Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Şiir,Öykü ve Denemeleriniz
29.11.2016- 10:16

Yok yok, aklıma Nazım gelmedi. Ama bu resim, bu fotoğraf beni alıp götürüyor. Bir yalnızlık duygusu mu; bir ayrılık mı; bir ölüm mü, bilmiyorum; garip bir melankoli. Ama şurası kesin, gözlerimi bu fotodan almakta zorlanıyorum.


( Hangi resim o bilmiyorum. Buradaki kapanmış, ne olduğu belli değil. Ben de bunu ekliyorum, yerine oturuyor.)


Resim Ekleme

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
17.06.2017- 08:14

Resim Ekleme

Yahya Kemal Beyatlı'nın dediği gibi

''Üstümüze zaman yağdı. Hüznümüz ondan''

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
30.11.2017- 05:33

Resim Ekleme

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
06.12.2017- 16:14

Kayıt yapmıştım, sekizinci ayın beşiydi, öyle duruyordu. Daha önce sinemada, sonra bir kez de kayıt ettiğim şekliyle, ve şimdi, durup dururken bir kez daha izledim, Çağan Irmak'ın filmi ''Unutursam Fısılda''yı.

Öyle!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
08.12.2017- 17:40

Bu tür yazıların sanatçı tarafından söylenip söylenmediğini bilmiyorum. Doğrulatma imkanımız da çoğu zaman olmuyor. Ama güzel işte; güzel bir yorum Yılmaz Güney'e yakıştırılmış. Yılmaz bu, ''söylemiştir'' diyelim.

Resim Ekleme

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
13.12.2017- 09:36

Bir yazar ''sevda yaşanmıyor'' demiş ya, yaşanmadığı için de gerçek anlamıyla aşk, sevda ve dostluk da yaşanmıyor bu toplumda. Sait Faik'in saptamaları bundandı belki de... Sait Faik ''kalabalıklar içindeki yalnızlık''tan söz ederken ve hatta ''yaldızlı karyolalarda yatanların bile tek'' olduğunu söylerken sevdanın yaşanmadığına ilişkin göndermelerde bulunuyordu.
Hasret, özlem ve adını nasıl koyarsanız koyun   sevdanın yaşanmıyor oluşu hasreti, iç'te yaşatılan bir özlemi, sadece ve bitimsiz bir özlemi ve öyle olduğu için de kalabalıklar içinde yaşanan bir yalnızlığı önü alınamayan bir alın yazısı gibi dayatmaktan başka bir anlama gelmiyor. Evet, öyleydi, yalnızlığa tutsaktık, aşk ve sevda yaşanmadığı için de bu tutsaklıktan bir ömür boyu kurtulamayacaktık. İşin kötü yanı ise, böyleyken, böyle bir tutsaklığı bir ömür boyu yaşayacakken, bu tutsaklıktan kurtuluşun yolu ise sadece aşk ve sevdayken ve aşk ve sevda da hiç ama hiç yaşanmıyorken, hepimizin, istisnasız hepimizin sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi davranmayı seçmesiydi.

Ne çelişki ama!


melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
16.12.2017- 01:25

Resim Ekleme

Hemen hemen hepimiz böyleyiz   ve her duruma uygun maskeler takma konusunda neredeyse doğuştan yetenekliyiz!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
16.12.2017- 19:26

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Bir yazar ''sevda yaşanmıyor'' demiş ya, yaşanmadığı için de gerçek anlamıyla aşk, sevda ve dostluk da yaşanmıyor bu toplumda. Sait Faik'in saptamaları bundandı belki de... Sait Faik ''kalabalıklar içindeki yalnızlık''tan söz ederken ve hatta ''yaldızlı karyolalarda yatanların bile tek'' olduğunu söylerken sevdanın yaşanmadığına ilişkin göndermelerde bulunuyordu.
Hasret, özlem ve adını nasıl koyarsanız koyun   sevdanın yaşanmıyor oluşu hasreti, iç'te yaşatılan bir özlemi, sadece ve bitimsiz bir özlemi ve öyle olduğu için de kalabalıklar içinde yaşanan bir yalnızlığı önü alınamayan bir alın yazısı gibi dayatmaktan başka bir anlama gelmiyor. Evet, öyleydi, yalnızlığa tutsaktık, aşk ve sevda yaşanmadığı için de bu tutsaklıktan bir ömür boyu kurtulamayacaktık. İşin kötü yanı ise, böyleyken, böyle bir tutsaklığı bir ömür boyu yaşayacakken, bu tutsaklıktan kurtuluşun yolu ise sadece aşk ve sevdayken ve aşk ve sevda da hiç ama hiç yaşanmıyorken, hepimizin, istisnasız hepimizin sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi davranmayı seçmesiydi.

Ne çelişki ama!






Bir arkadaşım geçenlerde '' an geliyor ağacız, an geliyor ormanız'' diye yazmıştı. ''Hayatın diyalektiği!'' Kalabalık olma ve yalnızlık konusuna böyle açıklık getirmişti. Oysa sorun tam da böyle değildi. Biçimsel bir yalnızlık değil yaşanan ve sorun olan; tam tersine kalabalıklar içinde yalnız olma duygusuydu. Evet, sorun buydu ve bu sorunun giderilmesinin tek yolunun yaşanmıyor olması da sorunun giderilemez bir hale getiriyordu. Çok mu karamsarlık var bu ifadelerde bilmiyorum ama, inandığım şey bu ''bireysel'' sorunun çözümünün de yeni bir toplum ve yeni bir insan tipinin ortaya çıkmasıyla mümkün olabileceğidir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 8
18.12.2017- 16:29

Bir arkadaşım geçenlerde '' an geliyor ağacız, an geliyor ormanız'' diye yazmıştı. ''Hayatın diyalektiği!'' Kalabalık olma ve yalnızlık konusuna böyle açıklık getirmişti. Oysa sorun tam da böyle değildi. Biçimsel bir yalnızlık değil yaşanan ve sorun olan; tam tersine kalabalıklar içinde yalnız olma duygusuydu. Evet, sorun buydu ve bu sorunun giderilmesinin tek yolunun yaşanmıyor olması da sorunun giderilemez bir hale getiriyordu. Çok mu karamsarlık var bu ifadelerde bilmiyorum ama, inandığım şey bu ''bireysel'' sorunun çözümünün de yeni bir toplum ve yeni bir insan tipinin ortaya çıkmasıyla mümkün olabileceğidir.


Devam edersek, yalnızlık duygusunun da tarihsel bir sorun olduğunu söyleyebilmek mümkün. İnsan toplumsal bir varlık ve varoluşundan bu yana hep başka insanlarla birlikte kendini var etmiştir. O dönemlerde insanın bir yalnızlık duygusu çektiğini hiç düşünmüyorum. Tarihsel süreçle birlikte sınıflı toplumlarda ve en çok da kapitalist düzende, düzenin insanı metaya dönüştüren özelliği bir anlamda hem insanın kendine ve hem de diğer insanlara yabancılaşmasını getirmiştir. Yalnızlık duygusunun tarihselliğinin nedeni de budur ve bana göre başka bir tarihsel süreçte yok olacaktır. Yeni bir insan ve yeni bir toplum önermesinin nedeni de budur.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]