Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...
melnur  |  Cvp:
Cevap: 9
09.04.2018- 17:03

Komünist enternasyonal üzerine...

Marks Komünist Manifesto başta olmak üzere pek çok çalışmasında komünistlere, ulusal ölçekte siyasal devrim hedefinin zorunluluğunu hedef olarak gösterir.Enternasyonalizme ulaşabilmenin bundan başka bir yolu da bulunmamaktadır. Enternasyonalizmi savunmak ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini önemsiz kılacak cümleler kurmak değildir. Bir komünist hiçbir şekilde ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini bir kenara koyarak bir ulusal mücadeleye kendini adayamaz. Eğer adarsa, eğer böyle yaparsa bu sefer de bu yaptığının hem komünistlik ve hem de enternasyonalizm olduğunu iddia edemez. Komünistlik ve hatta enternasyonal komünistlik iddiası varsa, hangi koşullarda olunursa olunsun öncelik, hep sınıfsal mücadeleden yana çıkmak olmalıdır. Bu kadar basit, bu kadar net!

Şu sorulabilir; ''ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini hadi anladık diyelim, enternasyonalizm bunun neresinde?''

''Tam merkezinde'', ''tam da bu sürecin kendisinde...''

Ulusal ölçekte siyasal devrim enternasyonal komünist topluma giden sürecin en zorlu kilometre taşıdır. Enternasyonalizm, nihai kurtuluşun ulusal ölçekte olmadığını, sınıfsız dünyaya ancak ulusal ölçekte gerçekleştirilen devrimlerden sonra emperyalizmin geriletilmesi ve dünyasal planda etkisiz hale getirilmesi sonucu gerçekleşebilir. O zamana kadar enternasyonalist olabilmenin gereği ulusal ölçekteki devrimi önemsiz kılacak gevezeliklerden sıyrılmak olmalıdır. Ulusal ölçekte siyasal devrim yeryüzündeki bütün komünistlerin kendi ülkelerindeki önceliğidir. Bu öncelik, ulusal ölçekteki komünist öznelerin bir araya gelmelerine, dayanışmalarına...-engel değildir. Ne var ki, bu süreçten çok farklı beklentiler içine girmek ve hele ulusal ölçekteki devrim perspektifini önemsizleştirecek gevezelikler içine girmek   enternasyonalist komünist olmak değildir.

Bu konularda yıllarca saçmalamaktan başka bir şey yapılmadı bu sözde sol-sosyalist forumlarda. Komünizmin enternasyonalizm ile olan ilişkisi o kadar saçma sapan bir düzlemde yorumlandı ki, bir ara ''iki çeşit sol var, bunlardan biri enternasyonal solculuk, diğeri ulusal solculuk'' saçmalığına kadar kadar vardırıldı ve birincisi Kürt halkının dostu, diğeri düşmanı olarak yorumlandı.  

(Ne günlerdi ama!)

Bir daha özetleyelim:

1- Enternasyonalizm işçi sınıfının ve sonuçta insanlığın nihai -sonal- kurtuluşunun dünyasal planda olduğu anlamını içerir. Ulusal ölçekte kurtuluş yoktur.

2- Ulusal ölçekte siyasal devrimi en üste yazmadan, sınıf mücadelesini bu perspektif ile donatmadan enternasyonalizm cümleleri kurmak sadece bir gevezelik değil ve aynı zamanda bir şarlatanlıktır. Kendini aldatmaktan ve yanlış algı yaratmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.

3-Her ülkedeki siyasal devrimlerden sonra enternasyonalist birleşmenin nasıl gerçekleşeceği o zaman ve koşulların konusudur. ( İnsanlık önüne çözebileceği sorunları koyar.)

4-Ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifini savunmadan ne komünist olunabilir ve ne de enternasyonalist. Aksini iddia eden ya bu konuda bilgisizdir veya bu konularda haddinden fazla içten pazarlıklıdır.

( Devam ederiz.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 10
10.04.2018- 02:15

Bizim kuyrukçu   ve dahi ''enternasyonalist komünist'' Veda arkadaşımız buradaki yazıya bir yanıt vermiş aklınca :) Aynen alıntılıyorum.

Nasyonal bir forumda, ulusalcılığı aklamak için bin bir takla atan ve yüzü kızarmadan, utanmadan neredeyse Ulusalcılıkla,Enternasyonalizmin biribirine karşıt

olmadığını söyleyecek kadar alçalan bir zavallı, etrafa ULUSALCI VİRÜS yaymaktadır.

Bir Komünist olarak bizim görevimiz bu virüse karşı en etkili silah olan Enternasyonalizmi, bu virüsü etkisiz kılmak için   bir kez daha anlatmaktır.
Bu vatan,yurt,bayrak sevdalılarına karşı ideolojik olarak   en etkili mücadeleyi vermek Komünistlerin önde gelen görevleri arasındadır.


Bu arkadaşın hem bilgisiz ve hem de donanımsız olduğunu ayrıca okuduğunu anlamadığını çok yineledim. Bu yazısı da buna tipik bir örnek.

:)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 11
12.04.2018- 06:33

Enternasyonalizmin   kürt ulusalcılığına yedeklenmek olarak yorumlandığı bir dönemden geçerek bu günlere geldik. Solcu olmak Kürt hareketinin siyasetine destek vermek olarak anlaşılıyordu. Türkiye'de solcu olmanın koşulu bu sözde sol-sosyalist forumlara göre buydu ve böyleydi. Lenin ve Marks, sanki ulusalcılığa destek anlamına gelen sözlerinden başka hiçbir şey söylememiş ve yapmamış gibi davranılırdı. Öyle biliniyordu. Birileri sağdan soldan buldukları bu alıntılarla akıllarınca sürece soldan destek veriyor ve kürt hareketinin hamisi rolünü oynuyordu. Kendileri enternasyonal sol oluyorlardı, ve kendileri gibi olmayan herkes de ulusalcı sol, sosyal şoven, neo-faşist vb...

Farkındayım, çok yineliyorum bunları ama unutkan bir toplum olduğumuz da akıldan çıkmamalı. Şimdi aynı aktörler plağı çevirmişler,hala sahnede yer almaya çalışıyorlar. Zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışarak bir de...

Bu kadar pişkinlik gerçekten rahatsız edici...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 12
15.04.2018- 16:55

Sürekli yinelemek ve içselleştirmek gerekiyor. Enternasyonalizm bilimsel sosyalizme içkin bir kavramdır ve nihai ( sonal) kurtuluşun dünyasal ölçekte olacağı anlamına gelir. Dünyasal ölçekte gerçekleşebilmesinin yolu da ulusal ölçekte siyasal devrimin gerçekleştirilmesinden geçer. Enternasyonalizmin ulusalcılıkla bir ilgisi yoktur ama ulusal olanla ilgisi vardır ve bu ilgi bu noktadadır. Bazı kendini bilmezlerin şarlatanlıklarına pek de kulak asmamak gerek. Enternasyonalizm ulusalcılık karşıtı falan değildir.   Bu tanımlamanın ve böyle bir çerçevenin sosyalistler için bir anlamı yoktur. Ulusalcılık farklı bir ideolojidir ve çoğunlukla marksizmle bir ilgisi bulunmamaktadır. Ancak ulusalcılık çerçevelenmiş ve belirlenmiş bir anlam ve tanımı olmadığı için bu konuda da bir açık kapı bırakmanın yararı vardır. Örnekse,
kendilerini hem ulusalcı ve hem de sol kemalist dahası sosyalist olarak da niteleyen bazı kesimler Türkiye'deki burjuva devriminin daha ileri götürülerek tamamlanması ve sonrasında sosyalizme geçilmesi gibi bir stratejiyi de savunurlar. ''Sosyalizm ile ulusalcılık arasında bir ilişki var mıdır? şeklinde bir sorunun yanıtı bu kesim ve ulusalcılığın bu tanımı için ''bu anlamda, vardır'' şeklinde yanıtlanabilir. Uğur mumcu, Attila İlhan, İlhan Selçuk gibi tanınmış sol Kemalistlerin savundukları   strateji buydu. Perincek'in de ideolojisi de bildiğim kadarıyla budur ve bu stratejinin Perincek açısından adı Kemalist Devrim'dir. ( Sanırım HKP de benzer bir ideolojiyi savunmaktadır.)

Burada önemli olan enternasyonalizmin karşısına -hangi yorumuyla olursa olsun- ulusalcı bir ideolojiyi koymamak olmalıdır. Çünkü enternasyonalizmin ulusalcılıkla bir ilgisi yoktur. Ama altını her defasında çizelim; enternasyonalizmin ulusal olanla mutlak bir ilişkisi vardır. O da enternasyonal olabilmenin yolunun ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifinden geçtiğidir. Bu perspektif bütün dünya sosyalistleri için geçerlidir. Her ülke devrimcisi kendi ülkesinde iktidarı hedeflemek ve o doğrultuda sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. Enternasyonalizm budur. Enternasyonalizm her sosyalistin kendi ülkesinde siyasal iktidar hedefiyle hareket etmesidir. Öyle enternasyonal gevezelikleriyle kem küm etmek, bir yerden bir yere savrulmak, ''gerekirse enternasyonal çıkarlar için ulusal ölçekteki devrimden vazgeçmek'' gibi şarlatanlığa prim vermek değildir.  

Enternasyonalin dünyasal ölçekte kapitalizmi yıkmak gibi bir görevi varsa, bundan anlaşılması gereken enternasyonal içindeki komünist öznelerin kendi ülkelerinde iktidarı hedeflemeleridir. Varsa da yoksa da, belirleyicilik bu ölçek üzerinden anlam kazanır. Daha önce başka bir başlıkta yazmıştım, bir komünist için ayırd edici özellik ulusal ölçekteki siyasal devrimi hedefleyip hedeflemediğidir. Sosyalist devrim perspektifine sahip olup olmadığıdır. Varsa ve bu doğrultuda siyaset yapıyorsa komünist olabilmenin temel önceliğini yerine getiriyor demektir. Yoksa, devrim kaçkınıdır.

Buna da örneğimiz var; yıllarca bu ülkede ''iki çeşit sol var, biri enternasyonal sol, diğeri ulusal sol'' diyenlerin tamamı, bu devrim kaçkını tiplerdir. Bir kısmı açıkça kürt ulusalcılığının neferi haline gelmiş ve açıkça sol-sosyalizm düşmanlığı yapmaktadırlar. Büyük çoğunluğu ise kuyrukçudur. Bakmayın öyle ''ben kuyrukçu değilim'' yaygaralarına. Artık modası geçtiği için açık seçik ''bakın Lenin de ne demiş'' şeklinde aşırma alıntılarla kafa ütülemiyorlar!

Ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifi solun gündeminden çıktığında bir solcu için solculuk ne anlama gelir ki :)

Yıllarca neden kuyrukçuluk yaptılar?
Yıllarca neden ''enternasyonal sol'' dediler?
Kuyrukçuluk yapmayanları neden ulusalcı ve neden Kürt halkının düşmanı ilan ettiler?

:)

Yanıtını anlatmaya çalışıyoruz; kullanageldiğimiz bütün kavramların anlamlarını, ne olup ne olmadıklarını kavramamız gerekiyor. Yüzeysellikten kurtulabilmek ve konuları daha iyi anlayabilmemiz için...

Ve örneklerine sözde sol-sosyalist forumlarda çokça rastladığımız şarlatanların ipliğini pazara çıkarabilmek için...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 13
16.04.2018- 15:20

Ulusalcılığın Marksizmle doğrudan bir ilişkisi de olmamasına rağmen özellikle sözde sol-sosyalist sitelerde neden bu kadar gündeme getirildi, diye bir soru sorulabilir. Önemli bir soru bu ve yanıtının da mutlaka doğru bir zeminde verilmesi gerekir.

Yanıtın, öncelikle hem enternasyonalizmin ve hem de ulusalcılığın anlamının ve ne olduğunun bilinmemesi olduğu söylenebilir. Yıllardır hem SF'de ve hem de ondan kopan sözde sol forumlarda bu konu hep Kürt sorunu bağlamında değerlendirildi. Enternasyonal olmak Kürt hareketine yedeklenmek, desteklemek, biat etmek, kuyruğuna takılmak vb. olarak değerlendirildi, ulusalcılık ise Kürt hareketinin siyasetlerini benimsememe noktasında sosyal şovenizmle ve neo-faşizmle eşdeğermiş gibi yorumlandı. Yıllar yılı hep böyle oldu. Hiç ilgisi yoktu. Bilmiyorlardı, bilmedikleri için uyduruyorlardı. Hala da öyleler. Bir anlamda egolarını tatmin ediyorlardı. Forumlara giren sol sempatizanların bu şarlatanlıklardan etkilenebileceğini de hiç umursamadan üfürdükçe üfürüyorlardı.

Anlaşılması gereken bir şey var: Yanlış olduğu bilinen veya öyle sanılan bir konuya karşı çıkmak ve eleştirmek istiyorsak, o konunun ne olduğunu bilmemiz gerekir. Bilmeden karşı çıkmak gibi bir duruş solun duruşu olamaz. Olmamalı. Ulusalcılık eleştirilecekse ulusalcılığın tanımının yapıldığı birkaç yazı bulunur ve o yazıdaki anlam bağlamında eleştiri yapılır. Ama böyle olmuyordu.   Okumadan, anlamadan kafalarından bir anlam yüklüyorlar ve yüklenen o anlamı da sonra eleştirmeye çalışıyorlar. Yöntem ve mantık bu olunca da giderek gerçeklikten kopuyorlar. Sözde sol-sosyalist forumlarda yaşanan hep bu olmuştu. Gerçeklikten kopulmuştu. İş öylesine şirazesini yitirmişti ki, sonunda ortada kalan sadece şarlatanlıkdı.

Evet, bu şarlatanlar, şimdi de enternasyonalizme bir anlam yüklemeye çalışıyorlar. Yıllardır enternasyonalizmi ulusalcılık karşıtı olarak yorumladıklarını şimdi unutmuşa benziyorlar. Enternasyonalizmi kuyrukçuluk anlayışının bir kıstası olarak değerlendirdiklerini de unutmuşa benziyorlar. Ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifinin göz ardı etmenin de bir gerekçesi haline getirmeye çalıştıklarını da görmezlikten geliyorlar. Kısaca şarlatanlıkları hala devam ediyor.

Sosyalist kuruluşun gerçekleşebilmesi için bütün ülkelerin komünistleri kendi ülkelerinde siyasal devrimi gerçekleştirecek bir örgütlenmenin öneminin altını çizebilmeli   ve bu konuda gereken sorumluluğu da yerine getirmelidir. Tekrar edelim; komünistlerin önceliği ulusal ölçekte iktidarı hedeflemektir. BU doğrultuda işçi sınıfı ve emekçi halka alan açacak, onu iktidara yakınlaştıracak politikalar üretmektir. Enternasyonalin önceliği budur. Dünyanın bütün devrimci ve komünistleri de kendi ülkelerinde bu doğrultuda hareket ederler.   Emperyalizmin geriletilebilmesi ve kapitalist zincirin en zayıf halkadan başlayarak kırılabilmesi için enternasyonal bir devrim değil, ulusal ölçekteki bir siyasal devrim gereklidir. Sorunu bu şekilde ortaya koymayan, bu konunun altını çizmeyen ve bu konunun üzerinden atlayarak veya önemsiz hale getirerek enternasyonal gevezelikleri yapanlar şarlatandır.

Neymiş efendim, kapitalizm dünya çapında bir sistemmiş de yıkılması için dünya çapında bir devrim gerekliymiş. Saçma sapan şeyler söyleniyor, sonra yanlışlığı anlaşılınca bir cümlelik de olsa ''ama yerelde devrim de gerekliymiş'' falan!

Hep söylediğim bir şey var. Sol sempatizanlar bilinçlenme açısından elbette interneti kullanmalılar. Ama öğrenme, anlama, kavrama ve içselleştirme süreci mutlaka parti kanallarıyla olmalı. Yıllarca bu şarlatanların ve sol-sosyalizm düşmanlarının egemen olduğu sözde sol-sosyalist siteler yalan yanlış bilgileri sanki sosyalist ideolojiymiş gibi üfürdükçe üfürdüler. Şarlatanlıkları şimdilerde ortaya çıktı. Hiçbir şey bilmedikleri, ordan burdan buldukları alıntıları da anlamadan altına üstüne bir şeyler yazarak yorumladıklarını sandılar. Bir konuyu anlatabilmenin yolunun her şeyden önce doğru kavramlar ve doğru bilgilere ihtiyaç olduğunu hiç akıllarına getirmediler. Ve bu günlere geldik.

Önce işçi sınıfının tarihsel çıkarları!
Önce komünist partilerde örgütlenme!
İşçi sınıfına bilinç dışardan verilecektir ancak bilinç verme durumunda olan partili dostlarımızın öncelikle kendilerinin bilinçlenmesi gerekir. Bunun da yolu yine partidir.

Ve ne olursa olsun, kendilerini ''enternasyonal komünist(!) olarak niteleyen ve karşılarına çıkan ilk fırsatta ''hadi oylar HDP'ye'' diyebilen bu şarlatanların şarlatanlıklarından uzak durulmalı...

Cahilliğin bulaşıcı olduğunu hiç unutmayalım!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 14
23.04.2018- 20:36

Ulusalcılık dendiğinde bu kavramın içine ulusal solu, Atatürkçülüğü, Kemalizmi ve sol Kemalizmi katmak mümkündür. Ama anlaşılması gereken bu kavramların hemen hemen tamamında ortak özellikler olmasına rağmen birtakım farklılıklar da bulunduğudur. Bir önceki yorumlarda değinildi, bu kavramların tamamı için de aydınlanmadan ve modernleşmeden yana bir tavır olduğu söylenebilir.   Cumhuriyeti, başta laiklik olmak üzere, cumhuriyet kazanımlarını savunmak ve vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünden yana olmak bu kesimlerin diğer özellikleri arasındadır.

Şunu da ekleyelim; cumhuriyet döneminde ve hatta cumhuriyet öncesinde Jön Türkler ve ittihat terakki ile başlayan başlayan uzun bir süreçte toplumun ilericiler gericiler ile ayrışması günümüze kadar devam etmiştir. Türkiye solu bu ayrışmada ilerici damar dediğimiz 1908, 1923 ve hatta 1960-61 sürecinin bir parçası da sayılabilir. 68 kuşağı ve sonrasındaki 78 kuşağı da bu ilerici damarla sıkı sıkıya ilişkilidir. Diğer gerici damarın içinde liberalleri sayabiliriz. AKP'nin iktidara gelmesiyle ülkenin daha özgürlükçü ve demokrat olacağı propagandalarıyla süreçte yer alan sağlı sollu liberallerin bu ilerici damarın karşısında ideolojik bir tutum almaları, emperyalizm konusunda söylemleri ve Atatürkçülük, Kemalizm ve laiklik karşısında sözde özgürlükçü(!) bir tavır sergilemeleri ulusalcı kavramının sık sık milliyetçilikle eşmiş gibi kullanılmasına yol açmıştır. Bir anlamda bu kavramın yaygın olarak özellikle sol liberaller ( sol dönekler) tarafından kullanıldığını da söylemek mümkün. Liberal ve sol döneklerin önemsendiği bir dönemdi o dönem. Ve çoğu kez bu kesimlerin savunageldikleri burjuva kozmopolitizminin bir kısım sözde sol tarafından sanki proleter enternasyonalizm gibi algılandığını buna ekleyelim. Ulusalcı solculuğun karşısına koydukları enternasyonalizm sol işte böyle bir iklimde ezber haline getiriliyordu.

Ulusalcılık ( ulusal sol vb.) konusunda yeterince başlığımız olmasına rağmen daha spesifik bir başlık da açılabilir ve özellikle bir kısım kuyrukçu solun hem kürt hareketine yedeklenmesinin ve hem de bu sol döneklerle   birlikte olmasının nedenleri üzerinde durulabilir. Sorunun pek çok konuda olduğu gibi bilgisizlik temelli olduğuna inanıyorum. Yoksa, bir solcunun veya kendini bir şekilde solcu-sosyalist-komünist olduğunu iddia eden birinin cumhuriyet ve kazanımlarına düşman olabilmesi aklın alabileceği bir durum değil.   Atatürk'e, hatta Kemalizm'e, hatta ulusal solculuğa düşman olabilmek, örgütlü gericiliğin devleti ele geçiriş sürecinde böyle bir konumlanış içine girmek başta sözünü ettiğimiz o gerici damarın baş aktörüne dönüşmekten başka bir anlam taşımaz.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 15
27.04.2018- 00:02

Ulusalcılık konusu...

Ulusalcı, ulusal(cı) sol, ulusal sosyalizm dendiğinde öncelikle anlaşılması gereken mücadelenin öznesinin Marksizm'de olduğu gibi proletarya olmadığı ulus-millet olduğudur. Ulusalcılara göre temel ulus-millettir. Ezen ve ezilen kavramlar sınıflara değil uluslara içkin kategorilerdir.Emperyalizm döneminde ezen uluslar ve ezilen uluslar vardır. Dünyanın kuzeyindeki ülkeler genellikle ezen-gelişmiş kapitalist ülkeler, güney ve doğusundaki ülkeler ise ezilen ülkeler. Mücadele burjuvazi ile proletarya arasında değil, bu ezen ve ezilen uluslar arasındadır. Ulusalcı yaklaşımı genellikle böyle bir çerçevede değerlendirmek mümkün. Ezilen ulusların ezen uluslara yani emperyalizme karşı mücadelesi de Kemalizm-Atatürkçülük ile özdeşleştirilmektedir. Mustafa Kemal'in emperyalizme karşı ilk direnişi örgütlemesi ve emperyalizmi yenilgiye uğratan ilk lider olması ve kuruluşun halkçı bir programa dayandırılması ulusalcılığın, ( ulusalcı sol, ulusalcı sosyalizm) Kemalizm veya Atatürkçülük olarak da adlandırılmasına yol açmaktadır.


Böyle söylemiştik.

Ulusalcılık konusunda başka yorumlarda da bulunmuştuk. Bu yorumların günümüz ulusalcılığının bir yorumu olarak da görmek gerek. Ulusalcılığın milliyetçilikten farklı bir ''ideoloji'' olduğunu da anlamak gerek. Ulusalcılık milliyetçilikten farklı olarak emperyalizme karşı olduklarını söylemektedirler. Milliyetçiler genelde etnisite üzerinden siyaset yaparken ve genellikle anti-komünist bir tavır sergilerken ulusalcılar   bu kavrama ek olarak Kemalist ve hatta sosyalist olduklarını söylemektedirler. Cumhuriyet devrimlerine   bağlı laiklikten ve aydınlanmadan yana olduklarını da ifade etmektedirler. Kürt sorununda egemen ideolojiye yakın bir tutum almalarına karşın, Kürt halkına yönelik düşmanca bir tutum da takınmamaktadırlar.

Ulusalcılığın Marksizmle pek de ilgisi olmadığını söylemiştik. Ancak bu durumun 60 yıllarda pek de böyle olmadığını eklemeliyiz. Bu konuya geliriz de, şu ulusalcılık konusuna neden bu kadar yer verdiğimizi, daha doğrusu bu kavramın neden kuyrukçular tarafından bu kadar karşıya alındığı konusuna da ( tekrar da olsa) girmek gerekir. Konuyu biraz daha basitleştirelim.

AKP'nin Kürt hareketiyle birlikte Türkiye'ye ve Orta Doğu'ya şekil vereceği, burjuvazinin çizmiş olduğu sınırların, tekrar çizileceğinin iddia edildiği günlerde liberaller ve sol liberaller(dönekler) her iki tarafın da ideolojik doğrultusunu belirliyorlar, entellektüel tahkimatta bulunuyorlardı.   Bunu yaparken sola, aydınlanmaya, laikliğe ve ulusal olan hemen her şeye yönelik basınç da artmıştı. Hiç kuşku yok, sol sempatizanlar da ve sözde sol-sosyalist forumun sözde teorisyenleri de ( siz kuyrukçuları anlayın) bu süreçten etkileniyorlardı. Uzatmayalım, bu ulusal olan her şeye, dahası aydınlanmaya, laikliğe ve hatta M.Kemal'e olan düşmanlık hep o dönemde bu liberal şarlatanlığın marifetlerinden başka bir şey değildi. Liberaller bu şarlatanlıklarını yapıp sola ve aydınlanmaya yönelik düşmanlıklarını kusarlarken yalnız değillerdi. Bu kuyrukçu şarlatanlar da aynı koronun parçasıydılar. Onlar da akıllarınca soldan destek veriyorlardı bu sürece. AKP'ye toz kondurmuyorlar, tıpkı liberaller gibi bu ülkede cumhuriyetin kazanımları dahil, ileri olan her şeye saldırıyorlardı. Ulusal olan her şeye düşmanlık o dönemlerde başladı. Sanırım 2000'li yılların başları.

Artık her şey şirazesini yitiriyordu.

Liberaller yön veriyor, Kürt hareketinin yükselişte olması o dönemdeki ''müttefiki'' olan AKP'nin de yükselişe geçmesini sağlıyordu. Liberallerin yön vermesiyle Kürt hareketi ve AKP ittifakı ülkeye özgürlük ve demokrasi getirecekti. ERgenekon ve Balyoz'la başlayan süreçte devletin AKP'nin egemenliğine girdiği hiç görülmedi, görülmek istenmedi. AKP ve Erdoğan muktedir hale geldikten sonra ise önce liberalleri şutladı, sonra ''masayı devirdi'' ve sonra da Kürt hareketinin kafasına bindi.

Bu süreci unutmamak gerek. O dönemde bu gerici ittifaka ve Kürt hareketinin siyasetlerine karşı olan her siyasi yapı ulusalcıydı. Ulusalcı olmak zorundaydı, çünkü kendileri ''enternasyonalci'' idi. Liboşların burjuva kozmopolitizmi bu kuyrukçuların   söyleminde proleter enternasyonalizmi   haline gelmişti. AKP devleti ele geçirir ve bu günlerin hazırlıklarını yaparken bu kuyrukçu ve dahi enternasyonalist komünistler M.Kemal düşmanlığıyla, CHP, TKP, İP, ve hatta ÖDP ve Cephe düşmanlığıyla oyalanıyordu. O zamanlar bu ne olup bittiğini anlamaktan uzak tiplere ''gizli AKP'ci'' diyordum. Konumlanışlarının AKP'ye yaradığını söylüyordum ama, Kürt hareketine ve liberallere o kadar angaje olmuşlardı ki, burunlarının önlerini bile göremez haldeydiler.

Evet, ulusalcılık ve ulusal olana yönelik düşmanlık o zamanlardan kalma ezberlerdir. Anlamını da bilmediklerini hep söyledim. Okuma alışkanlıkları yok, hemen her şeyi hep yüzeysel bakıyorlar. Anlama yerine ezberlemeyi yeğliyorlar ve sonuç ortada.

Şimdi ulusalcılığa olan düşmanlıklarının yanına bir de liberalleri koymuşlar :)
Sol, liberallerden ve ulusalcılardan uzak durmalıymuş :)

(Burada keselim, sonra devam ederiz.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 16
04.05.2018- 20:47

Ulusalcılık sadece sözlük anlamıyla bakıldığında milliyetçilikle eş anlamlı sayılabilir. Zorlanırsa aynı yorum yurtseverlik için de yapılabilir. Ancak siyasi yorum ve eleştirilerde bu kavramların nasıl ve hangi anlamda kullanıldığına bakmak ve bu yöntemi de önemsemek gerek. Ve bunu sadece ulusalcılık bağlamında da söylemiyorum. Hemen hemen her konuda o konunun gerektirdiği bilgilere ulaşmadan, konuda kullanılan kavramların nasıl ve hangi içerikle kullanıldığına bakmadan o konuyu anlamak mümkün değildir ve o konu üzerinde ahkam kesmek de abesle iştigaldir.

Ulusalcılığın milliyetçilikten farklı anlamda kullanıldığını söylemiştik, sanıyorum. 60'lı yıllarda ise özellikle bir döneme damgasını vurmuş Mihri Belli ustamız tarafından da farklı kullanılmış. MDD'nin kurucusu sayılan bu devrimci büyüğümüz yurtseverlik, ulusçuluk ve gerçek milliyetçilik kavramlarını eş anlamlı olarak kullanmış. Milliyetçiliğk karşıtlığını ''gerçek milliyetçilik''le kavramlaştırıyordu ve tabi, ulusçuluk ve yurtseverlikle... Belirleyici farkı da anti-emperyalist olup olmamakta görüyorlardı. Şu sözler onun:

'' Her ne kadar ulus sloganını ilk ileri süren, devrimci çağında burjuvazi olmuşsa da, bugün artık bütün dünyada ulusçuluk bayrağı, emekçilerin ellerinde dalgalanmaktadır.''

Şuraya gelmek istiyorum; milliyetçilik ve ulusalcılık veya ulusalcı sol gibi kavramlar konusunda kafamızdaki ezberlerle yorumlarda bulunmamalıyız. Bu konularda standart bir tanım da yok. Ulusalcılık konusu için de öyle hatta milliyetçilik için de öyle. Bu kavramlar kullananın ve kullandığı şekliyle ele alınmalıdır. 80 öncesi MHP milliyetçiliğini faşizm ile ilişkilendirirken 68 gençliğinin (gerçek) milliyetçi duruşunu aynı kategoride ele alamayız. Kimi yerelliklerde örnekse güney amerika'da ilerici bir nitelik gösterirken Hitler Almanya'sında veya Mussolini İtalya'sında faşizmin döl yatağı olarak yorumlayabiliriz. Din konusuna da böyle yaklaşılabilir. Orta doğu'da gericiliğin simgesidir, güney amerika'lı rahiplerin elinde ilerici bir rol oynayabilir. Coğrafyaların kültürel özellikleri bu konularda etkili olmaktadır.

Sonuçta, bir kavramı kafamızın içindeki ezberlerle değil, o kavramı kullanıp sahiplenen kişinin tanımı ve yorumu bağlamında değerlendirmeliyiz. Bu konuda sözde sol-sosyalist forumlarda yıllarca şarlatanlık yapıldığını ve bilmeden ve sadece Kürt ulusalcılığına hoş görünmek için yalan yanlış sözlerle sol sempatizanların zihinlerine zehirler akıtıldığını söylemekle yetinelim. Öyle ileri gittiler ki, o zehirlerin kendi zihinlerini de bulamaç haline getirdiğini hiç fark edemediler.


Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]