SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 9 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   6   7   8   [9] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.08.2022- 08:59


Aylar var ki burada demokrasi ve sosyalizm ilişkisini yorumlamaya ve ülkemizin bugünkü durumunda solcuların nasıl bir siyaseti savunmaları gerektiği yolunda bir şeyler yazmaya çalışyoruz. Seçime kadar da böyle sürecek sanırım. Çünkü önemli. Çünkü içinden geçtiğimiz karanlık süreçte yaşamsal bir anlamı var.

Sosyalizm ve sınıf mücadelesi internette dolaştırılan bir kaç alıntıyı ezberleyerek yinelemek ve kulaktan dolma bilgileri hiçbir çözümlemeye tabi tutmadan ve güncel olanla ilişkilendirmeden savunmak olarak benimsemek doğru bir yol-yöntem değildir. Hep yineliyorum ve yinelemeye de devam edeceğim. Demokrasinin bir sınıfsal anlamı var. Demokrasi özünde bir sınıfsal baskı aracıdır. Ne var ki sadece bu değil. Demokrasi aynı zamanda sosyalistlerin asla önemsizleştireceği ve üstelik faşizm koşullarında asla görmezlikten gelebileceği bir yönetim biçimi de değildir Bizde ve nedense, cumhuriyetimizin bile yıkıldığı, külleri üzerinde yol aldığımız ve çağdışı özlemlerin yerleştirilmesine ramak kaldığı koşullarda kimi sosyalistlerin ya da solcu-enternasyonalist görünümünde ortaya çıkanların faşizme karşı demokrasi mücadelesini önemsizleştirici bir tavır takınmalarını anlamak ve kabul edilebilir bulmak mümkün değildir. Bir açıklaması yok bu tavrın. Ülkemiz Büyük Ekim Devrimi ön günlerinde falan değil. Sosyalist devrim bir kesimin demokrasi mücadelesini öylesine öne çıkartan sosyalist devrim koşullarında değil. Ne yazık ki değil. Bu koşullarda yanlış ve ülke ve sosyalizm mücadelesi açısından bir hayli sorunlu olan bir mücadeleyi, bir stratejiyi öne çıkartarak faşizmin değirmenine su taşımaktan öte bir anlamı olmayan bir sözde keskin sosyalist tavrı ileri sürmenin yanlışlığını anlayabilmek o kadar zor mu?

Hem sonra neden?
Neden böyle bir tavır?








Bu ileti en son melnur tarafından 14.08.2022- 04:39 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.08.2022- 04:50


BirGün'de Merdan Yanardağ'ın ''Sol ve 'cicilerim kirlenmesin' siyaseti'' başlıklı yazısının bir bölümü..

(...)

''Solun seçimlerde izlemesi gereken siyaseti tartışacağımız bu yazıda, önce, bir kavram ve siyasal düzen olarak “demokrasi” üzerinde biraz durmakta yarar var. Öncelikle belirtilmelidir ki, yer yüzünde sınıflar üstü ya da sınıflar dışı bir demokrasi yoktur. Ne bugün ne de tarihte.. Öyle bir demokrasi olduğu zaman ise ortada ne devlet ne de sınıflar olacaktır. Dolayısıyla o düzenin adına “demokrasi” denmesine de gerek kalmayacaktır. Çünkü; demokrasi sınıfsal bir kavramdır.

(...)

''... kapitalizm koşullarında yapılan en demokratik ve adil seçimler bile, bütün ilerici kazanımlarına karşın, son çözümlemede burjuvazinin sınıfsal egemenliğini meşrulaştırır ve onu yeniden üretir. Burjuva demokrasileri, her türden adaletsizlik, sınıfsal eşitsizlik, sömürü düzeninin üstünü pırıltılı bir şalla örter. İnsanlarda kendi kendilerini yönettikleri yanılsamasını yaratır.

''Peki, durum böyleyse, kapitalist düzende demokrasi için mücadele etmek gereksiz midir? Değildir! Tam tersine, demokratik hak ve özgürlükler için verilecek mücadele, yani demokrasinin sınırlarını genişletmek için yürütülecek çaba, insanlığın özgürlük ve eşitlik hedefine ulaşmak için yolunu açan en önemli siyasal eylemlerden biridir. Unutulmamalıdır ki, demokrasiler burjuvazinin tek yönetim biçimi değildir. Ancak, en güvenli egemenlik biçimidir.

(...)

''Şimdi, bir okuma kolaylığı da dayattığı için, maddeler halinde, önümüzdeki seçimlerde solun izlemesi gereken siyaseti tartışmaya çalışacağım.

1 Yakın ve vahim tehdit / tehlike, islamcı-faşist bir rejimin bütün kurumlarıyla inşa girişimidir. Bu hedefe ulaşılması, solun da işçi sınıfı hareketinin de ayaklarını bastığı zeminin imha olması demektir. Dahası, solun yasal planda tasfiye edilerek, uzun süre siyaset alanından silinmesine yol açabilecek sonuçlar yaratacaktır. Bu tehditin öznesi islamcı faşist hareket, yani AKP-MHP koalisyonudur. Önümüzdeki 2023 seçimlerinin anlamı budur.

2 Dolayısıyla öncelikli hedef, siyasal islamcı hareketi sahada ve siyaset alanında durdurmaktır. İslamcı faşist bir rejimin kurulmasını önlemektir. Demokratik bir hukuk düzeninin yeniden kurulması için mücadele etmektir. Sosyalistler “abdestlerinden” emin olmalıdır. Bu nedenle amaç, resmi ya da fiili olarak en geniş demokratik ittifakı gerçekleştirmek olmalıdır. Böyle bir ittifak varsa, onu bir sol eleştiri altında tutarak, bütün kusurlarına karşın doğrudan ya da dolaylı şekilde işbirliği yapmaktır. Son kertede söz konusu ittifakla uyumlu bir siyaset izlemektir.

3 Ancak solun kimi kesimlerinde ideolojik, siyasal ve ahlaki bir özgüven sorunu olduğu da açıktır. Sosyalist literatürde demokrasinin ne anlama geldiğini, demokratik mücadelenin nasıl ele alınması gerektiğini yukarıda anlattık. Bu bağlamda, sosyalistlerin “demokratik” bir “bozulma” yaşayacaklarından korkmak, derin bir özgüven yitimidir. Dahası, kendi programına, ideolojik hattına ve müktesabatına karşı büyük güvenlizlik demektir. Bu korkuyla, seçimlerin ilk turunda ayrı aday çıkarmak, belki sizin ideolojik bakımdan “puritan” kalmanızı sağlayacak, ama bu siyaset, bütün radikal söyleme karşın siyaseten korkak ve pasifist bir tutum izlemeniz anlamına gelecektir.

4 İlk turda ayrı aday ya da adaylar çıkarmak, Fransa’da sosyalistlerin düştüğü hatayı tekrarlamak demektir. Fransa’da önceki ay solun seçimlerde izlediği tutum, ülkenin Emmanuel Macron ve Marine Le Pen gibi iki sağcı adaya mahkum olmasına yol açtı. İlk turda sol/ sosyal demokrat adayı desteklemeyen sosyalistler, ikinci turda ırkçı Le Pen’e karşı sağcı Macron’u desteklemek zorunda kaldı. Böylece, Fransa gibi bütün Avrupa’yı etkileyebilecek bir ülkede solun büyük bir atılımı gerçekleştirmesi, daha önemlisi ırkcı, faşizan ve yabancı düşmanı hareketlerin ağır bir yenilgiye uğratılması fırsatı da kaçırılmış oldu. Sol, bu hafta yapılan parlamento seçimlerinde önceki hatasını düzeltmeye çalışsa da, tablo genel olarak değişmedi. Fransız sosyalistler ideolojik bakımran “temiz” kaldılar, ama sağcılar iktidar oldu.

5 Soru açıktır; ikinci turda oy vereceğiniz bir adayı ilk turda neden desteklemeyeceksiniz? Bu sorunun tatmin edici ve samimi bir yanıtı yoktur. Verilen yanıtlar ise ideolojik canbazlıktan ibarettir. Oysa, siyasal mücadele cesaret işidir. Sol/ sosyalist siyaset ise bilginin yanı sıra daha çok cesaret ister. Ama, sosyalist hareketin bir kesimi, hala teorik bir sınıf mücadelesi sürdürüyor. Bunun felsefe tartışmalarında bir anlamı vardır. Althusser, felsefeyi “teorik bir sınıf mücadelesi” alanı olarak da tanımlar, marksist felsefeye de böyle bir anlam yükler. Değerlidir. Ancak, teorik bakımdan doğru olan, ideolojik ve felsefi olarak doğru yerde duran, her zaman (hatta çoğu zaman) siyasal bakımdan da doğru olmaz. Böyle bir otomatik ilişki yoktur. Yani, “hem çamurda oynayıp hem de cicilerim kirlenmesin” diyemezsiniz. Kirlenme cesareti, devrimci siyasetin zorunluluklarından biridir.

6 Günümüz Türkiyesi’nin siyasal güçler dizilişinde, sol/ sosyalist bir odak oluşturmak, siyasal alanda devrimci ve toplumcu eleştiriyi yükseltmek bir zorunluluktur. Gerici-faşist blok karşısında kurulan Millet İttifakı gibi oluşmları sol bir eleştiri altında tutarak etkilemek, önemli ölçüde böyle bir odağın kurulmasına da bağlıdır. Işimiz budur. Seçimlerde, bir gün sorasının hesabını yapmadan –ki böyle bir hesap yaparsanız adım atamazsınız- esas olarak islamcı-faşist bloku yenilgiye uğratmaya odaklanan bir siyaset izlenmelidir. Bunun için, ne Millet İttifakı’nın içinde yer almak ne de bu ittifaka yönelik eleştirilerimizi geri çekmek gereklidir.

https://www.birgun.net/haber/sol-ve-cicilerim-kirlenmesin-siyaseti-392377



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.09.2022- 01:17


Demokrasi konusu önümüzdeki seçimlere kadar hem ülke gündeminden ve hem de sosyalistlerin gündeminden düşmeyecek, belli. Şaşırtıcı olan şey, özellikle TKP'nin bu konuda bir sessizlik içine girmesi. Sanki demokrasi dediğimiz yönetim biçimi sosyalistleri hiç ilgilendirmiyormuş gibi bir tavır içindeler. Özellikle 2019'daki belediye seçimlerinden bu yana böyle. Ya faşizmin seçimle yenilgiye uğratılmadığını-uğratılmayacağını söylüyorlar ya da düzen muhalefetini saray rejimiyle handiyse eşitleyerek farklı bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bu siyasetten ne ülkeye ve ne de sosyalist sola bir yarar gelmeyeceğini bir türlü görmek istemiyorlar. Ve üstelik bu ve benzer siyasetler sol sempatizanlara ve yüzü sola dönük kesimlere de olumsuz yansımakta, bu kesimlerde   demokrasi konusunda yanlış bir algının oluşmasına yol açmaktadır.

Evet, demokrasi kapitalizmin bulduğu-keşfettiği ve zaman içinde de geliştirdiği bir yönetim biçimidir. Bu doğru bir saptamadır ve Lenin'in de söylediği gibi sınıfsal bir niteliğe sahiptir. Sosyalistlerin amacı hiçbir şekilde demokrasiyi merkeze alan ve sürekli daha demokratik bir rejimin oluşmasına yönelik bir mücadeleyi öne çıkarmak ve bu yönde mücadele etmek değildir. Ne var ki, yanlışlık, bu doğrunun, sosyalistler için bu gerçekliğin yanlış bir biçimde savunulmasından kaynaklanmaktadır. Özünde bir burjuva yönetim biçimi olan demokrasinin   bu özelliği onun sosyalistler tarafından reddi anlamına gelmez. Kapitalizmin askeri diktatörlük, faşizm ve demokrasi gibi yönetim biçimleri varken sosyalist mücadele demokrasi için mücadeleyi yok sayamaz. Demokrasi mücadelesi sınıfsal mücadeleye bağlı olarak savunulur. Demokrasi mücadelesi sosyalistler tarafından dışlanamaz

Anlaşılır bir şey değil. Yeri geldiğinde dinci faşizmden söz ediyoruz, ülkenin karanlık bir tünele girdiği ve bir belirsizliğe doğru hızla yol aldığının altına sürekli çiziyoruz ama içinde bulunduğumuz nesnellikte ne iktidarı alabilecek ve ne de   saray rejimini iktidardan edecek bir toplumsal gücü bulunmayan bizler iyisiyle kötüsüyle AKP MHP ittifakını sandıkta yenilgiye uğratacak bir mücadeleyi önemsemiyor, bu yönde bir çaba harcamıyoruz! Kimi şarlatanları, sosyal medya trollerini, ve gizli AKP'cileri bir yana bıraktığımızda böyle bir siyaset tarzından nasıl bir yarar umulur, böyle bir siyasetin getirisi ne olabilir, gerçekten anlayabilmek mümkün değil. Ve üstelik bu siyaset tarzıyla üye ve sempatizanlarımızın da yanlış koşullanmasına neden oluyoruz.

Daha kalabalık olmalıyız. Sosyalistler toplumsal alanda etkin bir güce ulaşmak zorundadır. Bunu gerçekleştirebilmenin yolu bir yandan benzerlerimizle bir araya gelmek çabası içinde olmak ve bu çabayı sürekli hale getirmek olmalı ve diğer yandan da emekçi kesimlerle aramızda var olan açıyı olabildiğince yakınlaştırmaktan geçmelidir. Sadece yönetim kurullarında olan bir kaç kişinin kişisel çabası, bildirileri, gazeteleriyle de değil ve aynı zamanda üye ve sempatizanlarını da doğru bilinçlendirip doğru yönlendirerek toplumsal alanda bir etki sağlanabilir. Kendi üye ve sempatizanlarımızın konsolidasyonuna ayönelik bir siyasi tavrın partiyi ötelere taşıma olanağı olamaz. Olmuyor zaten...

Faşizme karş etkin bir mücadeleyle başlanabilir.
Demokrasi konusunun sosyalistler için ihmal edilmeyecek bir alan olduğunun altı çizilebilir.
Saray rejiminin sandıkta yenlgiye uğratılması konusunda ve ilk turda gereken sorumluluğun gösterileceği de dile getirilebilir.

Ne solculuğumuza bir zarar verir böyle bir siyasi perspektif ve ne de sınıfsal mücadeleyi sekteye uğratabilir.
Düzen partilerinin kuyruğuna takılmak da gerekmez.

Hem seçim öncesinde ve hem de sonrasında böyle bir tavrın haklılığıyla kitlelere çok daha güvenli bir şekilde yaklaşılmış olur ve hem de faşizme karşı demokrasi mücadelesinin sınıfsal mücadelenin gerekli ve zorunlu bir parçası olduğu dosta düşmana gösterilmiş olur.

Hem sonra böyle bir siyasi tavır, böyle bir perspektif sosyal medyadaki şarlatanları, trolleri, gizli AKPcileri ve hatta sola sızma çabası içinde olan ajan provokatörleri iyot gibi açığa çıkarmaz mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.09.2022- 06:18


Demokrasinin ne olup ne olmadığı, sosyalistlerin bu konudaki siyasi tavırlarının ne olması gerektiği ve Lenin'in bu konuda söylemleri özel başlık da açılarak yazılp çizildi. Çok fazla kuramsal bilgiye gerek de yok, bir solcu, ya da sosyalist   olduğunu ileri süren herhangi biri özellikle sosyal medyada hala ve hala demokrasinin sınıfsal içeriğini sürekli öne çıkartarak saray rejimine doğrudan destek anlamna gelen bir söylemde ısrarcı oluyorsa anlaşılmalı ki, orada bir bit yeniği var. Bir problem, bir koca yanlışlık var demektir. Böyle bir şey olabilir mi? Sanki ülkede 1917 Ekim devriminin hemen ön günlerindeki koşullar varmış gibi bir tavrı Leninci bir tavırmış gibi göstermek çabası gerçekte saray rejimini desteklemek ve onun değirmenine su taşımak anlamına gelmez mi? Söyleyen kişi ya cahildir, cahilin en dip yapmış örneğidir ya da sola bir şeklde sızmış trol veya provokatördür. O kişi açısından bir problem olmayabilir, her durumda işlevi, görevi bu. Ama bu söylemleri destekleyen kişilere ne oluyor?


Bu tavrın gerçekte ne anlama geldiğini anlayabilmek çok mu zor?






Bu ileti en son melnur tarafından 28.09.2022- 06:20 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.03.2024- 08:50


Demokrasi ve sosyalizm ilişkisinde sanki bir yetersizlik içindeymişiz gibi geliyor bana. En fazla ''sınıfsal bir anlamı var'' deyip geçiyor ve konu üzerinde bir türlü yeterince düşünmeden, öylece geçiştiriyoruz. İyi ama sınıflı bir toplumda-kapitalizmde sosyalistler demokrasi mücadelesini önemsiz mi sayarlar; önemsemezler mi? Üstelk askeri bir diktatörlükte, mutlak monarşik bir düzende, faşizmde özgür seçimler, basın özgürlüğü, örgütlenme ve gösteri yapma özgürlüğü için mücadele etmezler mi? Dahası siyasal iktidarda burjuvazinin en gerici ve en baskıcı bir yönetici kesimi varsa, bunun iktidardan düşürülmesi veya daha soluk alınabilir alanlar yaratma konusunda bir mücadeleyi öne çıkarmazlar mı?

Zor zamanlardan geçiyoruz. Zorluğu daha da arttıran şey sosyalistlerin toplumsal alandaki etkisizliğidir. Hem etkisiziz ve hem de bölük pörçük. Etkisiz olduğumuz için sürekli bölünüyor, sürekli bölündüğümüz için de etkisizliğimiz süregeliyor. Daha kalabalık , daha kitlesel ve toplumsal alanda daha etkili bir parti olabilmenin yolunu bir türlü bulamıyoruz. Sınıfla, emekçi halkla aramızdaki açı sürekli büyüyor ve mesafe açıldıkça topluma yakınlaşma çabasının yetersizliği yerini diğer sol-sosyalist partiler arası mücadeleye bırakıyor. Bir çeşit kısır döngü ve onlarca yıldır bu kısır döngüden de kurtulamıyoruz.

Birlik, ittfak ve benzeri yakınlaşmalar bir yarar getirmiyor.. Toplamı yüzde bir bile olmayan partilerden birinin bir şekilde öne çıkması gerekiyor. Bunun yolunun da öncelikle tek adam rejimine yüksek sesle karşı çıkmaktan geçtiğini düşünüyorum.14 Mayıs 2023 seçimleri bu konuda tipik bir inceleme alanı da oluşturuyor. Şöyle ki, TKP uzunca zamandır bir makas değişikliği yapmış, toplumun heyecanlarını, beklentilerini, umutlarını önemsemez bir tavırla ''üçüncü seçenek'' şeklinde bir siyasi pozisyonu benimsemiş, TİP ise tam tersi bir siyaseti öne çıkartarak AKP, MHP, BBP ve Hüda Par ittifakına karşı çıkmış, önceliği tek adam rejiminin iktidardan düşürülmesine vermiş ve sonuçta iki ayrı seçim sonucu ortaya çıkmıştır.TKP 60 küsür bin , TİP ise çok uzun zamandır hiçbir sosyalist partinin ulaşamadığı bir oy yüzdesiyle bir milyona yakın oy almıştır. Bu sonuç sosyalistlerin toplumsal alanda daha etkin bir hale gelebilmesinin yolunu bize göstermiyor mu?

Tek adam rejimine karşı demokrasiye ihtiyacımız var.
Ve bunun için de siyasal devrim perspektifinin terk edilmesi gerekmiyor.
Tam tersi, siyasal devrim perspektifinin gereği, daha kalabalık olmak, daha fazla kitle kazanabilmek ve toplumsal alanda daha etkin olabilmek için faşizme karşı demokrasi mücadelesini öne çıkarabilmeliyiz. Toplumla aramızdaki mesafenin kapatılmasının yolu da böyle bir stratejiyi gerekli kılıyor.

31 Mart seçimlerine sanırım böyle bir açıdan bakmakta da yarar var.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.03.2024- 08:51


Demokrasi ve sosyalizm konuları bence daha da işlenmelidir. Bu konularda çok eksik olduğumuza ilişkin pek çok örnek var. Örnekse sanki sınıflı bir toplum yapısı içinde demokrasi sosyalistler tarafından pek savunulmazmış gibi bir anlayış var. Nereden duyup ezberlemişse ''hangi sınıf için?'' diyorlar ve öyle de bırakıyorlar.

Böyle değil kuşkusuz, detayına girmiyorum, çok yazdım, sınıf mücadelesinin aynı zamanda demokrasi mücadelesini de kapsayarak verilmesi gerektiğini çok yineledim. Ve üstelik sosyalist partilerimizin onbinde bir binde birler düzeyinde olduğu bir ülkede demokrasi mücadelesi yine sınıf mücadelesinden soyutlanmadan çok daha önemli hale geldiğinin de altını çizmek gerek. Tıpkı içinden geçtiğimiz süreçteki önemi gibi...

Aslında siyasal devrimden sonraki demokrasi konusunun ne-nasıl olması gerektiği konusunda yazmak istiyordum. E. Mandel'in bu konuda görüşleri gerçekten çok ilginç. Bir dönem forumumuzda siyasal devrimden sonraki süreçte liberal anlayışların olmayacağı, çok partil bir yaşamın gereksizleşeceği yolunda görüşler belirtiyordum. Mandel tam tersini savunuyor. Dahası liberal gazetelerin olması gerektiğini de ileri sürüyor. Devrimden sonra ekonomik ve siyasi gücünü yitiren burjuvazinin basımevlerini, radyo ve televizyonları satın alacak gücü kalmadığından basın özgürlüğünün burjuva niteliğinin ortadan kalkacağını ve halk kitlelerinin özgürlüğü haline geleceğini savunuyor.

Önemsenmeli ve buradan sınıflı toplumlarda bile demokrasi mücadelesinin ''hangi sınıf için?'' ezberini aşan bir yanı olduğu sonucuna varılmalı. Devrimden sonra halk kitlelerinin ihtiyacı olduğu demokrasiye, kaptalist düzen içinde dışsal yaklaşabilmek mümkün mü?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 9 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   6   7   8   [9] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyal Demokrasi ve Sosyalizm... melnur 16 6192 04.01.2024- 08:55
Konu Klasör Sosyal Demokrasi ve sosyalizm... melnur 3 2909 18.07.2022- 09:12
Konu Klasör Sosyal demokrasi mi devrimci demokrasi mi? melnur 2 1025 29.08.2022- 08:41
Konu Klasör sosyalizm ile reel sosyalizm arasında ne fark var yura 5 14116 23.03.2014- 12:22
Konu Klasör Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm melnur 19 16410 30.08.2013- 00:25
Etiketler   Demokrasi,   sosyalizm.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS