SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Aydemir Güler: TKP en iddialı, cesur ve olgun olduğu dönemdedir...           (gösterim sayısı: 460)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 11.09.2022- 03:50


Aydemir Güler: TKP en iddialı, cesur ve olgun olduğu dönemdedir

Bugün 102. yaşını kutlayan Türkiye Komünist Partisi'nin Parti Meclisi üyesi Aydemir Güler, soL'un sorularını yanıtladı.

VOLKAN ALGAN

Resim Ekleme

Türkiye Komünist Partisi 102 yıl önce bugün Bakü'de kuruldu. Bir asrı geride bırakan parti eşitlik ve özgürlük mücadelesine devam ediyor.

TKP'nin için doğduğu kuruluş dönemindeki özgün koşullar, partinin siyasi-ideolojik karakterinin şekillenmesinde birinci dereceden rol oynadı.

Neydi o koşullar ve TKP'yi nasıl etkiledi? Bugüne ne devretti?

Sorularımızı Türkiye Komünist Partisi Parti Meclisi üyesi Aydemir Güler yanıtladı:

Türkiye Komünist Partisi 10 Eylül 1920'de Bakü'de kuruluyor. Buradan başlayalım mı, neden ülke toprakları dışında kuruluyor TKP?

TKP’nin ön birikimi ülkenin içinde de var. Osmanlı sosyalizmi var, ülkenin büyük bataktan çıkış yolunu arayan ilerici aydınlar var, Avrupa’da eğitim görürken devrime tanık olan gençler var, emperyalist saldırgan karşısında Anadolu topraklarının Rus Devrimi’yle girdiği tarihsel çıkar ortaklığı, bunun yarattığı Bolşevizm sempatisi var. Bunların hepsi Türkiyelidir.

TKP kuruluşuna imza atan kadro ise İttihatçıların baskısı karşısında siyasi mülteciliğe mecbur kalan Mustafa Suphi ve zaman içinde şekillenen ekibinin, kendilerini Devrim Rusya’sında bulan Osmanlı savaş esirleriyle buluşmasından çıkmıştır.

Milliyetçi ve kurtuluşçu aydın Mustafa Suphi Bolşevikleşir, partili olur. Rus Devrimi’nin zaferi için mücadeleye katılırken bir gözü hep Anadolu’dadır. Örgütlenirler ve Anadolu’daki solcu devinimle bağlantı kurarlar.

10 Eylül 1920’de Bakü’de Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen kurucu delegeler buluşmuştur. Parti kurulmadan çok önce hedefin ülkeye dönmek ve Kurtuluş Savaşı’nda işçi ve köylülerin cephesini kurmak olduğu bellidir.

Böyle bir başlangıcın partinin karakterine nasıl bir etkisi oluyor sizce?

Osmanlı sosyalizmi yarım kalmış bir sosyal-demokrasi olarak görülebilir. Osmanlı’nın sanayi devrimi havzası bugünkü Yunan Makedonyası’nda etkindir. İmparatorluğun kalbi İstanbul’da, işçi sınıfı içinde etkili örgütlenmeler vardır. Çok uluslu toplumun aydınlanmadan nasibini en çok almış kesimi olan gayrimüslimler arasında sosyalizm etkilidir. Ancak Avrupa tipi bir sosyal-demokrat gelişim yaşanmayacaktır.

Başta aynı süreçte ülkenin bölünmesi, farklı ulusların siyasal platformlarının da ayrışması nedeniyle. Ülke parçalanırken sol da parçalanır. Doğal olarak Balkan coğrafyasının devrimci, komünist hareketlerinin doğuşunda ve gelişiminde Osmanlı sosyalizmi kaynaklı unsurlar göze çarpıyor.

Türkiye’de ise komünist bir kanadın sosyal-demokrasiyle hesaplaşmasına gerek kalmıyor. Komünizm bizde anti-emperyalist ulusal kurtuluş platformuna doğar. Savaş ve göçlerle işçi sınıfı kan kaybederken, başka bir karakter şekillenir.

TKP en baştan anti-emperyalist ve yurtsever, saltanat ve hilafet karşıtı, laik bir aydınlanmacı harekettir. Tabii ki bu özellikler aynı zamanda bir rekabetin konusudur. Ulusal kurtuluş platformunda başka akımlar da var. TKP’yi ayırt eden Marksist-Leninist bir formasyonla yola çıkması ve işçi sınıfına, yoksul köylülüğe yönelmesi…

Bakü'de sadece komünistler yok tabii. Dünyadan çok sayıda ulusal hareketin temsilcisi de orada. Ankara'nın da, Envercilerin de Bakü'ye katıldığını, yakından takip ettiğini biliyoruz. TKP ve Anadolu'daki Kurtuluş hareketi arasında bir temas oluyor mu Bakü'de, öncesi ya da sonrasında?

Evet, 10 Eylül’deki kuruluş kongremizin öncesinde Doğu Halkları Kongresi toplanıyor, yine Bakü’de. Komintern’in organizasyonunda Sovyet Devrimi ile ittifak ilişkisine girebilecek Doğulu unsurlar yer alıyor. Türkiye’den de esasen andığın iki hareket konuyla ilgili. Kemalistler ve Enverciler. Hatta Enver Paşa Bakü’de 1920’nin yaz başında, Mustafa Kemal ise Ankara’da komünist fırka kurduruyorlar kendi adamlarına.

Bu biraz da dönemin ideolojik yoksulluğunu, pragmatizmi de gösterir. Burjuva devrimcileri, komünist parti denen şeyi Anadolu mücadelesi ile devrimci Rusya arasındaki halka olarak düşünmüş olmalılar.

Kısa süre içinde Bakü’de Mustafa Suphi liderliğinde ve Türkiye’den katılımlarla partinin yolu açılacaktır. Ankara’da ise komünistler Meclis’te sayıca az ama politik olarak etkili bir ekip olarak şekillenecek, Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası olarak örgütleneceklerdir.

Suphi’lerin esas projesi Parti’yi Ankara’ya taşımak, mülteci konumundan sıyrılmak, ülke siyasetinde etkin olabilmek, komünist grupları birleştirmek, emekçi halkı savaş ve devrime katmaktı.

Yolculuk için Milli Mücadele liderliğiyle elbette temas kuruyorlar. Kafkasya ve Doğu Anadolu’da koşulların uygun hale geleceği an bekleniyor, yolculuğun güvenli organizasyonu tartılıyor, Komintern ve Doğu Şurası, yani Bolşevik Parti liderliğiyle anlayış birliği oluşturulmaya çalışılıyor, Ankara ile sağlıklı bir diyalog kurulması deneniyor…

TKP'lilerin Anadolu'ya geçme, ulusal mücadeleye katılma planını olgunlaştırmaları nasıl bir değerlendirmenin sonucu oluyor? Bu karara Sovyetlerin ve Ankara'nın tepkisi hakkında neler söylersiniz?

Mustafa Suphiler, Rusya Türk ve Müslümanları arasında çalışma yürüten bir Bolşevik organı olmayı tercih edebilirlerdi. Bu görevi heyecanla yerine getirdiler, ama Türkiye’ye ilişkin güçlü bir tezleri vardı. Mücadele ulusal kurtuluş olarak kalmamalı, toplumsal kurtuluşa taşınmalıydı. Yoksa kazanımların kalıcı olması mümkün olmayacaktı. Bu çok doğru bir tezdir. Mustafa Suphi’nin entelektüel ve politik kalitesini, Leninizmi kavrayışını bize kanıtlar.

Bolşeviklerin pratik tutumu farklı oldu. Devrimin üstündeki kuşatmanın Karadeniz ve Kafkaslardan kırılması için emperyalizmin Anadolu’da yenilgiye uğratılması gerekiyordu. Bu nedenle Ankara’yı mali, askeri ve siyasi olarak var güçleriyle desteklediler. Komünist bir hareketin, Mustafa Kemal tarafından Moskova’nın uzantısı olarak görülmesinden, bu hareketin Ankara-Moskova hattına gölge düşürmesinden haklı olarak endişe ediyorlardı.

TKP Merkez Komitesi içinde de bu kaygıları paylaşanlar vardı. Suphi ve İstanbul grubundan gelip partinin genel sekreterliğini üstlenen Ethem Nejat’ın yaklaşımları ise açıktır. Türkiye devriminin kaderi hakkında karar yetkisi TKP’dedir. Bolşevik Parti’nin kaygılarını anlamaktadırlar, ama büyük bir kriz ve hesaplaşma yaşayan ülkeye dönmemek kategori dışıdır.

Ankara ise bir taraftan İstanbul’da ajanlaştırılmış saltanatı tamamen etkisizleştirmiş olmadığı gibi, direniş hareketlerinin kaynaklarının eski İttihatçı yapılar olduğu da açıktır. İşgale karşı mücadelenin başarısının ön koşulu hareketin kendi içinde hegemonyasını tesis etmesiydi. Zayıf bir önderliğin zorlu işin altından kalkması mümkün olmazdı. Ankara’nın bu kaygılarla kendi soluna da olumsuz baktığı açıktır.

Kemalist merkezin otoritesini tartışmalı hale getirecek bir sol kanat istenmemiştir. 1920 Eylül’ünde Meclis’te Dahiliye Vekilliği seçimini kazanan İştirakçi vekil Nazım Bey’in istifaya zorlanmasından 1921’de Mustafa Suphi’lerin imhasına, Çerkez Ethem kuvvetlerinin tasfiyesine, Mustafa Kemal’in kendi kurdurduğu komünist partiyi kapattırmasına ve Halk İştirakiyun’un yasaklanmasına kadar bir dizi gelişmenin sonucunda sola açılan damarlar kapatılmış oldu.

Karadeniz'deki trajik son, komünizmin Anadolu'daki macerasının bittiği anlamına gelmiyor tabii. Ulusal mücadele yıllarında komünizm (Bolşevizm demek daha doğru belki) nasıl bir seyir izliyor?

Elbette 28 Kanunusani katliamının kime yaradığı belli. Kimin tarafından organize edildiği ise belirsizliğe mahkûm. Olay bin bir zorlukla kurulan partinin, önderliğinin yok edilmesi yoluyla tepeden tasfiyesi oluyor.

Bakü’deki Dış Büro etkisizleşiyor. Ankara’da anti-komünist bir hava esiyor ve örgütlenme giderek zorlaşıyor. İstanbul’daki Şefik Hüsnü örgütü ise işgal koşullarında çalışma yürütmektedir. 1921’den itibaren geriye düşüş gözlemliyoruz. İstanbul Komünist Teşkilatı ve Halk İştirakiyun Fırkası’nın çabaları, artık Kurtuluş Savaşı’nın içinde bir işçi-köylü cephesi açma çerçevesinde, işgale karşı kavganın sosyalist devrime taşınmasını öngören program açısından anlamlandırılamaz.

TKP “Kuruluş” dönemini kaybetmektedir. Ancak bu yıllardaki politik konumlanış köklüdür. Türkiye’de solculuk yurtsever, laik, cumhuriyetçi olmuş, işçi sınıfını temel almayı kılavuz bellemiş, Sovyet sosyalizminin kardeşi olarak konumlanmıştır. Bu kuruluş karakteristiklerinin yanında Mustafa Suphi’lerin programının fazla mı iddialı olduğunun tartışılmasının anlamı ise bence yoktur.

TKP’nin kuruluşunda başka akımların destekçisi, Moskova’nın sözünü tartışmayıp, politik sınırlarını zorlamayan, mütevazı veya sünepe bir parti olması yerine iddialarının gerçekçiliği de zorlaması iyi olmuştur…

TKP artık yüz yaşını geride bırakmış ülkenin en eski partisi. Ama bu yüz yıllık tarihte biz en çok hala kuruluş yıllarını ve milli mücadele dönemindeki TKP'yi ve komünizmi tartışıyoruz, hem teorik hem siyasi açılardan. Sizce bu neden böyle?

Çünkü birincisi çok haklı çıktık. Türkiye burjuvazisi anti-emperyalist zaferin ve aydınlanmacı cumhuriyetin arkasında duramadı. Çok erken sattılar. Öyle ki, tarihsel ilerleme ve kazanımları ikirciksiz, aralıksız savunan bu ülkede komünistler oldu. 1930’larda, 1940’larda böyledir.

İkincisi de solun kimlik kartından bu özelliklerin kazınması için çok uğraştılar. Başka operasyonlar bir yana, AKP döneminde solu emperyalizmin işbirlikçisi, dinci gericiliğin aklayıcısı haline getirmek için yapılanlar çok taze. Ama hem kökler sağlamdır; hem de bu tür girişimlere pabuç bırakmayacak bir birikimimiz olduğunu gösterdik.

Partinin tarihine bakarken sizce doğru yöntem ne olmalı? Çünkü TKP'nin kendi tarihi kadar, bu tarihe nasıl yaklaşıldığı da tartışma konusu. Bu konularda kalem oynatanların birçoğunun 'not verme' refleksiyle hareket ettiğini görüyoruz. Gözümüzü nereye dikmeliyiz bu tarihe bakarken?

Tarih ile bugünü nasıl ayıracağımızı bilmiyorum. Daha doğrusu bugüne ve yarına bakmayanlar, sol açısından kaybedilmiş sayanlar neden geçmişi kavramaya çalışsın? Nostalji mi, askerlik hatırası gibi bir şey mi? Gelecekten umudu olmayanların bugünkü mücadelemizi eleştirmeyi de bırakmalarını öneririm. Yormasınlar kendilerini. Biz, varsa onların geçmişimize kattıkları değerleri unutmayız, haksızlık etmeyiz, merak etmesinler. Çünkü kişilerin bir önemi yok, bugünkü mücadele geçmiş emeklerin, fedakarlıkların içinden süzülüp geldi.

