Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan

Büyük bir musibet/Sevra Baklacı

Bundan iki yıl önce Hıristiyanların bir bayramında komşum kapımı çaldı. “Bugün bayram, kızlarımla beraber kiliseye gideceğiz, gelmek ister misin?” diye sordu. Komşumun Müslüman olduğunu sanıyordum. “okula gideceğim, bir de ben Hıristiyan değilim” dedim. “Biliyorum canım, biz de Müslümanız. Ama bugün bayram, kilisede Suriye için dua edilecek” dedi. O gün gidememiştim ama devletin resmi televizyonundan canlı verilen kilise ayininde başörtülü kadınların yanı sıra Cumhuriyet Müftüsü dâhil Müslüman din adamlarının da bulunduğunu görmüştüm.

Böyle bir barış ortamında yaşayan insanların şimdi bu kadar eziyete maruz kalması ne acı... Suriye’ye ‘kurtarıcı’ olarak dışarıdan gelen İŞİD gibi bazı radikal gruplar, bir yandan ÖSO ile çatışırken bir yandan da ülkede insanlık dışı uygulamalarına devam ediyor.

Bu uygulamalarından biri de kan ticareti! Hıristiyan kanı 100.000 dolara! Terör grupları bir tüp kanı Suudilere bu fiyata satıyor. Suudiler ellerini Hıristiyan kanıyla yıkadıklarında Allah’a yaklaşıyorlarmış. Bunları Türk asıllı Süryani Ortodoks Rahibesi Hatun Doğan anlatıyor…

Hafızalardan silinmeyen Adra katliamı tanıklarından bir kadının anlattıkları ise insanı dehşete düşürüyor… Bayan M. D. Adra Lisesinde çalışıyor. Aslen Karyateyn kentinden olup 23 yıldır Adra El-Ummaliye’de yaşıyor. Eşi vefat etmiş. Adra’nın orta bölgesinde 3 kızıyla birlikte yaşıyor.

Tanık olduğu olayları şöyle anlatıyor:

“Sabah adet olduğu üzere kurşun seslerini işittik. Ama bu defa daha yakındı. Önemsemedim, çocuklarımı alıp okula gittim. Okula yöneldiğimiz sırada okulun eğitim danışmanı ile karşılaştık. Bana ‘Çabuk eve dönün, çeteler kenti bastı, hemen dönün’ dedi. Oturduğumuz binaya geri döndük. Bana çetelerin hala kentin çevresinde olduğunu söylediler. İnsanlar kentin ortalarına doğru gitmeye başladı.” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Çeyrek saat geçmeden binanın altından kurşun sesi ve sonrasında Suudi lehçesiyle konuşan şahısların seslerini (ey siviller bodrum kata, ey siviller bodrum kata, ey siviller!) duyduklarını anlatan kanın şöyle devam ediyor “Kızlarım koştuk, binanın girişine vardığımızda elbise ve üzerine deri ceket ve pantolon giyen bir adam orada duruyordu. Üzeri çamurla kirlenmişti. Sakalları uzundu ve Suudi şivesiyle konuşuyordu. Havaya ateş açıyordu. Kızlarımın gözlerini kapattım. Binadaki ailelerin depo olarak kullandıkları bodruma indik. Bizimle beraber 3 aile vardı. Şamlı Sünni bir aile, Deralı Sünni bir aile ve Sadadlı Hıristiyan bir aile… On dakika sonra bir adam daha geldi. O da Suudi’ydi. “Eğer Hıristiyan veya Alevi varsa buraya çıksın” dedi. Onlara cevap verdim: Hıristiyan veya Alevi yok. Kimlikleri istedi ve incelemeğe başladı. Ateş etti ve gitti. Her yerden ateş sesleri duymaya başladık. Sağ elinde makineli silah, sol elinde ise kılıç vardı. Günlerce kaldığımız bodrum katında hava çok soğuktu. Yemek, su veya herhangi bir şey yoktu. Şebeke suyundan içiyorduk. Hiç elektrik yoktu. Hayat başlı balına bir trajediydi. Çevremizden gece boyu mekânı dolduran çığlık ve ateş sesleri duyuluyordu. Çıkana kadar bu durumdaydık. Çıkışımızdan 5 gün önce teröristlerden biri bodruma geldi ve yaptığı kontrolde Hıristiyan aileyi buldu. Hepsini beraberinde götürdü. Şu ana kadar onlarla ilgili hiçbir şey bilmiyoruz.”

Bayan M. D. Şöyle devamediyor:

“30.12.2013 tarihinde kentten çıkana kadar sokaklarda yarısı aç köpekler tarafından yenmiş cesetler gördüm. Yarı deli bir halde gördüğüm Alevi komşum ‘Başlarını kestiler, başlarını kestiler’ diye konuşuyordu. Gözünün önünde 3 oğlunun başlarını kesmiş ve kucağına bırakmışlardı. Küçük oğlu henüz 3 yaşındaydı. Alevi olan çoğu tanıdıkları sorduğumda onların başlarının kesildiğini söylediler bana. Hıristiyanları ise mübadele için esir almışlardı. Tanıdığım Selemiyyeli (Dürzü) bir aileyi de katlettiler…”

Kentten çıkarken Suudili bir şeyh “zorbaların, kâfirlerin devletine gitmeyin; burası İslam devleti, orası kâfirler ve ahlaksızların ülkesi.” deyip insanların üzerine ateş açmaya başlamış. Hemen önünde bir kadın ölmüş. İnsanlar arkalarında cesetleri bırakıp kaçmaya başlamışlar.

Birçok insanın katledilmesinden sonra, kentin tek olan çıkışına geldiklerinde otobüslere binmişler. 500’den fazla insan öldürülmüş, binlerce insan kaçırılmıştı. Büyük bir musibet…

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/sevra-baklaci/buyuk-bir-musibet-86173

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]