SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  kilitli
Birinci Rus Devriminde Menşevikler ve Bolşevikler           (gösterim sayısı: 5.004)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 16.11.2013- 01:47


Birinci Rus Devriminde Menşevikler ve Bolşevikler (1904-1907)


1- Rus-Japon Savaşı Rusya'da Devrim Hareketinin Yükselmeye Devam etmesi. Petersburgta Grevler. 9 Ocak 1905'te Kışlık Saray'ın önünde işçilerin gösterisi. Göstericilerin üzerine ateş açılması. Devrimin başlangıcı.


On dokuzuncu yüzyılın sonunda emperyalist devletler Pasifik'te hakimiyet kurma ve Çin'in paylaşılması uğrunda yoğun bir mücadeleye giriştiler. Bu mücadeleye Çarlık Rusya'sı da katıldı. 1900'de Çarlık birlikleri Japon, Alman, İngiliz ve Fransız birlikleri ile beraber Çin halkının yabancı emperyalistlere karşı giriştiği ayaklanmayı eşi görülmedik bir zalimlikle bastırdılar. Çarlık hükümeti daha önce Çin'i, Port Arthur kalesiyle birlikte Liaotung yarımadasını Rusya'ya teslime mecbur etmişti. Rusya, Çin topraklarında demiryolu inşa etme hakkını elde etti. Kuzey Mançurya'da Doğu Çin Demiryolu inşa edilmiş; onu korumak üzere orada Rus birlikleri üslenmişlerdi. Kuzey Mançurya, Çarlık Rusya'sı tarafından askeri olarak işgal edildi. Çarlık, Kore'ye sıçramaya hazırlanıyordu. Rus burjuvazisi Mançurya'da bir “Sarı Rusya” kurmanın Uzak Doğu'daki fetihlerinde Çarlık, hızla emperyalist bir ülkeye dönüşmüş olan ve yine Asya kıtasında, ilk planda Çin'in zararına toprak ilhakına çaba gösteren başka bir yağmacı ile, Japonya ile çatıştı. Rusya gibi, Japonya da, Kore ve Mançurya'yı ele geçirmek istiyordu. Japonya daha o sıralar, Sakhalin'i ve Rus Uzak Doğusu'nu ele geçirmeyi tasarlamaktaydı. Çarlığın Uzak Doğu'da artan gücünden korkan İngiltere, gizliden gizliye Japonya'nın tarafını tutuyordu. Rus-Japon savaşı yaklaşıyordu. Çarlık hükümeti bu savaşa, yeni pazarlar arayan büyük burjuvazi, ve çiftlik sahiplerinin en gerici tabakaları tarafından itildi. Çarlık hükümetinin savaş ilan etmesini beklemeden, Japonya savaşı başlattı. Japonya'nın Rusya'da iyi bir casusluk servisi vardı ve düşmanın mücadeleye hazırlıksız olduğunu biliyordu. 1904 Ocak'ında Japonya, savaş ilan etmeden, ansızın Rusya'nın elindeki Port Arthur Kalesi'ne saldırdı ve limanda bulunan Rus donanmasına ağır kayıplar verdirdi. Rus-Japon Savaşı böyle başladı. Çarlık hükümeti, savaşın kendi politik durumunu güçlendirmeye ve devrimi önlemeye yarayacağını hesaplıyordu. Ama hesapları yanlış çıktı. Savaş, Çarlık rejimini daha da sarstı. Silahlanması ve eğitimi kötü, yeteneksiz ve satılmış generallerin komutasındaki Rus ordusu, yenilgiden yenilgiye sürüklendi. Kapitalistler, devlet memurları ve generaller savaştan zenginleştiler. Vurgunculuk ayyuka çıktı. Birliklerin ikmali kötüydü. Cephane eksilince, sanki alay edermişçesine, orduya vagonlar dolusu ikonalar gönderiliyordu. Askerler acı acı, “Japonlar bize gülle ziyafeti çekiyor, biz onlara ikona” diyordu. Özel trenler yaralıları taşıyacak yerde, Çarlık generallerinin yağma ettikleri malları naklediyordu. Japonlar, Port Arthur'u kuşattılar ve sonra ele geçirdiler. Çarlık ordusu bir dizi yenilgiye uğradıktan sonra en sonunda Mukden yakınlarında Japonlar tarafından hezimete uğratıldı. 300 000 kişilik Çarlık ordusu bu savaşta ölü, yaralı ve esir olarak, 120 000'e yakın insan kaybetti. Bunu, Port Arthur'daki kuşatmayı yarmak üzere Baltık'tan gönderilen Çarlık donanmasının Çuşima Boğazı'nda toptan yenilgisi ve imhası izledi. Çuşima'daki yenilgi tam bir felaketti: Çarın gönderdiği yirmi geminin on üçü batırılmış ya da tahrip edilmiş, dördü ise düşmanın eline geçmişti. Çarlık Rusya'sı savaşı kesinlikle kaybetmişti. Çarlık hükümeti Japonya ile yüz kızartıcı bir barış yapmak zorunda kaldı. Japonya, Kore'yi ele geçirip Rusya'dan Port Arthur'u ve Sakhalin adasının yarısını aldı. Halk, savaşı istememiş, bunun ülke için ne kadar zararlı olacağını anlamıştı. Çarlık Rusya'sının geriliğini, halk, ağır bir şekilde ödedi. Bolşevikler ve Menşevikler, bu savaşa karşı farklı tavır takındılar. Troçki dahil Menşevikler, anavatan savunuculuğu pozisyonuna, yani Çarın, çiftlik sahiplerinin ve kapitalistlerin ”Anavatanı”nı savunma pozisyonuna battılar. Lenin ve Bolşevikler ise, tam tersine, bu yağmacı savaşta. Çarlığın zayıflamasına ve devrimin güçlenmesine yol açacağı için, Çarlık hükümetinin yenilgisinin faydalı olacağı görüşündeydiler. Çarlık ordularının yenilgileri, geniş halk kitlelerinin gözünde Çarlığın çürümüşlüğünü ortaya çıkardı. Çarlık rejimine karşı nefretleri günden güne şiddetlendi. Port Arthur'un düşüşü, otokrasinin çöküşünün başlangıcıdır, diye yazıyordu Lenin. Çar, devrimi boğmak için savaştan medet ummuştu. Tam tersini elde etti. Rus-Japon savaşı, devrimin gelişini hızlandırdı. Çarlık Rusya'sında kapitalist boyunduruk, Çarlık boyunduruğuyla daha da ağırlaşıyordu. İşçiler sadece kapitalist sömürüden, insanlık-dışı çalışma rejiminden değil, tüm halkla birlikte, her türlü haktan yoksun bulunmaktan da çekinmekteydiler. Bu nedenle sınıf bilinçli işçiler, kent ve kırın tüm demokratik unsurlarının Çarlığa karşı devrimci hareketine önderlik etmeye çalışıyorlardı. Köylülük topraksızlıktan boğuluyor, çok sayıdaki serflik kalıntısından çekiyordu; çiftlik sahiplerinin ve Kulakların borç kölesi durumunda buluyordu. Çarlık Rusya'sında yaşayan uluslar, çifte bir boyunduruk, hem kendi, hem de Rus çiftlik sahiplerinin ve kapitalistlerinin boyunduruğu altında inliyorlardı. 1900–1903 yıllarındaki iktisadi kriz, emekçi yığınların içinde bulunduğu güçlükleri ağırlaştırmıştı, savaş bunu daha da şiddetlendirdi. Savaştaki yenilgiler, kitlelerin Çarlığa karşı nefretini bir kat daha artırdı. Halkın sabrı tükeniyordu. Görüldüğü gibi devrim için yeterinden fazla sebep vardı. Aralık 1904'te Baku'da işçiler, Baku'daki Bolşevik Komitesinin önderliği altında büyük ve iyi örgütlenmiş bir grev yaptılar. Bu grev işçilerin zaferiyle, işçilerle petrol sanayicileri arasında bir toplu sözleşmenin, Rusya işçi sınıfı hareketi tarihindeki ilk toplu sözleşmenin imzalanmasıyla sonuçlandı. Baku grevi, Trans-Kafkasya'da ve Rusya'nın bir dizi bölgesinde devrimci kabarışın başlangıcı oldu. “Baku grevi, bütün Rusya'da şanlı Ocak-Şubat hareketlerine işaret oldu.” (Stalin.) Bu grev, büyük devrimci fırtınayı müjdeleyen bir gök gürleyişine benziyordu. Devrim fırtınası, Petersburg'da 9 Ocak (yeni takvimle 22 Ocak) 1905 olayları ile patlak verdi. 3 (16) Ocak 1905'te Petersburg'daki fabrikaların en büyüğünde, Putilov (şimdi Kirov) işletmelerinde bir grev başladı. Greve, dört işçinin işten çıkarılması sebep oldu. Putilov işletmelerindeki grev hızla büyüdü ve Petersburg'daki diğer işletme ve fabrikalar da buna katıldılar. Grev, genel grev halini aldı. Hareket tehdit edici şekilde büyüdü. Çarlık hükümeti, hareketi başlangıcında ezmeye karar verdi. Daha 1904'te, Putilov grevinden önce polis, bir ajanprovokatörün, papaz Gapon'un yardımıyla, işçiler arasında “Rus Fabrika İşçileri Birliği” diye bir örgüt kurmuştu. Bu örgütün Petersburg'un bütün ilçelerinde şubeleri vardı. Grev başladığında, papaz Gapon kendi derneğinin toplantılarında haince bir plan önerdi: 9 Ocak'ta bütün işçiler toplanıp kilise bayrakları ve Çar'ın portrelerini taşıyarak Kışlık Saray'a yürüyecekler ve sıkıntılarını dile getiren bir dilekçeyi Çara sunacaklardı. Çar elbet halkın önüne çıkar, onu dinler ve taleplerini yerine getirirdi. Gapon, işçiler üzerine ateş açılmasına vesile hazırlamak ve işçi sınıfı hareketini kana bulamak için Çarlık Okhrana'sına yardım etmeyi üstlendi. Fakat bu polis tertibi, geri tepti ve Çarlık hükümetinin başında patladı. Dilekçe, işçi toplantılarında tartışıldı, üzerinde düzeltmeler ve değişiklikler yapıldı. Bu toplantılarda, kendilerini açıkça Bolşevik diye adlandırmadan, Bolşevikler de konuştular. Onların etkisi altında, dilekçeye basın özgürlüğü, söz özgürlüğü, işçilerin dernek kurma özgürlüğü, Rusya'da siyasi rejimi değiştirmek üzere bir Kurucu Meclis'in toplantıya çağrılması, yasalar önünde eşitlik, kilisenin devletten ayrılması, savaşın sona erdirilmesi, 8 saatlik işgünü ve toprağın köylülere devri yolunda talepler eklendi. Bu toplantılarda konuşan Bolşevikler, işçilere, özgürlüğün Çar'a dilekçe vermekle değil, silah elde kazanılmak zorunda olduğunu anlattılar. Bolşevikler işçileri, üzerlerine ateş açılacağı konusunda uyardılar. Fakat Kışlık Saray'a yürüyüşü engelleyemediler. İşçilerin önemli bir bölümü hala Çar'ın kendilerine yardım edeceğine inanıyordu. Hareket, kitleleri muazzam bir güçle kavramıştı. Petersburg’lu işçilerin dilekçesinde şöyle deniyordu: “Biz, Petersburg kenti işçileri, karılarımız, çocuklarımız ve çaresiz ihtiyar analarımız-babalarımızla doğruluk ve himaye bulmak için sana, Hükümdarımıza geldik. Biz sefaletten kınlıyoruz, eziliyoruz, dayanılmaz bir çalışma altındayız, hor görülüyoruz ve bizi kimse insan yerine koymuyor... Sabırla her şeye katlandık, ama sefalet, haksızlık ve cehalet batağına gittikçe daha fazla itiliyoruz; despotizm ve zorbalık altında boğuluyoruz... Sabrımız tükendi. Bu dayanılmaz acıları çekmeye devam etmektense ölmeyi yeğ tuttuğumuz o korkunç an geldi, çattı...” 9 Ocak 1905 sabahı erkenden işçiler, Çar'ın o sırada kaldığı Kışlık Saray'a yürüdüler. Aileleriyle, karıları, çocukları ve yaşlılarıyla birlikte gelmişlerdi. Çarın resimlerini ve kilise bayraklarını taşıyor, ilahiler söylüyorlardı. Silahsızdılar. Caddelerde 140 000'den fazla insan toplanmıştı. II. Nikola onları düşmanca karşıladı. Silahsız işçilerin üzerine ateş açma emri verdi. Çarın askerleri tarafından o gün 1000'den fazla işçi öldürüldü, 2000'den fazlası yaralandı. Petersburg sokakları işçilerin kanıyla kızıla boyandı. Bolşevikler, işçilerle birlikte yürüdüler. Birçoğu öldürüldü veya tutuklandı. Hemen oracıkta, işçi kanına boyanmış sokaklarda Bolşevikler, işçilere, bu iğrenç cinayetin vebalinin kimin sırtında olduğunu ve ona karşı nasıl mücadele etmek gerektiğini anlattılar. 9 Ocak, “Kanlı Pazar” diye anılır oldu. O gün işçiler kanlı bir ders aldılar. O gün, mermilerle kalbura çevrilen, onların Çara olan inançlarıydı. Haklarını ancak mücadeleyle kazanabileceklerini anladılar. İşçi mahallelerinde daha o akşam barikatlar kuruluverdi. İşçiler şöyle diyorlardı: “Çar bize ne ettiyse, şimdi bizden onu bulacak!” Çarın kanlı cinayetinin korkunç haberi her yana yayıldı. Tüm işçi sınıfı, tüm ülke öfke ve nefret içinde galeyana gelmişti. Çarın canice hareketini protesto etmek için işçilerin grev yapmadığı ve siyasi talepler öne sürmediği tek şehir kalmadı. İşçiler şimdi “Kahrolsun Otokrasi!” şiarıyla sokağa dökülüyorlardı. Ocak'ta grevcilerin sayısı 440 000 gibi muazzam bir rakama ulaştı. Bir ay içinde, son on yılın toplamından daha fazla işçi greve gitti. İşçi sınıfı hareketi, eşi görülmedik bir düzeye ulaştı. Rusya'da devrim başlamıştı.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.11.2013- 01:48


2-İşçilerin politik grevleri ve gösterileri. Köylüler arasında devrim hareketinin yükselişi. Potemkin Zırhlısında ayaklanma...


9 Ocak'tan sonra işçilerin devrimci mücadelesi daha daşiddetlendi ve siyasi bir karakter kazandı. İşçiler iktisadi grevlerden vedayanışma grevlerinden, siyasi grevlere, gösterilere, yer yer ise Çarlıkbirliklerine karşı silahlı direnişe geçmeye başladılar. Çok sayıda işçininyoğun halde bulunduğu Petersburg, Moskova, Varşova, Riga ve Bakugibi büyük kentlerdeki grevler özellikle iyi örgütlenmiş ve inatçı birkarakter taşıyordu. Savaşan proletaryanın en ön saflarında metal işçileriyürüyordu. İşçilerin öncü kesimi, grevleri ile, daha az sınıf bilinçlikesimleri harekete geçiriyor ve tüm işçi sınıfını mücadeleye sokuyordu.Sosyal-demokrasinin etkisi hızla artıyordu.1 Mayıs gösterileri birçok kentte polis ve askerle çatışmaylasonuçlandı. Varşova'da gösteriye ateş açıldı ve yüzlerce insan öldürüldüveya yaralandı. İşçiler Varşova'daki kan dökümüne, Polonya Sosyal-Demokrasisinin çağrısı üzerine, genel bir protesto grevi ile cevapverdiler. Tüm Mayıs ayı boyunca grev ve gösterilerin ardı kesilmedi.Mayıs grevlerine Rusya'da 200 000'den çok işçi katıldı. Baku, Lodz veIvanovo-Voznessensk işçileri genel greve gittiler. Grevciler vegöstericilerle Çarlık askerleri arasında gittikçe daha sık çatışmalaroluyordu. Odessa, Varşova, Riga Lodz ve diğer şehirlerde böyleçatışmalar oldu.Lodz kentindeki, Polonya'nın büyük sanayi merkezindekimücadele özellikle şiddetli bir karaktere büründü. Lodz'lu işçiler kentsokaklarında düzinelerce barikat kurdular ve Çarlık birliklerine karşı üçgün (22-24 Haziran 1905) sokak savaşı verdiler. Burada silahlı eylem,genel grevle birleşti. Lenin, bu çarpışmaları Rusya'da işçilerin ilk silahlıeylemi olarak görüyordu.Yaz grevleri içinde, İvanovo-Voznessensk işçilerininki özel biryer tutar. Bu grev, 1905 Mayıs'ının sonundan Ağustos'unun başınakadar, neredeyse iki buçuk ay sürdü. Bu greve, aralarında birçoğu kadınolmak üzere aşağı yukarı 70 000 işçi katıldı. Grev, Bolşevik KuzeyKomitesi tarafından yönetiliyordu. Neredeyse her gün, şehrin dışında,Talka Irmağı'nın kıyısında binlerce işçi toplanıyordu. Bu toplantılardakendi sıkıntılarını tartışıyorlardı. İşçi toplantılarında Bolşeviklerkonuşuyordu. Grevi ezmek için Çarlık makamları askerlere, işçileri dağıtmayı ve üzerlerine ateş açmayı emrettiler. Düzinelerce işçi öldü,birkaç yüz işçi yaralandı. Şehirde olağanüstü hal ilan edildi. Ama işçilerbaş eğmediler ve işlerine dönmediler. Kendileri ve aileleri aç kaldılarama, teslim olmadılar. Onları sonunda işbaşı yapmaya mecbur eden,ancak, aşırı bitkinlik oldu. Grev işçileri çelikleştirdi. İşçi sınıfının cesaret,sebat, metanet ve dayanışmasına mükemmel bir örnek oldu. Grev,İvanovo- Voznessensk işçileri için gerçek bir siyasi eğitim okulu oldu.Grev sırasında İvanovo-Voznessensk işçileri, Rusya'da aslındailk işçi temsilcileri Sovyetlerinden biri olan bir Mutemetler Sovyetimeydana getirdiler.İşçilerin siyasi grevleri tüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Kentinardından kır da ayaklanmaya başladı. İlkbaharda köylü isyanları oldu.Köylüler büyük yığınlar halinde çiftlik sahiplerinin üzerine yürüdüler,onların çiftliklerini, şeker rafinerilerini ve şarap imalathanelerini bastılar,konaklarını ve malikânelerini ateşe verdiler. Bir dizi yerde köylülertoprağı zorla ele geçirdiler, ormanları toptan kesmeye koyuldular veçiftlik sahiplerinin arazilerinin halka devredilmesini talep ettiler. Çiftliksahiplerinin tahıl ve diğer ürün depolarına el koyup, açlara dağıttılar.Çiftlik sahipleri panik halinde şehirlere kaçtılar. Çarlık hükümeti köylüisyanlarını ezmek için üzerlerine askerleri ve Kazakları gönderdi.Askerler köylülere ateş açtılar, “elebaşıları” tutukladılar ve kamçılayıpişkence ettiler. Ama köylüler mücadeleyi durdurmadılar.Köylü hareketi Rusya'nın merkezinde, Volga bölgesinde veTrans-Kafkasya'da, özellikle Gürcistan'da gittikçe daha fazla yayıldı.Sosyal-demokratlar kıra gitgide daha fazla girdiler. Parti MerkezKomitesi köylülere bir çağrı yayınladı: “Köylüler, sözümüz size!”. Tver,Saratov, Poltava. Çernigov, Yekaterinoslav, Tiflis ve birçok ilin Sosyal-Demokrat Komiteleri, köylülere çağrıda bulundular. Sosyal-demokratlarköylerde toplantılar düzenliyor, köylüler arasında çevreler örgütlüyor veköylü komiteleri kuruyorlardı. 1905 yazında, birçok yerde tarım işçilerininsosyal-demokratlar tarafından örgütlenmiş grevleri oldu.Fakat bu, köylü mücadelesinin daha başlangıcıydı. Köylühareketi sadece 85 kazayı (uyezd), ya da Çarlık Rusya'sının Avrupakesimindeki toplam kaza sayısının kabaca yedide birini sarmıştı.İşçi ve köylü hareketi ve Rus-Japon savaşında Rus birliklerininaldığı bir dizi yenilgi, ordu üzerinde etkisini gösterdi. Çarlığın bu kalesi,sallanmaya başladı.Haziran 1905'te Karadeniz Donanmasına mensup “Potemkin” zırhlısında bir ayaklanma patlak verdi. O sırada zırhlı, işçilerin bir genelgrevinin yaşanmakta olduğu Odessa yakınlarında demirlemişti. İsyancıbahriyeliler en nefret ettikleri subaylarla hesaplaştılar ve kruvazörüOdessa'ya getirdiler. “Potemkin” zırhlısı devrim tarafına geçti.Lenin, bu ayaklanmaya muazzam önem verdi. Bolşeviklerin buharekete önderlik etmesi, onu işçilerin, köylülerin ve yerel garnizonlarınhareketiyle birleştirmesi gerektiğini düşünüyordu.Çar, “Potemkin” üzerine savaş gemileri gönderdi; ama bugemilerdeki bahriyeliler isyancı yoldaşlarının üzerine ateş açmayıreddettiler. Devrimin Kızıl bayrağı birkaç gün “Potemkin” zırhlısınındireğinde dalgalandı. Ama o sıralar, 1905'te Bolşevik Parti, daha sonra1917'de olduğu gibi, hareketi yöneten tek parti değildi. “Potemkin”deçok sayıda Menşevik, Sosyal-Devrimci ve Anarşist vardı. Bundan dolayı,tek tük sosyal-demokratlar isyana katılmış olmasına rağmen, ayaklanmadoğru ve yeterince tecrübeli bir önderlikten yoksundu. Tayin edicianlarda bahriyelilerin bir kısmı bocaladı. Karadeniz Donanmasının diğergemileri, ayaklanmacı kruvazöre katılmadılar. Kömürü ve erzakıazalınca, devrimci zırhlı, Romanya kıyılarına doğru rota tutmak ve oradaRomanya makamlarına teslim olmak zorunda kaldı.“Potemkin” zırhlısındaki bahriyelilerin ayaklanması yenilgiyleson buldu. Daha sonra Çarlık hükümetinin eline düşen bahriyelilermahkemeye verildi. Kimisi idam edildi, kimisi sürgüne ve kürek cezasınamahkûm oldu. Ama salt ayaklanma olgusu bile olağanüstü büyük biröneme sahipti. “Potemkin” zırhlısındaki ayaklanma, ordu vedonanmadaki ilk devrimci kitle eylemiydi, Çarlık silahlı kuvvetlerininbüyücek bir birliğinin ilk kez devrimden yana geçişiydi. Bu ayaklanma,ordunun ve donanmanın güçlerini işçi sınıfı ve halkla birleştirmesidüşüncesini, işçiler ve köylüler, özellikle de bizzat askerler ve bahriyelileriçin daha anlaşılır kıldı ve onların yüreklerine yerleşti.İşçilerin siyasi kitle grevleri ve gösterilere geçişi, köylühareketinin büyümesi, halkın polis ve askeri birliklerle silahlı çatışmaları,son olarak, Karadeniz Donanması'ndaki ayaklanma -bütün bunlar, halkınsilahlı ayaklanması için şartların olgunlaştığını gösteriyordu. Bu, liberalburjuvaziyi eyleme geçirdi. Kendisi devrimden korkan ve aynı zamandaÇarı devrim hayaletiyle korkutan liberal burjuvazi, devrime karşı çarlaanlaşmak istiyordu ve halkı “yatıştırmak”, devrimin güçlerini parçalamakve böylece “devrimin korkunçlukları”nın önünü almak üzere “halktanyana” küçük reformlar istedi. “Kellemizden olacağımıza, toprağımızınbirazından olalım”, diyorlardı liberal çiftlik sahipleri. Liberal burjuvazi, Çarla iktidarı paylaşmaya hazırlanıyordu. “Proletarya savaşıyor,burjuvazi ise sinsice iktidara yürüyor”, diye yazıyordu Lenin o günlerde,işçi sınıfının taktiği ile liberal burjuvazinin taktiğinden bahsederken.Çarlık hükümeti işçileri ve köylüleri gaddarca ezmeye devametti. Fakat salt baskı tedbirleriyle devrimle baş edebilmenin imkansızolduğunu da görmüyor değildi. Bu nedenle, baskı tedbirlerinin yanı sıra,manevralar yapma politikasına başvurdu. Bir yandan, ajan-provokatörlerininyardımıyla, Rusya halklarını birbirine düşürdü, Yahudikatliamları düzenledi, Ermenilerle Tatarları birbirine kırdırdı. Öte yandanda “Zemski Sobor” ya da Devlet Duması biçiminde bir “temsil kuruluşu”toplamayı vaadetti ve Bakan Bulygin'e, böyle bir Duma için bir projehazırlaması talimatını verdi. Ama bu Duma'nın hiçbir yasama gücüolmamasını şart koştu. Bütün bu tedbirler, devrimin güçlerini bölmek vehalkın ılımlı kesimlerini devrimden koparmak amacıyla alınmıştı.Bolşevikler, Bulygin Duması'na boykot ilan ettiler ve önlerine buhalk temsili karikatürünü boşa çıkarma hedefini koydular.Menşevikler ise, tam tersine, Duma'yı boykot etmemeyikararlaştırdılar, ve ona katılmayı gerekli gördüler.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.11.2013- 01:49


KISA ÖZET

Birinci Rus Devrimi, ülkemizin gelişmesinde tüm bir tarihi aşamayı oluşturur. Bu tarihi aşama iki dönemden oluşur. Devrim dalgasının kabarmakta olduğu, Ekim'deki siyasi genel grevden, Aralık'taki silahlı ayaklanmaya yükseldiği, bu arada Mançurya savaş alanlarında yenilgiye uğratılmış olan Çarın zayıflığından yararlanarak Bulygin Duması'nı silip süpürdüğü ve Çardan taviz üstüne taviz kopardığı birinci dönem; ve Japonya ile barış yaptıktan sonra kendini toparlayan Çarın, liberal burjuvazinin devrim korkusundan yararlandığı, köylülerin kararsızlığından yararlandığı, onların önüne Vitte Duması diye bir lokma attığı ve işçi sınıfına ve devrime karşı taarruza geçtiği ikinci dönem. Devrimin üç kısa yılı içinde (1905-1907), işçi sınıfı ve köylülük, barış içinde geçen otuz yıllık olağan gelişmede edinemeyecekleri derecede zengin deneyimlerle dolu bir siyasi eğitimden geçtiler. Devrimin birkaç yılı, onlarca yıllık barışçı gelişmenin açığa çıkaramayacağı birçok şeyi aydınlattı. Devrim, Çarlığın halkın yeminli düşmanı olduğunu, Çarlığın kamburunun ancak mezarda düzelebileceğini açıkça gösterdi. Devrim, liberal burjuvazinin halk ile değil, Çar ile bir ittifak peşinde koştuğunu, onun karşı-devrimci bir güç olduğunu ve onunla anlaşmanın halka ihanetle aynı şey olduğunu gösterdi. Devrim, burjuva-demokratik devrimin önderinin ancak işçi sınıfı olabileceğini yalnızca onun, liberal Kadet burjuvaziyi kenara itme, köylülüğü onun etkisinden kurtarma, çiftlik sahiplerinin kökünü kazıma. devrimi sonuna kadar götürme ve sosyalizmin yolunu açma yeteneğinde olduğunu gösterdi. Son olarak devrim, emekçi köylülerin, yalpalamalarına rağmen, işçi sınıfı ile bir ittifaka girebilecek biricik ciddi güç olduğunu gösterdi. Devrim sırasında RSDİP içinde birbirine taban tabana zıt iki çizginin mücadelesi sürüyordu: Bolşeviklerin çizgisi ve Menşeviklerin çizgisi. Bolşevikler, devrimin geliştirilmesi, Çarlığın silahlı ayaklanma ile devrilmesi, işçi sınıfının hegemonyası, Kadet burjuvazinin tecrit edilmesi, köylülükle ittifak, işçilerin ve köylülerin temsilcilerinden bir geçici devrimci hükümet kurma, devrimi muzaffer sona kadar götürme rotasını tutmuşlardı. Menşevikler ise, tam tersine, devrimin önünü alma rotasını tutmuşlardı. Çarlığı ayaklanmayla devirme yerine reformdan geçirip “iyileştirmeyi”, proletaryanın hegemonyası yerine liberal burjuvazinin hegemonyasını, köylülükle ittifak yerine Kadet burjuvazi ile ittifakı, geçici devrimci hükümet yerine ülkenin “devrimci güçleri”nin merkezi olarak Devlet Duması'nı öneriyorlardı. Böylece Menşevikler uzlaşmacılığın batağına gömüldüler, işçi sınıfı üzerindeki burjuva etkisinin aracı ve burjuvazinin işçi sınıfı içerisindeki gerçek ajanları haline geldiler. Bolşevikler, Parti içindeki ve ülkedeki biricik devrimci-Marksist güç olduklarını kanıtladılar. Bu kadar ciddi görüş ayrılıklarından sonra, RSDİP'nin, Bolşeviklerin Partisi ve Menşeviklerin Partisi olmak üzere fiilen iki partiye ayrılması anlaşılırdır. IV. Parti Kongresi, parti içindeki fiili durumu hiçbir şekilde değiştirmedi. Partinin biçimsel birliğini sadece korudu ve birazcık pekiştirdi. V. Parti Kongresi, Parti'nin gerçekten birleştirilmesi doğrultusunda ileriye doğru bir adım attı, bu birleşme Bolşevizmin bayrağı altında oldu. Devrimci hareketin sonuçlarını toparlayan V. Parti Kongresi, Menşeviklerin çizgisini uzlaşıcı bir çizgi olarak mahkum etti ve Bolşeviklerin çizgisini devrimci-Marksist çizgi olarak onayladı. Böylece, Birinci Rus Devriminin tüm seyrinin doğrulamış olduğu şeyi bir kez daha doğruladı. Devrim, Bolşeviklerin, durum gerektirdiğinde saldırmayı bildiklerini, ön saflarda saldırmayı ve tüm halkı taarruza kaldırmayı öğrendiklerini gösterdi. Ama devrim ayrıca, Bolşeviklerin, durum elverişsiz bir niteliğe büründüğünde, devrim gerilemeye başladığında düzgün bir şekilde geri çekilmeyi de bildiklerini; Bolşeviklerin, panik ve karışıklığa yer vermeksizin, kadrolarını koruyarak, güçlerini toplayarak doğru bir şekilde geri çekilmeyi ve yeni duruma uygun olarak saflarınıyeniden düzenledikten sonra düşmana karşı yeniden saldırıya geçmeyi öğrendiklerini gösterdi. Doğru saldırmak bilinmezse, düşman yenilemez. Yenilgiye uğranıldığında, paniğe ve karışıklığa kapılmaksızın, geri çekilmeyi doğru uygulamayı bilmeksizin, hezimete uğramaktan kaçınılamaz.

Kaynak:

Stalin;Bolşevik Partisi Tarihi; Bilim ve Sosyalizm yayınları; Sah.78-88
SBKP ( Bolşevik) Tarihi; Kaynak Yayınları; sah.64-72



Yeni Başlık  kilitli



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Birinci Enternasyonal spartakus 2 3505 21.12.2014- 17:58
Konu Klasör Komünizmin birinci ve ikinci aşaması munzur 11 11255 27.10.2014- 21:50
Konu Klasör Soma ve Ermenek’te birinci parti AKP! dayanışma 1 5275 08.06.2015- 16:42
Konu Klasör Birinci Kuşak Marksistlerde Emperyalizm spartakus 1 3751 08.10.2015- 07:52
Konu Klasör CHP ilk defa birinci parti… İşte son seçim anketi melnur 1 1105 06.07.2022- 04:17
Etiketler   Birinci,   Rus,   Devriminde,   Menşevikler,   Bolşevikler
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS