Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
06.11.2018- 21:49

Bir iki gün önce bir internet gazetesinde rastlamıştım; ölüm yıldönümüydü ve gazete hayatı ve siyasi mücadelesini baştan sona özetlemişti. Bugün de Aydemir Güler yazmış. '' Ölenin ardından ama çok sonra...'' başlığıyla.

Aydemir Güler Ecevit'i eleştiriyor bence biraz da ''ağır'' eleştiriyor. Örnekse, yazısının bir yerinde ''Yaşamının sonuna yaklaştığında yaptığı en önemli işin komünizme karşı mücadele olduğunu söylemesi kişilikliliğe gölge düşürmez Ecevit’in. Tersine, böyle olunca sosyal demokrat, İslamcı faşistle yarış pistine daha güvenle çıkartılıyor.'' Daha önce de bir yazısını okumuştum ve Aydemir orada da aynı şeyi söylemişti. 'yaptığı en önemli iş komünizme karşı mücadele olmuştur.

Türkiye özellikli bir ülke. Sosyalizmin kitleselleşebilmesi için hemen hemen her türlü nesnel koşullar da var. Ama sosyalist sol bir türlü gerekli olan eşiği aşamıyor. Bunun nedenlerinden biri de kendini solda gören kesimlerin önemli bir bölümünün sosyalist partilere değil de, sosyal demokrat CHP'ye yönelmesi. Bu kitlenin sosyal demokratlardan sosyalistlere dönmesi için bir taktik mi bu tavır bilmiyorum ama bana çok da doğru bir tavır gelmiyor ve sanki Ecevit'e bir haksızlık yapılıyor.

Hataları çoktu, özellikle 12 eylül'den ve askeri yönetimin koyduğu yasakların kalkmasından sonra sağın belediyeleri ele geçirmesinin en başta gelen nedeniydi.

( devam ederiz.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
06.11.2018- 22:46

Evet, hataları çoktu, özellikle 12 eylül'den ve askeri yönetimin koyduğu yasakların kalkmasından sonra sağın belediyeleri ele geçirmesinin en başta gelen nedeniydi. İnatçılığı bir türlü CHP ve DSP'nin birleşmesinin önüne engel olarak dikilmesi bütün büyük şehir belediyelerinin de kaybedilmesine yol açmıştı. Bu yüzden Demirel için ''bir bilen'' denirken, Ecevit'in adı ''bir bölen''e çıkmıştı. Aydemir Güler'in söylediği, ''komünizmi önledim'' anlamına gelen itirafının ben o zamanın özgünlüğü içinde söylenmiş bir söz gibi algılıyorum. Ecevit'in 12 Eylül öncesinde komünizmi önlemek için   hareket ettiği ve buna uygun   bir siyaset izlediğini asla düşünmüyorum. Sosyal demokrasinin varlığı zaten sosyalizm yolunda bir engel oluşturur, doğru, ama Ecevit'in kitleselleşmiş solun gelişimine set çekmek için özel bir çabası olduğu iddiasının hiçbir gerçekçiliği yok.

Oysa Ecevit'in karizması, hitabet gücü, kitlelerle kurabildiği diyaloğu ve solun kitleselleşmesine yaptığı büyük katkı asla önemsizleştirilemez. Benim de sol saflara katılışımın bir nedeni ailem ve babamsa, bir nedeni de Ecevit'in piyasalardaki ''Ortanın Solu'' kitabıydı. Sadece bu öznel durumdan dolayı da değil, Ecevit gerçekten de solu kitlelerle buluşturan isimdi. Dünyada sol rüzgarlar esiyordu ve Türkiye'yi de etkilemişti; ayrıca 61 Anayasası'nın getirdiği göreli özgürlük ortamında sosyalizm genişleme fırsatını da bulmuştu, bunların hepsi gerçek ama Ecevit'in kişisel özelliklerinin de solun kitleselleşmesinde etkisi önemliydi.

80 sonrasında ve yasakların kalkmasıyla birlikte Ecevit'in hatalar zinciri de başlamıştı. 80öncesinde Ecevit'in solun kitleselleşmesindeki rolü nasıl ki yadsınamazsa, 80 sonrasındaki Ecevit'in varlığı ve izlediği siyasetin de solun gerilemesine katkısı büyük olmuştur. 1973 yılından beri büyük şehirlerde solun niceliksel de olsa büyüklüğü sırf Ecevit'in kaprisleri, inatçılığı yüzünden yitirilmiştir. Unutkanlıkları, DSP'de kadro hareketinin de olmayışı nedeniyle dizginlenemeyen yanlışlıkları sonunda AKP'nin de başımıza musallat olmasına yol açmıştır. Her ne kadar 80 öncesi ve 80 sonrasındaki dünyanın nesnelliği bu süreçlerde etkin de olsa Ecevit faktörünün de bu süreçlere etki ettiğini söyleyebiliriz. Bu yüzden Ecevit konusunda iki farklı perdeden söz etmek mümkün. Aydemir Güler'in eleştirisi daha çok 80 sonrası içindir.

( 80 öncesinde mecliste çok hararetli tartışmalar olurdu. Bir tarafta Ecevit'in sosyal demokrat CHP'si, diğer tarafta Demirel'den Erbakan ve Türkeş'e kadar irili ufaklı sağcı-milliyetçi cephe! Kürsüde konuşulurken meclis sandalyelerinden laf atılır, kürsü yanıt verir, mecliste de kavgalar eksik olmazdı. Hatırlıyorum, bir keresinde Ecevit kürsüdeyken AP sıralarından o zamanki öğretmen sendikası TÖB-DER için laf atılıyor. Tam olarak ne söyleniyor hatırlamıyorum ama, Ecevit'in verdiği yanıtı dün gibi hatırlıyorum. ''Çocukları TÖB-DER değil, sizler öldürüyorsunuz!'' diye bağırmıştı. Ecevit ilericilerin, yurtseverlerin, solun önderiydi. CHP ise barınağımızdı. Abartmıyorum, devletin sivil ve resmi mititarizmine karşı bir sığınak görevi de görüyordu.)

Ecevit'in ve CHP'nin 80 öncesinde yapabildiğini sosyalistler de yapabilmeli. Kitlesellik kazanabilmeliyiz. Ve bunun yolu CHP ve HDP içindeki sola seslenmek ve onları ''yuvaya'' çağırmaktan geçiyorsa (bana göre) bunun yolu Ecevit'e yüklenmekten geçmemeli. Ecevit'in ölümünün üzerinden epey zaman geçti belki ama, bu zaman yine de Ecevit'e yüklenilmesinin gerekçesi olmamalı.

Eminim bu konuda da vefalı davranabilmeli en azından Ecevit'i sadece 80 sonrasının Ecevit'i olarak değil, 80 öncesinin lideri olarak da hatırlayabilmeliyiz.

Aydemir Güler'in yazısı için:
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/olenin-ardindan-ama-cok-sonra-250284

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]