırılma biçimi milliyetçi bir perspektiften yorumlandığında böyle bir düşmanlık belirgin hale geliyor. Zihni bu şekilde biçimlenen bir Kürt milliyetçi genci için CHP ve diğer bütün olgular düşmandır, faşisttir. Biraz solcuysa eğer, sosyal şovendir vesaire. Şimdi böyle bir tipolojiye ''AKP'ye değil, CHP'ye oy verilecek'' dendiğinde, bu karara uyması mümkün değil. Zihni anlamaz, eli de gitmez.

Biat edeni de farklı durumda değil. Öncesinde hasbelkader solun içinde olmuş olan bu zevat da AKP'yi kendine CHP'den daha yakın bulur. Bir üstte söylemiştim, düşmanlık konusunda AKP'yle aynı kodlamalara sahip. AKP'nin iktidar olduğu dönemde sağlı sollu liberallerin zihin karartma ameliyesinden de geçmiş olmaları bu zihninde varolan düşmanlığın daha da artmasına ve kemikleşmesine yol açmış. Etnik siyasettten uzaklaşılması bunları tedirgin ediyor. Bu yüzden biat etmeyen, kuyrukçuluk yapmayan sola da düşmandırlar. Kürt hareketine yönelik en küçük bir eleştiri bu sözde sol,sosyalist ve dahi enternasyonalist zevat da psikolojik rahatsızlık nedenidir. Bu yüzden güne sol düşmanlığı ile başlarlar ve günü de sol düşmanlığı ile kapatırlar. Solla, sosyalizmle, enternasyonalizmle ilgileri yoktur. Liberalizmle içli dışlıdırlar, solu-sosyalizmi çoktan terketmişlerdir, dahası sola düşmandırlar.

Üçüncü kesim ise sözde sol-sosyalist forumların kuyrukçularıdır. Bunların düşmanlıklarının öncesi var mıdır bilemiyorum ama tıpkı ikinci gruptakiler gibi liberal basıncın etkisi altındadırlar. Onlardan farkı, kendilerini ''enternasyonalist komünist'' sanmaları ve öyle göstermeye çalışmalarıdır. Aynı iklimden beslenmişlerdir. Onlar da, daha düne kadar Kürt hareketinin legal temsilcisinin her kararına uygunluk göstermelerine rağmen iş ''AKP'ye değil, CHP'ye'' kararına geldiğinde karara uymamak için takla üzerine takla atmaya çalışmaktalar.

Kendini solcu sanan Kürt milliyetçilerinin özellikle gençlik kesiminde bir karşılığı bulunuyor. HDP'nin batıyla ilgili kararında bu kesimin   fire vereceği belliydi. Anketler yüzde 20 gibi bir orandan söz ediyorlar. Diğer iki kesimin ise toplumsal alanda bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Beslenme alanları sağlı sollu liberaller olmasına rağmen konu AKP ve CHP olduğunda zihinlerindeki düşmanlık AKP'ye karşı CHP'nin desteklenmesini olanaklı hale getirmez. HDP kararının sözde sol,sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda tepki görmesinin nedeni bu düşmanlıklardır, başka bir şey değil.

(Devam ederiz.)




Bu ileti en son melnur tarafından 12.04.2019- 22:00 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.04.2019- 04:45


HDP'ye dönelim; HDP için bir iki arada bir derede durumu olduğunu söyleyelim. HDP bir Türkiye partisi olabilecek mi? Böyle bir hedefi, vizyonu var mı? Türkiye coğrafi sınırları içinde kaderini Türk halkıyla ortaklaştırıp her türlü bölünme senaryolarına yol açabilecek siyasetlerden uzaklaşacak ve bu konuda PKK ile ters düşmeyi göze alabilecek midir? Bence HDP'nin önündeki soru budur; Kürt hareketine biat edenler ve kuyrukçuluk yapanların da kendilerine sormaları gereken soru budur. Ve bu soruya verilecek her türlü yanıt da (bana göre) meşrudur. Ama bu kadar. Solun Kürt hareketine verebileceği destek de, Lenin'in deyimiyle ''negatif destek'' de bu kadardır. Sol kendi işine bakar. Sol sınıfsal mücadeleden yanadır. UKKTH'nin çağımızda bir genel ve temel ilke olmadığı, koşulsuz bir destek içermediği Kürt sorununda ayrılık ve bölünme gibi çabaların iç savaş olmadan gerçekleşme zemininin bulunmadığı, bu anlamda bir ütopyadan başka bir şey olmadığı gerçeğini kavramak gerek. Lenin UKKTH'yi gündeme taşırken Rus İmparatorluğunun özgün koşullarında bir çözüm bulmak amacındaydı. Ve bir çözüm arayışına girerken de savunageldiği gerçek halkların birleşebilmesiydi, halkların birbirlerine düşmanlık beslememesi gerçeğiydi. Şimdi Kürt ve Türk halklarının sonucu ne olursa olsun bir iç savaş senaryosunun birleştirici bir özelliğinden söz edilebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Sol böyle bir seçeneği destekleyebilir mi?

Evet, Kürt hareketi Kürt halkının önüne istediği seçeneği koyabilir. Bu konuda Amerikan emperyalizmiyle kol kola da girebilir. Bir ulusalcı/milliyetçi tavır olarak böyle bir seçeneği de önüne koyabilir. Ama bir ara Kurtuluş Kılçer'in söylediği gibi ''biz solcuyuz, böyle bir siyaseti destekleyebilir miyiz''?

( Sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalizmi burjuva kozmopolitizmi sanan forumlarımız yıllarca sol sempatizanların ve kendi zihinlerinin kararmasına yol açabilecek siyasi tavırları UKKTH ve solculuğun gereğiymiş gibi savunup durdular. Baştan aşağı yanlışlıklar komedyasıydı. Bitti artık, tavsadı ve ateş söndü; şimdilerde sadece sönmek üzere olan ateşin beyhude kıvılcımlarını görmekteyiz. Çok da önemli değil.)




Bu ileti en son melnur tarafından 14.04.2019- 22:42 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.10.2019- 08:00


Beklenen oldu ve Suriye topraklarına girme konusunda ilgili kararname neclisten onaylanarak geçti. HDP dışındaki bütün partiler kararnameye destek verdi, tek karşı çıkan HDP'ydi. Onu da malum nedenlerden ötürü belli bir Kürt seçmen dışında ciddiye alan yok. Belki bu ''ciddiye almama'' ifadesi yerinde değil ama, HDP için çok daha ağırının kullanıldığını sanırım bilmeyeniz yok. HDP parlamentoda CHP dışında, parlamento dışında ise belli bir Kürt seçmen ve   ilerici kamuoyu dışında hiç ciddiye alınmadığı gibi, PKK ile iç içe bir örgüt gibi değerlendiriliyor. Haksızlar mı; kamuoyundaki böyle bir algının varlığı biliniyorken, HDP bu algıyı kırmak için herhangi bir siyaset geliştirebildi mi?

Evet, kamuoyunda HDP'nin PKK'nin uzantısı olduğuna içkin bir algı var. Ve bu durumun sadece bir ''algı'' olduğu gerçekteyse böyle bir gerçekliğin olmadığı iddia edilebilir mi? Hiç sanmıyorum. Kürt hareketinin legal partileri öteden beri hem PKK şiddetiyle aralarına bir mesafe koyamadılar, hem ülke topraklarının bölünmezliğiyle ilgili bir tavır almadılar.   Türkün ve Kürdün bu sınırlar içindeki birlikteliğinden yana bir tutum alarak öteden beri dillerinden düşürmedikleri demokrasi hedefiyle uygun bir siyasal tutum alabilirlerdi, almadılar. Kürt hareketinin yasal temsilcileri bu konuda hiçbir siyaset geliştirmediler. Yeni yetişen Kürt gençliği bu konularda başıboş bırakıldı. Ya PKK'ye katılıp dağlara çıkmak zorunda bırakıldılar ya da bu topraklarda birlikte yaşama arzusundan uzak bir siyaseti savunur hale getirildiler. Sonuçta böyle bir tablodan bir Türkiye partisi çıkmayacağı belliydi. Zaman zaman, örnekse Demirtaş'ın bir seçim arefesinde dillendirdiği gibi ''Türkiye partisiyiz'' söylemi uzun soluklu olmamış ve bugün HDP konusundaki algıyı kırabilecek bir iklim yaratamamıştı. HDP'nin dün meclisteki kararname karşıtı tutumu bu yüzden yeterince destek görmedi-görmüyor.

Kürt hareketinin legal temsilcilerinin -HDP'nin- bir büyük kongreyle olabildiği ölçüde PKK'nin şiddet yüklü siyasetine tam boy karşı çıkmasına Türkiye partisi olduklarını açıklamaya ihtiyaç var. Bu yapılmadığı sürece eş genel başkanlarının ve parti sözcülerinin spesifik konulardaki tavır ve açıklamaları hiçbir zaman gereken etki ve ilgiyi göremeyecektir.

Kürt hareketinin gerçekten yeni, yepyeni bir ideolojik-siyasi programa ihtiyacı var. Hayallerin bırakılması ve ayakların yere basması gerekmektedir. ABD emperyalizminin gölgesi altında demokrasi ve özgürlük şarkıları söylemek çabasının yanlışlığı artık anlaşılmalı. İki arada bir derede siyaset ne Kürt toplumuna yarıyor ve ne de Türkiye'ye...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.10.2019- 07:16


Kürt hareketinin gerçekten yeni, yepyeni bir ideolojik-siyasi programa ihtiyacı var. Hayallerin bırakılması ve ayakların yere basması gerekmektedir. ABD emperyalizminin gölgesi altında demokrasi ve özgürlük şarkıları söylemek çabasının yanlışlığı artık anlaşılmalı. İki arada bir derede siyaset ne Kürt toplumuna yarıyor ve ne de Türkiye'ye...

Üstteki yazıyı böyle bitirmişiz.   Buradan devam edilecekse, HDP'nin artık şapkayı öne koyup bir karar alması gerek. PKK'nin şiddet temelli siyasetinin açık seçik ret edilmesi de yetmez, arada bir kısık sesle söylemeye çalıştığı ''Türkiye partisiyiz'' sözünün gereğini somut ve inandırıcı bir şekilde yerine getirmelidir. Evet, iki arada bir derede siyasetinden vazgeçtiğini kararlılıkla kamuoyuna duyurmalıdır. Zordur belki ama, başka çaresi de kalmamıştır.. Bunlar yapılmadan, Türkiye partisi olma yolunda   kararlılık gösterilmeden ve şiddeti   yuvarlak sözlerle de değil açık seçik ve yüksek sesle lanetlemeden kamuoyundaki algının önüne geçebilmek mümkün değildir.

Türkiye'nin HDP'ye ihtiyacı var. Ama bu HDP'ye değil. Ne yaptığını, ne istediğini kendisinin de bilmediği bu HDP'ye değil. HDP gerçekten bir ''türkiye partisi'' olacaksa, böyle birhedefi en başa yazıyorsa ve mücadelesinin ''demokratik bir Türkiye'' olduğunu savunuyorsa etrafında ve içinde bulunan bir kısım provakatörlerin ve kendini yanlış yönlendirenlerin etkisinden sıyrılabilmeli Türkiye ve bölge koşullarını   gerçekçi bir analize tabi tutarak çözümün bu coğrafi sınırlar içinde Türk halkıyla ortak bir kaderden geçtiğini siyasetinin merkezine oturtabilmelidir. Aynı derede iki defa üç defa yıkanılmaz. Başlangıcı 1984 Eruh ve Şemdinli baskınları olarak alınacaksa aradan geçen 35 yılda elde kalan tek şey on binlerce ölümden başkası değildir. Başka bir şey yok. Bilimsel sosyalizmin yol göstericiliğinde çıkılan yolun emperyalizmin bölgedeki truva atına dönüşmesi de işin cabası. Ve işin en acı yanı, bütün bu savrulmaların hala sol-sosyalizm, Leninizm ve enternasyonalizm ile ilişkilendirilmeye çalışılması...

Evet, aynı suda daha kaç kez yıkanılmaya çalışılacak!
Ve bu koskoca yanlışlığın kavranabilmesi için daha kaç insan, daha kaç genç hayallerinin baharında toprağa düşecek?




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.10.2019- 09:27


Fikret Bila'nın Hangi PKK kitabında geçen Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Ocalan'ın bir gazeteye verdiği röportajda ''Amerika bölgede devlet kurmamıza izin versin ona İsrail'den daha yakın oluruz'' mealindeki sözlerinin bugün Kürt hareketinin özellikle illegal kanadına hakim olduğunu düşünüyorum. Amerikan emperyalizminin bölgedeki varlığının ve emperyalist çıkarlarının Kürt hareketinin illegal kanadını zerre kadar ilgilendirmediğini hatta ABD'nin bölgedeki varlığını kendi gelecekleri için bir teminat olarak gördüklerini söylemenin yadırgatıcı bir yanı olmasa gerek. Türkiye'nin gerçekleştirdiği operasyon öncesinde ABD'nin kısmi geri çekilişini bile üzüntüyle karşıladıkları şeklinde haberler de Kürt hareketinin illegal kanadının savunageldiği bu perspektifle uyumludur. Şaşırtıcı değil aslında; bölgede yükselen bir Kürt milliyetçiliği var ve her ne pahasına olursa kendi devletini kurmayı hedefliyor. ABD'nin truva atı olmayı kabulleniş ve içine sindirişin nedeni de bu.

Burada araya girip bir konuya açıklık getirmekte yarar var: Kürt hareketinin illegal temsilcilerinin savunageldikleri siyasete en uygun gördükleri aktörlerle birlikte olmaya ve onlarla iş pişirmeye elbette hakları var. Bu konuda dilediklerini yaparlar ve yıllardan beri de yani bilimsel sosyalist ideolojiden çark ettiklerinden beri de bunu yapıyorlar. Gittikçe daha çok sağ siyasetleri savunur hale geldiler ve Osman Öcalan'ın da açık seçik itiraf ettiği gibi ABD'nin ağzına ve ellerine bakmayı çıkarlarına uygun görüyorlar. Buraya kadar bir problem olduğunu düşünmüyorum, problem bu siyaseti solun desteklemesi gerektiğinin ima edilmesi ve çoğu kez de açık seçik söylenmesi, bu yolla sol sempatizanlarının zihnine liberal virüsler boşaltılması ve bu gerici yönelimi desteklemeyenlere de her türlü hakaret ve küfürü reva görmeleridir. Ulusalcılık, sosyal şovenizm, neo-faşizm ve devletçi sol üfürükçülüğünün nedeni de bu. Sosyalist solun karşı çıkması gereken de bu tavırdır. Çeşitli dönemlerde bazen kuyrukçuluk adına, bazen anlamadıkları UKKTH ve   Marks Lenin alıntılarıyla bu değirmene yıllardır su taşıyan ne idüğü belirsiz provakatörlerin ve kerameti kendinden menkul solcuların(!) ne olup ne olmadıkların ın anlaşılması bu yüzden gereklidir. Sosyalistler açısından sapla saman birbirinden ayrılmalıdır. Yıllardır enternasyonalizm adına yaygara koparanlar gerçekte burjuva kozmopolitizminden başka bir şeyi savunmadılar. Bu tiplerin solculukla, sosyalizmle, enternasyonalizmle hiçbir ilgisi yoktu. Bir dönemdi, geçti gitti, diyelim.

Konuya dönersek Kürt hareketinin illegal kanadı ile legal partisi HDP'nin bu sonal hedef konusunda aynı perspektif içinde olduğunu düşünmüyorum. Daha başka sözcüklerle PKK ile HDP bu konuda aynılaştırılamaz. HDP'nin eş genel başkanları dahil ve pek çok vekilinin de böyle düşündüğünü iddia etmek hiç kolay değildir. Ne var ki, Kürt hareketinin legal partileri ve HDP bu konuda yeterince açık bir siyasal tutum almadılar, alamadılar. Öncülüğün öteden beri, kuruluştan beri silahlı kanatta olması legal temsilcilerinin işlerini zorlaştırdığı açık. Ama başka da çare yok. PKK'nin şiddet temelli siyasetine karşı çıkılmadıkça ve Türkiye partisi olabilmek mümkün değil. Bu konuda HDP'nin bir açıklığa ve netliğe ihtiyacı var. Sadece HDP'nin de değil; HDP'nin kuyruğunda siyaset yapmaya çalışanların da...

Dün, sanırım tele1'de izledim; yanlış olmasın, Merdan Yanardağ'dı sanıyorum; bir HDP milletvekiline telefon ediyor ve sivil yerleşimlere atılan bombaları sorduğunda verilen yanıt, o bombaların PKK_PYD tarafından atılmadığı yönünde oluyor. Daha sonra da bilindi gibi, gazetecilere yönelik saldırılar var. Şimdi, bu gerçeklik bile kabul edilmeden halkın HDP konusundaki algısının değişmesi olanağı var mı? Mümkün mü böyle bir şey? Önce yaşanan gerçeği bir kabullen, sonra o gerçeklik üzerinden hangi siyasi eğilim içine gireceksen gir. Bu iki arada bir derede siyasetle nereye kadar...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.11.2019- 01:36


HDP yarınki toplantıda ''sine-i millet'' konusunu da görüşecekmiş. İktidarın hem kayyum ve hem de baskılar konusuna bir tepki olarak, seçilmiş belediye başkanları ve hatta parlamentodaki vekiller toptan istifa edebilirlermiş. Sine-i millet zaman zaman gündeme gelse de Türkiye siyasetinde bu çapta bir uygulama, bildiğim kadarıyla yok. Yarınki görüşmelerden de bu yönde bir karar çıkacağını düşünmüyorum. Bir yararı olmayacak çünkü. Dış basında gündeme gelecektir, belki AB ve ABD'den bu konuda destek açıklamaları gelecek, siyasi iktidara karşı kısmi tepkiler oluşacak ama o kadar. Çzellikle nelediye başkanlarının toptan görev bırakmaları AKP'nin işini kolaylaştırmaktan başka bir işe de yaramayacaktır.

HDP ve Kürt sorunuyla ilgili bir yazı/yorum yapılması gerektiğinde hep aynı konunun altını çizme gereği hissediyorum. Kürt hareketinin yasal temsilciliğine soyunan siyasetçiler ülke bütünlüğü ve PKK konusunda karar vermeliler. HDP özelinde, ve özellikle üst düzey yöneticilerde birlikte yaşama konusunda gemnel bir eğilim olduğunu düşünüyorum. Tabana indikçe ve özellikle genç sempatizan düzeyinde ise kararsızlıkla birlikte ayrı bir idari yapının özlendiği ve istendiği algısı var bende. Benzer tutum PKK konusunda da var gibi geliyor. Parti üst yönetiminde ağırlıkla PKK siyasetlerine ve şiddet yöntemine bir karşıtlık varken, parti tabanında ve özellikle genç sempatizanlarda PKK siyasetlerine destek olduğunu düşünüyorum. Yıllardır sözde sol-sosyalist forumlarda Kürt gençliğinin düşüncelerinin de hep bu yönde olduğuna ilişkin örneklere rastlamıştık.

Kürt hareketinin yasal temsilcilerinin sorunu bence bu. Bence en temel konuda homojen bir yapıya, bir ilkesel siyasi tavra sahip değiller. Üstüne üstlük kendi üye ve sempatizanları dışındaki kitle üzerindeki algısı çok daha radikal: HDP PKK'nin yasal zemindeki uzantısı olarak görülüyor. Bence sorun burada ve HDP yönetiminin her şeyden önce bu konu üzerinde eğilmesi gerekiyor. Bu algı kırılmadan, dönüşüme uğratılmadan sine-i millet tartışmalarının hiçbir yararı olmayacaktır ve ne ülkeye ve ne de HDP'ye bir getirisi olacaktır.

Bence gereksiz ve yararsız bir gündem.




Bu ileti en son melnur tarafından 21.11.2019- 05:57 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Seçim konusu ve bir kısım sol... melnur 2 3098 07.02.2019- 08:36
Konu Klasör AKP'nin meşruluğu konusu solcu 16 12887 31.05.2014- 17:53
Konu Klasör Kavga konusu... umut 0 4544 11.11.2014- 12:15
Konu Klasör Yaziyaz.net konusu... melnur 0 3193 04.11.2013- 22:59
Konu Klasör Yeniden türban konusu... melnur 1 2400 26.02.2019- 12:47
Etiketler   HDP-PKK,   konusu.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS