SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
TKP'nin seçimlerdeki stratejisi üzerine...           (gösterim sayısı: 3.503)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 04.04.2019- 13:07


TKP'nin -sanırım- geçen yıldan başlayarak farklı bir seçim stratejisini hayata geçirdiğini, öteden beri dillendirdiği bağımsız bir sol özne stratejisini ete kemiğe büründürerek iktidardaki AKP ile muhaleffeteki CHP'yi birlikte topun ağzına yerleştirerek bir seçim söylemi yeğlediğini yineliyorduk. 31 Mart seçimi öncesinde ve sonrasında da bu tutum devam etti, ediyor. Katıldığım yerler var, katılmadıklarım var. Amacım bu başlıkta bu konu üzerinde bir fikir jimnastiğinde bulunmak. Başlığın açılış nedeni budur. Önce Kemal Okuyan'ın bugünkü yazısından ilgili bölümü buraya alalım, sonrasında düşüncelerimizi yazarız.

Kimse kendini kandırmasın / Kemal Okuyan

Başlık da kimseyi yanıltmasın, önce TKP’den söz edeceğim, partimizin kendisini kandırmaması gerektiğinden. 31 Mart seçimlerinde sosyalizm mücadelesi açısından bazı mevziler kazanıldığı, bir psikolojik eşiğin aşılmakta olduğu ortadadır, içinde olduğumuz bir ittifakın TKP kimliğiyle Dersim Belediye Başkanlığı’nı alması çok önemlidir elbette. Ancak TKP henüz yolun başındadır ve bu seçim “başarı” hanesine yazılacak olan sadece ve sadece partinin doğru yolda olduğunun açıkça görülmesi ve bu yola giren ya da girmeye yönelenlerin sayısının artmasıdır. Bundan daha fazlasını söylemek, büyük sorunlarla boğuşan emekçi halkımıza saygısızlıktır. Yaygınlaşacağız dedik, Türkiye’nin her yerine yayıldık. Kök salacak, yerelleşeceğiz dedik, ilçe bazında da, mahalle bazında da bunu becerdiğimiz örneklerin sayısı arttı. Yalnızca Hacıbektaş ya da Kömür’de değil, büyük kentlerin bazı mahallelerinde partimiz yüzde onluk bir desteğe ulaşabildi. En önemlisi, TKP’nin oylarını artırdığı yerleşimlerin büyük çoğunluğu örgütlü çalışma yürütülen yerler. 2018’de “Emekçilere!” sloganıyla Konferans yaptık, bunun sonuçları görülüyor. Semt evleri açtık; şimdi onlarcası açılmayı bekliyor. Seçim öncesi yoğunlaşan “TKP’li nasıl olurum” soruları, seçim sonrasında yaygın talebe dönüştü. En büyük yanlış bütün bunlara kendi başına özel bir anlam yüklemektir. Mesele şudur: TKP’nin sorumlulukları ve olanakları artmış ve parti görünür hale gelmiştir. Kendimize ve dostlarımıza sözümüz olsun: Biz TKP’yiz üzerimize düşeni yapacağız. Türkiye için, emekçi halkımız için, çocuklarımızın geleceği için, insanlık için!

Kendimizi kandırmayacağız. Başkalarının kandırılmasına seyirci kalmayacağız.


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/kimse-kendini-kandirmasin-260071




Bu ileti en son melnur tarafından 04.04.2019- 13:08 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.04.2019- 20:51


Önce şu konunun altını çizeyim. Kemal Okuyan önemli bir sosyalist aydın ve bir mücadele adamı. Söylediklerine özel bir önem de veriyorum. Ne var ki ilk kez, evet, ilk kez bir yazısını sonuna kadar okuyamadım. Pek çok kitabını bir defada okuyup bitirmeme ve bazen ikinci ve hatta üçüncü defa gözden geçirmeme rağmen alıntı yaptığım yazısını , iki defa denememe rağmen tamamlayamadım. Üstelik   değindiği konulardaki saptamaların tamamı için doğru olduğunu da söylemek mümkün. Ama bir problem var; büyük bir problem ve K.Okuyan ve TKP bir kaç seçimdir bu problemi pas geçiyor.

Hemen her yazımda ve yeri geldiğinde Türkiye'nin bağımsız bir sosyalist örgütlenmeye ve dolayısıyla toplumsal alanda güçlü bir sosyalist partiye ihtiyaç olduğunu ve ülkede bunu başarabilecek tek öznenin de TKP olduğunu söylüyor, yazıyorum. Bu düşüncem değişmedi. TKP'nin eninde sonunda bunu başaracağına ve Türkiye sosyalist hareketinde bir çekim merkezi haline geleceğine de inanıyorum.

Yanlış yorumlamıyorsam, TKP 2018 7 Haziran seçimleriyle birlikte bu konuda güçlü bir farklılık ortaya koyma kararı aldı. TKP bu kararıyla sadece AKP'yi hedef haline getirmiyordu ve aynı zamanda CHP'yi de tıpkı AKP gibi tam boy karşısına alıyordu. Ben o zamanlar bu siyasi taktiği ''TKP kulvar değiştiriyor'' şeklinde yorumlamıştım. TKP düzen eleştirisini daha fazla öne çıkartıyor ve nerdeyse ''hepsi aynı'' der gibi, CHP'yi eleştirmenin sola bir katkı sağlayacağı izlenimi variyordu. Öyle de oldu. 31 Mart seçimlerine TKP bu havada girdi. ''AKP'yi herkes eleştiriyor, biz CHP'yi eleştireceğiz, oraya giden sol oyları geri döndüreceğiz'' havasında bir seçim taktiği izliyordu. Özellikle iki büyükşehir adayı için yapılan ''Anap'lı'', ''ülkücü'' ve hatta ''islamcı'' yakıştırmalarının nedeni buydu.

Artıları da var kuşkusuz. Özellikle Dersim'de Maçoğlu'nun TKP adayı olarak seçime katılması, bu yöndeki çaba ve propagandalar partinin hem toplumsal alanda ve hem de burjuva basında görünür olmasına yol açmasının en önemli nedeniydi. Bu konu başlı başına bir analize tabi tutulmalı ve tıpkı Alper Taş'ın Beyoğlu Belediye Başkanlığı gibi örnekler partinin gündemine gelmelidir diye düşünüyorum. Ayrıca bu ''mahalle evleri'' konusunun da başarılı bir uygulama olacağı açık. Partinin ve sosyalizmin   yaygınlık kazanmasında   bu tür çabaların etkisi olacaktır.

TKP'nin bağımsız bir sol siyaset konusunu öteden beri ısrarla savunması ne kadar doğru bir yaklaşımsa, bu bağımsız siyasetin bir gereği olarak AKP'yi diğer düzen partileriyle aynılaştırması ve özellikle CHP'yi hedef haline getirmesi o kadar yanlıştı. TKP'nin 31 Mart seçimlerindeki problemi bu noktada ortaya çıktı. Bağımsız sol siyasetten anlaşılan AKP'yi yenilgiye uğratabilecek toplumsal muhalefetin en önemli partisi CHP'yi hedef haline getirmek olmamalıydı. Böyle bir siyasetin TKP'yi kazandıracağı bir şey olamazdı çünkü, toplumun bu koşullarda, böyle bir siyaseti benimsemesi mümkün değildi. Nitekim olmadı! Parti bu kadar görünür hale gelmesine ve toplumsal koşulların da bu kadar uygun olmasına ve halkın memnuniyetsizliğinin bu kadar tavan yapmasına rağmen alınan oy 75 binler seviyesinde kalmıştır. Şimdi bu sonuca bakarak ''başarılıyız'' denilebilir mi?.  

Bağımsız sol siyaset nesnelliği göz ardı etmek ve muhalefete muhalefet etmek değildi. Toplumsal muhalefetin sosyalist/marksistinden sosyal demokratlara, Kürt hareketinden   milliyetçi/ülkücü tabana ve oradan dinci yapılara kadar AKP'nin sandıkta bir yenilgiye uğratılmasına kilitlenmişken böyle bir nesnelliğin karşısına çıkıp   CHP'yi hedef haline getirmenin sola yansıması hiç de olumlu olamazdı. Bugün ortada AKP'yi sandıkta yenilgiye uğratmanın haklı bir gururu ve sevinci varken TKP'nin bu çorbada hiçbir tuzunun bulunmaması üzerinde düşünmek gerek. Uzatmayayım, bağımsız bir sol siyaseti yükseltmek gerekliydi, doğruydu ama bunun pratiğe dökülüşü konusu AKP gericiliğini göz ardı etmek ve CHP'yi hedef haline getirmek değildi.








Bu ileti en son melnur tarafından 07.04.2019- 20:54 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.04.2019- 09:39


Türkiye'nin sosyalizme ihtiyacı var, Türkiye' sosyalizminin de TKP'ye ihtiyacı var. TKP öteden beri sürdürdüğü bağımsız bir sosyalist özne olma özelliğini hiç yitirmeden sürdürmeli. Özellikle AKP'nin iktidar olduğu dönemden başlayarak Türkiye solunun önemli bir bölümünün Kürt hareketine   teslim olduğu, biat ettiği ve bu durumun internete de yansıdığı koşullarda TKP bu özelliğini hemen her fırsatta dillendiriyor ve bu yüzden kuyrukçu kesimler tarafından her türlü saldırıyı göze alıyordu. TKP buna direndiği için, bu doğru siyasette ısrar ettiği için bugün sosyalist solda belirgin bir biçimide öne çıkmış ve görünür hale gelmiştir. Daha ileri giderek söylüyorum, TKP Türkiye devriminin öznesidir; ve hiç kuşkum yok Türkiye sosyalist devriminin kızıl yıldızı olacaktır.

Bu gerçeğin altını bir kez daha çizerek 31 Mart belediye seçimlerinde TKP'nin bağımsız sosyalist özne konumundan hiç taviz vermeyerek savunduğu bu siyasi tavrının da doğru olduğunun altını çiziyorum. Dahası bu siyasi tavır hemen her seçimde, eksiksiz, halkın politize olduğu koşullarda sürdürülmelidir. Şu soru soruluyor olabilir; TKP'nin bağımsız sosyalist özne olma tavrı doğruysa karşı çıkıp eleştirdiğiniz şey ne? Söylemeye çalıştıklarımın özellikle TKP sempatizanlarına itici geldiğinin farkındayım. Belki de yeterince açık anlatamayışımdan oluyor, olabilir. Söylemek istediğim, bağımsız sosyalist bir özne olma siyasal tavrının AKP gericiliğine cepheden karşı çıkma siyasetini ve muhalefeti AKP'ye eşitleme taktiğini gerektirmemesiydi. Yanlış olan buydu. AKP'nin nasıl bir parti olduğu, ülkede sözde sol-sosyalistlerin zihninde ve dilinde burjuva devrimini bile tamamlayacak olan, askeri vesayeti ortadan kaldıracak ve Kürt hareketi ile birlikte Türkiye'de Kürt ve Türk haklarına özgürlük ve demokrasi getirecek olan bir siyasi anlayış olarak nitelenirken, evet, gerçeğin bu olmadığını, AKP'nin gerçek yüzünün bu olmadığı, onun gerici bir parti ve neo-osmanlıcı bir anlayışı savunduğunu ve özellikle Ergenekon sürecinde, devletin bağırsaklarını temizlemediği, AKP'nin devlette boşalttığı alanlara yerleşmek istediği vurgusunu da yapan bir parti olduğunu TKP'den öğrenmiştik.

TKP haklı çıkmıştı; TKP haklıydı. AKP TKP'nin de ısrarla altını çizdiği gibi devlet haline geldikten sonra da boş durmuyordu. 2023 hedefi vardı. Kimi zaman ağızlarından kaçırıyor, kimi zaman açık seçik dillendiriyorlardı; eninde sonunda ''cumhuriyet parantezi'' kapatılacaktı. Yıkılan cumhuriyetin yerine kuracakları sistemi tarikatlarla, vakıflarla, cemaatlarla kuracaklardı ve özellikle İstanbul başta olmak üzere gayri safi milli hasılanın üretildiği yerlerin yönetimine ihtiyaç duyuluyordu. Sadece merkezi iktidar değil, yerel iktidarlara da ihtiyaç duyuyorlardı. İşte bu gerici sürece ''dur'' demenin yolu, yani bir anlamda sonun başlangıcı için önümüzdeki fırsat bu yerel seçimlerdi. Beklenen, TKP'nin toplumsal kesimin her bölmesinden çok daha fazla bu gerçeği dillendirmesiydi. TKP bu seçimde bunu yapmadı. Bağımsız sosyalist özne olmanın koşulu sanki AKP gibi devlet haline gelmiş bir iktidarla toplumsal muhalefeti bir ve aynı tutması ve seçim taktiğini de muhalefete muhalefet etmek olarak koymasıydı.

Evet, yanlış buydu!

Bağımsız sosyalist özne olma çabası AKP gericiliğine tam boy karşı çıkışı engellemiyordu. AKP'yi bir daha, bir daha eleştiriye tabi tutması da toplumsal muhalefet saflarına savrulmak anlamına gelmiyordu. Düzen karşıtı bir siyasi anlayışı savunmak AKP gibi bir partiyle başta CHP olmak üzere AKP'nin karşısında konumlanmaya çalışan toplumsal muhalefeti eşitlemek değildi ve olamazdı. Yanlış burada yatıyordu.

CHP eleştirileriyle CHP içinde sıkışmış solu TKP'ye kazandırmak düşüncesinin yeri de zamanı da bu seçimler değildi. TKP'nin bu seçimlerdeki hatası buydu. Türkiye nesnelliği dışta tutularak, o nesnelliği içermeyen bir siyasal tavrın ümid edilen sonucu vermesi -bence- mümkün değildir. Bu kadar görünür hale gelmiş bir sosyalizm gerçeğinin bu denli az oy almasının nedenini toplumsal muhalefetin AKP'yi geriletmek adına düzen partilerinde birleşmek zorunluluğu duymuş olmasıydı. Haklıydılar. Bu haklılık TKP tarafından da ön görülebilmeliydi.





Bu ileti en son melnur tarafından 09.04.2019- 09:40 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.04.2019- 10:11


''Sayın Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir. Bununla ilgili her tür idari ve siyasi değerlendirme derhal sonlandırılmalıdır.
(...)
Seçimlerin iptali, tekrarı gibi tasarrufların hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.

Bugünkü siyasi iktidar varlığını, yıllar boyunca seçmen kayıt sistemini tekeline almasına ve mükerrer oy kullanımına borçludur. Türkiye'de başka hiçbir siyasi partinin seçimlerde hile yapabilme olanağı ya da aracı yoktur. CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na mazbatası en kısa sürede verilmelidir.


Tersi bir durumda, Türkiye Komünist Partisi, öncelikle konunun birinci derececeden muhatabı olan siyasi partinin tavrına bakarak, sorumluluk ve kararlılıkla hareket edecektir. ''

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite

http://haber.sol.org.tr/turkiye/tkp-secim-tamamlanmistir-geregi-yerine-getirilmelidir-260511




Bu ileti en son melnur tarafından 12.04.2019- 20:34 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.04.2019- 21:22


AKP'nin iktidarını ve egemenliğini sürdüğü her koşulda düzen karşıtı siyaset AKP karşıtlığı üzerinden yürütülmelidir. AKP karşıtlığı içermeyen bir muhalif tavrın sol bir tavır olabilme olasılığı yoktur. Abartılı bir söylem olarak nitelenebilir, ama cumhuriyet tarihinin eşi benzeri olmayan bir parti benzetmesi yaptığımız AKP'nin karşı devrimci bir parti olduğu gerçeğini tekrar tekrar vurgulamayan bir siyasal tavrın ne sola ve ne de ülkeye bir katkı sunabilme olasılığının olduğunu hiç düşünmüyorum. Böyle olduğu, böyle düşündüğüm için de, öteden beri seçim dönemlerinde sol için iki kriterin ölçü alınması gerektiğini söyledim. Birincisi, AKP'nin geriletilmesi, ikincisi solun güçlendirilmesi. Biraz daha somutlaştırılacaksa sosyalizmin (TKP'nin) AKP'yi sandıkta geriletme gücü olmadığı için bütün eksikliklerine rağmen toplumsal muhalefete destek vermeyi önemsemeliydi, en azından muhalefete muhalefet yapma tavrını öne çıkarmamalıydı. İkincisi de TKP için belediye meclisi veya il genel meclisi için oy istemeliydi. ( Ben öyle yapmıştım, büyükşehir ve ilçede CHP'ye, belediye seçimlerinde TKP'ye oy vermiştim.)

Böyle olmadı.

TKP farklı bir siyasal tavır sergiledi. ''Düzeni karşısına aldı''. Seçim sonrasındaki açıklamasında da bu vurgu vardı. İyi ama düzeni karşıya almak, AKP'yi toplumsal muhalefetle eşitlemek ve AKP'nin ekmeğine yağ sürmek anlamına neden gelsin? Düzeni karşıya almak, toplumsal muhalefete muhalefet etmek anlamına mı geliyor? Böyle bir şey olabilir mi? AKP'ye muhalefet ederek, hatta düzene karşı muhalefet etmeyi AKP'yi merkeze oturtarak yapılamaz mıydı? TKP böyle bir siyasi tavır gösterebilme becerisinden yoksun olabilir mi?

İster düzene karşı muhalefet etmeyi öne çıkartalım, isterse başka bir siyasal tavrı, AKP'nin iktidarda kalıp egemenliğini sürdürdüğü her koşulda solun önceliği arasında AKP karşıtlığı olabilmelidir. Böyle bir önceliği siyasetinin merkezine oturtmayan bir sosyalist özne ( TKP'nin düşündüğünün tersine) kitlesellik anlamına bir sıçrama yapamayacaktır. 31 Mart seçimi bir örneğidir bu gerçeğin. Ben hiçbir seçimde sosyalizmin bu kadar görünür hale geldiğine tanıklık etmedim. Ama sonuç ortada, farklı koşullara sahip Dersim'i bir kenara koyduğumuzda toplamda yüzde bir bile değiliz.

Bugün Mesut Odman'ın yazısı yaptırdı bu yorumu bana. Aydemir Güler'in önceki yazısından uzun bir alıntı da yaparak ( http://haber.sol.org.tr/yazarlar/mesut-odman/demokrasinin-dorugunda-260705 ) seçimlerde ''demokrasi aldatmacasına karşı git gide belirginleşen bir tepkinin oluştuğunu, hatta yaygınlaşmaya başladığı'' sonucuna varmış yazısında. Bir de düzen dışı seçenek konusunda (TKP'ye yönelişin) hızını yeterli bulmanın mümkün olmadığı ama yine de olumlu olarak nitelenebileceği yorumunu yapmış.

Bence ne birinci saptaması doğru ve ne de ikincisi. Sanırım, birinci düğme yanlış iliklendiğinde sonrası da yanlış olarak devam ediyor. Mesut Odman yazısında bir türlü AKP gerçeğini görmüyor. Görmediği için de ne yaparsa yapsım, yaptığı yorumun doğru nitelenebilme şansı da yok. Bu seçimlerden halkın anladığı/anlayacağı bir şey varsa o da, demokrasinin bir aldatmaca olduğunu anlaması değildir. Oralara daha çok var; bence şu nesnellikten bir hayli uzak duygusallıkları bir kenara koyalım artık. Halkımızın belki bir kısmının anladığı şey AKP'nin demokrasiyle hiçbir ilgisinin olmadığıdır. Bu kadar. Bu çıplak gerçeği, halkın, demokrasinin bir aldatmaca olduğunu anladığı yolunda bir yoruma bağladığımızda veya böyle bir korelasyon kurulmaya çalışıldığında sadece yanlış bir yorumda bulunmuş olmayız, sonrası için de doğru bir siyaset üretememe sorunuyla karşı karşıya kalırız. Mesut Odman'ın görüşü, saptaması, umarım bir parti değerlendirmesi olarak karşımıza çıkmaz.

31 Mart seçimleri TKP için (bence) kısmen de olsa bir hata içeriyordu. Bu hatayı doğru kabul etmek,tıpkı Mesut Odman hocanın yaptığı gibi hatalı yorumları da beraberinde getirecektir.









Bu ileti en son melnur tarafından 12.04.2019- 21:23 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.04.2019- 04:02


Bir de şu demokrasi konusu var. Bu konuda da (bence) gereksiz ve yanlış bir tavır sergilenmeye başladı. Nerdeyse ''demokrasiye karşıyız'' deme noktasına geldik; neredeyse dinci faşist diktatörlük ile burjuva demokrasisini bir tutacağız! Nasılsa hepsi, sermaye sınıfının koşullara göre gündeme taşıdığı bir yönetim biçimi o zaman neden ehven-i şer olanını seçmek durumunda kalalım! TKP bu noktaya mı geldi?

Mesut Odman öteden beri demokrasinin ne olup ne olmadığını anlatıyormuş; bu yazısında da bu konuya değiniyor: ''İnsanlara, özellikle de emekçilere demokrasi adı altında bir kurtuluş, hatta tek kurtuluş yolu sunulmasına, bu yönde sonu gelmeyen, utanmazca vaazlar verilmesine karşı yıllardır yazdım, konuştum.'' Hocamızın uzun bir alıntı yaptığı Aydemir Güler de benzer bir perspektif sunuyor:'' Seçim örgütsüz halka boyun eğdirmenin örgütlenmekten vazgeçirmenin aracıdır. ESkiden tapu gösteren yurttaşlar seçmen olabiliyormuş yalnızca. Artık para yatıramayan, para yediremiyen aday olmayı aklından bile geçiremiyor. Paran kadar propaganda yapılabiliyor. Yoksullara zenginler arasından zengin beğenmek düşüyor. Sandık paranın saltanatının parçasıdır.''

Bir üstte söylemeye çalışmış, ''yanlış iliklenmiş düğme'' örneğini vermiştim. Yinelemeyeceğim. Mevcut koşullar AKP'nin sandıkta geriletilmesi ve yenilmesini gündeme getirmişken bu gerçeği görmezlikten gelen bir siyasal tavrın yanlışlığı seçim sonuçlarıyla da netleşmişti. Seçim AKP'ye meşruiyet kazandıran mekanizmanın adıydı, ve belki de ilk kez AKP'nin büyük şehirleri kaybetmesi gibi bir olanak halkın önüne geliyordu. Böylesine önemli bir gerçek ortadayken, ve bu gerçek de sandık sonuçlarıyla AKP'nin yenilgisini ortaya koymuşken şimdi kapitalizmde sandığın ne anlama geldiği üzerinden ''bilimsel'' bir söylem çekmek içinde bulunduğumuz koşullarla ne kadar örtüşüyor?

Demokrasi önemlidir. Sol, demokrasiyi, seçim ve sandığı ( özellikle içinde bulunduğumuz koşullarda) önemsizleştirecek bir söylemi bu denli öne çıkarmamalıdır. Bu seçimde ve sonrasında TKP'li dostların yazdıklarına gerçekten inanamıyorum. Solla yeni tanışan sempatizanların ''demokrasi hangi sınıf içindir'' ezberini yinelemesi gibi seçimi ve sandığı küçümsemesini gerçekten anlamıyorum; üstelik AKP gibi bir partiyi bu verili koşullarda geriletebilecek tek mekanizma seçim ve sandık kalmışken...

Sağlı sollu liberallerden farkımız demokrasi mücadelesini merkeze oturtmayışımız, bu mücadeleyi sınıfsal mücadele yerine ikame etmeyişimizdir. Yanlış olan, sosyalizm mücadelesine aykırı olan budur. Yoksa sandık neden önemsiz olsun? Siyasetin bilimsel doğruları içeren ama ondan daha kapsamlı, daha geniş ve daha farklı   bir değerlendirmeyi zorunlu kıldığını unuttuk mu?

Mesut Odman da, Aydemir Güler de eminim sandık düşmanı değildir. Demokrasi ve sandık konusunda karşı çıktıkları şey, bu tür araçların mutlak hale getirilme yönündeki çabalaradır. Ancak bu seçim o seçim değildi. Seçimleri boykot edeceğimiz günler de gelecek. Umarım o günler çok da uzak değildir. Ne var ki, tekrar olsun, bu seçim o seçim değildi.

İyi tarafından bakalım; AKP'yi bu kadar kıvrandırmanın keyfini yaşamak için bile bu seçimde ''haydi sandığa'' demek ve sonra çıkan sonuçlara bakıp ağız dolusu gülmek güzel değil mi?











Bu ileti en son melnur tarafından 13.04.2019- 04:04 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.12.2021- 08:36


''İnsanlara, özellikle de emekçilere demokrasi adı altında bir kurtuluş, hatta tek kurtuluş yolu sunulmasına, bu yönde sonu gelmeyen, utanmazca vaazlar verilmesine karşı yıllardır yazdım, konuştum.''

Mesut Odman hocamızın sözleri bunlar. Elbette doğruluğu konusunda bir şüphemiz de yok. Ama hocamız da hak verecektir, doğruluğu kesin olan konuları bile yeri ve zamanında dile getirmediğimizde beklemediğimiz sonuçlarla   karşılaşmak mümkün olmaktadır. Bence toplumsal tarihin böylesi bir kesitinde yaşıyoruz ve bu dönemde sosyalistlerin hata yapmaması gerekmektedir. Böyle bir lüksümüz yok. Bu dönem sandık ve demokrasi karşıtlığı pozisyonunda yer almamızı gerektirecek hiçbir neden bulunmamaktadır ve tam tersine böyle bir tercihte ısrar etmek sonuçta saray rejiminin ekmeğine yağ sürmekten başka bir kapıya çıkmayacaktır. Bir dönem liberallerin başını çektiği sözde ''özgürlük ve demokrasi ittifakı''nın AKP yürütücüğünde   ülkeyi dinci bir faşizme taşımasıyla sonuçlanması gibi, aynı şekilde, bu dönemde sandık ve demokrasi konusundaki bir tuhaf karşıtlığın da benzer bir sonuca yol açma potansiyeli bulunmaktadır. Sosyalistler bu hataya düşmemelidir.

***
Dün Türkiye Barolar Birliğinde seçim vardı ve saray rejiminin bütün çabaları devşirilmiş Metin Feyzioğlu'nun Baro Başkanlığında kalmasına yeterli gelmedi. Bu sonuç gerçekten çok önemliydi, iktidarın avukatların meslek örgütünü bir şekilde kendine bağlaması savunulan rejim açısından yaşamsal düzeydeydi. Ama olmadı ve başaramadılar. Bu başarısızlıkta ya da saray rejiminin karşıtlığı zemininde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşmasında hiç kuşkusuz 2019'daki İstanbul Belediye seçimlerinde alınan sonucun yarattığı güven ortamının çok büyük bir etkisi vardır. Gezi'den sonra önce İstanbul Belediye başkanlığı seçimleri ve sonra Türkiye Baro Başkanlığı seçimleri bu iktidarın gidiciliği yönünde kazanılan mevzilerdir. Bu süreç bitmedi, devam ediyor ve sosyalistler de bu sürecin dışında kalmamalılar, sürece katkı koymalılar ve etkin bir şekilde müdahale edebilmeliler.   İstanbul Belediye seçimlerindeki yanlış tutum ve tercihler bu süreçte sürdürülmemelidir. Evet, biz başkayız, biz farklıyız ama bu başkalık, bu farklılık sürecin dışında kalınarak sürdürülemez. Sürece dışarıdan bakılarak ve sanki bir gözlemciymişiz gibi davranılarak yaklaşmak bir hatanın, bir yanlışlığın ve İBB seçimlerinden sonra bile sürdürüldüğü ve hiç ders alınmadığı anlamına gelecektir.

Sanırım sosyalistler bu kez böyle bir hatada bulunmayacaklardır.




Bu ileti en son melnur tarafından 06.12.2021- 08:41 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 'Çıkış stratejisi' mümkün mü? melnur 0 1207 24.08.2021- 18:56
Konu Klasör Referandum stratejisi mi? melnur 0 3769 25.02.2017- 21:27
Konu Klasör Solun seçim stratejisi konusu... melnur 1 3198 17.01.2018- 09:48
Konu Klasör 'Haziran'dan sonra solun stratejisi var mı? umut 0 4739 07.05.2014- 08:29
Konu Klasör CHP’nin muhalefet tarzı ve iktidar stratejisi melnur 0 1084 06.12.2021- 07:54
Etiketler   TKPnin,   seçimlerdeki,   stratejisi,   üzerine.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS