SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Laiklik kavgası sınıf mücadelesidir!           (gösterim sayısı: 1.361)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.004
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 06.09.2021- 01:29


Laiklik kavgası sınıf mücadelesidir! - MERDAN YANARDAĞ


İslamcıların ve bazı liberallerin ileri sürdüğü gibi laiklik bir orta sınıf fantezisi ve yaşam tarzı değildir. Tersine işçi sınıfı için yaşamsal öneme sahiptir. Siyasallaşan dinin eleştirisi yapılmadan sınıf mücadelesi yürütülemez.

Resim Ekleme

Türkiye Cumhuriyeti’nin adli yıl açılışı tarihinde ilk kez dini bir ayin yapılarak gerçekleştirildi. Ankara’da Yargıtay’ın yeni binasının hizmete sokulmasına denk getirilen, 1 Eylül 2021 adli yıl açılışı, hem simgesel hem de siyasal bakımdan yeni bir duruma işaret ediyor. İslamcı iktidarın, bir şeriat devletinin/rejiminin kuruluş sürecini hızlandırdığını ortaya koyuyor. Erdoğan-AKP iktidarı, paradoksal olarak, güç kaybettikçe, tarihsel ve siyasal ömrünün sonuna geldiği ortaya çıktıkça, toplumsal tabanının geleneksel ve sınırlı şeriatçı kitleye doğru daraldığını gördükçe, merkez sağ seçmenin kendisinden uzaklaştığını izledikçe, rejim değişikliğini daha fazla zorluyor.

İktidar açıkça yürürlükteki anayasayı – sahte/mühürsüz oyların geçerli sayıldığı bir referandumla 16 Nisan 2017’de kendi yaptıkları anayasayı- bile çiğniyor. Çünkü mevcut anayasaya göre bile adli yıl açılışları, hukuk düzenlemeleri, yasalar, yargılamalar dini kurallara göre yapılmaz. Kurumlar, dini kurallara göre yönetilmez. Ancak, ortada fiili bir durum ve fiili rejim var. Eski rejimi nasıl sinsi şekilde, cinlik yaparak, hile ve takiyye yoluyla yıktılarsa, aynı yöntemle yeni bir rejim kurmaya çalışıyorlar.

Anayasasız, liderin ve kendisine mutlak bir itaatle bağlı olan ekibinin siyasal ve felsefi tercihlerine göre yönetilen dinci-faşizan bir rejim var artık. Diğer bir ifade ile ‘neo-patrimonyal sultanizm’ diye tanımlayabileceğimiz, Ortaçağ değerler dünyasına da yaslanan dinci totaliter bir düzen bu.


Yeni adili yılın açılışının yanı sıra Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi subay ve astsubay mezuniyet töreninin de dualarla yapılması, artık yeni bir rejimin yürürlükte olduğunun göstergesidir. İletişim Başkanı Fahrettun Altun’un Mustafa Kemal’in, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunda/açılışında dua ederken çekilen fotoğraflıyla, Erdoğan’ın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile adli yıl açılışında dua ederken çekilen fotoğraflarını yan yana koyarak, İngilizce, “Nasıl başladıysak, öyle devam ediyoruz” mesajını sosyal medyada paylaması ve sabitlemesi, simgesel olarak yeni bir döneme girildiğinin de ilanıdır.

Ancak devletin dinselleştirilmesine dayanak yapılmak istenen 23 Nisan 1920'de Meclis'in kuruluş/açılış töreninin dualarla yapılmasına ilişkin fotoğrafın tarihsel bağlamı çok başkadır. O Meclis’i kuranlar saltana, hilafete ve emperyalizme karşı savaştılar. O Meclis, 1922'de saltanatı, 1924'te hilafeti, 1928'de de anayasadan "devletin dini İslam’dır" ifadesini kaldırdı. Daha önemlisi, 1923’te Cumhuriyet’i ilan ederek, yönetme iradesini, kendisini Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi sayanlardan alarak millete verdi.

Diğer taraftan, ilk fotoğrafta duayı okuyan Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi, Halife Sultan Vahdettin ve Şeyh-ül İslam Sabri Efendi’nin İngiliz uçakları tarafından Kuva-ı Milliye siperlerine atılan fetva ve fermanlarına karşı fetva veren, işbirlikçilere karşı sıkı bir ideolojik mücadele yürüten, kurtuluş ve kuruluş mücadelesine katılan bir yurtseverdir. Diyanet İşleri Başkanlığının ilk ve kurucu başkanıdır. Dolayısıyla adli yıl açılışında dua eden ve Ayasofya’da ulusal kurtuluş mücadelesini verenlerin liderine lanet okuyan Ali Erbaş ile hiçbir ortak yanı yoktur.

İDEOLOJİK-KÜLTÜREL MÜCADELE

Türkiye’de son 70 yıldır izlenen sistematik dinselleştirme; Cumhuriyet’in modern, aydınlanmacı ve ilerici kazanımlarının adım adım tasfiye edilmesiyle sonuçlandı. AKP iktidarı bu sürecin hem hızlandırıcısı hem de sonucudur.

Bu süreç içinde, özellikle 12 Eylül 1980 Darbesi ve 1990 sonrasında yaşanan küresel gericileşme dalgasıyla (liberal demokratlık, piyasacılık, post-moderncilik) insanların sosyo-ekonomik konumları ile siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişki koparıldı. İnsanlar, sınıfsal konumlarından hareketle, akıl ve bilinçleriyle değil, inançlarıyla davranmaya başladı. Tercihi belirleyen temel etken din, geleneksel kültür ve etnik duyarlılıklar oldu.

Örneğin; AKP neredeyse bütün seçim kampanyalarını ekonomik-sınıfsal talepler etrafında değil, daha çok kültürel değerler ve ideolojik zeminin üzerinden yürüttü. Bu olgu gözden hep kaçtı. Özellikle solcuların gözünden… İslamcılar saldırılarını laiklik, Cumhuriyet ve aydınlanmanın kazanımlarına yöneltti. Cumhuriyet’e karşı Osmanlılığı savundu. Böyle olması da sürecin doğasına son derece uygundu. Çünkü ortada esas olarak bir rejim tartışması ve çatışması vardı. Bu nedenle AKP, kampanyalarını din, milletin değerleri gibi ideolojik-kültürel temalar etrafında yürüttü.

Durum böyle olunca, ne cumhuriyetin kazanımları ne de laiklik etkin bir şekilde savunuldu. Toplumun AKP’ye karşı olan yüzde 50’yi aşkın kesiminin, ilerici değerler etrafında birleştirilmesi için ciddi bir girişim de geliştirilemedi.

GÜNCEL SINIFSAL ÇATIŞMA EKSENİ

Türkiye tarihsel bir kavşakta duruyor. Ülke, ya insanlığın ilerici birikimini koruyup içererek bu tarihsel krizi aşıp geleceğini yeniden kuracak ya da bir önceki çağın değerler dünyasına iade edilecek. İkilem budur!

Bu çatışma ekseni kavranmadan, toplumsal güçler buna göre konumlanmadan Türkiye’de gerçek anlamda siyaset yapmak artık mümkün değildir. Solun geniş toplum kesimleriyle buluşmasının, kitleselleşmesinin ve gerçek anlamda bir güç olmasının yolu da bu gerçeği kavramaktan geçiyor. Bu çatışma ekseninin anahtar kavramı laikliktir.

Laiklik için amasız, fakatsız ve önüne-arkasına sıfatlar eklemeden, yani sulandırılmamış bir mücadeleyi esas almadan bu topraklarda artık ne solculuk ne de devrimcilik yapılabilir. Çünkü bugün, sınıf mücadelenin eksenini de laiklik karşısında alınacak tutum belirliyor. Çünkü laiklik, bir orta sınıf fantezisi ya da bir Kemalist saplantı değil, sınıf mücadelesinin de demokratikleşmenin de eşitlik kavgasının da üzerinde yükseleceği asıl zemini oluşturan, “olmazsa olmaz” kertesinde bir ön koşuldur.

Laiklik, çağımızda sermaye sınıfının terk ettiği bir ilke, kurum ve değerdir. Burjuvazinin, iktidarını sürdürmek için bir önceki çağın değerler dünyasına şu veya bu düzeyde iltica ederek sokakta bıraktığı bir ilkedir.

BÜTÜN ELEŞTİRİLERİN BAŞLANGICI

Bilinir, bir tarih ve siyaset dersidir; kendi devrimini yarım bırakanlar, kendi mezar kazıcılarını hazırlar. Cumhuriyet devrimini gerçekleştirenler bunu yaptı. Cumhuriyet’in kurucu ve taşıyıcı unsurlarının bir bölümü, yıktıkları Ortaçağ düzeninin değerleri ve güçleriyle uzlaştı. Sırf sol korkusu nedeniyle –özellikle NATO’ya girişle birlikte- kendi devrimlerine ihanet ederek, adeta kendi kendilerini zehirlediler.

Cumhuriyet’in solunu tasfiye edenler, ülkenin bütün dengelerini yitirmesine yol açtı. Dengesini koruyamayan ve ileriye gidemeyen Cumhuriyet sağa yatarak geriye savruldu ve yıkıldı. Yaşadıklarımızın dramatik özeti bundan ibarettir.

Dinin eleştirisini tamamlayamayan toplumlar, sistemik düzlemde güncel ve tarihsel hiçbir eleştiriye de gerçek anlamda başlayamıyor.

Karl Marx, daha 1845 yılında, “Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi” adlı kitabında*, “Almanya’da dinin eleştirisi tamamlanmıştır” diyor. Diğer bir anlatımla dinin, toplumsal / kamusal alandan çekildiği, siyasal yaşamın dışına çıkarılarak özel alana iade edildiğini, kamusal yaşamın dinden arındığını belirtir. Marx daha sonra, “Dinin eleştirisinin tamamlanması, bütün eleştirilerin başlangıcıdır” diye, çok önemli, bizim bugün yaşadığımız neredeyse bütün sorunların temeline de açıklayan dahice bir tespit yapar.

Evet, dinin eleştirisinin tamamlanması çağımızda bütün eleştirilerin başlangıcıdır. Marx, kapitalizme yönelik bütün itirazlarını ve eleştirilerini bu saptama üzerine kurar. Belirttiğim gibi, Marksist laiklik anlayışının da temelini oluşturan bu saptama yaşamsal öneme sahiptir. Dahası, bugünün dünyası ve Türkiye’si için de çok önemli, kritik ve yoğunlaştırılmış bir devrimci çözümlemedir. Çünkü Marx, dinin eleştirisini tamamlamadan kapitalizmin eleştirisini başlayamazsınız demektedir. (K. Marx, Hegelin Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, Çev.: Kenan Somer, Sol Yayınları, Ankara 2009, S.191 vd.)

Bu nedenle Türkiye’de işçi sınıfının önemli bir bölümü, yoksulların çoğunluğu işte yıllardır cellatlarına, kendilerini iliklerine kadar sömüren efendilerine oy veriyor. AKP yoksulların sosyo-ekonomik konumuyla seçmen davranışı arasındaki pozitif ilişkiyi kopardı. Anlı secdeye değiyor diye bu partiye oy veren milyonlarca yoksul var. Çünkü Türkiye’de dinin eleştirisi tamamlanamadı. Aydınlanma atılımı yarım kaldı. Burjuvazi kendi devrimine ihanet ederek, Cumhuriyet’i cami avlusunda terk etti.

O nedenle İslamcıların ve bazı alık liberallerin ileri sürdüğü gibi, laiklik bir orta sınıf fantezisi, seçkinlere ait bir kavram ve yaşam tarzı değil, halk için, emekçiler için, işçi sınıfı için yaşamsal öneme sahip bir ilke ve kamusal düzendir.

Dolayısıyla bugün laiklik eksenli bir ideolojik ve kültürel mücadeleyi yükseltmeden, laikliği yeniden kazanmadan ya da Marx’ın ifadesiyle dinin eleştirisini tamamlamadan gerçek anlamda bir sınıf mücadelesi yürütmek de imkansızdır.

https://www.birgun.net/haber/laiklik-kavgasi-sinif-mucadelesidir-357608



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.004
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.09.2021- 03:42


Laiklik konusunda inanılmaz hatalar yaptık, gerçekten öyle, liberallerin İslamcılarla birlikte yarattıkları iklimin etkisinde kaldık ve   özgürlük ve insan hakları ve demokrasi çığırtkanlığı atında yaratılan o gerici iklimin etkisinde kalarak AKP'nin değirmenine sürekli su taşıdık. Sol, sosyalizm bir laik dünya anlayışının üzerinde yükselir; unuttuk bunu, ya da bir türlü öğrenemedik, anlayamadık. Kürt ulusalcılığı da bu gerici ittfaka katıldığında zaten egemenliği altında bulunan sözde   sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlar da aynı şarkıyı söyler olmuşlardı. Bugünlerin başlangıcını öyle çok da gerilere götürmemek gerek, ''türbana özgürlük'', kıyasıya eleştirilen ''laikçilik'' anlayışı ve ''özgürlükçü laiklik'' gevelemeleri sadece liberallerin ve İslamcıların söylemi değildi ki.

SOLpaylaşım'ın önceli olan yazıyaz forumda, hatırlıyorum, laiklik konusunu tartışırken ''inançlar bireyle inanılan tanrı arasında kalmalıdır, siyasete ve toplumsal yaşama girmeye kalkışmamalıdır'' benzeri bir cümle kurmuştum. Forumdaki İslamcı arkadaşlardan tepki gelmişti. İnançların her alana egemen olmasını savunuyorlardı. İçlerinden biri ''İslam eve hapsedilemez'' şeklinde bir yanıt da vermişti. Başardılar, din/inanç siyaset kurumuna da, toplumsal yaşama da egemenlik kurma aşamasında ve bu verdiğim örnek birebir Diyanet İşleri Başkanı tarafından dillendirildi. Aynen şöyle söylemiş:

''İtikadi açıdan Batı merkezli din anlayışlarının sonucu olarak, neşret eden ve dünyayı etkileyen deizm, ateizm ve nihilizm vb. akımların, itikadi alanda yaşanan kaotik ortamın da etkisiyle İslam coğrafyasında karşılık bulması, üzerinde durulması gereken hususlardandır.
Bunları müzakere etmemiz gerekiyor. Bu sorunu tetikleyen en önemli olgu, dinin yaşanan hayatla irtibatının bilerek zayıflatılmasıdır.
Bireysel ve sosyal meselelere İslam adına pratik çözümler getirilememesi.
Bu durum hayatın içinden konularda, inancın ikinci planda kalmasına yahut inancın hayatın dışına itilmesine sebep olmaktadır.
Hani 'inanç sokakta olamasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun' diye bir anlayış var ya.
'İnanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına yansımasın'...''


Yani? İnançlar ikinci planda kalmamalı, siyasetine, adaletine, yargısına da yansısın!
Özetin özeti bu.
Açık açık dillendiriyor ve siyasal iktidardan da hiç tepki almıyor.
Anayasasına göre hala laik bir ülkenin Diyanet İşleri Başkanı değil de bir şeri ülkenin ( şeriatla yönetilen bir ülkenin) Şeyhülislam'ı gibi konuşuyor.

Yinelemek, sürekli gündemde tutmak ve laiklik olmadan, laiklik savunulmadan solculuğun da sosyalistliğin de olamayacağının altını sürekli çizmek gerek. Solcu olmak, bilimsel sosyalizmi savunmak en basitinden daha özce sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda yaratılan iklimin rüzgarına kapılmamak idi; kapıldık, bir yanılgıya düştük diyelim ama bugün olanı biteni anladık mı, doğru yorumluyor muyuz, bu forumlar kapalı olduu için pek kestiremiyorum ama, hala içimde bir kuşku da yok değil.

Laiklik...
Önemini bir türlü kavrayamadık.
Şimdi sahici bir şekilde sahiplenmenin zamanı geldi de geçiyor...
Ama işte önce anlamak, neyin ne olduğunun bilgisine varmak.
Olmayınca, ne kadar çabalarsak çabalayalım, solcu, sosyalist olmak pek de mümkün olmuyor.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Özgür Şen'le laiklik üzerine: 'Laiklik ve piyasa umut 0 3406 11.12.2015- 10:00
Konu Klasör Kürt coğrafyasında kardeş kavgası tehlikesi var melnur 3 2054 19.12.2020- 11:38
Konu Klasör Laiklik Üzerine... melnur 16 9490 02.06.2021- 11:41
Konu Klasör Çıkış: Laiklik ayhan 2 4112 13.12.2018- 09:16
Konu Klasör Gericilik, laiklik ve bir not melnur 0 3489 03.01.2017- 21:02
Etiketler   Laiklik,   kavgası,   sınıf,   mücadelesidir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS