Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
14.01.2014- 23:21


Post-modern faşizm - Adnan Bostancıoğlu



Herkes her şeyi biliyor. Ortada gizli saklı hiçbir şey kalmadı. Taraflardan biri diğerine “hırsız” diyor; hırsızlıkla itham edilen de “sen bana uluslararası bağlantıları olan bir operasyon yapıyorsun” diyor. Sanırım iki taraf da kamuoyu önünde ilk kez doğruyu söylüyor. Bu hayırlı bir gelişme.

Hırsızlık ve yolsuzlukla itham edilenler, şu sıralar yargıyı bütünüyle yürütmeye bağlamanın hazırlığı içinde. Lafı hiç eğip bükmeyelim; tasarladıkları rejimin adı, faşizmdir. Birileri “efendim, faşizm yakıştırması biraz abartılı değil mi” diyebilir; 30’lu yılların Almanyası’ndan, İtalyası’ndan örnekler vererek... Peki, onların da hatırı kalmasın, biz buna “post-modern faşizm” diyelim... Tasarladıkları hukuk düzeni gerçekleşirse, iktidarın yargıyla ilişkisi bakımından Nazi Almanyası’ndan tek “eksiğimiz” hakim ve savcıların “Führer’e bağlılık yemini” etmemeleri olacak.

* * *

Faşizmin sınırlarında gezinen bir rejim, artık iktidar için kaçınılmaz bir zarurete dönüşmüş durumda. Başka türlü ayakta kalamayacaklarını biliyorlar. Çünkü yakalanıyorlar. Yolsuzlukları, hırsızlıkları tek tek ortaya çıkıyor. Belli ki daha da çıkacak. Sadece o da değil; Suriye’deki El Kaide haydutlarına silah ve mühimmat sevkiyatı yaparak uluslararası savaş hukukuna aykırı eylemleri ısrarla sürdürüyorlar. Yani cürüm alanları artık sadece Türkiye ile sınırlı değil. Başları büyük derde girecek. Onun korkusu içindeler. İşte o korkudandır ki, her gün bir öncekine göre daha saldırgan, daha kontrolsüz hamleler yapıyorlar. AKP iktidarı artık freni patlamış bir kamyon hükmündedir.

Türkiye önemli bir kavşağa geldi. İçinde bulunduğumuz sürecin nasıl neticeleneceği, önümüzdeki on yılları da şekillendirecek. Halkın çoğunluğunun desteğini almış bir iktidar ve onun lideri; hiç bir kanuni engel tanımadan, hiç bir kamu çıkarını dikkate almadan, kendisine oy vermemiş yurttaşların hassasiyetlerini zerre kadar önemsemeden, sadece kendi siyasi ve ekonomik çıkarı için canının istediği her şeyi yaptı ve şimdi yolun sonuna geldi. Kendisini kurtarmak için bir rejim krizini bile göze almış durumda. Hatta kimi haberlere bakılacak olursa, Cemaat’e yakın bir bankayı batırmak için düğmeye basmışlar; operasyonu “astarı yüzünden pahalı olur” diye Babacan durdurmuş. AKP cenahında “ne pahasına olursa olsun iktidarda kalalım da sonrasında duruma bakarız” havası hakim. Anlaşılan o ki, “altın vuruş”un eşiğindeler.

* * *

Gelip dayandığımız kavşak, AKP’nin siyaset sahnesindeki kaderine de işaret ediyor.

İki ihtimal var.
Ya karşı karşıya kaldıkları badireyi olabildiğince zamana yayarak bir biçimde atlatacaklar, ki bu saatten sonra bu işin içinden kamu vicdanında “aklanarak” çıkmaları mümkün değil. En fazla biraz zaman kazanabilirler...

Ya da oğulları, kızları, kardeşleri, bacanakları ve bilcümle hempaları ile birlikte iktidara veda edecekler ve mutlaka yargılanacakları bir gün gelecek. Hâl böyle olursa, herkes için derslerle dolu bu sürecin sonunda Türkiye, bir daha “benim arkamda seçmen desteği var; istediğim her şeyi yaparım” hoyratlığı ile diktatörlüğe özenen siyasi figürlere kolay kolay yol vermeyecek demektir. En azından bunun için daha fazla umutlu olabileceğiz.

Unutmayalım; bundan yedi ay önce sonsuz yetkilerle donanmış bir başkanlık rejiminin hesabını yapan Tayyip Erdoğan vardı bu ülkede... Şimdi ise oğlu kanundan kaçan bir Başbakan’ın yönettiği ülkede yaşıyoruz. Ve unutmayalım; “sağlam irade”nin çözülmesi ve engellenemeyen düşüşü, yedi ay önce milyonlarca insanın sokağa çıkıp “yeter” demesiyle başladı. Bunu unutmayalım.

muhalefet.org

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]