Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

13.05.2014- 10:55

Evrensellik ve tarihsellik/Ergi Deniz Özsoy

Resim Ekleme


Evrensellik arayışı bilimin tarihsel serüveninde hep ön plana çıkmış, evrensel yasa formülasyonları ve tartışmaları bilimin bütün damarlarına hayatiyet veren sıvısı olmuştur. Fiziğin Kopernik ile başlayan şahlanışı, fizik yasalarının evrenselliğinin su götürmezliği kanaati, yirminci yüzyılda özellikle moleküler biyoloji ve hatta biyolojinin tamamında hem iyi hem de olumsuz sonuçlar yaratacak ivmenin de sorumlusudur. Aslında kimi biyoloji entelektüellerinin muzipçe “fizik kıskançlığı” adını verdikleri, psikolojideki “penis kıskançlığı”ının biyolojiyi salt fizikleştirmenin muadili tesbit hayli doğruluk payı da içermektedir.

Örneğin evrimel biyoloji. Darwin’deki çoğulcu yaklaşımın ve sonrasındaki muazzam kuramsal gelişiminin ve kuramın aydınlattığı olgusal gelişimin aksine evrimsel biyoloji hep “doğal seçilim evrensel yasası” çerçevesinde bilinegelmiştir. Daha önce gördüğümüz gibi doğal seçilim hayli yerel, tarihsel koşullara göre biçimi ve şiddeti değişen, hayli rastlantısal olabildiği için de uzun vadede yönü kestirilemeyen olumsal bir süreç olmasının yanısıra, genetik sürüklenme gibi, seçilimsel süreçlerin dışında ve etkin stokastik süreçlerin de yüksek evrimleştirici gücü vardır.

Yaşamın kökenindeki olumsallık da aslında doğrudan tarihsellik vurgusu taşır. Protobiyoloji-yaşamın kimyasal öncüllerden ortaya çıkışı araştırmaları-bu vurguyu defalarca yapan örneklerle doludur. Örneğin neden bütün canlı proteinleri aminoasitlerin L formunu taşırlar? L-formuna sahip amino asitlerin ilkin moleküler organizasyona olumsal olarak katılması ve giderek çeşitlenip tarihsel olarak kararlı hale gelen bu organizasyonun vageçilmez bir parçası olduğu için elbet. Stephen Jay Gould’un dediği gibi yaşamın öyküsünün kaydını geriye sarsanız ve yaşamı tekrar aynı koşullardan başlatsanız bile bugün ve yaşamın tarihindeki canlı formlarından bambaşka formların oluştuğuna tanık olurdunuz. Varlığı bir süpernova ile sonlanan yıldızın zamana yayılmış pek çok kader arkadaşı bulunmakla birlikte bir penguen   tarihsel varoluşuna tıkanmış sonsuz yalnızlığına mahkumdur bu evrende ve dolaysız nicelerinde. Çölde kutup ayısıyla karşılaşmanızın bir ihtimal ama sadece son derece küçük bir ihtimal dahilinde olması da bu sebeptendir kanımca. Mutlak ve değişmez biçimde karşılaşacağınız türünden bir erekselliğin dayandığı akılın, ihtimalli bir dünya doğuran maddenin tarihselliğinden çok daha korkutucu olması gerekir.

Tıbbın eski bilgelerinden günümüze dek sirayet eden hekimin tanrısallığı iddiasını temelinde Platonik idealizmin “ilk ilkeleri” üzerinden iş gören klasik tıbbın tüm kainatın ve varlığının göz nurunun insan olduğu kabülü yatar. Evrensel yasa arayışı insanın kendi sonsuzluk iddiasının estetik yansımalarını da içerir herhalde. Evrensel yasayı kendi bilimsel pratikler bütünü içinde haklı ve doğru şekilde kuramına ekleyen fiziğin sınırlarından mutlak doğru yanılsamasına geçişin yaratıcı ve engelleyici sonuçları barındırdığı da bilinir. Maddenin eskiliği ve çürümüşlüğü ve hep öyle olacağı insanın en büyük yaratıcı düş kırıklığıdır sanırım.

Yerel ve evrensel arasındaki zıtlıkta aslında zahiridir desek pek de yanılmış olmayız sanırım. Lucretius’un De Rerum Natura’ sında (Evrenin Yapısı) söylediği gibi, maddenin halleri ve evrenin maddeselliği tarihsel anların ve çeşitliliğin, değişkenliğin anasıdır. Gerisi insanın kuru tesellisi. Bu konuya yeniden dönelim.    


Bu yazı soL gazetesinin bilimsoL sayfasında 10 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanmıştır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]