Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan

Sadeleşme iyidir/Aydemir Güler

Bazen sadelik gerekiyor. Yolsuzluk operasyonu olarak patlak veren kriz karşısında muhalefet saflarındaki dalgalanma tuhaf boyutlar kazanmışken, sadelik çok ama çok iyidir...

Kemalist ve sosyal-demokratların kendilerini devlet sanmaya devam ettikleri anlaşılıyor. CHP eskiden bir anlamda devletti. Muhalefette geçirdiği zaman dilimlerinde bile öyleydi.

Lakin İkinci Cumhuriyette iş değişti.

Osmanlıya mı dönülmüş, devleti yönetenler cumhuriyetin üstünde mi tepiniyormuş, 1923 dediğimiz artık ''iki ayyaş'' mıymış; CHP genel merkezinde bunların herhangi bir öneminin olmadığı, kulakların ve gözlerin kapatılıp ''devlet gibi'' davranmaya devam edildiği görülüyor.

Bu çizgiye cemaatle birleşip hükümeti devirme taktiği bile fazla! CHP toplum nezdinde hesap soran değil, ''sorumlu'' ve sorumluluk sahibi görünmeye yatırım yapıyor. En ateşli günlerde bile Erdoğan'ı istifaya çağırmamayı ilke edinen bir ana muhalefetimiz vardı.

Şimdi Baykal -Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra- yangın söndürücülüğüne soyunuyor. Deniz bey de, böylece kariyerinde yeni bir sayfa açıyor. Rol aldığı son sahnede Birinci Cumhuriyetin ''nafile ayak diremesini'' temsil etmişti. Artık pozitif olmaya karar vermiş olacak; CHP'yi İkinci Cumhuriyet dengelerine, hatta merkezine oturtma operasyonuna katılıyor.

CHP bu yaklaşımda yalnız değil. Aslolan uzlaşmacılık. Ulusalcı kesimler, krize karşı kendi alternatiflerini oluşturmak yönünde akıl yürütmüyorlar. Bunun yerine fırsat politikaları üretiliyor. Krize karşı, yargıya güveni yeniden oluşturmak için...

Haziran'da toprağa verdiğimiz gençlerin katlini soruşturmamak için bin dereden su getiren yargıya niye güvenecekmişiz; ben onu anlamadım!

Kimisi hükümetle birlikte Fethullahçı darbeden hesap sormaya, diğerleri Fethullahçılarla birlikte yozlaşmış hükümeti devirmeye vurgu yapıyorlar.

Aman ne zenginlik, ne yaratıcılık!

Ve ne derin bir akılsızlık!

İki sade gerçeği algılamayan bir siyasi akılsızlıkla karşı karşıyayız.

Bir: ''Tayyipli İkinci Cumhuriyet'' tükenmiştir. Bu ne yapılırsa yapılsın değiştirilemeyecek. 2011 seçimleri Tayyipli formun gücünün doruğu oldu ve gerileme o gün başladı. İçerde de dışarda da noktanın bir türlü konamamasının nedeni, Erdoğan'ın kendi gücü değil, başka bir seçeneğin on yıldır hazırlanmamış olmasıdır. Büyük sermayenin, burjuva siyasetinin, emperyalist merkezlerin yeni bir alternatif hazırlamaları zaman alıyor.

Yeri gelmişken: Halk aynı zamanı kendi alternatifi için kullanmalı... Ya da bizim deyişimizle sol seçenek güçlendirilmeli.

Tayyip'in kaderini algılama yeteneğinden yoksun olanlar otoriter yanı törpülenmiş, demokratik uzlaşmalara mahkum edilmiş bir AKP tasarımı üstünde çalışıyorlar.

İkinci gerçek: Halk Fethullahçılığa itibar etmeyecektir. Kimse bu karanlık odağa ''helal olsun'' demiyor. Ama ulusalcılığın bir türü, savcısıyla polisiyle gazetecisiyle yeni müttefikler bulmaktan mest olmuşa benziyor. Sanıyorlar ki, AKP'yi zayıflatmanın veya devirmenin getireceği itibarla donanmış bir cemaat, Türkiye'de yeni bir hükümetin toplumsal ve kurumsal temellerini güçlendirir. Oysa halk hareketine baktığınızda göreceksiniz ki, İkinci Cumhuriyet'in Tayyip formunun çözülüşüyle Fethullah formunun dökülmesi arasındaki mesafe sıfır!

Uzlaşmacılar hep solu gerçekçi davranmaya, uzak gelecek adına bugün kazanılabilecekleri görmezden gelmemeye çağırır. Bugün tam tersi doğru: Tayyipli, Fetolu bir yakın gelecek hayal. Türkiye'nin hızla sola kayması, ama öyle belirsiz bir gelecekte falan değil, hemen şimdi mümkündür.

Olay bu kadar sadedir. Geleceği olmayanlarla ittifak arayarak işi karıştıranların uzak durdukları da soldur.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/sadelesme-iyidir-85484

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]