SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Sol ve demokratik güçlerden açıklama...           (gösterim sayısı: 3.543)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 28.05.2021- 00:01


Sol ve demokratik güçlerden açıklama: Yaşanabilir bir ülke için herkesi suçlular ittifakı ile mücadele etmeye çağırıyoruz


Mafya-devlet- siyaset ilişkine dair açıklama yapan sol ve demokratik güçler mücadele vurgusu yaptı. HDP, SOL Parti, EMEP, Halkevleri, TİP, TKP ve TÖP tarafından yapılan ortak açıklamada, "Türkiye halklarına karşı tarihsel sorumluluğumuzla sesleniyor ve bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz" denildi.

Resim Ekleme

Türkiye'nin gündeminde günlerdir suç örgütü lideri Sedat Peker’in çektiği videolar ve ortaya dökülen kirli ilişkiler var. Son günlerde yeniden siyasetin ana gündem maddesi olan mafya-devlet- siyaset ilişkine dair Halkların Demokratik Partisi (HDP), SOL Parti, Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ortak bir açıklama yaptı.

Yapılan açıklamada, "Bu tür kirli ittifaklar, talan, ölüm ve gasp düzeni siyasallaşmış yargı ve iktidara bağlı işleyen hukuk sistemi tarafından bizzat korunmakta ve kollanmaktadır. Bu ittifakları var eden siyasi, iktisadi ve toplumsal düzen değişmeden Türkiye halkları nefes alamayacaktır" denildi.

"Çetelerin, tarikatların, soyguncuların, yağmacıların zorba iktidarına karşı mücadele etmek sadece geçmiş ve günümüzün değil geleceğimize sahip çıkmanın da gereğidir" denilen açıklamada, "Bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz" çağrısı yapıldı.

Sol ve demokratik güçlerden yapılan ortak açıklamanın tamamı şöyle:

"Türkiye halkları, devlet-siyaset-mafya ortaklığında işlenen suçların ortalığa saçılmasına bir kez daha tanık olmaktadır. Çıkar ilişkilerinden kaynaklı çelişkiler sonucunda, Türkiye halklarına karşı işlenen suçlar, yolsuzluk ve uyuşturucu ticareti, yargısız infaz ve faili belli cinayetler birer birer ifşa olmaktadır.

Siyasi cinayetlerden dünyanın her tarafına uzanan uyuşturucu ve benzeri kirli ticaret ağlarına, telaffuzu güç rakamlara ulaşan yolsuzluk çarkına ilişkin ifşalar, bu ifşalar karşısında söylenen yalanlar, suskunlukla geçiştirme ve üzerini örtme çabaları devletin kurumlarıyla içinde, hatta merkezinde bulunduğu bir suç örgütlenmesiyle karşı karşıya olduğumuzu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin tamamen tasfiye edilmesi, Kürt sorununda çözümsüzlük, çıkar çetelerinin halklara karşı işlediği suçlar, kamu kaynaklarının, yeraltı ve yerüstü varlıkların, doğanın talanı ve yerli, yabancı tekellerin yağmasına kalkan olma, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri, yolsuzluk ve rüşvet bu ülkeyi yönetenler açısından istisna değil kural haline gelmiştir.

Siyasi çıkarları için milliyetçiliği örtü olarak kullananlar, emekçilerin alın terine ve halkların geleceğine el koymayı meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Bu tür kirli ittifaklar, talan, ölüm ve gasp düzeni siyasallaşmış yargı ve iktidara bağlı işleyen hukuk sistemi tarafından bizzat korunmakta ve kollanmaktadır. Bu ittifakları var eden siyasi, iktisadi ve toplumsal düzen değişmeden Türkiye halkları nefes alamayacaktır.

Bu suçlular ittifakı ile mücadele etmek; emekçiler için ekmek ve iş, kadınlar için yaşam, gençler için gelecek, Kürtler ve Aleviler için eşit haklarla yaşam mücadelesidir.

Çetelerin, tarikatların, soyguncuların, yağmacıların zorba iktidarına karşı mücadele etmek sadece geçmiş ve günümüzün değil geleceğimize sahip çıkmanın da gereğidir.

Bizler bu ülkenin emekten, ezilenlerden, yoksullardan, dışlanmaya çalışılan kesimlerinden yana olan güçler olarak bu kirli ittifaka karşı ortak mücadele etmeye çağrısı yapıyoruz. Halka karşı işlenen suçların tüm failleri ile siyaset, sermaye ve mafya üçgeninde girilen tüm gizli ve kirli ilişkiler açığa çıkarılmalı, sorumlular halkın önünde hesap vermelidir.

Siyasi egemenliğini bu baskı, terör ve yolsuzluk mekanizmasının üzerine kuran iktidarın, ortaya dökülen bu muazzam suçların hesabını kendiliğinden vermeyeceğini biliyoruz. Türkiye işçi sınıfı, emekçileri ve halk güçleri olarak örgütlü bir güçle hesap sormazsak ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayamazsak iktidar çarkı bu çamurun içinden çıkmayı becerebilecektir.

Yargının gözlerini kapadığı bu talan düzenine karşı toplumsal itirazı, mücadeleyi büyütmek ve tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için Türkiye halkları başta olmak üzere siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine ve toplumsal kesimlere çağrı yapıyoruz: Sesimizi yükseltmeli, itirazlarımızı büyüterek örgütlemeliyiz. Türkiye halklarına karşı tarihsel sorumluluğumuzla sesleniyor ve bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz."







Bu ileti en son melnur tarafından 30.05.2021- 04:04 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.05.2021- 04:04


Face'te görmüştüm, Ender Helvacıoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda herkes kendi adayını çıkarırsa bunun sol için bir fırsat olduğunu yazmış. Baraj sorunu olmadığı için sol ortak bir adayla girerse ve eğer yüzde 2'nin üzerinde de oy alabilirse bu durum sonrası için devrimci bir çıkış için bir zemin   yaratabilirmiş...Bir iyi niyet...Bir umut...Ve belki bir beklenti...Olabilir mi; pek de kolay değil.

Sol o kadar parçalı ve ülkedeki durum/gericileşme o kadar vahim ki, ortak bir adayla seçimlere katılınsa bile yüzde 2'nin üzeri asgari 800.bin oyu bir araya getirebilmek çok zor. Hatta olanaksız. Türkiye'de yüzde 2 oy alabilecek bir sol-sosyalist adayın bulunmayacağından değil,   üzerinde anlaşılabilir bir siyasi stratejinin oluşturmanın güçlüğünde yatıyor. Erkan Baş'ın söylediği gibi bu birliktelik saray rejimini tam boy karşısına alacak mı, ve ikinci turda saray rejiminin karşısındaki adayın destekleneceğini söyleyebilir mi? Bu konuda mutabık kalınabilir mi?

Bu zorluk aşılırsa Ender Helvacıoğlu'nun önerisinin destek görmemesi için hiçbir neden yok.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 31.05.2021- 22:32


Farklı Sol fraksiyonların, içinde bulunduğumuz ve Sol'un insiyatif alabileceği koşulları içinde barındıran bir kriz döneminde, bu şekilde ortak bir deklarasyon yayınlamasını olumlu buluyorum. Eğer seçimlerde HDP'de dahil olmak üzere tüm Sol bileşenlerin içinde yer aldığı bir ittifak kurulabilirse, yüzde 15 bandına yaklaşan bir oy oranı yakalanabilir. Bu da Türkiye siyasetinde, Sosyalist Sol'u, dikkate alınması zorunlu olan ve politikayı yönlendirebilen bir aktör haline getirebilir.

Peki eğer seçimler 2. tura kalırsa Sosyalist Sol ne yapmalı? Tabi ki burada Sosyalist Sol tarafından takınılması gereken tutum, kendisini pasifize eden bir tarafsızlık değil, sınırlıda olsa ilerici bir nitelik taşıyan muhalefetin yanında yer almak olmalıdır. İşte bu noktada muhalefetin tavrı belirleyici olacak... Eğer muhalefet, Solcu olmasa bile demokrat nitelikte birisini Başkan adayı olarak gösterebilirse, hassasiyet taşıdığını iddia ettiği konulardaki samimiyeti, Sol cenahta bir karşılık bulabilir. Fakat tutupta Mansur Yavaş aday gösterilirse, o zaman Sosyalist Sol, kesinlikle seçimlerin ikinci turunu boykot etmeli... Zira muhalefetin bu tercihi, Sosyalist Sol'a, biz sizi dikkate almıyoruz ve umursamıyoruz demektir ki, bu da muhalefet adına sonuçlarına katlanılması gereken bir tutumdur.






Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 31.05.2021- 22:51 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 03.06.2021- 10:40


Seçim ikinci tura kaldığında sol-sosyalist ittifak saray rejiminin karşısında yer tutacağını açıklamadıktan sonra o ittifaka oy vermem. Şunu da eklemek isterim, birinci turdaki seçim stratejisi hem cumhur ve hem de millet ittifakına eşit derecede karşıtlık üzerinden kurulursa ittifakın oy oranının fiyasko ile sonuçlanmasından kaygı duyarım.

Toplum o seçimin yaşamsal bir seçim olduğunun bilincinde çünkü.
Ve umarım olası sol-sosyalist ittifak da bunun bilincinde olur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 05.06.2021- 01:14


Sayın melnur, sıklıkla yakın döneme kadar siyasi iktidara destek veren liberal ve liberal sol akımı eleştiriyorsunuz. Eleştirilerinizde haklılık payı bulunmakta... Fakat diğer yandan   mevcut tutumunuz, eleştirdiğiniz kesim ile kimi yönlerden benzerlikler taşıyor. Nasıl ki 28 Şubat sonrası güçlenen askeri vesayetin ortadan kaldırılması amacıyla liberal sol, ''buna karşı siyasi görüşüne bakmaksınız kim ve ne olursa olsun destekleriz'' anlayışı ile hareket etmişse, sizde şimdi benzer bir yaklaşımı sergiliyorsunuz. Siyasi çizgisi önemli olmaksızın, mevcut siyasi iktidara karşı her muhalif çizgiyi sahipleniyorsunuz. Bu eleştirdiğiniz liberal sol'un, 2000'lerin başında izlediği politik eksen ile aynı... Dolayısıyla siz sıklıkla eleştiriye tabi tuttuğunuz anlayışı savunuyorsunuz aslında...


Yanlış anlaşılmasın, mevcut siyasi iktidarı, muhalefetin ana eksenine oturtmayan bir muhalefet anlayışını savunmuyor ve bunu reel gerçeklikten kopuk bir muhalefet anlayışı olarak eleştiriyorum. Aksi bir tutumu da, mevcut siyasi konjonktürden kopuk ve hayatın gerçekliklerini yakalamayan, fazlasıyla soyut bir anlayış olarak yorumluyorum. Fakat bu, mevcut siyasi iktidara karşı muhalefet etme pahasına, Sosyalist Sol'un tüm değerlerini çöpe atmak anlamına gelmiyor. Eğer muhalefet, sağcı bir anlayışın iktidarını yıkmak için benzer sağ figür ve anlayışlardan yararlanma arayışı içerisindeyse, Sosyalist Sol'un burada figüran olmak gibi bir mecburiyeti bulunmamakta... Tabi ki Sosyalist Sol, içinde bulunduğumuz şartlar içerisinde belirli bir esneklikte davranabilir ama bu esneklik, ülkücü bir politikacının desteklenmesi boyutuna varan bir ilkesizlik boyutuna dönüşmemeli....




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.06.2021- 06:28


Bakış açısını biraz değiştirmek ve içinden geçtiğimiz karanlığı biraz daha ciddiye alarak analiz yapmak gerekiyor. Sanırım hala ve hala nasıl bir rejimde yaşadığımız, nereye doğru gittiğimiz bir türlü anlaşılamıyor. Bence büyük bir sorun bu. Evet, hala, olan biten onca şeye rağmen AKP ve lideri Erdoğan sıradan bir burjuva partisiymiş gibi bir yoruma tutuluyor!

Geçen hafta kitaplığın siyaset ve kuram bölmelerini karıştırır ve bir kitap aramaya çalışırken elime İlhan Selçuk'un Ziverbey Köşkü kitapçığı geldi. Bazı yerlerin (her zamanki gibi) altı çizili. Oraları başta olmak üzere kitabı yeniden okudum. Ve içinden geçtiğimiz dinci faşizmin ne menem bir şey olduğunu tekrar hatırladım. Şöyle; İlhan Selçuk bir akşamüstü evinden alıyorlar. Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Orgeneral Memduh Tağmaç ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün'ün bilgisi ve doğrudan emir ve yönlendirmeleriyle Erenköy'deki Ziverbey köşküne getiriliyor, her türlü hakaret, küfür, işkence altında sözde sorguya çekiliyor. ''Rusçu'', Marksst Leninist'' sahte Atatürkçü'' suçlamalarıyla direnci kırılmak isteniyor. Uzatmayayım, bir ay orada işkence altında ifade veren Selçuk daha sonra savcılık karşısına getiriliyor ve suçlu bulunarak mahkemeye çıkartılıyor. Ama o açık faşizm koşullarında bile ülkede hakimler var, her şeye rağmen var ve İlhan Selçuk iki kez beraat ediyor. Evet, açık faşizm koşullarında bile...

En üst makamın yönlendirmesi ve özellikle (doğrudan veya dolaylı) emirleriyle açılan bir davanın beraatle sonuçlanması mümkün olabilir mi? Kavala ve Demirtaş örneklerinde görüldüğü gibi böyle bir şey olsa bile nezarethane kapısından çıkmadan başka bir dava açılır ve insanlar yine içeri tıkılır. Sistem bu hale geldi ve artık gerçek savcı ve hakimlerin olası kararları bile içinden geçtiğimiz demokratik koşullarda(!) önemsizleştirildi. Siyaset ne diyorsa o. Cumhur ittifakı ne diyorsa, ne yapmak istiyorsa ne yazık ki sistem o yönde çalışıyor.

Kuşkusuz bu kadar değil. Sadece bir yönü bu. 12 Mart faşizminin açık koşullarında   ( bir ölçüde de olsa) işleyebilen hukuk sitemi ve adalet duygusunu evet, bir ölçüde de olsa işletebilmenin olanağı yok. Cumhuriyetin, laiklik başta olmak üzere kazanımlarının teker teker ortada kaldırılabilmenin örneklerini vermiyorum, hemen her gün yazmaya, yorumlamaya çalışıyoruz. Açıkça söylüyorlar zaten.''1923 parantezini ortadan kaldıracağız'' diyorlar!

Hala anlaşılamıyor...
Ne yazık ki, böyle bir sorunu var bu ülkenin.
Belki küçük bir kesim ama var işte...
Solcu, sosyalist, ilerici, demokrat geçiniyor ama, 20 yıllık bir iktidarın gönderilme ihtimalinin belirdiği koşullarda bile ''kaşın üzerinde gözün var'' diyebiliyor. O olursa ben yokum tavrı sergileyebiliyor. ''Düzen muhalefetinden birine asla yaklaşmam'' şeklinde bir tavır da sergileyebiliyor!

Anlaşılmaz bir şey!

Sanki solcular veya sosyalistler kendi başlarında binde birin üzerine çıkabilirlermiş gibi, sanki ülkede böyle bir iklim ve koşul varmış gibi...

Sıradan, olağan koşullardan geçmiyoruz İlk seçim bir olağanüstü seçim olacak. En önemli özelliği de bir referandum niteliğinde olacak olması. Ya o ya bu...Gelinen, getirilen   nokta da bu.

Ya tek adam diktatörlüğünden, dinci faşizmden yana oy kullanılacak, ya da bu karanlık tünelden çıkış iradesi gösterilecek.
Ortası yok bunun.
Onu, bunu şunu istemem, o varsa ben yokum tavrı, faşizmi seçmek, faşizmi sandıkta desteklemekten başka bir anlam taşımıyor. Bugünden görülen AKP, MHP, VP ve BBP'den yani cumhur ittifakının bileşenlerinin karşısında olabilmenin bir zorunluluk dayattığı gerçeğidir. CHP, İYİP, HDP, Saadet , Demokrat ve sol-sosyalistlerin önemli bir   kısmı böyle bir irade gösterecektir, buna inanıyorum. Böyle bir irade ve '' bir günlük seçim ittifakı'' hiç kimseyi CHP'li de, HDP'li de, İYİPli de yapmadığı gibi, bir dönem sağlı sollu liberallerin içine düştüğü ''kullanışlı bilmem ne'' ise hiç yapmaz.

Son tren kalkıyor; kaçırırsak bu durağa başka bir tren belki uzunca bir zaman hiç uğramayacak.
Anlamalıyız.
O beğenmediklerimiz, burun kıvırdıklarımızın büyük bir çoğunluğu anladı...
Edindiğimiz ve bir türlü kurtulamadığımız şu defolardan bir seferlik bile olsa arınabilmeliyiz.
Tek bir gün, tek bir an...
Ne solculuğumuza ve sosyalistliğimize..
Entenasyonalist komünistliğimize ya da...
Bir zarar gelmeyecektir.
Eminim.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.06.2021- 03:04


Sanki solcular veya sosyalistler kendi başlarında binde birin üzerine çıkabilirlermiş gibi, sanki ülkede böyle bir iklim ve koşul varmış gibi...   Bir üstte kurduğum bu cümle yanlış anlaşılmaya da uygun...

Hep yineliyoruz, Türkiye'nin sosyalizme ihtiyacı var. Kapitalizmin kitlelere verebileceği hiçbir şey yok; sadece yoksulluk ve yoksunluk üretiyor, gerçek bu. Ne var ki başka bir gerçek daha var: toplum/kitleler yoksulluğunun ve yoksunluğunun farkında olmasına rağmen bunun nasıl sona erdirileceği konusunda yetersizlik içinde. Sosyalist partilerimiz yeterince etkin değil, toplumda karşılık bulmuyorlar. Sosyalizm böyle bakıldığında çok da yakın değil. Gerçekçi olunacaksa tablo böyle.

Altını çizmek istediğim konu, sosyalizm uzak görünüyorsa, bugünün gerçekliğinde daha ilerici, demokrat ve   laik bir partinin desteklenmesi, ya da bizatihi saflarına katılmak falan değil. Sol bir dönem o hatayı yapmıştı; sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda açık seçik ''madem sosyalizm uzakta, o zaman HDP desteklenir'' gerekçesiyle sistematik bir kuyrukçuluk özendiriliyordu. Bunu söylemiyorum, bunu da savunmuyorum. Sosyalistlerin sorumlulukları uzakta da olsa, uzakta da görünse, uzakta yorumları da yapılsa evet, sosyalistlerin görev ve sorumluluğu bizatihi uzağı yakın eylemek, bu yolda siyasetler oluşturmaktır. Uzağı yakın eylemek ve sosyalizmi güncel hale getirmek; bu konunun tartışılır bir yanı da yok.

Ne var ki sorun, bu yönde siyasetler oluşturulurken Türkiye gibi bir ülkede ve içinde bulunduğumuz koşullarda saray rejiminin karşısına dikime konusunda yaşanıyor. Toplumsal muhalefetin desteğini almış düzen partilerinin saflarında görünüyor olmaktan kaçınmak kaygısı kaş yapayım derken göz çıkarılmasına neden olmuyor mu? AKP-MHP ittifakını düzen muhalefetiyle eşitleyen bir ''sosyalist strateji'' sosyalizmi yakınlaştırmak değil, sosyalistleri halktan uzaklaştıracağı gibi, saray rejiminin değirmenine su taşımaktan öte bir işe de yaramayacaktır. Öteden beri söylenmeye çalışılan sosyalizmi yakın etmeye yönelik bir stratejinin mutlaka saray rejimine somut bir karşıtlığı içermesidir. TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın bence çok önemli bir saptaması var; altı çizilmeli ve üye ve sempatizan kitleye de benimsetilebilmelidir; ''bir günlük ittifak'' demişti.

Sürecin sola, sosyalizme yüklediği güncel görev de bu ve asla burun kıvırmamak gerek, diye düşünüyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.06.2021- 02:45


Kimi önyargılardan kurtulmak gerekiyor. Önyargı doğru bir sözcük mü, o da ayrı bir konu. Komünistler düzen partilerine oy vermezler gibi... Ya da sosyal demokrasi Almanya'da iktidara getirdi. Eeee, o halde Türkiye'nin sosyal demokratlarına karşı komünistler tavır almalı, siyasi ve ideolojik bir mücadele içinde olmalı...Başka, geçmişinde ülkücülük olan, sempatizan düzeyde bir ilişkisi olan biri AKP Genel Başkanı karşısında aday yapılırsa oy vermem gibi... Eminim başka örnekler de sıralanabilir.

Sadece Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkilendirmemek gerek. Ötekileştirici bir tavrın sanki sosyalist tavra içkin bir yanı varmış gibi siyasi tutumlar alma alışkanlığı var. Bir kuyrukçu arkadaşla, kuyrukçuluğun yıldızının parladığı bir dönemde tartışıyorduk. Başta TKP olmak üzere, CHP, ÖDP ve Halk cephesi de dahil bir zamanlar ''kutsal ittifak'' olarak nitelenen AKP, sağlı sollu liberaller ve Kürt ulusalcılığının birlikteliğine eleştirel yaklaşan kesimlere düşmanca yaklaşmayı alışkanlık haline getiren bu arkadaş, ÇARŞI gibi (tersinden) her şeye karşıydı, ama her seferinde ''burjuvazinin düzenine kızıl bayrak dikeceğiz'' demeyi de ihmal etmiyordu. Sadece kuyrukçuluk yaparak sol-sosyalizmin en önde paydaşlarına karşıtlık içinde olunarak burjuvazinin düzenine merkezine nasıl kızıl bayrak dikilecekti, sorusuna takılırdım. En sonunda ''Mars'ta yaşam yok ki!'' demiştim. Muhtemelen anlamamıştı.

Silahlı şiddet eylemlerine karışmadıktan ve sol-sosyalizme bugün de düşmanlık içinde olmayan bir kişinin bugün AKP karşıtlığında yer almasının önemsenmeyişini anlamakta zorluk çekiyorum. Devrim ne büyük kalabalıkların bilimsel sosyalizmi içselleştirme koşuluyla gerçekleşecek ve ne de iktidarda bulunan bir gerici ittifak sol-sosyalist toplumla alaşağı edilecek. Mümkün değil. ''Bizden'' olmayanlarla yan yana olmayı bizden olma koşuluna bağladığımızda ve böyle bir tavrı da solculuğun gereği olarak nitelediğimizde binde bir, üç, beşlik bir oranı etkili bir güç haline getirebilmenin olanağı olabilir mi? Devrimin ön gününde kileler sokakları, caddeleri doldurmuşken elinde kızıl bayrak yerine   ay yıldızlı bayrak taşıyanları evlerine mi göndereceğiz? Ya da bugün, halkçı belediyecilik konusunda önemli uygulamalara imza atan bir belediye başkanının milliyetçi geçmişi nedeniyle tu kaka mı ilan edeceğiz?

Keşke sol-sosyalist güçlerin bir toplumsal güç olarak bu ülkenin siyasetini etkileyebilecek ve hatta belirleyebilecek bir karşılığı olabilse. Yok. Ne yazık ki yok. Bilimsel, ideolojik ve siyasi yönden haklılığımızı keşke toplumun geniş kitlelerine benimsetebilseydik. Tarih bu coğrafyada bu koşulları oluşturabilecek bir şekilde akıp gitseydi...Keşke. Ama olmadı. Bu coğrafyada tarih başka bir şekilde aktı ve bugünlere geldi. Siyasete muhtacız; siyaset yapmak zorundayız. Siyaset yapmak da, sokağa çıkmak da ve kitlelerle bağ kurmak çabasında bulunmak da kirlenmeyi göze almak anlamına gelir. Steril kalarak, steril kalmayı umarak siyaset yapılamaz. Mümkün değil. Bunun tek bir yolu var ve o da kendi benzerimizle birbirimize ne kadar güzel bir dünya görüşümüz olduğunu anlatmak ki, o da siyaseten pek bir şeye yaramıyor.

Bu iktidarın ilk seçimde gitmesi gerekiyor. Solun siyaseten önüne koyacağı gerçeklik budur. Saray rejimi değiştirilmeden bu ülkede solu kitlelerle buluşturmak mümkün değildir. Bu yalın gerçekliği bulandıracak her türlü siyasi yaklaşımdan uzak durmalıyız gibi geliyor bana...

Ve varsa önyargılarımızdan da arınmak...









Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.07.2021- 01:15


Kimi önyargılardan kurtulmak gerekiyor. Önyargı doğru bir sözcük mü, o da ayrı bir konu. Komünistler düzen partilerine oy vermezler gibi... Ya da sosyal demokrasi Almanya'da iktidara getirdi. Eeee, o halde Türkiye'nin sosyal demokratlarına karşı komünistler tavır almalı, siyasi ve ideolojik bir mücadele içinde olmalı...Başka, geçmişinde ülkücülük olan, sempatizan düzeyde bir ilişkisi olan biri AKP Genel Başkanı karşısında aday yapılırsa oy vermem gibi...

Bir üstte böyle söylemiş ve devam etmişim. Biraz daha üzerinde durulabilir. Şöyle, solcuların, sosyalistlerin mücadelesi sınıf temellidir ve özellikle bilimsel sosyalizmi rehber edinenlerin sınıfsal mücadelesi de siyasal devrim perspektiflidir. Böyle söylenebilir. Peki bunun yolu yordamı nedir? Neye göre yapılan bir eylemin hem sınıfsal ve hem de devrim perspektifi içerdiğini anlayacağız? Öyle değil mi, bunun bir yöntemi, bir ölçütü olmalı? Bunun bir siyasal karşılığı bulunmalı? Marksizm bir ansiklopedi falan değil ki, şu durumda nasıl davranmalı, ne yapmalı gibi soruların yanıtlarını arayıp bulalım. Böyle bir şey yok. Marksizm her şeyden önce bir devrimci yöntemdir. Bir düşünme ve eylem kılavuzu, bir praksistir. Belli bir reçetesi yoktur ve ne yapılması gerektiği zamana ve koşullara göre gerçekleştirilecek bir çözümlemeye bağlı olmalıdır.

Sosyalist devrim, sosyalist kuruculuk sınıfla, halkla, büyük kalabalıklarla gerçekleştirilir. Ne siyasal iktidarın fethi ve ne de sorasında sosyalist kuruculuk sürecinde toplumsal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi salt örgüt/parti ile yapılamaz. Böyle olduğu için de sınıfsal mücadelenin özünde sınıfın, halkın ve büyük kalabalıkların siyasete çekilebilmesi bir zorunluluktur ve bunun yolu da   bu alanının genişletilmesinde yatmaktadır.

İçinde bulunduğumuz koşullara, güncel olana bağlayacaksak, faşizm karşısında demokrasinin çok çok büyük bir öneme sahip olduğunu es geçmek mümkün olabilir mi?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalist Güç Birliği yola çıkıyor melnur 11 1678 17.01.2023- 00:53
Konu Klasör SGB'ne eleştiriler: ''Güç Birliği” ne ve nasıl?'' melnur 0 637 27.08.2022- 07:23
Konu Klasör Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği... melnur 0 704 29.08.2022- 08:36
Konu Klasör TKP'den açıklama: Erdoğan kararını verdi, sıra halkta melnur 11 9699 20.06.2019- 06:51
Konu Klasör HDP'den üç milletvekillinin milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili açıklama... melnur 1 2176 09.06.2020- 22:23
Etiketler   Sol,   demokratik,   güçlerden,   açıklama.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS