Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

10.06.2014- 09:15

Biraz da ileriye baksak?
Metin Çulhaoğlu


Arada bir soluklanıp salim kafayla düşünmekte yarar vardır.

Genel olarak solda duranlar, sosyalistler için bir soru ortaya atalım: Henüz yalnızca 13-14 yılını geride bıraktığımız 21. yüzyıl bize neler gösterecek? Dünyada devrimci mücadelenin geleceği açısından şimdiden neler öngörülebilir?

Böyle sorular gündeme geldiğinde dönüp geriye bakmak salt usulden sayılmamalıdır. Her zaman olmasa bile çoğu kez önemli, ön açıcı birtakım ipuçları verir.

Geçmişte, 19. yüzyılın toplumsal ve siyasal hareketliliklerinin istisnasız hepsine damgasına vuran olgu, 1789 Fransız Devrimi’dir. 20. yüzyıla gelirsek, 1917 Rus Devrimi, bu yüzyılda daha sonra ortaya çıkan tüm toplumsal ve siyasal dinamiklerin doğrudan veya dolaylı belirleyicisi olmuştur.

Bu söylenenler her iki “taraf” için de geçerlidir: 1789 ve 1917, tarihin tekerleğini ileriye döndürmek isteyenler için nasıl esin kaynağı olmuşsa, gerici-tutucu kesimler de “muhafaza” çabalarında hep bu iki büyük devrimin ürkütücü çağrışımlarından hareket etmişlerdir.

Bu durumda, 19. yüzyılı 1789’a, 20. yüzyılı da 1917’ye bağlamış oluyoruz.
***

Ya 21. yüzyıl?

Bizi bekleyen nedir? İçinde bulunduğumuz yüzyılın bugün biraz kapalı gibi görünen kapılarını açacak olan, önceki yüzyılların iki büyük tarihsel kırılma noktasından hareketle bu kez “1789 + 1917 + x” formülü müdür?

Evet, son tahlilde gene budur, bir kez daha böyle bir formül olacaktır, ama…

Ama geçmiş yüzyıllara göre bugün kapitalizm toplumu fazlaca “satın almıştır”. Kastedilen, hayli çeşitlenmiş ve ülkelere göre özel içerikler kazanmış ideolojik uzantılarıyla birlikte, insanları başka bir dünya tasavvuru ve isteğinden alıkoyan tüketim imkânlarıdır; neden benim de bir evim, arabam olmasın, çocuklarım iyi okullara gidemesin…

Ancak, “kitlelerin” hep böyle kalacaklarını düşünmek hiç de doğru olmayacaktır... Sarsıcı bir ekonomik kriz olur, çelişkiler “zayıf halkalarda” fazlaca üst üste gelir, edilgenliğin ve sinmişliğin üzerine özel bir öfke patlaması biner, başka şeyler olur, ama böyle gitmez.

Türkiye’de Haziran 2013’te olmadı mı?

Demek ki hep böyle gitmez, gitmeyecek…

Güzel, ama “böyle gitmediğinde”, canlanan kitlelerin kendi akılları ve insanlığın birikmiş belleğiyle 1789 + 1917’yi bulmalarını beklemek pek de gerçekçi olmayacaktır. 19. yüzyılda 1789’u, 20. yüzyılda da 1917’yi ve/veya 1789 + 1917’yi bulabilen insanlığın büyük bölümüne bugün bunlar ziyadesiyle unutturulmuştur. Öyle ki, bugün isteyen herkes “devrim” diyebilir, herkes şu ya da bu renkteki “devrimleri” selamlayabilir.

Bir tek koşulla: İşin içine 1789 ve 1917 girmesin…

İşte, burası biraz “fena” gibi; ama unutulmaması gereken bir başka durum da var: 1789 + 1917’nin, nesli hiçbir zaman tükenmeyecek olan devrimcilerin ve öncülerin belleğinden, bilincinden kazınıp gitmesi hiç mi hiç mümkün değildir…

O zaman, önümüzdeki dönemde bir yanda devrimciler ve öncülerle diğer yanda (hareketlenmiş olsa bile) kitleler arasındaki tarih bilinci açısı, 19. ve 20. yüzyıllardakine göre biraz daha genişlemiş olacaktır. Özel olarak “tarih bilinci” bir yana, genel bilinç, kültür, formasyon vb. başlıklarında bile ciddi bir “mesafe” kaçınılmaz görünmektedir.

Peki çözüm?

Çözüm, öncülerin ve devrimcilerin kendilerini dönüştürüp başkalarına benzemeleri değil, her kitlesel hareketlenmenin kaçınılmaz olarak ortaya çıkacağı öncü unsurları yanlarına çekmeye çalışmalarıdır.

Bunlar olunca zaten gerisi de gelir…

Açı, kapanacaksa ancak böyle kapanacaktır.

Son olarak: Başarı durumunda sonuç, kim ne derse, neye benzetirse benzetsin 1789 + 1917 formülünün bu kez yeni bir yıl daha eklenerek güncellenmesi olacaktır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]