SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bir dönem kapandı mı?           (gösterim sayısı: 1.185)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 19.02.2022- 03:11


Bir dönem kapandı mı? - Metin Çulhaoğlu  

Günümüzde “kitlelerin durumuna” damgasını vuran başlıca olgulardan biri, sürekliliğin yerini kesintili süreçlerin, bütünlüğün yerini parçaların, tarihselin yerini güncelliğin almış olmasıdır.

 
Önce bu yazıdaki konumuz ne, onu kısaca anlatarak başlayalım:

Sosyalistler olarak bizim “teorimizin”, tarihsel ilkelerimizin ve doğrularımızın geniş halk kesimlerinde alıcı bulmasının temel belirleyeni, teorimizin ve analizlerimizin ne kadar doğru ve isabetli olduğundan çok, bunların insanların gündelik yaşantılarına değecek şekilde nasıl güncellendiği, nasıl yeniden yapılandırıldığı ve iletildiğidir.

Yepyeni bir şey söylemiyoruz. Marx, henüz gençken yazmıştı: “Teori, kitleleri kavradığında aynı zamanda maddi bir güç haline gelir.” (Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, 1844). Çok açıktır: Söz konusu olan, kitlelerin teoriyi değil, teorinin kitleleri kavramasıdır.

***

Demek ki, “teorimizin” kitleleri kavraması gerekiyor.

“İşte bu kadar” deyip geçemiyoruz. Çünkü önemli kimi sorular hemen gündeme geliveriyor. Örneğin, kitleleri kavrayacak teori, kurucuların zamanında söyledikleri ve bizim aynen alıp aktarmamız gereken temel doğrular külliyatı mıdır? Yani bunların güncellenmesi, daha önemlisi zamana ve ülke koşullarına göre özel olarak politikleştirilmesi hiç mi gerekmiyor? Sonra, “teori” kısmına tamam desek bile, bunun kavrayacağı kitlelerin durumu özel bir önem taşımıyor mu?  

Dikkat edilmişse yukarıda iki soru birbirine göre farklı düzlemlere oturuyor. Birinci soruda, teorimizin temel doğrularının nasıl güncelleneceği ve politikleştirileceği   tamamen pratik bir meseledir. Başka bir deyişle bunun önsel formülleri, hazır reçeteleri, geçmiş deneyimlere dayalı ve evrensel geçerlilik taşıyan yerleşik kalıpları olamaz. Evet, temel doğrular analizlerimizde bize yol gösterir, doğruda durmamızı sağlar; temel doğruların güncellenmesi ve politikleştirilmesi ise yeni girişimleri, denemeleri ve deneyimleri, kısacası pratiği gerektirir.

İkinci soruda ise durum daha farklıdır: Mutlak kesinlik ve doğruluk taşımasa da “kitlelerin durumuna”; özlemleri, tepkileri, arayışları, vb. dahil deyim yerindeyse “ruh hallerine” ilişkin analizler yapılabilir, gözlemlerde bulunulabilir ve kimi çıkarsamalara ulaşılabilir.

Dediğimiz gibi, bu gözlemlere ve çıkarsamalara mutlaklık ve kalıcılık atfedilemez. Ancak, en azından bir başlangıç olarak kimi gözlemlere değinilmesinde sakınca yoktur.

Türkiye’deki güncel durumdan hareketle bunlardan birkaçını aşağıda anlatmaya çalışacağız.

***

Birinci gözlem: Bugün Türkiye’de “Z kuşağı” tespitlerinde kimi kültürel, vb. doğrular olabilir. Ancak, iş siyasete ve siyasal yönelimlere geldiğinde ortada “Z kuşağı” denebilecek apayrı bir kategori olduğunu sanmıyoruz. Dana doğrusu, bugün Türkiye’de siyasal duyarlılıklar söz konusu olduğunda en gençlerden 50 yaş civarına kadar olanların, adına “kuşak” demesek de pek çok ortak özelliğe sahip bir nüfus kategorisi oluşturduğunu düşünüyoruz.

“Siyasi” sonuç: Teorinin güncellenmesinde ve politikleştirilmesinde bu nüfus kategorisini kendi içinde ayrıştırıp öyle hareket edilmesinin gereği yoktur. Bugün 20 yaşında olanlarla 50 yaşına gelenlere aynı güncelleştirilmiş ve politikleştirilmiş söylemler ve mesajlarla hitap edilmesi mümkündür. Siyasette bundan ötesini zorlamak gerçekten “nabza göre şerbet” olur.

İkinci gözlem: Türkiye’nin değil, ama Türkiye sosyalist hareketinin belirli bir dönemi artık kapanmış sayılabilir mi?   Belirli açılardan bakıldığında böyle olduğunu kabul etmek gerekiyor. Örneğin, bir zamanlar belirleyici olabilen, Sovyetler Birliği’nin ne olduğu ve sonunda neden çözüldüğü, 3. Enternasyonal (1919-1943) döneminin muhasebesi, Çin-Sovyet çatışmasında ya da Türkiye’de 1960’ların milli demokratik devrim/sosyalist devrim tartışmalarında hangi tarafa hak verilmesi gerektiği gibi başlıklar “kitleler” açısından hiçbir önem taşımaması bir yana “kadrolar” açısından da ayrıştırıcı önemini çoktan yitirmiştir.

Gerçi sadece bu değil, ama bir dönemin artık kapanmış olduğunun göstergelerinden biri sayılmalıdır.

Siyasi sonuç: Dünya sosyalist/komünist hareketinin tarihsel tartışmalarını günümüze taşıyıp bunlardan bir şeyler çıkarmaya çalışmanın herhangi bir karşılığı yoktur.

Üçüncü gözlem: Günümüzde “kitlelerin durumuna” damgasını vuran başlıca olgulardan biri, sürekliliğin yerini kesintili süreçlerin, bütünlüğün yerini parçaların, tarihselin yerini güncelliğin almış olmasıdır.

Günümüzün bir gerçekliğidir; kendiliğinden bozulup “eski duruma” dönülmesi de mümkün görünmemektedir.

“Siyasi” sonuç:   “Ne güzel işte” denebilecek bir durum değildir; sosyalist özneleri zorlayan ve daha da zorlayacak olan bir durumdur. Bu durumda yapılması gereken, daha doğrusu yapılabilecek olan, pusulayı şaşırmadan ortaya çıkabilecek her konuya, gündeme müdahil olmaya çalışmak, böylelikle başka yerde olmayan sürekliliği öznel olarak yaratmaktır.

Bu “öznel” sürekliliğin yarın bir gün kendi dışına taşıp oralara da bir süreklilik ve bütünlük anlayışı kazandırması pekala mümkündür.  

https://ilerihaber.org/yazar/bir-donem-kapandi-mi-137081



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.02.2022- 01:03


''Sosyalistler olarak bizim “teorimizin”, tarihsel ilkelerimizin ve doğrularımızın geniş halk kesimlerinde alıcı bulmasının temel belirleyeni, teorimizin ve analizlerimizin ne kadar doğru ve isabetli olduğundan çok, bunların insanların gündelik yaşantılarına değecek şekilde nasıl güncellendiği, nasıl yeniden yapılandırıldığı ve iletildiğidir.

Yepyeni bir şey söylemiyoruz. Marx, henüz gençken yazmıştı: “Teori, kitleleri kavradığında aynı zamanda maddi bir güç haline gelir.” (Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi, 1844). Çok açıktır: Söz konusu olan, kitlelerin teoriyi değil, teorinin kitleleri kavramasıdır.''


Çulhaoğlu'nun hitap ettiği kesimin daha çok politik örgüt ve partilerin siyasi yaklaşımlarına ilişkin olduğunu söylemek mümkün. Bu yaklaşıma ben de katılıyorum. Dahası buraya aldığım iki paragrafı bir dönem sözde sol ve   sosyalist forumlardaki iklimle de ilişkilendirmek mümkündü. Hatırlıyorum, kimileri sosyalist tavrı/siyaseti internette buldukları kimi alıntıları sürekli yinelemek ve bir ezbere dönüştürmek olarak algılıyordu. Örnekse, özellikle UKKTH konusunda Lenin'in kimi alıntılarına gözlerini kaparlarken, kimi sözlerini bir ezbere dönüştürürler, Kürt ulusalcılığının hemen hemen tüm siyasetlerine biat ederler ve biat etmeyenleri de ( başta TKP) ulusalcı, sosyal şoven, neo-faşist olarak damgalarlardı. Çok var bu tür örnekler; yeri gelirse konuşulabilir.

Tersi örnekler de var. Kimileri de Marksist ve Leninist ustaların söylediklerinin üzerinden çok zaman geçti, çok şey değişti, artık teoriyi eskisi gibi ortodoksça savunmanın doğru olmayacağını ileri sürerler ve kendilerini sosyalist, komünist ve hatta Marksist olarak tanımlamaya devam ederek teorinin reddine kadar   varan bir değişimin gerekliliğini savunurlardı.

Hiç kuşku yok, içinden geçtiğimiz sürecin özellikleri bu konuda belirleyici oluyordu.Özellikle Kürt ulusalcılığının yükselişiyle solun gerilemesinin toplumda yarattığı etkiyle, liberalizmin   bu dönemdeki artan basıncı da bu iki siyasal(!) tavra ilgiyi arttırıyordu.

***
Şunu söylemek isterim, verdiğim iki tür örnekle de tartışmışımdır. Ama altını kalınca çizeyim, Marksizm adına Marksist doğruların, Marksist teorinin değişmesi gerektiğini ileri sürenler ve bunu bazen Marksizmin reddine kadar vardıranlar, kimi zaman insanı saç baş yolduracak hale getirseler de, diğerlerinden, yani Marksizmi bir ezbere dönüştürerek savunmaya çalışanlardan çok daha samimi gelmiştir bana. Nedense, böyleydi. Çünkü doğru yanlış, inandıkları bir şeyi savunuyorlar, belli açıklamalarda bulunuyorlar ve bunu yaparlarken de gerçekten samimi oldukları konusunda inandırıcı olabiliyorlardı. Bana öyle geliyordu, söylemeye çalıştıklarını kerameti kendinden solculuk olarak tanımlasam da, gerçekten samimiydiler, kurdukları cümlelere bir içtenlik yansıyordu.

***

Kalabalık olmaya ihtiyacımız var. Sosyalizmin kitlelerle buluşmasına ihtiyaç var. Bunun yolu ( parti yönetimlerinden bağımsız söylüyorum) sosyalizmin ezberlenmesi ve bu ezberleri yerli yersiz yinelemekten geçmiyor. Egolarımızı tatmin ederiz belki, belki kişisel doyuma da ulaşırız ama o kadar. Bu durum bir kişisel fayda sağlıyorsa, faydası da o kadardır. Bu yolla ne sosyalizme bir katkı sağlanabilir ve ne de kiteyle aramızda bir temas noktası kurulabilir. Bu yüzden Metin Çulhaoğlu'nun buraya astığım iki paragrafını içselleştirmekte yarar var. Özellikle şu cümle: Önemli ve gerekli olan '' ...teorimizin ve analizlerimizin ne kadar doğru ve isabetli olduğundan çok, bunların insanların gündelik yaşantılarına değecek şekilde nasıl güncellendiği, nasıl yeniden yapılandırıldığı ve iletildiğidir.''

Kerameti kendinden menkul arkadaşlar içn söyleyeceğim şey, samimi olduğunuza inanıyorum ama o zamanlar da çok yinelediğim bir cümleydi, Marksizmi, teoriyi ve hatta Lenin'i inkar ederek Marksist olunamaz.




Bu ileti en son melnur tarafından 26.02.2022- 01:16 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Demirtaş'ın sağlık durumuna ilişkin açıklama: 26 Kasım'da bilinci kapandı... melnur 8 2646 16.12.2019- 18:42
Etiketler   Bir,   dönem,   kapandı,  
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS