SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Utanmayacaksın!           (gösterim sayısı: 2.654)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: şibusa
Konu Tarihi: 17.10.2013- 18:28


TGRT muhabiri Başbakan'dan 'harçlık' istedi

Başbakan'ın bayram namazı sonrası yaptığı açıklamaların sonunda TGRT muhabiri Sultan Akten Başbakan'dan bayram harçlığı istedi, Erdoğan muhabire 50 TL harçlık verdi.

(soL - Haber Merkezi) Başbakan Erdoğan, bayramı namazı sonrasında yaptığı açıklamalarla gündemi değerlendirdi. Soru-cevap kısmının sonunda ise bir muhabirle Başbakan arasında tuhaf bir diyalog gerçekleşti. TGRT'den Sultan Akten isimli bir gazeteci Başbakan Erdoğan’a “Sabahtan beri burada sizi takip ediyoruz. Anne babamızla bayramlaşamadık. Bayram geleneklerimiz var malum. Arkadaşlar müsaade ederlerse ben ilk bayramlaşmamı sizinle yapmak ve bayram harçlığımı da babamın yerine sizden almak istiyorum” dedi.

Muhabirin bu talebine gülerek yanıt veren Erdoğan “Ya yanımda çok para yoksa ne yapacağım” dedi. Erdoğan muhabire 50 TL bayram harçlığı verdi.

'Ben işimi yaptım'
Twitter hesabından kendisine yöneltilen eleştirileri yanıtlayan muhabir Sultan Akten, "Başbakan'dan harçlık aldığım için yandaş diyenler olmuş. Kendime bile muhalifim ben arkadaşlar. Habere magazin de dahildir ben işimi yaptım" dedi. Akten'in bu açıklaması da sosyal medyada büyük tepkiyle karşılandı.




Gazeteciye bayram harçlığı cehalet, rezalet, ihanettir!'

Çağdaş Gazeteciler Derneği, TGRT muhabiri Sultan Akten'in Başbakan Erdoğan'dan bayram harçlığı istemesine "Bu tutum iktidar Gazeteciliğidir, mesleğimizle ilgisi yoktur" sözleriyle tepki gösterdi.

(soL - Haber Merkezi) TGRT muhabirinin Başbakan Erdoğan'dan "bayram harçlığı" istemesinin ardından Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden sert bir açıklama geldi.
TGRT muhabiri Başbakan'dan 'harçlık' istedi

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

    ÇGD : GAZETECİYE “BAYRAM HARÇLIĞI”, CEHALET, REZALET, İHANETTİR
    ÇGD :Bu tutum iktidar Gazeteciliğidir, mesleğimizle ilgisi yoktur

    Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu açıklaması:

    TGRT muhabirinin Başbakan’a “Devlet Baba” demesi ve ondan bayram harçlığı dilenmesi, yaptığı mesleğin gerekleriyle hiç tanışmamış olduğunu göstermektedir. Başbakan’ın verdiği “harçlığı” alan gazeteci, mezarı kazılan gazetecilik mesleğinin mezar taşı olmuştur.
    Onlarca meslektaşı düşünceleri nedeniyle cezaevlerindeyken, bine yakın öğrenci hapishanelere tıkılmışken, ülkede uluslararası komplolarla savaş çığırtkanlığı yapılıyorken, görevleri başındaki gazeteciler polis şiddetinin en kötüsüne maruz kalıyorken bir gazeteci Başbakan’dan bayram harçlığı alıyorsa, bunun adı cehalet, bunun adı rezalet, bunun adı mesleğe ihanettir.
    Bu olayın haberini “harçlığı kaptı”, “gazeteciden Başbakan’a bayram sürprizi” gibi ifadelerle veren basın kuruluşları da bu rezaletin ortağıdır.
    Basın tarihine “Abdülhamit dönemini aratan” bir dönem olarak geçecek olan AKP iktidarı döneminin yarattığı gazetecilik budur. Bu gazeteciliğin bizim mesleğimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Dünyanın en saygın mesleği iktidarların ayakları altında olması yetmiyormuş gibi kendini o ayakların altına gönüllülükle atan gazetecilerin varlığı, mücadelemizin kimlere rağmen sürmesi gerektiğini de göstermiştir.
    Meslektaşlarımızı da bu ilkeler etrafında örgütlenmeye; iktidarın ve iktidarın gazetecilerinin saldırılarına karşı mesleklerini, haklarını savunmaya çağırıyoruz.
    Hem söz konusu muhabiri hem de Başbakan’ı bu kabul edilemez tavırları nedeniyle esefle kınıyoruz. Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak, öldürülen mesleğimizin evrensel ilkelerini savunmaya devam edeceğimizi bir kez de bu vesileyle tekrarlıyoruz.







Utanmayacaksın!

Can Soyer

Başbakan’dan bayram harçlığı alan “gazeteci”ye geleceğiz. Önce giriş...

Her bireyin ahlakı, esasında toplumsaldır. Ahlak kendini bireyin tercih ve tutum alışlarında somutlasa da, hiçbir birey sıfırdan başlayan ve tamamen kendine özgü bir ahlak bütünlüğü oluşturmaz. Kısacası ahlak, birey tarafından, içinde yetiştiği/yaşadığı topluluktan devralınır/öğrenilir.

Aynı mekanizma tersinden de işler elbette: topluluk, içinde barındırdığı bireye belirli bir ahlak anlayışını dayatmakla kalmaz, bir yandan da bireyin söz konusu ahlakı “başarılı” biçimde icra etmesini talep eder. Zira bireyin o topluluğun bir parçası olarak kalabilmesi için, uygulamanın da başarılı olması lazımdır.

Yani ahlak, içsel bir dürtü olmaktan çıkıp, pratik, somut, gündelik bir deneyim haline gelmelidir.

Ahlak için geçerli olan, ahlaksızlık için de geçerlidir kuşkusuz. Çünkü bizim ahlaksızlık dediğimiz de, esasen bir başka ahlak anlayışı ve pratiğidir.

O halde ülkemizde her gün bir (ya da birkaç) örneğine tanık olduğumuz ve katıksız bir tiksintiyle izlediğimiz olayların, böylesi bir çerçeve içerisine yerleştirilmesi, belirli bir topluluk ahlakı olarak ele alınması gerekmektedir. Dinci gericiliğin ahlakı bir tür eksiklik ya da inançsızlık olarak görüp tamamen bireyselleştirdiği zeminde, ahlak düşüncesi ve pratiği toplumsal kaynaklarına bağlanmalıdır.

Bireyleri masumlaştırmak ya da evcilleştirmek için değil, sorunun kaynaklarını saptayabilmek için.

Çünkü, kim ne derse desin, içinde yaşadığımız bu çürüme ve aşağılanmanın sorumlusu tek tek bireyleri aşan bir kolektif ruhtur. Ve bu ruh, her adımda, sistematik ve bilinçli bir biçimde insanlıktan bir şeyler eksiltmeyi, insanlık onurunu bir paçavraya dönüştürmeyi, insanlık tarihinin biriktirdiği değerleri itibarsızlaştırmayı başlı başına görev bellemiştir.

Doğal olarak, bu görevi icra etmekle kalmayıp, kendisi gibi olanları ya da kendi topluluğunun bir parçası olmayı umanları da, aynı performansı sergilemek zorunda bırakmaktadır. Bütün içerimlerinden ve pratiklerinden soyutladığımızda ise, bu ahlak anlayışının “kategorik” buyruğu tek bir sözcükte toplanmaktadır: utanmayacaksın!

Çünkü belirli bir utanma duygusunun, asgari ölçüde dahi olsa varlığı, sergilenmesi beklenen ahlaksızlık pratiklerini sergilemekten alıkoyar insanı.

O yüzden öncelikle ve esas olarak, “utanmayacaksın” diye buyrulmaktadır.

Utanmayacaksın!

Çünkü utanırsan, ODTܒlü öğrencilerle aranda ne kadar mesafe olursa olsun, “merdiven altlarında çocuk düşürüyorlar” gibi bir yalanı söyleyemezsin.

Utanırsan eğer, eldeki tüm kanıtlar tersini göstermesine rağmen, “camide içki içip grup seks yaptılar” diye iftira atamazsın camiye sığınmış insanlara.

Utanırsan, İstanbul’u yönetenlerin beceriksizliğine ve rant merakına gözlerini kapayıp, içinden çıkılmaz haldeki trafiği “Gezi eylemcilerinin hükümeti yıpratmak için tertiplediğini” söyleyemezsin.

Utanırsan, her gün öldürülen, tecavüze uğrayan, şiddete maruz kalan kadınların karşısına geçip, “tecavüze uğrayan kadın kendini öldürsün, çocuğun suçu yok” laflarını edecek kadar alçalamazsın.

O yüzden, utanmayacaksın!

Utanmayacaksın ki, bu sözleri sıkılmadan, insanların gözünün içine baka baka, göğsünü gere gere, gerdanını kıra kıra edebilesin.

Utanmayacaksın ki, devletin polisi kasten, hedef alarak, bilinçli bir biçimde insan öldürürken, çıkıp “polise talimatı ben verdim” diyen adamın arkasında durabilesin.

Utanmayacaksın ki, komşu bir ülkede kafa kesip çocuk öldüren, kadınlara tecavüz edip okulları bombalayan silahlı çetelerin koruyucusu bir siyasal iktidarı, “Türkiye’yi demokratik zemine taşıdı” diye savunabilesin.

Utanmayacaksın ki, ülkende hükümeti eleştiren gazeteciler tek tek kapı önüne konurken, dünyada en fazla tutuklu gazeteciye sahip ülkelerden biri senin ülken iken, meslektaşların valiler tarafından tehdit edilir, polis tarafından darp edilir, başbakan tarafından hedef gösterilirken gidip bayram harçlığı için el öpebilesin, boyun eğebilesin.

İktidarın yalakası olmaktan çıkıp, bizzat iktidarın kadrolu personeli haline gelen “gazeteciler”in rahatına, konforuna, imkanlarına ve hatta cesaretine, cüretine, kibrine sahip olmak istiyorsan, insanlık, haysiyet, sorumluluk, meslek ilkeleri falan demeyecek ve utanmayacaksın.

Utanmayacaksın!

Utanmayacaksın ki, sen de “meslektaşların” Şamil Tayyar, Melih Altınok ya da Hilal Kaplan olabilesin.


soL


























Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.018
Konum: İstanbul
Durum: Forumda
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.10.2013- 01:29


Alıntı Çizelgesi: şibusa yazmış


[size=2]Utanmayacaksın ki, sen de “meslektaşların” Şamil Tayyar, Melih Altınok ya da Hilal Kaplan olabilesin.



[/size]

Listeye eklenmesi gereken o kadar çok isim var ki! CHE'ye "katil" diyen Nagehanlar, kocası Kütahyalılar gibi, o kadar çok isim...

Evet, utanmıyorlar, gözlerimizin içine baka baka en fütürsuz bir biçimde yalakalık yapabiliyorlar. AKP basını bu hale de getirebilmeyi başardı, sonunda!
























Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   Utanmayacaksın
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS