Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu
15.01.2018- 09:39

İlker Bele'in bu günkü yazısından birkaç başlık çıkartılabilir. Bunlardan bir tanesi de kürt sorununun kapitalist sistemde çözümsüz olduğuna ilişkin yaptığı yorumdur. Şöyle diyor Belek:

Türkiye kapitalizmi Kürt sorununu çözemez. Bunun nedeni Kürt sorununun etnik değil, sınıfsal bir sorun olmasıdır. Kürt sorununun çözülmesi için kapitalizmin çözülüp defterinin dürülmesi, sosyalist düzenin kurulması gerekir.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ilker-belek/akp-turkiyeyi-savasa-surukluyor-225008

Doğrudur; kürt sorunu ulusallık da içeren sınıfsal bir sorundur. Kapitalizmin üstesinden gelemeyeceği bir içeriğe sahiptir. Sosyalizm dışında çözülemeyecek olmasının nedeni de budur. Bu yüzden Türkiye sosyalistlerinin ısrar etmesi gereken çizgi de budur. Kürt hareketinin milliyetçi siyasetlerinin kuyruğuna takılmak Kürt halkından yana olmak değildir. On yıllarca böyle bir yanlışa saplanıldı, bu yanlışın anlaşılması ve bu yanlıştan kurtulmak yönünde adımlar atılması sadece Türkiye soluna değil Kürt hareketine de olumlu yansıyabilir diye düşünüyorum. Yoksa, bu haliyle sınırlarımız içindeki çözümsüzlük sınırlarımız dışında Amerikan kara gücü olmaktan öteye bir yere varamıyor. Buradan Kürt halkına bir özgürlük çıkmayacağı da çok açık.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
08.12.2020- 09:12

Buldan: Kürt sorununu çözmezseniz Kürt sorunu sizi çözer

Meclis'te bütçe görüşmeleri kapsamında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan AKP'ye 'Kürt sorununu çözmezseniz, Kürt sorunu sizi çözer, çözüyor da' diye seslendi.

Resim Ekleme
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, TBMM'de 2021 bütçe görüşmeleri üzerine yaptığı konuşmada AKP'ye "Kürt sorununu çözmezseniz, Kürt sorunu sizi çözer, çözüyor da" diye seslendi. Buldan “İmralı’nın kapılarını diyalog ve müzakereye açmazsanız Moskova’nın, Washington’un, Avrupa’nın, uluslararası güçlerin kapısında beklemeye, Katar sermayesine muhtaç kalmaya devam edersiniz” diye konuştu.

Buldan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"- AKP’nin iktidar çıkarlarını koruyan bir bütçedir. Bu nedenle diyoruz ki; Saray iktidarı sebeptir, yaşanan tüm bu ekonomik, siyasal krizler ise bir sonuçtur. Bugün yaşamakta olduğumuz durum; tam da tekçi sistemin çoklu krizidir.

-   Ülkeyi öyle bir hale getirdiniz ki, geçmişte devlet içerisinde gizli olarak örgütlenen Susurluk benzeri hukuk dışı yapılar, iktidarınızda artık kendini gizleme gereği bile duymamaktadır. Bu yapılar, sizden aldığı cesaretle neredeyse siyasete müdahale edecek güce kavuştular.

- 'Roboski Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak’ demiştiniz. Bu sözünüz 9 yıldır havada duruyor. Görüyoruz ki; şimdi bu karanlık dehlizlerle ittifak halindesiniz.

- Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’yi, yine HDK’yi, DTK’yi, demokratik kurumları ve sivilleri her gün hedef alan, işkence yapan, gladyo gibi insan öldürmeyi metot haline getirenler şunu iyi bilsinler: Sırtınızı yasladığınız bu iktidar gidecektir. Üstelik sizi de yüz üstü bırakacaktır. O zaman, adaletten kaçamayacaksınız ve yaptıklarınızın hesabını teker teker vereceksiniz.

- AKP iktidarı, başkanlıkla her sorunu çözeceğiz dedi. Çözümü bir yana bırakalım kendileri en büyük sorun haline geldi. Kriz yok dediniz. En kötüsünü geride bıraktık dediniz. Türkiye şaha kalkıyor dediniz. Ama sonuç ortada; büyük kriz ve çöküş. Yönetemiyorsunuz, götüremiyorsunuz.

- Gidip çetelere yatırım yaptınız. Sonuç; Şam'da şah yapmaya gittiniz. Ama Kobani'de halk size mat dedi. IŞİD vezirleriniz işe yaramadı. Suriye satrancını kaybettiniz.

'AB kriterlerinin yerine Saray kriterlerini koydunuz'
- Bu iktidar, her sıkıştığında üç yola başvurur. Sahte reform, doğalgaz müjdesi ve AB üyeliği. AB yeniden aklınıza geldi. Geleceğimizi orada görüyoruz demeye başladınız. Şimdi buradan soruyoruz: AB kriterlerini yerine getirmek için bugüne değin ne yaptınız? Örneğin Brüksel’de seçilmişlerin yerine kayyım atanıyor mu? İsviçre’de muhalif siyasetçiler tutuklanıyor mu? Danimarka’da insanlar helikopterden atılıyor mu? İtalya’da sınırda insanlar savaş uçaklarıyla vuruluyor mu? Strazburg’ta yargı siyasilerin talimatıyla mı karar veriyor? Bunların hepsi sizde var. AB kriterlerinin yerine Saray kriterlerini koydunuz.

- 18 yıllık iktidar karneniz; açtığınız değil, sattığınız fabrikalarla doludur. İnsanların yoksullaşmasının, işsizlikle, açlıkla boğuşmasının nedeni sizin bu politikalarınızdır. Bugün milyonlarca insanı açlık sınırının altındaki bir asgari ücrete, yüz binlerce KHK’liyi açlığa mahkûm ettiniz.

- Pandemi felaketinde bile halkı kendi kaderiyle baş başa bıraktınız. Bütün dünyada yönetimler, kendi halkına mali yardım yaptı, destek verdi. Siz ise yardım yapacağınıza, halka İBAN verip para topladınız.

'Kürt sorunu sizi çözüyor'
- Bugün gerek Ortadoğu, gerekse Türkiye ölçeğinde ulus devlet siyasetindeki en önemli kırılma noktası Kürt sorunudur. Cumhurbaşkanı bir kez daha ‘Kürt sorunu yoktur. Biz çözdük’ diyerek inkâr siyasetinin diline sarıldı. Gören gözler, duyan kulaklar için bir kez daha söylemek isteriz ki; Kürt sorunu vardır, tarihsel bir sorundur.

- Kürt halkı, iktidar eliyle büyütülen Kürt düşmanlığı nedeniyle bugün Türkiye’de kendisini güvende hissetmemekte ve birlikte yaşam iradesinde her gün kırılma yaşamaktadır. Devlet aklının bu gerçeği görmesi gerekir. Kürt sorunu sadece Kürtlerin ve HDP’nin bir sorunu da değildir. Başta devlet olmak üzere tüm siyasi partilerin, parlamentonun, yurttaşların, sivil toplumun ortak sorunudur.

- 2013-2015 yılları arasında yürütülen diyalog ve görüşme süreci, yeni bir demokratik paradigmanın oluşabilmesi adına tarihi önemdeydi. Ancak AKP, başkanlık hevesleri uğruna bu süreci heba etti. Milyonların barış talebi yerine tek adamın başkanlığını tercih etti.

- Tarihi deneyimler de göstermektedir ki Kürt sorununu çözmezseniz, Kürt sorunu sizi çözer ve çözüyor da. Burada özellikle devlet aklına seslenmek istiyorum: Tecrit hukuksuzluğundan, karanlığından bir an önce vazgeçin. Bugün tecritin son bulması için cezaevlerinde binlerce tutuklu yeniden açlık grevine başladı. Bu hukuksuzluk son bulsun artık.

'İmralı'nın kapılarını diyaloğa açmazsanız Katar sermayesine muhtaç kalırsınız'
- İmralı’nın kapılarını diyalog ve müzakereye açmazsanız Moskova’nın, Washington’un, Avrupa’nın, uluslararası güçlerin kapısında beklemeye, Katar sermayesine muhtaç kalmaya devam edersiniz. Uluslararası alanda sizin üzerinizdeki tecrit de devam eder.

- Kürt sorunu önce iktidarınızı çözecek ve iktidar değişimini yaratacaktır. Ardından çözümün yolu açılacaktır. Toplumsal ittifakla, demokrasi ittifakıyla, sivil toplum ittifakıyla Kürt sorunu ve demokrasi sorunları birlikte, eş zamanlı çözülecektir.

- Bütçelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmemesi eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Bu bütçe de ekonomik kriz ve pandemi sürecinde kadınların durumunu gözeten ve iyileştirmeye çalışan değil, aksine kadınlar için daha fazla emek sömürüsü, daha fazla yoksulluk ve yoksunluk öngörmektedir.

- Yurttaşlarımız, bu iktidarın yarattığı ağır maliyeti ödemek, acı reçeteye katlanmak zorunda değildir. Hesabı ödemesi gereken halklar değil, bu iktidardır. Bu çöküşten çıkış yolu vardır. O da radikal demokratik değişimdir.

Erken seçim çağrısı
- 100. yılında halk egemenliğinin temsili edildiği yer olan parlamenter sistemin iradesi ve denetim yetkileri büyük oranda bu iktidar eliyle ortadan kaldırılmıştır. Bir sonraki hedeflerinin; 2023’te, yüzüncü yılında Cumhuriyet’in tasfiye sürecini tamamlamak olduğu ortadadır.

- Erken seçim çağrımızı yineliyoruz.

- Demokrasi için siyaset yürütenlerin de sokaktaki bir yurttaş kadar cesur, kararlı ve net olması, özellikle dış politikada iktidarın ömrüne katkı sunabilecek yaklaşımlardan uzak durması büyük önem taşımaktadır.”

https://sol.org.tr/haber/buldan-kurt-sorununu-cozmezseniz-kurt-sorunu-sizi-cozer-21022

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
10.12.2020- 09:31

Kürt sorununun nasıl çözüleceği konusu başlı başına bir zorluk içerdiği gibi ve aynı zamanda Kürt sorununun tam olarak ne olduğu konusunda bile farklı yaklaşımların olması açısından da bir zorluk içeriyor. HDP'nin bu konuda bile büyük bir zorluk yaşadığını düşünüyorum. Pek çoğumuzun tersine HDP'nin etkili ve yetkili kişilerinin en azından büyük çoğunluğunun çözümlerinin ulusal sınırlar içinde ve Türkiyelileşme siyaseti çerçevesinde olduklarına ve sorunun çözümünü Türkiye'nin demokratikleşmesi bağlamına oturtan yaklaşımların da benimsendiğine inanıyorum. Toplumsal alanda farklı algıların oluşmuş olmasının nedeni elbette bu yönde algı yaratma çabası ve kışkırtmalar yapılmasının yanı sıra Kürt hareketi içinde farklı çözümlerde ısrarcı olanların da yine HDP çatısı altında kendisine yer bulmasıdır. Tabi buna eklenmesi gereken şey bir de PKK ve silahlı şiddeti reddetme konusunda yeterince güçlü bir sesin oluşturulamamasıdır.

Bence önemli bir konu. ( Ülkede önemsiz denilecek hiçbir şey kalmadı ki!) Çözüm için öncelikle çözümün çerçevesinin net bir şekilde ortaya koyulması gerekmiyor mu? İleri süreceklerimiz taktiksel bir demet de olmaması ve bu konularda belli bir samimiyetin topluma yansıtılması da gerekiyor. HDP hala bir baraj sorunu yaşıyorsa, Kürt hareketine yapılan onca haksızlıkların hala toplumda bir karşılık bulmaması nedeniyledir. Pervin Buldan'ın konuşması hiç kuşku yok ülke ve bölge gerçeklerinin dile getirilişidir. Ama bana öyle geliyor ki gerçeklerin bu şekilde ve böyle bir dil-söylemle dile getirilişin de yeterince ilgi toplamaması üzerinde düşünülmelidir. Belki bu etnik dilden uzaklaşılarak ortaya konulacak sorunların toplumda daha fazla karşılık bulması mümkün hale gelecektir.

Kürt sorununda zorluk o kadar çok yönlü ki. Kaba ve yüzeysel yaklaşımlarla ne çözüm üretilebiliyor ve ne de sorunun ne olduğu bile tam olarak ortaya konulabiliyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
09.03.2021- 08:28

Hani durup dururken, Türkiye'nin gündemi çok farklı konularla çalkalanıyorken, bu başlık da nereden çıktı, neden ''yukarılara'' taşındı, diye düşünebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız ve sebebi de   Metin Çulhaoğlu, sosyalist aydınımızın bugün İLERİ'deki yazısıdır. ( https://ilerihaber.org/yazar/kapatilmasi-gereken-defter-123851.html )

Yazının konusu farklı. Anladığım, İttihatçı Kemalist gelenekle demokrasiyi merkeze alan kadrolar arasındaki siyasi ''husumet''in bitirilmesine yönelik bir öneri/yorum. İlginç. Ama benim dikkatimi çeken ve bu başlığa yönelten şey, yazıdaki bir iki paragrafın çağrıştırdıkları. Şöyle:

''Söz konusu damarın, ( ittihatçı-kemalist damar-melnur) örneğin “devletçilik”, “halkçılık”, “laiklik” ve “inkılapçılık” gibi ilkeleri bugün   1930’lardaki içeriğiyle sahiplenmesi mümkün değildir. Bunun nedeni de “kadrolarının gerilemesi” değil Türkiye kapitalizminin geldiği nokta ve dünya sistemiyle eklemlenme biçimidir.

“Olumsuz” atıflara gelince: Bu damarın faşizan yönelimler, anti-komünizm ve Kürt inkarcılığı-asimilasyonu gibi özelliklerinin diğer damara hiç bulaşmadan   bugün de aynı damarın tekelinde olduğunu düşünmek tamamen saçma olacaktır.

Sahi, yukarıdaki özelliklerin, yani faşizan yönelimlerin, anti-komünizmin ve Kürtlere yönelik baskıların bugün münhasıran İttihatçı-Kemalist geleneğin “uzantıları” tarafından temsil edildiğini söyleyebilecek kimse var mıdır?


Çulhaoğlu böyle bir yorumda bulunurken baktığı pencereden gördüklerini yorumlamıştır. En daraltılmış ve somut halinin özneleri olarak CHP ile HDP'yi görmek mümkündür. Sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonal forumlara indirgeyeceksek, Kürt hareketinin buralara yansımış siyaseti ile kuyrukçu olmayan ve Kürt hareketiyle kuyrukçularının ''ulusalcı'', ''sosyal şoven'' ve ''neo-faşist'' olarak tanımladıkları siyasetler arasındaki   ''husumet''ten söz edilebilir. Bu noktada altı çizilmesi gereken konunun Çulhaoğlu'nun işaret ettiği sorunla çok fazla bir ilgisinin olmadığını söyleyebilirim. Yani, içerideki ( forumlardaki) anlaşmazlığın dışarıdaki ( Çulhaoğlu'nun sözünü ettiği ) anlaşmazlıkla pek de benzer yanları bulunmamaktadır.

Çok tartışıldı ve her yeri geldiğinde altını çizmeye çalışıyoruz; Kürt ulusalcılığının forumlara yansıyış biçimi ayrılık ve bölünme üzerineydi. Kendilerini destekleyen ve ne yaptığını, ne söylediğini kendilerinin de bilmediği birtakım şarlatanların da gaz vermeleriyle   Kürt halkının özgürleşmesinin ayrılıktan/bölünmeden ve UKKTH temelinde ( gerekirse ABD'yle birlikte) ayrı bir devlet kurmaktan geçtiği ve bu bağlamda PKK'nin etnik/şiddet temelli siyasetinin savunulması ve bu siyasete temelden karşı çıkanlara da düşmanca yaklaşmalarıydı. Sözde sol-sosyalist forumlardaki karşıtlık genellikle bu çerçevede ortaya çıkıyordu. Söylendiği gibi birtakım şarlatanlar da sürece ''enternasyonalist komünist'' bir akıl(!) koyarak konuyu daha da karmaşık bir hale getiriyorlardı. Forumlardaki bu yanlışlık sola-sosyalizme uygunluk ve zorunlulukmuş gibi yorumlanıyor ve haliyle bu tutuma karşı çıkan her siyaset de düşmanlaştırılıyordu. Yani Çulhaoğlu'nun sözünü ettiği anlaşmazlığın sözde sol-sosyalist forumdaki karşıtlıklarla ilgili bir yanı olmadığını söylüyorum. Kürt ulusalcılığının bu forumlara yansıyış biçimine karşı çıkmak karşı çıkanları demokrasi dışı bir siyasetle ilişkilendirmek anlamına da gelmiyor. Karşı çıkanlar çoğunlukla Kürt ulusalcılığının buralardaki seslendirilişine, yani ayrılık ve bölünme konusuna karşı çıkıyorlar ve tepki gösteriyorlardı. Tabi bir de AKP ile kol kola girmiş olmalarına...

Kuşkusuz bu noktadan daha ileriye taşınabilecek bir konu bu.
Zaman zaman da değiniriz

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]