SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sol ve solculuk: Anlaşmazlık noktaları...           (gösterim sayısı: 1.404)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 18.12.2021- 06:32


Sol ve solculuk: Anlaşmazlık noktaları - Metin Çulhaoğlu  

Sol ve solculuk gibi kavramlarda elde kuyumcu terazisiyle dolaşmanın, kendini solda gören birinin karşısına “O zaman söyle bakalım; üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin sosyal karakteri arasındaki çelişki sence nasıl çözülür?” sorusuyla çıkmanın bir anlamı yoktur.

Resim Ekleme
Şu “sağcılık-solculuk” meselesinde, özellikle kimin “solcu” sayılabileceğine ilişkin değerlendirmelerde ülkedeki pek çok sosyalistten farklı düşündüğümüzü belirterek başlayalım.

Söyleyeceklerimiz (bir kez daha) tartışmaya açıktır.

***

Sorun, solun ve solculuğun kendi başına bir ideoloji sayılmasından kaynaklanıyor. Oysa sol kavramı, tarihte ilk kez kullanıldığı olayda olduğu gibi, zaman içinde süreklilik taşıyan bir düşünce sisteminden çok gelişmeler ve somut olaylar karşısında alınan tutumlara işaret eder. Başka bir deyişle sol ve solculuk, sosyalizm, komünizm, milliyetçilik, muhafazakarlık ve liberalizmden farklı olarak muhtemel tutumları önceden şekillendiren bir zemin değil, ortaya çıkan durumlar karşısında benimsenen tutumlarla ilgili kavramlardır.

Dolayısıyla bir öznenin belirli bir konuda sol tutum alması, ardından başka bir konuda sağ bir yönelim sergilemesi mümkündür. Dahası, konu bireyler düzeyinde alındığında, kendini solcu olarak tanımlayan ve öyle de olan bir kişinin ideolojik yönelimi, sosyalizmden sosyal demokrasiye, sivil toplumculuğa, demokratlığa ve anarşizme kadar uzanan geniş yelpazedeki herhangi bir renge yakın olabilir.

Bu durumda, sol ve solculuk gibi kavramlarda elde kuyumcu terazisiyle dolaşmanın, kendini solda gören birinin karşısına “O zaman söyle bakalım; üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin sosyal karakteri arasındaki çelişki sence nasıl çözülür?” sorusuyla çıkmanın bir anlamı yoktur.

***

Kavramın tarihçesi dedik; çok biliniyor olsa da kısaca hatırlatalım: 1789 Fransız İhtilali ardından toplanan Ulusal Meclis bir anayasa yapmaya koyuluyor. Tartışılan konu, krala tanınacak yetkiler. Kral, meclisten çıkan kararlarda mutlak veto hakkına sahip olsun mu olmasın mı? Kralın bu alandaki yetkilerinin sınırlanmasını ve mutlak veto hakkının tanınmamasını isteyenler meclisteki başkanlık divanına göre salonun sol tarafında oturuyorlar.   “Sol” ve “solculuk” kavramları da böyle ortaya çıkıyor.

O zamandan günümüze “sol”, hep daha radikal, daha demokrat, daha özgürlükçü konum ve tutumlar için kullanılıyor; geleneklere daha bağlı olanlar, çeşitli konularda muhafazakar-tutucu konumda yer alanlar da “sağ” ve “sağcı” sayılıyor. Üstelik bu ayrım, bizdeki yaygınlıkta olmasa bile dünyanın başka ülkelerinde de sürüyor.   Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir ara dediğinin tersine “geçmişte”, 18. yüzyılda kalmıyor (Kılıçdaroğlu’nun dediği doğru sayılırsa, İsmet İnönü’nün “ortanın solu” çıkışının 176 yıllık bir eskimişlikle malul olduğunu söylemek gerekir).    

Tekrar vurgulayalım: İtirazımız, sol ve solculuk kavramlarının, sanki bu kavramların doğrudan doğruya Marksizm ve sosyalizm dışında hiçbir karşılığı yokmuşçasına “hasis” biçimde kullanılmasınadır. Solcu olmanın getirdiği hassasiyetlerin gerçek karşılığını ancak sosyalizmde bulabileceğini söylemek başka, bu noktaya henüz gelmemiş ya da gelemeyecek olanların sol hassasiyetlerini “aslında sol değil” diye çizip atmak başkadır.

***

Malumatfuruş görünme pahasına biraz daha ayrıntıya inelim:

Solun kendi başına bir ideoloji olmayışı ve daha çok belirli konulardaki tutumları ve eğilimleri anlatmada işlevli olması sonucunda bu kavram genellikle “kanat” ekiyle birlikte kullanılır.   Örneğin belirli bir hatta oturan partilerde partiyi kimi meselelerde daha sola çekmek isteyenlerin bu partinin “sol kanadında” yer aldıkları söylenir. ABD’de Bernie Sanders’in Demokrat Parti içindeki konumunda olduğu gibi. “Bizim” tarihimizde de 1917 Devrimi sonrasında komünist partileri kendilerince “daha sola” çekmek isteyenler olmuştur ve böylelerinin konumu “çocukluk hastalığı” nitelemesiyle birlikte “sol kanat komünizmi” olarak tanımlanmıştır.

Bu son örnekte de “sol kanat komünizmi” temsilcilerinden konjonktüre özgü tepkilerin ötesinde uzun soluklu ve kalıcı bir ideolojik formasyon çıkmamıştır.  

***

Bütün bunları neden anlatıyoruz?

Solun tanımının olmaması gereken bir katılıkta ve kuyumcu terazisi kullanılarak yapılması siyasetin imkanlarını ve fırsatlarını köreltici etkiler yaratacak, sosyalizme yeni insan kazanmanın yaşamsal önem taşıdığı bir dönemde kimseye yararı olmayacak bir müşkülpesentliği de beraberinde getirecektir.

Öyle ya: Senin dışındaki insanların ve öznelerin senden bağımsız olarak senin istediğin ölçütleri karşılaması mümkün görülüyorsa sana ne gerek var?

https://ilerihaber.org/yazar/sol-ve-solculuk-anlasmazlik-noktalari-134360



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.12.2021- 12:16


Sol ve solculuk konusunda Metin Çulhaoğlu önemli şeyler söylüyor. İlk bakışta özellikle sosyalist solun toplumsal alandaki güçsüzlüğünü de göz önüne alarak sol ve solculuk konusuna birtakım kısıtlar getirmenin çok da anlamlı bir çerçeve arayışı olmadığı söylenebilir. Emperyalizm karşıtlığını, laiklik konusundaki duyarlıkları ve emekten yana bir siyaseti öne çıkarmayı solcu olabilmenin koşulları olarak öne çıkarmanın sol ve solculuk kavramını dar bir çerçeveye sıkıştırmak olduğu ileri sürülebilir. Örnekler daha da arttırılabilir, ve belki kimilerinn yapmaya çalıştığı gibi demokrasi konusu, demokrasi konusunda alınan tutum en başa da yazılabilir. Kısaca sol ve solculuk konusuna birtakım kısıtlar getirerek, birtakım ilkelere bağlayarak ve doğrudan marksizle ilişkilendirerek ele almak bana da çok doğru bir tanımlama değilmiş gibi geliyor.

Çulhaoğlu sol ve solculuk kavramını bu çerçeve dışında ''ortaya çıkan durumlar karşısında benimsenen tutumlarla ilgili kavramlar'' olarak niteliyor ve bence önemli bir yaklaşımın altını çiziyor. Solcu olduğunu söyleyen birini köşeye sıkıştırmaya çalışarak solcu olmanın, solculuğun farklı bir tanım ve duruş gerektirdiği konusunda gereksiz bir ısrar içinde olmak gerçekten yadırgatıcı oluyor. Dışarıdan bakıldığında hoş da olmuyor, hatta oldukça rahatsız edici. Sol en genel anlamıyla emekten, özgürlükten, bağımsızlık ve demokrasiden yana olmaksa ve bu kavramları doğrudan Marksizmle sınırlamak bana da çok doğru gelmiyor ve yıllarca sol kavramını da buralarda bu genel çerçeve içinde kullanmaya çalışmıştım.

Böyle kullanmaya çalışmıştım ama, bir ayrım yapmaya da özen göstermiştim. Evet, kendini solcu, Marksist ve hatta Enternasyonalist komünist olduğunu iddia eden birilerine pek çok defa solculuğun, Marksizmin ve enternasyonal komünistliğin böyle bir şey olmadığını da söylemişliğim vardır. Bunu yaparken tıpkı Metin Çulhaoğlu'nun altını çizdiği gibi ''Sol ve solculuk gibi kavramlarda elde kuyumcu terazisiyle dolaşmanın, kendini solda gören birinin karşısına “O zaman söyle bakalım; üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin sosyal karakteri arasındaki çelişki sence nasıl çözülür?” sorusuyla çıkmanın bir anlamı yoktur.'' yaklaşımına katıldığımı söyleyebilirim.

Bir çelişki gibi duruyor ama bence değil. En azından, kendisini solcu, Marksist, enternasyonalist komünist olarak görüp, tıpkı sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda ( bir zamanlar) gördüğümüz gibi bir yığın kakafonik düşüncelerin sola, Marksizme ve enternasyonalist komünizme mal edilmemesi adına...-böyle bir tavrın gerekliliğine ihtiyaç gibi geliyor bana...

Peki nasıl bir fark, nasıl bir ölçütü baz alıp, karşı çıkmak ya da çıkmamak doğrultusunda bir konumlanış içine gireceğiz?

Yine aynı konu, aynı başlık: samimiyet. ( Konuyu bir yerden alıp gerekli-gereksiz bir yere taşımak konusunda üzerime yok:) Neyse, devam edelim, samimiyet karşı çıkmakla çıkmamanın bir ölçütü haline geliyor, bence. Kişinin solculuk,konusunda söyledikleri de ve ortaya çıkan durum karşısında benimsediği tutum da önyargılardan uzak bir samimiyet taşıyorsa, bence önemsenmelidir. Önemsemek solcu saymak anlamına elbette gelmez ama, benimsenen tutum eğer marksistlerin benimsediği tutuma büyük çoğunlukla aykırılık taşımıyorsa o kişinin solcu olduğu gerçeğinin karşısına çıkmak çok da anlamlı değil. Marksizm ve enternasyonalizm konuları için de geçerlidir. Bir kişi istediği kadar Marksist veya enternasyonalist olduğunu iddia etsin nesnel durum, ve o nesnellikte ortaya çıkan her yeni durum karşısında aykırı bir tutumu benimser bir tutum alıyorsa benimsendiği iddia edilen o Marksizmin marksistliği ve enternasyonalizmin de enternasyonalistliğinin ne önemi olabilir ki?

Çulhaoğlu hocamız hiç kuşku yok sanal ortamda olan bitene bakarak yazmamıştır yazısını. Zamanında sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumları incelemiş midir? Sanmıyorum,en azından oraya ayıracak zamanı olamaz. Bu yüzden söylediklerinin politik hayatımıza yansıyan gerçek özne retoriklerine denk düştüğü söylenebilir. Bu yüzden kesin bir haklılık durumundan söz etmek mümkün. Ama sanalda işler hiç de böyle değildi. Sanal olmanın verdiği cesaretle de birtakım önyargılar ve yanlış ezberler üzerinden yürütülen tartışmalarda solculuk, Marksistlik ve hatta enternasyonalist komünistlik buralarda birtakım ezberler olarak savunulmuştur. Solcu olmanın, Markst veya leninist olmanın ve enternasyonalist olmanın temel konulu bu ezberler doğrultusunda Kürt ulusalcılığına biat etmek, kuyruğuna takılmak olarak nitelendirilmiş ve bu yanaşmacı tavrı göstermeyenler için ''ulusalcı'', ''sosyal şoven'', ve hatta''neofaşist'' damgası pervasızca kullanılagelmiştir.

Ne ideolojik tutum doğruydu, ne de bu yanlış ideolojik tutum doğrultusunda benimsenen siyasi konumlanış.

( Çok dağıldı konu farkındayım, sanırım toparlamak için başka bir yazıya ihtiyaç olacak.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 27.12.2021- 07:29


Solda, sosyalist solda bulunduğunu söyleyen, yıllarca bu doğrultuda mücadele veren kesimlerin solculuğunu sorgulamanın ortaya çıkan herhangi bir durum karşısında çok da aykırılıklar taşımaması durumunda brtakım itirazlarda bulunmak ve dolayısıyla Metin Çulhaoğlu'nun deyimiyle elde kuyumcu terazisiyle dolaşıp durmak en hafif ifadesiyle yakışıksızlıktan başka bir şey değildir. Doğru değildir. Bu tavırdan arınmak gerekir. Bir yanıyla Doğrucu Davut olmaya çalışmaktır bu tutum. Ama bu durumu da çok fazla genelleştirmemek gerektiğine de inanıyorum. Özellikle ülkemizde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan için bile solculuk yakıştırması yapıldığından Metin Çulhaoğlu'nun sözünü ettiği durumu karşılaşılan spesifik durumlarla ilişkilendirerek ve sınırlayarak ele almanın yararı ve anlamı olacaktır. Bu yaklaşım ayrı ayrı konularda sosyalistlere/Marksistlere tutarsızlık içerse bile...

Solculuk konusundaki bu yaklaşımı Marksizm, bilimsel sosyalizm konusunda da savunabilmek mümkün olsa bile sanal dünyada özellikle sanal dünyada ve özellikle bu yakın geçmişte yaşanmış çok farklı süreçlere bağlı olarak farklı örneklerin ortaya çıkmış olması nedeniyle çok daha dikkatli ve temkinli olmakta da yarar vardır. Örnekse, adam en katıksız ve en taviz vermeyen Marksist pozlarında yazıp çiziyor ve sanal ortamda Marksist olarak geziniyor ama tek bir Marksist teori ve ilkeyi savunmamanın bile Marksistlik olduğu yanılgısını görmezden geliyor. Ya da, enternasyonalizm, enternasyolit komünistlik adına burjuva kozmopolitizmini savunuyor, sağdan soldan bulduğu bir kaç alıntıyla yükselen Kürt ulusalcılığının kuyruğuna yapışmış, onlara şirin görünmek adına ve hiçbir öngörüye de sahip omaksızın kendi gibi olmayanlara, kendisi gibi ayrıksı bir tavrı göstermeyenlere karşı ağzına gelen hemen her şeyi söylemekten kaçınmıyor! Şimdi...-bir   üstte solculuk adına yapılmaması gerekenlein doğruluğu sanalda yaşanan bu tür örnekler karşısında büyük bir yanlışlık olduğunu, olacağını söyleyebilmek de mümkündür.

Örneklere devam edeceksek, özellikle sanal dünyada, sanallığın da verdiği cesaretle akıl almaz yanlışlıklar yapıldı, inanılmaz tutarsızlıklar içinde ötekileştirmeler işletildi ve Kürt ulusalcılığının kuyruğunda sol-sosyalist sol ve proletarya enternasyonalizmi adına Marksizmle, Marksist duruşla hiçbir ilgisinin olmadığı malum işlere imza atıldı.   Çokça yapılan bir yanlışlık liberalizmin etkisinde Marks döneminden bu yana çok zaman geçtiğini ve pek çok şeyin değişmiş olması gerektiğinden yola çıkarak Marksizmi Marksizm yapan kimi teorilere dahi karşı çıkarak Marksizmi savunmanın mümkün olduğu safsatasını dillendirmekti. Lenin'i dışlayarak Marksizmi savunmak, bir ölçüde anlaşılabilirken Marksizme karşı çıkarak Marksist olabilmek iddiasını dillendirmek benim ''kerameti kendinden menkul bir solculuk''   olarak nitelediğim bir gariplikti.

Bir de bu çok kullanılan, çok yinelenen enternasyonalist olma durumu vardı.Enternasyonalist olmak ulusalcılık karşıtı olmaktı. Ulusalcılık da enternasyonalizm karşıtı, emperyalizme karşı çıkmak milliyetçilikti, Kürt halkna (ulusalcılğına anlayın) karşı çıkmak ulusalcılığın ötesinde sosyal şovenizmdi, ve hatta neo-faşistlikti. Böyle nitelenirdi ve hedeflerine koydukları siyasi parti de en başta TKP'ydi. Yanlş bir tane değildi ki, üstteki düğme yanlış iliklendiğinde yanlışlık peşi sıra geliyor, zihinler de bir daha düzelmeyecek şekilde karardıkça ma.

Kavramlar çarpıtılıyor, çoğu zaman içi boşaltılıyor, bir ezbere dönüştürülerek kullanılıyordu. Ne siyasal devrim perspektifi var, ne sola-sosyalizme alan açmayı hedefleyen bir siyasi tavır, öylece Kürt ulusalcılığına şirin görünmeyi öne çıkarmaktan başka hiçbir amacı da omayan bir absurtluğu savunmak buralarda Marksistlik, Leninistlk ve enternasyonalistlik adına savunulur hale geliyordu. Evet, bir üstte solculuk adına elde kuyumcu terazisiyle dolaşmanın yanlışlığını ne kadar savunuyorsak, bu örneklerle, sanalda yaşanmış bu tür gariplikliklere de Marksist, komünist, ve dahi enternasyonalist olduğunu söyleyenlere karşı ele kuyumcu terazisini almanın mutlaka gerekli olduğunu da söyleyebiliriz ve sanırım böyle yaparak da bir çelişkiye düşmemiş oluruz.

(Altını bir kez daha çizme gereği duyuyorum, bu tür yorumlarda cümle içinde geçen Kürt ulusalcılığı sözüne atıfla söylemeye çalıştıklarım o zeminlerde kuyrukçuluk yapanlaradır. Kürt ulusalcılığına doğrudan bir eleştir yapılmamaktadır. Kürt halkına yönelik bir tavır da zaten olamaz. Kuyrukçu ve sanalda Kürt sempatizanlarına şirin görümek adına kendileri gibi olmayan herkese ve her siyasi tavra ''Kürt halkına düşmanlar'' etiketi yapıştıranların bu ezberleri içinde bulundukları açmazlık nedeniyledir ve ciddiye alınır bir yanları da yotur, diyelim ve geçelim.)

Devam edilecekse, bugün dilimizden düşürmediğimiz bağımsız siyasi tavrı o dönemde de dilinden düşürmeyen TKP'ye karşı neden göstermediğimiz konusunda sanırım koca bir özeleştiriye ihtiyaç var. Liberallerin dümen suyunda Marksistlik ve enternasyonalistlik oynamaya çalışırken TKP'ye yönelik düşmanlığın ve bu düşmanlık sonucu içine girilen tutarsızlıkların haddi hesabı olmamıştır. Çok şaşırdığım bir örneğe de değinip geçeyim. Bir arkadaşımız TKP'nin burjuva sınırlar içinde siyaset yaptığını ve komünist adını alırken Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'yla proleter diktatörlük konusunu pazarlık konusu yaptığnı, gerekçe olarak tarihsel TKP'nin tüzüğünde proleter diktatörlüğün savunulduğu, Kemal Okuyan ve Aydemir Güler TKP'sinin tüzüğünde ise böyle bir tanımlamanın bulunmadığını hararetle savunmuş ve yazıp durmuştu Akıl almaz bir şeydi ve arkasından da legalliğe karşı olmadığını söylemeyi de ihmal etmemişti.

Dediğim gibi, sanalda benzer çok örnek var(dı). Onların söylemeye çalıştıklarına karşı kuyumcu terazisi titizliğinde olmanın da önemi ortada. Geçti gitti, o dönem bütün yanlışlıklarıyla kapandı gitti diyelim. Şimdi hem SF ve hem de EF kapandığı için umarım öyledir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 28.12.2021- 22:49


Katılıyorum... Bir dönem Ezilen bir halkın haklarını savunma adı altında Kürt ulusculuğu körüklendi ve söz konusu hareketin sempatizanlarının en radikal   milliyetçi eğilimleri bile meşrulaştırıldı... Suriye İç Savaşı'nda açık bir şekilde görüldüğü üzere, Kürt hareketinin giderek Amerikan emperyalizminin bir enstrümanı haline geldiği gerçeğini dile getirenler Kürt düşmanı olmakla itham edildi... Halbuki daha Suriye İç Savaşı'nın öncesinde 2003 yılında, Irak'ın işgali sırasında, Kürt hareketinin programında, ABD'nin Orta Doğu'ya yönelik demokrasi projesi selamlanmaktaydı... Yani Kürt hareketinin ekseni, daha 21. yüzyılın başında Amerikancı bir çizgiye savrularak gerici bir niteliğe kavuşmuştu... Bugün geldiğimiz noktada ise Kürt'e, Amerikan emperyalizmi tarafından biçilen rol, Suriye'nin kuzeyinde Amerikan emperyalizmine mayın eşşekliği yapmaktır ne yazık ki... Üstelik bu rol, kimi sol çevreler tarafından ne yazık ki savunulmaktadır. Neymiş, Stalin'de 2. Dünya Savaşı sırasında ABD ile ittifak yapmışmış... Ne cevap ama... Benim bildiğim Kürtler namuslu ve onurlu insanlardır. ABD tarafından kendilerine biçilen bu rolü kabul etmeyeceklerdir. Şunun anlaşılması gerekiyor, Kürt halkının çıkarı ABD'nin Suriye'de olduğu gibi emperyalist politikalarında figüran olmak değil, ABD karşıtı anti-emperyalist ve devrimci mücadelenin içerisinde yer almaktır. Kürt'e yakışanda budur...

Diğer yandan geçmişte Kürt hareketinin kuyrukçuluğunu yapanların hatasının bir benzerini bugün Amerikancı düzen muhalefetinin kuyruğuna takılanlar yapıyor. Umarım 2000'li yılların başında milliyetçi bürokrasiye ve askeri vesayete karşı Ak Parti ile ittifak yapmayı savunan ''Yetmez ama Evet''çi grubun düştüğü hataya düşmezler...





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.01.2022- 09:25


Diğer yandan geçmişte Kürt hareketinin kuyrukçuluğunu yapanların hatasının bir benzerini bugün Amerikancı düzen muhalefetinin kuyruğuna takılanlar yapıyor. Umarım 2000'li yılların başında milliyetçi bürokrasiye ve askeri vesayete karşı Ak Parti ile ittifak yapmayı savunan ''Yetmez ama Evet''çi grubun düştüğü hataya düşmezler...

Sn.proleter-devrimci, yazınızın bu kısmını biraz daha açabilir misiniz? Bugün ''Amerikancı düzen muhalefetinin kuyruğuna takılanlar'' kim ve nasıl yapıyorlar bunu sorusunu da boş geçmemeniz gerekirdi. Bu tür yorumlarda, bu tür iddiaların mutlaka altının güçlü bir şeklde doldurulması ve bu yüzden olabildiğince somutlaştırılması gerekiyor ki, hem yorumlayan ve hem de okurlar açısından konu daha anlaşılabilir bir hale gelsin. Olmayınca, bu konuya pek de dikkat edilmediğinde söylenmek istenen şey biraz havada kalıyor. Sizinki de biraz öyle olmuş. Örnekse bir dönem Kürt ulusalcılığına biat edenler, kuyruğuna takılanlar, solculuğun böyle bir siyasi konumlanıştan geçtiğini savunur ya da doğrudan olmasa bile böyle bir anlama gelebilecek şekilde bir çizgide yer alırlardı. Kuyrukçulukları da ondandı. Şimdilerde böyle bir siyasi çabanın olduğunu pek sanmıyorum, ya da ben rastlamadım, blmiyorum. Arada bir rastladıklarım, dün olduğu gibi bugün de HDP'nin peşinde ve sosyalizme demokratikleşme süreçleriyle varılacağından yola çıktıklarını anladığım çevreler. Belki HDK içinde olanlar denilebilir. Ama siz farklı bir yorumda bulunmaya çalışıyorsunuz.

Evet, en azından somutlaştırmaya çalışır mısınız?



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Solculuk, CHP ve HDP umut 11 10626 19.02.2015- 19:36
Konu Klasör Kolay solculuk umut 1 4323 04.11.2014- 17:20
Konu Klasör Dindarlar ve solculuk... umut 0 3374 02.06.2015- 11:17
Konu Klasör SOLCULUK-DEVRİM-KÜRTLÜK ahmetkayacı 3 3944 08.06.2015- 03:14
Konu Klasör Seçimler ve Müzakereci Solculuk* dayanışma 1 3101 05.04.2015- 16:57
Etiketler   Sol,   solculuk:,   Anlaşmazlık,   noktaları.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS