Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler
15.02.2014- 18:17


Ankara Ortak Sol Adayı Kaya Güvenç ve Sol Aday Sekretaryası ile söyleşi: "Biz, kendimiz yönetiriz!"


Ortak Sol Aday çalışmasının stratejisini, hedeflerini, programını ve eleştiriler karşısındaki yanıtlarını almak üzere Kızılay Sümer Sokak 36 numaradaki merkezi seçim bürosunu ziyaret ettik.

Bizi "Ankara'nın Kaya Abisi" karşıladı. Kaya Güvenç ile birlikte demlediğimiz çayımızı yudumlarken, bu sayfaya sığmayacak keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Daha sonra birer birer Sekretarya üyeleri geldi büroya. Ankara ortak Sol Aday çalışmasına dair söz; Ortak Sol Aday Özcan Kaya Güvenç, Halkevleri'nden Dilşat Aktaş, ÖDP'den Yılmaz Eren ve Levent Hekim, TKP'den Metin Uçak ve EHP'den Ayşen Ece Kavas'ta...

ÖZCAN KAYA GÜVENÇ:
"Müdahale gücümüz ortaklık ve cesaretten geçiyor"
Sosyalist sol Ankara'da ilk kez bu ölçekte ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi bir iddia ile bir araya geliyor. Bunun arkasındaki dinamikler ve bu çalışmanın amacı nedir?
Ankara'daki Ortak Sol Aday girişiminin siyasi olarak özel bir yeri var. Sol hareketler geçmişten bu yana bir araya gelme ve ortaklaşma alışkanlığına sahip. Türkiye sol hareketinin geçmişinde çok sayıda girişim ve çalışma yaşandı ama bazıları hazırlık aşamasında kaldı. 12 Eylül Darbesi'nin sonrasında başlayan Aydınlar Dilekçesi'nden Kuruçeşme Toplantıları'na, Sosyalist Birlik Partisi girişimine varıncaya kadar bir dizi ortaklık oldu. Bunlarda kısmi başarılar da görüldü.

Ortak Sol Aday çalışması ise biraz daha farklı bir süreç. Önceki birliktelikler daha noktasal olaylardı. Bu çalışmaya en yakın örnek 12 Eylül 2010 Referandumu'nda "Hayır" kampanyasıdır. Ortak Sol Aday çalışmasının başlıca özelliği; tamamen siyasi bir konuda, yani bir etkinliğin çok ötesinde bir ortaklığa ulaşmak ve bunu bir kampanyaya dönüştürmek.

Siyasal bir alanda bir ortak aday üzerinde çalışma yürütüyoruz. Elde edeceğimiz başarının Türkiye'de sosyalist solun bir araya gelmesi için kolaylaştırıcı bir rol oynayacağı, geleneklerimize yeni bir boyut katacağını umuyorum. Bu durum, seçim çalışmalarını yadsımıyor ama tüm çalışmalarda başarılı bir ekip çalışması ortaya koyabilirsek, ortak çalışmanın yoldaşça havasını yaratabilirsek, şimdiye kadar yapılanlara yeni bir katkıda bulunma şansımız olacak.

Bugünkü çalışmanın bir başka önemli noktası da güncel olarak solun bağımsız politikasını örgütleyebilme olsa gerek.

Tabi, mutlaka öyle. Çıkış deklarasyonunda da aynı şeyi söylüyoruz. Siyasal hayatı geriye doğru çekme, bir bütün olarak sağcılaştırma operasyonu var. Buna karşı sol "Hayır, ben varım" diyor ve bağımsız bir politika ortaya koyuyor.

Türkiye'de sol kendi dışından gelen saldırılara karşı bazı dönemlerde ürkek, çekingen davrandı. 12 Eylül 2010 Referandumu'ndaki "Hayır" çıkışı, Türkiye'deki sosyalist solun, kendisine sol diyen liberal kesimle hesaplaşması açısından çok önemliydi.

Bugün de solun bağımsız tavrını ortaya koymak, birçok kesime karşı, özellikle CHP ile olan ilişkilerinde utangaç tavrını kırıp daha kararlı olmasını sağlıyor. Çok değerli bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

"Haziran İsyanı sandığa sığmaz" direnişe katılan hemen hemen herkesin kabulü. Ortak Sol Aday çalışmasının direnişle kurduğu ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?
Haziran Direnişi olmasaydı Ankara'da Ortak Sol Aday çalışması olur muydu, sorgulanması gerekir. Haziran İsyanı ülkedeki siyasi yelpazeyi, mozaiği tamamen değiştirdi, yeni anlayışlar getirdi. Haziran İsyanı çok yönlü bir hareket olmakla beraber, ortak bir hedefe karşı kendi aralarındaki ikincil üçüncül konuları arka tarafa atmayı bilen, dayanışmayı ve yoldaşlığı gündeme getiren müthiş bir olaydı. Haziran İsyanı Türkiye'yi derinden sarstı. Sadece iktidarı değil, bizi de büyük ölçüde etkiledi.

Haziran İsyanı'ndan aldığımız veriler üzerinden gidiyoruz. O verilerden en önemlisi, her şeye karşın ortak sorunların ön plana geçip belirleyici bir unsur olmasıdır. Ortak Sol Aday çalışmasının ulaşmaya çalıştığı kesim, Haziran İsyanı'nda yer alanlardır.

Çalışmanız başlangıcını yaptı. Bundan sonraki süreç nasıl örülecek?
Çalışmalarımız şu ana kadar daha ziyade merkeziydi. Bunun son halkalarından biri bildirge üzerindeki çalışmalarımızdı. Onu da büyük ölçüde tamamladık. Farklı siyasi örgütlere mensup insanlar somut bir konuda çok güzel bir ekip çalışmasına imza attı. Ürünü yakında çıkacak. Planlamamızı yaptık. Afiş, bildiri hazırlıklarını sonlandırdık. Bundan sonra ilçelerdeki çalışmalarımızı hızlandıracağız. Tabi güncel siyasete yönelik müdahalelerimiz pratik alanda da sürecek. Keyifli bir atmosfere giriyoruz.

Bu çalışmada toplumsal muhalefetin diğer bileşenleriyle nasıl bir ilişki kurulacak?
Toplumsal muhalefetin diğer bileşenleri, Türkiye solunun hayat bulduğu emekçi sınıfların örgütleri bizim dışımızda değil aslında. Tabi o örgütlerin kendilerine özgü konumları vardır. Bir adayı işaret etmek gibi bir tutum içine girmelerini beklemiyoruz ama onların talepleri üzerinden hareket ediyoruz.

Örneğin bildirgemizin sağlık hakkı ile ilgili bölümlerine örgütlü hekim arkadaşlarımız destek verdiler, çalışmalarını anlattılar. Yine mühendis ve mimar arkadaşlarımız çalışmalarını ve deneyimlerini aktardı. O çeperin daha dışında olan ve şimdiye kadarki çalışmalarımızda birebir içinde olmadığımız kesimler var. Biz herkesin kapısını çalıyoruz ve herkese şunu söylüyoruz: Biz aklınıza ve yüreğinize hitap edeceğiz.

Şu ana kadar görüşme taleplerimize olumsuz yanıt gelmedi. Bize de talepler geliyor. Görüşmeye devam edeceğiz. Çünkü bu kesimlerin önemli bir bölümü, emekçi halkın sorunlarını dile getiriyor. Onların düşüncelerini almak, düşüncelerimizi aktarmak hem seçim hem daha sonrası için önemli.

"Yalnızca oy oranı ve seçim ile düşünülemeyecek bir siyasi müdahale" olarak tanımlıyor çalışmasını Ortak Sol Aday Meclisi. Bunun siyasete olan etkileri nasıl değerlendirilebilir?
  Türkiye'deki iktidar, sistem, kapitalizm krizi giderek derinleşiyor. Bizim hareketimizin böylesi büyük bir kriz ortamında etkilerinin sınırlı olacağını peşinen görmek lazım. Solun, işçi sınıfının örgütlü gücü gelişmelerin seyrinde önemli bir söz sahibi olmaya yeterli değil.
Yine de en basitinden bizim söylediklerimiz ile egemenlerin söylemleri arasında tam bir zıtlık var. Onlar AVM'lerden, biz insanlardan bahsediyoruz. Gerçekten komik bir durum.

Rahatsızlıklardan şunu anlıyoruz ki, bizim olaya bakışımız, ideolojik anlayışımız, politikamız egemenlerde ciddi bir rahatsızlık uyandırıyor. Rahatsızlık, etkinliklerin yazılı-görsel basına yansımaması, haberlerimize ve çalışmalarımıza ambargo konulması gibi örneklerde görülüyor.

Çok büyük ve birkaç seneye yayılacak bir krizle karşı karşıyayız. Bugünkü yapımızla krizi derinleştirecek müdahaleyi yapabilir miyiz, o gerçekten bir soru işareti. Biz, temsil ettiğimizi söylediğimiz emekçi sınıflarla ne kadar iç içe olabilirsek, ilişkilerimizi ne kadar geliştirirsek, ne kadar örgütlenirsek, krizi ve sonuçlarını ne kadar anlatabilirsek müdahale gücümüz o kadar artacak, Ankara'nın ötesine geçecektir. Daha büyük bir ortaklık ve cesaret gerekiyor. Şu an yaptığımız her çalışmanın buna katkısı olduğunu biliyorum.

Ankara'daki olayın belki bir başka tarafı daha var. Sol, Türkiye'nin birçok farklı yerinde farklı yöntemlerle yerel seçimlere müdahale ediyor. Ankara'daki ortak çalışma ve birbirimizi anlama yöntemi, yeni ve pozitif unsurlar katacak, şansımız o kadar artacaktır.
Haziran İsyanı'nda kimi tartışmalar bir anlamda örgütsüzlüğe davetti. Oysa örgütlenmek isyana engel değildir, isyanı somut ve sonuç alıcı mecraya sevk etmeyi sağlar. Ortak Sol Aday çalışması aynı zamanda örgütlülüğün daha olumlu sonuçlar doğuracağına inanan anlayışı da pekiştirecektir.

Çok şey mi bekliyorum, bazen bu soruyu kendime soruyorum. Çok sınırlı da olsa Ortak Sol Aday çalışması örgütlenmek için büyük ve değerli bir fırsat. Çalışma da çok keyifli, uyumlu, güler yüzlü, herkesin birbirlerinin hassasiyetlerine azami dikkat gösterdiği bir biçimde ilerliyor. Bunun örgütsüz insanlarda da örgütlülüğe yönelik bir çağrışım yapmasını diliyorum.
* * *
 
ORTAK SOL ADAY SEKRETARYASI:
"Haziran'da özneleşen halkın karşısına 40 yıllık faşisti kurtarıcı diye sunamazlar
Biz, kendimiz hallederiz!"

Meclis kimlerden oluşuyor ve çalışmalarını nasıl yürütüyor?
Ayşen Ece Kavas: Sekretarya TKP, ÖDP, EHP ve Halkevleri temsilcilerinden oluşuyor. Mecliste ise sendika ve meslek odalarının yöneticileri, akademisyenler, gençlik örgütleri, kadınlar ve çeşitli forumlardan insanlar var.

Dilşat Aktaş: Bireyler, dört örgütün temsilcileri, forumlardan kişiler, sendika-meslek örgütü üye ve yöneticileri, öğrenciler, halkçı bir yerel yönetim programını benimseyen, emek koymak isteyen herkese açıktır meclisimiz.

Şu an çalışmalar merkezde ve yerelde nasıl yürüyor?
Yılmaz Eren: Şu an aslında bir hazırlık dönemi yürüyor. 8 Şubat Cumartesi bildiri dağıtımıyla başlamış olduk. Bildirimiz, afişimiz, pankartlarımız çıktı. Ses araçlarımız hazırlanıyor. Bugüne kadar kadın alanına dair çeşitli planlamalar oldu. Üniversitelerde Öğrenci Kolektifleri, Genç-Der, Fikir Kulüpleri Federasyonu ve Gençlik Muhalefeti'nin içinde olduğu toplantılar oldu. Bildiğimiz kadarıyla 15 Şubat sonrası üniversitelerde büyük buluşmalar olacak. Stantlar, çadırlar ile kendi özgünlüklerinde seçim çalışması yürütmeyi planlıyorlar.

Sekretarya ile birlikte çalışan bir Propaganda Çalışma Grubu var. Kendi içinde Basın, Sosyal Medya ve Web Sitesi, Eylem-Etkinlik gibi ekipleri var. Bir de Ankara'ya dair taleplerimiz ve sözümüz üzerine teknik bir çalışma yürüten Bildirge Çalışma Grubu var. Ankara'da kent mücadelesinde var olmuş kişilerden oluşuyor. Bildirgemiz de 1-2 güne çıkmış olacak.

Merkez dışında ilçelerde yansıması olan dört örgüt toplantılar yapmaya başladı. Eryaman'da ilk seçim büromuzu tuttuk. Dikmen, Keçiören, Mamak, Batıkent'te seçim bürosu hazırlığı yapıyor arkadaşlarımız. Bu hafta ilçe programları belli olacak. İlçelerde Kaya Güvenç ile büyük buluşmalar yapacağız ama onun dışında ilçelerin kendi planlaması, bildiri dağıtımından esnaf ziyaretine kadar kendi programları olacak. Sekretarya'nın görevi tüm bunların koordinasyonunu yürütmek.

Ortak Sol Aday'ın belirlenmesi süreci nasıl yaşandı? Kaya Güvenç adında nasıl uzlaşıldı?
Dilşat Aktaş: Adayın kim olacağı Ortak Sol Aday Meclisi'nin son gündemiydi. Esas olan ortak, sosyalist, halkçı bir yerel yönetim programını Haziran İsyanı'nın kent hakkı, söz hakkı, özgürlük gibi temel taleplerini ifade edebilecek bir tavrı ortaya koyabilmekti.   Aday sıkıntımız yoktu. Herkes olabilirdi, deneyim ve birikimi nedeniyle Kaya Güvenç oldu.

Metin Uçak: Ortak Sol Aday çalışması başlarken dört örgüt bir araya geldik. Ankara'da sağın adaylarına mecbur olmadığımıza dair genel bir kanımız vardı. MHP kökenliydi, liberaldi, rantçıydı. Dolayısıyla devrimciler, komünistler olarak bir şey yapmalıyız dedik. Bağımsız aday konusunda Meclis toplantıları yaptık. Meclis, bize, dört partinin temsilcilerine aday belirleme yetkisi de verdi. Meclise de danıştık, Kaya Abi'nin adı öne çıktı. Kaya Abi Ankara'da tanınan bilinen bir devrimcidir, komünisttir. Hepimizin uzlaştığı bir nokta olmuş oldu.

"CHP Mansur Yavaş'ı çıkarmasaydı Ortak Sol Aday girişimi olmazdı" eleştirisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Levent Hekim: Bunlar mesnetli eleştiriler değil. Haziran sürecinde büyük, kitlesel bir kalkışma yaşadık. Halk artık yukarıdan birilerinin bellediği şeyleri yapmak yerine, kendisinin karar verdiği, aşağıdan kendi özgür kanallarını yaratabileceği, kendi sözünü kendi söyleyebileceği bir form izledi. Sürecin parklara ve forumlara evrilmesi bunun göstergesiydi.

Sağcı adayların açığa çıkması, Ankara'da ve Türkiye'nin diğer yerlerinde Gezi'den hiçbir ders çıkarmayan, tamamen emekçi halk kitlelerini sağa mahkum bırakamaya çalışanlara da devrimciler, Gezi'nin açtığı yoldan alternatif yaratma zorunluluğuyla müdahalede bulundular.
"Mansur Yavaş ya da sağ biri aday çıkmasaydı" görüşüne katılmıyoruz.
 
Dilşat Aktaş: Hopa'da, Kemalpaşa'da, Defne'de Mansur Yavaş yok ama sol aday çalışmamız var. CHP'yi desteklemek gibi bir zorunluluğumuz hiç olmadı. İsteseydiler sosyalistlerle ittifak yapabilmeleri mümkündü. Haziran İsyanı solun geniş kesimlerinin ittifakının yaratacağı olanakların da işaretiydi ama başka tercih yaptılar. Mansur Yavaş tercihi bir politik yönelimi, projeyi temsil ediyor ve buna tavır alınması zorunludur; ancak bu aynı zamanda sosyalistlerin sol kitleleri kendisine çekmesinin bir fırsatıdır da. Ankara'da sol bir seçenek açısından boşluk ortaya çıkmıştı. Sol adına ortaya çıkan her boşluğu sosyalistlerin kendi lehlerine doldurmaları önemlidir ama olanaklarımız her yerde buna elvermiyor.

Metin Uçak: Devrimciler, devrimci örgütler başkentte bir bağımsız adayla çıkıyor. Önce kendi açımızdan bakalım, bu başlı başına bir sinerji yaratır. İkincisi; CHP denen parti, özellikle Haziran eylemlerinden sonra kendisini bu eylemleri yapan insanlarla özdeş mi hissetti? "Biz bu eylemlerin içerisindeydik, bu eylemlerin temsilcisi CHP'dir" mi dedi, yoksa tamamıyla aslında beklenmeyen de bir şekilde kendisini daha da mı sağa götürdü? Başka tercihlere mi oynuyor? CHP iyi bir aday çıkardı, bunu demokratik kitle örgütlerine sordu, muhalif kesimlere danıştı da mı çıkarttı; yoksa eski bir MHP'liyi, hatta MHP Genel Başkanlığı'na oynamış bir adamı mı çıkarttı?

CHP önce kendi ne yaptığına bakmalıdır. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. CHP yavuz hırsızdır. Hiçbir şekilde danışmıyor halka, sola gidebilecek bir Türkiye'yi sağa teslim ediyor. Mısır'da çok kullanıldı, "Haziran'ı çalıyor". Hem kendine mal ediyor hem sağa çekiyor. Bu başlı başına bir sorundur.

Ayşen Ece Kavas: Bir de yıllardır diyorlar ki "Sol niye birleşmiyor?". Buyurun birleştik. Birleşmişken olumlu yerlerinden ilerleyelim, bu eleştirilerde bulunan arkadaşlarımızı da bu olumlu noktaya davet edelim.

Tam da bu noktada CHP tabanından gelen "Gökçek'in elini güçlendiriyorsunuz?" söylemi öne çıkıyor...
Levent Hekim: Siyaseti başarıya mı endekslemek lazım, yoksa geleceğe dair bir tercih mi yapacağız? Mesele burada kilitleniyor. Türkiye 2002'den bu yana neoliberal politikalar ve dinci gericilik çerçevesinde yeniden dizayn edildi. Mesele bir rejim krizinden daha çok yeni rejimi kimin yöneteceği, yeni aktörlerin kim olacağı meselesi. Bugün CHP'nin taktiği de egemenlerin oluşturacağı yeni ittifak içerisinde bir yer edinmek. Kendisini bu şekilde dizayn ediyor. Sağcı adayların çıkartılması seçimi kazanma taktiğinden öte, egemenler arası çelişkilerin yansıması ve ürünü olarak karşımıza çıkıyor. AKP'nin yarattığı Türkiye'yi kimin yöneteceğidir CHP'ye oy vermek.

Ama bunun karşısında başka bir alternatif de var. Halkçı, yerinden yönetimi benimseyen, halk için siyaset yapan ve başka bir Türkiye, başka bir dünya mümkün diyenlerin alternatifi yaratması var. CHP'yi bugün söyleyenlerin dönüp bakacağı yer sağcı partilerdir. Bugün MHP'dir mesela, diğer sağ gelenekten gelen partilerdir. CHP, biz bu sistemi AKP'den daha iyi yönetebiliriz diyor.

Metin Uçak: Türkiye'nin son 10 yılında Tayyip Erdoğan-Melih Gökçek'ten nefret etme yarışı yapılsa bizden önde kimse gitmez. Biz onlardan nefret duyuyoruz. Nefretle de kalmıyoruz, mücadeleye girişiyoruz olanaklarımız kısıtlı olduğu halde. Örneğin bizim CHP gibi olanaklarımız olsa Gökçek orada olamazdı. Biz Gökçek ya da Erdoğan nefretimizle ilgili bir şey kanıtlamak zorunda değiliz.

CHP, bizimle birlikte sokağa çıkan, kavga veren insanların bir kısmına kendi cellatlarına aşık olmayı öneriyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Biz dışarıdan net görüyoruz. Zehirli sarmaşık diye bir film vardır. Külttür, semboldür. Bana göre CHP'nin hamleleri zehirli bir sarmaşık gibi. CHP Türkiye halkları için asla bir çözüm değil. Türkiye halklarını emperyalizme, gericiliğe yeniden bağlamanın aracıdır. Kaldı ki ömrü boyunca CHP'ye oy vermemiş insanlar da var. Bu CHP'nin tekelinde değil ki.

Dilşat Aktaş: Bizler bu 20 yıl içinde Gökçek'in elini güçlendirmek bir yana kabusu olduk. Bizim yüzümüzden sokağa çıkamaz oldu. Bugün bu kadar yıpranmış ve ipliği pazara çıkmışsa devrimcilerin mücadelesinin belirleyici rolü var.

Gökçek'in her seferinde belediyeyi kazanmasında CHP'nin seçim taktikleri sorumludur. Bu defa da aynı şeyi yapıyorlar. Haziran İsyanı'nın açığa çıkardığı enerji Ankara'da sol bir seçeneği mümkün kılacakken, kitleler üç sağ seçenekle karşı karşıya bırakıldı. Gökçek'in ya da piyasacı, rantçı, talancı bir belediyeciliğin eli böylece güçlendirilmiş oldu. "Gökçek mi Mansur Yavaş mı" sorusu, "Kırk katır mı kırk satır mı" sorusundan farklı değildir. Katırcının elin mi güçlendirelim, satırcının mı? En iyisi biz kendi elimizi güçlendirmeye bakalım dedik.

Ortak Sol Aday çalışmasında HDP'nin yer almaması da bir diğer tartışma konusu.
Yılmaz Eren: Bu bizim konumuz değil aslında. Bu dört örgüt HDP ile de toplantı yaptı. HDP'li arkadaşlarımız kendi merkez yürütme kurullarının bütün Türkiye'de seçimlere HDP çatısı altında gireceğini, bizim de onlarla işbirliği yapmak istiyorsak HDP çatısı ve adayını kabul etmemiz gerektiğini söylediler. Biz de öyle bir işbirliğinin olamayacağını söyledik ve ayrıldık. Dolaysıyla HDP konusunda bize gelecek eleştirilerin muhatabı biz değiliz. Biz isteriz. Ankara'daki tüm sol sosyalist siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve dergi çevrelerine kadar mücadele eden herkesi çağırdık. Gelip izleyenler oldu, katılmayan arkadaşlarımız oldu. HDP meselesi gayet berrak. Arkadaşlarımız kendi kararlarıyla bu işin içinde olmadılar, saygı duyuyoruz.

Dilşat Aktaş: Tüm solun ortak adayını çıkarmayı gerçekten çok istedik ve bunun için çabaladık. Bir model üretebilirdik ve buna ihtiyaç da var. Solun eşit bir güç birliği için iyi bir fırsattı ama eşitlerin ittifakı fikri HDP'li arkadaşlara anlamlı gelmemiş olacak ki, HDP çatısı altında seçime girmemizi şart koştular. Böylece onlar olmadan yola devam etmek zorunda kaldık.

Metin Kurt: Biz HDP ile de bir ortaklık zemini aradık. Bu dört örgüt HDP ile toplantı yaptık. Onlar bir karar almışlardı, bize söylediler. "HDP listelerinden bir aday çıkacak, hatta adayımız da Salman Kaya'dır" dediler. Dolayısıyla ortaklık zemini kesilmiş oldu. Ortaklık masasına öyle oturmak biraz kötüdür. Biz de sonuçta bağımsız siyasi hareketleridir. Hiçbirimiz kendi listemizi dayatmadık, hatta ÖDP ve TKP İl Genel Meclisi'nde adaylar çıkaracak. HDP hiç de öyle onu kolaylaştıracak bir şey önermedi. Önceden alınmış bir karar vardı. Belki zorunlu kaldılar. Biz düzenin alternatifi olarak gösterdiğimiz bir çalışma yapıyoruz devrimciler olarak. Karşımızdaki güçler bellidir. Biz HDP'yi kesinlikle rakip olarak yorumlamıyoruz. Durum budur.

Seçimlere 1,5 aylık bir zaman dilimi kaldı. Ortak Sol Aday çalışmasının stratejisi ve hedefi nedir? Bu çalışmada Melih Gökçek ve Mansur Yavaş belediyeciliği nerede duracak?
Metin Uçak: Mansur Yavaş'ı CnnTürk'te izledik. Mansur Yavaş'a iki ayda eğitim verilmiş, sosyal demokrat yapmaya çalışıyorlar. Demişler ki şu soruya şöyle karşılık ver, bu soruya böyle karşılık ver. Ama Mansur Yavaş'ın ilk boşlukta kaldığı anda söylediği söz çok önemli: "Yaklaşık 10 milyon profesörlük bir bilgisayar yapacağız". Türkiye'de sağ akıldışıdır. Yapabileceği şeyleri, halkın yararına olan şeyleri söylemez, spekülatif şeyleri söyler. Melih Gökçek de aynı bakış açısına sahiptir. "Disneyland'ı yapmayalım demez, ama Polatlı'ya yapalım" der. Mansur Yavaş'ın farkı taşracılıktır.

Dünyada büyük proje yapmayan hiçbir yer kendisine dış sermaye çekemiyor. Bunların büyük projeleri, örneğin Ankara'nın dışına 25 kilometre öteye dört şeritli yol yapıp acayip apartmanlar yapmaları ihtiyaçtan değildir. Uluslararası sermayenin bir bölümünü kapmak meselesidir. 3. Havaalanı, 3. Köprü, bunlar büyük projeler ve büyük yatırım çekmek için. Öyle ayakta kalıyor bunların ekonomisi.

Biz topluca bu ekonomik sisteme, bu algıya, bu sisteme karşı bir mücadele yürütüyoruz. İnsanların özne olduğu, kentlerinde özgürce yaşayabildikleri, kendilerini gerçekleştirebildikleri bir toplumsal düzene gitmek istiyoruz. Karşı çıktığımız zihniyettir, kişiler değil. Biz Melih Gökçek'ten neden nefret ediyoruz? Bir kahvede pişti oynasak diğer sağcılar gibi geçinebilirdik. Ama adam biz vahşi, alçak bir zihniyeti temsil ediyor. Onun gibilerle, rantçılarla mücadele edeceğiz tabi.

Dilşat Aktaş: Haziran İsyanı'nda özneleşme yolunda büyük bir adım atan kitlelerin önüne kurtarıcılar sunulmasına itiraz ettik. Kaderini kendi eline almaya kalkışmış kitlelere "Sokakla olmaz, biz sizi kurtaracağız, size kurtarıcı bulacağız, bir yerlerde üretilmiş büyük projelerle halledeceğiz" deniyor.

Sokak sıradan insanın, doğrudan demokrasinin alanıdır ve biz "Tek yol sokak" diyoruz. "Kimse bizi kurtarmaya veya bize kurtarıcı bulmaya kalkışmasın, ‘Biz Kendimiz' hallederiz" diyoruz. Nesneleştirilenleri, özneleştirme mücadelesi veriyoruz. "Söz yetki karar iktidar halka" veya "Üreten biziz, yöneten de biz olacağız" şiarlarımızın güncel vurgusu olarak "Biz kendimiz" diyoruz.

Seçimlere halkçı, demokratik bir yerel yönetim seçeneği sunarak müdahale ediyoruz. Böylece neoliberalizmin sol versiyonlarının üretilmesinin de önüne geçmeye çalışıyoruz. Bu müdahale 30 Mart sonrasında da halkın öznesi olduğu siyasal süreçleri güçlendirerek ilerletmeyi hedefliyor. Diğer yandan seçim sürecinin ciddi çalkantılara gebe olduğu düşüncesiyle çabamızı halkın direniş mevzilerini güçlendirmenin aracı olarak da görüyoruz. Yani Haziran İsyanı'nın sandığa sığdırılamayacağı gibi, ortak aday etrafında gerçekleşen solun ortaklığının da sandığa sığmayacak sonuçlarının olacağını da düşünüyoruz.

"Yalnızca oy oranı ve seçim ile düşünülemeyecek bir siyasi müdahale" olarak tanımlıyor çalışmasını Ortak Sol Aday Meclisi. Bunun siyasete olan etkileri nasıl değerlendirilebilir?
  Metin Uçak: Ben kişisel olarak söyleyebilirim. Bana göre 12 Eylül 1980 rejimi Haziran Direnişi ile psikolojik olarak bitmiştir. Toplumsal psikoloji bağlamında söylüyorum, kurumsal bir bağlamda söylemiyorum. Sol bir anlamıyla 30 yıllık tatilini sona erdirmelidir. Toplumun yeniden bize dönme şansı, toplumsallaşma şansı ortaya çıktı. Biz bunun hakkını vermek durumundayız.

Biz daha önce birlikte olmadık mı? Referandumda, eylemlerde uzun süredir birlikte mücadele yürütüyoruz. Bu sadece ortak aday, çatı falan anlamına gelmez. Ben solun önünün çok açık olduğu bir dönem görüyorum. Bu konuda da çok rahatım. 30 yıllık mücadelemizle solu toplumsallaştırabileceğimiz bir zemin oluşmuştur. Bundan sonrası, bundan öncesinden kolaydır.

Ben o nedenle 30 Mart'ta politik insanlara bir mesajın önemli olduğunu düşünüyorum. Biz CHP'ye oy verdiğimiz zaman onun politikasını onaylarız. AKP'ye oy verdiğimiz zaman salt kişiyi değil, onun yaptıklarını onaylarız. Şu anda CHP'de Mansur Yavaş'a oy vermeyi düşünen solumcusu insanlar var. Onlara sormak istiyorum: Daha da sağcılaşmasını mı istiyorlar CHP'nin? Bir seçim sonrasında sağcı milletvekilleri, bir seçim sonrasında sağcı bir genel başkan mı istiyorlar? Mansur Yavaş'a oy versinler. Bu, o politikayı onaylamak ve devam et demektir. Oysa CHP düzenin, sermaye rejiminin bir argümanıdır. CHP'nin solculaşması marjda gerçekleşir. Devrimci hareket güçlenir, büyür, solculaşırsa CHP onun önünü kesmek için solculaşır. Bugün o süreç başladı artık, göreceğiz.

Dilşat Aktaş: Türkiye üçlü seçim döneminden dolayı ciddi bir siyasal sürece giriyor. AKP, iktidarını kaybetme gerilimi yaşıyor. Egemenler arası çatışma daha da görünürleşti. Bizim açımızdan halkın her durumda sokakta cevap vermesi önemli. Seçim sürecinde de, sonrasında da sokağın belirleyici olacağı bir dönemden geçiyoruz. Seçim süreci çalkantılı geçecek. Stratejik hedefimiz, tüm bu çalkantılar içerisinden sokağı, halk hareketini ve emek hareketini güçlendirerek çıkmaktır. Süreci devrimci bir süreç haline dönüştürmektir. Ankara kentimiz, çare biz kendimiz diyoruz.

Levent Hekim: Önümüzde iki kritik süreç var. Birincisi Gezi süreci, Metin'in de söylediği gibi 12 Eylül rejiminin açığa çıkardığı karanlığı yarıp geçen bir süreç oldu. İkincisi 17 Aralık operasyonu, o da aslında Gezi'nin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Egemenler arası çelişkileri getiren bir sonuç olarak, onların zaaflarını açığa çıkardı.
Bu sürecin Türkiye solu açısından da ideolojik keşmekeşin sadeleşeceği, tıpkı referandum gibi safların yeniden netleşeceği bir dönem olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bağımsız aday çalışması önemli. Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler var. Türkiye bu çerçevede krize sürükleniyor, egemenlerin krizi daha da derinleşiyor. Bunu nasıl yapılandıracakların bilemiyoruz, kahin değiliz, nesnel süreci incelemek gerekiyor ama az buçuk bu dengeyi kurmakta zorlanacaklarını da görüyoruz.

İşte burada devrimcilerin aldığı tavır önemli. Cemaate karşı AKP'nin ya da AKP'ye karşı Cemaat'in yanında pozisyon almaya karşı üçüncü, bağımsız, devrimci bir yolu seçenlerin duruşunun gelecek dönem açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Ayşen Ece Kavas: Bizim kazanacağımız bir yana, güçlenmemiz bile bir tehdit onlar açısından. Oylarımızı artmış olarak görmeleri bile onları korkutuyor. Bizim hitap ettiğimiz, etkilediğimiz kesim artacak, onlar da saldırganlaşacaktır.

Metin Uçak: Bir ek daha yapayım. Beylik laflar var, gençken de çok duyardım. Şimdi de duymaya başladım: Rejim krizi. Eğer bir rejim krizi varsa, ki bence var, hatta salt bir rejim krizi yok. Dünya ölçeğinde burjuvazi sol ya da sağ ideoloji üretemiyor. Sol ve sağı çok benzeşti. Milliyetçilik ideolojisi dünyada da Türkiye'de de sökmemeye başladı. Brezilya'da, Tayland'da, Tayvan'da büyük ölçekte burjuva partileri ideolojisiz kaldı. Bir Reagen-Thatcher ideolojisi, Alman sosyal demokrasisi, İngiliz işçi partisi, Fransız sol partinin artık ideolojisi yok. Bu ciddi bir bunalıma işaret ediyor. Türkiye'de de ciddi bir durum var, rejim krize girdi burjuvazi açısından.
Devrimciler ne yapmalı? Bizim bildiğimiz çok temel bir laf var: Rejimin krizini derinleştirmek görevi. Rejimi değiştiremiyorsak, alaşağı edemiyorsak, bu krizi derinleştirebiliriz. Devrimcilerin görevi budur. Rejimin kendini yeniden üretebileceği bir adaya destek vermek, bir sosyalist açısından bu yüzden de tehlikelidir. Mansur Yavaş olmasaydı, İsa gelseydi, kişisel olarak ben CHP adayına oy vermezdim. Rejimin krizi derinleştirmek yolunu arardım. Bizim Ankara'da bulduğumuz yol Ortak Sol Aday çalışmasıdır.

  (sendika.org)

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]