Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler


ÖDP'nin Yerel Seçim Siyaseti Üzerine- Önder İşleyen


Resim Ekleme

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) yerel seçimler siyaseti 1 Şubat'ta yaptığı basın toplantısı ile açıkladı.

Bu açıklamanın ardından, yerel seçim siyasetine yönelik gündeme gelen kimi tartışma konularını MYK Üyesi Önder İşleyen'e sorduk.

SOPANIN UCUNU TUTTUK, ŞİMDİ HEP BİRLİKTE ÇEKİP ALMALIYIZ

ÖDP yerel seçim siyasetini açıkladı, Halkın kendi iktidarını işaret eden ‘Bizim Bir Fikrimiz’ sözünü öne çıkartıyorsunuz. Seçim siyasetinizin genel hatlarını özetler misiniz?
Yerel seçimler, içinden geçtiğimiz dönemde bir yerel seçim olmanın ötesinde bir anlam ifade ediyor. Tüm siyasetler ülkenin geleceğine ilişkin iddiasını ortaya koyuyor. Bizim iddiamız, bizim fikrimiz de halkın kendi iktidar mücadelesini, birleşik mücadele zeminlerde geliştirmek olarak özetlenebilir.
 
11 yıldır zorbalıkla kurulan AKP düzeninin tüm kirli ve karanlık ilişkileri bir bir ortalığa saçılıyor. Görülüyor ki fiili bir Başkanlık-tek adamlık içerisinde ülke yönetiliyor. Rantın ve yolsuzluğun kontrolünden TV kanallarının alt yazılarına kadar her şeyi belirleyen bir tek adam diktası var. Şimdi, iktidar bloğunun dağılması ile birlikte yaşanan çatışma içerisinde Erdoğan tüm yetkiyi daha sıkı biçimde kendi elinde toplamaya, baskı ve yasaklarla giderek faşist bir doğrultuda iktidarını sürdürmek istiyor.
 
Bundan daha önemlisi bu kriz, popülerleştiği üzere AKP ve Cemaat arasındaki bir çatışma olmanın ötesinde iktidarın iç ve dış tüm bileşenlerinin bir mücadelesi olarak gelişiyor. Böylelikle daha kapsamlı bir krizden söz etmek mümkün hale geliyor. Bu temelinde neoliberal-gerici düzenin bir krizidir. Ve bu krizden çıkmak için çatışma içinde yeni ittifak ilişkileri ve restorasyon çabaları geliştiriliyor.
 
Krizin kapitalizmin dünya ölçeğindeki kriziyle ilgili yanlarıyla birlikte, bölgesel düzlemde yaşananların da etkisi malum; ancak, bu yaşanan çatışmaya bakarken Haziran direnişinin yarattığı etki ve sonuçlardan bağımsız olarak ele almak eksik olur.
 
Haziran halk direnişi iktidar içindeki çatlakları derinleştirerek, AKP’yi büyük oranda yönetemez bir noktaya doğru sürükledi. Bugün gelişen restorasyon arayışları bir yönüyle de Haziran direnişinin düzene karşı biriken devrimci potansiyelini soğurmaya dönük bir hamledir.
 
Şimdi, bir yanıyla Erdoğan’ın bütün ülkenin geleceğine hükmetmeye çalıştığı faşist politikalarla öte yanıyla Erdoğan’ın Türkiye’sini AKP’nin inceltilmiş bir versiyonu ile sürdürmeyi bir seçenek olarak önümüze koyan bir ikilem dayatılıyor. Bizim sorumluluğumuz burada, halkın bu büyük direnme potansiyelinin düzen içi çelişkiler içerisinde eritilmesinin önüne geçecek bir seçenek oluşturarak, uzun süreli bir mevzi mücadelesinde güçlendirecek yolları bulmak olmalı.
 
Yerel seçimler, bu temel siyasetin bir parçası olarak görülmeli. Yerel seçimlerde bu anlayış temelinde siyasetimizi halkın birleşik mücadele zeminlerini geliştirerek, Haziran direnişini yeni mevzilerde çoğaltma arayışının bir parçası olarak gördük.
 
Bertall Ollman’ın anlattığı bir Zerdüşt hikâyesi var, tam da bu durumun bir özeti gibi. Hikâyede, hoca talebelerine aynı soruları tek tek sorarak evet ya da hayır demesini istiyor. Soruya evet diyen de hayır diyen de bir sopa yiyor. En sonunda birisi çıkıp, hocanın elindeki sopayı kapıyor. Biz de Haziran’da bir yanından tuttuğumuz bu sopayı, çekip almak için mücadele etmeliyiz. Yoksa hep birlikte daha çok sopa yemeye devam edeceğiz.
 
Sözünü etiğiniz birleşik mücadele zeminleri yerel seçim ittifaklarında nasıl somutlandı? Haziran’ın bu bir araya gelişlerdeki etkisi nedir?
Merkezi bir ittifak arayışımız olmadı. Ortak çalışmaları yerel seçimlerin özgünlüğü içinde ele aldık. Bu anlayışla, birincisi Haziran içerisinde kimi yerlerde oluşan halk dayanışma zeminlerinin içerisinde ortak bir program ve ortak adaylık sürecini geliştirilmeye çalıştık. İkincisi de yerellerde tüm muhalefet bileşimine açık şekilde ortak meclisler oluşturmaya çalıştık. Kimi noktalarda bunu başarabilmek mümkün oldu.
 
Sahici imkânların olduğu noktalar dışında, bir tür pazarlıklar içerisinde belirlenmeye çalışılan ‘politikacılığın’ ötesinde bizim için asıl mesele eşitlikçi ve özgürlükçü bir alternatif yaratarak seçimlerin de ötesinde kimi noktalarda birleşik mücadele alanları-meclisleri oluşturmaktan ibaret. Bu çabanın sonucunda, Hatay’da Arsuz ve Defne’de, Artvin Hopa ve Kemalpaşa’da ÖDP’nin çatı olduğu ortaklaşma süreci gerçekleşti, Ankara’da solun ortak aday çalışmasını sürdürüyoruz, Fındıklı, Tonya ve Avanos’ta ortak adaylar CHP çatısından seçime geriyor. Bunun dışında İzmir Narlıdere’de Halk Dayanışması üzerinden çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun dışında, Parti olarak Uşak’ta, İstanbul Silivri’de, Bodrum’da Belediye Başkanlığı seçimlerine katılıyoruz.

HALKIN DEMOKRATİK İRADESİNİN YANINDAYIZ
 
Avanos, Fındıklı ve Tonya üzerinden CHP’yle yapılan ittifak CHP destekleniyor türünden eleştiriler aldı. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?
Bu tür eleştiriler yapılırken, aslında neyin nasıl olduğuna da pek bakılmıyor. Bir politik eleştiriden çok, bir kesim sola dönük hasmane tutumlar içerisinde bizi bir şekilde CHP’ye yakın göstermeye pek meraklılar doğrusu. Bazen onları okuyunca hiç mi aynaya bakmıyorlar, demek geliyor.
 
Şimdi bu tür eleştirilere yanıt vermeyi pek de gerekli görmüyoruz. Ancak birleşik bir zeminin oluşması noktasında bu süreçlerin bir deneyim olarak paylaşılmasını ve tartışılmasını önemsiyoruz.
 
Bu yerlerdeki süreç, yukarıda ifade ettiğimiz anlayış içerisinde oluşturulan ortak meclislerin inisiyatifi ile gelişti. Mesela Tonya’da uzun zamandır doğanın katledilmesine karşı süren bir mücadele var. O mücadelenin içinde gelişen halk inisiyatifi süreci belirledi. ÖDP, çatının kim olduğuna bakmaksızın, kendisini ortak sürecin önüne koymadan halkın bu demokratik iradesini destekledi. Avanos’ta benzer şekilde bir süreç oldu. Tüm halka açık davet yapılarak ön seçim gerçekleşti. Bu ön seçimde 2437 oy kullanılarak aday belirlendi. Bu seçim sonucunda ÖDP’li aday birinci olurken, CHP çatısından seçimlere katılma kararı alındı. Burada, asıl olan halkın demokratik iradesidir, yoksa hangi Partide bunun temsil edildiği tali bir konudur.
 
Birleşik bir mücadelenin geliştirilmesi açısından da önemsenecek bu deneyimlerin şimdi ÖDP, CHP’yi destekliyor şeklinde sunulmasının iyi niyetle ilgisi olmadığı ortada. Kaldı ki, tüm sol, ilerici, demokrat, devrimci güçlerin yerel meclislerde bir araya getirilebilmesi bir anlamda halkın muhalefet meclislerinin oluşturulması az noktada başarılı olunsa da hiç de küçümsenecek bir şey olarak görülmemeli. Keşke bunu daha fazla noktada, tüm güçlerle yapabilseydik.

HDP İLE NEDEN OLMADIĞI, BİZE DEĞİL ONLARA SORULMALI
 
Bu konudaki eleştirilerden birisi de neden CHP ile yapılanın HDP ile yapılmadığı yönünde.
HDP ile yapmayacağız diye ön şartımız asla olmadı. Ama bu tür çabalar tek taraflı olacak şeyler değil. HDP bu seçimleri kendisi açısından bir varlık ispatı olarak görerek, her yerde kendi inisiyatifi ile adaylarını gösterdi. Ankara gibi kimi noktalarda birlikte tartışma imkanımız olduğunda da, HDP kendisinin solun tek birleşik merkezi ve çatısı olma ön koşuluyla tartışmalara katıldı. Bir tür dayatma diyebileceğimiz bu tutumu bizim kabul etmemiz mümkün olamazdı. O yüzden neden olmadı sorusunun bize değil, HDP’ye yönetilmesi gerekir.

DEFNE'DE HALEN İMKAN VAR, YETER Kİ BÖYLE BİR İSTEK OLSUN
 
Tartışma konularından birisi de Defne. Ankara’dakine benzer bir ortaklaşma orada gerçekleşmedi. TKP, bu konudaki sorumluluğun ÖDP’ye ait olduğunu ifade ediyor.
Birincisi kuşkusuz herkes herkesi eleştirecektir. Ancak bunun doğrular üzerinden ve doğru bir üslupla yapılması gerekir. Bazı TKP yöneticileri, ‘dostlarımız’ diye başlayıp adeta ağzına ne gelirse söyleme yarışına girmiş görünüyor. Bu doğru bir tutum değil. Aydemir Güler’in yazısında, ÖDP’nin ‘anayasa süreçlerinde ikirciklikli kaldığı’ ve ‘Haziran’ın gelişini anlayamadığı’ türünden sözde politik eleştiriler de yapılıyor. Yıllardır pek çok ortak zemini paylaştığımız arkadaşlar anlıyoruz ki, Defne’den sonra ÖDP’de bir ‘siyasetsizlik’ keşfediyor!
 
Tartışmanın bu tür manasız yanlarını bir yana bırakıp, Defne’ye gelelim. Defne’de uzunca zamandır bizim de yönelimimiz, Ankara’dakine de benzer şekilde, ortak bir meclis üzerinden yerel seçimlere katılmak yönündeydi. Bu çabadan, TKP de haberdardı. Ancak, TKP bu çabanın bir parçası olmayı tercih etmedi. Kendi süreçlerini işleterek adaylarını belirleyip açıkladılar. Biz buna saygı duyduk.
 
Defne’deki ortak adaylık süreci ise ayrıca yoluna devam etti. Bu çalışmalar neticesinde ÖDP ile birlikte Halkevleri’nin, Aka-Der’in, Defne Halk Meclisi’nin ve emek-meslek örgütlerinin ortak inisiyatifleriyle Yeşilpınar eski Belediye Başkanı Malik Kılıç ortak aday olarak belirlenerek ÖDP çatısından seçimlere girmesi kararlaştırıldı.
 
Şimdi, bu gelişmeler karşısında önce biz aday çıkardık, şimdi bize çelme takılıyor gibi tutumlarla ile bir noktaya gelmemiz mümkün değil. Eğer, bugünkü duruma rağmen ortak bir zemin oluşturulmasından yana bir irade gösterilirse bunun yolları üzerine düşünmek pekâlâ mümkün. Bunun bir ifadesi olarak ortak meclis tarafından TKP’ye eş başkanlık da teklif edildi, ancak bu öneri de kabul edilmedi.
 
Sonuçta eğer iki ayrı aday olarak da girilecekse seçimlere bunun da dayanışma içerisinde gerçekleşmesi için çaba gösterilmeliyiz.
 
ANKARA ÖRNEK BİR DENEYİM

Olumlu örneklerden belki de en önemlisi Ankara, bundan da söz edelim. Nasıl oluştu Meclis, çalışmalar nasıl devam ediyor?
Evet, Ankara’da bir model oluşturuldu esasında. TKP, EHP ve Halkevleri ile birlikte geliştirdiğimiz inisiyatifle bağımsız bir sol aday çıkarılması iradesini ortaya koyduk. Bu arayış, bu dört örgütü de aşarak emek-meslek örgütü temsilcilerinden, bireylere kadar geniş bir kesimi harekete geçirebildi. Bu ortaklaşma süreci, Ortak Sol Aday Meclisi’ni ortaya çıkardı. Programımız, çalışmalarımız, aday belirleme sürecimiz tamamıyla bu meclis aracılığıyla sürdürülüyor. Kuşkusuz, Ankara’nın özel konumunun ötesinde birleşik bir mücadele zemininin, hem de siyasal örgütleri de aşan bir noktada yaratabilmesi geniş bir kesim açısından bir umut yarattı. Bu yalnızca seçimlere ilişkin bir alternatif oluşturmanın da ötesinde, ülkenin geleceğine ilişkin birleşik bir güçle müdahale etme, sol bir barikat örme anlamında önemli. Kaya Abi, bu sürecin sorumluluğunu en önde üstlendi. Yürüyüşümüzü bugün Güvenpark’tan başlattık. Kolektif bir çalışma ile Ankara’da bir başarı deneyimi yaratacağımıza inancımız tam.
 
MECLİS ADAYLIĞINDA TÜM TÜRKİYE'DE ÖDP VAR

ÖDP, Belediye Başkanlığı seçimlerine katılmadığı yerlerde nasıl bir tutum alacak?
Öncelikle ülke çapında Büyükşehir’lerde Meclis üyeliğinde, Büyükşehir olmayan illerde de İl Genel Meclis’i seçimlerinde ÖDP adı ve adaylarıyla katılacağız. Yani tüm illerde Meclis üyeliği seçimlerde ÖDP olacak.
 
Belediye Başkanı adayı göstermediğimiz ya da ortak adaylıklar sürecinin olmadığı noktalarda Partimiz kurumsal olarak bir aday ya da Partiyi desteklemeyecek: üyelerimize ve dostlarımıza kamucu, özgürlükçü, bağımsızlıkçı, ekolojist, cinsiyetçi olmayan, gerçek bir laiklikten ve Kürt sorununda demokratik çözümünden yana adaylara oy verme çağrısı yapacaktır.

*Söyleşi-Eren Şahiner

şibusa  |  Cvp:
Cevap: 1
09.02.2014- 21:13

DEFNE'DE HALEN İMKAN VAR, YETER Kİ BÖYLE BİR İSTEK OLSUN

Tartışma konularından birisi de Defne. Ankara’dakine benzer bir ortaklaşma orada gerçekleşmedi. TKP, bu konudaki sorumluluğun ÖDP’ye ait olduğunu ifade ediyor.
Birincisi kuşkusuz herkes herkesi eleştirecektir. Ancak bunun doğrular üzerinden ve doğru bir üslupla yapılması gerekir. Bazı TKP yöneticileri, ‘dostlarımız’ diye başlayıp adeta ağzına ne gelirse söyleme yarışına girmiş görünüyor. Bu doğru bir tutum değil. Aydemir Güler’in yazısında, ÖDP’nin ‘anayasa süreçlerinde ikirciklikli kaldığı’ ve ‘Haziran’ın gelişini anlayamadığı’ türünden sözde politik eleştiriler de yapılıyor. Yıllardır pek çok ortak zemini paylaştığımız arkadaşlar anlıyoruz ki, Defne’den sonra ÖDP’de bir ‘siyasetsizlik’ keşfediyor!

Tartışmanın bu tür manasız yanlarını bir yana bırakıp, Defne’ye gelelim. Defne’de uzunca zamandır bizim de yönelimimiz, Ankara’dakine de benzer şekilde, ortak bir meclis üzerinden yerel seçimlere katılmak yönündeydi. Bu çabadan, TKP de haberdardı. Ancak, TKP bu çabanın bir parçası olmayı tercih etmedi. Kendi süreçlerini işleterek adaylarını belirleyip açıkladılar. Biz buna saygı duyduk.

Defne’deki ortak adaylık süreci ise ayrıca yoluna devam etti. Bu çalışmalar neticesinde ÖDP ile birlikte Halkevleri’nin, Aka-Der’in, Defne Halk Meclisi’nin ve emek-meslek örgütlerinin ortak inisiyatifleriyle Yeşilpınar eski Belediye Başkanı Malik Kılıç ortak aday olarak belirlenerek ÖDP çatısından seçimlere girmesi kararlaştırıldı.

Şimdi, bu gelişmeler karşısında önce biz aday çıkardık, şimdi bize çelme takılıyor gibi tutumlarla ile bir noktaya gelmemiz mümkün değil. Eğer, bugünkü duruma rağmen ortak bir zemin oluşturulmasından yana bir irade gösterilirse bunun yolları üzerine düşünmek pekâlâ mümkün. Bunun bir ifadesi olarak ortak meclis tarafından TKP’ye eş başkanlık da teklif edildi, ancak bu öneri de kabul edilmedi.

Sonuçta eğer iki ayrı aday olarak da girilecekse seçimlere bunun da dayanışma içerisinde gerçekleşmesi için çaba gösterilmeliyiz.
 


DEFNE'DE HALEN İMKAN VAR, YETER Kİ BÖYLE BİR İSTEK OLSUN
Yeterince açık ve net!

umut  |  Cvp:
Cevap: 2
10.02.2014- 23:03

TKP adayını açıklamış, çalışmalarını başlatmış, bu saatten sonra bir araya gelme olmaz. Aday belirleme konusunda önceki çalışmaların ne olduğu bilinmediği için bu konularda yorum yapmaz kolay değil.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]