SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sosyalistlerin cevapları...           (gösterim sayısı: 717)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 19.09.2022- 20:14


Sosyalistlerin cevapları...-MELİH PEKDEMİR


Her seçim sürecinde, şu soru mutlaka sorulur veya akla gelir veya akla getirilir: Sosyalistler seçimlerde neden fazla oy alamazlar?

Sosyalistler de hep benzer cevapları vermek zorunda kalırlar. Seçimlerde oy kazanmak önemlidir ama sosyalist siyaset bakımından en önemli şey değildir. Çünkü sosyalistler milliyetçilik ve dincilik üzerinden değil emekçi sınıflar, ezilenler için siyaset yaparlar. Millî ve dinî hareketler ise tarihsel bakımdan da zaten kolayca kitleselleşebilme potansiyeli taşırlar. Çünkü bu hareketlere aidiyet “doğuştandır”, öyle söylenir. Fazla bilinç gerekmez. Oysa sınıf hareketlerine ait olmak için asgari bir bilinç ya da farkındalık mutlaka zorunludur. Gerçi bu konuları daha önceleri de yazmış olmalıyım.

İşte ‘Sosyalist hareket mesela neden AKP gibi ya da hatta HDP gibi kitleselleşmedi?’ sorusu bu bakımdan saçma bir sorudur. Sınıf hareketlerinde, millî ve dinî duyguları aşmak ve bu aşkınlık halinin bir devamı olarak zulmün ve sömürünün asıl kaynağını görebilen farklı bir bilinç düzeyine erişmek lazımdır.

***
Peki ama sosyalistler oy almak uğruna seçmenleri “ikna edebilmek” için dinsel ve milliyetçi argümanlara azıcık sahip çıksalar ne olur? Yani başarının tanımını değiştirip o yönlerde bükebildikleri ölçüde daha fazla “başarılı” sayılabilirler mi? Elbette hayır. Çünkü bu tür “başarılar” sosyalizmin yerine milliyetçiliği veya dinselliği ikame etmekten başka anlam taşımaz. Sosyalistler oy almak uğruna kendileri olmaktan vazgeçemezler.

Sosyalistlerin siyaseti, öncelikle sömürüye ve zulme karşı emekçi sınıfın bilinçlenmesidir.

Sosyalistlerin asıl siyaseti, demek ki (Kürt-Türk fark etmez) milliyetçilerin ve İslamcıların başardığını başarmak değil, tersine insanları din ve millet formatı dışındaki sahici özgürlüğe sevk edebilmektir.

Sosyalistlerin hedeflerinin zor olmasının sebebi çok basittir: Emekçiler yeterince örgütlü ve bilinçli değiller; başka bir deyişle örgütlenmeleri, bilinçlenmeleri önünde sermaye sınıfının koyduğu sistematik (ideolojik, yasal, fiili vb) birçok engel var. Sınıfsal bakımdan Kürt ve Türk, Alevi ve Sünni emekçiler aynı safta olmak zorundalar, ama olamıyorlar; çünkü karşılarında kendileri için din, milliyet gözetmeden sermaye çıkarları etrafında yek vücut haldeki bir oligarşi, onları milliyet ve dinsel kimlikleriyle bölmeyi ve böylece rahatlıkla kendilerine tabi kılmayı beceriyor.

Unutmayalım, AKP Genel Başkanı sermayeye güvence verirken 15 Temmuz’u tarihe bir de şu vecizeyle geçirmişti: “Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki, ‘Hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.’ Ee bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” Aynen böyle demişti. Başka ne diyecekti ki.

***

Sıklıkla sorulan bir başka soru da şudur: Sosyalistler seçimlerde neden CHP veya HDP çatısı altında değiller ya da en azından onları doğrudan desteklemiyorlar? Cevabı yukarıdaki paragraflarda yer alıyor. Ama şunu da ilave etmek lazım ki diğer önemli hususlar yanı sıra bağımsızlık ve laiklik hassasiyeti de çok önemlidir. Uzun süredir ağzına laiklik kelimesini alamayan Kılıçdaroğlu samimi bir NATO muhibbi değil midir? HDP yöneticileri de laiklik kelimesine mesafelidir ve özellikle Ortadoğu siyaseti bağlamında Amerikan emperyalizmine ses çıkarmaz bir noktadadır. ABD himayesindeki PYD siyasetine destek vermekte ve “Kürtlerin Birliği” hedefine odaklanmaktadır. Bir vakitler HDP çatısı altındaki “sosyalizan unsurlar” (ifade bir HDP’liye aitti) sosyalistlere dönüp “Türklerin birliğine önem veren CHP çekiminden çıkmak lazım” derken, Kürtlerin birliği davasında hangi ideolojinin çekim alanına girmişlerdi, anlayamamıştık. Her neyse, yöneticileri cezaevinde olan bir harekete yönelik pozitif ayrımcılık anlayışıyla eleştiri dozunu elbette en alt seviyede tutmaya devam edeceğiz. Ama elbette sosyalistlerin HDP’ye mesafeli olunca CHP yanlısı, CHP’ye mesafeli olunca HDP yanlısı sayılması saçmalıktan ibarettir demeyi sürdüreceğiz.

Yine tabii ki bütün bu mesafe ve eleştirel tutum şu tercihi değiştirmeyecektir: Sosyalistler elbette faşizme karşı CHP ve HDP muhalefetine köstek olmayı akıllarından bile geçirmezler. Saray rejimine son verilmelidir. Nokta. Sosyalistler üstelik CHP’li ve HDP’li seçmenlerle mücadele birliğine daha çok önem verirler. Neden?

Çünkü Millet İttifakı iktidara gelse de muhalefette yine sosyalistler olacak. Çünkü sosyalistlerin devrimci muhalefeti sömürü düzenini kökten değiştirmek için devam edecek.

https://www.birgun.net/haber/sosyalistlerin-cevaplari-403130



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.12.2022- 08:51


Sosyalistler elbette faşizme karşı CHP ve HDP muhalefetine köstek olmayı akıllarından bile geçirmezler. Saray rejimine son verilmelidir. Nokta. Sosyalistler üstelik CHP’li ve HDP’li seçmenlerle mücadele birliğine daha çok önem verirler.

Melih Pekdemir çok açık yazmış. Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ve HDP ile bir günlük ittifak yapmak, saray rejimini iktidardan edebilmek için bu mücadeleyi öne çıkarmak ne HDP'li ve ne de CHP'li olmaktır. Solcuların, sosyalistlerin kaçamayacakları bir görev ve sorumluluk budur. Dahası sosyalist olmak sadece herşeyin sosyalizmde güzel olacağını söylemeye çalışmak da değildir. Güncel olanı kapsamayan bir sosyalizm propagandası ne kadar samimi duygu ve düşüncelerle yapılıyor olursa olsun eksiktir, yarımdır ve hatta yanlıştır.

Türkiye günlerdir 6 yaşındaki bir bebeğe dinci bir yobaz tarafından yaşatılan ahlaksızlığı tartışıyor. Unutulmamalı bu yobazlık bireysel bir hata değildir. Topluma giydirilmek istenen gerici bir ideolojinin en doğal sonuçlarından biridir ve başka da bir şey değildir. Bu gericiliği, bu yobazlığı, bu saray rejimini, bu dinci faşizmi somut bir karşıtlığa dönüştürmeden ve ilk seçimde de karşılığını almadan bu ülkede sosyalizmi bir adım öteye taşıyabilmek mümkün değildir. Çağdaşlığın, aydınlanmanın, sosyalizmin ayaklarını yere bastığı zemini ortadan kaldırmaya yönelik bir gerici tehdit en çok kadınlarımızı ve çocuklarımıza yönelmektedir. Herşey bir yana kadınsız ve çocuksuz bir toplum idealine karşı mücadele etmeyen, edemeyen bir sosyalist güncellik olamaz, olmamalı. Devekuşu misali başını kuma gömmek ve küçük siyasi çıkarları öne çıkararak güncel olanı ıskalamak bir solcunun, bir sosyalistin kabullenebileceği bir siyasi pozisyon değildir. Zaman hiçbir şekilde sol hamaset zamanı değil.

Dinci gericiliği iktidardan etmek için somut bir mücadele hattının ardında pozisyon almayan bir solcu mu olurmuş! Böyle bir iddiayı dillendiren ve böyle bir mücadeleyi yeğlediğini söyleyen birileri varsa amacı da ne olursa olsun sadece sol hamaset yapıyordur ve yaşanan gerçekliği bir şekilde kaybetmiş demektir.



Üzücü ama gerçek de bu.




Bu ileti en son melnur tarafından 14.12.2022- 08:53 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.12.2022- 01:20


Sürekli olarak ''bir günlük ittifak'' deyip duruyoruz. Aslında bu terimi siyasete ve benim dilime TİP Genel Başkanı Erkan Baş soktu. Sandık günü muhalefetin adayını Cumhrbaşkanı Erdoğan karşısında desteklemek anlamında kullanmıştı bu sözü ve yerden göğe kadar haklıydı. Evet, sosyalistler için cunhurbaşkanlığı referandumunda sosyalistlerin aday göstermek gibi bir hataya düşeceklerini düşünmüyorum. Zaman geçtikçe TKP'nin bu yönde bir karar almaması da bir başka sorun; üye ve sempatizan kitleyi hatalı yönde koşulluyorlar. Son anda ''süreci okuduk ve istemeye istemeye de olsa 6'lı masanın adayını destekleme kararı aldık'' demesi bile pek işe yaramayacaktır. Sanal medyada o kadar çok örneğine rastlıyoruz ki, ''komünistler burjuva adaya oy vermezler''den tut, seçmece karpuz misali ''o olursa oy vermem, bu olursa düşünürüm'' demeler...

Yaşanan sürecin hala bilincinde değiliz. Bu sanal medya çıktı çıkalı, birilerinin egolarını tatmin aracına dönüştü. Cemaatlerin ve tarikatların bu kadar etkin olduğu toplumsal ve siyasal yaşamımıza bu kadar dahil olduğu bir dönem hiç yaşanmadı bu ülkede. İlk kez oluyor ve ilk kez diyanetin fetva vermediği bir alan kalmadı. Bu kadar mı? Ekonomik krizi, işsizliği, yoksulluğu, pahalılığı geçtik, şu keyfi kararlara içeri tıkılanlara, hakettiği görevleri yapamaz hale gelenlere bakın. HDP'nin neredeyse belediyesi kalmadı. Sıra İBB Başkanı İmamoğlu'nda. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftamcıoğlu'ndan sonra sıra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nda... Demirtaş'ın durumu, Kavala'nın içler acısı hali, Gezi mağdurlarının akıllara ziyan hapislikleri... Seçim kaybedildiğinde ne olacağını sanıyorlar, hala bu sanal medya kalemşörlüğünün devam edeceklerini mi sanıyorlar?

Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılmalıdır. Sosyalist partlerimizin tamamına yakını bu konuda gereken duyarlıkları gösteriyorlar. Umarım bu seçim kazanılır; umarım kazanırız. Bizler şiddete, haksızlıklara, her türlü baskıya alışkınız, ama bari sonraki nesiller, çocuklarımız, torunlarımız bu gerici baskıdan, bu çağdışı tehditlerden uzakta daha çağdaş bir ülkede yaşasınlar. Hem sonra böyle bir düzen solun ayaklarını bastığı zeminin ta kendisi değil midir?

Saray rejimi solun hayat bulduğu toprağın dokusunu bozuyor. Lakiliğin ve çağdaşlığın bulunmadığı hemen her alanda dinci gericilik belirleyici hale geliyor. Zaman aklımızı başımıza almanın zamanı. Zaman küçük siyasi hesapların ardına sığınmamanın zamanı. Papaz Niemöller'i hep anımsamak, hep akılda tutma zamanı bu zamanı. Ne demişti; ''Önce komünistleri götürdüler, sesimi çıkarmadım, çünkü komünist değildim, sonra sosyal demokratları götürdüler, yine sesimi çıkarmadım, sendikacıları da götürdüler, sosyal demokrat, ya da sendikacı değildim. sonra yahudileri götürdüler, seslerini çıkaracak kimse kalmamıştı.'' Papaz Niemöller yahudilerin tutuklanması sırasında toplama kampındaydı. Bizde de süreç farklı mı işliyor sanki. Olan biten şimdilik belki sanal medyadaki rahatımızı bozacak bir etki yaratmıyor ama, sonrasının, seçim kaybedildiğinde yani, sıra yahudilerin toplanmasına geldiğinde...

Bu ülkede yitirilmiş bir kesim var. Sağlıklı düşünebildiklerine inanmıyorum. Özellikle liberal basıncın etkisi, kişisel zaaflarla birleştiğinde siyaset bile ego tatmin aracına dönüşebiliyor. Ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin, gerçekliği kavramaktan uzaklar. Bir gettoda yaşıyorlar, bütün dünyaları o gettoyla sınırlı. Büyük resmi kavramak artık o kesimler için pek mümkün görünmüyor. Onun için yitirilmiş bir kesim diyorum. Onlara ulaşmak da pek olası değil. Onlar orada kalsın, pek ilgilenmemek, pek ciddiye almamak gerek; onların dışına ses yöneltmek gerek...

Sosyalist siyaset gerçeklikten koparak yapılamaz, sürdürülemez.
Gerçeklikten kopuk bir sosyalist siyaset olmaz, olamaz.
Mümkün değil.
Onun adı, Lenin'in hep yinelediğimiz sözüyle ''devrimci lafazanlık''tır.
Bence 'devrimci'si bile fazla...
Sadece lafazanlık.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.01.2023- 09:55


Sosyalistler elbette faşizme karşı CHP ve HDP muhalefetine köstek olmayı akıllarından bile geçirmezler. Saray rejimine son verilmelidir. Nokta. Sosyalistler üstelik CHP’li ve HDP’li seçmenlerle mücadele birliğine daha çok önem verirler.

Melih Pekdemir'in yanıldığı bir nokta var. ''Saray rejimine son verilmelidir'' derken aslında o da bir günlük ittifakın gerekli olduğunu ve sosyalist olduğunu iddia edenlerin buna uyacaklarını, böyle davranacaklarını düşünmüş. Bir sosyalistin, bir sosyalist partinin saray rejimine son vermekten kaçınamayacaını, bu koşullarda böyle davranılmasının bir gereklilik, bir zorunluluk olduğunu...-iyi ama tersi örnekler de var. Bireysel olarak var, biliyorum, hemen her gün rastlıyorum, sosyal medyada o kadar çok örneği var ki! Peki neden? Muhalefete muhalefet etmenin eninde sonunda saray rejimine destek vermek anlamına geleceğini fark edemiyorlar mı? Mümkün mü böyle bir şey?

Cehaletin dip yapmış hali denilebilirse de, bir insanda cehaletin bu kadar dip yapabileceğine inanmak çok kolay değil. Sonuçta bir insandan, bir insan aklından söz ediyoruz, beş milyon yıl önce insanlaşmaya başlayan ve zihinsel kapaitesi de 1300cc.'ye ulaşan insandan... Anlayanilme becerisi bu kadar basit ve yalın bir gerçeği kavramaktan uzak olamaz. Ve dolayısıyla bu konu, cehalet olarak tanımlanamaz. Başka bir şey var bu davranışta. Öteden beri ''gizli AKP'cilik'' diyorum bu davranışa. Başka bir rejim kurmaya çoktan başlamış olan, cumhuriyet düşmanı bir siyasal anlayışa destek vermek ve bu desteği de soldan, sosyalizmden yanaymış gibi göstererek yapmaya çalışan birileri var. Trollük yapıyorlar. Özellikle yapıyorlar. Cağdaşlıktan, 1923 cumhuriyetinden ve soldan ve sosyalizmden nefret ediyorlar. Tıpkı bilinen gerici tayfa gibi, tıpkı onlar gibi bu ülkenin, bu üke insanının daha da karanlığa teslim olmasını arzuluyorlar. İdeolojleri böyle. Ama bunu açık seçik söyleyemiyorlar. Kendilerini soldan, sosyalizmden yanaymış gibi göstererek, sola sızarak ve sinsice yapıyorlar bunu. Sözde enternasyonalistler, böyle tanıtıyorlar kendilerini ve hatta şimdilerde ''komünist solcu''lar (mış)!

