Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
03.01.2014- 10:38

Aklı demokrasiyle bozmak
Metin Çulhaoğlu

Üstteki başlık, Mesut Odman’dan sıkça duyduğum bir sözdür.

Hemen eklemek gerekir: Demokrasi denen şeye hepten burun kıvırmak, “olmasa da olur” demek değildir. Ama insan aklını demokrasiyle bozarsa, yani demokrasiyi abese itecek kadar fetişleştirirse yemeyeceği halt kalmaz.

“Ne gibi yani” derseniz, Türkiye’de mevcut “muhalefet”in de eliyle siyaseti yeniden şekillendirme girişimlerinde giderek ağırlık kazanan iki eğilimden söz edilebilir.

Bunlardan ilki, Recep Tayyip Erdoğan’ın “ne zaman bozulduğu” konusunda verilen milatlarla ilgilidir.

2007’nin başından 2012’nin sonuna kadar 6 yıllık dönemde herhangi bir yılı seçebilirsiniz. İşte demokrasidir, seçimle işbaşına gelmiştir, milli iradenin tecellisidir; ama Erdoğan bu dönemde şu ya da bu tarihten başlayarak demokrasiden yüz çevirmiş, otoriterleşmiş, şahsi hırslarının esiri olarak kişisel diktatörlüğe yönelmiştir.

Şöyle bir çevrenize bakın, hep bunlar söylenmektedir.

Bu tür değerlendirmelerin asıl mesajı ise açıktır: İşçi-emekçi düşmanlığıymış, özelleştirmelermiş, kentsel dönüşüm talanlarıymış, “halkın değerleri” adına toplumsal yaşamın dinci kurallara oturtulma çabalarıymış, bunlara biz de varız, işbaşına gelirsek biz de bunları sürdüreceğiz; yeter ki diktatörlük olmasın, demokrasi olsun…

Ha demek ki kişi diktatörlüğü olmayıp demokrasi olunca bunları ve benzerlerini sineye çekmek gerekecektir…

Öyle ya, “milli idare” ve demokrasi…

Belirli odaklara verilen ve herhalde alınan mesajı bir kez daha söyleyelim: “Endişeniz olmasın, başlarda, hatta uzun bir süre baş tacı ettiğiniz, öve öve bitiremediğimiz uygulamaları (bu kez kişi diktatörlüğü olmadan) biz de sürdüreceğiz…”

* * *

İkinci eğilim: “Seçimle gelen seçimle gitmeli…”

Aklını demokrasiyle bozanların son şiarı budur. Lütfen kimse “ne yani askeri darbeyle mi gitsin” sonucunu çıkarmasın; çıkarırsa aklı demokrasiyle bozmanın daniskası olur. Bir iktidarın ve onun başının, ayyuka çıkan skandalları, sokağa dökülen (dökülebilecek) muhalefeti falan hiç umursamayıp “sandıkla geldim, sandıkla giderim” demesi demokrasinin gereğiyse ve “muhalefet” de bunu böyle görüyorsa, böyle demokrasinin…
Başka pek çok örnek bir yana, Richard Nixon 1974’te sandıkla mı gitmiştir?

Eğer buysa, neden ikide bir “demokrasi sandıktan ibaret değildir” gibi laflar ediyorsunuz?

Bu ikinci örnekteki mesaj da açık olsa gerek: “Korkmayın, rahat olun, iktidarı işin içine sokağı katmadan, toplumsal muhalefet dinamiklerini dizginleyip söndürerek, çok ‘demokratik’ yollardan değiştireceğiz…”

Kuşkusuz, bu iki başat eğilim daha da inceltilebilir, altları başka motiflerde doldurulabilir:

“Bir taraf (iktidar ve Erdoğan) seçimle geldi, seçimle gider; ama öbür taraf (Cemaat) bir gelirse bir daha gitmez…”
“Bugün sandığın meşruiyetine biz de sahip çıkalım ki yarın iktidarımızda ortaya çıkabilecek düşürme girişimlerine karşı elde kozumuz olsun…”
“Sandık dışında başka yollardan giderlerse küllerinden yeniden doğabilirler, ama sandıkla giderlerse…”
“Çözüm sürecini bunlarla başlattık, götürüyoruz, şimdi başkaları çıkarsa işler bozulur…”

Neticede demokrasidir ve hikmetinden sual olmaz.

Böyle demokrasinin…


SOL

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]