Not vermek katkıda bulunmaktan sakınmak anlamına geldiği için yanlış, kibirli bir tutum. Yoksa TKP’nin kendini eleştirme kültürü son derece yüksektir. Dışarıdan çok belli olmaz bu; olmasın da. Çünkü demokratik bir fotoğraf çektirmek için değil, en iyisini, en doğrusunu bulmak için kendimize karşı acımasız davranmayı seçiyoruz. Sonra yapabileceğimizin en iyisi, en doğrusu olduğuna inandığımız kararların, politikaların arkasında sımsıkı saf tutuyoruz.

Bugün tarihten süzülüp gelir, ama tarihe bugünden ve gelecekten bakılır. Geleceğimizin aydınlık olduğuna inanmak ve bunun mücadelesini vermek, aslında basbayağı bir tarihe bakış yöntemidir.

Bugüne gelirsek 102 yaşını geride bırakan TKP bugünün mücadelesine neyi devretti ve bugün Türkiye'de neyi temsil ediyor?

Türkiye büyük bir kırılmaya gidiyor. Bağımsızlığın, cumhuriyetin, laikliğin altını oyan kapitalizm ülkeyi enkaza çevirdi. Bu süremez ve bir hesaplaşma kaçınılmaz. Biz bu değerleri onlarca yıllık mücadelenin birikiminden aldık, yok edilmelerine izin vermedik, sahip çıktık ve güncelledik. Kırılma dedim; bu işçi ve emekçilerin hesap sormasına dönüşmeli. Bu hesaplaşma ise örgütlü biçimde yapılmalı. TKP 2022 Eylül’ünde bunun hazırlık üssüdür. Zamana karşı yarışıyoruz, hazırlıklarımızı tamamlayacağız. TKP tarihinde en iddialı, en cesur ve en olgun olduğu momenttedir.

Son olarak, TKP Tarihi çalışmasının 2. Cildi yayınlandı, hayli ilgi de çekti, tartışıldı. 3. Kitap ne zaman hazır olacak?

Yepyeni keşiflerde bulunmaya değil, sol bir geleceğe inananların geçmişi öğrenecekleri bir temel kaynak oluşturmaya baktık. Polemikten, sübjektivizmden, belge yığmaktan uzak durmaya çalıştık. Bir tür nitelikli, basite kaçmayan, okuması ve anlaması da emek isteyen, ama ders kitabı…

Sol tarih hakkında çok tez, belge ve anı var, ama temel kaynak yok Türkiye’de. Bu boşluğu partinin kendisinin kapatması gerekirdi elbette. Doğrusu budur.

Kronolojide bugüne yaklaştıkça tarih yazımının işi zorlaşıyor elbette. Ama üçüncü kitabın planlanandan gecikmesindeki sorun bu değil. Tarih çalışmasını işi sadece bu olanlar, bir akademik üretim olarak yapmıyorlar. Çok dinamik, çok heyecan verici bir mücadele döneminin içinden geçiyoruz… Yani Parti, tarih kitabı yazarken bir yandan da tarih yapıyor!

Elbette gecikmenin mazereti olmaz. Şu ara üçüncü kitabımız yazım aşamasında. Tarih vermeyeyim, ama çok kalmadı. Esas olarak 1960-1980 aralığını ele alıyoruz.

Sonra TKP’nin tasfiyesini ve yeniden kuruluşunu sunacak olan son cilde geleceğiz.

https://haber.sol.org.tr/haber/soylesi-aydemir-guler-tkp-en-iddiali-cesur-ve-olgun-oldugu-donemdedir-347995



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ekim'in intikamı-Aydemir Güler melnur 6 4408 30.10.2019- 10:21
Konu Klasör Yine bir Aydemir Güler yazısı üzerine... melnur 0 76 03.02.2024- 07:51
Konu Klasör Aydemir Güler'in gündeme ilişkin görüşlerine dair... melnur 4 1426 11.12.2021- 05:53
Konu Klasör Cesur bir adam: Ernesto Che Guevara dayanışma 0 4011 05.01.2016- 12:56
Konu Klasör O Cesur Yürekte Yüzlerce Aslan Yatar - Serdar Yıldırım Serdar102 3 529 02.02.2023- 21:11
Etiketler   Aydemir,   Güler:,   TKP,   iddialı,   cesur,   olgun,   olduğu,   dönemdedir.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS