Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünyadan

‘Sarı yelekliler’ Paris’te Macron’un ofisine yürümek istiyor


Fransa’da akaryakıt fiyatlarının yüksekliğine karşı geçen hafta ülke genelinde yapılan eylemlerin ardından bugün başkent Paris’te büyük bir gösteri düzenleniyor. Ancak polis eylemcilerin Cumhurbaşkan Macron'un ofisine yaklaşmasına izin vermiyor. Elize Sarayı'na giden tüm yolları kapatan polis göstericilere biber gazıyla saldırıyor.

Fransa’da akaryakıt fiyatlarının yüksekliğine karşı geçen hafta ülke genelinde başlayan “Sarı Yelek” gösterisi bugün başkent Paris’te devam ediyor. Sosyal medya üzerinden örgütlenerek Fransa’da arabalarda bulunması zorunlu olan reflektörlü sarı ikaz yelekleriyle eylem yapan Fransızlar, Paris’te Şanzelize caddesinde “Macron istifa” sloganlarıyla ve "Hırsız Macron" yazılı dövizlerle toplanmaya başladı.

Paris’te hayatı durdurma çağrısıyla bugün düzenlenen eylemde 3 bin polis, göstericilerin Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ofisinin bulunduğu Elize Sarayı’na yaklaşmasını engellemeye çalışıyor. Elize Sarayı'na giden tüm yolları kapatan polis göstericilere tazyikli su ve biber gazıyla saldırıyor. Göstericilerin Paris sokaklarında barikatlar kurdukları bildirilirken, polis saldırılarında 500 kişinin yaralandığı, yaralılardan 17'sinin durumunun ağır olduğu öğrenildi.

AFP’nin haberine göre 35 bin kişi Facebook’tan yapılan Paris’in Concorde Meydanı’nda toplanma çağrısına olumlu yanıt verdi. Ancak Fransız polisi cumhurbaşkanlığı sarayına yakınlığı nedeniyle burada eylem yapılmasına izin vermiyor. Gösteri için yalnızca Eyfel Kulesi’nin yanındaki bir parka izin verilirken, Sarı Yelekliler’in başkanlık sarayına yürümekte kararlı oldukları belirtiliyor.

Geçen haftadan beri devam eden protestolara resmi açıklamalara göre 300 bin kişi katıldı. İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında geçen haftaki gösterilerde iki kişinin yaşamını yitirdiği 606 kişinin yaralandığı belirtildi.

Eylemlerde akaryakıt zamlarının Fransa’da özellikle kırsal kesimde yaşayan ve işlerine gitmek için araç kullanmak zorunda olan çalışanları etkilediği vurgulanıyor.

Ülkede dizel fiyatları yılbaşından bu yana yüzde 23 oranında artarken benzin fiyatları da aynı dönemde yüzde 15 oranında arttı. Fransa'da yılbaşından itibaren dizel ve benzine yeni zamların gelmesi bekleniyor.

http://haber.sol.org.tr/dunya/sari-yelekliler-pariste-macronun-ofisine-yurumek-istiyor-251457

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
26.11.2018- 11:12

Sarı yelekliler yolları kapattı: Bastille'de 'diktatör Macron' sloganları


Fransa’da yüksek akaryakıt fiyatlarını protesto etmek için ülke genelinde on binlerce kişi sarı ikaz yelekleri giyerek trafiğe çıktı, yolları kapattı. Cumhurbaşkanı Macron’a karşı genel bir protestoya dönüşen eylemlerde bir sürücünün arabasını göstericilerin üzerine sürmesi sonucu bir kişi yaşamını yitirdi, farklı bölgelerde yaşanan benzer olaylarda da çok sayıda kişinin yaralandığı bildirildi. Paris'in Bastille Meydanı'nda toplanan eylemciler 'Diktatör Macron' diye slogan attı.

Fransa’da yüksek akaryakıt fiyatlarını protesto etmek üzere sosyal medya üzerinden örgütlenen ve kendilerine “sarı yelekliler” adı veren yurttaşlar, ülke genelinde sokağa çıkarak yolları kapattı.

France 24’ün haberine göre akaryakıt vergilerinin yüksekliğini protesto etmek üzere başlayan eylemler, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a karşı genel bir protestoya dönüştü.
Fransa İçişleri Bakanlığı gösterilere 125 bin kişinin katıldığını ve ülke genelinde bin ayrı noktada eylemler düzenlendiğini bildirdi.

Üzerlerine reflektörlü ikaz yelekleri giyerek sabahın erken saatlerinden itibaren yolları kapatan "Sarı yelekliler", Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u işlerine gitmek için araba kullanmak zorunda olan çalışanları görmezden gelmekle suçladı.

BİR KİŞİ YAŞAMINI YİTİDİ; ÇOK SAYIDA YARALI VAR
Le Parisien gazetesi Savoy bölgesindeki eylemler sırasında bir sürücünün aracını eylemcilerin üzerine sürmesi sonucu Jacline Mouraud adlı bir kadın göstericinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Kızını hastaneye yetiştirmek için yola çıktığı ve eylemcilerin arasında kalınca panik yaşayarak gaza bastığı ileri sürülen sürücü gözaltına alındı. Ülkenin farklı noktalarında da meydana gelen benzer olaylarda çok sayıda kişinin yaralandığı belirtiliyor.

Fransa’nın başkenti Paris’te de Champs-Elysées Bulvarı ile tarihi Bastille Meydanı eylemlerin adresi oldu. Bastille Meydanı’nda toplanan göstericiler “Diktatör Macron” sloganları attı.

Öte yandan France 24 eylemlerin Belçika’ya da sıçradığını, Belçikalıların hayat pahalılığını protesto etmek üzere sarı yeleklerle sokaklara çıktığını duyurdu.
Fransa İçişleri Bakanlığı, Twitter hesabından yaptığı açıklamada trafik kurallarına uyma çağrısında bulunarak sürücülerin eylemler nedeniyle azami dikkat göstermesi gerektiğini duyurdu.

Fransız hükümeti 2017 sonlarında iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında aldığı kararla akaryakıttan alınan doğrudan vergiyi artırmıştı. Bu tarihten sonra akaryakıt fiyatlarında yaşanan büyük artış özellikle kırsal bölgelerde işlerine gitmek için araba kullanmak zorunda olan çalışanlar için büyük sorun haline gelmişti.

Öte yandan akaryakıt zamlarına karşı başlayan “Sarı yelek” hareketinin Macron’un politikalarına karşı genel bir protestoya dönüşmekte olduğu bildiriliyor. “Sarı Yelek” hareketinin sosyal medya hesaplarında 850 bin destekçiye ulaştığı, eyleme katılanların sayısının daha da artabileceği ifade ediliyor.

http://haber.sol.org.tr/dunya/sari-yelekliler-yollari-kapatti-bastillede-diktator-macron-sloganlari-251024

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
01.12.2018- 21:48

Fransa'da Sarı Yelekliler yine sokakta

Fransa’da akaryakıt zamlarına karşı başlayan Sarı Yelek protestosu bugün de sürüyor. Paris’te Şanzelize Bulvarı’ndaki polis barikatlarını aşmaya çalışan Sarı Yeleklilere polis biber gazı ve tazyikli su kullanarak saldırdı. Polis verilerine göre 170 kişinin gözaltına alındığı gösterilerde 65 kişi de yaralandı.

Fransa’da akaryakıt zamlarına karşı başlayan Sarı Yelek protestosu bugün de sürüyor. Başkent Paris’te Şanzelize Bulvarı’ndaki polis barikatlarını aşmaya çalışan Sarı Yeleklilere karşı polisin biber gazıyla saldırdığı, çok sayıda kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

Sabah saatlerinden itibaren Paris'teki Zafer Takı önünde toplanan göstericilerin sayısını polis 2 bin olarak açıkladı. Ülke genelinde bugün düzenlenen protestolara polis verilerine göre 31 bin kişinin katıldığı, eylemlerde 582 yolun kapatıldığı belirtildi.

Paris polisinden yapılan açıklamada gösteriler sırasında 170 kişinin gözaltına alındığı belirtilirken, 11'İ polis 65 kişinin de yaralandığı aktarıldı.

Akaryakıt zamlarına ve hayat pahalılığına karşı başlayan eylemler, üçüncü haftasına girerken, eylemlere katılanlar Fransa’da araçlarda bulundurulması zorunlu olan reflektörlü sarı yelekler giyiyor.

Fransa’nın ulusal marşı La Marseillaise’i söyleyen göstericiler, akaryakıt fiyatlarının düşürülmesini ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un istifasını istiyor. Sarı Yelek hareketinin talepleri de eylemlere katılımın artmasıyla genişliyor. Göstericiler asgari ücretin ve emekli maaşlarının artırılması, diğer vergilerin kaldırılması, politikacılara ödenen maaşlarda kesintiye gidilmesi, Macron'un istifası ve Ulusal Meclis'in feshedilerek yerine Halk Meclisi kurulması taleplerini dile getiriyor.

Fransa'daki akaryakıt protestolarıyla ortaya çıkan Sarı Yelekliler, dün de Brüksel'de yüksek vergiler ve hayat pahalılığına karşı eylem gerçekleştirmişti.

http://haber.sol.org.tr/dunya/fransada-sari-yelekliler-yine-sokakta-251882

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
05.12.2018- 09:51

Sarı yelek - kızıl bayrak… - Kemal Okuyan


Fransa’yı sarı yelekliler sardı, Macron sarsıldı.

Bu türden patlamalar beklenmeli; yeni örneklerle illa ki karşılaşacağız. Kapitalizm insanlığa hiçbir şey veremiyor; milyarlarca kişi ne bugün mutlu ne de yarından umutlu. “Bu böyle gitmez” bütün toplumları sarıyor ama toplumların nereye gideceğine, gitmesi gerektiğine ilişkin bir netlik bir türlü sağlanamıyor.

Bu nedenle sarı yeleklilere sağcısı-solcusu eklemlenebiliyor, bu nedenle uluslararası tekellerin kendi aralarındaki tepişmesinde bu türden hareketler “düzen bozan” özelliklerine ve radikal taleplerine karşın tepişen şu ya da bu tarafın sempatisini hatta desteğini kazanabiliyor.
Dünya mutsuz ve ve şimdilik ileri gitmek istemiyor… Şimdilik…

Mutsuz dünyada, her zaman ileri gitmenin karşısına dikilen, mevcut olanı koruyan hatta ileriye gidişin rövanşı peşinde koşan “sağ” yükseliyor. İster dinsel, ister ırkçı köklere dayansın, ister popülizm sosuna bulansın, sağın Latin Amerika’dan Avrupa’ya, geniş bir coğrafyada yeniden inisiyatif alır gibi olması kimseyi aldatmamalı.

Geçmişte “aşırı sağ”, devrime karşı düzenin savunulması için göreve çağrılırdı. 1920’lerde faşizmin önce İtalya, sonra Almanya’daki zaferi sosyal demokrasinin içeriden darbelerini yiyen devrimin başarısızlığının ürünüydü. Biri başarsa öteki başaramayacaktı; devrim başaramayınca faşizmin başarısı kaçınılmaz oldu!

Sonra gerçeği ters yüz edip devrimci zorlamaların faşizmi davet ettiği tezi işlenmeye başladı, bir kısım solcu da buna inanır hale getirildi. Solun geleceği, uzlaşmayı bilmekte ve her şeyi istemekten vazgeçmekteydi!

İşte şimdi kapitalizm bu tezi yerden yere çarpıyor. Nasıl Sovyetler Birliği yıkıldığında savaşların biteceği iddiası aradan geçen onca yılın ardından kötü bir şakaya dönüştüyse, devrimin geriye çekilişinin kapitalizmi de terbiye edeceğine ilişkin ukalalıklar da saçmaya dönüşüverdi.
Çünkü kapitalizm sınırlarına ulaştı. İnsanlara sunabileceği hiçbir şey yok. Ekonomi teklediği anda insanlar yığınlar halinde geleceksiz kaldıklarını hatırlayıveriyor ve her toplum kendi genetiğine uygun bir biçimde tepkisini açığa çıkarıyor.

Hatırlayalım, 19. yüzyılda, yani kapitalizm henüz kendisi ilerici müdahaleler yapabiliyorken dünyada, hem emekçiler hem de namuslu aydınlar onu yıkacak ve ondan daha ileri bir toplumsal sistem için   mücadeleye başlamış, bir süre sonra Marx bu mücadeleye sağlam bir teorik zemin ve perspektif kurmuştu. Dolayısıyla kapitalizm her krize girdiğinde, “devrim” bir çare olarak topluma kendisini hissettiriyor, sorunlar yumağını çözmeye aday oluyordu. Paris 1871’de bu ruhla ayaklandı, Rusya 1917’de komünizm yoluna böyle girdi.

Sorun şu ki, bugün devrim kendisini yeterince hissettirmiyor, çünkü büyük ölçüde sahipsiz bırakıldı. İleriye gidemeyen toplumlar çareyi geriye gitmekte arar; eğer bugünden korkuyorsa!
Sağ devrim tehdidinden çok işte bu çaresizlik nedeni ile yükseliyor ve düzenin sahipleri bu kadar ucuz atlattıkları için fazlasıyla memnunlar.

Peki gerçekten atlattılar mı?

Tarihte toplumların ileriye gidilemediği için geçici olarak gerilediği dönemler oldu. Ancak bu sefer iş ciddi çünkü insanlık sınıflı toplumlardan nihai olarak kurtulmanın eşiğinde duruyor. “Bu kavga sonuncu kavgamız” ve o yüzden çok sancılı geçiyor. Devrimi mutlaka ve çok uzak olmayan bir gelecekte enselerinde hissedecekler çünkü kapitalizmin tıkanıklığını sağcılıkla, gericilikle aşamazlar.

Devlet Bahçeli “ben de gericiyim” diyor; kapitalizmin ruhunu iyi yakalamış, “bugün”den korkan Osmanlı’yı özleyebilir, azıcık dinsellik, azıcık milliyetçilik bu türden bir sürüklenme için yeterli. Ama hiçbir şeyi çözemezler. Hatta…

Sağın yükselişi bütün dünyada devrim cephesine enerji de verebilir bir süre sonra. Çünkü bir noktadan sonra geriye de gidilemediği açıkça görülecektir.
İşte Fransa’da sarı yelekli isyana böyle bakılmalıdır. İleri gidemeyen, bugünden mutsuz, geriye gitmeye de isteksiz, arafa sıkışmış Fransa! İleriye de geriyi de kendi içinde barındıran bir kararsızlık hâli…

Yelek iyidir ama siyasetin dilinde sarı pek matah değildir. Kendileri söylüyor, ideolojisiz-siyasetsiz bir toplumsal kalkışmaya tanık oluyor Fransa. Öfke elbette gerçek, “başka bir dünya” iddiası da… Ancak o iddia bulanıklaşıyor, bulanıklaştıkça öfkeli kalabalıklar düzen içi gerilimlerin mezesi haline geliyor.

O Fransa ki; sosyalizm fikrine yataklık etmede yıllarca öncülük etmiş, işçi sınıfının en heybetli çıkışlarına sahne olmuş bir ülke.
Ve her fırsatta “keşke ne yaptığını bilen bir parti olsaydı” dedirtiyor. Devrimin partisi, devrimci parti…

“Herkesi kapsıyor, sarı yelek kızıl bayraktan iyidir” diyenler var; herkesi kapsamak, isyanın aşil topuğudur; karşıtını tarif edemeyen yenilmeye mahkumdur. Sarı yelek, burada karşıtın kapitalist düzen olarak belirginleşmemesinin güvencesi olarak görülebilir.

Ancak güvenilmeyecek güvencelerdir bunlar çünkü kapitalizm sanıldığından çok daha zayıf, hasarlıdır…

Bugün sarı yelekler giyilebilir ama dolapların üst raflarına kaldırılan kızıl bayrakların hatırlanacağı günler çok da uzak değildir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
08.12.2018- 09:16

Fransa’daki kaos nereye varacak? - Erhan Nalçacı



Eğer haberler bizi aldatmamışsa bu yazının yayınlandığı gün Fransa bir kaosa uyanacak.
Hükümet geri adım atarak akaryakıt zammını önümüzdeki yıl için kaldırdı, ama Sarı Yelekliler’in asgari ücret artışından emeklilik haklarına kadar uzun bir istek listesi vardı; bu geri adımı ancak bir kırıntı olarak kabul ettiklerini bildirdiler ve bu cumartesi günü Paris’te tekrar eylem çağrısı yaptılar.

Üstelik bu çağrıya bu sefer çiftçiler, kamyoncular, öğrenciler ve bir polis sendikası da dâhil olmak üzere bazı sendikalar katılacak.

Hükümet ise iki gün öncesinden bunun bir darbe teşebbüsü olduğunu, eylemcilerin Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılan Elsyee Sarayı’nı basacaklarını ve can alacaklarını yaymaya başladı. Bunun gerçek bir payı var mı, yoksa devlet kullanacağı şiddeti meşrulaştırmak ve eylemin hızını kesmek için mi bu açıklamayı yaptı, göreceğiz.

Ne oldu da Fransa bu hale geldi?

Bunun için Macron’un nasıl başkanlığa geldiğine bakmakta yarar var.
Fransa’nın efsaneleşmiş bir devrim yatağı olduğu bilmeyen yoktur. Önce Büyük Fransız Devrimi, sonra 1830 ve1848 Devrimleri ve ilk işçi sınıfı iktidar deneyimi olarak kabul edilen 1871 Paris Komünü…

Emperyalist sistem Fransa’da bir devrimi önlemek için çok büyük bir yük bindirdi. Askeri zordan, ideolojik savaşa, hatta 1968’i de içine alan bir özgürlük yanılsamasına kadar yüklendiler. Bütün ayrıntıları bu kısa yazıda ele almak mümkün değil.

Eğer sonucu söylersek, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra işçi sınıfı adına utanç verici bir uzlaşma yaşandı. İşçi sınıfı devrim fikrinden uzaklaştı, buna karşılık diğer birçok kapitalist ülkeye göre daha yüksek sosyal haklar, sosyal ücret, kurallı ve örgütlü bir emek rejimi elde etti.

Son yıllarda ise, Fransız sermaye sınıfı emperyalist ülkeler arasındaki şiddetli rekabete ayak uydurmak üzere kendisine “pahalıya” gelen bu emek rejiminden kurtulmaya karar verdi. Ancak bu politikalar uzlaşma düzeninin düzenbazlığı anlamına gelen ikili parti sisteminde merkez sağı ve sosyal demokratları yıpratmıştı. Macron seçimlerde büyük sermayenin tam desteğini alarak başkanlığı 2017’de ele geçirdi. Toplumsal bir saygınlığı yoktu ama seçmen “eğer Macron’da birleşmezseniz sizi faşistler yiyecek” baskısına boyun eğdi.

Ve Macron başkan olduğu 1,5 yıl boyunca işçi sınıfının haklarına acımasızca saldırdı. Üstelik son derece küstahtı, emekçilerle dalga geçerek ve kulağı ağzından çıkanı duymayarak yaptı bunu.

Sonuçta Macron ve temsil ettiği kirli sınıf bir ayaklanmayla yıkılıp gitmeyi çoktan hak etti. Hele Büyük Fransız Devrimi’nden bu yana defalarca devrimi elinden alınan emekçilerin ülkesinde.
Ama bu noktada bir nefes alıp daha soğukkanlı sürece bakalım.
Bir kere Sarı Yelekliler’in uzun istek listesi bir devrimci programa karşılık gelmiyor, aksine bazı geri unsurları da barındıran esnaftan çiftçilere, emeklilerden işçilere herkesi kapsayan düzen içi bir program.

Olsun, hazırlıklı bir işçi sınıfı öznesi bu çapta ve başlangıç noktası haklı bir ayaklanmaya müdahale etmeyi denerdi.

Ancak henüz böyle bir hazırlığa ve sınıfın içinde bir ön birikime sahip bir özne gözükmüyor.
Hatırlarsanız 7 yıl önce Arap Baharı’ndan devrim bekleyenlere, “Ee, devrimci özne nerede?” diye sormuştuk. Sonuç bizi yanıltmadı.

Acaba bir yönlendirme olabilir mi?

İki hafta önce bu köşede Avrupa Birliği’nin sermaye içi çelişkilerine ultra-siyasi araçlarla müdahale edilebileceği yazılmıştı. Almanya ve Fransa’nın ABD’nin Rusya seferine gönüllü olmaması ama kendi ordularını kurmak istemeleri ve avroyu dolar karşısında güçlendirme girişimleri ABD ve NATO için çok kaygılandırıcı olmalı.

Almanya’da ele geçen siyasilere suikast hazırlığındaki askeri çete, Ukrayna’nın Kerç kışkırtması bu ultra-siyasi araçlar içinde sayılabilir. Ya Sarı Yelekliler?

Bunu şimdiden öngörmek kolay değil. Sonuçlarına bakarak anlayabiliriz. Eğer Macron bu ayaklanmayla devrilir ve yerine sermayenin daha Amerikancı unsurları iktidara gelirse teşhisi koyabiliriz.

Bunlardan korkmayalım, önümüzdeki dönem ömrünü tüketmiş emperyalizmin neden olduğu kaoslarla geçecek ve işçi sınıfı iktidarını bunların içinde, bunlara basarak yaratacak.
Sınıfa güvenerek, akıl ve cesaretle.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
11.12.2018- 09:00

Metin Çulhaoğlu da bu konuya girmiş. Fransa'daki Sarı Yelekliler'in eyleminin daha çok sonucu üzerinde durmuş: Okuyalım:

Teorinin doruk noktası - Metin Çulhaoğlu


Kimse “canım bu da gelip geçer” demesin. Kuşkusuz “geçebilir”, ama durumun artık netleştiğini söyleyebiliriz: O geçerse bir başkasının geleceği, önümüzdeki süreçlerin böyle gelişeceği bellidir.

Fransa’daki “sarı yelekliler” hareketinden söz ediyoruz.

Başkaları da söyledi, yazdı; uzun uzun anlatmaya gerek görmüyoruz: Yeni dünya düzeni vizyonu, “adil küreselleşme” söylemleri, liberalizmin siyasal ve ideolojik tezleri, bunların hepsi çökmüştür. Bugün Fransa’da yaşananlar, yaklaşık çeyrek yüzyıl süren bir vaatler döneminin iflasını tescil etmektedir.

Devam edelim: Dünya kapitalizmi, 20. yüzyıl ortalarına gelindiğinde geçmiş yarım yüzyıldan dersler çıkarmış, bu dersler ışığında kendini yeniden yapılandırabilmişti. İktisadi ve sosyal alanlarda “refah devleti” modeliyle, siyaset felsefesinde Arendt ve Popper’le, insan hakları alanında sayısız belge ve sözleşmeyle, üçüncü dünya ülkeleri söz konusu olduğunda ise gündeme soktuğu “kalkınma iktisadıyla” hiç de kof sayılmazdı…

Bu kez çeyrek yüzyıl süren son dönemin ardından dünya kapitalizmi bugün aynı durumda değildir. Siyaset felsefesi, ideoloji, demokrasi, insan hakları, kalkınma vb. deniyorsa, bugün dünya kapitalizmi geçmiş çeyrek yüzyıldan dersler çıkarıp bu derslerin ışığında kendini bir kez daha ve küresel ölçekte yeniden yapılandıracak donanımdan yoksundur.

“Küresel ölçekte yeni bir liberal restorasyon” deniyorsa, o cephede bunun nasıl olacağını bilen şöyle dursun düşünen bile yoktur. Anlayabildiğimiz kadarıyla bunun nasıl olacağını yalnızca birtakım sosyalistler bilmektedir ve bu da ilginç bir durum sayılmalıdır.''

Yazının tamamı:
https://ilerihaber.org/yazar/teorinin-doruk-noktasi-92073.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
16.12.2018- 10:01

'Sarı Yelekler' Kızıllaşmadan Kurtuluş Mümkün mü? - Serpil Güvenç



Sarı Yeleklerini giyerek ülkenin bir çok kentinde ayaklanan Fransız emekçileri, Macron’u ve hükümetini eylemleriyle sarsıyor.

“Finansın Mozart”ı diye de betimlenen finans kapitalin temsilcisi Macron görevini aşkla yerine getirdi ve seçildiği günden bu yana kendisini iktidara taşıyan tekellere hizmette sınır tanımadı. Zenginlerden alınan vergileri düşürdü. Ortaya çıkan bütçe açığını emekçilere ödetmek için onların vergi paylarını arttırdı. Emekçilerin cebinden çalınan bu paraların bir bölümünün yükselen askeri harcamaların finansmanınd kullnılmsı gündemde. Macron hükümeti, 2019-2025 askeri bütçe yasasındaki “savunma” harcamalarında %40’ün üstünde bir artışı onayladı.   Bu paranın ülke savunmasında değil, NATO üyesi Fransa’nın   ittifakın başlatacağı savaşlar için kullanılacağı ortada.

Sarı Yeleklilerin ifadesiyle “zenginlerin başkanı” Macron bununla da kalmadı, IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan “reform”ları yani yapısal uyum programlarına hız verdi. Bu çerçevede, bir çok devlet kuruluşu uluslararası tekellere satıldı. Güvencesizliğin ve işsizliğin günden güne arttığı , gençlerin %20’sinin işsiz olduğu, asgari ücretin geçinmeye yetmediği, emekli maaşlarının ve emeklilik hizmetlerinin gittikçe kötüleştiği Fransa’da, bir çok kamu hizmetinin yanı sıra,   sağlıkta da hızlı bir özelleştirilme yaşanmakta. Herkesin bir özel sağlık sigortası kuruluşuna kaydolması, sağlık hizmeti alabilmesi için bu kuruluşa para ödemesi gerekiyor. Sağlıkta devletin dolduramayacağı iddia edilen “boşluklar” ın yani artık devletin yurttaşa vermeyi durdurduğu hizmet ve ilaç giderlerinin özel şirketlerden sağlanması öngörülmüş. Bunun yanında kırsal bölgelerinde hastane sayısı hızla azalan Fransa’da sağlık çalışanlarının ücretleri düşürülmüş ve çalışma saatleri arttırılmış. Devlet hastanelerinde mali olanaksızlıktan hasta bakım hizmetlerinin kalitesi çok düşmüş durumda. Özelleştirilen tüm kamu hizmet alanlarında aynı sıkıntılar yaşanmakta.

Bir çok ülkede olduğı gibi Fransa’da da, kpitlist düzenin bir sonucu olarak, küçük bir azınlık servetine servet katarken büyük çoğunluğun yaşam düzeyi hızla gerilemektedir.
Sokaklarda   “Açız, artık yeter! Açız, o kadar!”, “Macron İstifa!” diye haykıran emekçiler açısından fitili ateşleyen, yakıt vergisine getirilen artış olmuştur.   Bu artışa karşı başlayan tepkiler, emekçilerin yaşamlarının diğer alanlarındaki dertlerini de içerecek taleplerle genişleyerek ülkeye yayılmaktadır.

Sarı Yelekliler’in talepleri nelerdir?

Fransız emekçileri, finans kapitalin “istikbal vadeden” genç çocuğu Macron ve çevresinin dayattığı yoksulluk ve yoksunluklara karşı bir talep listesi hazırlayıp verdiler siyasal iktidara.
Kimsenin evsiz bırakılmaması, yapısal uyum politikalarına son verilmesi, yoksullara konan vergilerin geri alınması, asgari ücretin ayda 1300 avro olması, Mac Donald, Carrefour, Google, Amazon gibi büyük şirketlerin yüksek, küçük esnafın ise düşük vergi ödemesi, herkese sosyal güvenlik sağlanması, emeklilik sisteminin kamulaştırılması, emeklilik maaşının 1200 avronun altına düşmemesi, kiralık işçiliğe son verilmesi, ücretlerin, ödeneklerin ve emekli maaşlarının enflasyona endekslenmesi, sağlık sisteminin kamulaştırılması, çalışanlara iş güvencesi sağlanması, büyük şirketlerin daha çok işçi alarak süresiz kontratlar yapmaları, AVM yapmak yerine kırsalda ve kentlerde küçük girişimcilere destek olunması, yine bu yörelerde PTTlerin, doğum evlerinin ve okulların kapatılmasının yasaklanması, yaşlılara kaliteli bakım sağlanması, özelleştirme sonrası fiyatları artan gaz ve elektriğin yeniden kamulaştırılıp ucuzlatılması,   Fransa’nın kamu varlıklarının yani Sarı Yeleklerin deyimitle “servetlerinin” (havaalanları , barajlar ve benzerlerinin) satışına son verilmesi, işsizlere iş yaratılması, kiraların sınırlandırılması ve özellikle öğrenciler ve geçici işçiler için düşük kiralı konutlar inşa edilmesi, yakıt vergisinin daha fazla arttırılmaması, gişe geçiş ücretlerinden gelen paranın ülke yollarını ve demiryollarının bakımına ve yol güvenliğinin sağlanmasına ayrılması, en yüksek maaşın 15 bin avro ile sınırlandırılması, emeklilik yaşının 60’a, kol emeği ile çalışanlar ( inşaat işçileri, kasaplar ve benzerleri) için ise 55 yaşa çekilmesi, ailelere beş yaşına kadar yapılan çocuk yardımının on yaşa yükseltilmesi, müşterilerin kredi kartı ile ödeme yapmaları durumunda dükkan sahiplerinden kesilen ücretin kaldırılması, gaz, uçak ve denizcilik yakıtlarının vergilendirilmesi, seçimle gelen tüm görevlilerin ücretlerinin Fransız orta geliriyle sınırlanması ve ancak kanıtlandığı takdirde seyahat ve yemek harcamalarının kendilerine ödenmesi gibi taleplerin yanı sıra farklı alanlardaki istekler de listede yer alıyor. Örneğin, 7 yıllık başkanlık sistemine dönülmesi, başkanlıktan ayrılan kişinin ömür boyu maaşa bağlanmaması, hidrojenle çalışan araba üretecek yerli otomobil sanayinin geliştirilmesi, demiryolu taşımacılığının teşvik edilmesi, anaokulundan lise son sınıfa kadar sınıf mevcutlarının 25 öğrenci ile sınırlandırılması, halk referandumunun Anayasaya girmesi gibi. Göçmenleri göç etmeye zorlayan nedenlerin araştırılması ve iltica talebinde bulunanlara barınak, yemek, eğitim ve güvenlik temini ve daha insanca muamele edilmesi, BM ile işbirliği içinde bu insanların belgeleri tamamlanıncaya dek kalabilecekleri kampların kurulması, iltica taleplerine olumlu yanıt verilmeyenlerin ülkelerine dönmelerinin sağlanması, göçmenler için bir entegrasyon programı yapılması ve Fransız dili, Fransız tarihi ve yurttaşlık bilgisi derslerini içeren bir sertifika programı almalarının sağlanması gibi daha genel politik talepler de listede bulunuyor.   İlk listeyi izleyen günlerde NATO ve AB’den çıkılması, kamu borcunun temerrüde sokulması, yeni bir Anayasanın yapılması gibi ek taleplerin de listeye eklendiği bildiriliyor.

Eylemler Fransa’da siysi açıdan değerlendirilmekte, özellikle liberal ve anarşist kanat   hareketin “lidersiz, merkezsiz ve örgütsüz” olma özelliğine övgüler düzenleyip durmaktadır.   Oldukça temkinli bir yaklaşım sergileyen Fransız solunun ise son günlerde tutumunu gözden geçirerek desteğini arttırma yönünde girişimlerde bulunduğunu   görmekteyiz.
Fransız emekçilerinin günlük yaşamlarındaki sıkıntıları yansıtan taleplerin çoğu, onların, yaşamlarına neoliberalizmle gelen yıkıma, buna neden olan tekellere karşı bayrak açtıklarını gösteriyor.

Kendiliğinden bir patlama olduğu su götürmeyen Sarı Yelek Direnişi’ni Fransız tekelci sermayesi iyi anlamışa benzemekte ve suların acilen durulmasını sağlamak için Macron’un ağzından vereceği tavizleri, diğer bir deyişle kârlarından birkaç kırıntıyı emekçilerin önüne atmaya hazırlanmaktadır. Macron, hareketin “kızgınlığını azaltacak bazı ekonomik adımlar” atılacağını, asgari ücretin yükseltileceğini, fazla mesai ücretlerin vergi dışı bırakılacağını ve tüm çalışanlara yıl sonu ikramiyesi getirileceğini açıklamıştır.

Bazı Avrupa ülkelerine de yayılma istidadı gösteren hareketin başarı şansı var mıdır? Buna olumlu yanıt vermek zor olmakla birlikte şunlar söylenebilir.

Yönetenler sadece Fransa’da değil ama dünyanın her ülkesinde yönetememe durumuna gelmişlerdir ve yönetilenler de bu koşullarda yaşamayı reddetmektedirler. Ne var ki, burada önemli olan bir üçüncü unsur, anarşizmin ve liberalizmin övgüsünün kaynağı olan siyasal örgütsüzlük ve düzen karşıtı sağlam bir programın yokluğudur. Örgütlü bir emekçi birliği ve programı ışığında düzene yönelik, daha doğru bir ifadeyle kapitalizmi yıkmayı ve sosyalizmi kurmayı hedefleyen bilinçli bir karşı çıkıştır emekçi   kitleleri kurtaracak olan. Yine unutmamalıyız ki, iç ve dış koşulları uygun bulur bulmaz finans kapital verdiği mini ödünleri geri alacaktır.

Bazı yorumcular, eylemcilerin Fransız 68’lilerinden ziyade 1792 Fransız Devrimi dönemi Baldırı Çıplaklarını, 1848 Şubat Devrimi savaşçılarını, hattâ 1871 Paris Komünarlarını andırdıklarını, bir başka ifadeyle o gelenekleri sürdürdüklerini savlamaktadırlar.

Fransız emekçilerinin kudreti cennetin fethine çıkan emekçi kardeşlerinin insanlığa kazandırdıkları değerli birikimden gelmektedir.   Kitlelerin direnerek haklarını alma yolunda attıkları adım ile bu tarihsel birikim birleşebilse burjuvazinin   böyle bir çıkışın önünü kesmekte epey zorlanacağı açıktır.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/serpil-guvenc/sari-yelekler-kizillasmadan-kurtulus-mumkun-mu-252841

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]