Kuşkum yok, muhalefete muhalefet etmeyi kategorik olarak benimseyen partiler için aynı benzetmeyi yapmıyorum. Onların derdi, tasası başka. Genel anlamda hemen hemen tüm sosyalistler TİP'i, EMEP'i, SOLpartisi ve daha pek çok parti ve örgütüyle saray rejiminin yenilgiye uğratılması için bir siyasi pozisyon alanlara karşı ''biz farklıyız'' çabası ve zorlaması içinde olan kesimler de var. TKP başında geliyor bu siyasi pozisyonun. Partisel bir çıkar beklentisi içindeler. Yüzü sola dönek kesimler içinde ve bir şekilde altılı muhalefete yanaşmayacak kesimlere oynuyorlar. Sürekli gerçekliği olmayan, nesnellikle uyuşmayan zorlama bir farklılığa oynuyorlar. İBB seçimlerinde gereksizce aday çıkardılar. Kendi deyimleriyle düzen partisine oy vermeyecek olanları seçeneksiz bırakmıyorlarmış. Bir sosyalist için seçeneksiz kalmak saray rejiminin karşısında bir siyasi pozisyon almamak değil midir? Faşizme karşı demokrasiden yana bir tavır almamak tam olarak seçenesizlik değil de nedir?

TKP'nin bu siyasetini değiştireceğini umut ediyordum. Şimdi ''ayrı bir aday çıkarsın ve gözüne kestirdiği kesimleri seçeneksiz bırakmasın'' diyorum. Hatta aynı kafada olan ve kendisine göz kırpan TKH ile de anlaşarak ortak bir aday çıkarmalılar. Böylelikle içinden geçtiğimiz karanlık süreçte saray rejiminin yıkılmamasını bir marifet ve çok çok keskin komünistlik olarak görenlerin nicelik olarak ne olduklarını görmüş oluruz. Bu da bir kazanım!

Ve dolayısıyla Melih Pekdemir bir konuda yanılıyor!
Bugün için saray rejiminin yıkılmasından çok daha önemli bir misyonla donandığını savlayan sosyalist partilerimiz de var   bizim. Onlar toplumsal alanda daha etkin olabilmenin yolunun buradan geçmediğini düşünüyor.
Kim bilir!
Belki de haklılardır.
Seçim sonuçları bu konuda da aydınlatıcı olacaktır.
Yani sadece saray rejimini yıkma yönünde bir çaba içinde olmayacağız, seçim sonuçlarıyla birlikte bu iki tarz-ı siyaset konusunda bir fikir sahibi de olacağız:
Ve bir şey daha...
Yanılgı varsa bu yanılgının karşılığı-bedeli ne olacak?
Yani toplumsal alanda hemen hemen hiç yaprak kımıldamaz ve toplumun yüzü sola dönük kesimleri bütünüyle, hemen hemen bütünüyle   saray rejiminin yıkılması yönünde bir irade gösterirse, parti üye ve sempatizanlarını farklı yönde koşullamaya çalışanların tavrı ne olacak?
Olmadı ama, yine partinin başındayız, böyle devam edeceğiz mi?

***
Solun kitlesellik kazanamamasının nedeni elbette siyaset üretememesidir.Ama sadece bu mudur, kestiremiyorum. Partilerimizin başına çöreklenmiş yapıların her türlü başarısızlıkta bile hala oralarda kalması, bu yönde ısrarları, üye ve sempatizan kesimlerin de bu durumu kanıksamaları..
Sanki buralarda da bir sorunumuz varmış gibi geliyor bana.
Yoksa 1980 öncesinde bu kadar kitleselleşmiş bir sosyalizmin bugünlerdeki içler acısı durumu sadece ''bizim dışımızdaki nedenler'' olarak açıklanamaz.

Açıklanmamalı.





Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sosyalistlerin HDP’de Ne İşi Var? ayhan 3 4260 06.12.2014- 14:01
Konu Klasör Sosyalistlerin CHP'yle imtihanı... melnur 0 141 08.11.2023- 07:18
Konu Klasör Sosyalistlerin seçimlerle ve ittifaklarla imtihanı solcu 1 4078 26.02.2015- 12:40
Konu Klasör Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği... melnur 0 704 29.08.2022- 08:36
Konu Klasör Sosyalist Aday ya da Sosyalistlerin Adayı... melnur 7 1948 13.08.2021- 07:41
Etiketler   Sosyalistlerin,   cevapları.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS