SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şok...           (gösterim sayısı: 853)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 14.12.2021- 10:15


Prof. Boratav, Erdal Sağlam, Prof. Yeldan ve Prof. Önder Odatv’ye anlattı: Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şok

Türkiye ekonomisinin nereye sürüklendiğini ekonominin uzmanları Odatv’ye değerlendirdi. Prof. Dr. Korkut Boratav, “Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şok” derken, Prof. Dr. Erinç Yeldan, “Maliye Bakanı iktisadi sorunların farkında değil” dedi. Prof. Dr. İzzettin Önder, Batı’nın Türkiye’yi ya faiz ya da ucuzlatılan mallarına el koyarım kıskacına sıkıştırdığını anlatırken, ekonomi yazarı Erdal Sağlam ise enflasyonun yüzde 40’a çıkacağını belirtti.

Türk Lirası’nın döviz kurları karşısında sabah saatlerinden itibaren ciddi değer kaybetti. Dolar 15 TL’ye yaklaşırken, Euro 17’nin üzerini gördü.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise Habertürk’ten Sevilay Yılman’a ekonomideki duruma ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Ekonominin iyi gittiğini ifade eden Bakan Nebati, Merkez Bankası’nın (MB) toplantısının öncesinde “Faiz artırmayacağız. Bu işi faiz artırmadan da yapabildiğimizi göreceksiniz” dedi. Türkiye’nin ekonomisi için “Çin modeli” şeklindeki ifadeleri reddeden Bakan Nebati, “Bu Türk modeli” dedi.

Alman Deutsche Bank ise yayımladığı raporunda, Merkez Bankası'nın dolarizasyon, zayıf Türk lirası ve artan enflasyondan dolayı 2022’nin ilk çeyreğinin sonlarına doğru politika faizini yüzde 25’e çıkarmak zorunda kalabileceğini söyledi.

Tüm bu tartışmaları iktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. İzzettin Önder ve ekonomi gazeteci Erdal Sağlam’a sorduk.

“BAKAN YANGINA KÖRÜKLE GİTTİ”

“Cumhurbaşkanı bile arada ‘karar Merkez Bankası’nın diyor. ‘Ben bunu istiyorum’ diyor. Ama en azından ‘karar Merkez Bankası’nın diyor. Bakanın bu açıklaması pratikte özerkliğini kaybeden Merkez Bankası’nın teoride de özerkliğini ihlal eden bir çizgidir” Prof. Dr. Korkut Boratav şöyle devam etti:

“Bakan Nebati’nin açıklaması dolarlaşmayı hızlandıracak bir etki yapmıştır.   Şimdi burada kısa vadeli döviz yatırımcılarına bir sinyal mi sorusu akla geliyor. Bu fazlasıyla spekülatif bir kuşku. Net bir durum yok elimizde. Bakan’ın açıklaması 14 liranın üzerine çıkmış dövizi kışkırtacak bir demeç. Yani yangına körükle giden demeç.   İhtiyatlı tavır suskunluk gerektirir.”

“CUMHURBAŞKANI TERS ANLADI”

Bakan’ın “Türk modeli” sözlerini de yorumlayan Prof. Boratav, “İktisat teorisinde Türk modeli diye bir model yok. Irving Fisher bir faiz modeli var, 20’nci yüzyılın ilk yarısından gelen. Enflasyon beklentileri yüksekse, tasarruf sahipleri yüksek faiz talep ederler.   Yani faiz enflasyonu belirlemiyor Fisher’e göre, enflasyon faizi belirliyor. Cumhurbaşkanı ve bizimkiler ters yorum yapıyor. Faizi düşürürsem enflasyon düşer diyorlar, yanlış. Belirleyen etken burada enflasyon” ifadelerini kullandı.

Hükümetin hangi şartlarda seçime gidebileceğini de anlatan Boratav, “Benim iktidara akıl verme gibi bir niyetim yok. Ama ben bunların yanında olsaydım şunu derdim; Faiz hareketlerini durduralım, bol kepçe asgari ücret, kamu çalışanları ve emekli maaşlarını yükseltelim ve çabucak seçime gidelim” dedi.

“CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ ŞOK”

Alman Deutsche Bank’ın 2022’nin ilk çeyreğinde faizin yüzde 25’in üstüne çıkaracağı yönündeki tahminini yaklaşık bir önce Odatv’ye verdiği röportajda dillendiren Korkut Boratav, “Benim öngörüm şu anlamda geçerli, AKP’yi seçimin kazananı yapabilir durum için. Ya da seçimi kaybettikten sonra yeni yönetim yapacak. Türkiye’nin istikrara gelmesi için neoliberal bir şok tedavisi yapılacak. Bu tedavinin tutması için IMF türü bir destek de lazım” şeklinde konuştu.

