Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalist olmak için ateist olmak mı gerekiyor?

Çok sorulan bir sorudur bu: Sosyalist ( Komünist) olmak için tanrıya inanmamak bir koşul mudur? Hayır! Bilimsel sosyalizmi savunmak için hiç bir şekilde tanrısızlık bir koşul değildir. Marksist Leninist dediğimizde bir dünya görüşünden sözederiz. Marksist Leninist bir kişi elbette doğaya ve topluma materyalist açıdan bakacaktır ki, zaten bilimin temelinde de bu yaklaşım vardır. Ama sosyalist-sosyalizm dediğimizde bir sınıf mücadelesinden sözetmiş oluyoruz. Bu çerçevede bir kişinin herhangi bir din ya da tanrı inancı, bu konuda aldığı eğitim hiç bir şekilde onun sosyalist mücadele içinde bulunmasına engel değildir.

***


Sosyalist olmak sınıf bilincine sahip olmak demektir. Sınıf mücadelesinin içinde bulunmak, sömürünün farkında olmak demektir. Kurtuluşun özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasına bağlı olduğunu bilmek, ve özel mülkiyetin de sadece ve sadece burjuva devletin yerine proleter bir devletin kurulmasıyla mümkün olabileceğinin farkına varmış olmak demektir. Böyle bir tanımlama getirildiğinde geniş kitleler açısından sosyalist bilince-sınıf bilincine sahip olabilmek, o toplumsal yapı içinde başlar ama, o yapı içinde tamamlanamaz. Siyasal devrimin gerekliliği de bu yüzden önemlidir. Toplumsal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi her şeyden önce siyasal erkin sınıfsal niteliğinin dönüştürülmesiyle mümkündür. Bu yüzden kapitalizm içinde geniş kitlelerin gerçekten özgür olabilmesi mümkün değildir ve bu yüzden sınıflı toplumsal yapı içindeki sosyalist mücadele içinde bulunan ve kısmen de olsa sınıf bilincine sahip olan bireylerin inançlarının ve tanrıyla inanıp inanmamasının bu süreç içinde hiç bir önemi yoktur.

Siyasal devrimden sonraki süreçte de, inançlar ve dinler konusunda hiç bir yasaklama getirilemez. Böyle bir yasağın dile getirilmesi bile Marksist Leninist dünya görüşüne aykırıdır. Bu dünyanın dinlerle, inançlarla açıklanmaya çalışılması tarihsel bir olgudur. Din sadece bir "afyon" değildir. Yine Marks'ın deyimiyle "ruhsuz dünyanın ruhudur". Tarihsel koşulların değişmesi ve bu değişimin insan bilincinde karşılık bulmasıyla birlikte din kendiliğinden sönümlenecektir. Bu süreci insanın kendisi yaşamadan, insan bu gerçekliği kendi insiyatifiyle bilincinde oluşturmadan dinler-inançlar hep varolacaktır. Bu yüzden Marks'tan, Engels ve Lenin'e kadar pek çok sosyalist ideolog dinlerin yasaklanması yönünde çabalar içinde olan kişilerle alay etmişlerdir.

Sosyalist mücadele içinde bulunmanın önkoşulu Marksist Leninist olmak değildir. Marksist Leninist dünya görüşü sınıf mücadelesini de içeren ve aynı zamanda doğaya ve topluma materyalist bir anlayış ve diyalektik bir yöntemle bakabilmektir. Hiç kuşkusuz birbiriyle de ilintilidir. Ama sosyalist olmanın doğrudan inançlarla ve tanrının olup olmadığıyla bir ilintisi bulunmamaktadır.

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
29.12.2014- 14:37

Sosyalist olmak için hiç bir şart yoktur. Sosyalist ideolojiyi benimsemek, işçi sınıfının kurtuluşu için mücadele etmek, bunun için örgütlenmenin gerekli olduğunu bilmek ve sosyalist ideolojiyi kuyrukçuluk sanmamak yeterlidir. Sosyalist mücadele insanların etnik kimliğine ve dinsel inançlarına bakmaz. Etnik ve dinsel mücadelelerin peşine de düşmez.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 2
20.06.2015- 21:38


Siyasal devrimden sonraki süreçte de, inançlar ve dinler konusunda hiç bir yasaklama getirilemez. Böyle bir yasağın dile getirilmesi bile Marksist Leninist dünya görüşüne aykırıdır. Bu dünyanın dinlerle, inançlarla açıklanmaya çalışılması tarihsel bir olgudur. Din sadece bir "afyon" değildir. Yine Marks'ın deyimiyle "ruhsuz dünyanın ruhudur". Tarihsel koşulların değişmesi ve bu değişimin insan bilincinde karşılık bulmasıyla birlikte din kendiliğinden sönümlenecektir. Bu süreci insanın kendisi yaşamadan, insan bu gerçekliği kendi insiyatifiyle bilincinde oluşturmadan dinler-inançlar hep varolacaktır. Bu yüzden Marks'tan, Engels ve Lenin'e kadar pek çok sosyalist ideolog dinlerin yasaklanması yönünde çabalar içinde olan kişilerle alay etmişlerdir.


Böyle bir yorumdan dinlere ve inançlara sosyalist sistemde büyük bir hoşgörü beslenileceği yorumu çıkartılabilir. Proleter diktatörlük döneminde insanların kendi kaderlerini ellerine almaları doğrultusunda dönüşümler gerçekleştirilirken insanların din ve inanç baskısından kurtulabilmesi yönünde adımlar da atılmalıdır. Eski toplumun din ve inançlarıyla yoğrulmuş bireyinin sosyalist bir insana dönüşebilmesi için herşeyden önce bu baskıdan kurtulması yönünde de adımlar atılmalıdır. Kendi haline bırakılan bir toplumda bu dönüşüm gerçekleşmediği sürece sosyalist insanı ortaya çıkarmak da mümkün olmaz. Sınıflı toplumlarda dinlerle ve inançlarla yoğrulan bir toplum kendi başına bırakıldığında sosyalist topluma dönüşme ya gerçekleşmez ya da yüzlerce yıl alır. Din ve inançlara sosyalist kuruculuk döneminde farklı şekillerde yaklaşma olanağı ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Lenin devrim sonrasında ''toplumun camiye, kiliseye ihtiyacı varsa karşılanacaktır'' demiştir. Bu yaklaşım nereye kadar sürebilir? Toplumun cami veya kiliseye ihtiyacı sürdüğü sürece ne olacak?

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 3
20.06.2015- 21:54

Sosyalist olmak için dine nasıl bakılmalının cevabını pratikte yaşanmış olan reel sosyalizmin uygulandığı ülkelere bakmak yeterlidir.
Ben söylenene değil uygulanana inanırım.

yura  |  Cvp:
Cevap: 4
20.06.2015- 22:25

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış


Siyasal devrimden sonraki süreçte de, inançlar ve dinler konusunda hiç bir yasaklama getirilemez. Böyle bir yasağın dile getirilmesi bile Marksist Leninist dünya görüşüne aykırıdır. Bu dünyanın dinlerle, inançlarla açıklanmaya çalışılması tarihsel bir olgudur. Din sadece bir "afyon" değildir. Yine Marks'ın deyimiyle "ruhsuz dünyanın ruhudur". Tarihsel koşulların değişmesi ve bu değişimin insan bilincinde karşılık bulmasıyla birlikte din kendiliğinden sönümlenecektir. Bu süreci insanın kendisi yaşamadan, insan bu gerçekliği kendi insiyatifiyle bilincinde oluşturmadan dinler-inançlar hep varolacaktır. Bu yüzden Marks'tan, Engels ve Lenin'e kadar pek çok sosyalist ideolog dinlerin yasaklanması yönünde çabalar içinde olan kişilerle alay etmişlerdir.


Böyle bir yorumdan dinlere ve inançlara sosyalist sistemde büyük bir hoşgörü beslenileceği yorumu çıkartılabilir. Proleter diktatörlük döneminde insanların kendi kaderlerini ellerine almaları doğrultusunda dönüşümler gerçekleştirilirken insanların din ve inanç baskısından kurtulabilmesi yönünde adımlar da atılmalıdır. Eski toplumun din ve inançlarıyla yoğrulmuş bireyinin sosyalist bir insana dönüşebilmesi için herşeyden önce bu baskıdan kurtulması yönünde de adımlar atılmalıdır. Kendi haline bırakılan bir toplumda bu dönüşüm gerçekleşmediği sürece sosyalist insanı ortaya çıkarmak da mümkün olmaz. Sınıflı toplumlarda dinlerle ve inançlarla yoğrulan bir toplum kendi başına bırakıldığında sosyalist topluma dönüşme ya gerçekleşmez ya da yüzlerce yıl alır. Din ve inançlara sosyalist kuruculuk döneminde farklı şekillerde yaklaşma olanağı ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Lenin devrim sonrasında ''toplumun camiye, kiliseye ihtiyacı varsa karşılanacaktır'' demiştir. Bu yaklaşım nereye kadar sürebilir? Toplumun cami veya kiliseye ihtiyacı sürdüğü sürece ne olacak?




iki tane eleştirim var. tanrı inancının, dinlerin, inançların bütün toplumlarda ortadan kalkması bana fazla hayalci bir düşünce geliyor. toplumun bir kesimi ateist olabilir ancak toplumun tamamının tanrısız, dinsiz, inançsız olmasını düşünemiyorum. bana olabilir gibi gelmiyor. sosyalizmde din, inanç yasaklanmazsa bu hiç gerçekleşmez. yasaklanmaya kalkılsa bu sefer toplumu kendi tarafına çekmek çok zor olur. din konusu sosyalizmin başını ağrıtan bir konu.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 5
22.06.2015- 14:13

Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış


Siyasal devrimden sonraki süreçte de, inançlar ve dinler konusunda hiç bir yasaklama getirilemez. Böyle bir yasağın dile getirilmesi bile Marksist Leninist dünya görüşüne aykırıdır. Bu dünyanın dinlerle, inançlarla açıklanmaya çalışılması tarihsel bir olgudur. Din sadece bir "afyon" değildir. Yine Marks'ın deyimiyle "ruhsuz dünyanın ruhudur". Tarihsel koşulların değişmesi ve bu değişimin insan bilincinde karşılık bulmasıyla birlikte din kendiliğinden sönümlenecektir. Bu süreci insanın kendisi yaşamadan, insan bu gerçekliği kendi insiyatifiyle bilincinde oluşturmadan dinler-inançlar hep varolacaktır. Bu yüzden Marks'tan, Engels ve Lenin'e kadar pek çok sosyalist ideolog dinlerin yasaklanması yönünde çabalar içinde olan kişilerle alay etmişlerdir.


Böyle bir yorumdan dinlere ve inançlara sosyalist sistemde büyük bir hoşgörü beslenileceği yorumu çıkartılabilir. Proleter diktatörlük döneminde insanların kendi kaderlerini ellerine almaları doğrultusunda dönüşümler gerçekleştirilirken insanların din ve inanç baskısından kurtulabilmesi yönünde adımlar da atılmalıdır. Eski toplumun din ve inançlarıyla yoğrulmuş bireyinin sosyalist bir insana dönüşebilmesi için herşeyden önce bu baskıdan kurtulması yönünde de adımlar atılmalıdır. Kendi haline bırakılan bir toplumda bu dönüşüm gerçekleşmediği sürece sosyalist insanı ortaya çıkarmak da mümkün olmaz. Sınıflı toplumlarda dinlerle ve inançlarla yoğrulan bir toplum kendi başına bırakıldığında sosyalist topluma dönüşme ya gerçekleşmez ya da yüzlerce yıl alır. Din ve inançlara sosyalist kuruculuk döneminde farklı şekillerde yaklaşma olanağı ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Lenin devrim sonrasında ''toplumun camiye, kiliseye ihtiyacı varsa karşılanacaktır'' demiştir. Bu yaklaşım nereye kadar sürebilir? Toplumun cami veya kiliseye ihtiyacı sürdüğü sürece ne olacak?




iki tane eleştirim var. tanrı inancının, dinlerin, inançların bütün toplumlarda ortadan kalkması bana fazla hayalci bir düşünce geliyor. toplumun bir kesimi ateist olabilir ancak toplumun tamamının tanrısız, dinsiz, inançsız olmasını düşünemiyorum. bana olabilir gibi gelmiyor. sosyalizmde din, inanç yasaklanmazsa bu hiç gerçekleşmez. yasaklanmaya kalkılsa bu sefer toplumu kendi tarafına çekmek çok zor olur. din konusu sosyalizmin başını ağrıtan bir konu.



Din konusu devrimden önce de sonra da sosyalizmin başını ağrıtan bir konu olduğu düşüncesine katılır, toplumun tamamının ateist olamayacağı düşüncesine katılmam. Toplumun bir bölümünün ateist olabileceğine inanıyorsan, aynı koşulları yarattığında toplumun diğer kesiminin de ateist olabileceği sonucuna varırız. Çocuk yaşta alınacak laik bir eğitim, toplumu köle yapan ekonomik ve ideolojik koşulların ortadan kaldırılması insan zihninin özgür olmasını sağlayacaktır. Özgür bir beyne sahip olan insan da daha özgür düşünecek ve zihnini kilitleyen koşullanmışlıklardan arınmasını öğrenecektir. Sosyalist toplumda böyle bir süreç işletilecektir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]