Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Türkiye Devrim Tarihi

İttihatçılıkta çeteye çıkmak/Mehmet Bozkurt

İttihatçılar çetecidir, çeteciliği Osmanlı’ya başkaldıran Balkanlı çetelerden öğrenip bir üslup haline getirmişlerdir. Gerilla demenin hiçbir sakıncası yoktur. “Çeteye çıkmak” deyimi, gerilla olup dağa çıkmakla eşdeğerdir.

1789 İhtilal-i Kebir’den, Büyük Fransız Devrimi, fazlasıyla etkilendikleri biliniyor İttihat Terakki’nin. Bu o kadar öyle ki Meşrutiyet’in ilan edildiği haberi Selanik’e ulaştığında, 24 Temmuz 1908, Beyaz Kule birahanesinde birasını içmekte olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurucularından Binbaşı Naki Bey’in orkestrayı, artık o anda ne çalıyorsa susturduğu ve Fransız milli marşını çaldırmaya başladığı söylenir. Tamam, buna söylenti deyip geçelim. Peki, Fransız Devrimi’nin sloganları olan eşitlik, kardeşlik, özgürlük sloganının tıpkısını bayrak edinmeleri; Cemiyet lokallerinin Jakoben Kulüplerini örnek alarak kentlerde ve kasabalarda örgütlenme aracı olarak doğması ve ideolojik hatlarına hakim olan burjuva zihniyete ne demeli?

Güzel ve doğru ancak bir farklılık var. İttihat ve Terakki ideolojik olarak Paris’tir ancak seçtiği üslup Balkanlıdır. Buna, kulağı çınlasın Yalçın Küçük’ün yapmış olduğu “şebeke”, “çete” ayrımını hatırlamanızı dileyerek, dikkatinizi çekmek istiyorum. İttihatçılar çetecidir, çeteciliği Osmanlıya başkaldıran Balkanlı çetelerden öğrenip bir üslup haline getirmişlerdir. Gerilla demenin hiçbir sakıncası yoktur. “Çeteye çıkmak” deyimi, gerilla olup dağa çıkmakla eşdeğerdir. Böyle okunmasını salık veririm.

Şuna ne dersiniz?
Mektup 17 Temmuz 1908 tarihini taşıyor. “Resne Çete Kumandanı Niyazi Bey’e” diye başlıyor. Tam metni “Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Hatıratı” adını taşıyan kitapta var. Çok kısa ve şöyle: “Kahraman kardeşim, Manastır’dan gelen mühim bir malumata göre bazı mevzuların görüşülmesi için mektubumu alır almaz hemen buraya gelmenizi rica ederim. Birliğiniz erlerini şehre yakın itimat edilir bir yere bırakıp, yalnızca siz geliriniz.” Mektubun altında ki imza “Kolağası Eyüp”. Kolağası, Binbaşı ile Yüzbaşı arasında bir rütbe. Kıdemli Yüzbaşı diyebiliriz. Eyüp, Ohri’li Eyüp Sabri (Akgöl)... Ünlü İttihatçı. Sonradan Anadolu Savaşı’nda Müdafa-i Hukukçu, Yeşil Ordu kurucusu, milletvekili, Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı sanığı... 1935-50 arası tekrar milletvekili... Kısaca yaman bir adam! Meşrutiyet kavgasında Parti’nin emriyle Ohri Alayı’nın silah deposunu “boşaltıp”, Alay’ın parasına da halk adına el koyup makbuz mukabili alarak, sivil-asker 900 mevcutla “çeteye çıktıktan” sonra kendisinden önce “çeteye çıkan” Resneli Niyazi’ye mektup göndererek “ acilen görüşmelerinin gerekliliğini” bildiriyor.

Şimdi “acilen” dedi ya Ohri’li Eyüp. Bunu biraz açmama izin verin. Güzel, izin verdiğinize göre Şemsi Paşa’dan başlayıp, araya Enver’i da katıp Tatar Osman Paşa’ya kadar uzanmam gerekiyor.

Resneli Niyazi çeteye çıktığını bizzat kendisi haber veriyor Yıldız’a! Abdül’ü, Abdülhamid diyorum, tehdit ediyor bir an önce Meşrutiyeti ilan etmesi için. Sultan pek güvendiği, zalimliğiyle ün salmış Şemsi Paşa’yı Manastır’a yolluyor Resneli’yi derdest etmesi için. Şemsi Paşa üç beş bin kişilik tepeden tırnağa donatılmış askeri birliğiyle Manastır’a giriyor büyük bir kibir ve debdebeyle. Sağ salim geldiğini padişahına bildirecek ya, postaneye girip “en yakın zamanda Resneli’nin ensesine bineceğini” telliyor. Çıkıyor. Atlı arabasına binmek için ayağını attığında... Mülazım (Teğmen) Atıf, bu Atıf Kamçıl’dır. İttihatçı fedai... 1920 ve sonrasında çeşitli dönemlerde milletvekili ve Mustafa Kemal Paşa’nın çok yakın dostu olacaktır... Silahını ateşliyor. “Düşmanın ömrü bu kadar olsun!” O kadar oluyor.

Yıldız’a Şemsi Paşa’nın öldürüldüğü haberi, Enver Bey’in çeteye çıktığı haberiyle birlikte geliyor. Beş altı yıl sonra Osmanlı ordularının başında “Paşa” olarak temayüz edip Saray’a damat olacak olan Enver Bey’in de Resneli’nin açtığı yoldan çeteye çıktığı anlaşılıyor. Makedonya’da, özellikle de Üçüncü Ordu’nun genç ve parlak subayların birer ikişer dağa çıkarak çeteciliğe sıvandığı haberini alan Sultan bu defa cezalandırıcı olarak savaş tecrübesi kendine yeter olan Tatar Osman Paşa’yı kesin çözüm emriyle ve hayli büyük bir askeri kuvvetle yola çıkarır. Hedefte “fesat yuvası” Ohri vardır. Ve Ohri’de de Eyüp Sabri!

Resneli Niyazi’nin, Ohri’li Eyüp’ün “acil” çağrısını mektup marifetiyle aldığını yukarıda belirtmiştim. Çağrıya uyar. Resneli dağdan iner ve Ohri’ye gelir. Çetesini ve çeteye sonradan katılan, adeta çetecilerin sembolü olmuş geyiğini güvenceli bir yere konaklattıktan sonra Ohri’li Eyüp Sabri Bey’le kavilleştikleri yerde buluşur... Tatar Osman Paşa’nın büyük askeri gücüne ve kalabalık özel korumalarına duyduğu güvenle rahat rahat uyumakta olduğu sarayı, bizim iki çeteci, Resne’li Niyazi ve Ohri’li Eyüp, sayıları fazla olmayan gerillalarıyla, çeteci diyoruz, gece yarısı basar. O pek debdebeli, küçük/büyük Makedonya dağlarını ben yarattım diyen Tatar Osman Paşa gecelik pijamasıyla, dağa kaldırılır! Şaka değil, Resneli anılarında altını çizmiş, gecelik pijamasıyla! Saray bu “deli cesaret” ve “pervasızlık” karşısında “eh” der “uzatırsak bunlar, bu çeteciler maazallah Yıldız’ı da basar...” Manastır’da, Selanik’te, Ohri’de zaten ilan edilmiş olan meşrutiyeti gazeteler marifetiyle ilan etmek zorunda kalır. Zor, zoru yenmiştir.

Bu bir damardır. Çetecilik diyorum. İttihatçı Çeteci damar Birinci Dünya Savaşı’nda Enver’in kurduğu Teşkilat-ı Mahsusa, Anadolu Savaşı’nda Çerkes Ethem Bey’in Kuvay-ı Seyyare’si ve İttihatçıların çeşitli bölgelerde oluşturdukları Kuvay-ı Milliye çeteleriyle 1919 sonbaharından 1921 ortalarına kadar gerici isyanlarını bastırırken Yunan istila ordusunu da “Milne Hattı”nda durdurur. Cumhuriyet’e giden yolda mıntıka temizliği yaparlar.
Yalçın Küçük, şimdilerde gürül gürül hapis yatıyor. İşaret ettikleri önemlidir. Damar, çetecilikte süren Jakoben damardır.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/mehmet-bozkurt/ittihatcilikta-ceteye-cikmak-81964

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]