Boratav sözlerinin devamında ekonomik kriz ve buna bağlı toplumsal bunalımın devam edeceğini ifade ederek, “2016 ile 2021 yılları arasında (2021’in ilk 9 ayı) 5-6 puan düştü ücretlilerin milli gelirdeki payı. 5 yılda bu kadar büyük bir erime. Türkiye’nin sıradan emekçileri cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir bölüşüm kaydını, şokunu yaşadılar. Türkiye’deki toplumsal bunalım, önümüzdeki yıllarda da devam edecek. İktidarın Türkiye’yi sürüklediği açmaz” diyerek sözlerini tamamladı.

ERİNÇ YELDAN: BAKAN İKTİSADİ SORUNLARIN FARKINDA BİLE DEĞİL

Prof. Dr. Erinç Yeldan ise, “Türkiye ekonomisinin bağımsız, özerk ve yaratıcı çözümler üretecek bürokratik yönetim tahrip edilmiş durumda. Bütün makamlar tek bir inanca odaklanmış durumda. AKP’nin ekonomi yönetimi ve ilgili kurumlar artık aynı sözleri tekrarlamaktan geri durmuyorlar.   Merkez Bankası’nın para politikasına ilişkin Maliye Bakanı’nın ‘biz’ diyerek konuşması iktisadı sorunların farkında olmadıklarını gösteriyor. Buradaki siyasi inanç ve şantaj bütün kamu bürokrasisini esir almış görünüyor” dedi.

Bakan Nebati’nin “Türk modeli” sözlerini de değerlendiren Yeldan, “‘Türk modeli’ gibi bir model varsa bu bir planlama ile ortaya konması lazım. Sadece döviz kuru ve para politikası ile yapılan kurgular Türkiye’nin gerçekleri ile hiç uyuşmuyor. Bu iktisadi bir model veya söylem değildir. Bu sadece kitleleri yaklaşan seçim öncesinde siyasi bir slogandan ibarettir” ifadelerini kullandı.

“YANGINA BENZİNLE MÜDAHALE”

Deutsche Bank’ın raporu ve Bakanın “iç güçler” sözleri üzerine de Prof. Dr. Yeldan şunları söyledi:

“Deutsche Bank’ın tahmini ya da bu türde haberler, Merkez Bankası’nın iktisadi değil siyasi öğelerle çalışmasından kaynaklanıyor. Bu belirsizlik Türkiye’nin hem yerli hem de uluslararası piyasalarda güvensiz ve yönünü yitirmesinden ötürü oluyor. Şu an faiz yükseltilerek Türk lirasının değerinin arttırılması yönünde bir adım atılması gerekiyor. İktisat bilimi bize buna gösteriyor. Faizi düşürmek, yangına benzinle müdahale etmeye benziyor. Türk lirasına muhakkak bir değer kazandırılması gerektiğini savunuyorum ben.

AKP iktidara geldiğinden bu yana piyasanın rüzgarına göre adım atıyor. Başarılı bir kazanım var ise, kendilerine sayıp başarısız olduklarında dış mihraklar dediler. Hep içeriden veya dışarıdan bir hayali düşman çıkarılıyor. Ekonomi bir kaynak kullanılmasını, planlı, şeffaf ve halk ile birlikte bir program çerçevesinde yapılmasıdır.”

İZZETTİN ÖNDER: BATI’NIN BU DURUMDA BÜYÜK ETKİSİ VAR DİYE DÜŞÜNÜYORUM

İktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder, Türkiye’deki ekonomik kötü gidişatta Batı’nın önemli bir rolü olduğuna vurgu yaparak, Türkiye’ye ya yüksek faiz ya da malların değerini düşürerek el koyma yoluna gittiklerini söyledi.

“Ben Batı’nın bu durumdan büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.   Türkiye’nin borç ödeme riski çok büyük. Bunu biliyorlar onlar. Kurgularında şu da vardır; Türkiye’yi yüksek faize itersek Erdoğan’ın tavrı ne olur. Tabi buna Erdoğan tepki gösterir demişlerdir. Uyarsa yüksek faiz almış olacağız, uymazsa fiyatlar yükselir, yoksullaştırılarak sömürülmüş olur. Daha da önemlisi stok değerleri düşer o zaman da varlıklarına el koyarız” diye konuşan Prof. Dr. Önder, hükümetin düşük faiz uygulamasının iyi olduğunu ancak bunu yapacak iradelerinin olmadığını şöyle anlattı:

“Faizi düşürerek Türkiye’yi ihracata geçirmek güzel bir proje, yalnız bu projeyi 20 senedir aksini yaptıkları için yapamayacaklar. Böyle bir seferde hiçbir ön hazırlığı olmadan da bu yapılamaz. Burada bir yanlışlık var ve bu da Batı’nın baskılaması sonucu oldu diye düşünüyorum.”

“TÜRKİYE’DE FİYATLAR FENA HALDE YÜKSELECEK”

Son olarak Alman bankasının raporunu yorumlayan Önder, bunun Türkiye’deki fiyatların yükseleceği anlamına geldiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Deutsche Bank’ın raporu çok akla yakın. Çünkü, Türkiye’de fiyatlar artıyor ve artacakta. Fiyatlar bu kadar yükseliyorsa faizler de yükselmeli. Faizler fiyatların altında olamaz. O zaman para kötü para olur ve kimse tutmaz. Yani dolarlaşma artık. Bankanın tahmini şu demek; Yani Türkiye’de fiyatlar fena halde yükselecek.”

ERDAL SAĞLAM: FAİZ İNDİRMESE BİLE KURLAR YÜKSELECEK

Bakan Nebati’nin “faiz arttırmayacağız” sözleri için “Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylemine devam ediliyor. Faiz indirmeye devam gibi. Kurlardaki yükselişte Bakanın da etkisi var. Nureddin Bey kendi inanıyor mu bunu bilmiyorum ama Cumhurbaşkanı öyle istiyor” diyen Erdal Sağlam, “Türk modeli” ifadeleri için de “Türk modeli konusunda hiç kimsenin bilgisi yok. Bence böyle bir model de yok. Sırf beklentiler üzerine yeni bir hikaye bu bence. Olsa olsa ile giden bir durum var. Bence kurlar artacak. Ve artık enflasyonun yükselmesi de kurları itecek. Faiz indirmese bile kurlar yükselecek” şeklinde konuştu.

“ENFLASYONUN YÜZDE 40’A ÇIKACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

“İş dünyasına bunu söyleyemez çünkü iş dünyası dışarıdan bir şey olmadığını biliyor. Güvensizlik nedeniyle oluyor. Cumhurbaşkanı kendi tabanına bunu söylüyor”
ifadeleri ile iktidarın “dış güçler” sözlerine açıklık getiren Sağlam, Deutsche Bank’ın raporuna ilişkin ise şöyle konuştu:

“Yabancılar dışarıdan formel bakıyorlar.   Bu iş nereden döner diye bakıyorlar. Bundan üç hafta önce 8 puan diyorlardır şimdi 10 puana çıktı. Bence iyimser bile düşünüyorlar. Enflasyon önümüzdeki 2022’nin   ilk yarısında 40’ı aşacağını düşünüyorum.”

“ASGARİ ÜCRET 5 BİN 700 TL YAPMALARI LAZIM ÇÜNKÜ…”

Sağlam son sözlerinde bu ekonomik kötü gidişin bedelini yoksul ve sabit gelirlilerin ödeyeceğini dikkat çekerek şöyle dedi:

“İlk ayda biz bunun olumlu sonuçlarını göreceğiz diyorlar, bu mümkün değil. Zarar çok büyüyor ve bunun bedelini yolsuzlar çekecek. Bankacılar ve ihracatçılar para kazanacak. 2021’in başındaki dolar bazında asgari ücret vermek için 5 bin 700 lira vermeleri lazım. Veremeyeceklerine göre, olan dar ve sabit gelirliye olacak. Çok zor durumda kalacaklar.”

Fethi Yılmaz

https://odatv4.com/makale/prof-dr-boratav-prof-dr-yeldan-prof-dr-onder-ve-erdal-saglam-odatv-ye-anlatti-223827



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.002
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.12.2021- 07:36


SÖYLEŞİ | 'AKP bir model arıyorsa Bangladeş'e baksın'


İktidar ama bilinçli ama çaresizlikten bir ekonomik model tartışmasını attı ortaya. Burada Çin'in adı sıkça geçiyor. Sorularımızı Çin'i yakından takip eden yazar Alper Birdal'a sorduk.

Resim Ekleme
VOLKAN ALGAN

Erdoğan geçtiğimiz günlerde Çin'in adını anarak 'Çin de böyle büyüdü' diye bir laf etti. Ne kastettiğini ayrıntılı açmadı ama ihracata dayalı bir büyüme modelini işaret ettiği üzerinden yorumlar yapıldı. Başkanlarının her sözünde keramet arayan, tutarsızlıklarına kılıf bulan ve hatta maaşını bunlardan kazanan bir personel yığını var nasılsa.

İktidar cephesinden benzer şeyler dile getirenler olsa da bunlar, gelen eleştirilere "biz ne yaptığımızı biliyoruz" mesajını verebilmek için üretilen anlık ve derli toplu olmayan yanıtlar gibi görünüyor. Diğer taraftan Erdoğan bunu geçerken söyledi ama sonrasında çiçeği burnunda Hazine Bakanı Nebati "biz Çin modelini, G. Kore modelini vs takip etmiyoruz, Türkiye modelini kuracağız" dedi. Aslında böylesi AKP-MHP koalisyonunun ruhuna daha uygun oldu. Zaten uydurulan, -mış gibi yapılan, iktidar bloğunun işine gelenleri bir araya toplandığı her şeye artık Türkiye modeli deniyor ülkede. Örnek mi, devletin yeni yönetim modeline de Türk tipi başkanlık diyorlar.

Konu Çin'in büyümesi ve iktisadi gelişmeler olunca her iki konuyu da iyi bilen bir isim olan Alper Birdal'a sorularımızı yönelttik. Birdal bu yıl içinde Yazılama Yayınevi'nden çıkan Hegemonya Bunalımı ve Çin adlı kitabında Çin'in ekonomik serüvenini, ayrıntılı veriler ışığında analiz etmişti. Bu kitabı sadece Çin'in ekonomik hikayesini merak edenlere değil, bu hikaye emperyalist sistemin yaşadığı dönüşümle birlikte incelendiğinden, "Dünyada değişen ne?" sorusuna yanıt arayanlara da şiddetle öneriyoruz. Veri okumaya pek alışık olmadığımız için kitap başta biraz zorlasa da okur eğer sabırlı olursa bu emeğin hakkını alacağından emin olabilir.

***

Öncelikle AKP iktidarı sizce ekonomide ne yapmaya çalışıyor?
Malum artık bakan demek doğrudan patron demek, yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de bu geleneği sürdürenlerden. Yeni bakan dün gazeteci Sevilay Yılman'a verdiği röportajda bir patron ağzıyla "Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse." dedi. AKP'nin yarattığı ekonomik çöküş bundan daha kibirli bir şekilde dile getirilemezdi herhalde. Özetle "ben patronum, her şeye bu pencereden bakıyorum" diyor. AKP'nin ekonomide yaptığının da yapmaya çalıştığının da özeti budur. Patronların çıkarlarını korumak, emekçiyi yarattıkları enkazın altında kaderine terk etmek...

Bu anlamda ben ortada yeni bir şey olduğunu, yeni bir "modele" geçildiğini düşünmüyorum. Yalnız yeni olan, AKP'ye kabaca 10 yıl kazandıran muazzam varlık satışlarında ve uluslararası likidite bolluğunda artık denizin bitmesidir. Uzun süre bu iki dinamik sayesinde gemiyi yürüttüler. Emekçilerin alın teriyle yaratılan, Cumhuriyet'in kazanımları arasında yer alan devasa kamu teşebbüslerini sermayeye peşkeş çekerken, bir yandan da dünyadan sıcak para akıyordu. Sonrası malum; kısa bir süre yeni Osmanlıcılığı pazarlayarak Körfez ülkelerinden gelen kaynakla idare ettiler. Ama artık deniz bitti. Şimdi bu nedenle yeni bir model varmış gibi yapıyorlar. Patron bakan "bize inanın, bize güvenin" diye adeta yalvarıyor. Herhalde sermaye sınıfına söylüyor bunları.

Ne yapacaklar? Faizleri düşürüp ucuz kredi bolluğu ve teşvikler üzerinden ekonomide büyüme sağlayacaklar sözüm ona. Ama burada "bize inanın, güvenin" yakarışlarının esas karşılığı emekçi sınıfların maruz kaldığı sömürüyü katbekat artırmak. İşte bunu yapıyorlar. Asgari ücret artık neredeyse bir tavan ücret haline getirildi. Asgari ücretle çalışan milyonlar, hani o pek sevdikleri ifadeyle "çarklar döndükçe" daha uzun saatler ter dökmeye mahkum edildi. Buna bir de enflasyonla yaşanan kayıpları ekleyin. Enflasyon emekçi sınıflardan sermayeye kaynak aktarımının dolaylı bir yoludur. Sermaye sınıfı bu çöküşten yalnızca kur sayesinde kazanmıyor, enflasyon sayesinde de kazanıyor. Erdoğan ve hık deyicileri utangaç bir şekilde "fırsatçılıktan" söz ediyor, ama fırsatçılığın çanak tutuculuğunu yapmaktan asla geri durmuyor.

soL TV'de geçtiğimiz dönem yayınlanan "Tarih ve Gelecek" programında Alper Birdal ile yapılan söyleşi
Buradan söyledikleri gibi güçlü bir sanayi, ihracatta şahlanan bir Türkiye çıkabilir mi? Asla çıkmaz. AKP 20 yıldır Türkiye sanayisinin de tarımının da altını oydu çünkü. Size çok basit bir denklem vereyim. TÜPRAŞ'ı, Petkim'i, Telekom'u vs. satan doları kontrol edemez. Bu varlıkları üç otuza sermayeye peşkeş çeken iktidar, sanayide hamle falan yapamaz. Çünkü sanayide hamle yapmak için önce bu alanlarda kamu denetimi sağlamak durumundasınız. Altyapıda, telekomünikasyonda, petrokimyada hiçbir şeyi kalmamış bir devlet mi yapacak bunu? Ne doları kontrol edebilirler ne de kalkınma hamlesi yapabilirler.

Peki Çin Türkiye için bir model olabilir mi sahiden? Ya da böyle bir model var mı, niye geçiyor tartışmalarda böyle bir ifade?
Çin'in iktisadi yükselişi bir hegemonya bunalımının ürünüdür. Emperyalizmin eskisi gibi yönetemediği bir dönemde sermayenin muazzam bir iştahla akın ettiği bir ekonomiden söz ediyoruz. Bunun karşısında bunalımın, tam boy teslim olmak durumunda kalmadan, iktisadi kalkınmasını sürdürmesine müsade ettiği bir ülke Çin. Ben bu dinamiklerin bir tekrarının olabileceği düşüncesinde değilim. Bu anlamda kanımca bir Çin "modeli" yoktur. Çin, daha çok hegemonya bunalımına doğmuş bir arızadır.

AKP Türkiye'sinin Çin'in yükselişinden çıkarttığı sonuçsa bana kalırsa açık. Ucuz ve nitelikli emekgücünü pazarlayarak uluslararası değer zincirlerinin daha yakın coğrafyalara daralmasından pay kapmak istiyorlar. Çin bunun için öncelikle muazzam büyüklükte sermaye birikim oranlarını güvence altına aldı ve böylece ucuz emek sömürüsünü gösterişli büyüme oranlarıyla birleştirebildi. AKP'ninse tek silahı emeği daha da ucuzlatmak; bunun yanına ekleyebileceği birikim oranlarıysa yok. Bunun için, önceki sorunuzda değindiğim (TÜPRAŞ, Petkim, Telekom...) değerlere ihtiyacınız var çünkü. Şimdi onların yerinde yeller esiyor. Bu kafayla AKP kendine bir model arıyorsa daha çok Bangladeş'e bakmasını salık veririm.

AKP'nin, pandemi nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan sorunları fırsat bilip, Batı'nın Çin'den ithal ettiklerini Türkiye'den sağlamaya ya da oraya yaptığı yatırımları buraya çekmeye dönük bir pozisyon aldığı yolundaki yorumları gerçekçi buluyor musunuz? Türkiye Çin'i ikame edebilir mi?
Ben Çin'in uluslararası değer zincirleri içindeki konumunun ikame edilebilir olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Çin, değer zincirlerine eklemlenirken değer zincirlerini de kendisine bağladı. Bunu giderek daha çok segmentte üreterek, teknolojinin daha üst basamaklarında ürün vererek yaptı. Emperyalist tekellerin bu altyapıyı ve iktisadi bağlantıları çok büyük sarsıntılar olmadan gözden çıkarmasının imkanı yok. Dolayısıyla AKP Türkiye'sinin burada kendisine çalacak bir rol bulması bence boş bir hayal.

Daha gerçekçi senaryo, Türkiye'nin geleneksel olarak hinterlandında bulunduğu Avrupa sermayesiyle ilişkilerinde bir restorasyonun yaşanmasıdır. Ama bu da Erdoğan'la değil, Erdoğan'sız bir Türkiye'yle daha mümkün görünüyor. Bunu bir ekonomik kurtuluş olarak görmekse düpedüz aptallık olur. Zira Türkiye sermaye sınıfının geleneksel rotası budur ve bu rotanın Türkiye'nin bağımsızlığına da refahına da bir katkısı olmadığı deneyimle sabittir.

Çin'in bir süredir ekonomide makas değiştirdiği konuşuluyor. Siz Çin'i yakından takip eden biri olarak oradaki durumla ilgili ne söylersiniz? Bu makas değişikliği hatırlatmasının AKP iktidarına "Çin bile ihracata dayalı ucuz işgücüyle büyüme modelinden iç talebe de yaslanan, nitelikli üretime geçti" uyarısıyla yapıldığını görüyoruz.
Çin 2008 kriziyle makas değiştirmiş görünüyor gerçekten. Ama bir kez daha bu makas değişikliğinde emperyalizmin krizinin belirleyiciliğine işaret etmek durumundayız. Çin yalnızca içe dönmedi; 2008 sonrasında kendi hinterlandını konsolide etmeye başladı. Başka bir ifadeyle adlı adınca emperyalist bir güç halini aldı ve bunun ruhuna uygun bir şekilde hareket etmeye başladı. Bunu bir "içe kapanma" olarak okumak büyük ahmaklık olur. Çin değer zincirlerindeki pozisyonundan vazgeçmiyor ki; kendisinin merkezinde olduğu zincirler kuruyor.

Buradan AKP'ye ne gibi bir uyarı çıkar bilemem, ama emperyal hevesleri aşikar olan bir iktidarın Çin'in mevcut durumuna gıptayla baktığını tahmin edebiliriz.

Son olarak, siz Türkiye için 'doğru ekonomi politikası' diye bir şeyin varlığına inanıyor musunuz? Ekonominin durumu ortada, şimdi iktidarı eleştirmek kolay, malzeme çok. Ama "Ne öneriliyor?" diye daha dikkatli bakıldığında ne siyaset kurumundan ne de her şeyin uzmanı yorumculardan derli toplu bir yanıt alamıyoruz sanki...

Bugün AKP karşıtlığı adına doğru olarak sunulan nedir? Merkez Bankası bağımsızlığı adına faizi ve kuru serbest bırakalım. "Serbest", yani piyasanın belirleyiciliğine. Avrupalı tekellerle nikah tazeleyelim, yeniden AB üyeliği için kolları sıvayalım. Sıcak para hareketlerine ilişmeyelim, özelleştirmelere tam gaz devam edelim. Bunlar "doğru" ise 24 Ocak Kararları da doğruydu; 12 Eylül de haklıydı; AKP'nin 20 yıllık iktidarının büyük kısmına "doğruluk" damgasını vurmuştu dememiz gerekir.

Türkiye on yıllardır bir faiz-kur-sıcak para cenderesinde. Bu cendere, şu anda da bir örneğini yaşadığımız gibi, en çok emekçi sınıfları eziyor. O halde biz "doğru"ya buradan, yani emekçi sınıfların penceresinden bakalım. Pahalılığa son vermek, işsizliğe son vermek, sömürüye son vermek neyi gerektirir, bunu tartışalım. Ben en başa yazılması gerekeni söyledim; meselelere önce sınıfsal bir perspektften bakmak gerek. Sonrasını tartışmak, tartıştırmaksa siyasetin işi.

https://haber.sol.org.tr/haber/soylesi-akp-bir-model-ariyorsa-bangladese-baksin-320662



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalist hareketin tarihinde ulusal sorun melnur 3 3796 21.11.2017- 16:47
Konu Klasör Türkiye’nin ilericilik tarihinde yeni bir sayfa umut 1 3581 28.12.2014- 17:42
Konu Klasör Sosyalist hareketin tarihinde ulusal sorun.. melnur 0 5 22.06.2023- 10:23
Konu Klasör Yeni bir Cumhuriyet, Sosyalist Cumhuriyet... melnur 11 2036 25.10.2023- 09:03
Konu Klasör Yeniden Cumhuriyet mi, Yeni bir Cumhuriyet mi melnur 0 4276 28.10.2013- 21:46
Etiketler   Cumhuriyet,   tarihinde,   görülmemiş,   şok.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS