Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

AİHM'nin verdiği Demirtaş kararı haklı olarak çok ses getirdi. AKP ve MHP dışında konuya olumsuz yaklaşanlara hiç rastlamadım. M.Çulhaoğlu'nun ''Öyle olmamak'' ve anti-olmak'' başlıklı yazısında sözü edilen kişileri de merak ettim. Kullandığı sözcüklerden bir kısım Vatan Partiliyi kastediyor gibi geldi bana ama, ''bir kısım üst yönetici'' için böyle bir yazı yazması da garip geldi bana. Yazının ilgili bölümü şöyle:

(...)
Türkiye’de “aman onlardan kopmayalım” kaygısıyla birilerine adeta dokuz doğurtan “Cumhuriyetçi, laik ve Kemalist kesimin” kuşkusuz tamamı değil, hatta çoğunluğu bile değil, ama kendilerini o kesimin amiral gemisinde sanan belirli tiplerinin son dönemde özellikle Selahattin Demirtaş davasında sergiledikleri tutum tek kelimeyle utanç vericidir.

Kürt siyasetinden olmayabilirsiniz. O siyasete mesafeli durup kuşkuyla da bakabilirsiniz; bu konum sizi o hareket açısından “non” yapar. Böyle kaldığınız sürece hak, hukuk, adalet gibi kavramlara o siyaset açısından da sahip çıkarsınız. Ama “anti” konuma geçerseniz o siyasetin insanlarına artık hak, hukuk ve adaletin dışında tutulması gereken kişiler olarak bakmaya başlarsınız.

Söylenmesi gerekeni hiç dolaştırmadan söyleyelim: Kürt siyasetiyle mesafe ne olursa olsun, bırakın hukuk bilgisini, biraz vicdanı olan birinin “AİHM ne demiş olursa olsun Demirtaş bırakılmasın, içerde yatmaya devam etsin” ısrarı, hele “soldan” geliyorsa tek kelimeyle utanç vericidir.  

Batı eliyle kotarılmış bir proje olarak ortaya çıktığı söylenen ve yaptığı her şey Cumhuriyet, laiklik, Atatürk karşıtı sayılan, sonunda ülkeye şeriatı getireceği bile söylenen AKP, konu Kürt siyasetinin önderlerine ve yerel yöneticilerine geldiğinde her ne hikmetse “iyi”, hatta “anti-emperyalist” işler yapmakta, bu kişileri hapiste tutmaktadır…

Çok net ortadadır: Böyleleri gerçekte “anti” değil “non” AKP’dir; gerçek “anti” konumları ise, başka her şeyi baştan belirlemek üzere, Kürt siyaseti söz konusu olduğunda zuhur etmektedir.


https://ilerihaber.org/yazar/oyle-olmamak-ve-anti-olmak-91822.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
28.11.2018- 02:23

AİHM'in kararına Erdoğan'ın verdiği tepkinin Erdoğan'ın genel tavrıyla uyumlu olduğu söylenebilir. Cumhurbaşkanımız bu! İşine gelince hak hukuk, adalet, işine gelmeyince, ne söylersen söyle! Erdoğan'a rağmen de ''tek adam hukuk sistemi''nin AİHM kararına uygun bir düzeltmeye gideceğini sanmıyorum. Bana göre konunun sevindirici yanı ''cumhuriyetçi, laik ve Kemalist kesimin'' hemen hemen tamamının   AİHM'in aldığı kararı önemseyerek Demirtaş'ın tutukluluk halinin de sona erdirilmesinin gerektiği yönünde tavır almalarıdır. Daha da önemli olanı, Meral Akşener'in bile bu yönde söylemde bulunması.

Şaşırdığım konu hal böyleyken '' cumhuriyetçi, laik ve Kemalistlerin'' çok küçük bir kesiminin isim ve detay da vermeyerek böyle bir yazının merkezine oturtulmasıdır. Eğer sözünü ettiği kesim Perincek'in Vatan Partisi'sinin yönetim kadrosu ise bence bu yanlışlığın çözümlemesini yapması okur açısından daha uygun olurdu.

( Geçenlerde bir Vatan Partili ile tartışmıştık; Perincek'in tezlerinde sınıf mücadelesinin yerini ezilen milletlerin ezen milletlere karşı mücadelesini önemsiyorlar ve hemen hemen her olayı anti-emperyalist bir siyasal tavır aldıklarını sanarak yorumluyorlar. AKP'nin Kürt hareketine yönelik içte ve dıştaki mücadelesi de böyle bir tavır olarak yorumlanıyor. Demirtaş olayına ve AİHM kararına da bu pencereden bakıyorlar ve bir kere daha söylüyorum, yanlış yapıyorlar. Perincek ve partisinin toplumsal ve siyasal alanda bir gücü ve belirleyiciliği olduğunu düşünmüyorum. Ne var ki, özellikle Kürt sorununda ortaya çıkan bu AKP yanlısı tutumun dikkate alınması ve mutlaka eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden Çulhaoğlu bu konuya ya bu şekilde değinmemeliydi, ya da çok daha detaylı ve somut olarak bir eleştiri getirmeliydi.)

Sosyalist27  |  Cvp:
Cevap: 2
28.11.2018- 21:59

Metin Çulhaoğlu'nun söylediklerinde haklılık payı var ama bundan 10 sene önce Ergenekon kumpası gerçekleştirildiğinde, bugün HDP'lilerden (o zamanki adıyla BDP) Türkiye'de varolan hukuk sistemine yönelik duyduğumuz eleştirileri, en azından Ergenekon davası özelinde o zamanlar duyamamıştık.
Hatta Ergenekon kumpasını, darbecilerin yargılandığı, Türkiye'nin demokratikleşmesi noktasında   önemli bir kavşak noktası olarak değerlendirmişlerdi.
Yine 2010 yılında, yargıda Fethullahçı yapılanmanın önünü açan anayasa değişikliği referandumunda aldıkları boykot kararının, referandumda EVET çıkmasının yolunu açtığıda bir gerçek.
Tabi o zamanlar açılım süreci vardı ve ulusalcılar bunun önünde engel görüldükleri için, tasfiye edilmeleri Kürt milliyetçiliğinin çıkarınaydı.
Bu sebeple bu hukuk kumpasına ses çıkartmadılar.
Fakat şimdi kendileride benzer bir duruma düştüler ve AKP'nin giderek MHP'lileşmesine paralel olarak, AKP'nin politik çıkarları gereği tasfiye edilmeleri gereken bir unsur haline geldiler.
Diğer yandan bugün Kürt milliyetçiliğinin kendi kaderini, Amerika'nın bölgesel çıkarlarına entegre etmesi, meselenin bir ulusal sorun olduğu şeklinde yüzeysel bir yaklaşımla tanımlanmasını pek mümkün kılmıyor.
Sorun özellikle Suriye savaşı göz önüne alınarak irdelendiğinde, Amerikan emperyalizminin Orta Doğuya yönelik politikalarından bağımsız olarak ele alınamaz hale geliyor.
Dolayısıyla bu perspektiften bakıldığında Kürt milliyetçiliği, Amerikan çıkarları lehine, Orta Doğu halklarının ve emekçilerinin çıkarlarının ise aleyhine bir nitelik kazanıyor.
Demirtaş'ın mahkumiyeti umarım sona erer.
Fakat aynı zamanda HDP'de, özellikle Amerika'ya karşı yaklaşım ve izlenecek politika konusundaki yaklaşımını yeniden gözden geçirir.
Parti içerisindeki liberal unsurları tasfiye ederek, sol değerler üzerinden politikalarını üretir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
03.12.2018- 07:50

Geçenlerde bir Vatan Partili ile tartışmıştık; Perincek'in tezlerinde sınıf mücadelesinin yerini ezilen milletlerin ezen milletlere karşı mücadelesini önemsiyorlar ve hemen hemen her olayı anti-emperyalist bir siyasal tavır aldıklarını sanarak yorumluyorlar. AKP'nin Kürt hareketine yönelik içte ve dıştaki mücadelesi de böyle bir tavır olarak yorumlanıyor. Demirtaş olayına ve AİHM kararına da bu pencereden bakıyorlar ve bir kere daha söylüyorum, yanlış yapıyorlar. Perincek ve partisinin toplumsal ve siyasal alanda bir gücü ve belirleyiciliği olduğunu düşünmüyorum. Ne var ki, özellikle Kürt sorununda ortaya çıkan bu AKP yanlısı tutumun dikkate alınması ve mutlaka eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden Çulhaoğlu bu konuya ya bu şekilde değinmemeliydi, ya da çok daha detaylı ve somut olarak bir eleştiri getirmeliydi.

Böyle söylemişim, birkaç gün önce.

Çulhaoğlu'nun kendi deyimiyle “Cumhuriyetçi, laik ve Kemalist kesimin'' tamamı da değil, çok küçük bir kısmının AİHM kararı üzerinde tepinerek Demirtaş'ın tutukluluğunun devam etmesinden yana bir tutum sergilemesinin savunulacak bir yanı yok; evet ama, böylesine çok çok küçük bir kesimin takındığı tavrı eleştiren bir yazının yazılmasının   altında başka bir neden var mı, sorusu da aklıma gelmiyor değil. Eğer gerçekten Perincek ve onun yanında bulunan birkaç kişinin bu konudaki siyasal tutumu buysa ve M.Çulhaoğlu da bu tutumu ciddiye alarak eleştirmeye kalkıyorsa burada sanki başka bir tuhaflık da var gibime geliyor!

Nedir o tuhaflık; derseniz tam olarak kestiremediğimi söyleyebilirim.

Bir başka tuhaflık da bu!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]