Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

Birleşik Haziran Hareketi boykot ve eylemlere başlıyor

Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi'nde aldığı kararla ülke çapında boykot ve eylemlere başlayacağını duyurdu

Resim Ekleme

Birleşik Haziran Hareketi (Haziran Hareketi) 43 ilden 137 meclisten gelen 1500 delegeyle oluşturduğu Türkiye Meclisi'nde aldığı kararlarla boykot ve sokak eylemlerine başlayacağını duyurdu. Haziran Hareketi tarafından yayınlanan 'Türkiye Meclisi Kararları'nda AKP'ye karşı kurulacak ilk barikatın gericileştirme ve dinselleştirmeyle karşı karşıya kalan eğitim alanında kurulacağı ifade edildi.

Türkiye Meclisi Kararları'nı 4 başlık altında kamuoyunun bilgisine sunan Haziran Hareketi, AKP diktatörlüğüne vurgu yaparak Haziran Halk Meclisleri'nin mücadele için görev üstleneceğini bildirdi. TBMM'nin tek parti ve tek adam diktatörlüğünü onaylayan bir mekanizma işlevi gördüğünün altını çizen Haziran Hareketi, emekçilerin hak ve istemleri için mücadelede görev üstleneceğini belirtti. Birleşik Haziran Hareketi'nin ilk başlığında yer alan kararı şu şekilde;

'HAZİRAN HALK MECLİSİ MÜCADELE İÇİN GÖREV ÜSTLENİYOR'
''Yüksek seçilme barajı, antidemokratik seçim / parti yasaları, tek parti diktatörlüğünün sandık hileleri, ülkemizde seçme-seçilme hakkını hukuken ve fiilen ortadan kaldırmıştır.

TBMM, tek parti ve tek adam diktatörlüğünün iradesini onaylayan bir mekanizma işlevi görmektedir.

Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi, bu koşullarda, yurttaş çoğunluğunu oluşturan emekçilerin hak ve istemlerinin en katılımcı biçimde ortaya çıkarılması, kamuyla paylaşılması ve uğrunda mücadele yürütülmesi için görev üstlenmeye karar vermiştir.

Harekete bağlı tüm yerel meclisler, faaliyet gösterdikleri yer ve konular üzerinde halkın kolektif karar ve uygulama organları olarak çalışacaklardır.''

***

AKP'ye karşı mücadelede ilk barikatı eğitim alanında yaşanan gericileşme ve dinselleşmeye karşı kuracağını bildiren Haziran Hareketi, 'Bilimsel ve Laik Eğitim için AYAKTAYIZ' başlıklı kampanyasına ilişkin eylem ve boykot takvimini açıkladı. 4+4+4 kesintili eğitim sistemi ile başlayan dinsel dönüşümün, tüm okulların imam-hatipleştirilmesi, eğitimin dinselleştirilmesinin anaokullarına kadar indirilmesi ve Osmanlıca dersi gibi adımlarla sürdürüldüğünü belirten Haziran Hareketi, karma eğitimin kaldırılmaya çalışıldığını ifade etti.

AKP'nin eğitimi dinselleştirerek itaatkar bir nesil yetiştirmenin peşinde olduğunu kaydeden Haziran Hareketi, AKP'nin bir yandan da genç ve ucuz işgücü sömürüsünü yoğunlaştıran politikaları hayata geçirdiğini belirtti. Birleşik Haziran Hareketi'nin 2'nci başlıkta yer alan 'Bilimsel ve Laik Eğitim için AYAKTAYIZ' kampanyası dahilinde aldığı eylem ve boykot kararları şu şekilde;

Birleşik Haziran Hareketi 'Bilimsel ve Laik Eğitim için AYAKTAYIZ' kampanyası eylem takvimi
* Ocak ayının ilk haftası sonunda, tüm meclislerimizin bulundukları yerlerde bu kampanyayı ilan eder ve birlikte mücadeleye çağıran ilk “ses verme” eylemlerini gerçekleştirir.

* Mücadelenin sürdürülmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla paneller, forumlar, konferanslar düzenler. Boykotun ülke çapında ve kitlesel boyutta örgütlenmesi için veliler, öğrenciler, eğitim emekçileri ve bu alandaki tüm direnme odakları ile birlikte ortaklaşa bir çalışma yürütür.

* Boykot günlerinde çocuklara verilmek üzere alternatif bir ders hazırlar ve o hafta ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki bütün öğrencilerin bu ders materyalinden yararlanması ve derse katılması için çaba gösterir.

* Eğitim boykotu; zorunlu din dersleri, Osmanlıca dersi, ilköğretim okullarında türbanın önünü açan yönetmelik gibi tüm dinsel adımların geri çekilmesini ve bilimsel, laik, eşitlikçi bir eğitimin inşa edilmesini siyasi talep olarak ileri sürer.

***

Her türlü emek alanında sermayenin tamamen ve koşulsuz çekilmesini sağlamak için örgütlenme ve eylemlilikler geliştireceğini belirten Birleşik Haziran Hareketi, madenlerden başlayarak bütün iş kollarında kamulaştırma için mücadele ecedeğini bildirdi. 'Hakkımız olanı almak için ayaktayız' başlığıyla duyurulan 3'üncü kararda, işçi sınıfının bütün iş yerlerinde yönetime katılması, iş kurullarının oluşturulması ve taşeron sistemine karşı verilecek mücadelenin hedef olarak önlerine konulduğu belirtildi.

Birleşik Haziran Hareketi'nin 6 alt başlıkta açıkladığı 3'üncü kararı şu şekilde;

HAKKIMIZ OLANI ALMAK İÇİN AYAKTAYIZ!
1. Eğitim, sağlık, belediye, ulaşım, enerji hizmetlerindeki özelleştirmeleri geri almak, bu alanlardan sermayenin tamamen ve koşulsuz çekilmesini sağlamak, madenlerden başlayarak bu sektörleri kamulaştırmak ve halkın denetimine açmak için mücadele edeceğiz. Bizim olanı geri alacağız!

2. İşçilerin, tüm işyerlerinde yönetime katılmasının sağlanması; iş cinayetlerinin önüne geçmenin en etkili yolu olarak işçilerden oluşan kurulların oluşturulması; iş güvenliği önlemlerinin alınmasında ve denetlenmesinde bu kurulların yetkili ve inisiyatif sahibi kılınması; taşeron uygulamalarına son verilmesi için mücadele edeceğiz. İş cinayetlerinin tek çaresi, işçi denetimidir!

3. Birleşik Haziran Hareketi, açlık sınırının altındaki asgari ücret uygulamasını usulden ve esastan reddetmektedir. Asgari ücret, tüm işçilerin, emekçilerin ve emeklilerin gelirine temel olan ücrettir; hiçbir koşulda açlık sınırının altında olamaz! Bu aşamada, DİSK’in açlık sınırı olarak belirlediği aylık 1800 TL’nin kesintisiz net asgari ücret olarak saptanması için mücadele edeceğiz. Net 1800 TL asgari ücret!

4. Mezarda emekliliğe, kayıtdışı ve güvencesiz uzun çalışma saatlerine, taşeron köleliğine, işsizliğe son vermek için mücadele edeceğiz. İşsizliğe, kayıtdışı çalışmaya, mezarda emekliliğe hayır! Çalışma sürelerinin kısaltılması için alanlara!

5. Emekçilerin hak ettiği ücreti elde etmesini sağlayacak olan GREV hakkının; menfaat grevi, hak grevi, dayanışma grevi, siyasi grev ve genel grev hakkı da içinde olmak üzere tüm boyutları için ayağa kalkıyoruz!

6. Grev ve toplusözleşme hakkını daha da kısıtlayacak İş Güvenliği Yasa Tasarısı’na karşı çıkmak için tüm emekçileri ve emek örgütlerini ayağa kalkmaya çağırıyoruz.

***

Haziran Hareketi'nin Türkiye Meclisi'nden çıkan kararlar arasında son olarak Ortadoğu ve Dünya değerlendirmesi yapıldı. 'Yeni türden bir emperyalist paylaşım ve hegemonya savaşının içinden geçiyoruz' ifadelerinin kullanıldığı kararda, günümüz savaşlarının arkasında emperyalist rekabetin bulunduğu ifade edildi. 'Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi, Kürt ve Türk emekçilerinin AKP iktidarına, yağmacı düzene ve emperyalizme karşı ortak mücadelesinde üzerine düşen görevleri yapmaya hazırdır' ifadeleriyle bitirilen 4'üncü karar şu şekilde;

EMPERYALİST SAVAŞA KARŞI AYAĞA KALKIYORUZ!
Yeni türden bir emperyalist paylaşım ve hegemonya savaşının içinden geçiyoruz. Dünyanın her yerindeki savaşların, kontrollü-kontrolsüz her türlü çatışmanın arkasında emperyalistlerarası rekabet var.

Birbirinden gerici din / mezhep ayrılıkları ve etnik düşmanlıklar temelinde bölünüp parçalanan dünyanın enerji deposu Ortadoğu, bu çekişmenin merkezindedir ve daha şimdiden bir kan gölüdür.

AKP iktidarı, gerici ve yayılmacı amaçlarını gerçekleştirmek; içeride zayıflayan kitle desteğini artırmak için ülkemizi Ortadoğu’daki emperyalist-mezhepçi savaşlara gözünü kırpmadan sürükleyebilecek bir iktidardır.

Birleşik Haziran Hareketi, emperyalizmin bölgemizi etnik ve mezhep ayrılıkları temelinde kan gölüne çeviren her tür müdahalesine karşı halkların özgürlüğü için; AKP’nin bu kanlı oyun içinde üstlendiği mezhepçi-kışkırtıcı pozisyona karşı bağımsızlık için mücadele edecektir.
Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi olarak, elimizdeki tüm örgütlenme ve seslenme araçlarıyla savaş oldubittilerine karşı toplumumuzun demokratik, barışçı güçleriyle birlikte direneceğimizi ilan ediyoruz. Çocuklarımızın emperyalist savaşta yok olmasına izin vermeyeceğiz!

AKP’nin etnik ve mezhepsel ayrışmaları derinleştirerek geliştirdiği iç savaş politikalarının karşısına, emek ve toprak kardeşliği, eşit yurttaşlık ve özgürlük ilkeleriyle çıkıyoruz.

Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi, Kürt ve Türk emekçilerinin AKP iktidarına, yağmacı düzene ve emperyalizme karşı ortak mücadelesinde üzerine düşen görevleri yapmaya hazırdır.

Birgün

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
07.01.2015- 18:41

Aydınlanma şenliği
Aykut Emre


AKP’nin toplumu topyekûn dinselleştirmeye çalıştığı atılan bir dizi adımdan açıkça anlaşılıyor. Hayatın tüm işleyiş kurallarını dini kurallara göre yeniden tasarlamaya yönelik bu adımlar ne anlama geliyor ve neden şimdi buraya yüklenilmiş durumda? Neden bu kadar şiddetli? Ve en önemlisi neden eğitim üzerinden çocuklar ve gençler   bu dinselleştirme çabalarının   en fazla yoğunlaştığı kesimleri oluşturuyor?

Bize göre mesele gayet açık; öncesi ve özellikle de sonrasıyla birlikte düşünüldüğünde AKP, 2013 Haziran’ında kendisini istemeyen ve daha da önemlisi kendisiyle beraber tüm sömürü mekanizmasını dağıtıp yerine yeni bir düzeni inşa edebilecek bir halk kitlesini kaçınılmaz olarak görmüş bulunuyor. Attığı her gerici adım tepki çekiyor, kendilerini dalga konusu haline getirip mizah dünyasının mega starı haline getiriyor. Aceleleri var! Çünkü bu tehlikeyi fark ettikten sonra kendileri için çözümü de bulmuş ve tecrübeyle sabitlemiş görünüyorlar: düşünmeyen, irdelemeyen ve itaat eden bir tebaa tüm sorunların kökten çözümü. Bu tespitlerinde sonuna kadar da haklılar maalesef. Tüm hayatını bilmekle değil inanmakla tarif eden bir halk kitlesi “sahip” ne derse ona inanıyor. Haziran’daki saçma sapan iddiaların, alenen yalanların kısmen tutması, 17-25 Aralık hırsızlıklarının ses kayıtları kabak gibi ortadayken “ben inanmıyorum kardeşim!” diyen genişçe bir kitlenin varlığı bundandır. İnsanoğlu kendini ve tüm hayatı bir kez inanmayla tarif etmeye başlarsa ironik bir biçimde daha çok belli şeylere inanmamakla devam ediyor, inandıramıyorsunuz! İnanmak bilmeyi sıfırlıyor ve eğer inanılan şeyi sarsacağına “inanılıyorsa” bilmekten de kaçınılıyor. Tam olarak yapılmak istenen budur! Yeni ve sorgulamayan, bilmekten kaçıp inanmaya sığınan bir gençlik ve sonrasında yetişkin halk kitlesi AKP ve bilimum sömürgenlerin, yalancıların sigortası durumunda. Sonlarının yaklaştığını biliyorlar ve acele ediyorlar! Ne yapıyorlarsa can havliyle yapıyorlar.

Bu tabloda pek de şaşılacak bi’şey yok tabii ki. Nil’in kenarında ekinin büyük kısmına el koyan firavun düzeni, Ganj’ın üzerine yayılan kardeş kanını meşru gösteren kıtalararası sömürgecilik, ortaçağ karanlığını yaratan kilise düzeni ne idiyse bugün AKP odur!

Peki biz?

Biz firavunun yüzüne tükürülebilen bir beşer, mahlûk olduğunu; Ganj’a pembe burnunu sokanların tarihselliğini ve Ortaçağ karanlığında bile “Dünya’nın dönüyor olduğunu” bilenleriz!

Önümüzdeki savaş meydanı eğitim alanı olmuş durumda. Mesele üç-beş saat din dersi, üç-beş imam hatip okulu değil! Mesele geleceğin tümden ipotek altına alınma çabası, dinsel bir devlete doğru ilerleyip ilerlememek meselesi. Eğitimde verilen ve verilecek karşı mücadeleye aydınlanma mücadelesinin en öne çıkan başlık olarak bakmak durumundayız. Yani mesele spesifik bir sorun başlığı olarak “eğitim” meselesi olmaktan çoktan çıkmıştır. Bunu söylemeye bile gerek yok aslında, herkes her şeyin farkında!

Laiklikten ve aydınlanmadan yana insanlar olarak kılıcımızı çekmiş bulunuyoruz: dev bir miting ve ardından okulları boykot! Alevi örgütlerinin dillendirdiği ve sonrasında Birleşik Haziran Hareketi’nin ilk politik etkinliği olarak kodlanan boykot meselesini bu çerçevede nereye oturtacağız?

İlk bakışta boykot “ben yokum bu işte, beni de hesaba kat” gibi daha çok “talepkâr” bir hareket gibi algılanabilir. Kesinlikle hatalıdır. Planladığımız boykot, öğrencilerin sadece okula gitmemesine değil, okula gitmeyip ilerici insanlarla beraber yaratılacak “karanlığa karşı laiklik şenliği”ne gelmeleriyle başarılı olacaktır. Peki başarı ölçütümüz nedir? AKP’nin gerici tüm adımlarını tek tek geri aldığını açıklaması mı? İmam hatip açmaktan vazgeçmesi mi? Herhalde kimse böyle olacağını düşünmüyordur. Verdiğimiz ve yükselteceğimiz her mücadele artık kaçınılmaz olarak “topyekûn başarı”nın birer parçasıdır. AKP karanlığını ve piyasacılığını devirip yerine laik, eşit ve özgür bir toplum düzenini kurmak artık tek başarımız olacaktır. Kesilen zeytin ağacına, İstanbul’daki ormana, inşaattaki işçiye ve okuldaki çocuğa sahip çıkmak artık tekleşmiş bir mücadelenin parçalarıdır.

Laik ve bilimsel eğitim için yapılacak mitingde yere göğe sığmayacak bir kalabalık olabilirsek başarılı sayılabiliriz.

Her semtte, her mahallede boykot süresince kapılarını bize açacak kafeleri, sanat merkezlerini, belediye tesislerini, dernekleri, lokalleri bulduğumuz ve bu mekanlarda çocuklarımızın aklını açan, ufuklarını genişleten etkinlikler yaptıkça başarılı sayılabiliriz.

Apartmanlarda bahçelerde çay ve kurabiyenin yanında sohbetlerde “ayol ben de bizimkini göndermeyeceğim vallaha! Yetti artık!” diyen anneler çoğaldıkça başarılı sayılabiliriz.

Haziran’ın en öne çıkan kesimleri eğitimli, kentli kadınlar tam da bu mücadelenin ana taşıyıcısı olabilirler. Kadınlar en öne geçebildiyse başarılı sayılırız!

Herkese kolay gelsin.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 2
08.01.2015- 16:13

BHH'ye destek vermek lazım, ülkedeki tüm ilericilerin, solcu, sosyalist ne varsa, gidişattan memnun olmayanların BHH'ye destek vermesi gerekiyor, sonradan dövünmemek, ağlamak için. Ancak laik ve bilimsel eğitim sloganıyla düzenlenecek olan ilk mitinglerine çok daha fazla destek vermek lazım. Ortadoğu ve Avrupa'da El kaide çeteleri kafa kesip, acımasızca adam öldürürken, bu çetelerin Türkiye'de cirit attığı da düşünüldüğünde çok fazla önem kazanıyor. Bu gerici yobaz çetelerin zihniyetini destekleyen bir AKP iktidarı Türkiye'de laikliğin altını oyarken, eğitimle kinci ve dinci bir nesil yetiştirmeye çalışırken sessiz kalınmamalı. Bana göre bu gidişat varolma sorunu haline gelmiştir. Ya böyle bir gerici yobaz gidişata boyun eğeceğiz, ya da direneceğiz. BHH'ye bu konuda çok iş düşüyorsa, bizlere de çok iş düşüyor.

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 3
08.01.2015- 20:12

Velev ki hakaret-Mehmet Karaoğlu  

İsterseniz her türlü eleştiriyi hakaret olarak görebilirsiniz, ne de olsa “benim inancıma göre öyle” dediğiniz anda tartışma bitiyor. Tam da bu nedenle farklı inanç ve görüşlerden insanların bir arada olduğu kamusal alan ve örneğin onun bir parçası olan hukuk sistemi inançlardan bağımsız olmalıdır. Böylece bir hakaret varsa dava açar ve maddi ve manevi tazminat talep edersiniz ve hukuk sistemi yasalar karşısında ortakmış gibi görünen bu düzlemde bir karar verir.

Aksi takdirde düşmanlığın artması kaçınılmazdır. Ve gerçekleşen de bu “aksi”dir, çünkü toplumun gerçekliği yukarıda tarif edilen gibi değildir ve kamusal alandaki “ortak”lık esasen bir güç dengesini ifade eder. Bu denge devletin zor aygıtıyla sağlanan bir “suni denge” değil, üretim ilişkilerinden siyasete ve ideolojiye kadar bütün düzlemleri kapsayan, sınıflar arasındaki “gerçek” bir güç dengesidir. Ve dolayısıyla hukuk sistemi de bu güç dengesine tabidir. Bu nedenle örneğin belirli bir davada bir yönde karar alan bir yargı kurumu, sınıflar arasındaki güç dengesinin değiştiği başka bir dönemde tam tersi yönde karar alabilmektedir.

Laiklik böyle sınıfsal bir meseledir ve bu nedenle yukarıdaki gibi “böyle bir sistem olsa” şeklindeki ifade edilen ve “suni denge”nin karşıt ucu olan bir “statik denge” durumu olarak da tanımlanamaz. Laiklik kendi inancını bütün topluma dayatmaya çalışan dinci gericiliğe ve destekçilerine karşı aktif, yılmaz ve tavizsiz bir mücadeleyle hayata geçirilebilir ve yaşatılabilir. Çünkü laiklik uzun zamandır burjuvazi tarafından sınıflar mücadelesindeki bu güç dengesinde kendi aleyhine işleyen bir başlık olarak görülüyor ve bu nedenle altı oyuluyordu.

Ancak burjuvazi her ne kadar siyasi, hukuki ve ekonomik olarak laikliğin altını oysa da, söylem düzeyinde ve genel olarak ideolojiler düzleminde laikliği elden bırakmamaya özen gösteriyor. Bunun önemli bir nedeni kuşkusuz meşruiyet kaygısıdır ve dinci gericiliğin işlediği suçların üstüne bulaşmasını istememesidir. Bir parantez, bu nedenle mücadele perspektifi ideolojiler alanıyla sınırlı olan bir yaklaşım yalnızca bu yönü hesaba katar ve laiklik ve aydınlanma mücadelesinin işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesine güç katmayacağını düşünür. Çünkü kendi içinde tutarlı olması için, laikliği ideolojik olarak savunmaya devam ediyor gibi görünse de, burjuvazinin sınıflar mücadelesinde ve tarihsel olarak tam tersi yönde hareket ettiğini göz ardı etmek zorunda kalır. Bu yaklaşım bunun sonucunda zımnen burjuvaziye ilericilik atfeder.

Devam edelim…

Burjuvazinin sınıflar mücadelesinde laiklikten kurtulmak istemesi ve bunun uzantısı olarak laikliğe dair ortaya çıkan yukarıdaki “statik” yaklaşım Türkiye’de Cumhuriyet döneminde laikliğin hiçbir zaman tam hayata geçmemesinin ve hayata geçtiği kadarıyla da zamanla altının oyulmasının en önemli nedenleri arasında yer aldı. AKP ile birlikte “İkinci Cumhuriyet” sürecinin ortaya çıkması bir yönüyle de bu sürecin bir sonucu olarak gerçekleşti.

Türkiye’de laikliğin geçmişteki bu uygulanışı, halkın dinci gericilik tehlikesi karşısında bir mücadele yükseltmesini engelleyen ve toplumda statik bir “laiklik zaten var” algısı uyandıran bir rol oynadı. Böylece yıllarca güçlenmesine ve yayılmasına rağmen gericilikle mücadele solun bile gündemine girmekte zorlandı. Artık bu dönem geride kalmıştır ve sınıflar mücadelesinin bu kritik başlığında gerçek bir hesaplaşmaya doğru gidilmektedir.

Dün Paris’te yapılan katliamı bu yazdıklarım ışığında değerlendirmek istiyorum. Katliamı yapan örgütleri Ortadoğu’da ve başka ülkelerde kimlerin desteklediğini anlamak için dün ve bugün yandaş medyada çıkan haberlere bakmak yeterli.

Charlie Hebdo dergisi yabancılara veya müslümanlara düşman olan, onlara hakaret eden bir dergi değildi. Dergi, dinci gericiliğe ve faşizme karşı sert tavır alan ve eleştiri oklarını yalnızca İslamı siyasette kullananlara karşı değil, Hristiyan ve Yahudi dinci gericilerine ve faşist ırkçılara da yönelten solcu bir dergiydi. Bu anlamda saldırı gerçekten sola ve laikliğe karşı yapılmış alçakça bir saldırır ve bu kesinlikle göz ardı edilmemelidir.

Ancak vurgulanması gereken bir başka nokta da, bir yerden sonra derginin çizgisinin bir önemi olmadığıdır. Yapılan katliam gerçekten de derginin içeriğini bir yönüyle anlamsız hale getirmektedir çünkü dinci gerici siyasi hareket her yerde kendi keyfi yaklaşımına göre öldürmeyi ve linç etmeyi onaylayan bir meşruiyet alanı oluşturmaya çalışmaktadır.

“İnancımıza hakaret ettiler” diyerek katliamı savunmaya çalışan yandaş medya ve onu izleyen kitlenin, hakaret dahi yapılmış olsa böyle bir katliamın meşru olmadığını kendiliğinden anlaması beklenmemelidir. Cinayetleri sahiplenmekten çekinmeyen bu tavrın değişmesi ancak ilericilerin yürüteceği bir siyasi bir mücadele sonucunda gericilerin geri adım atmak zorunda kalmaları sayesinde olacaktır. Bu nedenle dinci gericilere “Velev ki hakaret” diye seslenmek ve ortada gerçekten bir hakaret olsaydı bile katliamları ve linç girişimlerini meşrulaştırmalarına izin vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum.

Bu gelişmeler ışığında Birleşik Haziran Hareketi’nin 11 Ocak’ta “Laik Eğitim için Ayaktayız” çağrısının önemi daha da artmıştır. Dinci gerici katillere boyun eğmeyeceğimizi göstereceğiz.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 4
10.01.2015- 18:19

Birleşik Haziran Hareketi karanlığın üzerine yürüyor

Charlie Hebdo’ya düzenlenen saldırıyı Taksim’de kitlesel bir eylemle protesto eden Haziran Hareketi, yarın da yurdun dört bir yanında “Bilimsel ve laik eğitim için sokaktayız” sloganıyla alanlara çıkıyor
 
Resim Ekleme

Gezi Direnişi’nin izinde kurulan ve AKP iktidarına karşı toplumun farklı alanlarda yürüttüğü direniş çizgilerini buluşturmayı amaçlayan Birleşik Haziran Hareketi, Taksim’de, aralarında çok sayıda aydın, sanatçı, yazar ve akademisyenin de olduğu yaklaşık 2 bin kişilik bir kitleyle Charlie Hebdo’ya düzenlenen saldırıyı protesto etti. Haziran Hareketi yarın da, “Bilimsel ve laik eğitim için sokaktayız” sloganıyla 30 ilde sokağa çıkacak.

KALEM VE KARANFİLLERLE...
Fransa’nın başkenti Paris’te radikal İslamcıların kanlı saldırısının hedefi olan siyasi hiciv dergisi Charlie Hebdo’ya Birleşik Haziran Hareketi oldukça kitlesel bir eylemle destek verdi. Önceki gün akşam saatlerinde gerçekleşen eylemde Haziran Hareketi Taksim Mis Sokak’ta bir araya geldi. “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) pankartı taşıyan eylemciler, kalem ve karanfillerle Fransız Konsolosluğu’na yürüdü. Yürüyüş sırasında “Haziran burada, Charlie’nin yanında”, “ Kalem silahla susturulamaz”, “ Yobazların ipleri AKP’nin elinde”, “Yaşasın hakların kardeşliği” sloganları atıldı. Fransız Konsolosluğu’nun önüne gelen kitle burada katledilen 12 Charlie Hebdo çalışanı için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Ardından ise Haziran Hareketi adına sanatçı Barış Atay bir basın açıklaması okudu. Gericiliğin ve İslamcı faşizmin giderek daha saldırgan bir hale geldiğini vurgulayan Atay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yakın zamanda görkemli bir direnişle ülkemizdeki gerici diktaya karşı ayağa kalkan Türkiye’nin ilerici güçleri olarak, Charlie Hebdo’ya ve onun nezdinde basın, kültür, sanat, mizah ve özgür düşünce düşmanlığını kınıyor ve Fransa’daki saldırıyı gerçekleştiren İslamcı terör örgütünün ülkemizdeki destekçilerinin açıklanmasını istiyoruz.”

FAŞİZME KARŞI SOKAĞA ÇAĞRI
Birleşik Haziran Hareketi yarın ise AKP’nin gerici politikalarına karşı, “Bilimsel ve laik eğitim istiyoruz” sloganıyla 30 ilde eylem gerçekleştirecek. Haziran Hareketi tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Eğitimdeki gericileşme politikalarına karşı, bir direniş yürüyüşü başlatıyoruz. Zorunlu din derslerine, okulların imam hatipleştirilmesine, çocuklarımızın ucuz işgücü havuzuna sokulmasına karşı ayağa kalkıyoruz. Bunun için ilk adımımızı atıyoruz. 11 Ocak’ta, Türkiye’nin her yerinde 13.00’te sokağa çıkıyoruz.”
Haziran Hareketi tarafından yapılan açıklamada, eylemlere ilişkin yer bilgileri şöyle: İstanbul: Kadıköy- Boğa Heykeli, Ankara: Sakarya Meydanı, İzmir: Kıbrıs Şehitleri, Bursa: Setbaşı Köprüsü, Denizli: Candoğan Parkı, Tokat: Niksar Kavşağı, Trabzon: Meydan Park, Aydın: Sevgi Yolu, Uşak: Belediye önü, Samsun: Öğretmenevi önü, Kırklareli: Dingiloğlu Parkı, Kocaeli: Belediye İşhanı, Muğla: Sınırsızlık Meydanı, Antep: Kırkayak Parkı, Ordu: 19 Eylül Ortaokulu önü, Adana: İnönü Parkı, Eskişehir: İl Sağlık Müdürlüğü, Mersin: Forum AVM, Karabük: PTT önü, Antalya: Üçkapılar önü, Dersim: Sanat Sokağı, Kayseri: Cumhuriyet Meydanı, İskenderun: Eski Bit Pazarı, Çanakkale: İskele Meydanı, Malatya: Kız Meslek Lisesi önü, Artvin: Hastane Kavşağı, Manisa: Manolya Meydanı, Giresun: Meydan PTT önü, Tekirdağ: Tekira AVM önü.

KARABÜK'TE GÖZALTI
Haziran Hareketi’nin yarın Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştireceği eylemlerin öncesinde ise Karabük’te çağrı için bildiri dağıtan beş kişi gözaltına alındı. Gözaltındakilerin İfade işlemlerinden sonra serbest bırakılacakları öğrenilirken adli sürecin başlatılacağı belirtildi.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]