Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu

Demirtaş: PKK'yı temsil etmiyoruz, siyasi kanadı da değiliz

Resim Ekleme

HDP'nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahhatin Demirtaş, 24 Haziran'ın 'ya tek adam rejimi ya da demokrasi' arasında bir seçim olduğunu söylerken, "PKK'yı temsil de etmiyoruz, siyasi kanadı da değiliz" dedi.

Demirtaş, tutuklu bulunduğu Tekirdag F Tipi cezaevi'nden Amerika'nın Sesi radyosunun ve internet sitesinin sorularını yanıtladı. Sorular ve Demirtaşın açıklamalarından öne çıkan kısımlar şu şekilde:

'PKK'YI TEMSİL ETMİYORUZ, SİYASİ KANADI DA DEĞİLİZ'

HDP'nin PKK ile ilişkisini siz nasıl tanımlıyorsunuz?


"Diğer partilerin ilişkisi ne kadarsa bizimki de o kadardır. Bizim diğer partilerden farkımız Kürt sorununun çözümü konusundaki yöntem ve anlayış farkıdır.   Biz PKK'nin de diyalog, müzakere yöntemiyle ikna edilerek silah bırakmasını savunuyoruz. Diğer partiler bu meseleye sadece terörle mücadele perspektifiyle yaklaşıyor. Bu politikalara katılmadığımız için bizi PKK'nin siyasi kanadı gibi lanse etmeye çalışıyorlar, ama biz Türkiye'de yasalara uygun kurulmuş demokratik, meşru bir siyasi partiyiz. PKK'yi temsil de etmiyoruz, siyasi kanadı da değiliz. PKK'yi PKK temsil diyor, biz değil. Biz silah ve şiddet yöntemlerini benimsemiyor, demokratik siyasi mücadeleyi tercih ediyoruz. Bununla birlikte hükümetin terörle mücadele politikalarını ve meseleyi şiddet yoluyla bastırma girişimlerini de doğru ve sonuç alıcı bulmadığımızı belirtiyoruz. Daha barışçıl ve diyaloga dayalı ikna yöntemlerini öneriyoruz. Bu da bizi ‘terörist' yapmaz kesinlikle."

PKK'nin tutuklu kalmanızdan memnuniyet duyduğu iddiası var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

"Böyle bir iddiayı duymadım. Benim ve arkadaşlarımın tutuklanmasına giden süreci medyada ve parlamentoda AKP başlattı."

Türkiye, 24 Haziran'da nasıl bir seçime gidiyor, diğer seçimlerden farkı nedir?

"Şu anda Türkiye'de 1,5 yıldır devam eden Olağanüstü Hal var. Yargı, medya, akademi dünyası, bürokrasi ve toplumun geneli üzerinde ağır bir iktidar baskısı var. Erdoğan devletin bütün imkanlarını sınırsız bir şekilde kullanarak seçim kampanyası yürütüyor; bense bir hücredeyim. Toplumda ciddi bir korku var. İnsanlar tutuklanmaktan, işinden olmaktan çekindikleri için görüşlerini açıklayamıyorlar. Eşit ve adil olmayan seçim koşullarında 24 Haziran seçimlerine doğru gidiyoruz. Sadece benim partim HDP'den milletvekili, belediye başkanlıkları dahil binlerce siyasetçi, yüzlerce gazeteci cezaevinde tutuluyor. Ancak biz yine de Türkiye'nin iç dinamikleri ve demokrasi yoluyla bunları aşacağına inanıyoruz."

Erdoğan'ın yeniden seçildiği bir Türkiye sizce nasıl bir ülke görüntüsü çizecektir? Erdoğan, 24 Haziran'ın milat olacağını söylüyor, nasıl bir milattan söz ediyor olabilir?

"Erdoğan güçler ayrılığını ortadan kaldıran bir tek adam rejimi ile Türkiye'nin daha hızlı büyüyeceğine inanıyor. Biz buna katılmıyoruz. Çoğulcu bir demokrasi ve katılımcı yönetim modelleriyle Türkiye'nin daha da güçleneceğine inanıyoruz. 24 Haziran bu açıdan milattır belki de; ya tek adam rejimi ya demokrasi."

HDP'nin barajı geçmemesi durumunda seçmenlerde hayal kırıklığı yaşanacağı ve Kürt kökenli seçmenlerin 8 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nin ikinci turuna gitmeyecekleri iddiası var. Siz ne düşünüyorsunuz?

HDP barajı aşacaktır mutlaka. Arkasında çok güçlü ve kararlı bir halk desteği var. Böyle bir sorunla karşılaşacağımızı düşünmüyorum."

HDP'nin TBMM'de olmadığı bir tablo için görüşleriniz nedir?

"Temsilde adalet büyük yara alır ve TBMM'nin o günkü temsil meşruiyeti tartışmalı hale gelir. Hiçbirimiz bunu istemeyiz. Çünkü böyle bir durumda 70 civarında HDP sandalyesi haksız bir şekilde AKP'ye geçmiş olur ve bu ciddi bir demokrasi krizi ve problemidir. Bunun böyle olmaması için halk HDP'ye ciddi bir şekilde sahip çıkacak ve barajı aşmasını sağlayacaktır."

Tutukluluk koşullarında seçim kampanyası sürecini nasıl yürütmeyi öngörüyorsunuz, YSK'nın adaylar arasında eşitlik yaklaşımına ilişkin görüşleriniz nedir?

"Ben yüksek güvenlikli bir cezaevinde küçük bir hücrede tutuluyorum. Hakkımda hiçbir şekilde adil bir yargılama yapılmadan siyasi bir rehine muamelesi görüyorum. Buradaki imkanlarım çok sınırlı. Sadece avukatlarım ve mektup aracılığıyla dışarıya mesaj ve açıklamalar gönderebiliyorum. YSK bugüne kadar benim bu olumsuz koşullarıma dair bir karar almış değil. Diğer adaylarla eşit koşullarda bir yarış olmayacağı gün gibi ortada."

http://www.abcgazetesi.com/demirtas-pkkyi-temsil-etmiyoruz-siyasi-kanadi-da-degiliz-86557h.htm

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
14.05.2018- 13:29

Demirtaş'ın bu söylemleri hiç inandırıcı değil. Halkın büyük çoğunluğu da inanmıyor ve daha önce çeşitli adlarla siyasette yer alan Kürt hareketinin yasal partilerini PKK'nin uzantısı olarak görüyor. Eğer Demirtaş'ın söylediklerinde bir samimiyet ve gerçeklik varsa ya bunu iyi anlatamadılar ve inandırıcı olamadılar, ya da daha önce olduğu gibi, bugün de takiyye yapmaya devam ediyorlar.

Sol açısından iki durum da sorunlu. Sorunlu çünkü Kürt sorununda gerçekten bir samimiyete ve açıklığa ihtiyaç var. Çoğu zaman kimin ne dediği anlaşılmıyor. Tam bir kaos var. PKK ayrı telden çalıyor, HDP içindekiler farklı şeyler söylüyor; solculuğunu Kürt sorununa endekslemiş olanlar daha farklı söylem içindeler. Bu yüzden bir açıklığa ihtiyaç var. HDP başta Demirtaş olmak üzere kendini açık seçik ortaya koyabilmeli. Ayrı bir devlet mi, ayrı bir federasyon mu; PKK'den farklılıkları, şiddet temelinde yürütülen siyaset karşısındaki tutumun netliği, hemen hepsinde açıklığa ihtiyaç var. Bir öyle söyleyerek, bir böyle söyleyerek ama her seferinde PKK ile çok da ayrı düşmeyerek yürütülmeye çalışılan bir siyasetin inandırıcılığı olmayarak. Bu şekilde ''Türkiye Partisi'' olabilmesi de mümkün olmuyor. BU tür vaazlar bir yerden sonra inandırıcı da gelmiyor.

Türkiye sosyalist solunun da Kürt hareketinin bu açıklığına ihtiyacı var. Kürt hareketinin ne istediği açıkça, inandırıcı bir şekilde ve samimiyetle ortaya konulabilmeli ki, Türkiye sosyalist hareketinin bu hareket karşısındaki tutumunda belli bir inandırıcılık oluşabilsin.

Bu halleriyle ne Kürt hareketi ve ne de Kürt hareketinden toplumsal artı uman sol çevreler bir yarar görebilecektir.


melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
23.05.2018- 22:05

''Bizler Özellikle AKP - MHP ittifakına karşı tüm Kürdi yapılarla el ele özgürlüğümüzü sağlamanın en önemli şartı olan ittifakımızı gerçekleştirelim diyoruz. Kendisini sorumluluk sahibi gören her birey bu ittifakın içinde olmalıdır. Biz Kürtler zayıf olduğumuz için değil parçalı olduğumuz için özgürlüğe uzağız. Kürt halkı Kerkük ile Afrin, Şırnak ile Mahabad’ın kaderinin bir olduğunun farkına varmıştır. Bu kaderin yürekten bağlı olduğunu da son dönemde yaşadı. Tüm kardeşlerimize bir kez daha çağrı yapıyoruz. Gün birleşme ve demokratik Kürdistan ittifakını sağlama günüdür.''

https://odatv.com/hdp-secim-stratejisini-acikladi-23051822.html

Pervin Buldan'ın açıkladığı HDP'nin seçim deklarasyonundan bir paragraf. Şimdi böyle bir açıklamadan nasıl olur da ''Türkiyelileşme'' perspektifi çıkar? Amacını ''birleşme ve demokratik' Kürdistan ittifakı'' olarak koyan bir hareketin Türkiyelileşmesi mümkün olabilir mi?

Kürt sorunu bu haliyle çözülemez. Kürt sorunu bu haliyle kapitalizm çerçevesinde ve kanlı bir iç savaş olmadan da çözülemez. Zaten yaklaşık 40 küsur yıldır sürüp gitmesinin nedeni de konunun demokratikleşme veya Türkiyelileşme ile hiçbir ilgisinin olmaması. Bu yüzden Demirtaş açık olmalı; bu yüzden Kürt hareketinin etnik köken dışında bir inandırıcılığı da olmuyor.

Ve bu yüzden kendini solda sayanların neyi neden destekledikleri konusunda da bir açıklık ve netlik içine girmesi gerekiyor. Haliyle bu kadar flu bir alanda sağlıklı bir siyasal tutum alabilmek de pek mümkün olamıyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
27.05.2018- 03:13

Face'te çok rastlıyorum; sosyalistlerin HDP'ye verdikleri desteğin solculukları nedeniyle olduğu konusuna. Pek iyi bir cümle olmadı; solcu olmak Kürt hareketine destek vermek anlamına gelirmiş gibi bir algı var ortada, diyelim. Sanalda, sanalın sözde forumlarında çok yaygındı bu algı. Solcuysak Kürt hareketine destek vermeliydik, destek vermeyenler ise sosyal şovendi, neo-faşistdi ulusalcıydı vb.

Altını çizmek gerek; Kürt hareketinin legal ve illegal örgüt ve partilerine faşizan bir söylemle eleştiri getirmek ne kadar yanlışsa, solun bu Kürt hareketine destek verme konusunu bir zorunluluk olarak görmek de aynı oranda yanlıştır. Kimilerinin bir taktik olarak ve AKP'yi geriletmek adına HDP'yi desteklemesi ayrı bir konu, tartışılabilir ama ilkesel planda bir sosyalist yapının   Kürt hareketinin legal ve illegal öznelerine desteğinin ( bence ) savunulacak bir yanı olmaması gerekir. Emperyalizmi geriletmeyi hedeflemeyen ve sola alan açmayan hiçbir ulusalcı hareketin desteklenmesi ve sınıfsal mücadelenin önüne geçirilmesi kabul edilemez.

Bu konuda dile getirilmesi gereken başka bir konu sağlı sollu liberallerin yıllarca dillendirdikleri biçimiyle demokrasi mücadelesinin sosyalistler için merkezi bir öneme sahip olmadığının anlaşılmasıdır. Sosyalistler mazoşist değillerdir, elbette burjuva demokrasisini gizli açık bir faşizme yeğleriz ve bu konudaki mücadeleyi de önemseriz. Ne var ki, geri kalmış bir ülkede burjuva demokrasisi ile faşizmin iç içeliğinin yanında, demokrasi mücadelesinin de sınıfsal bir niteliği olduğunu ve burjuva nitelikli bir demokrasi mücadelesinin sosyalizm açısından merkezi bir öneme sahip olmadığının da altını çizmeli ve   liberallerin bu konuda sola yönelik basıncını da savuşturabilmeliyiz.

Lenin'in söylediği gibi ''önce sınıfsal mücadele!'' Kürt ulusalcılığının nasıl ki kendine özgü bir gündemi ve hedefi varsa sosyalistlerin de kendine özgü bir gündemi ve hedefi vardır. Bu ayrımın farkında olmayanların, bu ayrımın gereğini yapmayanların ve ayrıca, solculuğu Kürt hareketine biat olarak anlayanların söylem ve eylemleri   ne olursa olsun tartışmalı bir konumlanış içinde bulundukları söylenebilir. Bir daha yinelemekte yarar var; anti-emperyalist bir çizgide konumlanmayan ve sola alan açmayan, dahası her iki tarafta milliyetçiliğin sesini yükselterek solun alanının daralmasına yol açan her türlü mücadele biçiminin sol için belirleyici bir niteliği yoktur ve olmamalıdır.

Sol sempatizanların Kürt sorununa yaklaşımlarındaki perspektifin böyle bir zemine oturması gerektiğini düşünüyorum.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]