SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
CHP, değişim ve umut...           (gösterim sayısı: 268)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 18.08.2023- 10:12


CHP, değişim ve umut - İlhan Cihaner

Seçim hezimeti sonrası “değişim” tartışmaları başladığında CHP ve ülkeyi ileriye götürecek tartışma zemininin özetle üç eksende yürütülmesi gerektiğini dile getirmiştik; ideolojik netleşme, parti içi demokrasi/parti içi hukuk ve kadro. Bu tartışmaların sahici ve olumlu anlamda bir değişime dönüşmesi için de “politik tutum, yönetim tarzı ve kadro” olarak mevcuttan bir “kopuş” yaşanması gereğine işaret etmiştik.

Seçim sonrası iyi yönetilmesi ve önü açılması halinde güçlü bir dinamizme dönüşebilecek süreç yukarıya çöreklenmiş yapılar tarafından zamana yayılarak, yerel seçimler bahane edilerek, kavramının içi boşaltılarak, tabiri caiz ise değişim dinamiği çalındı. Yenilgiyi getiren, yılgınlık ve umutsuzluğu doğuran politikaların sorumluları, alkışlayıcıları ve sessiz takipçileri değişimin aktörleri olarak ortaya çıkınca umutsuzluk/yılgınlık derinleşmeye başladı. Bir de arazi olanlar var ki onların da yeniden sahaya çıkmaları yakındır! Güçleri ve kerametleri kendinden menkul kâğıttan kaplan aktörler siyasete dair tek laf etmeden devasa bir mirası çekiştirmeye başladılar. Son seçimlerde iflas etmiş ve bildikleri tek yöntem olan dizayn/mühendislik siyasetini şimdi “partiye sahip olmak için” yürütüyorlar.

Öte yandan kurultay dinamiğini belirleyecek kongreler süreci başlamış durumda. Ancak yıllardır yukarıdan aşağıya kurulan dizayn siyaseti mahallelerden başlayan delege seçimlerine de sızmış görünüyor. Siyasetin konuşulmadığı şucu/bucu ayrımına dayanan gerilimler belirleyici oluyor. Oysa politik tutumu/ideolojisi tartışılarak netleştirilmemiş bir partide kim gelirse gelsin paylaşılan sadece koltuk ve dar çıkarlar olur.

O nedenle CHP’lilere şu çağrıyı yapmak isterim; özneleşin, müdahale edin! Yenilginin sorumlusu siz değilsiniz! Sizin fikirleriniz, siyasetiniz, adaylarınız yarışa bile girmedi! Şimdi birkaç kuşağın mirası olan birikimi çekiştirenlerin hepsi, o gücü siz verdiğiniz için, güçlü görünen kâğıttan kaplanlar. Parti içinde itiraz edenlere, Atatürkçülere, sol düşünce ve kadrolara karşı yürütülen vahşi tasfiye ve düşmanlaştırma bugün ortaya dökülen dağılma görüntüsünün ve pespayeliklerin ana nedenlerinden.

Mahalleden başlayarak “nasıl bir parti” tartışmasının yürütülmesi politikayı da kadroyu da parti içi demokrasiyi de inşa eder. Lümpen siyaset ve siyasetçilerin, işveren sendikası kuracak kadar gözü dönmüş sermaye perverlerin, kendileri MYK de iken imzaladıkları görevden almaların mürekkebi kurumamışken şimdiki görevden almalara kazan kaldıran sahte parti içi demokrasi savunucularının partiye de ülkeye de verecekleri bir şey yok.   Defalarca denediniz!

Bakın yıllardır MYK tarafından milletvekillerine özetle “Devleti, orduyu, Genelkurmay’ı eleştirmeyin” diye genelge gönderiyorlar. Eleştiri ve değişim tartışmalarının başlangıcı devlet ve sistem olması gerekirken bu alanın siyaseten yasaklanması, ilkeleri arasında devrimcilik olan bir partiyi güdükleştiriyor.   Giderek teorinin ve siyasi tartışmanın züppelik olarak görüldüğü bir iklim hâkim oluyor. Ha bir de neymiş; “Parti içi sorunları medya ve kamuoyunda tartışmamalıymışız”! öncelikle bizim tartışmadan anladığımız sonuçsuz laf yarışları ya da “bize mail atın biz hallederiz türünden sahtekarlıklar” değil, fikirlerin parti karar ve politikalarını belirlediği etkileşimli süreçler. Bu mekanizmaları işletmezseniz haliyle kamuoyuna yansır. Ah bir de bunu diyenler kendileri de dikkat etseler partiyi tartıştırmamaya!

Yazının öfke dozunu ayarlayamamış olabilirim. En son isteyeceğim şey de git gide tabana hakim olan yılgınlık ve umutsuzluğu beslemek. O nedenle “umut” üzerine de bir şeyler yazmak istiyorum.

Yıllardır bize kof bir iyimserlik pompalanıyor parti elitleri tarafından. Beklenen gerçekleşmediğinde bunun umutsuzluğa yol açacağı hiç gözetilmedi. Uzun bir alıntı olacak ama:

“…iyimser insan, gelecekte neyin, nasıl olacağını söyleme cüretini kendinde bulan insandır... İyimser de kötümser de geleceği şimdiden bildikleri için analize ihtiyaçları yoktur. Madem ki sonuç zaten bellidir, yola imanı tam olanlarla devam etsek yeter.

…Peki neresi bu kadar kötü bu iyimserliğin, “iyi düşünelim iyi olsun”culuğun, her şeyi hayra yorma alışkanlığının, kötüyü mümkün olduğunca akla getirmeme çabasının. Ayhan (Yalçınkaya) Hoca’ya göre iyimserlik bir işin sonunun iyi olacağına inanmaktır, ama bu inanç meşruiyetini yine kendinden alır. Tam da bu yüzden iyimserlik her an umutsuzluğa dönüşebilecektir der Ayhan Hoca. İyimserin inancı yanlışlandığında iyimserliğin yerini kötümserlik değil umutsuzluk almaktadır. Demek ki umut aşılamak adı altında pompalanan kof iyimserliğin sonucu umutsuzluk olacaktır… “Baharlar gelecek” diye söz vermek de “bu karanlık bitecek” vaadinde bulunmak da insanlara umut aşılayacak şeyler değildir. Aşılanan şey kof bir iyimserliktir, atıl bir bekleme halidir. Her zaman olduğu gibi kışın ardından bahar gelmeyecek midir nasıl olsa? Her gecenin bir gündüzü yok mudur? Madem öyle geleceği de biliyoruz demektir, yeterince beklersek kış biter bahar gelir, yeterince beklersek gece biter gün ağarır.

Peki öyle mi gerçekten? Değil. Gündüzsüz geceler de mümkün, bir türlü yerini bahara bırakmayan kışlar da. Bu zaten biliniyordu, cennetin kapısını açmaktansa cehennemin kapısını kapatmanın gerekliliğinin vurgulanması da bunu gösteriyor. Peki ya cehennem gerçekten de boşsa, kapının ardında bir şey yoksa? Ya kapının ardında bir zamanlar her ne vardıysa nicedir bu tarafa geçmişse? Hatta kim bilir, ya bizimle birlikte cehennemin kapısını kapatmaya çalışıyorlarsa? Gözümüzü ufka dikip “geliyor gelmekte olan” diyerek, geleceğine iman ettiğimiz gelmekte olanın gelişini bekleyeceğimize arkamızı dönüp zaten gelmiş olana mı baksaydık? Sırası değildi, hele bir gelecek olan gelsin sonra bakılırdı. Dünün yarınına geldik işte. Hâlâ gözlerimizi bir sonraki yarına dikip bekleyecek miyiz?”

Evet önce sorayım CHP’lilere; Hâlâ gözlerinizi bir sonraki kurultaya dikip bekleyecek misiniz? Parti elitlerinin dizayn çabalarının nesnesi olmaya devam edecek misiniz?

Ve çağrımı yineleyeyim: özneleşin, müdahale edin! Yenilginin sorumlusu siz değilsiniz! Sizin fikirleriniz, siyasetiniz, adaylarınız yarışa bile girmedi!

(Alıntı: https://mavidefter.net/kof-iyimserlik-karsisinda-umudu-savunmak/ , Serhat Tutkal)

https://www.birgun.net/makale/chp-degisim-ve-umut-454631



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.08.2023- 07:17


Değişimin yöntemi   -   İlhan Cihaner

Türkiye’nin içinde bulunduğu zorluklardan çıkışının “solda” olduğunu düşünen büyük bir toplam var. Son seçim hezimeti sosyalist sol ve CHP tarafından değişik platformlarda değerlendirmeye çalışıyor. Bu tartışmaların hem önümüzdeki yerel seçimler bakımından hem de seçimin yarattığı umutsuzluk ve siyasete dönük bıkkınlık ortamından kurtulmak için önemi ortada. Doğru zeminde, doğru yöntemlerle yapılmayan tartışma ve girişimlerin umutsuzluk ve bıkkınlığı arttırma riski git gide daha belirgin hale geliyor. Özellikle CHP’de başlayan “değişim/yenilenme” tartışmaları bilinçli olarak kavramın işaret ettiği olumlu anlamdan uzaklaştırıldı. Değişmesi/yenilenmesi gerekenlerin hasbelkader ellerinde bulundurdukları avantajlı konumları ile değişimin şampiyonluğuna soyunmaları kavramın altını boşalttı ve “boş gösterene” dönüştürdü.

Parti elitleri özeleştirisiz, hatta alışıldığı üzere neredeyse hezimeti başarı gösteren tutumları ile öfkeyi ve değişim arzusunu sönümlendirdiler. On binlerce üyesi olan yüzde 70-80 oy alınan ilçelerin kongreleri nerede ise sadece delegelerin bir kısmı ile toplanır oldu. Bu kongreler de genellikle eleştirenlerin, tartışmaya çalışanların hain ilan edildiği, mevcut yöneticilere iadeiitibar yapıldığı “birlik beraberlik” ayinleri şeklinde gidiyor.

Parti iktidarının bu tartışmaları sönümlendirmek ve “yönetmek” için bulduğu bir diğer formül de program ve tüzük değişikliği. Mevcut program ve tüzüğü uygulamayan ve bundan hiç de rahatsızlık belirtisi göstermeyenlerin tüzük ve program değişikliğine soyunmaları ne kadar inandırıcı olur taktirlerinize bırakıyorum. İşte Sayın Kılıçdaroğlu’nun PM’de söylediği iddia edilen “Ama ben oturup 600 milletvekilini yazabilir miyim? Bir komisyon kurduk, ‘Mülakat yapın’ dedim. Baktım ki ahbap çavuşlarını ve siyasi yakınlarını yazmışlar.” sözü ne yalanlandı ne de gereği yapıldı. Ama o sürecin aktörleri ya PM/MYK üyesi olarak “statükocu” ya da “değişimci” sıfatıyla parti yönetimine hakim olmaya çalışıyorlar. Oysa her iki tarafta yer alanlar bugün gelinen sonuçtan sorumlular.

Tam burada partinin asıl sahipleri olan oy verelere, üyelere değişim/yenilenme tartışmalarının yöntemine dair bir öneride bulunmak istiyorum; öncelikle bu tartışmalara dair izlenen yöntem alabildiğine anti demokratik ve kapalı yürütülüyor. Üyeye mesaj/mail atılarak görüş toplanması ilk başta katılımcı gibi görünse de gelen farklı görüşlerin nasıl değerlendirileceği, tasnif edileceği hangisine karar verileceği ve sonuca yansıtılacağı belirsiz. Tabiri caiz ise raconu parti elitlerinin keseceği bir yöntem öngörülmüş. Bunun yerine partinin on yıllardır izlediği politikaların masaya yatırıldığı etkileşimli tartışma zeminlerine ihtiyacımız var. Sadece son seçimlerin değil “Anadolu Solu” garabetinden elimizle bir merkez sağ inşa etmeye, parti içinde ve dışında solun yok sayılmasından laikliğin partiden sürgün edilmesine kadar bir dizi politikanın hesabının sorulup karar ve seçimlere yansıtılması gerek. Hele Genel Merkez’in ve İBB merkezli kadroların tek taraflı, “siz bize yazın biz hallederiz” mantığı ile hiçbir yere varılamaz.

Maalesef kongreler bu ortamdan çok uzak yapılıyor. Atatürk, Deniz Gezmiş, Pir Sultan, Gezi göndermeleri havada uçuşuyor. Kongrelerin mevcut statükoyu temsil edenlerle değişimci postu giymiş zaten parti iktidarının parçası olan balon siyasetçilerin, koltuğunu garanti etmek için denge gözeten belediye başkanlarının mücadele alanı olmaktan çıkarmamız gerek.

Değişimi zorlayan geçmişimizin bir muhasebesinin yapılması istenmiyor. İşte yeni program için sorulan sorular: CHP’nin yüz yıllık tarihi ve Türk siyasi hayatındaki yeri? Türkiye’nin geleceğini şekillendirmede rolü? Programa yön vermesi gerektiğini düşündüğünüz ana prensip ve temel değerler? Türkiye’nin öncelikli olduğunu düşündüğünüz üç sorun? Bu sorunların çözümü için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği? İktidar stratejisi?

Tam da “Dostlar program ve tüzük yaparken görsünler” soruları! En önemlisi de değişimi zorlayan yanlış politikaları ve faillerini gizleme çabası!

Nasıl ki ülkenin her alanda çöküşü solun gerilemesi ile hızlanmışsa, CHP’nin sıkıştığı noktaya gelmesinde parti içi solun karar mekanizmalarından ve kadrolardan uzaklaştırılmasıyla paralel gelişmiştir. Kuşkusuz neyin sol/sosyal demokrat olduğuna dair nihai ahkâmı kesecek bir makam yok ancak CHP içinde onayı ve alkışı soldan alıp, partiyi CHP’li Ülkücülerle yönetmek, bir siyasal İslamcıyı CB adayı yapmak, AKP eskilerini TBMM’ye taşımak, laikliği unutmak sol ve sosyal demokrat bir tutum olmasa gerek.

Beklenen ve istenen değişim ancak, kongrelerdeki CHP’lilerin vicdanları ile kararları arasındaki farkı cesaretle kapatıp oylarını ona göre kullanmaları halinde mümkün olacaktır.  

https://www.birgun.net/makale/degisimin-yontemi-461646



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Toplumsal değişim konusu... melnur 0 2369 20.08.2019- 08:02
Konu Klasör İmamoğlu 'değişim' talebini yineledi: Sadece kurul ve heyetle olmaz... melnur 0 275 08.06.2023- 01:18
Konu Klasör CHP’de değişim hızlı başladı… Özgür Çelik'ten ziyaret: Önce Atatürk sonra Gezmiş... melnur 2 257 21.10.2023- 08:04
Konu Klasör Umut.. munzur 1 3814 08.03.2016- 13:32
Konu Klasör Umut tıpta mı? umut 1 3539 14.06.2016- 13:28
Etiketler   CHP,   değişim,   umut.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS