SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Siyasette kasabalılaşma ve sosyalist özne ve 'toplumsal hareketler'...           (gösterim sayısı: 2.297)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 19.08.2020- 00:52


Siyasette kasabalılaşma - Metin Çulhaoğlu

Türkiye kırdan kente göç sürecini batıdakine göre geç, ama daha kısa bir zaman diliminde daha hızlı yaşadı.

Bu hızlı kentleşmenin sonuçlarından biri, kırsalın büyük kentlerde yeniden üretilmesi oldu.   Öyle ki kentleşme (urbanization) terimi fiziksel-mekânsal anlamdaki değişimin yanı sıra insanların pek çok yönden “kentli olmalarını” da anlatırken bizde “kentleşme” ve “kentlileşme” olarak iki ayrı kavrama başvurma zorunluluğu ortaya çıktı.

Yani kırsal kökenli insanlar kente gelip yerleşiyor, orada yaşamaya başlıyor, ama pek çok açıdan “kentli” olamıyordu.  

Uzatmayalım:Türkiye bu ikilemin çözümünü kasabalılaşma olarak bulmuş görünüyor.

Ülkedeki göç örüntüsü ağırlıklı olarak köyden doğrudan büyük kente göç şeklinde gerçekleşmiş, kasaba baypas edilmişti. İşte, o kasaba şimdi bir “denge unsuru” olarak kendi varlığını hissettirmektedir.

Özellikle siyaset alanında…  

***

İddiamız şu: Türkiye’de siyaset bugün çok partili dönemin önceki her kesitine göre daha fazla kasabalılaşmıştır. Günümüz Türkiye’sinde “Zübükzade İbraam” (Aziz Nesin) tarzı siyaset eskisine göre daha geçerlidir.

Örneğin, bir Cumhurbaşkanlığı seçimine eşlik eden propaganda tarzının 40 bin nüfuslu bir kasabanın belediye başkanlığı seçiminden pek farkı kalmamıştır.   “Millet bahçesi” projesini anlatan bir Cumhurbaşkanı adayının “Vatandaş orada çayını içecek, bedava kekini de yiyecek” dedikten sonra bir de “Nasıl, iyi mi?” diye sorması kasaba siyaseti dışında başka neyle açıklanabilir?

Ekonominin durumu mu anlatılacak? O zaman bir kasabadaki beyaz eşya bayiinin kafasıyla konuşulacaktır.

Ülkede yerleşik olanın dışında sayılan kimliklere ve yönelimlere bakışta insanların kafasında baskın durumda olan, “Ya bizim kasabada böyle biri çıksaydı” endişesidir:“Yoksa eski ‘kasabaya’ yeni adet mi getirilmek istenmektedir?”

Ülkede çevrenin ve doğanın korunmasına ilişkin duyarlılıkların karşısına dikilen, Henrik Ibsen’in “Halkın Düşmanı” oyununda betimlediği kaplıca yanlısı kasabalıların dar kafalılıklarından hiç de ötede değildir: “Yoksa kasabamızın (ülkemizin) gelişmesini, yeni iş sahaları açılmasını istemeyenler mi var?”

Ülkede, örneğin Kürtlere yaklaşımın da kasabada oturup kırsalda tarlası ve bahçesi olan, mevsimine göre başka yerlerden gelen Kürt işçileri çalıştıran kesimlerden fazla farkı yoktur: “Geliyorlar, iş veriyoruz, ekmek veriyoruz, daha Allah’tan belalarını mı istiyorlar?”

***

“Ama bütün bunlar hep sağ siyaseti ve sağcıları anlatıyor” diyenler çıkabilir.Peki, “solda” Muharrem İnce olayının bu kadar gürültü koparmasına ne diyeceğiz?

Türkiye’de siyasetin önceki dönemlere göre kasabalılaştığını söylemiştik.

Konu CHP ise ekleyelim: Bu partide 1971-72 döneminde yoğunlaşan, sonunda Ecevit’in kazanıp İsmet İnönü’nün partisinden istifasıyla sonuçlanan süreç, aynı partide bugün Muharrem İnce dolayısıyla yaşananlara göre çok daha “modern” ya da “kentli” idi...

Çünkü o zamanki tarafların ne dediklerini, neyi öngördüklerini ve aralarındaki farklılıkları, İnönü ve Ecevit gibi isimlerin “kişilikleri”, “hangi süreçlerden geçip o güne geldikleri”, ne gibi “haksızlıklara” ya da “mağduriyetlere” maruz kaldıkları gibi hususların dışında objektif siyasal ölçütlere göre anlamlandırmak mümkündü.

Bugün böyle değildir.

Ama Muharrem İnce “Bu ülkede siyaset kasabalılaşmıştır; ben de kasaba politikacısı olarak sivrildim, bu ülkenin siyasetine en iyi ben giderim” düşüncesiyle hareket ediyorsa kendisine bu açıdan hak vermek dışında yapacak şey yoktur.

***

Kasabalılık dedik; ama bunun o kadar saf ve katışıksız bir “yapılanma” olduğunu sanmayalım. Üzerine bir de postmodern durumlar binmiş, ortaya kendine özgü tuhaf bir karışım çıkmıştır.

Postmodern durumların siyasetteki yansımalarından biri, aktörlerin siyasal kimliklerinin, kendi söylediklerinden çok başkaları tarafından kendilerine atfedilenlerle inşa ediliyor oluşudur. Sonuçta siyasette iddialı bir kişiyseniz,   hırslıysanız ve bunları destekleyecek belirli becerileriniz varsa çıkın ortaya; ne söylediğiniz o kadar önemli değildir.

Hatta hiçbir şey söylemeseniz de olur.

Çünkü postmodern durumlarla eşleşmiş kasaba siyaseti ortamlarında sizin siyasal kimliğiniz de size atfedilenlerle oluşacaktır.

***

Gelelim sosyalistlere…

Anlatmaya çalıştığımız genel durum değişir mi, aynı durum sosyalistleri de etkilemekte midir, sosyalizmin gündeminde bu koşullara “adaptasyon” yer almalı mıdır?

Bunlar da başka bir yazının konusu olsun…

https://ilerihaber.org/yazar/siyasette-kasabalilasma-116292.html




Bu ileti en son melnur tarafından 19.08.2020- 00:55 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.08.2020- 00:57


Sosyalist özne ve 'toplumsal hareketler' - Metin Çulhaoğlu


Önceki yazımızı, Türkiye’de siyasete damgasını vuran kasabalılaşma olgusunun sosyalistleri de etkileyip etkilemediği, sosyalistlerin kendilerini böyle bir ortama “adapte etmelerinin” gerekip gerekmediği sorularıyla bitirmiştik.

Yanıtımız kestirme olacak: Kasabalılaşmanın ülkedeki sosyalistleri etkileme derecesi sınırlıdır, abartılmamalıdır ve sosyalizmin ülke siyasetinde ağırlığını hissettirme uğraşının “ortama uyma” adına bir tür kasabalılaşmayı gerektirdiği düşüncesine yer olmamalıdır.

Türkiye’de sosyalizmin konumuz bağlamında bir sorunu varsa buna kasabalılık değil “mahallelilik” demek daha doğru olur. “Daha da kötü değil mi?” denmesin, başka bir durumdan söz ediyoruz. Neyi kastettiğimizi 4 yıl önceki bir yazımızda anlatmaya çalışmıştık (https://ilerihaber.org/yazar/mahalleden-kurtulmak-51413.html).

Mahalleliliğin Türkiye sosyalist hareketindeki tezahürü, bir tür konformizmdir. Hangisi olursa olsun sosyalist örgütlere mensup kişilerde görülen bu özelliğin başlıca göstergesi, sosyalist hareketin bütününün durumuna bakmama ısrarı, bakmaya çalışanları da “tam kendilerinden saymama” eğilimidir.

“Yeni” bir durum değildir. Zaman zaman kırılır gibi olsa bile 1960’lardan bu yana süren bir eğilimdir ve doruğa çıktığı dönem de sonuçlarını hepimizin bildiği 1975-80 arasıdır.

***

Türkiye’de “devrim” denilen uğrağa uzanacak süreçlerin çok özneli olarak yaşanması bugünden bakıldığında kaçınılmaz görünmektedir ve sosyalistlerin kendilerini bu kaçınılmazlığa alıştırmaları gerekmektedir.

Ancak, burada bir ek yapmamız gerekiyor: “Çok özne” dendiğinde bundan genellikle devrime uzanan süreçte yer alan örgütlü sosyalist özneler anlaşılır; oysa bugün dünyada olsun Türkiye’de olsun gerçekten devrimci bir sürecin özneleri arasında toplumsal hareketlerin de yer alacağı kesin görünmektedir.

Türkiye söz konusu olduğunda en başta değinilmesi gereken, sosyalist örgütlerle “diğer” hareketler arasında yer alan önemli bir özne kimliğiyle Kürt özgürlük hareketidir.

“Diğerleri”, kadın hareketi, çevre hareketi gibi zaman içinde süreklilik taşıyan ve belirli bir örgütlülüğü de temsil edebilecek hareketlerin yanı sıra, özel gündemlere odaklanan, “tabandan gelen”, örgütlenme açısından “gevşek” ve geçici hareketlenmelere uzanan bir çeşitlilik sergiler.

***

Buraya kadar söylediklerimiz, konulara “mahallesinden” bakmaya alışkın sosyalistler açısından iki soruya yol açabilir.

Birincisi: Bunlar, liberalizmin, “sivil toplumculuğun” vb. sosyalist alternatifin önünü kesmek için parlattığı, sosyalizme alternatif olarak özellikle vitrine çıkardığı “hareketler” değil mi?

Burada kritik nokta, söz konusu hareketlerin dile getirdikleri sorunların ve gündemlerin gerçek olup olmadığı, fiilen var olan önemli bir konuya işaret edip etmediğidir. Başka bir deyişle, örneğin bu ülkede “Kürt sorunu”, kadınların, çevrenin vb. durumuyla ilgili sorunlar hiç yoktur da bunları birileri “icat edip” ortaya mı atmaktadır?   Böyle değilse, gerçek sorunların kim tarafından hangi amaçla kullanıldığını ya da kullanılabileceğini, o sorunların tanımına kadar taşımak sağlıklı bir yaklaşım sayılamaz.

İkincisi: Sözü edilen hareketler var olsa bile bunlara neden “özne” densin ki?

Bu, ilki kadar ilkel bir soru sayılmayabilir. Ancak burada da “asıl öznenin” bu hareketlerin istisnasız hepsini kendine “indirgeyebilecek”, her birinin tüm taleplerini kendi adına takip edebilecek bir genişlik ve esneklik taşıdığı (taşıması gerektiği) varsayımı söz konusudur ki “ortodoksluk” iddiasıyla bağdaştırılması mümkün görünmemektedir.

***

Geldiği bu aşamada kapitalizmin, günümüzün “demokratik” taleplerine ve arayışlarına doyurucu yanıtlar vermesi mümkün değildir ve bu taleplerin “özneleri” kabul etsinler etmesinler bunların ancak kapitalizmin aşılmasıyla karşılanabileceği açıktır.

Ancak bu durum sosyalist öznelerin, özellikle devrim öncesinde, çeşitli hareketleri kendilerine “soğurarak” özne sayısını azaltabilecekleri, daha önemlisi azaltmaları gerektiği anlamına gelmez.      

Hiç unutulmamalı: Devrimci siyasetin özü, başkalarını kendin gibi yapmaktan çok onları kendi doğrultunda tutacak ilişkiler kurmaktır.

https://ilerihaber.org/yazar/sosyalist-ozne-ve-toplumsal-hareketler-116408.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.08.2020- 00:59


Mahalleden kurtulmak - Metin Çulhaoğlu


Bugün Türkiye solunun belirli durumlarını “mahalle” ve “mahallelilik” kavramlarıyla birlikte düşünmek mümkündür.

Biz solcular kuşkusuz fiziksel anlamda aynı mahallede oturmuyoruz. Aynı kentte yaşıyor olsak bile aramızda ciddi mesafeler olabiliyor. Ancak gene de olaylara bakış biçimimiz, düşünce tarzımız, tepkilerimiz vb. hepimizi aynı mahallede topluyor ve bizi oranın “mahallelisi” yapıyor.

Kemal Sunal filmlerindeki mahalleler, bir de o mahallelerdeki kahvehanelerin müdavimleri gibi…

Herkes birbirini tanır… Biri öbürünün hangi durumda ne deyip nasıl davranacağını kestirir… Mahalle sakinlerinden biri komşusuyla ipleri koparmıştır, hiç sevmez, “benim onunla ne işim olur ki” der, ama sabah akşam onunla uğraşır… Dönemlere göre değişmek üzere yerleşik ezberler vardır, bu ezberlerin dışına çıkanlara kötü gözle bakılır…

Mahalle diyoruz ya akla hemen “baskı” gelecektir.

Bizde “mahalle baskısı” var mı?

Hem de nasıl… Mahalleden birilerinin her gün bir başka mahalleye göz kırptığı, ayrı bir limana yanaştığı, yelkenlerini bilmem hangi rüzgârla şişirdiği ya da kalkmak üzere olan bir trende kendine yer aradığı iddia edilen bir çevrede daha ne olsun ki?  

Dedikoducusu, bohçacı kadını, ağır abileri, derin analizcileri, lümpeni ve illa ki delisi vardır…

Mahallesinden hoşnut olanları, “bu işler böyle gider” diye düşünenleri, hatta durumdan özel zevk alanları, mahallede bir olay olsa da haber yapsam diye bekleyenleri unutmayalım.

Ne de olsa “mahallenin namusunun” kendilerinden sorulacağı kanaatindedirler…

Gelgelelim, dejeneredir, çürütücüdür ve istisnasız her açıdan verimsizdir.

En iyisi bu mahalleden taşınmaktır…

***

Bize bir hava değişimi lazım…

Öyle bir ortama taşınalım ki karşılaştığımız durumlarda ve sorularda ezberlerimiz ve şablonlarımız bize yetmesin. Öyle insanlar tanıyalım ki “ulusalcı” deyince dolmasın, “liberal” deyince almasın; kestirip atamadan “bak bu başka bir şey” diyelim ve izninizle biraz zorlanalım…

Dört adet üçlüyü bir araya getirip öyle yüklensek ve denesek olmaz mı?

Hangi dört üçlü?

Birincisi: “Kimler” denirse, “yeni” işçiler, kadınlar ve gençler…

İkincisi: Mekân sorulursa, işyeri, mahalle (eskisi değil) ve okul.

Üçüncüsü: Fiiliyatsa, dayanışma, yardımlaşma ve direniş.

Dördüncüsü: Odaklanılacak ana temalarsa, laiklik, özgürlük ve eşitlik…

Olması gerektiğini ve olabileceğini düşünüyoruz.

“Hele şu AKP belasından bir kurtulalım da…” denmesin; gerçek anlamda kurtulmanın tek güvencesidir.

Başta betimlenen mahalledeki çürümenin temel nedeni, siyasal olanın toplumsal ayağının yeterince güçlü ve besleyici olmamasıdır. Dört üçlüyle dış çevrelere yüklenilmesi, eksik olan bu toplumsal ayağı yerine koyabilecektir.

Teorik ve ideolojik olgunlaşma ve yetkinlik mi? Alttan ve dıştan yeni girdiler sağlanmadıkça “mahallemizde”   bu alanlarda gidilebilecek yerlerin sınırlarına zaten varılmıştır.

***

Belki de hepsinin özetini sekiz yıl kadar önce yazılan bir yazıdan (Yeni Toplumsallık) hareketle vermek en iyisidir:  

“O halde yapılması gereken, gerçekten toplumsal olanın yeniden inşasıdır. Bundan kastedilen, verili toplumsallığın içinde bir başka, yeni, belki de ‘gölge’ toplumsallık yaratmaktır. Aracı kuşkusuz siyaset ve örgütlenme olmak üzere böyle bir toplumsallık, dar anlamıyla siyasetin ötesinde dayanışma örnekleriyle, insan ilişkileriyle, ahlakıyla, bilimiyle, kültürüyle, sanatıyla, eğlencesiyle, sporuyla vb. bir başka varoluşun mümkün olabileceğini makro toplumsallığa göstermelidir.”

Olur mu?

Denemek bile, o malum mahallede sen, ben, bizim oğlan döne döne bina okumaktan daha iyidir.

Şu mahalleden hele bir kurtulalım…

https://ilerihaber.org/yazar/mahalleden-kurtulmak-51413.html



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Osmanlı’da Marksizm, kuram ve sosyalist hareketler... melnur 0 704 06.02.2022- 09:41
Konu Klasör Sosyalist siyasette ortalamacılık denizcan 0 3845 18.11.2014- 12:47
Konu Klasör Marx'ta Din, Kapitalizm ve Yabancılaşma melnur 0 1821 22.02.2019- 22:38
Konu Klasör SOL siyasette üslup konusu... melnur 10 5381 31.10.2019- 09:22
Konu Klasör Siyasette 'otörlük' /Metin Çulhaoğlu melnur 0 3560 01.12.2013- 06:13
Etiketler   Siyasette,   kasabalılaşma,   sosyalist,   özne,   toplumsal,   hareketler.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS