Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Trockist ‘Sosyalizm’ Anlayışı

Trocki’nin sosyalizme dair anlayışının temelinde üretici güçlerin gelişme seviyesinin düşük olduğu bir ülkede sosyalizmin kurulmasının imkansızlığı yatar.  

19. yy Marksizm’i sosyalist devrimin öncelikle gelişmiş kapitalist ülkelerde başlayacağını ve sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin yüksek seviyede geliştiği ülkelerde zafere ulaşacağı öngörüsünde bulunmuştu. Bu öngörüde sosyalizmin üretici güçlerin yüksek gelişme seviyesinde kurulmasının kolaylığının yanında, güçlü bir proletaryanın varlığı da etkiliydi. (Bu konuyu bir sonraki bölümde daha ayrıntılı tartışacağız).  

Trocki bu öngörüden yola çıkarak sosyalizmin kapitalizmin ileri derecede geliştiği bir ülkede zafere ulaşacağını fikrini savundu. Trocki’nin temel fikri buydu. Sosyalizm geri bir ülkede ileri bir ülkeden önce zafer kazanamazdı. Bu geri bir ülkede sosyalist devrimin örneğin İngiltere’den önce zafer kazanamayacağı anlamına gelmiyor, sosyalizmin inşa sürecinin öncelikle İngiltere’de zafer kazanacağı anlamına geliyordu. Trocki konuyu açıklarken şöyle söyler:

“Avrupa’da proletarya için iktidara gelmek çok daha zor olacaktır, çünkü düşman daha kuvvetlidir. Ama iktidara geldiği zaman da sosyalizmi kurması o oranda kolay olacaktır, çünkü eline geçecek miras çok daha bereketlidir. Kültürün zenginliği, teknolojinin ileriliği en sonunda etkisini gösterecektir. Biz İngiliz proletaryasından daha önce iktidara geldiysek, bu demek değildir ki, komünizmi bir yana bırakalım, tam bir sosyalizme onlardan önce ulaşalım.” (Trocki, Gündelik Hayatın Sorunları, Sf. 164)

Sosyalizm öncelikle üretici güçlerin yüksek bir gelişme düzeyine sahip bir ülkede kurulabilir. Trocki’nin sosyalizm anlayışının birinci önemli noktası budur. Trocki bunu kanıtlamak için Marks’ın 1848 yılı öncesindeki görüşlerini donuklaştırır, ondaki diyalektik özü atar. Marks’ın sosyalizm anlayışını basitleştirerek şöyle söyler:

“Marks kendi döneminin en gelişkin kapitalizminin üretici güçlerinin toplumsallaşması temelinde kurulacak topluma komünizmin alt aşaması adını veriyor” (Trocki, İhanete Uğrayan Devrim, Sf. 67)

Vardığı sonuç:

“ilk doğuş aşamasında bile komünist toplum (yani sosyalizm, yazar) burjuva toplumdan daha yüksek bir gelişim düzeyinde olmalıdır.” (Trocki, İhanete Uğrayan Devrim, Sf. 67)

Sosyalist devrim geri bir ülkede zafer kazansa dahi üretici güçlerin geri olduğu bu ülkede sosyalizm kurulamayacaktır. Geri ülkede sosyalizmin kurulması ancak sosyalizmin zaferini ilk gerçekleştirecek olan gelişmiş kapitalist ülkelerin yardımıyla olanaklıdır. Sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin yüksek gelişme derecesine sahip olduğu ülkelerde zafer kazanabileceği anlayışının vardığı mantıksal sonuç sosyalizmin tek ülkede (özellikle geri bir ülkede) zafer kazanamayacağıdır. Sosyalizm geri bir ülkede zafer kazanamayacaksa, ancak ileri kapitalist ülkelerin yardımıyla sosyalizm kurulabilecekse sosyalizmin tek ülkede kurulması imkansızdır.

Trocki bu tespitini üretici güçlerin ulaşmış olduğu yüksek gelişme derecesine dayandırmaya çalışır. Kapitalizm üretici güçleri hızlı bir şekilde geliştirmiş ve 20. yy’ın başlarından itibaren engel olmaya başlamıştır. (bu kapitalizmin üretici güçleri hiç geliştirmediği anlamına gelmez). Üretici güçlerin gelişme düzeyi üretimi yerel-feodal sınırlılıklardan kurtardığı gibi ulusal sınırlardan da kurtarmıştır. Büyük bir dünya pazarı oluşturulmuş; kapitalizm bir dünya sistemi haline gelmiştir. Bu yüzden yanlızca kapitalizmin en ileri üretici güçleri üzerinde kurulacak sosyalizm, kapitalizmin aşmış olduğu ulusal sınırlara geri dönemez. Kapitalizmden daha yüksek bir temelde örgütlenecek olan sosyalizmin bu yüzden uluslararası bir sistem olması zorunludur. Aksi halde sosyalizm kapitalizmin aşmış olduğu ulusal sınırlara sıkışma tehlikesine girer ki bu da sosyalizm değil olsa olsa proletarya diktatörlüğüdür. Trocki’nin sosyalizmin öncelikle en ileri ülkede zafer kazanacağı tezinin mantıksal sonucu olan sosyalizmin tek ülkede kurulamayacağı tezi Trocki’nin sosyalizm anlayışının ikinci temel noktasıdır:

“Sosyalizm ancak çağdaş teknolojinin en yüksek gelişme düzeyi ve uluslararası işbölümü temeli üzerinde gerçekleşebilir.” (Trocki, Faşizme Karşı Mücadele, Sf. 285)

Trocki sosyalizm anlayışını bu iki nokta üzerinden inşa eder. Bu inşa nesnel gerçekliğin tahlili, sınıf mücadelesinin ve tarihsel materyalist bilimin ilkeleri üzerinden değil Trocki’nin temel argümanlarını doğrulama çabası üzerinden yürütülür.  

Üretici güçlerin en yüksek gelişme seviyesinde kurulabilecek olan dünya sosyalizmi. Trocki’ye göre olanaklı olan budur. Bunun üzerinden sosyalizm tanımlanmaya başlanabilir. Sosyalizm tek ülkede gerçekleşemiyor ise, ancak tüm dünyada sosyalist devrim sonucu hayata geçiyor ise artık kapitalist devlet kalmamış ve sosyalizmi tehdit eden bir güç bulunmamaktadır. Sosyalizm köylülük de dahil tüm sınıfların ortadan kalktığı, üretici güçlerin yüksek gelişmesinin kent ve kır arasındaki çelişkiyi çözdüğü sınıfsız bir toplumdur. Sınıfların ortadan kalkması, sosyalizm üzerinde baskı uygulayabilecek bir kapitalist gücün ortadan kalkması nedeniyle sosyalizmde devlet sönmüştür. Trocki sınıfsız ve devletsiz sosyalizm anlayışını böyle tanımlar:  

“Alt evresinden başlayarak en üst evresine kadar sınıfsız ve devletsiz olan yeni bir toplumsal formasyon." (Trocki, Tek ülkede sosyalizm, Sf. 16)

Ama Trocki, Marksizm’in sosyalizm üzerine net çizgi ve açık tanımlamalarından kaçınamaz. Bunlar hem Marksizm tarafından net olarak ortaya konmuş hem de sınıf mücadelesi ve toplum biliminin en temel gerçeklerini yansıtmaktadır. Buna göre Trocki sosyalizmde hala ‘burjuva hak’ kavramının devam ettiğini kabul eder. Ayrıca kır ile kent arasındaki çelişki çözülmüş olmasına rağmen kafa emeği ve kol emeği arasındaki çelişki sosyalizmde değişik bir nitelikte olsa da varlığını devam ettirmektedir. Dolayısıyla çalışma insanların doğal bir ihtiyacı haline gelmemiş ve bir zorunluluk olarak kalmaktadır. Trocki’nin sosyalizm anlayışının temel özellikleri bunlardır.

Trocki’nin tarihsel materyalizmin sosyalizme dair bazı görüşlerini kendi sosyalizm anlayışıyla birleştirme çabaları büyük çelişkilere yol açar. Bunları bir sonraki bölümde inceleyeceğiz.  

Trocki’nin sosyalizm anlayışını incelerken proletarya diktatörlüğü anlayışının da üzerinde durmak gerekir. Proletarya diktatörlüğünü tanımlarken de Trocki’nin dayandığı temel sosyalizmin öncelikle en ileri teknik temele sahip ülkede ve zorunlu olarak dünya ölçeğinde kurulabileceği tezidir. Tek ülkede gerçekleşen bir proleter sosyalist devrim sosyalizmi inşa edemez, çünkü sosyalizm ancak ileri kapitalist ülkelerde ve dünya çapında kurulabilir. Bu yüzden tek ülkede sosyalist devrimi gerçekleştiren proletarya sosyalizmi inşa sürecine giremez. Proletarya diktatörlüğünü aracıyla iktidarda kalarak dünya devriminin gerçekleşmesi için mücadele eder. Bu yüzden bu ülkedeki üretim sistemi sosyalizm olarak adlandırılamaz. Ama üretim araçlarının devletleştirilmesi (toplumsallaştırılması değil, ileride değineceğiz) ve proletaryanın devlet iktidarına sahip olması nedeniyle kapitalizm olarak da adlandırılamaz. Proletarya diktatörlüğü ne kapitalizm ne de sosyalizmdir; o bir geçiş rejimidir.  

Proletarya diktatörlüğü varlığını korudukça ve güçlendirdikçe sosyalizmden bahsedilemez, ancak proletarya diktatörlüğünün sönmesiyle sosyalizme geçilebilir. Trocki buradan yola çıkarak komünizme geçişi üç aşama olarak yorumlar:
1.Proletarya diktatörlüğü (   Sınıflar ve devletin olduğu toplum )
1. Sosyalizm ( Sınıfsız, sınırsız ve devletsiz toplum )
2. Komünizm ( Sınıfsız, sınırsız ve devletsiz toplum )

Sosyalizmde sınıflar ve devlet olamayacağından proletarya diktatörlüğü sosyalizmden ayrı olarak varlığını sürdüren bir siyasal geçiş rejimidir.

Komünizm, insan toplumunun evriminin (bilim tarafından öngörülen) son aşamasıdır. Bilimsel komünizm, filozofların, kapitalist toplumun eleştirisi üzerinden tasarladıkları “güzellikler dünyası” değildir. O, insanların tasarımları, iradeleri, düşleri veya eleştirileri üzerinden tarif edilemez. Bilimsel yöntemi, iradecilik ve idealizmden ayıran en temel yanlardan birisi de budur. Bilimsel yöntem kapitalizmin maddi temellerini, hareketinin yasa ve eğilimlerini, kısacası toplumsal gelişmenin nesnel yasalarını temel veri olarak alır. Ve buradan yola çıkarak komünizmin tarihsel bir zorunluluk olduğu sonucuna varır.

Trocki ise komünizm ve onun iki aşamasını, toplumsal evrimin tarihsel hareketi ve zorunlulukları üzerinden değil, ekletik bilgileri ve iradeci tasarımları ile ifade ediyor. Sosyalizmin bir kısmını kabul ediyor, onun mantıksal sonucu olan diğer kısmını ise kabul etmiyor. Öncelikle yukarıdaki tanımlar üzerinden Trockizm’in proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm anlayışının temel noktalarına bakalım:
a.Sosyalizmin öncelikle üretici güçlerin en yüksek seviyede geliştiği ülkede zafere ulaşması zorunluluğu
a.Bu sebepten dolayı geri ülkelerde sosyalizmin kurulamaması, gelişmiş ülkelerdeki sosyalizmin yardımının zorunluluğu ve sosyalizmin tek ülkede zaferinin imkânsızlığı
b.Sosyalizmde köylülük dâhil sınıflar; dolayısıyla kent ile kır arasındaki çelişki ortadan kalkması
a.Sınıf çelişkilerinin ürünü olan devletin sosyalizm aşamasında sönmüş olması
b.Sosyalizmde ‘burjuva hak’ (herkesten yeteneği kadar herkese emeğine göre) ilkesi
a.Sosyalizmde kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişki  
b.Sosyalizmden önce proletarya diktatörlüğü aşaması ve sosyalizme geçişle proletarya diktatörlüğünün sönmesi

Trocki’nin sosyalizm anlayışı üzerinde duracağımız başlıca konular bunlardır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
26.01.2015- 22:55

Tek ülkede sosyalizmin olup olamayacağı, sovyet deneyiminden sonra sadece teorik bir tartışma olmaktan çıkmıştır. Bu konu sovyet deneyimi üzerinden farklı bir anlam kazanmıştır. Troçki'nin de kabul ettiği biçimde geri kalmış bir ülkede devrimi gerçekleştirmek ve proleter diktatörlüğü kurmak ve özel mülkiyetin bütünüyle ortadan kaldırılması mümkünse, tek ülkede yapılabileceklerin sınırı da aşağı yukarı budur. Az şey mi? Kimse devletin ortadan kaldırılacağından söz etmiyor ki zaten. O zaman sorun ne? Yıllardır yapılan ve bir kısım ''sol'' tarafından ısıtılıp ısıtılıp önümüze konun sorunun kaynağı ve nedeni ne?

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 2
27.01.2015- 15:39

Sınıflar ortada duruyorsa devleti neden ortadan kaldırmak istiyoruz? Devletin varlığı sınıfların varlığı ile ilişkili değil mi? Sınıflar durduğu sürece devlet de varlığını koruyacaktır. Sınıfların varolduğu bir sistemde devletin ortadan kaldırılmasından yana görüş açıklamak burjuvazinin yeniden ortaya çıkmasına yol açar. Sınıfların olduğu bir toplum sınıf mücadelesinin yaşandığı bir toplumdur ve orada devlete ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın ortadan kaldırılmasını istemek işçi sınıfını desteksiz bırakmak demektir. Böyle bir durum Marksizm Leninizm'e aykırıdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]