SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
CHP, ısrarla göreve davet edilmeli...           (gösterim sayısı: 2.374)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 08.03.2020- 08:11


CHP, ısrarla göreve davet edilmeli

İktisat dünyasının önde gelen akademisyenlerinden Prof. Dr. Korkut Boratav, Türkiye’de solun 12 Eylül’ün ardından iki defa fırsat kaçırdığını belirtiyor. AKP iktidarının uzatmaları oynadığını kaydeden Boratav’a göre, egemen güçler, AKP sonrası merkez Cumhuriyetçi, milliyetçi sağ ve ılımlı islam koalisyonunun tasarımı içinde.

Resim Ekleme
Leyla Kılıç

- Türkiye, uzun yıllardır sağ bakış açısı ile yönetiliyor. Sol nerede eksik kaldı?

Bugünkü iktidarı artık “merkez sağ” olarak nitelendiremeyiz. Türkiye, İslamcı/neo-faşist bir rejime dönüşme süreci içinde. İslamcı faşizm gündemde; şimdilik tamamen yerleşememiştir. Geçmişe kuşbakışı göz atarsak, 12 Mart’ı izleyen yıllarda Türk toplumu, parlamenter düzlemde “demokratik sol” CHP’nin, parlamento-dışında “devrimci-sosyalist” örgütlerin ortak etkisi altında sola yönelmekteydi. 12 Eylül’ün ana amacı buna son vermekti... Parlamenter sol parçalandı. Parlamento-dışı sosyalist sol çökertildi, toparlanamadı.

‘CHP TABANI SOLCUDUR’

- Sola karşı bir önyargı var mı?


Sola karşı önyargı, Türkiye’de genellikle bir “merkez sol” parti olduğu düşünülen CHP açısından tartışılıyor. Bu tartışma, “sol nasıl tanımlanmalı” sorusu ile başlamalıdır. Devrimcilikten reformculuğa uzanan en geniş yelpaze içinde “solculuk”, kapitalizmin bölüşüm karşıtlıklarında, emekçi sınıfların saflarında yer almak olarak anlaşılmalı. Bu ölçüt, bugünün dünyasında emperyalizm karşıtı bir konumu da içerir. Bu ölçüte göre bugünkü CHP yönetiminin “sol” içinde yer aldığı söylenemez. Güncel ekonomik sıkıntıları eleştirmekle yetinmek sınıfsal -dolayısıyla “sol”- bir muhalefet platformu olamaz. Dünya çapında saygınlığı tükenen, içeriği boş “sosyal demokrat” yaftası, adeta sınıf muhalefetinden, yani “sol”dan uzak durmak için benimsenmiştir. Aslında “liberal” nitelemesine uymaktadır. Bu nedenlerle CHP, bugünkü yönetimi ile bir merkez partisidir. 1970’lerde halk sınıflarının taleplerini benimseyen Ecevit, CHP’yi üst üste birinci parti yaptı. SHP de 1989’da ilk sıraya yükseldi. Bu tarihsel örneklere bakarsak CHP’ye karşı bugünkü önyargılar, belki de yeterince “solcu olmaması” nedeniyledir. Bu tespitler CHP yönetimiyle sınırlıdır. Bu partinin seçmen tabanı, örgütlerinin büyük bir bölümü “solcu”, yönetim ise “merkezci/liberal”dir. Kopukluk söz konusudur.

‘AYDINLANMA DEĞERLERİ’

- Burjuvazi ve liberallerin, İslamcı faşizmle çıkar ortaklığına teslim olduklarını ve karşı mücadelenin sosyalistlere düştüğünü söylemiştiniz. Ne bekliyorsunuz?


Bazen “Cumhuriyet kazanımları” diye de ifade edilen aydınlanma değerlerini -başta laikliği- ödünsüz sahiplenmek, savunmak, Kemalist devrimlerin mirasçısı CHP’den beklenir. Bugünkü parti yönetimiyse “halkımızın dini hassasiyetlerini gözetme” bahanesi altında İslamcı uygulamalara, baskılara, anayasal ihlallere karşı mücadeleden ısrarla kaçınmaktadır. Son tahlilde siyasal İslamı güçlendiren bu edilgen tavrına rağmen CHP, yine de “Merkez-Cumhuriyetçi” bir parti sayılabilir. Belki de bünyesine yerleşmiş sembolik Kemalist kalıntılar sayesinde... Hem neo-liberalizme savrulması, hem de İslamcı uygulamalara karşı teslimiyeti, CHP’nin “Sol-Cumhuriyetçi” bir kimlik kazanmasını engellemektedir. Cumhuriyet değerlerini militanca savunma görevini sosyalist sol üstlenmiştir. İslamcı ideolojinin emekçi, yoksul katmanlarda hâkim olması, sosyalizmin emekçi sınıflar saflarında yaygınlaşmasını da frenlemektedir. Sosyalist partiler, örgütler parlamenter düzlemde fiilen etkisizdir. Ancak gençlik, emekçi, halk sınıfları örgütlenmelerinin zaman zaman ön saflarında yer alırlar. CHP ve HDP’nin milletvekilleri, hatta yönetimleri içinde de sosyalistler daima var oldu. Sosyalizmin, Marksizmin Türkiye’nin düşün alanında küçümsenmeyecek etkisi sürmektedir.

SAĞDUYULU TUTUM

- AKP iktidarının son yerel seçimlerde gerilediğini gördük. Umut var diyebilir miyiz?


AKP iktidarı temsili demokrasi kuralları çerçevesinde nasıl son bulacak? Yanıt, 2015 Haziran genel ve 2019 yerel seçimlerinde gerçekleşti. Merkez Cumhuriyetçi (CHP) ve milliyetçi partiler ile Kürt siyasetinin fiili ittifakı ile... 2015’te AKP’ye karşı sert bir muhalefet gerçekleştirmiş olan MHP’nin rolü 2019’da İYİ Parti tarafından devralındı. 2015’te HDP lideri Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” söylemi, milliyetçi Türk seçmeninin geleneksel tepkisini aşındırdı. 2019’da da HDP Millet İttifakı’nı dıştan destekledi. 2019 yerel seçimlerinde Cumhuriyetçi ve sosyalist solun taban örgütlenmesi ve sandıklara militanca sahip çıkması da etkili oldu. AKP iktidarı ve Saray, iki seçim sonrasında da yenilgiyi benzer hamlelerle yanıtladı. Cumhuriyetçi ve milliyetçi partiler ile HDP arasındaki fiili ittifaka son verecek “karşı saldırılar”... Haziran-Kasım 2015 arasında bu operasyona Kandil’den kaynaklanan “özerklik ilanı ve hendekler” katkı yaptı. 2019’da Saray’ın Suriye’deki askeri operasyonu, iç siyaset önceliği taşıyan bir hamle oldu. CHP ve İYİ Parti’nin bu operasyona verilen açık desteğe rağmen HDP’nin sağduyulu bir tutum izlemesi dikkat çekicidir.

‘VADESİ DOLMUŞTUR’

- AKP iktidarı son bulursa solun tavrı ne olacak?


AKP/Saray iktidarının “uzatmaları oynadığı” düşüncesindeyim. Temsili demokrasinin normal kuralları içinde vadesi dolmuştur. İslamcı faşizme kesin geçişi tamamlayacak bir “Saray darbesi” olası mıdır? Öngörü yapamam. “Normal” ortama ilişkin konuşabiliriz. Egemen güçler, AKP’den kopmalar sonrasını içeren bir merkez Cumhuriyetçi, milliyetçi sağ ve ılımlı İslam koalisyonunun tasarımı içindedir. CHP’nin merkezde yer aldığı bu ortamda, sosyalist sol, önemli ve üçlü bir programı savunmak, kısmen üstlenmek durumunda olacaktır. Parlamenter sisteme dönüşün demokratikleşerek gerçekleşmesi hukuk, eğitim ve kamu yönetiminde İslamcı uygulamaların tümüyle tasfiyesi ile emek karşıtı neo-liberal uygulamalara karşı mücadelenin öncülüğü... İlk iki göreve, CHP ısrarla davet edilmelidir. Sonuncu “görev” sola özgüdür. Düzen partileri dışındaki mücadele alanını oluşturur.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/chp-israrla-goreve-davet-edilmeli-1725791



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.03.2020- 11:33


Korkut Hoca'nın söylediklerini çok önemsemek gerekiyor. CHP de dahil solu ilgilendiren hemen her konuda bir yorumda bulunmuş. Katılmayan olabilir mi, sanmıyorum, ama öncelikle solcu olabilmenin bu tür değerlendirmelerden geçtiği ve günceli dışarıda bırakarak solcu, sosyalist olabilmenin   pek de mümkün olmadığı artık anlaşılmalı. Sağdan soldan tırtıklamaların altına üstüne -çoğu kez de ilgisiz ve çelişkili- bir şeyler yazıldığında sadece kendimizi kandırırız ve belki bir müddet de üç beş kişiyi...Özetle Korkut Hoca'nın burada söylediklerinin altını çizmek gerekir; katılırsınız veya katılmazsınız, o ayrı. Önemli olan neden katıldığınız veya neden katılmadığınız konusunda önyargısız bir kavrayış ve nedensellik içinde olabilme becerisi edinmeye çalışmaktır.Kuramı güncelle ilişkilendirmeden ideolojik bir tavır ortaya koyabilmek gerçekten çok zor, hatta olanaksız...

CHP yönetimiyle ve tabanı ile önemli bir partimiz. Korkut Hoca yönetiminin merkez cumhuriyetçi, tabanının çoğunlukla solcu ve içinde sosyalistlerin olduğu tanımlamasında bulunuyor, sosyal demokrasi nitelemesine karşı çıkıyor. Sağa kaymasını ve özellikle laiklikten ödün vermesini de kısaca açıklıyor. Ama herşeye rağmen yadsınmaz önemi olduğunun da altını çiziyor. Katılıyorum ve bu konularda kendini solcu olarak niteleyen hemen herkesin neden-sonuç bağlamında bir düşünce geliştirmesini de gerekli görüyorum. Solcu ya da sağcı,   ideolojimizin   güncele uyarlanmasından başka bir şey olmayan siyaset yapma tarzımızın buralardan geçmesi gerektiği gerçeğinin yeterince anlaşılamadığını düşünüyorum. Kavrayış, neden-sonuç bağlamında bir analiz edebilme becerisi edinmeyi solcu-sosyalist olabilmenin en tepesine yerleştirmek gerek. Elbette sosyalist bilgi, ustaların polemik yaparken ileri sürdükleri önemli, ama yeterli değil. Yıllarca UKKTH bağlamında bunu görmedik mi? Devlet ve demokrasi başlıklarındaki ''sınıfsal öz''le sınırlı bir ezberin güncel olanla ilişkisi kurulmadığında nasıl da gerici ve karşı devrimci bir savruluşa yol açtığı anlaşılamadı mı?

Korkut Hoca'nın söylediklerinin önemine değinirken öncelikli olarak bu yanının altını çizmek gerekiyor, sanırım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.03.2020- 06:40


AKP/Saray iktidarının “uzatmaları oynadığı” düşüncesindeyim. Temsili demokrasinin normal kuralları içinde vadesi dolmuştur. İslamcı faşizme kesin geçişi tamamlayacak bir “Saray darbesi” olası mıdır? Öngörü yapamam.

Korkut Hoca kendisine sorulan soruya yanıt verirken, konuya böyle bir girişle başlama ihtiyacı duyuyorsa, bu konuda bir kaygı, bir endişe taşıyor demektir. Haksız mı? Böyle bir endişe duymamızı gerektiren hiçbir meden yok mu ortada?

AKP'nin sıradan bir burjuva partisi olmadığı hep söylenegeldi. Tekrar tekrar yinelemeli, zihnimize kazımalıyız. AKP karşıtlığını bir önemli ''düzen çatlağı'' olarak görmeyip siyasetini bu karşıtlık ve mücadele zemininde kurmayan bir siyaset anlayışının solculuğu tartışmalıdır. Ülkede olup bittiğinin ya farkında değildir ya da olup bitene duyulan kayıtsızlık cahilliğinden ileri gelmektedir. Düzen solu dahil ülkedeki sosyalistlerin bu soruna duyarlı bir noktaya geldiklerini, belediye seçimlerindeki bir iki farklı tavrı da bir ''yol kazası'' olarak niteliyorum.

CHP üzerinde biraz daha duracak olursak, partinin sağa kaydığı ve bir merkez partisine dönüştüğü konusundaki eleştirilere katılmamak mümkün değil. Ne var ki, Türkiye'nin çok farklı bir süreçten geçtiği gerçeği de yadsınmamalıdır. Böyle bir süreç partilerin soldan sağa kayışını zorunlu hale getirmez elbette, ama sadece ülkede değil dünyada üst üste gelen radikal değişikler bütün sol-sosyalist partilerin sağa kaymasına yol açmıştır. Dünyada böyle bir gerçek var. Dünya solu bu sorunu daha kısa zamanda atlattı ama ülke gerçekleri   bu savruluşun daha da uzaması ve hemen hemen her sol öznenin de bundan etkilenmesine yol açtı. Korkut Hoca da değinmiş, 80 sonrasında ''...parlamenter sol parçalandı, parlamento dışı sosyalist sol çökertildi, toparlanamadı.'' Düzenin gerici ve karşı devrimci yönelişine   bu koşullarda yakalanmıştık.

Şuraya bağlamak istiyorum ki, önemsiyor ve sürekli altını çizme ihtiyacı hissediyorum. Çünkü bu konularda yıllardır çok yanlış yorumlarda bulunduk-bulunuyoruz. ''İdeolojik davranmak'', ''teorik yaklaşmak'', birtakım alıntıları tekerlemeye dönüştürmek ve siyaset konusunu -AKP gerçeğini* görmezlikten gelme çabası değildir. Anlaşılması gereken ideolojinin, teorinin zaten doğru bir siyaset oluşturmak için gerektiğidir. Doğru bir siyaset oluşturamadıktan sonra ideoloji ve teorinin yararı ne olabilir, gevezelik yapmaktan başka? AKP gerçeği görülemiyorsa, görülememişse ve ona karşı siyasal bir tavır alınamamışsa   siyasal devrimden sonraki proleter diktatörlüğün sosyalizm mi, yoksa bir geçiş süreci mi olduğu tartışmasına girmenin ne anlamı olabilir?

Hitler Reichstag Yangını ile sadece ülkesini değil dünyayı kasıp kavuracak bir faşizmin adımlarını atarken birilerinin meleklerin cinsiyetini tartışmaya çalışmasının Hitler'e koltuk değneği olmaktan ne farkı var?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.03.2020- 04:58


BirGün'de Güray Öz, Korkut Hoca üzerinden ülkede sol açısından neler yapılması, nelerin öncelikli olarak bir programatik haline getirilmesi gerektiği konusuna değinmiş.

'' Egemen güçler, Türkiye’nin geleceğini bir kere daha kendileri çizmek istiyorlar. Bu nedenle de iflas etmiş partinin bırakacağı boşluğu başkalarının doldurabilme ihtimali onları korkutuyor. Panikteki partinin suç ortağı militanları ise köşeye sıkışmış yaralı kurt misali saldırganlaştılar.

''...siyasete müdahale etmek de şarttır. Bu nasıl olacak sorusuna verilecek programatik yanıtı, yinelemekte yarar var; üçlü bir görev tanımı yaptı Korkut Hoca: 1-Parlamenter sisteme dönüşün demokratikleşerek gerçekleşmesi. 2- hukuk, eğitim ve kamu yönetiminde İslamcı uygulamaların tümüyle tasfiyesi. 3-Emek karşıtı neo-liberal uygulamalara karşı mücadelenin öncülüğü...

''Korkut Hoca’nın da vurguladığı gibi “hem neoliberalizme savrulması, hem de İslamcı uygulamalara karşı teslimiyeti” nedeniyle soldan ve kendi tabanından uzaklaşan CHP’yi bu gerçeklere inandırmak, kendi sonunu getirecek politikalar konusunda uyarmak ne kadar mümkündür bilmiyorum; ama bu vahim yanılgıyı dile getirmekte büyük yarar vardır.''


Yazının tamamını okumak isteyenler için; https://www.birgun.net/haber/korkut-hoca-nin-dedigi-291302

***
Biliniyordur sanırım, dünyada bugüne kadar yazılmış romanların ve çevrilen filmlerin hemen hepsinde AŞK teması işlenir. Yazarlar ve yönetmenler ne söylemek istiyorlarsa hep AŞK temalı öyküler temelinde söylemeye çalışırlar. Aşk yani çıkarsız, karşılıksız bir sevgi; doğaya, insana, bir başka canlıya duyulan o katıksız, yoğun ve billurlaşmış duygu... Evrensel olduğu ve (Marks atlamış) insan doğasına içkin olduğu için...

Şuraya gelmek istiyorum; burada yorumlamaya çalıştığım hemen her konunun alt metninde hem sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarımız var ve hem de buralarda oluşturulan iklimle sol sempatizanlar üzerinde yaratılan gerici ve hatta karşı devrimci bir algının sorgulanmasıdır. Kürt hareketi derken daha çok buralarda doğrudan veya dolaylı olarak savunulan şekliyle eleştirmeye çalışıyorum, daha doğru bir ifadeyle böyle yapmaya çalışıyorum. Ulusalcılık, enternasyonalizm ve UKKTH konuları da böyle... Solculuğun, sosyalist olmanın nasıl bir şey olduğu, öncelikli niteliğinin ne olması gerektiği de yine bu bağlamda yorumlanmaya çalışılıyor. Örnekse, Perincek için ''faşisttir, ajandır'' vb. demenin gerçekte hiçbir şey söylemediği, bir analiz sonucu ortaya çıkan yorumlar olmadığı, hepimizin bildiği ve çok azımızın söylemekten çekinmediği gibi Kürt hareketine biat etmemesi ve daha önceki tavrıyla ilişkilendirildiğinde belki bir hayal kırıklığı yarattması nedeniyledir. Yine benzer nedenlerle CHP ve TKP başta olmak üzere öne çıkan pek çok parti ve örgütün bu forumlarda ötekileştirilmesi ve hatta düşmanlaştırılmasının nedeni de bu. Böyle olduğu, böyle bir iklim yaratıldığı için de bu sözde sol forumlardan bir türlü sola dönük bir siyasi tutum ve perpektif ortaya çıkarılamadı. Büyük eksiklik...

Bu tutumun sanıldığı gibi Kürt halkından yana bir tutum olduğunu iddia edebilmek de mümkün değil. Kürt halkından yana olmak eğer halka etnik bir milliyetçilikten yana tavır almayı benimsetmekse başka; ama sol böyle bir şey değil ki! Sosyalist mücadele etnik temelde yürütülen bir mücadele değil ki! Sosyalist mücadele bir halkın ulusal taleplerini içermediği, bu talepleri sınıfsal mücadeleyle dışlanması anlamına gelmiyor ki!

Böyle, bu sözde sol forumlar istisnasız bir şekilde sol-sosyalist bir çizgide siyaset yapmadılar, yapamadılar ve gerici ve karşı devrimci bir çizgiye savrulup durdular. Öyle bir iklim yaratıldı ki, solculuk, sosyalistlik ve dahi enternasyonallik bir parçası biat, diğer parçası biat etmeyenlere   düşmanlık olan bir toplammış gibi sunuldu. Evet, ibretlikti...

Korkut Hoca'nın CHP konusundaki görüşleri üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Komünist olmak, enternasyonal görünmek sağdan soldan aşırılmış sözcüklerle devletin ve demokrasinin sınıfsal olduğu gerçeğini bir ezbere dönüştürmek ve siyasetle bağ kurmamak değildir. Devletin bir parti devletine dönüştüğü, demokrasinin tek adam otoriterliği ile yer değiştirildiği koşullarda bu sözleri bir tekerlemeye dönüştürmenin gerici ve karşı devrimci bir çizgiye savrulmaktan başka bir anlamı olmayacağını anlamamanın nedeni de işte o sözde sol forumlarda yaratılan iklimin zihinlerde yarattığı yıkımdır. Bu nedenle bu forumlar ve bu forumlarda hakim olan safsatalarla o safsataları yaratanların sürekli deşifre edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir türlü gelemedik ama, şuraya gelmek istiyorum: Bu ülkenin CHP'ye ihtiyacı var. Bu ülkenin Kemalistlere de ihtiyacı var. Bu ülkenin sosyal demokrasiye de ihtiyaç var. Korkut Hoca'nın söylediği gibi CHP'nin üstlenmesi   ve sosyalistlerin de bu konuda CHP'ye baskı yapması gereken önemli görevler var. Sosyalistlerin bunu gerçekleştirecek toplumsal bir gücü bulunmuyor. Kürt hareketi bir türlü Türkiye partisi olamadı. CHP'nin bu kadar eleştirilmesi ve buna rağmen önemsenmesinin nedeni de bu...Anlaşılması lazım.

CHP bence düzen solu, Korkut Hoca'ya göre ''merkez cumhuriyetçi'' bir parti, tartışılabilir. Yönetiminde sosyalistler de var. Kitlesi de büyük çoğunluğuyla solcu...Kendisinin sosyal demokrat olarak nitelemesini de önemsemeli. CHP'yi düşmanlaştırarak daha fazla komünist ya da daha keskin enternasyonalist olunmaz. Bu safsataları bir kenara atmak gerek. Tek adam rejimini parlamenter bir sisteme, hibrit bir rejimi de   demokratik bir yapıya kavuşturmanın gerekliliğine inanıyorsak, ve henüz de ortada sosyalist devrim belirtileri yoksa, sosyalist devrim perspektifinden asla vazgeçmeden sistemi reformlarla iyileştirmenin karşısına çıkmak, Lenin'i anlamamak, Rosa'yı bilmemektir. ( Rosa Kautsky ve Bernstein'in reformculuğuna ve evrimci çizgisine mutlak karşı çıkarken, bu karşı çıkışın reformlara karşı çıkmak anlamına gelmediğini söylüyordu.) Ezbercilikten ve yüzeyselcilikten kurtularak   daha derinlikli bir kavrayış edinmeye çabalamak önemli. Solcu, sosyalist ve dahi enternasyonalist olmak biraz da böyle bir tavır değil mi?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.09.2020- 10:28


CHP'nin tarihi sorumluluğu - Fikret Bila

CHP, bu tablo karşısında Millet İttifakı'yla birlikte kuruluş yıllarında olduğu gibi Türkiye'nin hem demokratik, hem de ekonomik olarak yeniden inşası görev ve sorumluluğunu üstlenmeye hazır olduğunu söylüyor

CHP, Yunan ordularının İzmir'den de sökülüp atıldığı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı günün birinci yıldönümünde, 9 Eylül 1923 günü, TBMM'de Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı grup toplantısıyla kurulmuştur. Partinin kuruluş dilekçesi de 11 Eylül günü yine Mustafa Kemal Atatürk'ün imzasıyla İçişleri Bakanlığı'na verilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, CHP'nin fiilen 4 Eylül 1919'da kurulduğu düşüncesindedir. Bu nedenle Atatürk'e göre CHP'in birinci kurultayı Sivas Kongresi'dir.

CHP'nin ilk tüzüğüne bakıldığında Atatürk'ün birinci hedefinin egemenliği padişahtan alıp halka vermek olduğu görülür. Bu amaçla ilk tüzüğün birinci maddesinde CHP'nin hedefinin, milli egemenliğin halk tarafından ve halk için uygulanmasına rehberlik etmek olarak tanımlandığı görülür.

Tüzüğün ikinci maddesinde ise "bütün kuvvetlerin üstünde kanun üstünlüğü ve kanun önünde eşitlik" vurgusu dikkati çeker. Bu vurgu; yasama, yürütme ve yargı erklerini bağlayan "hukukun üstünlüğü" ve "yasa önünde eşitlik" ilkelerine dayalı çağdaş demokrasinin kuruluş aşamasında bile Atatürk ve arkadaşlarının temel hedefi olduğunun kanıtıdır.

Tüzüğün bu ilk iki hükmüne bakarak Atatürk'ün CHP'ye yüklediği iki temel işlevin çağdaş bir hukuk devleti kurmak ve tebaayı eşitlik haklara sahip yurttaş statüsüne geçirmek olduğu söylenebilir. Sonradan hilafetin kaldırılmasıyla birlikte düşünüldüğünde Atatürk'ün koşullar uygun olduğunda "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" kurmayı hedeflediği çok rahat söylenebilir.

CHP sonraki dönemlerde bu amacı gerçekleştirmeye gayret göstermiş ve bu konuda büyük ölçüde başarılı olmuştur. 1946'da çok partili hayata geçerek ve 1950 seçimlerinde iktidarı seçimi kazanan DP'ye devrederek, 1960'ların ortalarından sonra sosyal devlet yapısını öne çıkararak "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti"ne dayalı bir sistemin kurulmasına önayak olmuştur.

Günümüzde durum

CHP'nin 97. kuruluş yıldönümünü kutladığı bugün Türkiye'nin en temel sorunu "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti"nden çok uzaklaşmış olmasıdır.

CHP'ye düşen tarihi görev ve sorumluluk bugün de 97 yıl önce olduğu gibi demokratik, laik, sosyal hukuk devletini yeniden inşa etmek ve cumhuriyet değerlerini yeniden canlandırmaktır.

Çağdaş demokrasilerin iki temel dayanağı kuvvetler ayrılığı ilkesi ve laikliktir.

AK Parti iktidarının 18. yılında ise Türkiye'de kuvvetler ayrılığına dayalı bir işlerliğe sahip demokratik ve laik yapıdan söz etmek mümkün değildir.

Bu CHP'nin de kamuoyuna açıkladığı bir saptamadır.

Prof. Dr. Sencer Ayata'nın koordinatörlüğünde hazırlanan "CHP: Söylem, Politika, İdeoloji" adını taşıyan çalışmada şu ifadeler yer alır:

"CHP'ye göre AK Parti döneminde erklerin keyfi biçimde tek elde toplanması, dengesiz ve frensiz bir iktidarın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Yasamanın üstünlüğü ilkesi, sadakat ilkesine göre atanmış bir avuç danışmanın gölgesinde kalmış, yargının bağımsızlığı siyasi müdahalelerle zayıflatılmıştır. Yürütme sürekli olarak yargıdan ve Meclis denetiminden kaçmanın yollarını arayan bir makama dönüşmüştür. Yasama faaliyeti, siyasal gücü sadece kendi elinde tutmak isten bir tek adam zihniyetinin esiri olmuştur…

AKP rejiminde Meclis partinin, parti dar bir kliğin, dar klik ise otoriter liderin direktiflerine tabi kılınmıştır. Millet iradesi, yerini lider iradesine bırakmıştır."

Aynı çalışmada Türkiye'de yargının durumu da şöyle saptanmaktadır:

"Yargı, yürütmenin kurumsal ve sistematik saldırısı altındadır. İktidar bir yandan yargı kararlarına riayet etmemekte, diğer yandan da yargıyı denetimi altına alarak kendi suçlarını aklama ve muhalif toplum kesimlerini cezalandırmaya çalışmaktadır. AKP'nin kurmaya çalıştığı baskıcı rejime ve keyfi liderinin hukuk dışı eylemlerine göz yumacak bir 'bağımlı yargı' tesis edilmektedir… AKP oligarşisi, yargıyı kendisini aklayan ve muhaliflerini yıldırıp korkutarak sindiren bir araç haline gelmektedir."

AK Parti uygulamalarıyla laiklik ilkesinden uzaklaşmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı asli işlevinden uzaklaşmış, iktidarın faaliyetlerini dini açıdan onaylayan bir kuruma dönüştürülmüştür.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise vergiler ve özelleştirmelerle elde edilen kamu kaynakları çarçur edilmiş, ülke derin bir krize sürüklenmiştir. AK Parti'nin ekonomi politikası, ülke kaynakları kendilerine bağlı yeni zenginler yaratılması için kullanılmış, hazine garantileriyle aynı şirketlere yaptırılan altyapı yatırımları hazinenin boşaltılmasına neden olmuştur. Bu kaynak israfıyla Türkiye sosyal devlet yapısından uzaklaşmış, iktidar Merkez Bankası'nın ihtiyat akçesini bile seçim öncesinde kullanmak zorunda kalmıştır.

CHP, bu tablo karşısında Millet İttifakı'yla birlikte kuruluş yıllarında olduğu gibi Türkiye'nin hem demokratik, hem de ekonomik olarak yeniden inşası görev ve sorumluluğunu üstlenmeye hazır olduğunu söylüyor.

Bu görevi yerine getirmek için önümüzdeki seçimleri kazanmaya kilitlenmesi gerekiyor.

Başarı şansı ise Millet İttifakı'nı dağıtmadan daha da güçlendirerek ve genişleterek yürüyebilmesine bağlıdır.

https://t24.com.tr/yazarlar/fikret-bila/chp-nin-tarihi-sorumlulugu,27941



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Haluk Koç: Ulusal yas ilan edilmeli denizcan 0 2972 21.07.2015- 18:28
Konu Klasör Bizi kavgaya davet ediyorlar, davetleri kabulümüzdür! dayanışma 2 3426 28.12.2014- 19:34
Etiketler   CHP,   ısrarla,   göreve,   davet,   edilmeli.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS