SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Günün siyasetini anlama konusu...           (gösterim sayısı: 2.054)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 14.11.2020- 06:06


Güncel siyaseti anlamada anahtar bir sözcük olarak 'çete' - Metin Çulhaoğlu

“Üsttekilerin” artık eskisi gibi yönetemedikleri açık.

Berat Albayrak’ın istifası da kişisel bir tasarruf olmanın çok ötesinde, “eskisi gibi yönetememede” bugün gelinen noktanın daha net kavranmasına yardımcı olacak bir gelişme sayılmalıdır.

Durumun iyi bir özeti için Bahadır Özgür’ün 11 Kasım’da Duvar’da yayınlanan yazısına başvurabiliriz (https://www.gazeteduvar.com.tr/albayrak-ve-mufrit-kralcilarin-hali-makale-1504177). Özgür, AKP’nin, Türkiye’de en irilerinden küçüklerine kadar sermaye sınıfının tümünün desteğini alan bir parti olduğunu vurguladıktan sonra krizin yol açtığı durumu şöyle özetiyor:

“(…) ekonomik krizle beraber, AKP siyasi mimarisinde oluşturulmuş ‘ekonomik müesses nizam’ dağılıyor. Kurduğu sınıf ittifaklarının çıkarını uzlaştırmakta zorlandığından, dış kaynak kesilince içeride nasıl bir bölüşüm politikası uygulayacağına karar veremediğinden bocalıyor AKP; klik kavgasına esir düşüyor, ailenin korunaklı surlarında gedikler açılıyor.”

Tespit, isabetlidir. Bununla birlikte, konunun netleşmesi açısından biraz daha gerilere gideceğiz ve “anahtar” olduğunu düşündüğümüz kimi kavramlara başvuracağız: Anonim şirket, prensler-CEO’lar ve çeteler…

***

Devleti bir anonim şirket gibi yönetme yaklaşımı ilk kez AKP iktidarında açıkta ifade edilmiş olsa da kökleri Özal dönemine kadar uzanmaktadır. Özal’ın kendi anonim şirket anlayışı sonucunda ekonominin ve ilgili kurumların başında prensler görmeye başlamıştık. Örneğin daha sonra rüşvet almaktan hüküm giyen Engin Civan bu prenslerden biriydi. Dişe dokunur bir devlet bürokrasisi (özellikle maliye) geçmişi olmayan bu kişiler ANAP döneminde Kaya Erdem gibi temsilcilere sahip maliye bürokrasisini tamamen yerinden etmese bile ciddi bir ağırlık oluşturmaya başlamıştı.

AKP iktidarı ise, artık tam olarak anonim bir şirket gibi görülen devletin yönetimine bu kez “CEO” havasıyla üşüşenlerin dönemi oldu. Albayrak da bunlardan biriydi.

Ülke ekonomisinin dış kaynak girişine aşırı bağımlılığı ve eldeki kaynakları sermaye sınıfının farklı kesimlerini aynı anda tatmin edecek şekilde dağıtma zorunluluğu, deregülasyon, denetimsizlik ve “güçlü yürütme” fetişizmiyle birleştiğinde ekonominin kendisi dışında “yukarıdan yönetim”, yani iktidar siyaseti de daha kırılgan hale geldi.

Ve krizle, dış kaynak girişinin azalmasıyla birlikte bu kırılganlık daha da arttı.
Ya çeteler?
Şimdi oraya geliyoruz.

***

Böyle bir kapitalizmin ya da kapitalizmin bu halinin doğal sonuçlarından biri, anonimliğin yerini devlet katı ve sermaye sınıfı olmak üzere her iki tarafta da adlarıyla bilinen özel kişilerin ya da grupların almasıdır. Anonimlik karşısında bu kişilerin, ama prens/CEO ama aile, holding, vb. olarak "seçkin üstünlükleri” (pre-eminence) vardır. Prensler döneminde enflasyon, Güneş Taner’in “şahsi meselesi” idi; devlet-sermaye ilişkisi, Engin Civan-Selim Edes ilişkisinde “cisimleşiyordu”…

Bugün daha fazla böyledir.

Devletin sağlık ve eğitim politikaları bu alanlarda sermayedar durumundaki kişilerce belirlenmektedir. Ekonominin başında “bizzat şahsı” vardır. Merkez Bankası rezervlerinin ne durumda olduğu, herhangi bir kurumsallığın dışında belirli kişilerin aktardıklarıyla “bilinmektedir.” Çin’le ilişkilerde bir sermayedarın rolü neredeyse belirleyici önemdedir. Gene adı sanı belli aileler, gruplar, holdingler, vb. oraya gönderdikleri CEO’lar aracılığıyla devletle ve onun ekonomik politikalarıyla iç içedir…

Türkçede “çete” dendiğinde genellikle suç örgütleri anlaşılır.

İngilizcede ise ilgili sözcük (gang), herhangi bir suç iması olmaksızın “grup”, “klik”, “çevre”, “ekip”, “topluluk” gibi anlamlar da taşır; yeter ki “anonimlik” dışında bunlar adıyla sanıyla tanımlanabilsin. İşte, “çete” sözcüğü bu anlamda alındığında bugün Türkiye’de ekonomik yaşamın seyrinin, devlet/iktidar ile sermaye sınıfı arasındaki “anonim” ya da “soyut” ilişkilerin ötesinde her iki taraftaki çetelerin karşılıklı ilişkileriyle belirlendiğini söylemek mümkündür.

Bugün görünen, devlet-iktidar-siyaset düzlemindeki çete savaşlarının, sermaye kesimindeki çetelerin rekabetine (şimdilik) daha ağır bastığıdır.

***

Yazının uzaması pahasına sadece değinmekle yetineceğimiz üç nokta var.

Birincisi: Naci Ağbal ve Lütfü Elvan gibi isimlerin ekonominin yönetiminde önemli yerlere getirilmiş olmaları CEO’lar döneminden geleneksel maliye bürokrasisine dönüş isteğinin işareti sayılabilir mi? İster öyle sayılsın ister sayılmasın; bizce bu tür makyaj operasyonlarının bugünkü Türkiye kapitalizminin “çeteci” özelliğini ortadan kaldırması mümkün değildir.

İkincisi: Desteğinin ve oy tabanının eridiği söylenen rejim, iktidar bloku olarak yeni arayışlara yönelebilir mi? MHP’nin ve liderinin Albayrak olayı konusunda tek söz etmemesi neyi gösterir? Bu konuda bizce yabana atılamayacak bir olasılık, “devlet ciddiyetine dönüş” işareti olarak rejimin “çok ciddi/oturaklı” insanları barındıran bir parti kimliğiyle İyi Parti’ye yönelmesidir.

Üçüncüsü: “Yukarıdakiler öyle de ya aşağıdakiler?” diye sorulursa söyleyebileceğimiz şu: Geniş halk kesimleri söz konusu olduğunda belirli durumları yaşama ya da deneyimleme insanları harekete geçirmeye yetmemektedir; bir de ilişkilendirme olması gerekir. İnsanlar özellikle işsizliği ve yoksullaşmayı yaşıyor olsalar bile durumlarını yukarılardaki çete savaşlarıyla bir şekilde ilişkilendirmedikçe etkili bir güç olarak sahnedeki yerlerini alamayacaklardır.

Geçmişte “Anayasa kitapçığı fırlatma” olayı bu anlamda bir ilişkilendirmeye vesile olmuştu. Benzeri durumlar gene yaşanabilir; sonucun eskisinden farklı olması ise ülkedeki ilerici, demokrat ve sosyalist güçlerin performansına bağlıdır.

https://ilerihaber.org/yazar/guncel-siyaseti-anlamada-anahtar-bir-sozcuk-olarak-cete-119451.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.11.2020- 06:11


Albayrak ve müfrit kralcıların hali - Bahadır Özgür


Ekonomik krizle beraber, AKP siyasi mimarisinde oluşturulmuş “ekonomik müesses nizam” dağılıyor. Kurduğu sınıf ittifaklarının çıkarını uzlaştırmakta zorlandığından, dış kaynak kesilince içeride nasıl bir bölüşüm politikası uygulayacağına karar veremediğinden bocalıyor AKP; klik kavgasına esir düşüyor, ailenin korunaklı surlarında gedikler açılıyor. Kur-faiz politikaları, sadece büyük sermaye ve yabancıların değil, bizatihi asli tabanın da paradoksuna dönüşüyor.


“Bir Parfümcünün Yükselişi ve Düşüşü” romanında Balzac, Fransa’nın devrimden sonraki siyasi çalkantılarını, bir küçük esnafın, Cesar Birotteau’nun hayatındaki değişim üzerinden anlatır: “Ticaretin daima düşmanı olan siyaset fırtınaları ve hükümetin azami fiyatları tespit etmesi yüzünden alışverişin günden güne öldüğünü, bir kazanç temin edemediğini görüyordu… Cesar, mutlak bir rejimin vatandaşlara temin ettiği huzur ve sükunu, maddi menfaati düşüne düşüne müfrit bir kralcı kesildi.”

Birotteau için siyasi istikrar, alışveriştir. Peruk ve pudra varsa istikrar da vardır; oysa devrim, aristokratların kellesini alınca, onun dükkanının bereketini kesmiştir.

AKP ile tabanı arasındaki ilişkinin seyri de bir Cesar Birotteau hikayesini andırıyor…

Bu köşede 16 Haziran günü yayınlanan yazıda, AKP’nin sokakta patlayan bir “esnaf devrimi” üzerinden iktidara yürüdüğü ve en fazla çekindiği kesimin onlar olduğu savunulmuştu.

Zira AKP, daha önce hiçbir partinin sergileyemediği bir maharetle özel bir sınıfı, yekpare seferber etmeyi başardı. Genelde KOBİ olarak etiketlense de esas “çekirdeği” mikro işletmeler oluşturuyordu. Mahalledeki bakkaldan imalat sanayinin dış çeperindeki atölyeye uzanan bu kalabalık nüfus, partinin başından beri bayrak taşıyıcısı oldu. 2002’deki “muhafazakar devrimin” öncü kuvvetleriydi onlar.

Bunun dışında Erdoğan’ın kapılarını açtığı “Müslüman diyarların” nimetleriyle hızlı büyümüş hırslı bir Anadolulu tüccar zümresi, ikinci büyük halkaydı. En dar, en zengin ama merkeze en yakın grup da kamu ihaleleriyle birikim sağlamış “türedi” burjuvalardı. Geleneksel büyük sanayi sermayesini ve finans kapitali partinin yörüngesinde tutan şey ise, AB merkezli küresel pazarlarla ilişkilerdi. Kurulan nizamın dengesi, dışarıdan yüklü miktarda gelen kaynağın, siyaset eliyle içeride dağıtımıyla sağlanıyordu.

Türkiye’de bu denli geniş yelpazeye yayılmış irili ufaklı sermaye kesimini, girişimciyi vs. aynı anda besleyebilmenin başka yolu da yoktu zaten. 2002’ye kadar Cumhuriyet tarihi boyunca alınan 130 milyar dolarlık dış borcun, 18 yılda 4’e katlanması; vatandaşın, devlet Hazinesi kadar borçlanması bundandı. Daha önce görülmemiş derecede Türkiye’ye giren sermaye akımları, daha önce emsali olmayan kapsayıcılıkta sınıf ittifakları kurulmasına imkan tanıdı.

İşte ekonomik krizle beraber, AKP siyasi mimarisinde oluşturulmuş “ekonomik müesses nizam” dağılıyor. Kurduğu sınıf ittifaklarının çıkarını uzlaştırmakta zorlandığından, dış kaynak kesilince içeride nasıl bir bölüşüm politikası uygulayacağına karar veremediğinden bocalıyor AKP; klik kavgasına esir düşüyor, ailenin korunaklı surlarında gedikler açılıyor. Kur-faiz politikaları, sadece büyük sermaye ve yabancıların değil, bizatihi asli tabanın da paradoksuna dönüşüyor.

Gelin durumu biraz daha detaylandıralım…

***
Türkiye ekonomisinin yüzde 99’u KOBİ. Bunun 93.4’ü küçük ve mikro işletmeler. 10 kişiden az çalışana sahip, yıllık net hasılası 3 milyon lirayı aşmayan mikro işletmeleri dikkate alırsak, toplam içindeki oranı yüzde 66. 2010-2018 arası her yıl ortalama 70 bin adet yenisi açıldı. Bütün 90’lı yıllar boyunca bankacılıktan aldıkları kredi payı yüzde 5’i aşamazken, 2010’lardan sonra yüzde 27-28’lere yükseldi. Özetle AKP devri, mikro işletmeler açısından tarihin en bereketli yıllarıydı. Ta ki, kriz baş gösterene dek…

AKP krizi uzun süre şiddetle reddetse de henüz 2016’da Kredi Garanti Fonu’nu devreye alarak, küçük işletmeleri korumaya çalıştı. 2018’den itibaren kamu bankaları seferber edildi. Düşük faiz ekonomi politikasının yanısıra siyasi ajitasyonunun da merkezine yerleşti. Pandemi sürecinde açıklanan paketlerin ağırlıklı kısmı, yine mikro işletmeleri hedefliyordu.

Peki sonuç ne oldu?

Şu grafikler mikro ve küçük işletmelerin 9 aylık kredi borçlarının seyrine ve kaç işletmenin kredi borcu olduğuna işaret ediyor.

Mikro işletmelerden kredi çekenlerin sayısı 3.2 milyona dayanmış durumda. Geri kalan tüm işletmeleri toplasanız, mikro işletmelerin sayısı onların 6-7 katı fazlası. İşletmeleri kapsayan bir sandık konulsa iktidara eze eze gelecek kesim belli.

Şu grafikler de mikro işletmelerin yoğunlaştığı bazı sektörlerdeki kredi artışlarını yansıtıyor:

En küçük fakat en kalabalık işletmeler boğazına kadar borca batmış haldeler. Faiz avantajı istenildiği kadar devam ettirilsin, ne yeni kredi alacak mecalleri var, ne de aldıklarını ödeyebilecek güçleri. Hükümet de bunu bildiği için pandemide yeni bir yapılanma paketi daha açıkladı. İşe yaradı mı, ona da bakalım.
Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine göre, Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması uyarınca Eylül 2009-Eylül 2020 arasında 100 büyük firmanın 17.4 milyar liralık kredisi yapılandırıldı. Bunun 55 tanesi Marmara Bölgesi’nden.

Asıl çarpıcı tablo küçük ölçeklilerde. Burada sadece 26 firmanın 281 milyon liralık borcu yapılandırılmış. En fazla yapılandırma 8 tane ile toptan ve perakende ticarette. Firmaların yarısından fazlası İstanbul ve çevresinden. En yüklü yapılandırma 82 milyon lira ile ticarette. Ticarette faaliyet gösteren mikro işletmelerin kredi borcunun ve takibe düşmüş miktarın yanında devede kulak. Binlerce iflası, haczi de hatırlatalım.

***

AKP döneminde iyi yıllar geçiren Cesar Birotteau’lar dönüp yavaş yavaş bereketi neyin, kimin kaçırdığına bakıyorlar şimdi. Bir müsebbip arıyorlar. Malatya’da doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a söylenen sözleri ya da Denizli’deki dönercinin isyanını, Saray’ın hafife alacağı uyarılar olarak görmemek lazım. Berat Albayrak’ın “görevden affı” ile buralara uzanan bir yol beliriyor. İslami ilişki ağlarının ürettiği ideolojik kabuk, daha ne kadar onları çemberin içinde tutar bilinmez. Ama aradıkları şey belli: “Peruk ve pudra” istikrarı.

Müfrit bir kralcı da olabilirler, isyankâr bir Cumhuriyetçi de. Bunu belirleyecek olan, değişimin bayrağını bu sefer önde kimin tutacağı...

https://www.gazeteduvar.com.tr/albayrak-ve-mufrit-kralcilarin-hali-makale-1504177



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ÖDP Yerel Seçim Siyasetini Açıkladı dayanışma 0 2567 06.02.2014- 23:46
Konu Klasör HDP ''terör örgütü PKK''nin şiddet temelli siyasetini destekliyor mu? melnur 4 2627 19.01.2020- 10:14
Konu Klasör Burjuva devlet ve tasfiye-yıkılışı ne anlama gelir? melnur 2 2543 11.11.2018- 23:29
Konu Klasör Suriye’de Kürtlerin birlik anlaşması: Ne anlama geliyor? melnur 1 2237 25.06.2020- 09:29
Konu Klasör Pervin Buldan: Bu günün galibi Kürtler ve HDP olmuştur Nokta! melnur 2 2766 24.06.2019- 11:48
Etiketler   Günün,   siyasetini,   anlama,   konusu.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS